18 Aralık 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
20 KASIM 1991 DİZİ-RÖPORTAJ CUMHURİYET/7 Sosyal demokratlar tartlŞiyor Nedenyenildik nasılkaıanınz? Inönü: Uzüntüyle bir yere varılmaz AHMETTAN — Yöoeltilen eleştirüerden bir tane- & de tophunun genç dimımik üretici ke- sinüerme hitap edilemeyisi OnUnn efi- Hmlernin yakalanamayışı... tNÖNÜ — Bunun da tam doğru ol- duğunu sanmıyonım. Ozellikle son yü- larda gençlerin ilgisinin arttığını fark ediyonız. Bundan da mutlu oluyoruz. Şimdi üniversite gençliği ayrı bir sonın teşkil ediyor. Çünkü üniversite gençli- ği resmen siyasete katüamıyor. Bir par- tiye üye olduğunu rektörlük görürse, bunu üniversiteden çıkarabiliyor ve bu kadar lasıtlı bir gençlik ortanundan na- sıl daha büyük sonuç alacaksınız? Her parti aynı sıkıntıyı çekiyor ve anayasa- yı değiştirerek gençlik kollannı kuıînak, gençlerin siyasete girebilmelerini sağla- mak şart gözüküyor. Bunu yapacağız, bu konuda anlaşmamız var Doğnı Yol Partisi'yle. Ama o zamana kadar genç- lerin ilgisinin ben gittikçe arttığına ina- nıyorum. Bunu daha da artırmak için kurumsal yollar bugün tıkalı. Ne ola- cak? Anayasa değişikliği olacak. — PeU efendim, siz başanlı buhıyor musanuz? Seçim kampanyası için de aynı şekOde eleştirUer var. Rekbunlar, sloganlar... Özellikle Mega-10'nn ken- disinden bekleneni veremediği... tNÖNÜ — Bence kampanya başan- b bir kampanyaydı. Çağdaş olanaklar en geniş ölçüde kullanıldı. Televizyon, meydan mitinglerinde halkın ilgisini ar- tıracak şeyler... Bunlann hepsi yapıldı. Mega-10 yeni bir kanal olarak tam se- çim zamanında devreye girdi. Tabii, ye- ni bir kanal olduğu için tanınması za- man alıyor. Ama pek çok kimse bazı hesaplara göre 20 milyona yakın insan televizyon yayınlannı izleyebildiler ve onun da etkisi oldu seçim döneminde. Tabii, henuz zaman geçmedi, yeteri ka- dar değerlendirme yapılmadı. Bir ölçü- de etkisi oldu, bunu söylemek mümkün değil. Ama bir defa böyle bir şeyin ge- tirilmesi, TRT'yi biraz daha tarafsız ol- maya sevk etti. TRT'nin yaptığı açıko- turum, bizimle ilgili ayn programlar düzenlemeleri, onlarda bir bağımsız te- levizyon kanalı açılmaktadır, rekabet olacaktır kaygısı bence rol oynadı. Ye- ni bir televizyon kanalı bu kadar zor şartlar içinde devletin hiçbir yardımı ol- madan hatta. Işte öbür kanalın Starl'in engellemelerine rağmen bu kadar kısa zamanda ortaya çıkabildi ve dinlendi. Bence bu büyük başan. — Peki efendim, genel bir soru de- gerlendirme olarak. Dünyada sol aley- hine esen rüzg&rlann bu başansıziıkta da rolü oldu mn sizce? tNÖNÜ — Dünyada sol aleyhine esen rüzgâr her tarafta eşit esmiyor, her tarafta aynı noktada esmiyor. Ban yer- lerde öyle oluyor, bazı yerlerde öyle ol- muyor. Bunlan göreceğiz. önce böyle bir rüzgâr var mı yok mu belli değil. Bi- ze öyle bir etki getirmisse, az bir etki- dir, vatandaşlanmız dü^ünmediler. Va- tandaşlarımızın düşündüğu, bütün so- nınları çözecek bir iradenin ortaya çık- düze, parti içinde bütünlük havasını yeniden kurarak, 'kendi içimizde çekişme yok, iktidara hazırız ve bunu yapıyoruz' havasını vererek çıkar. Bir de, fikir açısından bir yeniîeşmeyi gerçekleştirdiğini göstererek çıkar. K. masıydı. f ^ Orada bize Doğnı Yol • f * kadar puan vermediler. * '\ma şimdi Doğnı Yol ile bir koalisyona gitmemizi görüyorum ki kamuoyu büyük ölçüde destekliyor. — Peki efendim, sizce bu başansız- uk ya da yeterince başanlı oiamamanın nedenleri bu kadar sorunun uzerine uç neden sayarsanız ne olabilir? Neyi ka- çırdı SHP, yabut ne>i yakalayamadı? Öncelikte bilim adamısınız, bir varsa- yım olarak. tNÖNÜ — Işte değerlendirmeyi tam yapamadık daha. O değerlendirmeyi görmeden... — Ama bu araştırmalan yola çıkma- dan evvd herhalde varsayunsal bir iki Une tez yahut da ne bileyim düşünce oluşturup ona göre onun üzerine gttmek daha uygun oimaz mıydı? Yahut da siz- ce kişisel olarak başansızügın başansız- lığın iıç nedeni... Yani iktidann işte TRT'yi fazla kendine yönelik kul- lanması... tNÖNÜ — Bu bir yanlıştı. Iktidar partisi bir tarafta, muhalefet partileri öbür tarafta. Muhalefet partileri ken- di aralarında ayn ayn kamplardaydılar, ayn ayn mücadele ediyorlardı. Bütün mesele vatandaşın ANAP'a tepkisıni ortaya koymak ve o tepkiyi de aJıp olurnlu yolda bir partinin iktidara gel- mesini sağlamak. İşte bu tepkinin ANAP'ın iktidannın doğurduğu bir ANAP'tan kurtulahm havası, öyle gö- rünüyor ki vatandaşları bu işi yapacak bir parti bulalım, ona oyumuzu vere- Um noktasına getirdi ve orada bizim parti içi bölünmüşlüğümüz, sonra ye- rel yönetimlerin iktidarlannın çeşitli zorluklar altında iyi yarutlamaması va- tandaşlara, ANAP'ın getirdiği zorluk- lar nedeniyle belediye başkanlanmızın istedikJeri çalışmayı yapamamalan, ye- rel yönetimin zorluklan partimizin ge- nel görünümündeki bu iç kavganın bit- urultaya kadar yeni yollar göstereceğiz. Hazırlıklarımız var. Biz sorumluluk taşıyoruz ve partinin gelişmesine somut katkı sağlayacağız. Bunu yapacağız. Yeni sol, şimdi parti içi iktidcr kavgasında. Böyle bazı deyimlerle ilgi çekmeye çalışıyorlar. memesi havası, o dönemde belki bu ya- nş içinde öbür partilerin bizden daha güvenilir bir izlenim vennesi. Tabii öbür partilerin hepsi değil. önümüze geçen ANAP'la Doğnı Yol Partisi ol- du. ANAP işte iktidar partisidir, onu saymazsak eğer Doğnı Yol Partisi ol- du. İşte onun da vatandaşın özet ola- rak verdiği karar. Partiye güvenilir bu- na güvenilmez gibi bir tercihi oldu sa- nıyorum. Bu güvenli parti imajını DYP aldı. — Bu sosyal demokrat zorlanmaun yahut da göriışü SHP'nin eiinden al- mak konusundaki başansının da rolii oldugu söyteniyor. Öraegin, sosyal po- Utika agırlıklı sloganlannın basansı... tNÖNÜ — İşte bunlann hepsini biz de söyledik. Bunlan Doğnı Yol Partisi daha iyi söyledi deniyor. Peki, belki da- ha iyi söyledi de yani daha iyi söylemek meselesi, daha güvenilir olniak. Yapar- sa o yapar havasını vermek. İşte inanı- yorum, yaparsa o yapar havası buradan kaynaklandı. Yani bizim partinin görü- nümündeki dağınıklık, başka partide destek arama yoluna götürdü. — Peki efendim, sonuçta sosyal de- mokrasi yahut SHP tökezledi deniyor. Düze nasıl çıkar? tNÖNÜ — İşte bunlan düzelterek çı- kar. Parti içinde bütünlük havasını ye- niden kurarak, kendi içinde çekişmesi yok, iktidara hazınz ve bunu yapıyo- ruz havasını vererek çıkar. Bir de fikir açısından bir yeniîeşmeyi gerçekleştir- diğini göstererek çıkar. Bu yenileşme; insanlanyla olur, fikirleriyle olur, tüzü- ğüyle olur, programıyla olur. Onlan yapması gerekiyor SHP'nin. Çünkü söyfcdiğimiz şeyleri başka partiler de söyiüyorlar. Bir farlumız kalmıyor ik- tidardan. tşin öyle olmadığını göstere- cek yeni tavırlar, yeni sioganlar gerekli oluyor. — Yeni Sol denen grup, yeniden ya- pılanma modeli üzerinde çalışıyorlar yahut da var olduğu söyleniyor. Kurul- taya kadar benzeri şeyi siz de yapıyor mnsnnuz, yapacak mısuuz bu araşar- maya bagh olarak? İNÖNU — Kurultaya kadar yeni yol- lar göstereceğiz. Hazırhklannuz var. Yeni yaklaşımlar göstereceğiz. Biz ge- nel merkez olarak partinin günlük üre- timiyle de ilgili olduğumuz için bizim getireceğimiz çözümler daha pratik çö- zümler olacak. Tüzükte değişiklik, belli maksatla daha iyiyi sağlamak için. Programda değişiklik gene işte belli maksatla olacak. Böyle lumpen fikirlere sığınarak birisi yeni diğerisi eski beUi değil. öyle bir şey yapamayız. Biz so- rumluluk taşıyoruz ve partinin geüşme- sine somut bir katkı sağlayacağız. Bu- nu yapacağız. Yeni Sol şimdi işte parti içi iktidar kavgasında. Böyle bazı de- yimlerle ilgi çekmeye çalışıyorlar. — Peki efendim son söz olmak üze- re, hem de aktüaliteyi yakalayabUme açısından, Doğru Yol'la kuracagı koa- lisyon hükümetinin çalışmalan SHP'ye daha da geneide sosyal demokrasinin toparlanmasmda bir çıkış noktası ola- caiına inanıyor musunuz? INÖNÜ — Iktidar olmak, elbet ye- ni sorumluluklar getiriyor, yeni bakış açıları getiriyor. Daha gerçekçi bir tu- tum gerektiriyor. Bunlan yaşayacağız. Söylediklerim yanhş anlaylmamalı Biz iktidar ortaklığına partinin iç durumu- nu düzeltmek için girmiyoruz. Bunlar ayn şeyler. Partimizin iç dunımunun dağınıklığına rağmen seçmen bize belli bir görev verdi, belli bir yere getirdi. Bunun sonucu olarak bizjktidar orta- ğı oluyoruz. Yani partinin bütün eksik- liklerine rağmen vatandaş tarafından beürli düzeyde beğenildiği için bir ko- alisyon ortağı olabiliyor. Parti içinde- ki çekişmeyle koalisyondaki görev ayn ayn şeyler. — Peki efendim, sizin ekleyeceginiz bir mesaj var mı? tNÖNÜ — Yani şunu söylemek isti- yonun. Bu seçim sonucu istediğimiz gi- bi olmadı. Buna üzüldük. Ama üzün- tüyle bir yere varümaz. O geçti şimdi. Değerlendirmek durumundayız. Koalis- yon ortağı olmak için göriişmeler yapı- yoruz. Bu Türkiye'ye yeni ufuklar ge- tirecek. Geçmişte birbiriyle mücadele etmiş iki büyük partinin koalisyonu ye- ni bir anlayış demektir. Bunun için ge- liyonız. Belirli meselelerde esas olarak görüşbirliği sağlansın isti- yoruz ki bunu kim uygularsa sonuçtan herkes memnun kalsın ve partimizi des- tekleyen seçmenler de bizim istediğimiz oldu diyebilsinler. Bunu sağlayacağız. Bu arada kurultay hazırlıklan devam edecek ve kanıltaya vardığımızda par- ti içi çekişmeleri artık ortadan kaldıra- cak bir düzenlemeye kavuşacağız. — Siz orada besap vereceksMz... tNÖNÜ — Tabii, seçimleT olacak. Hesap vereceğiz. Değerlendinneler ya- pılacak. Ondan sonra seçim yapılacak, seçimden ne çıkarsa kurultayın ka- randır. Baykal: Beklentilere cevap veremedik AHMETTAN — DSP bölanmıiş durnaıda.» BAYKAL — Evet. Şimdi DSP'nin bö- hlnmüşlüP bugün ortaya çıkmış değil ki. 1987 seçimlerinde bile DSP bölünmüş du- nımdaydı. Istatistık, mantık, matematik bu konudaki iddianın benzemediğini acık- ça ortaya koyabiliyor. Biz bu seçimlerde 1989 ve 91 yıllan arasında 1 milyon 245 bin oy kaybettik. 1991 seciminde daha çok seçmen oy kullandığı halde bu tablo or- taya cıktı. Buna karşıhk DSP 1989 ve 91 seçimlerinde sadece 48i bin oy fazla aldı. Yani biz 1 milyon 245 bin oy kaybettik, DSP 485 bin oy aldı. Bizim kaybettiğimiz oylann tttmünü DSP almış olsa, DSP'nin oy artışının tümu hiçbir partiden degıl, sa- dece bizden kaynaklanmış olsa bile -ki bu doğnı değildir- bu bizdeki düşüşün ucte birini açıklar. Geriye kalan kayıp nerede? Bu seçimde biz ANAP'a oy kaybettik, DYP'ye oy kaybettik, biz bu seçimde muh- temelen DSP'ye oy kaybettik, hatta biz bu seçimde Refah'a oy kaybettik. Çünkü biz bu seçimde beklentilere ce- vap veremedik. Kaybeden bir parti her yer- de kaybeder. Sandık başına gitmeyen in- saniarın bir kısmı da bize geçen seçimler- de oy venniş insanlardan olabilir. Bu da doğnıdur. O nedenle benim söylediğim böyle gerçeği görmemezi engelleyen tek bir faktöre dayalı, genel merkezin sorumlu- luktan sıynlmasma yardıma olacak açık- lamalar ciddi değildir, geçerli değildir. Olayı bütün karmaşıklığı ile görmek la- zun. Biz bu seçim yenilgisini şimdi tartış- mıyonız. Seçim yenilgisini secirnlerden ön- ce, kurultayda tartıştık. Bu seçim yenilgi- si bizim için bir sürpriz değildir, ne yazık ki sürpriz değüdir. Bizim için sürpriz ol- maması bir yana, genel merkezde görev yapan bazı arkadaşlanmız için de sürp- riz ounamıştır. Kontenjan paylaşımı genel olarak bu secünlerin hangi bölgelerde ağır yenilgilere yol acabileceğinin hesabının çok ince ve dikkatli bir biçimde yapıldı- ğını gösteriyor. O nedenle partinin tepe- den ürnağa ideolojisiyle, progranu ile, tü- züğü ile, kadrosu ile bir onarım, değişim geçirmesini gerektiren bir somut, ağır uya- n almış bulunuyoruz. — Sosyal dcmokrasioin ideolojik bir söz konusu mu? BAYKAL — Sosyal demokrasi ya da Batı'daki eşanlamıyla demokratik çoğul- cu sosyalizm, kendi haklılığını ve üstün- lüğünü, hem solun içinde hem de sağın karşısmda artık kanıtlamıştır. Sosyal de- mokrasinin ideolojik üstünlüğü, sadece içinde yer aldığı solda değil, sağın karşı- smda da kendini kanıtlıyor. Klasik ömek, ama değinmeden geçemeyeceğim. Bizim gelenegimizm, mücadelemizin, kimüğimi- zin bir parçası olan bazı anlayışlar, bizim siyasal gücümüzJe toplumlara yerleşti ve kökleşti. Sosyal devlet; bireyin ve ailenin korunması, sosyal güvence; insan hakla- n; demokrasinin temel kurallanyla benim- senmesi gibi... Artık sağın büyükçe bir ke- simi bunlara karşı çıkmanın ya da bunla- n değiştirmeye kalkmanın gücünü yahut iradesıni kendinde bulamıyor. Hatta kimi durumda bunlardan bazılannı savunmak, en azından savunur görünmek zorunda kahyor. Üstünlüğümüz temelde şundan kaynaklanıyor Bizim özgün kimliğimiz ve iddiamız, "özgüriak" idealiyle, "eşitHk" idealinin beraberliğidir. Tek başına eşitli- ği öne çıkanp özgürlüğü göz ardı eden bir solculuk artık bitiyor. Tek başına ya da çok ağırhklı olarak özgürlüğü öne çıka- nıken, eşitliği en geriye bırakan sağ da ta- rihin gündeminden duşuyor. Sağ iktidar- lar kendi ideolojilerinden kaynaklanan eşitsizliklerle ve yetersizliklerle hastalıklı toplumlar yaratıyor. Şiddetin, uyuşturu- cu kullanımının, şimdîlerde ırkçılığın, tat- minsizliğin örneklerini veriyor. Sağın ABD'sınde, sağın lngüteresi'nde, sağın Al- manyası'nda olduğu gibi... tnsanlar var oldukca, hele çoğulculuk ve özgürlük sürekli kaldıkça, farklüaşma- lar ve onlara kaynak olan, onlara yön ve- ren ideolojiler de mutlaka var olacaktır. "İdeolojinin yok olması" başka şeydir, kendini "yenbemesi ve gellştinnesi" baş- ka şey. Bu iki olguyu birbinne kanştırma- mak gerekir. Bir de dünya sağının ciddi bir ideolo- jik iddia ve çaba içinde olduğunu gözden kaçırmayalım. Hatta sağın ideolojiye dö- nüşü karşısında, solun, hiç değilse bir sü- re, ideolojik alanı boş bıraktığını ve bu ne- denle de geri kaldığını... — Nasıl bir "yenüeşme?" BAYKAL — Yenileşmiş görünmek için yenileşmek, modaya ayak uydurmak de- ğil tabii... Türkiye'de sosyal demokrasinin yenilenmesi, kendi ideolojik özünün doğ- rultusunda, kendi tarihsel kulvannda ger- çekleşecek. Buna ihtiyaç var. Yoksa ol tükendi' yaklaşımlarını, daha çok solun tükenmesini özleyen, isteyen sağ çevrelere ait bir dilek şeklinde görüyorum. 'tdeolojiler öldü' ise daha çok, ideolojisiz bir dünyada kendilerine yarar görenlere ya da olaylara yüzeysel bakanlara ait. HP; tepeden tırnağa, ideolojisiyle, programıyla, tüzüğüyle, kadrosuyla bir onarım, değişim geçirmesini gerektiren bir somut, bir ağır uyarı aldı. özetle sosyal demokrasi 21. yüzyüın ideolojisi, siyaseti, anlayışı olarak tarih sahnesindeki yerini geliştiriyor. 20. yüzyü, solun bölunme dönemi olmuşken 21. yüz- yıl, dünya solunun bütünleşmesine hazır- lanıyor. — Türkiye'de de yankı bulan "Sol tu- kendi, ideolojiler öldü" benzeri yonunlan nasıl degeriendiriyorsunuz? BAYKAL — "Sol tükendi" gibi yakla- şımlan, daha çok, solun tükenmesini öz- leyen, isteyen sağ çevrelere ait bir dilek şek- linde görüyorum. "tdeolojiler oldü" ise daha çok 'ideolojisiz" bir dünyada ken- dilerine yarar görenlere ya da olaylara yü- zeysel bakanlara ait. Ideoloji, dünyaya genel bakışın, bir ha- yat tarzının, insana ve topluma temel yak- laşımın sistemli ifadesidir. Bir yaklaşım- lar, davraruşlar sistematiğinin, bir tercihler-öncelikler sıralamasının kaynağı- dır. "yeniiik'' niyetine sağın anlayışlannı ve yöntemlerini taklide değil... Bizim önerdiğimiz yenileşme, belirli kaygılardan hareket ediyor; belirli eksik- leri gjdermeyi amaçlıyor; beürli yaklaşım- lan siyasetin teorisinde ve pratiğinde ön- görüyor. İdeolojik bütünluğü, mantığı ve sistemaüği olan bir yenileşme programı bi- zimki... — YenUenmeyi nasıl gerçekleştireceksi- nii, nasıl uvgulamaya koyacaksınız? BAYKAL — Türkiye'de sosyal demok- rat hareketin sadece SHP demiyorum, SHP'yi de aşan bir şekilde var olan par- tilerin dışında solda ortaya çıkan çeşitli çevrelerin önümuzdeki dönemde yeni bir sosyal demokrat anlayış etrafında beraber- ük anlayışı içine girmelen gerektiğine ina- nıyorum. Böyle bır arayışın elbette SHP içinde de gerçekleştirilmesi gerekecektir. Buna öncülük etmesi gereken parti de SHP'dir. SHP böyle bir yenileşmenin ön- cüsü olmalıdır. Bu yenileşme çeşitli düzey- lerde ortaya çıkmahdır. Bunlardan birisi ideoloji düzeyinde or- taya çıkmalıdır. SHP düşüncesini, fıkn- yatını yenilemelidir. Program düzeyinde değişiklikler ortaya çıkmalıdır. Tüzuk dü- zeyinde yenıleşmeler parti yapüaşması dü- zeyinde yenileşmeler ve kadrolaşmada ye- nileşmeler ortaya çıkmahdır. Hiç kuşku- suz partinin ideolojisiyle ilgili yenileşme. Bu yeniîeşmeyi hangi yönde, hangi istika- mette aramak gerektiğine ilişkin kişisel önerilerimi sunmak isterim. Böyle bir ye- nileşme, sosyal demokrat hareketi bir dev- let partisi olmaktan çıkanp, bir toplum partisi haline dönuşturmeye dönük bir an- layışta gerçekleştirilmelidir. Yani önümüz- dek dönemin yeni sosyal demokrat parti- si, yeni SHP'si daha az devlet partisi, da- ha çok toplum partisi olmalıdır. Bu her alana yansımalıdır. Bunun her alanda so- mutlaşması nasıl sağlamr? Aynca çahş- mak birinci temel noktadır. tkinci ideo- lojik açılış, sosyal demokrat hareketi bir yoksulluk ideolojisi olmaktan çıkanp, bir refah ideolojisi haline dönüştürmeyi he- def almalıdır. Sosyal demokrat hareket ar- tık bir refah ideolojisi olduğunu kendisi kavramaü, topluma kendisini böyle tanı- tabUmelidir. Halkımızın temel motivasyo- nu, temel güdüsu^ daha iyi yaşamadır. Dünyada da böyledir, Türkiye'de de böy- ledir. tnsanlann daha iyi yaşama özlemi- ni dikkatini almayan hiçbir siyasetin ba- şanlı olması mümkün değildir. Sosyal de- mokrat hareket ne yazık ki çeşitli neden- lerle bir yoksulluk ideolojisi olarak tanı- tılmıştır, ortaya konmuştur. Buna sosyal demokratlann da katkısı ohnuştur, bunu çarpıtanlann da katkısı olmuştur. Ama ar- tık ihtar açıktır. Sosyal demokrasi bir re- fah ideolojisine dönüşmelidir. Yani sade- ce siyasetle ilgilenen, ekonomiyle ilgilen- meyen, insanlann ekonomik ihtiyaçlanna kuşkuyla ve mesafeli bakan bir siyasal ha- reket olmamahdır. Siyasal sorunlann ya- ni sıra ekonomik sorunlarla da ilgilenen, insanlan daha iyi yaşatmayı kendisine bi- rincil görev sayan siyasal bir hareket or- taya çıkmahdır. Üçüncu olarak da demokrasi anlayışı- mıza yeni bir öz ve içerik kazandırmak zo- nındayız. Demokrasiji soyut kavramlar- la kunılu sistem olmaktan çıkanp, insan- lann günlük yaşamlan ile ilgili, kendile- rini yakından ilgilendiren konularda ter- cih yapma fırsatım sağlayan bir siyasal gerçekük haüne dönüştürmeliyiz. Demok- rasiyi "bir merkezi hükümet demokrasisi" olmaktan çıkanp bir yaygm demokrasi, bir katılım demokrasisi haline dönüştür- meliyiz. Yerel yönetim anlayışını bir bele- diyecUik anlayışı olmaktan çıkanp, bir ik- tidar anlayışı haline getirmeliyiz. Yaygın demokrasi, yerel demokrasi ve somut demokrasi yeni ideolojik açıhmı- mızın. bir ayn boyutunu oluşturmalıdır. —BİTTt— Tiyatro sanatçısı Gülriz Sururi'nin gündelik hayatı hayvan sevgisiyle dopdolu Kedı başlı tannça ve kedisi ^ FATMAORAN "Saray Arkası Sokağı'nı bi- üyor musunuz" diye soruyor te- lefondaki berrak ses; Gülriz Ha- nım'ın sesi. Sonra adresi tarif ediyor aynntüanyla. Park Otd'e giden ortası ağaç- hkh Gümuşsuyu Caddesi. Park Otel: 'Guzellik'te hep önceden düşunulüp taşınıhnış, tasarlan- mış bir yan olduğu söylenir ama bu kent yenilenirken 'eski'nin yerine yenisi yapıurken estetik bir hedef amaçlanmadığı orta- da. Park Otd'in yerine yapıl- makta olan binanın insana 'taşcıl' bir yalnızhğı duyumsat- ması da işte bu yüzden... Salkım saçak ve neredeyse yerlere kadar sarkan telefon kablolannın çirkinleştirdiği bir binamn giriş katında oturuyor Gülriz hammlar. Tüm bu çir- kinlikler daire kapısında son bu- luyor ama. Ferah, rahat ve kul- lanışh eşyalarla döşenmiş bir sa- londayım. Kanepede boylu bo- yunca uzanmış bir kediyle kar- şılaşıyorum ilkin. Beni şöyle bir göz ucuyla süzdükten sonra hiç istifini bozmayıp uyumasım sür- dürüyor. Bol tüylü bir\ekir bu. Bir tüy sağanağı sanki. Bu sı- cakta nasıl rahatsız olmuyor di- ye düşünürken Gülriz Hanım giriyor içeri: Eski Mısırülara benzeyen yüzü, siyah, kahn bir kontür çekilmiş kocaman göz- leri, cıkık elmacık kemikleri, çu- kur çenesi ve hafif kemerli bur- nuyla, incecik bir Gülriz Suru- ri. Üzerinde kendisine çok ya- kışan bej bir giysi. Oturuşu, yü- rüyüşü, ayak ayak üstüne atışı, gülüşü, diksiyonu ve sanatına hayranlık duyduğuıiı Gülriz Su- nıri'yi bu kadar yakından, ilk görüşüm bu... Konuşmamızın başında, "Ki- si yaşamla ölüm arasına bir şe> - ier koymahdır, kendini hayaU Sanatçılar ve Hayvanlan FATMAORAN Gülriz Sururi'nin kedisi 'Zorba' iki yaşında genç bir kedi. Kazancakis'in o ölümsüz kahramanıyla isim benzerliği dışında bir ilgisi yok. Bir benzerliği, coşkusu olabilir belki. Gözleri genç söğüt ağacının yaprağı gibi yeşil. Bakışları nazenin. Aman, istemeyiz, atalım şunu diyerek feryat figan, kediyi dı- şan bıraktık. Bir sokak kedisi, n'apalım çok da peşimize takı- lır böyle kediler. Fakat, bu çok inatçı çıktı. Meğerse, karsıki komsumuzun kedisinin yavrula- nndan biriymiş. Engin'e tutul- dn ve hep peşinden getmeye bas- ladı." — Zorba da zorbaymış hani. Kapıdan kovduk, bacadan gir- di örneği... "Hem de nasıl. Kapıyı ne za- man acsak, minidk bir kedi bi- ze bakıyor. Böyle böyle nasıl kabul ettirdi kendini hiç bilmi- yoruz. Şimdi de yatak odasın- da, ayak ucunda yarjyor. Ben, bir kediyi bu kadar hayaüma sokacagımı hiç zannetmiyor- dum." — Oysa ben sizin köpekten çok, kediye daha yakın olduğu- nuzu düşünmüştum. Yüzünüzü Tannça Bastet'e benzettiğim di hırsız değil, kedi avlamyor, avlanmayı seviyor, dofasma dö- •üyor. Şuraya bir yiyecek koy- sanız, yukanya br yere yiyecek koysaaız, aynı yiyecek de olsa gidip onu oradan bnlap, avta- mp yemeyi terdk ediyor. Bunu da çalarak yapmryor, yanuuzda yapıyor. Onun içiB ben kedimi 'hırsızlık' sıfatından kurtarmış durumdayun." Zorba'mn albümü: Zorba arabada, arkada. Bodrum'a gi- derlerken. Engin Cezzar ahta- pot temizlerken, ahtapota bakı- yor. Zorba sepete girmiş. Zor- ba saksının içinde, aşk merdive- ninin canına okurken. Zorba, kuyruğuyla oynarken. Bodrum'da bahk ve et yeme- ye ahştırmış Engin Bey. "Ba 1$, çok körü oMu" diyor Gülriz Su- ruri, "onlann dışında hiçbir şey yemiyor. Halbuki ben yemesini, daha da kilo almasuu istiyo- Gülriz Sururi, "Önceleri kızıyordum Zorba*>-a. ancak daha sonra onu olduğu gibi kabul etmeyi oğrendim. Aynı evi pavlaşıyorsak başka çare yoktu" diyor (Fotoğraf: İBRAHİM GÜNEL) baglayan şeyler" diyen Gülriz Svuri bu 'ara'ya tiyatroyu koy- duğunu söylüyor, sevginin bin- bir çeşidini bir de. Gülriz Hanım'ın da bir kedi- si ve bir köpeği var; tabii yalnız onun değil bu hayvanlar, Engn Cezzar'm da. Çocukluk yıllanndan beri hep bir köpeği olan Gülriz Su- nıri'nin bugüne kadar hiç kedisi olmamış, ama ilk gençlik yüla- nna ait bir 'kedili' amsı var: "On sekiz yaşımdayken bir er- kek arkadaşım yavru bir kedi hediye etmişti bana, hep koy- munda yaüyordu kedidk. Fakat ben kedisi olacak bir insan de- gildim herhalde ki, keyfine pek fazla varamadım. Bir gün kedi- dğl kucagıma alıp babama git- miştim. Babamın bir üvey ogln vardı ve beni çok seviyordn. Oglan, beni kediden kıskandıgı için kediyi pencereden attı, be- şinci kattan. tşte o zamandan beri de Zorba'ya kadar haya- tımda hiç kedi olmadı." İki yaşında genç bir kedi Zor- ba. Kazancakis'in o ölümsüz kahramanıyla isim benzerliği dı- şında bir ilgisi yok. Bir benzer- liği 'coşku'su olabilir belki. Gözleri genç söğüt ağacının yaprağı gibi, yeşil. Bakışlan na- zenin. "Bir gün Engin'in arkasın- dan içeri bir kedi yavrusu girdi. için sanınm. Hani şu kedi başh tannçaya... Gülüyor. "Sahi mi?" diyor. Kedi sevmediğini bilen bazı ar- kadaşlannın kendisine çok şaş- tıklanm, "sen kedi tipisin, mut- laka kediyi sevmdisin" dedik- lerini söylüyor sonra. — Zorba, Engin Bey'i seçmiş anladığıma göre? "Evet. Evet ama beni de bir o kadar seviyor. Çok egoist bn- luyordnm önceleri Zorba'yı. ts- tedigiai yapıyor, istemedigini yapmıyor. Kızıyordum biraz. Sonradan 'oldugu gibi' kabul etmeyi öfrendim Zorba'yı. Ay- nı evi paylasryorsak, başka ça- re yoktu." — Kedi ile köpek arasındaki 'kişilik* farkını, her ikisini de besleyen biri olarak açıklayabi- lir misiniz bize? "Biliyorsunuzdur matlaka: Cocteau'nun bir kedisi, bir de köpeği varmış. Köpeginin tas- masmda 'ben Cocteau'nunum' yazıyormuş, kedininkinde de 'Cocteau benimdir'. Bundan daha iyi bir açıklama olabüir mi?" Karşıhklı 'soru'laşüktan son- ra, analara evlatlannın kusuru görünmez misali, yavaş yavaş kedisinin bütün o kötü huyları- na bir neden bulmaya calıştığı- nı söylüyor Gülriz Sururi: "Kedi hırsızdır derler ya, ke- Zorba, Bodrum'a iki yıl için- de sekiz kere gidip geuniş Gül- riz hammlarla. Ve bu gidiş ge- lişlerde kedinin hafızasının ol- madığına tanık olmuş Gülriz Hanım. "Yok" diyor, "hafızası çok zayıf. Bnradan aynnrken agüyor arabada, köprüyü geça- ceye kadar. Denizden sonra ko- ku alamamaya başlayınca da sanki ağlayan o degil; pür nese. Hani, htMiuiaıı çok eve bafh ol- dufa söylenir ya, bunda gerçek payı rar." Derken, ver elini Torba. Zor- ba, Torba'da çok mutlu oluyor- muş, nasıl olmasın; bahçe, ağaç, toprak, güneş, Gülriz, En- gin, hepsi onun. Kalamarlar önünde, bahklar, ahtapotlar ar- dında. "Orada o kadar mntiu oluyor ki" diyor Gülriz Hanım, "Bu sefer de tstanbul'a dönerken başlıyor hüngür hüngiir miyav- lamaya. Köprü'nün başında, deniz koknsnnn alır almaz da kemen kulaktar düdliyor, bıyık- lar titriyor, burun cama daya- myor, pencereye çıkıhyor, ohh, diyor sonra da 'evim erim, ca- nım evim'." Daktiloda yazı yazarken çı- kan sesten çok hoşlamyor Zor- ba. Yazılan her kâğıdın üzerine oturmak gibi de bir merakı var. Zorba'da ^aman mefhumu yok; 7amanlfl başı hoş değil. Otump dururken bir sinek gör- se tamam, gövdesinin beş katı hooop ve karşmızda 'uçan kedi' Zorba. Pencereyi kapalı tutup klima kullanmalan da bu yüz- den. Bıraksam, amatör bir kedise- ver olarak hep Zorba'yı anlata- cak, ama Kith'e ayıp olmayacak mı o zaman? Kith, yakın dost, Kith'in bu- günlerde karaciğeri rahatsızmış. Bahçeye, yanına inmiyoruz, balkondan bakıyoruz Kith'e. Bizı görünce yerinden doğrulu- yor, ne sıcak bakışlar onlar öy- le... Simsiyah bir Alman kurdu Kith. Güçlü bir köpek, belli. "Kedi gibi değil" diyor Gül- riz Hanım, "Bize çok bagh. Ba- ğımsız bir hayata da kolay alı- şamaz samyoram." Zeki, çevik ve sadık bir dost Kith. Bitirirken, Haldun Taner'in kendisi için yazdıldannı okuyup ardından da soruyorum Gülriz Surari'ye: "Nota olsa do olurdu Renk olsa, nar rengi Krahçe olsa, Nefertiti Içki olsa, Fransız şampanya- sı Tarihi kişi, Hürrem Sultan" — Peki, ya dünyaya bir baş- ka canlı olarak gelseydiniz? Hiçduraksamadan, "asian" diyor. Sururi'nin burcu da as- lan. "Astan olunhun, çünka hem çok gücHi hem çok heybetfi hem de bir Uderlik vasfı var. Ailesi- ne bagh, sorumluluk sahibi var- lık. Bir de tabfi çok yatasıkh." Veda saati. Aslanın 'yakısüdı'sma mef- tun Gübiz Hanım'a, 'kedf'nin de Çek dilinde 'güzel kadın' an- lamına geldiğıni söylüyorum ka- pıdan çıkarken. Y a n n : Tonaris U y a r
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear