22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
Cumhuriyel Sahtbı Cumhunyet Matbaacılık ve Gazetecıhk Turk Atıonım Ştrketı adına N»dır N«di # Gencl Yayın Muduru Hasan Omal, Vluesstse Muduru. Emine l şaklıgit, Yazı lşlerı Muduru' Oltaj Goncnsin, % Haber Merkezı Mudjru Valçın Bavır, Sayfa Duzenı Yoneımcnı Ali 4or. # Temsılcıler \NkARA Ahmel Tan. tZMlR Hilunn Çctiıüuıpı «ıDAN<V Çrtin V*t»o*lu 1',- Poitıka CcM Bafbngıç, Dış Hıberfcr Irpa tata, Ekonomı: Co«H Ikrhu. U Soıtlika- Şafcnn Krtmri, Kullür CfM Islrr. Egllım Geocn Şt}lu, Haber Arastırma Isnri Ikr1t.-m, Vun Habcrlcn SerfK D o f ı . Spor Damimanı Abdtdkıdır VucDmın. Dızı Yaalaı Knm Çakjlua, Ara5Unr.a ŞşUn \Jpiy, Duzdıme Abdafak YlBo. # KoorduMIOr Aluart Konfcan. • Malj Işler Enıl flkmt, 0 Muhaseoc Boknl tener • Bulçe-PLanlama S • # Akyol 0 Idarc Husom Gam, • Işletmc Oader Çtük. • . • ş Rrklam V v Tbnın, # Ek Iraymlar Hulvs Nail tnL #) Pcrsonet Scvgi Bosaaooftto Basan w Knan. Cırnıhun?w Matbaacılık « GazOeoiık T.A.S. Turt Oca# Cad 39/41 ^ t 34334 Isl PK 246-Jsajıb»ıJ Td 512 05 05 (20 haı), lüa. 22246 Faj. (1) 526 60 72 • Bumkr A^an: Zıya Gokalp Bh Inkriap S. So 19/4, "H İ33 11 41-47, TÖCL 42344 Fta. (4) 13} 05 6* 9 I*"» H 7ıva Bh 1152 SJ/J, Td: 13 12 30, Tdn. 52359 Fu_ (51) 19 53 «0 tnonu Cad 119 S No 1 Kal 1. Td. 19 37 52 (4 haı». Td». 62155. Fu. (71) 19 37 52 TAKVtM: 7 \A\YIS 1990 Imsak: 4.06 Güneş: 5.49 Oğle: 13.05 Ikindi: 16.58 Akşam: 20.13 Yatsı: 21.47 1ıırkıye nın nükleer dönemeciMilli Savunma Bakanı Safa Giray, NATÖ Nükleer Planlama Grubu toplantısı için bugün Kanada'ya gidiyor. ANKARA (Cumhunyet Büro- su) — NATO ülkelerinin yeai nükleer politikaları, Kanada'da 9 mayıs çarşaraba giinü başlayacak NATO Nükleer Planlama Grubu Toplantısı'nda (NPG) tartışıla- ,cak. Toplantı, ABD Başkanı Ge- orge Bush'un geçen hafta NATO üyesi ülkelerin liderlerine gönder- diği nükleer yükümlüluklere iliş- kin mektubundan sonra önem kazandı. Toplantıda ozellikle son dönemde Avrupa'da gelişen "olumlu" koşullar nedeniyle ye- ni nükleer yükümlülük almaraa kararım sürdüren Türkiye'yi, Mil- li Savunma Bakanı Safa Giray temsil edecek. Bruksel'de hafta içinde yapılan NATO toplantısı ABD Başkanı George Bush'un önerilerinin gün- deme gelmesiyle ittifakın nükle- er stratejisi açısından önemli bir dönemeç oluşturduğuna işaret eden gözlemcilere göre son geliş- meler, Türkiye'nin nükleer poli- tikasıru iki yönlü olarak etkileye- cek. Bunlardan birincisi yaklaşık 30 yıldan bu yana Türkiye'de ko- nuşlu bulunan nükleer topçu ba- taryalarının tasfıyesi. Ozellikle Trakya ve Doğu Anadolu'da bu- lunan 155 ve 203 milimetrelik nükleer toplar Türkiye'nin kom- şularıyla ilişkisi açısından kritik bir unsur olarak değerlendirili- yor. Çift anahtar esasına dayalı ve ABD ile Türkiye'nin ortak ka- rarıyla kullanılabilecek toplar, Ankara'nın bu topları tek taraflı olarak "caydıncı" unsur biçimin- de değerlendirmesini de olasılık dışı kılıyor. Son gelişmeler çerçe- vesinde Ankara da bu topların tasfiyesini istiyor. Ankara'nın yeni nükleer stra- tejisini etkileyecek ikinci bir un- sur ise yaklaşık 250 km. menzıllı TASM (havadan karaya taktik füzeler) füzeleri. Konuyu bir sü- re önce Cumhuriyet'e değerlendi- ren Genelkurmay'dan üst düzey- de bir yetkili, TASM fuzelerinin askeri açıdan "cazip silahlar" ol- duğunu belirtmiş, "Ancak niikle- er silahlar öncelikle siyasi nitelik- lidir, siyasi karar gerektiririer" demişti. Bu çerçevede görüşleri- ne basvurulan siyasi makamlara yakın kaynaklar ise, Türkiye'nin geçen yıl Avrupa'daki "olumsuz" koşullara karşın nükleer yüküm- lülük almamasını örnek göstere- rek, "Bu yıl bu kadar olumlu ko- şullar varken neden ilave yuküm- liilük alalım " sorusunu yö- nelttiler. Nijat Özön, 40yıldır sinema üzerine araştırma, inceleme ve eleştirileryazıyor Sanatın orta yeri sinemay"Sinema, bütün sanatları birleştiren, adeta bir ülkenin, bir toplumun kültürünün ortalamasını veren bir sanat. Aynı zamanda birendüstrikolu." ALPAY KABACALI "Sinema} la ügüenmeye öç dört yaslarında başladım" diyor. "Once evd« gördüm. Baham, bir amalör olarak sinemacılığa, to- tografçılığa meraklıydı. Fotograf çeker, kendisi banyo eder, kendisi basardı. Aynca küçuk bir Patbe. Baby alıa ve göstericisi vardı. Onunla hcnı bizim filmlerimizi çt- kerdi, bem kJralaomış filmleri gösterirdi. lyi bir sinema seyirci- siydi, beni de öyle yetiştirdi." Babası, MusUfa Nibat Özön (1896-1980). Edebiyat tarihi ve dil alanındaki çalışmalan, öğretmen- liği, çevirileri, dergi yaymahğıy- la tanınan değerli bir kültür ada- rnımız. Evinin dört bir yarunı dol- duran kitaplarla, dergi ve gazete koleksiyonlanyla ugraşmakla ye- ünmeyip fotoğrafla, sinemayla da ilgilendiğini öğrenmiş oluyonız böylece. Nijat özön, kendini işte bu çev- rede buimuş. Babası hukukçu ol- masını istermiş. Ama o, sinema öğrenimi veren bir kurum bulun- madığı için, Türk dili ve edebiyatı öğrenimi görmuş; dille, edebiyatla bağlantısım hiç çözmemiş. Dil üzerine kitaplar hanrlamış, hazır- NİJAT OZÖN — Türk sjneması son yıllarda ea buaalımlı çağlannı yaşıyor. POR TRE NİJAT ÖZÖN Sinema dersleri1927'de Istanbul'da doğdu. A U Dil ve Tarih- Coğrafya Fakultesi'nin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ile Kütüphanecilik Bölumü'nü bitirdi (1952). İstanbul'da bir yayınevinde çalıştı (1952-54), özel bir şirkette çevirmenlik yaptı (1956-58). Ankara'da Anadolu Ajansı Dış Haberler Bölümü'nde uzun yıllar çevirmen, sekreter ye bölüm başkanı olarak çalıştı, emekli oldu (1958-80). AÜ Basın ve Yayın Yüksekokulu'nda iki dönem (1966-68) sinema dersi verdi. Sinema Yazarları Derneği Onur Belgesi'ne (1980), tFSAK Sinema Ödülü'ne (1989), 8. Uluslararası Istanbul Film Festivali'nin sinema ödülüne değer görüldü. 1950'den bu yana çeşitli dergi ve aasıklopedilerde sinema üzerine eleştiri ve incelemeler yazdı. lamakta... Geçimini çevirmenlikle kazanmış uzun yıllar... Ne vaı ki en büyük tutkusu si- nema olmuş. öğrenciliği sırasın- da Beyoğlu, Şefazadebaşı sinema- lanndan kopamıyor. Sonraki yıl- larda da Ankara sinemalanyla, yaz tatillerinde Jstanbul sinema- lanyla içli dışlı. Lisedeyken, sinemayla uğraş- maya karar veriyor: "Bir kere, o zaman sinemayla UgUeaen, sine- mayı sanat olarak beninueyen pek kimse yoktu" diyor. "fidn- cisi, benim için bütün sanatlann bir toplamıdır sinema. Çok can- lı, dinamik bir sanatlı, gelecegi olan bir sanattı. Aynı zamanda dogup biiytmekte olan, dogma- sını ve böyömesini bizzat tanık olarak izledigim bir sanatd. Ve çok geaiş IdtMetc yaygıalaşabileo demokratik bir sanattı." Kesin karanıu verince, sinema üzerine kitaplar ediniyor. Türkçe yayın yok denecek kadar az oldu- ğu için Fransızca ve Ingilizce ki- taplar. .. Bu dilleri de ozellikle si- nema yayınlannı okumak için kendi kendine öğreniyor. Giderek Türk sinemasınm tari- hini araştırmaya girişiyor Nijat özön. Karşılastığı en büyflk güç- lük, kaynak yokluğu. Sinema önemsenmediği, sanat sayılmadı- ğı için kimse belgeleri, fîlmJeri saklamayı düşünmemiş: "Bircok belge yok olmaş, bir- çok film yanmış dunımda. O dev- ri yaşamış olanlar yavaş yavas git- mekte... Sinemaramn dogusuna, iik (ea$nK yıllannı incelerken çok zoriandım. EMe kafauı ufak tefek şeylerden yarartanarak, adeta bir arkeolojik araşbnna yapar gibi çahstıın. tlk dönemleric ügili, da- ha çok söylentilere ve çok eskimiş anılara dayanan bilgiler vardır. Onlar da olayı aydınlatmaktan çok araçürmacılan yanıltıcı nite- Hkte şeyler. Birinin dedigini öte- kinia dedigı tutmuyor ya da bel- ge yalanlıyor. Bunlan ayıklayıp eldeki belgelerie bir seyler ortaya koymaya çalıstım." Nijat özön'Un Türk Sinema Tarihi, kendi alanında Uk ve aşıl- Sovyetler'deMüslüman cemaatgün geçtikçe artıyor, camiler restore ediliyor, yardımlaşma hızlanıyor LeningracPııı göbeğinde çifte nıînare KEREM ÇAHŞKAN LENt.NGRAD — Rusya'nın kuzeyinde Baltık Denizi'ne açılan bu eski Çarlık başkentinde, tari- hi binalar ve kiliseler arasında yükselen bir de cami var. Çeşitli din ve milliyetten insanları bann- dıran bütün büyük imparatorluk- lar gibi Çarlık da dini tapınakla- ra belli bir hoşgörüyle yaklaşmak zorunda kalmış. Leningrad Camii'nin tarihi yüzyılın başına, 1910 yılına uza- nıyor. Bu tarihte Buhara Emiri Seyid, caminin bulunduğu yeri tarn 300.000 akçe vererek satın al- mış. Daha sonra kentteki Müslü- manlar elbirliğiyle para toplaya- rak camiyi inşa etmişler. Neva kılmış. Cami devlete bağlı değil. Cafer Hoca da geçimini Müslüman ce- maatin yardımıyla sağlıyor. 52 ya- şındaki tmam Cafer, Kazan Türklerinden olup ikisi kız, ikisi erkek 4 çocuk sahibi. Leningrad Camisi'nin restoras- yonu için saptanan bedel 4 milyon 700 ruble. 1 milyon rubleyi Müs- lümanlar kendi aralarında topla- mışlar. Daha sonra devletten yar- dım istemişler. Sovyet Tarihi Anıtlar Kurumu her yıl 400 bin ruble vermeyi taahhüt etmiş. An- cak 1986'da bir kez yardım yap- mış, daha sonraki yıllarda yardı- mı kesmiş. Finlandiya'daki Müs- lümanlar camiye 50 bin ruble ba- ğış yapmışlar. Isveç'ten de yardım SSCB'nin kuzeyindeki tarihi Çarlık başkentinde arsasını Buhara Emiri'nin aldığı ve yüzyıhn başında inşa edilen çifte minareli Leningrad Camisi'nde bu bayram 15 bin kişi namaz kıldı. Kentteki 100 bine yakın Müslüman için cami yeni birodaknoktası. nehrinin kuzey yakasındaki bu çifte minareli eski Selçuklu mima- risinden esintiler taşıyan cami 1917 Devrimi'nden sonra da faa- liyetini sürdürmüş. Ancak 1939 yılında Stalin, ca- miyi kapatmış. Tam 17 yıl kapalı kalan cami 1956'da Kruşçef- Nehru görüşmesi sırasında Neh- ru'nun ricası üzerine tekrar açıl- mış. Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdülnasır da daha sonraki yıl- larda camiyi ziyareti sırasında bir halı hediye etmiş. Leningrad Camisi halen resto- rasyon görüyor, ancak aktif dini hizmet vermeye de devam ediyor. Leningrad'daki kiliseler restoras- yon nedeniyle yıllarca kapalı ka- lırken Muslümanlar burada gide- rek artan bir ilgi ile toplanıyor ve namaz kılıyoriar. Cami ımamı Cafer Nazibul- lah'ın söylediğine göre bu Şeker Bayramı'nda 15 bin kişi gelmiş ve Leningrad'da cami bahçesinden tasan bir cemaat bayram namazı gelmiş. Şu sıralar camiye yardım için Ankara'da bir hesap açılıyor- muş. Leningrad'ın nye-formal (dü- zen dışı) Sovyet gençlik gruplamı- dan birinin bu camiye yardım için para topladığını eklemeden de gecmeyeİirn. Zaten Leningrad'da- ki muhalif gençlik gruplannın önemli etkinliklerinden biri de ta- rihi yapılan korumak. Caminin oldukça yüksek kub- besi altındaki ferah mekânında 1-2 yaşlı Tatar namaz kılıyordu. Bahçede ise yaşlı ve daha çok Or- ta Asya çizgileri taşıyan kadınlar oturmuş güneşleniyordu. 5 milyonluk Leningrad kentin- de 100 bine yakın Müslüman ol- duğu belirtiliyor. Camiye gelen cemaat içinde Tatarlar, Azerbay- canlılar, Kazaklar, Kırgıziar ve Çeçenler varmış. Leningrad Camisi'nin bu artan faaJiyeti ve cami çevresindeki Müslüman kitlenin kalabalıklaş- ması kuşkusuz Gorbaçov reform- lannın bir sonucu. Dinsel inanç- lann serbestçe uygulanmasını öıı- gören Gorbaçov, şimdi dinsel akımların güçlenmesi olgusu ile de yüz yuze. Başta Ortodoks kiliseleri ve ce- maatleri olmak üzere bütün Sov- yetler Birliği'nde kiliseler onan- lıyor, ikonalar silinip parlatılıyor, haçlar yükseliyor. Kiliseler ve mezhepler arası çelişkiler de ufak ufak boy gösteriyor. Tıpkı Ukray- na Katolik Kilisesı'nin bağımsız- lık hareketinde önemli bir yer al- raası gibi. Resmi poiitika olarak uygula- nan "ateizın" yani dinsızlik gide- rek ortadan çekiliyor, hatta kay- boluyor. Jşte bu ortamda Sovyet- ler Birliği'nde yaşayan Türk kö- kenli insanlar arasında "Elham- dülillah Mûslıünanım" diyenlerin sayısı da giderek artıyor. Muslü- manlık yeni bir "kimlik" ve "destek" arayışına dönüşüyor. Sovyetler'de Türk kökenli insan- lar, bayramlanna, geleneklerine, âdetlerine daha çok sahip çıkma- ya başlıyorlar. Kafkasya'daki Azeri-Ermeni çatışması ve Kafkas tarihinde Os- manlı dönemine uzanan Rus- Tiırk savaşlannın tarihi büyük bir ilgiyle izleniyor. örneğin Komü- nist Partisi gençlik kolu Komso- mol'un Dağıstan kökenli sekrete- ri, önce Gorbaçov politikalanmn doğruluğunu bir guzel anlattıktan sonra söz bir ara Dağıstan ve Şeyh Şamil'e gelince, ytlzünüze bakıp gülümseyerek "Tiirkiye Seyh Şa- mil'in gazavatına neden yardım etmedi" diye sorabilıyor. Sovyet Türkleri ve Müslüman- lan için Turkiye bugün Batı'ya gi- dip orada eğitim görmüş ve ora- da kalıp yerleşmiş varlıklı bir "büyük ağabey" gibi. Türkiye ve Istanbul deyince gözler parlıyor ve Türkiye'deki tanıdık ve akra- balardan "davet" alabilmek, Türkiye'yi ziyaret edebilmek için adresler verilip adresler alınıyor. Türkiye'de yaşayan Türkler, Çarlık Rusyası ve 70 yülık Sovyet tarihinin 'glasnost'la aralanan ka- pısından görünen çok renkli, çok- sesli karmaşık, eski ve dost bir kültürle tanışmaya hazır olmalı- lar. CAMİDE RESTORASYON — Leningrad Camisi, Sovyetkr Biriigi ve diğer ulkelerde Müslümanlann >ardımlan ile şimdi restore ediliyor. Ankara'da camiye yardım için bir hesap açılacağı belirtiliyor. Leningrad Camisi'nin imamı Cafer Nazibullah (üslte kiiçük fotograf). (Foloğraflar Kerem Çalışkan) Türk Ermenileri, 'Patrik SeçimiEsasları'na itiraz ediyorlar Patrîk seçiminde huzursuzlukHaber Merkezi — Turkiye Er- menileri yeni patrığin beürlenmesi için kendilerine sunulan "Enne- m Patrigi Seçim Esaslan"na itiraz ediyorlar. Patrik seçiminin sunu- lan bu esaslar doğrultusunda ya- pılmasını bildiren yazıya karşıük olarak hazırlanan itiraz dilekçesi bugün, Başbakanlık'a sunulmak üzere Istabul Valiliği'ne verilecek. Türkiye Ermenileri itiraz gerek- çesi olarak, yeni seçim esaslarının kilisenin kadim örf ve âdetlerine uymadığını, demokratık hukuk devleti ilkeleriyle de bağdaşmadı- gınj ileri süriiyorlar. Cemaat tem- silcileri Ermeni Gregoryan Kilise- si'nin 16 yüzyılılk örf ve âdetleri- nin ne "arzu" ne "emir" ne de "rica" ile degiştirilemeyeceğini be- lirtiyor ve daha önceki patrik se- çimine esas olan, 18.9.1961 gün ve 5/1654 sayıh Bakanlar Kurulu ka- rarnamesinin bu defa da esas alı- nabileceğini, ayrıca bu kararna- mede yer alan bazı hükümlerin anayasadaki "seçme ve seçilme hakkı"na ilişkin en son değişiklik- lere de uydurulması gerektiğini açıklıyorlar. "Ermeni Patrigi Seçim F-sasla- n"nda yer alan ve itiraz edilen maddeler şunlar: 1) Her kilise böl- gesi bir seçim bölgesini teşkil eder. En yaşlı papaz başkanlığında va- kıf yönetim kurulu üyelerinin ta- mamı vakıf seçim komisyonunu oluşturur. 2) Vakıf seçim komis- yonu kilise bölgesinden, Ermeni rik seçim komisyonu aralarından 7 sivil, 7 ruhani olmak üzere 14 ki- şilik patrik adaylanm tespit ko- misyonunu teşkil eder. 4) Patrik adaylanm tespit komisyonu 5'ten çok olmamak üzere patrik aday- lanm belirler ve 05.05.1990 tarihi- ne kadar valiliğe bildirir. 5) Pat- Türkiye ErmeniJeri, yeni seçim esaslarının kilisenin örf ve âdetlerine uymadığını, demokratik hukuk devleti ilkeleriyle de bağdaşmadığını ileri süriiyorlar. Patrik seçiminin esaslarıyla ilgili olarak hazırlanan itiraz dilekçesi Başbakanlık'a sunulmak üzere bugün İstanbul Valiliği'ne verilecek. Dilekçeye gelecek yanıt Türkiye Ermenileri'nin 83. patriğinin seçim kaderini belirleyecek. Gregoryan cenıaaıe mensup 1 urk vatandaşı olan 18 yaşını ikmal et- miş kadın veya erkek ruhani ol- mayan bir kişiyi seçer. Seçilen bir kişi ilgili komisyon kararı tutana- ğa bağlanarak valiliğe bildirilir. 3) Kilise bölgelerinden seçilen birer kişi ile ruhanilerin kendi araların- dan seçecekleri 9 ruhani patrik se- çim komisyonunu oluşturur. Pat- rik adaylarında şu şarilar aranır: a) Babadan TC vatandaşı olmak ve vatandaslıfı hiç kaybetmemiş olmak, b) 40 yaşını doldurmuş bulunmak, c) Ruhanilik meslegin- de bulunmak, d) Hiçbir mahkû- miyeti bulunmamak, e) TC devle- tinin kendisine itimadı bulunmak. Tebliğ edilen bu esaslara yapı- lan iflrazlar ise "demokratik bir seçim"in bu esaslar çerçevesinde yapılamayacağı görilşü üzerinde odaklanıyor. Vakıf yönetim kunıl- larının yalmzca "valuflan yönet- mek" Uzere cemaat tarafından se- çildiği belirtilerek bu kurullann başka hiçbir görev için halktan temsil yetkisi almadıklan söyleni- yor. Bizzat cemaat tarafından ya- pılacak demokratik bir seçimin Ermeni Gregoryan mezhebinin te- mel esaslanndan biri olduğu, se- çim iradesinin vakıf yönetim ku- rullanna bırakılmasının kilise ge- leneğine aykırı düstüğü de ileri sü- rülen görüşler arasında. Sonuç olarak Ermeni Gregor- yan Kilisesi mensuplanrun var olan 3-4 aday arasından tam de- mokratik bir seçimle, gelenek ve göreneklere uygun olarak, kendi dini liderlerini özgürce seçebilme- lerinin en doğal hakları olduğu, patrik adayhğı şartlannın ise "yal- mzca kilisenin" sorunu olduğu ile- ri sürülüyor. Bugün, bu ilkeler doğrultusunda hazırlanarak veri- lecek olan itiraz dilekçesine gele- cek yanıt ise Türkiye Ermenileri- nin 83. patriğinin seçim kaderini belirleyecek. mamış bir çalışma. Burada ilk Türk fılminin Ayastefanos'taki Abidenin Yıkıoşı olduğunu ifade eder. Filmi çeken Fuat Uzlunay üzerine incelemesini de bir kitap- çıkta yayımladı. Sonradan, bu fil- min ele geçmediği, dolayısıyla bu- nun bir söylenti olarak İcaldığı Öne sürüldü. Konu açılınca şu açıklamayı yapıyor Nijat özön: "Bir kere Fuat Uzlunay, sözii- ne giiveniUr bir insan. tkincfsi, Foto-Film Merkezi'ndeki eski harfli katalogda 'Ayastefanos'ta- ki Abidenin Hedmi' diye bir film adı gördnm. Demek ki o arşive girmis. Bizde, olmayan bir şey de- mirbaşa yazdmaz. Bdkj yazılanı bolamazsımz, o ayn... Foto-Film Merkezi dört beş kere tstanbnl'- dan Ankara'ya, Ankara'dan ts- tanbul'a taşındı. Türk sineması- nın 60. yılı için ortaya eski film- lerin pozjtiflerini çıkarttırmak üzere gittigimdc bir kutn boldu- lar, iizerinde 'Ayastefanos'taki Abidenin Hedmi' yazılıydı. tçia- den başka film çıkn. O film de ta- şınmalar sırasında kansnuş ya da kaybolmus olabilir." Nijat özön'e göre TOrk sine- masındaki geri kalmışhğın en bü- yük nedeni, sansür. Hiçbir sanat dalında görülmeyen ağır bir bas- kının 1939'dan bu yana sürüp git- tiğini belirtiyor: "Çevrilen fllmler, böyök bölü- müyle, sansürie ortak yapım ola- rak ortaya çıkn. En büyıik saa- sür de sinemannın kafasında dog- do: özdenetlerae şekliade, oto- sanstr olarak... Çiinkii yönet- menler, senaryocular gerek ya- pımaya gerek sansıire filmi kabul etnrebUmek için sansür engellerini göz öniinde bulundnrarek senar- yo yazmaya, film çekmeye başla- dılar. Türk sinemasında yeni olaa fUmkrin hemen hiçbiri sansurdea kurtulamamısür. Çogu da bu en- geli Daoıştay'da dava açarak asa- bilmistir." Son yıllarda sansür baskısının hafiflemiş görünmesi, bir şeyi de- ğiştirmiyor: "Siyasi otorite, ble> digi zaman, istediği gibi yasakla- ma olanaklanna sahip. Aynca da- ha tehlikeli bir şey getirildi: Mul- ki amirlere her 0de ayn sansur uy- golama olanagı tamnıyor. Bu, 71 ilde 71 ayn sansür anlaytşın» filme nyguianabUmesi demek." Bir de "Yesüçam siııeması" de- nilen olgu var: "Kalıpiara, klişe- lere dayanan bir sinema anlayısı" getiren, sinemanın yıllarca bu ka- lıplar içinde bocaJamasına yol açan... "Olumlu yanı," diyor Ni- jat özön, "Türk sinemasımn iyi köru variıgını sürdürmesJDe yar- dını etti. En böyttk eksikHgi ise bu kadar uzun süre içinde sinema alt- yapısının bir türliı gerçekleştirile- memiş olması. Sinemadan para kazananlann, bunu sinemaya dc- gil, başka işlerc, taşınmazlara fi- lan yabrmalan... Bu bakımdan, Tirkiye'de hiçbir zaman saglıklı bir süema endüstrisi, srüdyo, alt- yapısı knnılamadı." 1970'ten bu yana, ozellikle Yü- maz Gitney'den sonra, genç yö- netmenlerin bütün güçlüklere di- renmelerini ve başanlı yapımlar ortaya koymalannı saygıyla an- mak gerektiğini belirtiyor Nijat Özön. Ekliyor: "Üstdik jon yıl- larda Türk sineması, en bunabmb çaglannı yasıyor. Sinema salon- lan büyük bir faızla azaldı. Seyir- d sayısı da azakfa. Sinema eııdust- risi adeta bitldsel yaşama girdi. Bu dunımda, bu başanlar büsbii- tün dikkati çekiyor. Bir bakıma da eski Yesilçam sinemasından kopnp izJeyiciye bir şeyler veril- mesi gereğinİB anlaşılması anla- mıaa geliyor bu." Türk sinemasımn bitkisel ya- şamdan kurtulması için gelişme- si için neler yapılmalı? Bu sanatın başka ülkelerdeki gelişimi incelendiğinde, hemen her yerde, hatta son derece libe- ral saydığımız ABD'de bile sine- ma endüstrisinin devletçe destek- lendiği görülecektir: "Sinema, ya- pısı bakımından, yalmz bir en- düstri kolu degİI, aynı zamanda bir sanat kolu. Eodüstri ve sana- b birlikte düşünmek gerek. Dev- let deslegi de zorunlu. Çiinkii si- nema, bütün sanatlan birieştiren, adeta bir ülkenin, bir toplumun kiUtürünün ortalamasını veren bir sanat. Orada edebiyatı, resmi, müzigi, beykdi, mimariyi görebi- liyorsunuz. Bizde tiyalro destek- lenmiş: müzikçfler, ressamlar Ba- tıya yollanmıs. Sinema hiç akla gelmemiş. Tam tersine, sansürie, vergi yoluyla bep kösteklenraiş. Önce bunun degişmesi gerek. Devletin, birinci asamada koydu- gu engelleri kakürmasi, ikinci asa- mada desteklemesi lâzım." 1954'ten bu yana dergilerde ya- yımlanmış yaalarıru yakında çık- maya baslayacak birkaç kitapta bir araya getiren Nijat özön, Türkiye'de sinema eleştirisi ve si- nema yayınları üzerine görüşleri- ni açıklarken, eleştirinin asıl ala- nının dergjler olduğunu belirtiyor: "Birkaç yıl, aynı yıllarda, birkaç sinema dergisi çıkıyor, sonra bep- si birden kapanıyor. Eieştirinin geiişmesi açısından, bir altyapı ek- sikligi çıkıyor ortaya. Bu durunı- da sinema kitaplan önem kazam- yor. Orada da aynı kararsız, (e- dirgin durumu göriiyoraz. Genel bir sinema tarihi, ülke sinemala- nna aynlmış kitaplar yok. FJki- taplan, ansiklopediler çok az. Si- nemanın çeşitli dallannı öğreten, onlar hakkında bilgi veren kitap- lar da yok. Oysa üniversitelerde sayılan yanm düzineyi aşan sine- ma bölumleri var. Onlar kitapsız. Bunlar da büyük eksiklik!" Dünya Çocuk Giinü • NEW YORK (Cumhunyet) — BM Genel Kurulu'nda dün bir araya gelen 1200 dünya çocuğu, Dünya Çocuklar Günü'nü kutladılar. Bu arada çocukların dünya sorunlarına ilişkin olarak sunduklan 10 proje arasında Diyarbakırlı 9 yasındaki Şule Coşkun'un mantar yetiştirme projesi de yer aldı. Çocuklar, çocuk hakları bildirgesini UNICEF Başkanı James Grant'a takdim ettiler. Bildirgenın imzalanması için Doğan Kardeş Dergisi'nin eylül aymda beri bir kampanya surdürdügü kaydedildi. Bu arada çocuklarla ilgili çaJışmalar nedeniyle altın balon ödülleri de sahiplerine dağıtıldı. Hıdrellez kııtlamaları • ANKARA (Cumhunyet Bürosu) — Kültür Bakanlığı'nın organıze ettiği 6 Mayıs Hıdrellez ve Bahar Bayramı kutlamaları Ankara'da fiyaskoyla sonuçlandı. 1 Mayıs tşçi Bayramı'na alternatif olarak organize edilen şenliklere hemen hiç katılım olmadı. Yetkililer, "Bİ2 halkı evinden zorla çıkarmaya çalışmıyomz. Havanın yağmurlu, çimlerin ıslak olması halkın evinden çıkmasını engelledi" dediler. Atatürk Orman Çiftliği'ndeki birkaç Kültür Bakanlığı yetkilisine, deyişlerle "Vatan benim, millet benim, bozanlara ne diyorsun arkadaş?" diye soran âşıklar Zeki Erdali ve Sefer Silgani, izleyici bulamamanın hoşnutsuzluğunu yaşıyorlardı. Âşıklar da ilgisizliği vurgular biçimde deyişlerini "Haber verin dostlara, bugün Hıdrellez günü, dile geldi kültürümüz" diye sürdürüyorlardı. Yurt toplantısı • ANKARA (AA) — Yüksek öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu (YURTKUR) Genel Mudürlüğü'nce düzenlenen ve kurum hizmetlerinin dünü ve bugününün tartışilacağı topiantı, bugün yapılacak. Toplantıda, kurumun yükseköğrenim öğrencilerine göturdüğu barınma, beslenme ve kredi hizmetleri ile gençlere boş zamanlarının değerlendırilmesi için verilen sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlerin gelişimi ele ahnacak. Darüşşafaka'ya giriş sınavı • Egiliın Servisi — Özel Darüşşafaka Lisesi'ne giriş sınavı, 25 haziran tarihinde İstanbul, Isparta, Erzurum, Adana ve Diyarbakır'da yapılacak. Babasız çocuklann alındıgı okulun sınavına girmek için son başvuru tarihi 20 haziran carşamba günü. Okul yetkililerinden alınan bilgiye göre sınava başvuracak öğrencilerde, babası ölmüş, ailesinin maJİ durumu yetersiz, 1978 ya da daha sonraki yıllarda doğmuş, ilkokulu bu yıl 'iyi' ya da 'pekiyi' dereceyle bitirmiş olmak, sağlık ve diğer yönlerden yatılı okuia kabulünde sakınca bulunmamak koşullan aranıyor. Kanser günleri başladı • Sağlık Servisi — Türkiye Kanserle Savaş Vakfı tarafından düzenlenen 3. İstanbul Kanser Günleri dün İstanbul Sheraton Oteli'nde başladı. Açılış konuşmasını yapan Türkiye Kanserle Savaş Vakfı Başkanı Prof. Dr. Ali Haydar Taşpınar, dünyadaki kanser savaş dernekleri ile her zaman temas halinde olduklannı belirterek, 'kanserden korkma, geç kalmaktan kork' sloganıyla 25 seneden beri halkı erken teşhise teşvik eden kuruluşumuz yaptığı yayınlarla halkımızın bu konuda aydınlanmasını da sağlamaktadır" dedi. Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Orhan Karapınar ise sağlık hizmeti veren gönüllü kuruluşlarla daha köklü ilişkiler kurmak istediklerini belirtti. Toplantıda, aynca Türkiye Kanserle Savaş Vakfı'nın 1989 yıhnda duzenlediği "Sigaraya ölüm, kansere son" başlıklı yazısıyla aldı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear