18 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
29 MAYIS 1990**** HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/17 Tutanak bilmecesi G O Z L E M UĞUR MUMCU (Baştarafı I. Sayfada) Çankaya Köşkü'nde olaniarı bı- tenleri anında haber alıyor, dola- yısıyla duruma hâkimiz, her şeyi duyuyoraz'. Bu arada kendiae ge- liyor ve diyor ki, 'patron benim bunları, bu kadarını bile söyledi- ğitni duysa çok kızar sözleri yer alıyor. Daha sonra, "Tdgrafin İSAP^ tan sızmış olduğu kesin. Bunu saptadık. Ona hiç tereddiit yok. Elimizde kesin delilkr var" diyen özçeri, metnin 3. sayfasında, "Bu zatı lanır mısınız, UIuç Gür- kan'ı?" sorusuna, Mumcu'dan "Yani şöyle tanınnT yanıtını alın- ca, TBMM'de çalıştığı dönemi anımsatarak, buradan tanıdığı ki- şilerin adlarını sordu. Mumcu da, Mural Sökmenoglu (DYP eski Hatay milletvekili), Devlet Baka- ıu Işın Çelebi, eski Dışişleri Baka- nı Mesut Yılmaz, SHP Içel Mil- letvekili Fikri Sağlar ve SHP Ge- nel Sekreteri Deniz Baykai'ı tanı- dığını belirtti. Mumcu, daha sonra "Siyasi partUerden arkadasımz var mı?" sorusuna, DYP Genel Sek- reteri Gökberk Ergenekon'u aile- cek tanıdıklannı söyledi. Metnin ikinci böfümünün he- men başında yeniden kriptonun ISAP'tan sızdığı yönündeki kanı- sıru gündeme getirirken, "kanım derken sadece işte İSAP'U herkes sorguya çekildi, en son siz kaldı- nız, digerleri gayet başanlı bir şe- kilde renk vermediler, onun için sonı siz kaldınız, dolayısıyla bu- nu siz vaptınız. Bu degil. Bunun dışında gayet güçlü endikasyonlar var" diyen Özçeri, Mumcu'ya, "Ortaya şunu çıkarmaya çaltsıyo- rum. Kelimeyi kuDanmak lazım, üzülerek kullanıyorunı, ama sizi birisi aklen igfal etmiş olabilir" dedi. Ardından, "Siz kullanıldı- nız. Benim izlenimim budur. Siz bunu bilerek, isteyerek kendiniz planlayarak sırf spor olsun diye, hobi olsun diye yapmadınız. Ben buoa inanmak istiyorum" diyen özçeri'nin, "Fakat, ber halükâr- da işe bir de devlet açısından bak- mak lazım" sözleri üzerine Mum- cu'nun, "Tngay bey, benim babam profesör. Ben 27 yaşındayım. Ben bunu yapmadun. Yani yapmam için bir neden yoktu. Hiç bir va- kit yapmadım. Meclis'te iken de böyle bir şey yapmadım ki, orada hepsi getir ve öbürii için bir şey so- rardı. Yani SHP'li, DY P'linin ko- Sabancı: Erken seçim gereksiz CENGİZ TURHAN tçi özel olarak küçük bir salon biçiminde döşenmiş, iki hostesin servis yaptığı bir otobüse sığdınl- mış, küçük bir salon için oldukça rahat sayılabilecek kanapelerden birine oturan Sakıp Sabancı, her zamanki heyecanlı haliyle anJatı- yor: "Pariamentoyu daha vasıflı insanlardan oluşmaya zorlayacak- sın. Kalilevi eunden geldigi kadar yukan çekeceksin." tstanbul-tzmit yolunda, özel otobüsü içinde Sakıp Sabancı ile politika konuşuyoruz. Ülkenin kalburüstü insanlannı bünyesinde toplayan iş dünyası, bugünlerde politikaya daha aktif katılımın yollarını araştırıyor. Sabancı bu- nun gerekliliğini, 1964 yılında Tokyo'da dönemin Tokyo Büytik- elçisi Melih Esenbd'in kendisine söyledigi şu sözleri aktararak vur- guluyor: "Fabrikaiar, mektepler yapıyonım diyorsun. Güzel, ana kim Adana Belediye Rrisi oiacak? Bana bakmazsan, Adana'da par- ti başkanı kim olacak, Meclise kim girecek diye bakmazsan yaak ol«r yapbklanna. Seni frenlerler, yaak olur. Yaatas yerdea basJıyor- sunuz." Sakıp Sabancı, değişik zaman- larda, işadamlarırun politikaya atılması için girişimlerde bulundu- ğunu anlatırken iş dOnyasımn po- litikaya bir türlü sıcak bakamadı- ğını şöyle örnekliyor: "Zamanın- da Sttleyman Demirel bize, 10 ki- şi getiıin, inceleyeUm, alalun de- di. Behçet Osmana|aogla, Fazıl Zoba. Ertugnıl Soysa] gibi isim- ler vanh. Hiçbirini ikna edemedik. 'Kusura bakmayın bulamadık' de- dik. Daha sonnüan birim, lider- lere öneriJerimiz oklu. Şu kişiyi yanınıza alın, değerli adamdır, faydası olur dedik. Bu kez de on- lar, 'fazla akülı adamdır, benim söylediğimi tartışmasız kabul etmez' diyerek geri çevirdiler." "Zirve sagüklı olraalı" diyen Sabancı'ya aileden kimsenin po- litikaya atüıp atılmayacağı soru- sunun sorulması kaçınümazdı. Sa- bancı bu soruyu şöyle yanıtladı: "Şartlar oluşursa göoderdigin adam verimli olur." Peki şartlar nedir? Sabancı bu soruyu biraz yokuşa sürüyor. Ama "şartlan" zorlayanlar var tabii. "Göler'i (Güler Sabancı) bazı arkadaslan zorlayoriar. Bana da çok sey tek- Uf etdler. Lider ol, parti kur diye teklif ettiler. Belediye baskanlıgı teklifl geldi büiyorsunuz." Güncel politika Sakıp Sabancı, tzmit'te "dünya- nın tek çatı albndaki en büyük lastik kompleksi" olma yolunda hızla ılerleyen Beksa, Dusa, Kord- sa, Brisa ve Argesa'dan oluşan, sosyal tesislerle birlikte bir kent görünümü aJdığı için topiuca "Kentsa" diye anılan lastik ve las- tik hammaddesı üreten entegre te- sislerin gezilmesinden sonra Izmit- Istanbul yolunda bu kez de gün- cel poütikayla ilgüi sorulan yanıt- lıyor. Türkiye'nin ardı ardına gelen seçimlerin bedelini pahalı ödedi- ği kanaatinde olan Sakıp Saban- cı, işadamının istikrar aradığını vurgıdayarak erken seçim konu- sundaki görüşlerini şöyle anlatı- yor: "Secilmiş bir iktidar var. '92'ye kadar oturacağım' diyor. Otunnalıdır. Erken secime gerek yokrur. 92'de kim gelirse hoş ge- lir sefa gelir. Ama gelirken kuv- vcüi gelsin. Karar vcrebüen bir hü- kümet olsun." Ya koalisyon olur- sa? "Olsun. 92'de koalisyon da gelse hoş geldi. Son S senede kaç kcre seçiBK gittik. Bu kadar zen- gin bir Türkiye yok." Sabancı, ANAP'm hâlâ saguı en güçlü par- tisi olduğu inancını konıduğunu belirtirken önümüzdeki iki sene- de partinin kendini yenileme şan- sı olduğunu savundu. Güncydogu Güncel politikanın en önemli ayaklanndan biri de Güneydoğu. Sabancı, Güneydoğu'ya "vatan millet aşkına" yatınm yapılama- yacağını açıkça belirtiyor. "Doju : ya yatınm için ekonomik sebep gereklidir. Bölgenin adamı biraz palazlanınca bölge dısına gilme- ye balayor. Geüşenlerin tstanbula gitmesi hastalıgını bir tflrlü yene- miyoruz. Bana Kıbns'a neden ya- tınm yapmıyorsun diyorlar. Kıb- nslı işadamı Londra'ya gidiyor. Yeter boyda teşvik verilirse Dogu- ya yatınm gider." Lastik grevi Brisa tesislerini gezdirirken grevden yakınan Sabancı, "Toplo- sözleşmelerde istenen zam talep- lerinin, toplumun dengelerini bo- zucu mahıyette olmaması gerek- tigini" savundu. lşçi ücretlerinin son beş yıldaki kayıplannı telafi etraeye ve bunun yani sıra enflas- yonun yüzde 10-20 üzerinde zam vermeye hazır olduklannı belirten Sabancı şöyle konuştu: "Brisa'da cahşan bir isçi, en az 2 milyon 175 bin lira net alıyor. Bir isçinin yıl- lık raaliyeti 50 milyon lira. Bu iş- cinin ücretine yüzde 500 zam yap- mak deraek. ülkedeki biitün den- geieri bozmak demektir. Denge boznlursa çöziilmesi zot problem- leri de beraberinde getirir. Bir ög- retmen aylıgı 800 bin liradır. Bu- nun için sendikaalar, olayı çok yönlü dnşüoerek daha akılcı pa- zarlık yapmalıdır." Ttirkîye'ye işbirligi çağrısı (Baştarafı 1. Sayfada) her türlü tehdit ve tavrr karşısın- da Türkiye'ye işbirligi önerildi. Erciyes Üniversitesi Sabancı Kültür Sitesi'nde düzenlenen ve 7 gün sürecek kongreye ABD, trtn, Ingiltere, Aimanya. Japonya, Azerbaycan ve Tnridye'den çok sayıda biüm adamı katüdı. Kong- renin açılışında konuşan Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Naci Kınacıoglu, bu toplantının her şeyden önce ilmi bir toplantı oiduğunu belirterek "Bngün, efer bir aldatmaca degıise Sovyeüer Birüii'Mİe iki ayn poUtika ideni- yor. Biri açtkhk, digeri de yenidea yapdaama poMtikası. Ama Türk- ler bu ber iki politikadan da ye- terince yararlanamıyor. Arük de- gişen dünya ile birlkte gerek Sov- yetler Biriiği gerekse Avrmpa'nın çifte standart rutumuodan vazgeç- mesi gerekir" dedi. Toplantıda konuşan Devlet Bakanı Ercüment Konukraan da büyük bir hızla güçlenen Türkiye'nin, Türklük dünyasının 'yegâne teminab' ol- duğunu öne sürdü. Konukman, "Türk dünyasının ilme ve mede- niyete yapbgı hizmctkrİB tarihin karanhk haüan aydınfauunadıkça, ilmi heyetler tarafından ciddi ıraştınnalar yapılmadıkça daba oet ortaya çikması mömkün de- İüdir. Örf ve medeniyeri bir olan, lili ve dini aynı olan millcüerle >ugBDt kadar milli küllür ve hiç- )ir tkari iüski kurufauuamış ve ge- istirilememistir. Bu, büyük ka- apor. Hnkümetimiz, bu büyük nnşmasım sorardı. ANAPIı ba- kanlar sıkışOnrdı. Orada bile yap- madım. Şimdi niye yapayım" de- diği dikkat çekti. Aslında görüşme hiç önemli değil Mumcu'nun ısrarla "neden ya- payım?" şeklindeki savunmasına karşılık, özçeri'nin, "Canım efen- dim, hayatta berkes bir yerde şey- tana uyar. Herkes bir şeyi ilk de- fa yapabilir" şeklindeki sözleri üzerine, Mumcu, "yani hangi akıl- lı insan bunu, işte ben gidip Ozal- Busb görüşmesini ki aslında ben biliyorum ne kadar önemli bir şey olduğunu" dedi. Bunun üzerine Özçeri'nin, "Aslında hiç önemli degil, ama o ayn bir şey" dediği, Mumcu'nun da buna karşılık, "Yani sonuçta iki devlet adamının kendi aralannda yapnğı bir görüs- me. Ben okudum. Evet, hiç sevme- digim yinlan da oldu aslında o göriifmede, ama beni de çok ilgilendirmez" dediği tutanakta yer aldı. Özçeri'nin, "Neresini sev- mediniz?" sorusuna Mumcu, "Yanhm istendi. Hehkopter isten- di. Onlar hiç hoşuma gitmedi, ama benim ^pabilecegim bir şey yok ki bunun için" karşılığını verdi. Uluç Gürkan'dan, "UIuç efendi" diye söz eden özçeri, "Bu olaydan önce fevkalade baksızca ipini koparan her gazeteci işte Dı- şişleri Bakanlıgı'nda büyükelçi dü- zeyinde bir yetkiliye atfen aklına gelen her şeyi yazıp durdular. Bunlar karşısında savunma ihtiya- anı da hissetmiyoruz. Çiinkii bö>- le bir şeyin olmadıgını biliyoruz. Ama bu sefer ortada bu var ve ta- biatıyla bu akşamdan sabaha bit- meyecek. Uluç Giirkan da kendi savunmasını yapacak, kendisine göre. Gazetede yapacaktır. Ancak hakikatın ortaya çıkması lazım" şeklindeki sözleri üzerine Mum- cu'nun, buna, "Tabii anlıyonım, bu mutlaka çıkmalı, ama sonuç- ta bu bakanlıktan, bizim daire- mizden ya da başka dairelerden kripto almak zor bir şey degil" va- nıtını verdi. özçeri'nin bu konuşmaların ar- dından Mumcu'ya, "Fakat benim kesin kanım bunu sizin yaptığııuz- dır. Besbelli. Yani benim nezdim- de siz suçinsunuz. Buon bilin" de- diği gözlendi. Sorgunun ortalarına doğru Mumcu ile bir soyleşi havasında, "bunun iç politika yönü beni hiç ilgilendirmez. Bugün dünyanın ber yerinde oldugu gibi Türkiye^ de de iç politika dunıma göre amansız, dunıma göre medeni şartlarda yapılan bir müzakeredir. Ve bir mocadeledir. Kaldı ki, Sa- yın Cnmburbaşkanı geçen bafta Daily News'e verdiği bir mülakat- ta, esasen bu haberin yayımlanmış olmasından da özellikie kendisi- ni Kıbns, Erraeni konulannda gercek olduğu gibi. telgraftan da çıkmakta oldugu gibi pekalâ ga- yet güzel, saygın bir şekiMe çıkb- kaybı tdafi edebUmek için gayret harcamaktadır. Diinyada Türki- ye'nin dışında başka coğrafyalar- da ve başka rejimlerde 150 mil- yondan fazla Türk variıgının ol- dugu gibi Türk dünyasının hiçbir zaman gerek külrürieri ve inanç- lanndan gerekse Islam dininden hiçbir fedakâriık etmedigini dün- ya bfliyor. Türk varüklannın bu- lundugu cografyalarda kendi öz külttırieruu yasabnalannı, diDeri- ne, dinlerine özgürce sahip olma- lannı. Atatürk Türkiyesi'nJ ken- dilerine rehber bilmelerini istiyor ve özlüyonu. Özbek, Kırgız, Ta- cik, Kazak Turkleri ve diger dün- ya Türk topluhıklanyla biran ön- ce bir araya geJmemizi diliyorn/. Biliyorum ki iktisaden ve kültü- rel acıdan güçlü bir Türklük, dün- ya için Türkiye, bir övünç ve güç kaynagıdır" diye konuştu. Yakiaşık 3 saat süren kongre- nin açılış konuşmalan sırasında söz alan ve Azerbaycan Halk Cephesi adına konuşan Prof. M- lara FJiyova, Halk Cephesi'nin, bağımsız ve tam demokratik bir devlet kurulması için yoğun bir mücadele verdiğini söyledi. ABD'den gelen Azeri asıllı Ahmet AU Aslan ise Amerika'da yaşayan Kızılderililerin de Azerbaycan hal- kının direnişine her türlü yardım ve desteğe hazır oldukiannı söy- lediklerini belirterek "Kızılderili- ler, gasp edileıt haklanm ve lop- raklannı geri almak için kendile- rine Azerbaycan halkının direni- şini örnek aidıklannı söylüyoriar" dedi. ğım ifade etmiş durumda" diyen Özçeri, ardından gazetede çıkan metin üzerinde "çok akühca" bazı bölümlerin çıkanldığım belirterek şöyle dedi: "Mesela bunun içinde yayim- landığı takdirde devleti sıkıntıya sokacak lafiar var. Onlar mesela, 'para-phrase' edilmis, aynen yazıl- madı. 'Irak'a ktyasla İran daha de- mokratik bir ülke* mesela. Buna eş düşen yerier 'para-phrase' edil- miş. Sizin demin dediginiz gibi he- ükopter konusu 'para-phrase' edil- miş_. Bunu yayınüarken Güneş- in yahut Uluç Gürkan'ın amacı bir yerde işte Cumhurbaşkanı Türki- ye'yi sattı filan falan gibi bir kre- di koparma yönü mutlaka vardır, hatta onu zoriama yollu aynı gün- kü makalesinde kendine göre an- latıyor, ama tabii alakası yok." "Beni, Işın Çelebi arardı" Özçeri'nin, kriptoların dışarı nasıl çıktığı yönündeki soruları üzerine, "Efendim, bu tür bilgile- rin peşinde çok insan var" diyen Mumcu, özçeri'nin "Bakanlık- ta?.." sorusuna da, "Bakanlıkta da, bakanlık dışında da. Yani be- ni arayıp bu eski siyasilerin bepsi beni arayıp bilgi sorduklan olu- yor. Hiç bir şey söylemiyonım. Bakanlık içinde de oluyor bu" ya- nıtını verdi. "Niye sizi anyoriar?" sorusuna, "Meclis'te onlarla çok çalıştığım için olsa gerek" karşı- lığını veren Mumcu, özçeri'nin, "Sizin aklınıza gelmiyor mu, on- lara niye beni anyorsunuz, arama- yın demek yahut ilke olarak açık- layamam niye diyemiyor sunnz? Beni de çok anyoriar" sözleri üze- rine de, "Yani ben söylemiyonım ama beni aramayacaksınız dedi- gim valdt.. Mesela Işın Çelebi an- yor Bakan. Bakana artık beni ara- mayın diyemezsiniz ki" dedi. Işın Çelebi'nin Özal-Bush görüşme kriptolannı değil, ama başka ko- nuları sorduğunu da belirten Mumcu, daha sonra DYP Genel Başkanı Demirel'i de tanıdığını anımsatarak, "Bn Bulgar mesele- sinde olan kriptolann gittiğini biliyorum" dedi. özçeri'nin, "Biz de tahmin ediyoruz. Sizin aklını- za gelen kimse var mı?" sorusu- na, "Yok" diyen Mumcu, APTi es- ki bakanlardan Nuri Bayar'ın oğ- lu Mehmet Ali Bayar kanalıyla gitmiş olup olamayacağı yönünde- ki soruya da, "Hayır. Yani efen- dim, bu öyle bir şey ki bu husus- ta bea bir şey diyemem" dedi. Mumcu, kriptolann gittiğini ise Gökberk Ergenekon'dan öğrendi- ğini söyledi. Mumcu bu arada, Deniz Baykal'ın da babası Ahmet Mumcu'nun sınıf arkadaşı oldu- ğunu anlattı. Turgut beyi karalamak Mumcu'dan, kendisine telefon eden birinin kriptolan bir süre masanın üzerinde bırakmasını is- tediğini öğrenen Özçeri, "Yani size şantaj mı yapıldı?" sorusuna, 'İkinci dediginizin etkisi var ta- bii. Yani Özal'ı çok sevdiğimi söy- leyemeyeceğim açıkcası. Şantaj unsunı da var arada" yanıtıru ahn- ca, bu kez, "Niçin şantaj yapılı- yordu?" sorusunu yöneltti. Buna yanıt alamayan Özçeri, "Gönül ilişkisi mi?" sorusuna "Evet" ya- mtım aldı. Sorgu şöyle gelişti: ÖZÇERİ — Açık söyleyeyim, üzüldüm bunu duyduğuma. Kime verdiniz peki? MUMCU— ... ÖZÇERİ— Söyleyin artık, ko- nuşuyoruz. MUMCU — Hasan Celal Gü- zel'e verdim. ÖZÇERİ— Onun da ümidi, bunun içinden Turgut Beyi karala- yacak bir şey çıkarmaktı herhal- de. Bakanlıkta mı çektiniz folo- kopiyi? MUMCU— Hayır. ÖZÇERİ— Siz bunu verirken gazetede ya> ımlanacağı aklınıza geldi mi? MUMCU— Bana sadece öğ- renmek istediğini söyledi. Ben an- latayım dedim, 'hayır' dedi. ÖZÇERİ — Telgrafı çıkardımz mı dışanya? MUMCU — Yani işte, çıkar- dım, çektim, getirdim. ÖZÇERİ — Peki çok basit bir şey sormak istiyorum size. Hiç ak- lınıza bunu daktiioya çekmek gel- medi mi? MUMCU— Geldi. Ama kendi- mi tamamen sahtekâr hissedece- ğim için yapmadım. Yani sizin de- diğiniz gibi isteğim dahilinde ver- medim ben Hasan Celal Güzel'e. Bu, yeni bir iş değil özçeri'nin "böyle bir yükle na- sıl devam edeceksiniz?'sorusuna, "Yani bilemiyonım, herhalde bu işi ilk defa yapan ben defttim" ya- nıtını veren Mumcu, >ine özçeri 1 nin, "Vallahi benim bildigim. Dı- şişleri Bakanlığı tarihinde ilk de- fa bir kripto dtşarıya veriliyor ya- kalanmış olarak. Yani başka ver- miş olanlar hakkında bir düşün- ceniz var mı? Mehmet Ali Bayar verdi mi? Özal-Jivkov görüşmesi- ni örne|in" sorusuna ise yamt ver- medi. özçeri, Mumcu'nun, "Da- irem, bunu benim verdiğimi bil- mezse burada beş ay daba çalışı- nm, hiç bir şey beİh' etmeden söz- leri üzerine, "Maafesef işlerin çok- lugu dolayısıyla bu şüpbeyi tSAP'ın üzerinden kaldırabilecek yollara da başvuramadım. Yani mesela bir kaç kişiyi fonnalite ica- bı sanld genel bir şey yapdıyormuş gibi sorgularnayı çok düşündüm. Fakat özeUikle Ali Beyin (Ali Bo- zer) geldiginden bu yana ki, fev- kâlade esaslı bir insan, devamlı olarak brifing ve\-a krizlerie ugraş- ök. Kıbns krizini yaşadık biliyor- sunuz, yani bunu benim' 'abort' etmem mümkün degil" dedi. Mumcu, Hasan Celal Güzel'le ilişkisinin 3.S yıldır sürdüğünü, bunu bitirmek istediğini, ancak yapamadığını, her seferinde iste- meyerek yamna gittiğini, kripto- lan da özellikle bu ilişkiyi bitire- bilmek için verdiğini savundu. Turgut Özal'ın istemi Kriptonun ISAP'tan çıktıgını, haberin gazetede yayımlandığı ak- şam tamamen tesadüf olarak öğ- rendiğini belirten özçeri, "Bulgar genel gönışmesi yapıldıgı akşam Meclis'te Sayın Cumhurbaşkanı bana, 'maşallah. bana vermedik- lerinizi DemirePe vermişsiniz' de- di. Benim bn işe yaklaştş tarzım- daki hırsı ve kırgınlıgı dile getir- mek için söyiüyorum. Bu 29 eytül- de oldu. 29 eylül - 7 mart. Bu ara- da her gazeteye adeta poker oynu- yormuş da file yaparcasına bak- lım. Bakalım bugün ne çıkacak diye" dedi. "Maalesef bir diğer sebep da- ha vardı sizi düşünmemin. Nede- ni, maalesef böyle transmisyon dönemi gibi göriilen dönemlerde bizim bakanlık da dabil bilgi ta- şınır muhtemel yeni iktidara. Bn 1970-1980 arası koalisyonlar za- marunda olmuştur. Ecevit'e laf ta- şıyanlar vardı. Süleyman Demi- rel'e laf taşıyanlar vardı. Belki telgraf da tasımışlardır. Açık söy- leyeyim, Meclis koleksiyonu dü- şündürdü beni. Gökberk'le göriiş- mekte oldugunuzu bttiyordum. Bu düşündürdü her halükflrda" diyen Özçeri, ardından "Sizce, sizin Tn- nus'a gitmenizle bu haberin şu sı- rada yayimlanması arasında bir baglantı var rm?" sorusunu yö- neltti. Mumcu'nun, "Göremiyo- rum, tamamen..." sözleri üzerine de Özçeri, "Ne ümit etti acaba? Yani bunun sizi yaralayacagını herhalde..." dedi. Mumcu'nun, "Ben istifa eder- sem bu iş biter mi?" sözleri üze- rine özçeri, "Bitemiyonım. Ada- mı (Uluç Giirkan) yargüayacaklar. Adam dedi ki, bunlann hepsi ba- sında çıktı, gizli bir şey yoktur de- di. Bu defa hiç bir şey degilse, biz sizin isminizi mahkemeye verdigJ- miz zaman yayımlananın bir krip- to oldugu ortaya çıkacak. Bu böy- le tngüizce'detı tercüme fdildi, cok diye şans ruttu gibi şeyle kurtuhın- maz. Terminolojtsi aym, mümkün değil bundan kurtulması. Kanun önünde, Uluç Gürkan'la bizim telgraf arasındaki baglantıyı bir tek siz kurabilirsiniz. Bakın bilmi- yorum, oraya gidebilir diyorum. Düşünüyonım. Hatta belki kuru- lamayacak, çünkü arada birisi var" dedi. Mumcu, "Yani ben ver- diğimi itiraf etmezsem mahkeme ortaya çıkartabilir mi? diye sorun- ca da özçeri, "Onu bilemiyonım. tki değişik düzey var. Biri bakan- lık düzeyi. Orada su geçirmez bir 'case'. Öbür tarafu durum çok de- gişik. Siz ona vermiş olsaydımz o zaman degişikti. Siz Hasan Celal Güzel'e vermişsiniz" dedi. Bunun üzerine Mumcu da, "Evet, o da onun sınıf arkadaşı" dedi. özçe- ri de, "tşte bakın, ben bunlann hepsini düşünüyonım. Bu işten belki adam serbest kalmasa bile para cezası ile filan kurtulabilir. Ama dedigim gibi zalim bir şekil- de kullamldınız" diye konuştu. (Baştarafı I. Sayfada) örgütün genel başkanı kimdi? ve o genel başkan daha son- ra hangi görevlerde bulunmuştu? 27 Mayıs İhtilali'nden sonra Milli Birlik Komitesi çevre- sinde ihtilalin amacını savunmak ve yaymak için bir örgüt kurulması düşüncesi oluşmaya başlamıştı. Bu dûşünceyi savunanlann başında Kurmay Albay Muh- terem Saral bulunmaktaydı. Halkevleri'nin yerine böyle bir örgüt kurulması, o günlerde o kadar yaygınlaşmıştı ki Ulus gazetesi yazarı Büient Ece- vit bile konuyu 3 haziran günlü yazısında işlemişti. Ecevit, bu konuyu şöyle değerlendirmişti: —Devrimci Türk ordusu, toplumumuzdaki bu gelenekli ön- cülüğünü şimdi, halk eğitimi alanında da gösterebilir. (...) önümüzdeki genel seçimlerden sonra gelecek bir iktidann Halkevleri'ni ve Hatkodalan'nı, parti ile hiç ilişkisi olmayan bir kamu müessesesi olarak değişik bir hüviyette yeniden canlandırması şûphesiz mümkündür. Ancak ne kadar iyi ni- yetle yapılırsa yapılsın bu hareket, yanlış yorumlara yol aça- bilir. YBDİ Halkevleri'ni, Halkodalan'nı artık bir parti müesse- sesi olmayacağına bazı kimseleri inandırmakta güçlük çe- kilebilir. Fakat bu müesseseyi dirilten Milli Birlik idaresi olursa khnse yeni şekliyle Halkevterfnin, Hatkodalan'nın parttter dışı bir mHli müessese olarak kurulduğundan şüphe etmez. Ad önemli değildir. Başka bir ad da verilebilir. Halkevleıf nin, Halkodaları'nın eski yapılan alınıp o yapılarda 27 Mayıs 1960 ruhunu kusaktan kuşağa yaşatacak, o ruhun ateşini Türk milleti yasadıkça yanar tutacak yepyeni birer kültûr ocağı kurulabilir... Sayın Ecevit'in önerisi 'Parti ile hiçbir ilişiği olmayan' ve 'bir kamu müessesesi olarak' bir örgütün oiuşturulmasıydı. MBK üyeleri Orhan Erkanlı. Numan Esin, Kadri Kaplan, Sami Küçük, Şefik Soyuyüce ve Sezai O'kan'ın imzalarını taşıyan yasa önerisinde de 27 Mayıs İhtilali ile Atatürk dev- rimlerinin 'ruh ve mefkuresini' yaymak üzere 'Başbakanlık'a bağlı, hükmü sahsiyeti haiz Türkiye Ülkü ve Kültûr Biriiği' ku- rulması çalışmaları başlatılmıştı. 'Türkiye Ülkü ve Kültûr Biriiği' başına 'devlef sözcüğü ek- lenen Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet işleri Başkanlığı, Ba- sın Yayın Genel Müdürtüğü, Beden Terbiyeşi Genel Müdür- lüğü ve Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Türk inkılap Enstitü- sü'nü de içine alıyordu. Yasa önerisinde örgütün amaçlarından biri şöyle tanım- lanmıştı: —Türk İnkılap mefkuresini Atatürk ruh ve mefkuresi yolun- da sıhhat, şumul ve teşkilatlı bir devamlılıkla bûtün millete yaymak ve mUletçe tekamülün manevi temel ve yapısını mey dana getirmek... 13 Ağustos 1960 tarihinde kurulan 'Türk Kültûr Derneğı" de aynı amaçla oluşturulmuştu. Dernek tüzüğünde Türk ül- küsü 'Fert ve toplulukların ruhunu kuvvetli tutan, onları umut içinde yasatan, gerçekleşmesi uğruna fedakarlıktan çekiniL meyen yüce dilek' diye tanımlanıyordu. Derneğin kuruculan arasında Milli Eğitim Bakanı Prof. Fehmi Yavuz ve ihtilalcilere yakın bürokrat bulunmaktaydı. 9 Eylül 1960 tarihinde MBK'de gorüşülen bir yasa tasa- rısı ile de Ecevit'in önerisine koşut olarak Halkevieri bina- larının bu örgüte devri kararlaştırılıyordu. Türk Kültûr Derneği kurucu üyelerinden Avukat Şahap Homriş 'Türkiye Ülkü ve Kültûr Biriiği' Genel Başkanlığfna da atanmıştı. Ecevit, 5 Kasım 1960 günü yazdığı'Ülkü ve Kültûr Biriiği Nedir?' başlıklı yazısıyla bu girişimlere karşı çıktı. 13 kasım günü de Türkeş ve arkadaşları yurtdışına sürüldüler. Türkiye Ülkü ve Kültûr Biriiği, hiç kuşku yok, tek parti dö- nemlerine özgü bir 3rgüt özelliği taşıyordu. 13 kasım ola- yından sonra bu öneri unutuluyor ve 'ülkü ve kültûr birHği" unutuluyordu. Unutuluyordu, ama bu örgütün genel başkanhğına geti- rifen Şahap Homriş, Milli İstihbarat Teşkilatı Başhukuk Mü- şavirliği'ne atanıyor ve Homriş'in oğlu ile MHP Genel Baş- kanı Alpaslan Türkeş'in kızı evleniyordu! 1979 yılında Ecevtt başbakan olduğunda Türkeş'in dünürü Homriş, MİT Başhukuk Müşavirliği görevini sürdürüyordu. Ve bütün uyarılara ve eleştirilerekarşın Ecevit, MİT'ten duyarlı koltuklardan birinde oturan 'Ülkü ve Kültûr Biriiğr Ge- nel Başkanı Şahap Homriş'e dokunmuyor; dokunamıyordu! Ne diyelim? Sayın Ecevit'e saygılar sunalım! PENCERE(Baştarafı 2. Sayfada) hamit'i devirmeseydı, daha mı iyi olacaktı? Bu alanda tartışma sürer gider... Devletlerin resmi tarihleri var. israil, tarihe nasıl bakar? Bugün yaşadığı topraklar üzerinde- ki hukukunu İsrail Tevrafian başlatmazsa, boşlukta kalır. Demek ki, Musevi devleti. tarih anlayışını kutsal kitaplara dayamıştır; ku- ruluş gerekçesini Talmufa kadar uzatır. Hıristiyanların. Müslümanlann, siyasal partilerin, sağcıların, solcuların da tarihe yaklaşımları değişiktir. Kişilerin bile kendilerine göre özel tarih anlayışları var. Kimisi İttihatçılara karsıdır, Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na yakındır; Serbest Fırka'yı tutar; Demokrat Parti'ye sıcak bakar; Adalet Partişi'rtden ya ANAP'a geçer ya da Doğru Yol'u yeğler. Kimisi de Üçüncü Selim'den başlayarak Jön Türkler'i tarih anlayışının soyağacına yazar; Kuvayi Milliye'den Halk Fırkası'na yönelir; CHP'den sola doğru açılır. Kişi kendi tarihini kendi seçer. • Ancak tarih tartışmasmı bir yana bırakıp günümüze gelirsek ivedi bir sorun ortaya çıkıyor. 12 Eylülle birlikte cezaevıne atılan ve 10 yıla yakın bir süredir fikir suçundan içerde yatan gazeteciler 15 günden beri açlık gre- vini sürdürüyorlar. Ne yapmalı? insan yüreği mi taşıyorsun? Çağdaşlık mı taslıyorsun? Demok- rasi dendi mi mangalda kül mu bırakmıyorsun? işte sana gün- cel bir sınav... Eğer bu güncel sınavda özgürlüğü ve demokrasiyi yeğleyip, cezaevlerindeki gazetecilerin özgürlük savaşımını desteklersen, tarih sınavını da vermiş olacaksın... Çünkü tarih günceldir... 1990'da yaşanıyor. Dev-Sol liderleri firarda 1986 YILI VE 86/10911 SAYILI BAKANLAR KURULÜ KARARINA GÖRE SIGARA SAĞLIĞA ZARARLIDIR. (Boftarafı 1. Sayfada) sayısı 47 çıkınca, önceki yıl Kan- dıra'da 197. Piyade Alayı baskı- nma katılan TKP-ML TtKKO sa- nıklanndan Baba Erdogan'ın (30) firar ettiği ortaya çıktı. Cezaevi içinde ve çevresinde yo- ğun aramalar yapan jandarma, fı- rarla ilgili herhangi bir ipucuna rastlayamadı. Bu arada tstanbul polisi alarma geçirilerek firarile- rin aranmasına başlandı. Eytip Cumhuriyet Savcısı Av- ni BilgJn ise cezaevinden gönde- rilen ilk raporda, firar nedeniyle sayım yapıldığırun belirtildiğini açıkladı. Savcı cezaevindeki ince- lemelerden sonra fırara ilişkin açıklama yapılacağım söyledi. Firar eden sanıklardan Aslan Tayfun özkök ve Aslan Şener Yıldırım, Istanbul Emniyet Mü- dür Yardımcısı Mahmut Dikler ve eski başbakanlardan Nihat Erim'- in öldürülmesi eylemıne katıldık- lan gerekçesiyle idam cezasına çarptırılmış, onaylanan idam ce- zalan ise Meclis'te bekliyordu. İki sanık, halen ayrıca Devrimci Sol ana davasında idam istemiyle yar- gılanıyorlardı. Bursa Dev-Sol da- vasında ıdama mahkûm olan Ali Kırlangıçlı'nın da cezası Mecliste onay bekliyordu. Baba Erdoğan ise Kandıra baskınına katılmak-, tan dolayı halen Istanbul DGM'de idam istemiyle yargıla- myordu. Bayrampasa Cezaevi'nden da- ha önce de Devrimci Sol lideri Dursun Karataş ve Bedri Yağan, 25 Ekim 1989 günü henüz açıklı- ğa kavuşamayan bir şekilde firar etmişler, aynı örgütten Sinaa Kn- kul ve Mürsel Göteii ise 2 Ocak 1990 günü açık görüş sırasında yerlerine akrabalanm bırakarak kacmışlardı. Son firarlarla birlikte Devriraci Sol örgütünün üst dü- zey yöneticüerinin hepsi firar et- miş oldu. Öte yandan siyasi şubeden dün gazetecilere yapılan açıklamada firarilerin fotoğraflan dağıtıldı, katıldıkları eylemler sıralandı. Açıklamada aynca Devrimci Sol sanıklaruun fırar edecekleri yo- lunda cezaevi yönetimine ve Ü Jandarma Alay Komutanh|ı'na bilgi verildiği kaydedildi. Açıklamada, a> nca " lstanbvl Bayrampasa Kapah Cezaevi'nin gerek yapısı ve gerekse güvenligi itibanyla siyasi mahkûmlann ba- nndınlmalanna uygun olmadıgı hakkındnki lespitler de üst ma- kamlara iletilmistir" denildi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear