18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29 KASIM 1991 DtZÎ-RÖPORIAJ CUMHURÎYET/7 52 GtİNLÜK İTTtFAKRUŞEN ÇAKIR RP'nin reklam kampanyası, yalnızca RP'ye antipatiyle yaklaşan kesimleri değil, kendi tabanının bir kısmmı da şaşırttı. Reklamlardaki başı açık kadınlar, kravatlı "modern" görünümlü erkekler gelenekçi seçmenlerin bazılarının tepkisini topladı. Yine bazı seçmenlerin, oy pusulalarında sakallı adaylara tercih damgası vurdukları düşünülürse bu çok normaldi. Refah'a sızan'demokrasivirüsü'. slında 52 günlük ittifak süreci, yeniden yapılanma çağrılarının nedeni değil vesilesi oldu; bu taleplere erken doğum yaptırdı. Toplumdayaşanan kır/kent, gelenek/modernlik çelişkilerini diğerpartilere kıyasla dahayogun birbiçimdehisseden RP, 80'liyılların ortalarından itibaren tercihinibelirgin bir biçimde kentten, modernlikten yanayapar oldu. Bir "fikir partisi' olmanın kaçımlmaz olarakyol açtığı tıkanıklığı aşmak için dil yumuşatıldı. Refah Partisi Ost yönetimi, şimdiye ka- dar "kardeslfc, inanç birtigi" gibi yüzey- scl sözlerle geçiştirdiği Kürt sorunu hak- landa somut programlar geliştirmeye gi- rişiyor. Böylece ittifak nedeniyle kustür- düğü Kürt tabanını yeniden kazanmaya çahşıyor. Fakat, "küskün Kürtler", iliş- kilerin normalleştirilmesi için yalnızca program değil, "kelle" de talep ediyor- lar. tttifakın gerçekleşmesi için tüm ağır- lıklannı koyan Recai Kutan. Oguzhan Asfltürk, Hasaa Hiıse>in Ceylan, Zeke- riya Kahraman, MeHh Gökçek, Ahmet Ertok gibi isimler, bu çevrelerin baş he- defı. Nihayet RP'nin, 20 yılük bir geleneği- nin üriinü olan kemikleşnuş yapüanması artık sorgulanır oldu. Daha bir yıl önce, 7 Ekim 1990'daki RP 3. Olağan Büyük Kongresi'nde, genel başkanlık için tek aday olan Prof. Necmetün Erbakan 552 oyun 551'ini almıştı. Merkez Karar ve Yö- netim Kurulu seçimlerine ise tek liste ka- tdrnıştı. Her ne kadar Erbakan'ın liderli- ği henüz tehdit altında değflse de bundan böyle partinin diğer yöneticilerinin doku- nulmazbğı kalkmış durumda. Artık tek liste uygulamaları "sıhhat belirtisi" ola- rak görülmüyor. Panınin içinde farklı eği- limler, çizgiler, kanatlar iyiden iyiye boy veriyor. Kısacası, RP'de parti içi ilişkile- re "demokrasi virüsü" sızmış durumda. Perestroykasız glasnost Aslında 52 günlük ittifak süreci, yeni- den yapılanraa çağnlarının nedeni değil vesilesi oldu; bu taleplere erken doğum yaptırdı. Toplumda yaşanan kır/kent, ge- lenek/modernlik çelişkilerini diğer parti- lere kıyasla daha yoğun bir biçimde his- seden RP, 80'li ydlann ortalanndan iti- baren tercihini belirgin bir biçimde kent- ten, moderaükten yana yapar oldu. Bir "fikir partisi" olmanın kaçnulmaz olarak yol açtığı tıkanıklığı aşmak için dil yumu- şatıldı, gidilmeyen yerlere gidilmeye, de- ğinilmeyen sorunlardan söz edilmeye baş- landı. Bu "açıkhk" politikasımn hedefıni, bu- nun mimarlanndan RP Genel Başkan Yardıması Bahri Zengin, "Hem fikir bcm kitle partisi olmak" şeklinde tanımlıyor. Kimi zaman katıldığı, kımi zaman RP ça- ası altında bızzat düzenlediği panellerle, insan hak ve özgurlüklerinin, RP'nin ve dolayısıyla da tslami kesimın en temel ta- leplerinden birisi olmasına epey katkıda bûlunmuş olan Zengin, MÇP ve IDP ile ittifaka gidilmesine en sert karşı çıkanlar- dan biriydı. Aynı "açıklık" poütikasını büyük bir ustahkla pratiğe geçiren RP Istanbul il ör- gütü ise nedense ittifakın hararetle destek- çüerinden biri oldu. Kimi çevrelerce RP'nin "gdecekteki geael başkanı" ola- rak gösterilen eski tstanbul îl Başkanı Re- cep Tayyip Erdogan, RP'nin geleneksel oy tabanı dışındaki kesimlere ulaşması stratejisinin öncüsü olarak kabul ediliyor. Her secim bölgesi için oranın özellikJeri- ni göz önüne alarak ayn bir propaganda yöntemi geliştirmeye, secmenlerle bire bir, yüz yüze görüşmeye dayah bir strateji da- ha büyük şehirlerin gecekondu mahalk- lerinde meyvesini verdi. Particiliğe 1980 sonrasında atılan ts- lamcüann gelişürdıkleri yeni yaklaşım ve söylemleri özumsedikce kabuğunu kıran RP'nin, hiçbir şey değişmemişçesine eski kadrolarla yönetümesı, sorunların kayna- ğuıı oluşturuyor. "Giasoost" "perestroy- ka"yı da zorunlu kılıyor. an Marti demokratikleşip laikleşiyor" şeklinde özetlenebilecek bu tepkiler, RP'den daha radikal İslami çizgideyeniparti oluşumlarını hesaplayanlar ve öteden beri İslami hareketinpartiyle olamayacağını savunanlar tarafından cesaretlendirildi. Bütün bu itirazların üzerine NecmettinErbakan'ın lOKasım törenlerindeAnıtkabir'iziyaretetmesi eklenince işler iyice karıştı. Yrd. Doç. Süleyman Akdemir: Baskıcı îslam'a karşı uzlasmaa îslam RP'nin gelecegini, gelenek ile modernlik arasında nasıl bir denge kuracagı belirleyecek. Şu an ibre modernlikten yana görünüyor, bu nedenie parti içinde İslami kajgılardan hareketle itiraztar doguyor. (Fotograf: RIZA EZER) RP'nin son seçün kampanyasında dile getirdiği "Adil Dtizen" programı, tz- mir'de Akcvler Yapı ve Kredi Koopera- tifi bünyesinde "alternatif bir tslami yaşam" projesini kuramsaUaştırmaya ve olanaklan ölçüsünde hayata geçirmeye çahşan bir aydın grubu tarafından ge- liştirildi. 63 yaşındaki muhendis Süley- man Karagölle'nin başını çektigi, ken- dilerini "taik Mnstömanlar" ya da "top- lamcn müslümanlar" olarak tanımla- maktan çekinmeyen bu çevrenin görüş- kri RP tabanının gelenekçi kesimleri ve bazı kadrolan tarafından benimsenebil- miş değil. Son seçimlerde tstanbul 1. Bölge'den RP'nin birinci sıra adayı olan, Dokuz Eylül Üniversitesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Süleyman Akde- mir, "Adil Düzen"i ve bu programın RP tabarunda ne gibi tepkiler aldığım şöyle anlatıyor: Esasen "Adil Düzen", "Hakkı Üsrun Tutan Dünya Gdrttşü" çerçevesinde oluştunılmaya çalışılan sistemin adıdır ve tarihi kökleri Mezopotamya'ya kadar dayanır. Bu sistemin esası, yüzde 100 içinde, yüzde 99'a ka/şı yüzde 1 azmhk haklannın bile korunmasına dayanır. Bu esası sağlayacak uzlaşma biçim ve me- tinlerinin oluştunılması gerekir. Bu sis- tem, çoğunluğun azııüığı ezdiği sistemin gerçek alternatifidir. Bu sistem ne Akcv- ler'le ne de RP ile sımrlıdır. Siz, siste- min içinde uzlaşmayı esas alıyor ve en küçük azuüığı bile koruyacak tedbirleri koyuyorsanız, bu sistemin içine girmiş- siniz demektir. Akevler, mevcut yasal çerçeve içinde bu sistemi gerçekleştırmeye ve uygula- maya çalışan bir kuruluştur. Yasal çer- çeve diyorum, bugünkü mevcut yasalar içinde emredici hükumler dışındaki dü- zenlemeleri serbestçe uygulamak müm- kundür. Böyle yapılmakla hem günü- müz yürürlükteİci hukukuna uyulmak- ta, hem de hakkı üstün tutan dünya gö- rüşü geliştirilmeye çahşılmaktadır. Böyle bir uygulama, elbette modelin bütünü- nü geliştirmeye bazı engeller teşkil eder. tşte bu değişiklikleri ancak siyaset yo- luyla gerçekleştirmek mümkündür. Si- yasetin önemi buradadır. RP, "Hakkı Üstün Tutan Dünya Gö- rösü"nü kavrayan ve bu konuda deği- şiklikleri yine siyasi mücadele ile getir- meyi hedef alan parti olma hedefini, özellikk makro planda tutmayı hedef al- mış ve "Adi Düzen" adıyla gerçekleş- tirmeyi siyasi program olarak benimse- miştir. "Adil Duzen" bu ıceriği ile Türk kamuoyunun gundemıne girmiştir. Akevler'in geliştirmiş olduğu enflasyo- na ilişkin sistemler ve faizsiz bir ekono- mi kurma teşebbüsleri aradaki ilişkiyi hızlandırmıştır. Burada karşılaşılan en önemli zorluk uzlaşmacı Islamiyet anlayışı ile yanlış bi- linen tekçi ve baskıcı İslamiyet anlayışı arasmdadır. RP'li kadrolar arasında eski ile yeni arasındakı değişmeyi kavrama konusunda görüş ayrüıklan vardır. An- cak bu aynhk, getirilmek istenen siste- min özunde olmayıp zaman bakımından uygulamasındadır. Refahçı kadrolann bütünü "Adil Dü- zen"i isteme konusunda hemfikirdirler. Ancak bu düzenin anlayış biçiminde ise sorunlar bitmiş değildir. Burada en agır yük, lider ve kadrosuna düşmektedir. Beürtmeliyim ki liderin "Adil Düzen"i anlama ve geliştirme konusundaki gay- reti, kadroda aynı düzeyde değildir. O nedenie, RP'nin "Adil Düzen" adıaa somutlaşardıgı program halka bir anda indirilememiş ve hatta her seçim bölge- sinde farklı algüanmış ve değişik anla- tılmıştır. Bu programın kadrolara bir program halinde aktanhnası ise "basktn scçim" nedeniyle eksik kalmıştır. "Hakkı Üstün Tutan Dünya Görüsü" hiç kimse veya hiçbir partinin tekelinde değildir. Herkes veya her grup bu dü- zeni prensiplerine uymak şartıyla geliş- tirebilir ve uygulayabilir. Bu düzenin de- ğişik versiyonlannın olması da sistemin özünde vardu-. Hatta bu sistemi uygu- layanlarm mutlaka Müslüman olmala- n da gerekmez. Bu nedenle, görüş fark- uhkları olması, tersine, sistemin bir ge- regidir. Ancak RP üst yöneticileri ara- sındaki bu anla>ıs değişiktıği tabana ye- terince inmiş değildir. Bununla beraber, bu anlayış değişikliğine uyum kısa bir süre içinde sağlanabilir. Esasen RP'yi fikir partisi misyonunu terketmeden kitle partisi biçimine soka- bilmek ancak bu şekilde mümkündür. Şayet bu değışikliği gerçekleştirirse oy oranını arttırabilir ve konularda işbirli- ği ve ittifakı giderek yaygmlaşürabiUr ve geliştirebiür. Bunun uzunca bir zaman gerektirip gerektirmeyeceği