29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 ARALIK 1990 CUMHURİYET/17 HAVA DURUMU TURKIYE'DE BUGÛN D«let Meteoroloji Işleri Genel Mûdûrlûjü'ncler, atınan bıtgıyç göre yurdun doöt kesimlen çok buluflu. Orta ve Doğu Kaadens, Iç AnadohP nun kuzeydoğusu, Doğu Anadohı ile Güneydoju AnadcHunun dojusj ya- Jışlı geçecek Yajışlar Orta ve Doğii Karaientz kıyiJannda yaflmur ötekı yertente kar şefcinde oiac*. HAA Sl CAKLIĞI: Kraz daha azalacak. RÛZ- GÂR: Kuzey yörterd«n hafii ara sıra orta kuvvette yurdun balı kesımlerin- ds kuvveft olarak esecek Oenızten- mizde: BOtûn denujenmızde yıtdız ve poyrazdan 3-5 yer yer 6 Karadeniz açıklan ile Ege'de 7 kuvvetınde saatte 10-21 yer yer 27 Karadenız açıMan Mana Adapazan Mıyaman Myon A0n Anlanı Anökya Artatya Artvın yyim Balıkasr A 16° 6°r>yartHMr K B 6°-1° E(Sm« B B 10° 2°ErSıcan K A 2° -7° Eramım K K -4° TCEskışehr 8 B 0°-4° Gazamep B A 17° 8°Sresun K A 17° «° Gumûşhane K 4°-1° Manısa *>-5°Klıtaraş ile Egede 33 denız milı htzia esecek Dalga yüfcsekhdı 05-1 yer yer 15-2 Karadeno açıklan ile Ege'de 25-4 m dolayında bulu- nacak Van Gölû'nde hava Çok butuflu ve kar yaflışi geçecek. Rûzgâr kuzey yûnlerden hafif ara swa orta taıvvette esecek. Göl küçük dalgalı olacak srBdu Bursa Çarakfale Çonım Demzt 4°-1° HaMdn A 1S° 1° Ispana A B 7° 0° lsta*tıl B e°-1° İBIK A 2° -2° Kars K 1° -3° festanonu B 2 9 -0 > Kayari K 9°-1° Kırtttrt» B 9° 2°Kcnya B 2° 3° Kliühya A 12° 1° KUatya K -3° -1<°Mu4te r-y Muş 9° 2°0nlu 1°-9° Rne r-f Safflsun 6°-5°S*t 8° 1°Sınop 15° 3°Sıws -5° t3°1«kintaO 9° 2° 8» 2» 9» 2° 8° 2° OP-4» 7»-2» 9" 3° V -3» f-«• 0°-S° 1» J ° Zonguktak B 8° 3° 0° -4° Iree* -e°-<° Usak A 12° 2° A 17° 10P A 17° 6° A 9° -1° K B K K K K B K B K K A K K B «çı» DuluUu ^ SB* A-aç* B-Dulutlu G-flûnes* K-kariı S-ssk Y-yaOmuHı DUNYA'DA BUGÜN BULMACA SOLDAN SAĞA: 1/ Çesitli hastalıklar bulaştırabilen bir böcek. 2/ İşsiz, ay- lak... Gümüş. 3/ Magnezyumun sim- gesi... Bankada he- sabı olanlara gönde- rilen ödeme ya da çekme mektubu... Bir nota. 4/ Giysile- rin kol, yaka, etek kenarlarına dikilen şerit ya da kaytan... Banndırma. 5/ "Yankı, yakın, ka- yın, yanık" örneğın- de olduğu gibi, bir sözcük içindeki seslerin yerini değiştirerek elde edi- len yeni sözcüğe verilen ad. 6/ Bir nota... Bir mal ya da paranın, emek verilmeden sağladığı gelir. 7/ Bir tür kabn ve kaba kumaş... Kahveci tep- sisi. 8/ Resmi bir göreve atama ya da bir üst aşama için yazılan yazı... Ya- pısına girdiği sözcüğe "kendi . kendine" anlamı katan yabancı önek. 9/ Derebeylik Japonyası'nda en aşağı sınıfı oluşturan halk... Kanun. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Doğu Anadolu'ya özgü bir halk oyunu. II Duvarda suyun geçmesine yarayan delik... Bir bilgisayar belleğinin sığasını ölç- mekte kullanılan birim. 3/ Uzaklık işareti... Büyük tencere. 4/ Mesafe... Germanyıjm elementinin simgesi. 5/ Okul, kışla gibi yerlerde hastalar için ayrılmış bölüm... Yer çatlağı. 6/ Bir dü- ştince anlatan bir ya da birkaç tümcelik söz. 7/ Sahip... Yurdu- muzda bir dağ. 8/ tskoçyab erkeklerin giydiği kısa etek... Ge- mici diliade "temiz, düzgün ve derli toplu" anlarrunda kullanı- lan sözcük. 9/ Orkestra yöneticisi. 60 YIL ÖNCE Cumhuriyet Boğulan irtica 25 ARALIK 1930 Menemen'deki irtica hâdisesi burada esef ve teessürle karşılanmıştır. Alınan maiûmata göre hâdisenin esas ve cereyan tarzı şöyledir: Vak'ayı yapanlar Manisa'nın Ebekoy mahallesinden Derviş Mehmet, ayni mahalleden Şamdan Mehmet ve Hacı ' Topuz oğlu Mehmet ile Nazlıca mahallesinden • Emrtıllah oğlu Mehmet, Ebeköy mahallesinden elbiseci Süleyman Sırrı, Manisa'nın Ankara mahallesinden Murtaza oğlu Hasan, . Ebeköy mahallesinden Ali oğlu Hasan'dır. Bu irtica heyeti Menemen'de ilk gördükleri camie giriyorlar ve (tnha Fetahnaleke) yazılı bayrağı ahyorlar. • Namaz kılan 15 kişi ile merakla dışan loplanan halkı . kendilerine birlik olup şeriat istemeğe davet ediyorlar. - Halk bu mecnunun sözlerine karşı redle mukabele etmiş ve çekilmiştir. • Hükûmet hâdiseyi haber alır almaz küçük zabit Kobulay Beyin kumandasında bir müfreze sevk ediyor. Din • şakilerinin attığı bir kurşun kendisini yaralayıp yere düşüruyor. Bilâhare kaçmağa muvaffak olan iki şerirden birisi hemen Kobulay Beyin üzerine atılıyor. Zavallı • gencin boynunu kama ile ayırıp bayrak direğinin ucuna takıyor, hatta şehit zabitimizin kanını içiyor. Tam bu sırada jandarma müfrezesi yetişiyor ve camile mürtecileri abluka ediyor. Halk seyirci olmaktan da •- vazgeçerek tamamen dağılmıştır. Müfreze teslim olmalarını teklif ediyor. Şerirlerden bir ikisi minarenin • şerefesine çıkarak, diğerleri cami pencerelerini mazgal ı gibi kullanarak ateş ediyorlar. Jandarmalarımız Cami'in avlusunun duvanna, yakın sütrelere tahaffuz ederek mukabeleye girişiyorlar ve çetin bir müsademe başlıyor. Müsademe neticesinde mürtecilerden Derviş Mehmet, Şamdan Mehmet, Hacı Topuz oğlu Mehmet ölüyorlar, Emrullah oğlu Mehmet hafif, elbiseci Süleyman Sırn ağır surette yaralanıyorlar. Müsademeye iştirak eden mahalle bekçisi Hasan da şehit oluyor. Şerirlerden Murtaza oğlu Hasan ile Ali oğlu Hasan bir fırsatla kaçmağa muvaffak olmuşlardır. 30 YIL ÖNCE Cumhuriyei Alican istifa etti 25 ARALIK 1960 Maliye Bakanı Ekrem Alican bugün saat 10.00 da vazifesinden istifa etmiştir. Ekrem Alican, Devlet ve Hükümet Başkanına gönderdiği istifa mektubunda aynen şöyle demektedir: "Siyasi hayatta hareket serbestliğimi muhafaza edebilmek . ... . _ üzere Maliye Bakanhğı vazifesinden Ekrem Alican ayrılmaya karar vermiş bulunmaktayım. 27 Mayıs 1960 tarihinden itibaren bu vazifenin uhdeme verilmesi suretiyle şahsıma karşı gösterilmiş olan itimat ve teveccüh şüphesiz benim için daima iftihar vesilesi olacaktır. Milli hayatımızın hem maddi, hem de mânevi sahalarda sağlam temellere oturtulabilmesi için cesaretli ve bilgili hamlelere en fazla ihtiyaç hissedilen bu gunlerde her vatanperver Türkün zatı devletlerine ve yakm mesai arkadaşlannıza yardımcı olmaları gerektiği hususundaki samimi inanamı bir defa daha tekrarhyarak derin hürmetlerimi, sıhhat ve âfıyet temennilerimle arzederim" GEÇEN YIL BUGÜN Cumhuriyet Romanya'da çarpışmalar 25 ARALIK 1989 Romanya'da dün sabaha doğru hafifleyen çarpışmalar öğleden sonra tekrar şiddetlendi. Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin yaptığı "aıeşkes" çağrısı, Çavuşesku yanlılan tarafmdan reddedildi. "Ulusal Kurtuluş Cephesi", çarpışnıalarda cuma ve cumartesi günleri 5 bin kişinin öldüğunü bildirdi. Ulusal Kurtuluş Cephesi dün öğleyin ülke capında "eksiksiz uygulanmak uzere" ateşkes çağrısında bulundu. UKC uyesi Ion lliescu "Pazartesi saat 17.00'ye kadar ateşkese uymayan herkesin halka karşı suç işlemiş sayılacağını ve sert şekilde cezalandmlacağını" söyledi. lliescu, devrik diktatör Çavuşesku'nun cezasını mahkemelerin vereceğini belirtti. TAKTISMA Elcktrik Enerji» Tasarnıfa Genel anlamda enerji tasarrufu başlıca üç ana sektörde ele alınmaktadır. Ülkemiz için yapılan bir çahşmaya göre sanayide yüzde 20, ticari binalarda yüzde 30 ve ulaşımda yüzde 10 enerji tasarrufu yapılabileceği saptanmıştır. Son yıllarda halkımız tüm yaşamında ta- sarruf yapmaya özendirilmiş ve zorlannuş- tır. Tasarruf denince, hemen akla paradan tasarruf gelmektedir. Oysa genel anlamda tasarruf, sahip olduğumuz her şeyi gereği kadar ne eksik ne fazla ölçülü olarak kul- lanmaktır. Başka bir deyişle sahip olduğu- muz şeyleri daha az harcama yaparak ka- zanmaktır. Genel anlamda enerji tasarrufu başlıca üç ana sektörde ele almmaktadır. Ülkemiz için yapılan bir çalışmaya göre sanayide yüzde 20, ticari binalarda yüzde 30 ve ula- şımda yüzde 10 enerji tasarrufu yapılabi- leceği saptanmıştır. Elektrik enerjisinden tasarruf, aynı işin daha az enerji harcanarak yapılmasıdır. Elektrik enerjisinden tasarruf edilirken işin, yani üretimin sürekliliği göz önünde tutul- maüdır. Bir sanayi ürününün üretimi sınır- layarak ısınma veya aydınlatmayı azaltarak elde edilen fazla enerji, tasarruf edilmiş enerji olarak kabul edilemez. Bu olsa olsa enerji üretinundeki yetersizliğin sonucu, zo- runlu olarak bazı alanlarda enerji kullanı- mından vazgecmek olmaktadır. Elektrik enerjisinden tasarruf nasıl ele alınmalıdır? Uç lambadan birini söndür- mek, ev hanımlarına tatil günleri elektrikli ev aletleri kullanmalannı önermek, elektrik enerjisinden bir tasarruf olarak değerlen- dirilemez. Bu tür önerileT, elektrik enerjisinden ger- ;ekten yapılması gereken tasarrufu gözler önünden saklamaktadır. özellikle elektrik üretim kapasitesinin yüzde 25 fazla olduğu gunümüzde, elektrik enerjisi tasarrufunun, elektrik enerjisi ya- tırımlannın sağlıklı planlamasıyla başladı- $ını vurgulamak gerekir. Zamanından ön- :e gereksiz yere yapılan üretim tesisleri tam kapasite ile calışamadıgı için elektrik mali- yetlerine olumsuz yönde etki yapmaktadır. Elektriğin üretim, iletim ve dağıtımı bir bü- tündür. Tüm elektrik yatınmlannın bu bü- tünlük içinde ele alınması zomnludur. Bu bakımdan elektrik enerjisinde gerçek an- lamda tasarruf, üretimden iletim ve dağı- tıma kadar, yatınmlann gerekli eşgüdüm yapılarak sağlıklı planlamasıdır. Bu bakımdan, ülke elektrik üretim ka- pasitesinin yilzde 25'lik bir fazlalığa sahip olduğu bir zamanda 1991 yılı programın- da elektrik üretiminde yüzde 9.5'lik gibi yıiksek oranlı bir artışm neden hedef alm- dığı anlaşılmaktadır. Tasamıf, elektriğin en cok tüketildiği ke- simde yapılmahdır. Bugün ülke sanayisi üretilen elektriğin yaklaşık 2/3'ünü tüket- mektedir. öyleyse tasarruf önlemleri önce- likle sanayide uygulanmabdır. Sanayi ke- siminde tüketilen elektriğin yüzde 14'ünün tasarruf edilebileceği hesaplanmıştır. Yak- laşık 4.5 milyar kilovatsaati bulan bir ta- samıf, Yatağan Termik Santnüı'nın yıllık Czeriıie Laizism, dinin belli bir kesimin egemenliğinden kurtarılmasını; Tanrı ile insan arasma başkalarının girmemesini ve her insanın kendi inancının gereklerini hiçbir baskı altında olmadan, özgürce yerine getirmesini öngörür. Laiklik, kapitalizmin kendi iç dinamik- leriyle ve ilkelerine uygun biçimde geliştiği kapitalist toplumların üstyapı kurumudur. Avrnpa'da burjuva devrimleriyle tarih sah- nesinde görünür. Kilise ve devlet kurumunun birbirinden ayrılmasıyla bilimin, dinin baskı ve dene- timinden kurtulup bağımsızlaşması süreci başlar. Bunun doğal sonucu olarak düşünce ve vicdan özgürlüğünün temelleri atılır. Batı'Ja aydmlanma süreci, laiklik ilke- sinin hayata geçirilmesiyle başlayan bir ol- gudur. Ancak Batı'nın laik toplumları bu aşamaya kolayca ulaşmadılar. Dürüst bi- lim adamlannı ve gerçekleri söyleyenleri sindirmek amacıyla Katolik kilisesince ku- rulan Engizisyon Mahkemeleri'ni, aforoz- lan, büyücü olarak damgalanan kadınlann diri diri yakılmasını ve cennetin anahtarı- nın satışını içine alan koca bir Ortaçağ ka- ranhğını geçirerek kilisenin baskı ve bağ- nazlığına karşı birçok savaşımlar vererek bu aşamaya geldiler. Ülkemizde laiklik, cumhuriyetin kurul- masıyla gündeme gelir. Mustafa Kemal ve arkadaşları, maddi koşulların en elverişsiz olduğu bir dönemde, yapılması olanaksız görünen sayısız radikal reformlar gerçek- leştirmişlerdir. Elbetteki bu düzenlemelerin yukarıdan aşağıya, devlet eliyle yapıldığı bi- linmektedir. Bu demektir ki ülkemizin içinde bulun- duğu sosyo-ekonomik ve kültürel koşullar nedeniyle laisizm, değişik biçimde uygula- maya konulmuştur. Din ve devlet işleri bir- birinden aynlmakla birlikte, dinsel kurum ve kuruluşlarla din eğitiminin devletin de- netimi altına alınması gereği duyurulmuş- tur. Çünkü toplumumuzun sosyo- ekonomik, politik ve kültürel yapısı, Batı'- daki örneğine uygun tam bir laiklik uygu- lamasma elvermiyordu. Ülkemizde, teokratik düzene son verilip laiklik ilkesi üzerine oturtulmak istenen de- mokrasi yolunda adımlar atılmaya başlan- dıktan sonradır ki sınırh da olsa bir aydm- lanma sürecine girilmiştir. Ne acıdır ki Atattirk'ün ölümünden bu yana iktidarda bulunmuş olan hemen he- men tüm hükümet ve partüer, oy kaygısıy- la laikliğe sadık kalmamışlar; onu kıyısın- dan köşesinden budamakta bir sakınca gör- memişlerdir. Atatürk ilkelerine bağlıhkla- nnı her fırsatta yineleyen bazı iktidar sa- Cinayetleri Kim İşledi? Yalnızca dehşeti belgelemek bile terörün işine gelir. Terörün gelişmesine; siyasi kurumlaşmaları, sendikal hareketleri, öğrenci derneklerini, mesleki kuruluşlan hâkimiyeti altına almasına yardımcı olur. Nasıl reklamlar iletişim toplumunda ha- yatın yerine geçiyorsa, terör de ölüm yeri- ne geçer. Biri starlar yaratır, ikincisi yok eder. Terörün iletişim toplumunda keşfi, ortaçağm öldürmeyi bir ibret, bir gösteri haline dönüştürdüğü medyatik koşullan gü- nümüze taşımıştır. Örnek mi? Yakın tari- himiz bu konuda dünyadaki en çarpıcı ör- neği oluşturuyor. 12 Eylül öncesinde Türkiye'de 2 ayn tip cinayet işlendi. Birincisi siyasi çatışmalar içinde gerçekleşti. İkincisi siyasi çatışmalan "kod"lamak için gerçekleşti. Bu cinayet- ler Türkiye'de siyasi olma niteliğini zaten kaybetmiş ve aşiret çatışmasına dönüşmüş siyasi çatışmalan "terör" olarak kodlamak için gerçekleştirildi. Öldürülecek kişiler bu amaçla, toplumu özellikle etkileyebilecek kesimlerden seçildi. Seçilen kişilerin özel- likle toplumda ölümleri en fazla tepki ya- ratacak kişiler olmasma özen gösterildi. Cinayetler haince düzenlendi. Sonuçta herkes öldürülebilirdi, öldürülmek için ger- çek bir neden yoktu ve öldürülenlerle bir- likte ashnda kamuoyunda ölüm korkusu yaratıldı. Bunu bugün herkes biliyor. Eğer tersini düşünenler varsa şoyle bir baksınlar: Bedri Karafakioğlu'nu, Bedret- tin Cömert'i, Abdi Ipekçi'yi öldürmek için teröristlerin doğrudan bir nedenleri var mıydı? Bu cinayetleri örten "esrar perdesi" arkasmdaki basit mantık ortaya çıkanlarak rahatça kalkabilir. Evet bu cinayetleri işle- mek için teröristlerin siyasi çatışmalardaki gibi doğrudan nedenleri yoktu. Belki öldü- recekleri insanları tanımıyorlardı bile. Ama öldürmek için başka bir mantıkları mutla- ka vardı, olmalıydı. Çok açık olan bir şey varsa, o da terö- rün stratejisini ne M. Ali Ağca gibi uygu- elektrik üretiminden fazla olmaktadır. Sanayide metalurjiden tekstile, seramik- ten çimentoya, demir-çeliğe kadar tüm ke- simlerde enerji tasarrufu olanakları araştı- rılmalı ve uygulamaya konulmalıdır. Sade- ce çimento fabrikalarında yapılacak az bir yatınmla elektrik tüketiminde yüzde 7.5'ük tasarruf sağlanabilme olanağı bulunmakta- dır. Yapılacak yatırımın geri ödeme süresi 7 ay civanndadır. Elektrik enerjisinde tasarrufu gerçekleş- tinnenin bir yolu da sanayide üretim tek- nolojilerinin aynı birim üretimi olanakh kı- lan en az enerji miktarı ile gerçekleştirmek üzere geliştinnel» ve oluşturmakür. Bunun başlıca koşulu, ülke içinde teknoloji üreti- midir. Ithal teknoloji ile bunu gerçekleştir- mek âdeta olanaksız gibidir. Gelişmiş ül- keler son yirmi yıl içinde yaşanan enerji krizlerini göz önüne alarak teknolojilerin- de yaptıHarı değişiklikler sonucu "I* 25'e varan oranda enerji tasarrufunda bulun- muşlardır. Bu anlamda, ülkemizin zaman geçirmeksizin teknoloji üreten ve geliştiren bir ülke durumuna gelmesi bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yolla yapılacak enerji tasarrufu, çev- reyi de olumlu yönde etkilemektedir. Çün- kü birim üretim başma gerekli eneTJi girdi- si azalacağından, üretim sonucu ortaya çı- kacak kirleticilerin miktarı da azalacaktır. Elektriğin iletimi ve dağıtımı sırasında yüzde 20 civannda elektrik kaybolmakta- dır. Özellikle kent içi elektrik şebekelerinin bir taraftan iyileştirmesi yapıhrken diğer ta- raftan çeşitli olayı da önlenmelidir. Ülkemizde elektrik üretim santrallan ge- nellikle doğuda, büyüm tüketim merkezle- ri ise batıdadır. Bu durum, doğudaki elek- triğin batıya iletimi sırasında önemli kayıp- lara neden olmaktadır. Sanayiye yönelik yatırımlann doğuya kaydınlması hem do- ğunun kalkınmasına neden olacak ve hem de tüketim merkezlerinin ülke yuzeyine ya- yılmasını sağlayacaktır. NİHAT ÖZGÜL Elektrik Mühendisleri Odası Izmit Şube Başkanı hipleri ve devlet adamları da toplumda ah- lakın gelişmesine katkıda bulunacağı savıy- la anti-laik birtakım düzenlemeler getirmişlerdir. Laiklik, yalruz demokrasi adına değil din için de bir kazanımdır. Gerçekten inanan insanlann onu korumalan gerekir. Çünkü laisizm, dinin belli bir kesimin egemenli- ğinden kurtarılmasını; Tanrı ile insan ara- sına başkalarının girmemesini ve her insa- nın kendi inancının gereklerini hiçbir bas- kı altında olmadan, özgürce yerine getirme- sini öngörür. Halkın, dini inançlannın sömüriilemeye- ceği bilinç ve kültür düzeyine ulaştığı gele- ceğin Türkiyesi'nde, dinin devlet koruma- sından ve denetiminden kurtanldığı, ger- çekten laik bir toplumda, herkes istediği gi- yimi ve örtünme biçimini seçmekte özgur olacaktır. Gerçek bir laik düzende bu tür sorunlar kendiliğinden ortadan kalkacak- tır. Ancak özlenen bu aşamaya gelebilmek için daha önümüzde uzun bir yol vardır. Demokrasiye ve aydınlanmaya karşı olan ve toplumumuzu Ortaçağ'm İcaranhkları- na geri götürmek isteyen bağnaz güçler, bu amaçlanna ulaşabilecekler midir? Bunu, ül- kemizdeki demokratik kurumların ve de- mokrasiden yana olan güçlerin tutumları belirleyecektir. HASAN KALKAN lamaalannın ne de başka güçlerin kendi ba- şma çizebilecek durumda olduğudur. Medyalar ise terörün siyaseti belirlemek için kullanılmasına karşı genellikle çaresiz- dirler. Bırakın 1977 1 Mayıs'ında ölen in- sanlar için "Kuıilar Kudurdu" diye başlık atan gazeteleri... Yalnızca dehşeti belgele- mek bile terörün işine gelir. Terörün geliş- mesine; siyasi kurumlaşmalan, sendikal ha- reketleri, öğrenci derneklerini, mesleki ku- ruluşlan hâkimiyeti altına almasına yardım- cı olur. Oysa nasıl bütün medyatik olgular so- nuçta istatistik bir basitlik üzerine kuruhır- sa, teror de oldukça basit bir mantık üze- rine kuruludur. Terörün arkasında öyle müthiş bir esrar perdesi falan yoktur. Herkes bu cinayetleri kimin, hangi örgü- tün işlediğini bilebilir. Hem de hiçbir gizli şeye, "sır"lara yakınlığı olmadan. Peki öyleyse neden hâlâ bu suskunluk? Nerede dürüst siyasetçiler? Nerede insan hakları savunucuları? . KORHAN GÜMÜŞ tstanbul Doğal Hayatı 'Korunıa' Dernegî'ne Hayvanlan, bitkileri ve tüm doğayı korumayı savlayan bir dernek, av sponına köktenci bir şekilde karşı olmalıdır. Derneğinizin çeşitli yayın organlarında ücretsiz olarak yayımlanan ilanlanndan son derece etkilenip ülkemizde böyle bir dernek kuTulmuş olmasına sevinerek ve katkıda bulunup üye olmayı düşünerek broşürünü- zü istemiştim. Gerek gelen broşürünüzde gördüklerim- den gerekse 4 Arahk 1990 tarihli Cumhu- riyet gazetesinin "Tartışma" köşesinde ya- yımlanan yazınızdan sonra hayal kırıklığı- na uğramış bulunmaktayım. "Dofal Hayata Konıma" gibi bir görevle yola çıkan demeğin, surekli avcıhkla ve avla ilgilenmesi çok çelişküi bir durumdur. Hayvanları, bitkileri ve tüm doğayı ko- rumayı savlayan bir dernek, av sporuna köktenci bir şekilde karşı olmalıdır. (Zevk için hayvan öldürmeye "spor" denilebilir mi?) Oysa derneğinize birçok avcının üye olduğunu, neredeyse bu "spor"un daha "uygun" şekilde ve "doğayı konıyarak" yapılması için derneğinizin çaba gösterdi- ğini görmüş bulunuyorum: "Gelecek ku- şaklar için av kaynaklannı guvenceye al- mak yolunda yapılması gereken şeyler var" diyorsunuz. "Gelecek kuşaklar öldürülecek masum yaratıklan bulup avlayabilsin, nesilleri tü- kenmesin, bunları koruyahm ki çocukları- mız avsız katmasın" öyle mi? Bence doğayı önce avcılardan konımak gerekiyor! DR. MELTEM ALTINÖRS Ankara ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇt Gapan da Gaçan mı?.. Bugün İsmet Paşa'nın anıtı açılacak; ölümsüzlüğünün 17. yılında. Bugün saat 12.00'de anıtın yanı sıra Anakent Bele- diye Başkanı Murat Karayalçın, Pembe Köşk'ün karşısında- ki Inönü Parkı'nı da açacak. Paşa'yla ilglli bir şeyler yazmak istiyorum. Birkaç kitabı kucağıma alıp yatağıma uzandım, okuyorum. İsmet Paşa, Cumhurbaşkanı olarak Türkiye'yi 2. Dünya Savaşı'na sokmayan, halkının burnunu kanatmayan adam. Onun için o zaman adları "demokrat" olanlardan kimi: — Milletin erkekliğini körletti, dediyse de kulak asma... İkinci Dünya Savaşı sırasında CHP'liler içinde bile savaş- tan yana olanlar vardı. Ozan yapılı, CHP'nin yetkili organla- rında çalışmış, bir Memduh Şevket Esendal (M.Ş.E.), şöyle diyebiliyordu: — Ulusların savaşagirmesi, ağaçların budanması gibidir. Budandıkçasürer (Bazı sözcükleri ben Türkçeleştirdim). Şevket Süreyya, ismet Paşa'nın, 2. Dünya Savaşı'nın civ- civli günlerinde Kahire'ye, görüşmelere giderken: — Emir almak değil, eşit söz hakkı isterim, dediğini anla- tryor "İkinci Adam" adlı yapıtında. O yıllarda, Türkiye'nin eko- nomik gücü, sanayileşmesi çok cılızdır. Şevket Süreyya Aydemir, o yıllarda ismet Paşa'nın Ankara'da ve ağızlarda do- laşan şu sözlerini anımsar: '— Uluslararası siyasal görüşmelerde ve herhangi bir dev- letin temsilcileriyle bir masanın başında oturduğumuz zaman, siyasal davaları ve davalarımızı, eşit koşullarla, açık dille ve gururla konuşuyor ve savunuyoruz. Ama bu konuşmalar bi- tip de iş iktisadi davalara geldi mi, o zaman sesimızin tonu değişiyor. Sesimiz kısılıyor. Çünkü iğneden iplığe kadar her şeyi onlardan istemeye başlıyoruz! Işte o vakrt, siyasal ko- nulardaki sözlerimız de değerlerinden yitiriyor. Küçülüyo- ruz!.." (Kimi sözcükleri ben Türkçeleştirdim.) İsmet Paşa, küçülmekten kurtulmak için mi başlatmıştı Köy Enstitüleri denemesini? İsmet Paşa, dış potitikada serüvenciliğe kesinlikle karşı- dır. 1960 öncesinde Irak'ta "devrim" olup Nuri Şaid yöneti- mi yıkılınca, buna Menderes takımı çok üzülciü. İsmet Paşa, Başbakan Adnan Menderes'in tutumunu eleştiren konuşma- sında özetle şöyle der: "...Irak ihtılali ve Nuri Said idaresine Başbakan (Mende- res) başından beri yakın ilgi göstermiştir. Bizim bu mesele- de ilgimiz, Nuri Said yönetiminin heves edilecek yeri olmadığını Başbakan'a anlatmaya çalışmak ve Irak ihtılaline silahlı müdahalede bulunmak arzusunun önüne geçmek ol- muştur. Irak'a silahla müdahale etmek, müttefik neşriyatı ile ve bunu doğrulayan memleket içi hareketlerle sabittir..." Paşa, 1960 bütçesi görüşülürken Dışişleri bütçesinde şöyle diyecektir: "Dış politikada görüşlerimızi açık surette söylemek iste- rim. Esas itibarıyla bu politika, cumhuriyetin ilk gününden beri takip ettiğimiz banş politikasıdır... ...Üçüncü Dünya Savaşı da esas itibarıyla çabuk zafer ka- zanmak hayalinden doğabilecektir." Hıfzı Oğuz Bekata'yı görüverdim yolda. Hıfzı Oğuz Bey, CHP'nin eski bakanlanndan. Bir çay içmeye Cumhuriyet bü- rosuna gittik. Söz, İsmet Paşa'dan açılmıstı. Bekata, Paşa 1 nın şu sözlerini ammsadı: — Herhangi bir savaş yurda yaklaşıyorsa ve kaçmılmaz du- ruma girilmişse, en sona kalmalıdır! Bazıları derler ki Paşa'nın bu sözleri için "Bir gün sonraya kalınmalıdır", benim bildiğım "en sona kalmahdır". Ve 2. Dün- ya Savaşı'nda bunu uyguladı, ülkeyi savaşa sokmadı! Hıfzı Oğuz Bey, Paşa'nın bir sözünü daha aktardı. Paşa 1 ya, "Şu, şu nasıl? Nasıl oluyor da onlarla geçinebilıyorsu- nuz?" dediklerinde şöyle karşılık verird,i: — Ben herkesle geçinirim! Bu sözleriyle de sonsuz bir "diyalog" ufkunu açıyor. Bunu da yaz! Emekli Korgeneral, 27 Mayıs'ı yapanlardan Cemal Mada- noğlu aradığımda şöyle dedi: — Tam beni katamda buldun yani, sofradayız! — Sonra arayayım Paşam! Ne oluyoruz, savaşa mı gidi- yoruz? Savaşa gidiyoruz gibi geliyor... — Gibi geliyor değil, öyle. Böyle istiyor, yürütüyor kendi kafasına göre. Ne diyebilirim? Olmayacak işler yapıyor. Yani 17 milyonluk bir Irak, bugün yarım milyona yakın Amerikalı- nın karşısında ne yapacağını bilmezken Türkıye'ye mi saldı- racak? Ne diye saldıracak? Türkiye'ye saldırsa ne yapar, eline ne geçer? Ne gereği var bu işlerin? Durumunu korumak için bu işleri yapıyor. Genelkurmay Başkanı (Torumtay) kabada- yılık etti, çekildi. Şimdi, yenisi de duruyor; bakalım ne ola- cak? Biz muhtaç mıyız yani NATO'nun üç buçuk uçaklık şemsiyesine. Maksat, olup bittiye getirip Türkiye'yi bu ise sok- mak! Usu sıra, Kerkük'ü alacak, Musul petrollerini alacak. Gapan da gaçan mı? Böyle şey olmaz ki... — Paşam, İsmet Paşa'yla ilgili bir anınız var mı? Asker as- ker konuştuğunuz zaman karşılıklı. Nasıl değertendirirdi aca- ba, ne düşünürdü? — Vallahi, bilmem, ama İsmet Paşa, bütün sakıncalı dav- ranışlanna karşın, devlet adamıdır. İsmet inonü, şimdi sağ olsaydı, "Böyle rezalet olmaz!" derdi. Telefon çatdı. Uyandım. Kitaplar gögsüme düşmüş, elim böğrümde; öylece uyuyakalmışım... ÇALI$ANLARIN SORULARI/SORUNLARI Y1LMAZŞİPAL «Taş Düzeltimi ve Emeklilik" SORU: 1966 yıtanda sigortalı olarak çalışmaya baştadım. Bı- gttne kadar olan calışmalann 4.000 guniin üstönde, Kadın sigortalı olarak 50 yaşımı doldnnınca, emekli olmak için SSK'ya başvurdum. Daha önce yaşımı düzeltmiştim. Benden yaş dtt- zeltimi ile ügili belgeyi istedUer. Bu belgeye neden gerek göröldü? AJO. YANJTK Sosyal Sigortalar Yasası'nm 120. maddesi "yaş" ile il- gilidir. "İş kazalanyle Meslek Hastalıklan Sigortası'nın uygulanma- sında, hak sahiplerine bağlanacak gelirlerle sigortalılara öde- necek sermayelerin hesabmda, iş kazasuu olduğu veya meslek hastalığmın hekim raponı ile ilk defa tespit edildiğı tarihte nü- fus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri esas tutulur!' Aynca, malullük, yaşlılık, ve ölüm sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasmda, sigortalılann ve hak sa- hibi çocuklannın sigorta kapsamında ilk kez çalışmaya başla- dıklan tarihte nüfus kütüğünde bulunan doğum tarihleri geçerlidir. Bir başka anlatımla, Sosyal Sigortalar Yasası kapsamında ça- lışmaya başladıktan sonra yaşmı düzeltenlerin, emeklilik işlem- lerinde geçerli yaşı, sigortalı olmadan önce yaşını düzeltenler için geçerli yaş, düzeltilmiş olan yaştır. Aym kural diğer sosyal güvenlik yasalan için de geçeTÜdir. TC. Emekli Sandığı Yasası'nm uygulanmasmda da ilk kez Emekli Sandığı kapsamında çalışmaya başlayanlann, çahşmaya başladıkları tarihte nüfus hüviyet cUzdanlannda yazılı doğum tarihleri geçerlidir. Çalışmaya başladıktan sonra yaş düzelme- si yapanların emeklilik işlemlerinde düzeltilmemiş önceki yaş- ları esas alınır. Bağ-Kur Yasası'nm 66. maddesinde de aynı uygulama ön- görülmüştür. "Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasmda, sigortalılann ve hak sahibi ço- cuklannın, sigortalırun bu kanuna tabi olarak ilk defa çalış- maya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan doğum tarihleri "göz önüne alınmaktadır. Sigortalı ya da iştirakçı ol- duktan sonra yapılan yaş düzeltmeleri, gerek SSK Yasası, ge- rek T.C. Emekli Sandığı Yasası ve gerekse Bağ-Kur Yasası'nm yaşlılık ve emekli aylığı ile ilgili hükümlerinin uygulanmasm- da geçersizdir. Sigortalı olduktan sonra yaş düzeltimi yaptıysanız işlemler- de eski yaşınız göz önüne alınacak ve yeni yaşınız geçersiz sa- yılacaktır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear