Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/10 PAZAR YAZILARI 30 ARALIK 1990
Tbkyo'dan
Enformasyon
çağındayalnızlık
KORKMAZ ÎLKORLR
TOKYO — Tokyo gene ışıl
ışıl. Olağan renklilığınin Noel ve
yeni yü nedeniyle kutlandığı bır
dönem yaşıyor şehir. Ginza, Pa-
pongi, Shinjuku ve diğer semt-
ler, ağırbaşlîlığı gunduz işyerin-
de bırakmış, ama nezaketten ay-
nlmayan genç-yaşh kadın-erkek
günün stresiru dağıtmaya çalışan
Japonlar ile dolu. Dunyada şa-
hıs başına en çokrestoranve ba-
ra sahip olma rekoruna sahip
Tokyo'da hava güzel, insanlar
Körfez krizini unutmuş, hafta
içi olmasına rağmen "Sushi
Bar"lan, "YokitorTcilen, lüks
ve pahab "Kobe BeeF' restoran-
lannı ve tüm dığer yemekçi,
kahve, pub ve barlan tıka basa
doldurmuş; evlerine gitmek için
son treni yakalamak duşuncesini
gecenin bu makul saatinde he-
nüz kafaya takmamış erkekler,
meşhur "Hostess Bar"larda, her
sözlerini takdırle karşılayan gu-
zel hanımlann sohbetinde derin
bir "ego inşa" surecinin en yük-
sek noktasına gelmiş durumda-
lar.
Tbkyo'da herkese göre eğlen-
ce ve meşgale var. Tokyo'da
"sıkıldım" demek mumkün de-
ğil. Hiçbir Japon tanıdığınız ol-
masa, sizi Tokyo'daki "gündüz
vt gece" hayatı konusunda yön-
lendirecek yakın bır dostunuz
bulunmasa bile, "enformasyon
çagV'nı yaşayan Japonya'da so-
rarak ve okuyarak bır yere vanl-
maması mumkun değil. Ama
gene de yalnızsınız ve Tokyo'nun
"yalnızlığını" yaşamak zorun-
dasınız. Çünkü siz, sonuçta bir
"galjin"siniz, yani bir yabancı.
Bütun bu olgu, insanın aklı-
na şu soruyu getiriyor. Acaba bu
yalnızlık gerçekte Tokyo'nun
"yalnızbgı" mı? Tarih boyunca
kendi kuçuk adasında -zaman
zaman emperyalist akımlann te-
sirinde kalmış olsa da- oldukça
izole, kültür ve geleneklerini
muhafaza çabası içinde yaşamış
ve yüzlerce yıllık kültür ve gele-
nek birikimini az değişimler ile
bugüne kadar getirebilmiş Ja-
ponya acaba, bilinçli, ama kont-
rollü ve kendi kendine yeterli bu
"yalnızlıgı" mı tercih etmekte-
dir?
Bence evet. Bu cevabı kanıt-
layabilecek birçok örnekten söz
etmek mümkün. Ama şimdilik,
yalruzca güncel konu Körfez kri-
zi karşısında Japonya'nın tutu-
rntma bakahm. Krizın başlangı-
cından bu yana Japonya'nın
Irak karşısında oluşturulan cep-
heye vereceği destek konusunda
gösterdiğı kararsızlık ve hareket-
sizlik tüm dunyada şaşkınlık ya-
ratmış vaziyette. Asbnda, Ja-
ponlar ile aramızdaki, sözünu
ettiğımiz o kolboyu mesafe, Ja-
ponya'run bu konuda nasıl dü-
şunduğünu ve davrandığını an-
lamamızı engelliyor. Ama Kyo-
to Ünıversitesi Siyasal Bilimler
Profesöru Toru Yano'nun 18
Aralık 1990 tarihli "The Japan
Times" gazetesinde yayımlanan
bu konudaki makalesi, Japon-
ya'nın tutumunun nedenini tam
kabul edilebilir gerekçeler ile
açıklamasa bile Japonya'nın
Irak karşıtı cepheye dolaysız
açık ve net bir destek veremeye-
ceğinı bariz bir şekilde belirti-
yor.
Profesör, yazısında, Körfez
krizi karşısında tüm spotlann
şimdi Japonya'nın uluslararası
davranışımn üzerine çevrildiği-
ni; Japonya'nın tkinci Dünya
Harbi'nden sonraki davranış bi-
çiminı özetleyen "hiçbir şey
yapnuuna" politikasının ulusla-
rarası siyaset platformlannda
artık kabul edilmediğini beliıti-
yor.
Japonya'nın davranışı ko-
nusundaki bu'olumsuz değer-
lendirmelerin varlığını belirtme-
sine rağmen profesör devam edi-
yor:
"Japonya'nın aceie etmeye ni-
yeti yoktnr. Bu yavaştan alma
Körfez krizi konusunda bir vur-
dumduvmazlıktan ziyade kriz
yönetiminin acele>e getirilme-
den ve derin bir analize dayan-
mayan bazı taahhütlere girilme-
den talbik edilmesi gereginden
dogmaktadır-. -Ve Japonya, ya-
pacagı analiz ile gelecekteki
nluslararası krizlerde nasıl bir
rol oynayacagını saptayacakür-r
ve bunun içindir ki birçok Ja-
pon, ABD'nin Arap politikası-
nı anlayamamakta ve rahatsız
olmaktadır." Japonya, bana ka-
lırsa, kararını vermiştır. Tokyo,
her zaman takip ettiği kendi çı-
karlarını en ıyi koruyabileceği
ortamı yaratacak "positive
isolation" çerçevesi içinde
"yalnızhgV* oynayacaktır. Tüm
baskılara göğüs gerecektir, duy-
mamazlıktan, görmemezlikten
gelecektir; kendi doğru bildiği
politikayı uygulayıp manen des-
tek verecektir, mali yardım ya-
pacaktır, ama bu nezaket ve ze-
rafet ulkesi gene nazik ve zarif
bir şekilde uluslararası politik
bir taahhut altına girmeyecektir.
Canlı bir butunün içinde "yal-
nıziiğı" simgeleyen bir politika
uygulayıp butünun dışında ka-
lacaktır. Tıpkı Tokyo'nun tüm
ışıklannı, parlaklığını ve cıvıl cı-
vıllığmı yaşayıp "yalnız" kaldı-
ğınızı hissettiğjniz gibi.
JfbshingtorCdan
Kızılderili katliamının
üzerinden 100 yıl geçti
NtLG<JN CERRAHOĞLU
WASHINGTON — "Memo-
riai Ride" adı verilen, at üzerin-
deki anma törenleri 23 aralık
gunü Cheyenne nehn kıyılann-
da başladı. Altı gun suren tören-
ler dün (29 aralık), Kızılderili
katliamının yapıldığı ünlü "VVo-
unded Knee" düzlüklerinde so-
na erdi. Hemen hemen tama-
men soyu tuketilen Sioux'lann
lideri "Big Foot"un (Büyük
Ayak) "kaçış yolunu" izleyen
"Memorial Ride"a haber prog-
ramları hiç zaman ayırmadılar.
Oysa 29 aralık törenleri, be-
yazlann belleğinin en uç köşe-
sine itilen bu trajediyi unutkan-
lık batağından cıkarmak için
planlanmıştı. Olay, VVounded
Knee'nin bulunduğu Güney Da-
kota eyaJeti valisinin, birkaç se-
natör ve milletvekilinin, federal
hukümet temsilcilerinin, kilise
mensuplanrun ve Sioux'lann çe-
şitli kabilelerinden gelen birkaç
kervanın katıldığı, daha çok ye-
rel nitelikli bir törene dönüştü.
Anma töreninde yer alan Kızıl-
derili dernekJeri yöneticileri,
"100. YıT'ın bile davalanna hiç
katkıda bulunamadığnıı söyledi-
ler. Gaetano Scardocchia adh
bir ttalyan gazeteciyle konuşan
Belva Hallow Horn (Oyuk Bo-
razan), en büyük amaçlarının
ABD hukümetinin kendilerin-
den "öznr dUemesT olduğunu
söyledi.
Amerika ile Kıalderililerin
geçmişleriyle yüzeysel bir
"banş" yaptıklannı göstermek
için sahnelenen "Memorial Ri-
de", yalnız bu konuyla ilgili bir
avuç uzmanın ilgisini çekti. Bi-
zim gibi, konuyla uzaktan ilgi-
lüer de "Kızılderili soykınnun-
da" son iki kabilenin de 15 ve 29
aralık tarihlerinde yok edildiğı-
ni böylece öğrenmiş oldu. Ken-
dilerinden yana olduğunu Ueri
sürdükleri "llahi Taksrat" (Ma-
nifest Destiny) adına 1889'a dek
Kmlderililerin tüm topraklannı
ellerinden alan beyazlar, bu ka-
bilelenn geçim kaynağı olan bu-
falo hayvanını da avlaya avlaya
tüketmişler. 1877 yıbnda Nez
Perces kabilesinin sefi, 1886'da
Apaşlar'm lideri teslim olmuş.
1887"de de Oglala kabilesinin li-
deri "Çügın At", uykusunda ba-
yonet darbeleriyle öldürülmüş.
O zamana dek gözüpek ve sa-
vasçı bir halk olarak tamnan Kı-
zılderililer, kendilerıne ayrılan
rezervlerde Indian Office büro-
sunun karneyle dağıttığı yiye-
cekleri bekleyerek yaşamaya
başlamışlar. Birdenbire tarihle-
rinden ve geleneklerinden soyu-
lan ve beslenme yetersızlıği gibi
sonınlarla cebelleşen bu insan-
lar, son umutlarını da "Hayalet
Dansı" adını verdikleri bir dine
bağlamışlar. Bu dine göre kısa
süre içinde dünyanın sonu gele-
cek, tum beyazlar ölecek, veryü-
zünde yalnız Kızılderililer kala-
cakmış. Ama o günün bir an
önce gelmesi için de kişinin,
kendisini "Hayalet Dansı"na
adaması, bıkıp yorulmadan bu
dansı yapması gerekiyormuş.
Dansı yapanlar, beyazlann kur-
şunlanna karşı koyabilecekmiş.
Ne kı kendılerıni giderek bu
aa yazgıya teslim eden adamla-
nm sarsmak için dansı kabul
eden ünlü kabile şefi "Sttting
Bull" (Oturan Boğa) böylece
kendi sonunu da hazırlamış ol-
muş. Oturan Boğa'nm girişimi-
ni beyaz güce karşı direniş bay-
rağını açmak olarak yorumlayan
Indian Agency şefı James Mac-
Langblin, bır gece, başefmeyen
bu son Kızılderilimn de çadın-
nı basmış. Güvenlik güçleriyle
çadıra giren McLaughlin ile
Oturan Boğa arasında çıkan bo*
ğuşmaya uyanan diğer Kızılde-
rililer çadırın etrafında mevzj-
lenmişler. Kendisini çınlcıplak
çadırdan çıkarmaya çalışan as-
kerlere "Beni hiçbir yere götn-
remezsiniz. Ne yaparsanız
yapın" dıye bağıran Oturan Bo-
ğa hemen oracıkta ölduruimüş.
McLaughlin'in guçleri ve Kızıl-
denliler arasında çıkan çatışma,
yerde 6 beyaz, 8 Kızılderilinio
ölusünü bırakmış.
Budapeşte'den
Trenler ve Arbaş'ın atlan
KIZILDERİLİ KATLİAMI — Artık "Büyttk Şerier tnristlere poz veriyor.
MEHMET MESTÇİ
Birkaç dostun belli belirsiz
çağrısı ve belleğünde titreşen
çok eski zamanların buyruğu
uzerin^kalktım, öğleden sonra
uç treniyle Debr'ocen'e gittim.
Gustav Eiffel'in miman oldu-
ğu Batı istasyonundan trenlerin
büyuk bir bölümü Doğu illeri-
ne ve Romanya'ya hareket eder.
O gün tren tıklım tıklım kalktı.
Köylüler, işçiler, Çingenelcr,
bir-iki meraklı turist. Ardından
büfenin bulunduğu vagon ülke-
deki çok büyük bir çoğunluğu
teşkil eden bira fanatikleri tara-
fından ıstilaya uğradı. Tren btt-
yük süratle Budapeşte'nin ban-
liyölerini geride bıraktığında bü-
feci zillere uzandı ve birtakım
irikıyım, bıyıkları aşağı çeken
Macar efendiler biralanna ka-
vuştular. Kaloriferden yayılan
sıcak hava ve tekdüze manzara-
nın etkisiyle daldığım nefıs uy-
kudan trenin Szolnok'ta dur-
ması üzerine uyandım. Birkaç
dakika sonra içeri Doğu illeri-
nin ve Transilvanya'nın en mar-
jinal maçosu olmaması için hiç-
bir sebep görmediğim bir Çin-
gene girdi. Yanımdaki masaya
açık tenli arkadaşıyla oturdu.
Ueu kalkık kovboy çizmeleri,
Vasarely'nin elinden çıkmış gi-
bi duran siyah-beyaz daznab
pantolonu ve paltosunun içine
diktiği pis pamuklu kumaşlany-
la izlenmeye değer bir paradoks
yaratan Indiana Jones şapkası,
kırmızı atkısı ve şapkasındaki
tüy, hayatına eşi görulmemiş bir
soyluluk veriycrmuş havasıyla
yol boyunca sırıtülar.
Büfeci varlığını hatırlatmak
üzere yine zile uzandığında bir-
kaç müşteri daha fırladı. Çinge-
ne arkadaşına kahve, kendine
çikolata ısmarladı.
Koyu karanlıktan biraz evvel
Prusya mavisine dönuşen gök-
yüzü karlarla renklenmiş dum-
düz topraklardan yükselen sis-
leri görunmez edince Avni Ar-
baş'm Brüksel'deki atlan sessiz-
ce belirip trenin peşine takıldı-
lar. öyle güzel bir Prusya ma-
Lasfiklerinizin performaası, aracınızın
gücü ve hızı ile ne kadar doğru orantılı?
Bridgestone, lastik üretirken araçlannızı
sizden daha iyi
tanımanın, daha iyi
bilmenin büyük
sorumluluğunu,
asla unuünaz!
En ekonomik
araçtan, prestiji. kapasitesi, perfonmansı en
yüksek araca kadar -her marka ve model
aracın- gücü... güvenliği ve hızı ile doğru
orantılı lastiğini Bridgestone üretir!
Yanaklannın esnekJiği ve özel kuşak katlan
ile Bridgestone, en zor yol koşullannda bile
aracınıza yumuşak bir süriiş özelliği, size
etkili birdireksıyon hakimiyeti kazandınr.
Yolu tam kavrayışıyla
aracın performansıru
yükseltir. Yuvarlanma
direncinin düşüklüğü.
daha az yakıtla daha
çok mesafe almayı
sağlar. Özel desen
dizaynlan ile uzun ömüriüdür. Vıraj alma
güvenliği ile kaymayı, savrulmayı önler.
Bugün, dünya
sürücülerinin, araçlannda
yolunu bilen bir lastiğe,
Brid^estone'a
güvenmelerinin temel
nedeni budur.
Karar sizin... Ya şimdiye
kadar olduğu gibi lastikte
bulduklannızla
yetineceLsiniz ya da aracınızın
perforrnansını yükselten bir lastikte
Bridgestone ile yola çıkıp, güvenle
ilerleyeceksiniz.
ItMDCESTOnEYolunu B I I I r...
visiydi ki bu bazı kasaba istas-
yonlannın ayazına mahkûm,
bomboş vagon parcaları bile ne
karanlıktan şikâyet ettiler ne
yalnızlıktan.
Püspokladany Gan'nda trene
binen Slav kadıncıklar kayarak
vagona girdiler ve en basit bir
gürültüden sakınarak karşıma
yerleştiler. Etrafa bakmaya çe-
kinerek hüzün verici bir yitmiş-
likle sadece fısütıyla konuşuyor-
lardı. Hissettirmeden izlemeye
çalıştığım şişman, pembe ya-
naklı kadıncığm çalışmaktan
kütleşmiş çirkin parmaklannda
yüzüklerden ziyade hayatı bo-
yunca çektiği ve çekeceği daya-
nılmaz yorgunluğun isyanı var-
dı. Neden sonra daha genç ola-
nın gözlerinin ta içine uzun
uzun bakmaya cüret ettim. Boş-
luktaki ve hiçükteki derin felse-
feyi anlamaya, dahası sindirme-
ye çalışıyor gibiydi, bu bir çift
mavi göz. Richter'in kanatb pi-
yanosu, uzaklarda Sibirya'nın
uçsuz bucaksız karlarında yaşa-
yan insanların kıpırtısı, Bohem-
ya kristallerinin kopkoyu laci-
verdi tek bir noktaya odaklan-
rruş gıbiydı ışıl ışıl parlayan do-
nuk gözlerde.
Sonra Debrecen'de indim ve
arkamda devrilen bira şişeleri-
ni, kalın lezzetli sosisleri, radyo-
dan yükselen keyifli tûrküleri,
Karpatlar'da vampir avına çık-
ma planlan yapan gürbüz köy-
lüleri ve izne giden neşeli asker-
leri bıraktım. Paltoma sann-
dun, tramvayı yakaladım ve
mutlu olduğumu kendime itiraf
ettim.
ZürUûen
^Olimon
ödülleri
DOĞAN ABALJOĞLU
ZÜRİH — Her yıl Washing-
ton'da dağıtılan limonlardan bi-
ride tsviçre'ye verildi. Amerika
Birleşik Devletleri tüketici der-
neklerince saptanan bu masa sü-
su görünümündeki narenciye
türu, gerçeğe uymayan reklam-
larla halkı aldatmaya yönelik gi-
rişimcilere dağıtüıyor.
1990 yılının ilk limonunu, ün-
lu Volvo dağıtıcısı fırma kazan-
mış. TV'deki reklamında, ağır
bir yapı vincinin park etmiş
araçlann üzerinden geçmesi gö-
runtülenmiş. Viking amblemi
taşıyan Volvo'nun dışındakiler
palet altında dümduz olmuş. Ve
diğer arabalann pazarlayanlar
yargıya başvurmuşlar. Sonuçta,
Volvo'nun kalas ve metalle kiıv-
vetlendirildiği ortaya çıkmış ve
firma, aynca başan ödülu de
kazanan TV-Spot filmini geri
çekmek zonında kalmış.
Bir başka limon, dünyanın
bir numaralı motorlu araç üre-
ticisi Gcneral Motors'a yakıştı-
rılmış. Hava yastığını (air
baggs) ilk kullananlardanız di-
ye milletin gözunu boyama uğ-
raşısına karşın, Ford ve
Chrysler'lerde yasüğm daha çok
bulunduğu saptanmış.
Isviçre'nin payına düşen ise
ünlü "Swiss army knife" diye
bilinen, her yerde açıkça satüan
çok ağızlı çakılardan ötürüy-
%• müş. Bu çakılarda olmayan
I yok; iğneden kürdana, cunbız-
1 dan büyütece kadar ufak bir
j alet çantası ömeği. Bazı bazı in-
_ san kafasını kanştıran, karma-
şa nedeniyle kazalara neden
olan ve benzerlerinden ederi kat
kat üstün olan bu çakılara da ü-
mon ödülü değer görülmüş.