tarüşüabilir. tmaj ve gerçek 20 Ekim seçimleri ile birlikte RP tam bir dışa açüma çıkarması yaptı. llk ola- rak, "kflal-başak"h bayraklanyla Türki- ye sokaklanru hakimiyetlerine adan RP'li- ler Anajans'ın hazırladığı reklam kam- panyasıyla herkesi şoke ettiler. Reklam metinleri son derece düzgün ve "öz" bir Türkçe ile yazumıştı; tiplemeler büyük öl- çüde RP'nin geleneksel tabanının dışın- daki insanlar ornek almarak seçilmişti; te- malar "ahlak ve maneviyat"ın çok öte- lerine taşmıştı. "Babamı işten atülar", "Beni faiz ba- brdı", "Başkalannın hayatının kaduu- ynn, ya benim hayaüm?", "Refah ikti- dannda oknl yalnızca ögrencilerin ola- cak" gibi çarpıcı sloganlarla yürütülen, "B« sefcr Refah" slogaruyla noktalanan kampanya RP'nin yıllardan beri taşıya- geldiği "gerici" imajını kırmayı hedefli- yordu ve bunda büyük ölçüde başanh da oldu. Fakat seçmene medya üzerinden sunu- lan imaj ile gerçeğin uyuşmadığı çok an- lar da oldu. RP listesinden secime katı- lan bir MÇP'li anlatıyor: "Oidukça mo- dern bir flçede mitingimiz vardı. Meydan- da bir grnp carşaflı kadın, sakallı adam. Vatandaşlar olup biteni uzaktan iziiyor- dn. Hakldar, ben de iırktüm. Yani med- yaya başı açık kadın çıkarmak ryi fikir de, onlan meydanlara taşıyamayınca olmu- yor." RP'nin reklam kampanyası, yalnızca RP'ye antipatiyle yaklaşan kesimleri de- ğil, kendi tabanının bir kısmını da şaşırt- ü. Reklamlardaki başı acık kadınlar, kra- vatlı "modern" gorünümlü erkekler ge- lenekçi seçmenlerin bazılannın tepkisini topladı. Yine bazı seçmenlerin, oy pusu- lalarında sakallı adaylara tercih damgası vurdukları düşünülürse bu çok normaldi. RP içindeki tartışmalar "fikir partisi" olarak kalmakla, "kitle partisi"ne dönuş- mek eğilimleri arasında cereyan ediyor. Tartışmalann çözümsuzleştiği noktalarda "temd fikirierine baglı daha kitlesel bir parti" önermesi öne çıkıyor. Bu üç eğilimin politika üretmede nasıl farklılaştıklan genellikle faiz konusundan hareketle örneklendiriliyor. RP'nin taviz- siz bir Islamcı çizgide seyretmesini isteyen- ler faii-î haram olduğu için karşı olduk- lanmn altını çizip kamuoyuna da böyle söylenmesi gerektiğinde ısrar ediyorlar. Kitle partisi arayışındakiler ise, faize "in- sanlan babrdıgını" kanıtlayarak karşı cık- mayı savoınuyorlar. üçüncü çizgi ise "Za- ten haram olan faiz, insanlan baünr" şeklinde bir propaganda yöntemini öne çı- kartıyor. Tekçilik-çofculculuk 1980 öncesinde "önce Ahlak ve Mane- viyat" sloganına "a|ır sanayi hamlesi" lalebini ekleyerek kendini dar bir seçmen kitlesine hapseden Erbakan ve çahşma ar- kadaşlan, yeni dönemde daha genış ölçek- li, aynntüı ve ikna edici programlann ara- yışına girdiler. Bu aşamada Izmir Akevler Yapı ve Kre- di Kooperatifi bünyesinde "Alternatif bir İslami sistem" çalışması yürüten bir grup akademisyen ve aydınla kurulan temas RP için dönüm noktası oldu. Bu grubun kunıcusu olan Süleyman Akdemir, geç- mişte MSP içinde çahşmış olduğu için di- yalog kolayhkla gerçekleşti. tlk olarak 1984 yılında, o dönem siyasi yasaklı olan Necmettin Erbakan'ı Akevler'den 11 ki- şilik bir grup Edremit Altınoluk'ta ziya- ret etti. Grup, çeşitli araştırma merkezle- rinde yürüttükleri çalışmalan ve geüştir- dikleri projeleri RP'ye ve onun liderine ılettiler. Sonuçta "Adil Ekonomik Düzen" adıyla çerçevesi çizilen program 1987 se- çimleri kampanyası sırasında gundeme geldi. 20 Ekim 1991 seçimlerinde ise "Adil Düzen" adıyla bütün kampanyaya dam- gasını vurdu. RP dışındaki seçmen tarafından pek fazla önemsenmeyen, RP tabanı tarafın- dan ahşılageünen İslami söylemin moder- nize edilmiş bir uzantısı olarak algılanan "Adil Düzen" aslında fazlasıyla teferru- ath, o ölçüde de karmaşık, ama Türkiye'- de tslamcüık adına bugüne kadar dile ge- tirilen programlarla kıyaslandığında ger- çekten içi dolu bir alternatif önerisiydi. "Adil Düzen" gerçek manada RP için- de bütünlüklü bir kopuşu, belki de bir devrimi simgeliyordu. Mimarlanndan Yrd. Doç. Süleyman Akdemir'in belirt- tiği gibi "tekçi ve baskıcı İslamiyet" an- layışından uzak, "uzlaşmacı bir tslamiyet" anlayışıyla geliştirilen modele baştan sona "coguku" bir perspektif hâ- kimdi. tslam ve demokrasi Her ne kadar kavram olarak dile geti- rilmeseler de birçok noktada demokrasi ve laiklik yanlısı perspektifler sunan "Adfl Düzen" programı RP içinde tam olarak anlaşılamadı. Anlayanlann önemli bir kıs- mmdan da ciddi tepkiler geldi. "Parti demokratikleşip laikleşiyor" şeklinde özetlenebilecek bu tepkiler, RP'den daha radikal tslami çizgide yeni parti oluşumlarını hesaplayanlar ve öte- den beri islami hareketin partiyle olama- yacagını savunanlar tarafından cesaretlen- dirildi. Bütün bu itirazlann üzerine Nec- mettin Erbakan'ın 10 Kasım törenlerin- de Anıtkabir'i ziyaret etmesi eklenince iş- ler iyice kanştı. Bahri Zengin, insan haklan sorununu RP gundemıne taşıdıklan zaman, parti- nin bazı kesimlerinden "Sotculasıyor mu- ynz?" diye tepkı görduklerini, ama bu- nun zamanla aşüdığını söylüyor. RP için- de yeni yeni yeşermeye başlayan "demok- ralikieşiyor muyuz? Laikleşiyor muynz?" tepkilerinin hangi noktalara varabilecegi, yatışıp yatışmayacakları hâlâ beüi değil. Bu sorulara Kürt kökenli RP'ülerin "Mfl- liyetçüeşiyor muyuz?", bir kısım tslama aydının "RP yeniden sağalasıyor mn?" sorulan eklenebilir. RP'nin iaikkştiginden " endişe duyan- lardan Milli Gazete yazarı Sadık Albay- rak, partinin önündeki bir başka soruna dikkat cekiyor: "RP tasavvafa, tarikat- lara karşı tntumunu gözden gecirmetidir. Bu konuda rabatsızlık var." Prof. Mahmut Esat Çosan, M.Fethııl- lah Gülen gibi tslami cemaat önderlerinin RP'ye ve özellikle de lideri Necmettin Er- bakan'a yönelik eleştirileri ve tavırlan bi- liniyor. Aynca MÇP'nin birtakım İslami cemaat önderleriyle sıcak ilişki kurduğu, en azından kurmak istediği de söyleniyor. Kimilerince "herkesi memnnn etmek sanab" olan poliükada RP'yi zor günler bekhyor. Yana: Aydn Menderes ve Hasaa Cetai Sadık Albayrak:Maalesef Müslümanlar laikleştiriliyorRP'nin "yan resmT yayın organı MMV Gazctc'nin başyazan olan Sadık Albay- rak defalarca 163. maddeden yargılan- dı, bir yıl hapis yattı. "Türk Siyasi Ha- yatında MSP Olayı" adlı kitabın da ya- zan olan Albayrak, 1977 seçimlerinde MSP listesinden Trabzon adayıydı. Son seçimlerde ise RP genel merkezi tarafm- dan seçürnesinin imkânsız olduğu bir yerden, tstanbul 2. Bölge'den kontenjan adayı gösterildi. RP'nin kitle partisine dönüşmek için yaptığı manevralardan şi- kâyetçi olan Albayrak sorularımızı ya- nıtladı: Şu an Refah nasıl bir çizgide Uerliyor? RP yara almıştır, yepyeni bir çizgi çiz- mesi lazım. Yeni tslami politıkalar üret- mesi lazım. Eski devir geçti, çunkü 163 kalktı. Anti-Terör Yasası da bir vehim ol- Net bir tslami çizgi savunulma- h. Demokrasi varsa herkes fıkrini söy- leyebilir. Türkler zaten soylüyordu, Kürt- ler de söylemeK; bir de Türk-Kürt ayn- mı olmadan Müslümanlar da söylemeli. Ittifakla birlikte RP'nin yeniden sağ- cıtaşma sürecine girdiğini söyleyebilir miyiz? Bu bir virüs gibidir. Bir şey girmiş. Bu bilgisayann içinde virüslü dosyalar var. tşte bu dosyalan tasnif etmek lazım. Bu- nun panzehiri de lslam'dır. Yoksa bun- lar taşıyaroayacaklan bir yükün altına mı girdiler? Eğer böyleyse sorumluluğu bö- luşmek lazım. Bu noktada parti, biraz da Müslümanlar, sıhhatlerine duşkün bir kadronun şemsiyesi altında demokratik- leşip laikleşıyorlar. Turkiye'de Ameri- kancı politika, Muslumanlara aykın bir biçimde cereyan ediyor, ama laikleştire- rek Muslümanlan kendi şemsiyesi altın- da mutluluğa ulaştınyor. > Bu dünyevi bir mutluluk mu? Tabii dünyevi, aynca kişisel bir mut- luluk. Namaza kanşmıyorlar, bir ölçü- de örtüye de kanşmıyorlar. Umreye gi- debiliyorsun, hatta zekat da verebiliyor- sun. Bütün kurallar Batüı yasalann iş- lerliğı içinde yünıyor; Müslümanlar da bundan memnun. Müslüman aristokrat sınıfı, abdestli kapitalistler türemiştir Turkiye'de. Bunlann bir sorunlan da yok. Ama tslam; zenginlerin, azınhğın dini değil ki ezilenlerin, mazlumlann dini. RP tavizsiz bir İslami çizgi uygularsa toplumun büyük çoğunluğu tarafından dışlanabilir. Ote yandan bir siyasi parti olduğu için mümkün olduğunca kitlesel- leşmek istiyor. Eğer çizgi tslamcıysa hedef mutlaka parlamentoya gitmek degildir. O bir yol- sa mutlaka gidilir. Ama esas yapılması gereken tohumu atmaktır. Bunun mey- vesini ben yıyemeyebUirim, ama çocu- ğum yiyecektir. Gaye tslam'sa bunun te- mellerinden parlamentoya girmek için taviz verüemez. O zaman revizyonist olu- nur. RP bu çizgiyi tutturursa diğer par- tilerden daha şanslı olur. Çünkü bugün- kü siyasal yapı miadım doldurmuştur. RP, insanlara mutluluk yollarını ortaya koyar, bunun örneklerini de verirse mil- let mutlaka gelecektir. Çünkü hiç kim- se kendini günahkâr kabul etmez. Bunu tabana indirmek, birtakım görüntülerle ortaya çıkmak lazım. Bunun ütopya ol- duğunu söyleyebilirsiniz. Evet hepimiz bu laik düzenden etkilenmişiz, ama et- kilenmek başka, etkilendiğuıi anlayıp da buna bir alternatif Uretmek başka. Sadık Albayrak
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear