Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 23 KASIM 1990
Trabzon Devlet Tiyatrosu
MELİH CEVDET AND AY
Türk-Sovyet ticaret Uişkilerindeki canlanma
ve hızlı büyüme Trabzon sokaklannda gözle gö-
rülüyor: Gürcistan'dan, Sovyet Azerbaycanın-
dan gelen turistler burada dürbün, fotoğraf ma-
kinesi, türlü oyuncaklar, votka, konyak, elek-
trikli testere gibi mallan satıp, elde ettikleri Türk
parası ile deri, zeytinyağı, giysi, yiyecek gibi mal-
lan satın ahyorlar. Belediye bu iş için kentin belli
bölgelerinde pazar yerleri ayırmış, buralarda ger-
çekten çok canh bir ahşverişe tanık oluyorsunuz.
Alanlann ve satanlann yüzleri gülüyor; arala-
nnda dostluklar, arkadaşhklar kuruluyor. Bu ge-
lişmeyi gözönüne alan Ankara'daki Sovyet Bü-
yük Elçüiğj, Trabzon'da konsolosluk açmayı ka-
rarlaştırmış. Aynlacağımız gün, Usta otelin lo-
bisinde Sovyet büyük elçisi ile karşılaştım.
Gidişimin nedeni, Trabzon Devlet Tiyatro-
su'nda sahneye konan "Içerdekiler" adli oyu-
numun galasına katümaktı. Bundan önceki ak-
şam, Trabzon Devlet Tiyatrosu Müdürii Serhat
Nalbantoğlu ile, oyunun yönetmeni Ayberk Çö-
lok ile ve artistlerimizle tanıştım, elbet genel pro-
vada da bulundum. Oyunun ne denli başarı ile
canlandırıldığını görmek beni heyecanlan-
dırmıştı.
Fakat heyecanım ertesi akşam doruğuna ulaş-
tı. Büyük artistlerle karşı karşıya idim. Baldız
rolünde Ferahnur Nalbantoğlu'nu, komiser ro-
lünde Dündar Müftüoğlu'nu, tutuklu öğretmen
rolünde Atila ŞendiPi seyretmek mutluluk veri-
ci idi, hayran oldum. Provalarda aylardır en kü-
çük aynntılar üzerinde durarak tam bir sanat aş-
kı ile çalışan Ayberk Çölok, oyundan önce ba-
,na, "Sizi bir sürpriz bekliyor" demişti, öyle ol-
du; sayın Çölok, oyunculara da, "Bundan da-
ha iyi oynamağa kalkmayın, çünkü bundan da-
ha iyi oynanamaz" demiş, hakbydı. Burada sö-
zü seyirciye getirmeden geçmeyeceğim elbet.
Gala gecesi tiyatrosever Trabzon halkını gör-
düm. Ferahbk verici bir görünümdü bu. Seyir-
ci, oyunu övünülecek bir dikkatle izledi ve bü-
tün repüklerin hakkını veTdi, sanatçüarı ayakta
alkışladı. Mutluluk verici bir geceydi.
Trabzon'a ilk gidişim bu; çok övgüsunü duy-
duğum bir kentimiz olduğu için heyecanlıydım
elbet. Doğrusunu isterseniz, kasaba, mimarhk
ve şehircilik açısından, öteki kasabalanmız,
kentlerimiz gibi tam bir uyumsuzluk içindedir,
yeni yapüann uydurmalığı ve başıboşluğu hemen
göze çarpıyordu. Ama biz kasaba ile yetinecek
değildik elbet, çevreyi de dolaşacaktık, öyle de
yaptık. Bir gün, Trabzon Devlet Tiyatrosu Mü-
dürü (şimdi istifa etmiş durumda) Serhat Nal-
bantoğlu ile birlikte Atatürk Köşkü ve Müzesi'-
ne gittik, aynı gün Ayasofya kilisesini gezdik;
bir gün de Sumela Meryem Ana Manastın'na
çıktık. Bu izlenimlerimi başka yazılanmda da di-
le getirecejKmi umarım. Burada kısaca söylene-
cek olanlar şunlardır:
Atatürk Köşkü ve Müzesi denilen yapıyı gö-
rüp de hayran olmamak düşünülemez. Trabzon
Belediyesince bastırılan kitapçıktan alarak ya-
zıyorum: "Dört katlı taş bir binadır. Esas ola-
rak doğu ve kuzeye cephelendirilmiştir. Cephe
özellikleri ve mekân düzenlemesi modern Avru-
pa mimarisinin özelliklerini taşımaktadır." So-
ğuksu Tepesi'nde çam ormanları ile çevrili bir
bahçe içindeki yapıyı, 1903 yılında Trabzonlu bir
Rum zengini yaptırmış, adı Kabayanidis. Ata-
türk Köşkü çok sevmiş ve yaptıranm adını öğ-
rerünce, "Olamaz, Inceyanidis demeli" diye şaka
etmiş. Bu köşke ilişkin bir ilginç hikâye daha;
Atatürk, büttin malvarhğıru halka bıraktığını içe-
ren vasiyetnamesini burada yazdırmış ve bundan
ötüril olacak içinde bulunduğu köşkü unutmuş,
böylece köşk kızkardeşi Makbule hanıma geç-
miş. Fakat Trabzonlular, aralannda para top-
layarak köşkü Makbule hanımdan satın alıp Be-
lediye'ye vermişler.
Ayasofya Müzesini, Müze Müdürü sayın Ayşe
Sevim'in eşliğinde gezdik ve gerekli bilgileri on-
dan aldık. Bu kiliseyi bir daha görmek isterdim.
Yolum Trabzon'a düserse gerçekleştiririm. Mü-
zeyi gezerken gençten biri yaruma geldi, "Tanı-
şabilir miyiz?" dedi, elini uzatarak, sonra da adı-
mı sordu, "Melih" dedim. "Ya soy isminiz?"
Onu da söyledim. Bunun üzerine adam, "Ben
de Hüseyin Kırbas" dedi. Işte o hikâye de böy-
lece bitti. t
Ertesi gün de Meryem Ana Manastırı'na, Su-
mela'ya çıktık. Ünü dünyayı tutmuş bu manas-
tırı nicedir merak ederdim. Şunu önceden söy-
leyeyim ki, Sumela'nm eteğine kadar geldim, fa-
kat patikayı tırmanmayı göze alamacUm. Yer
karhydı ve ben çok üşüyordum. Trabzon'daki
bahar havasına karşın, burada karakış yerleşmiş
durumdaydı. Arabamız da daha öteye gidemi-
yordu. Biraz ısınmak için Orman Idaresi yazlık-
larının bekçiliğini yapan görevlinin sobalı oda- •
sına sığmdık. Bu kısa yolculukta, şu son sel âfe-
tinin ve heyelanm neden olduğu felâketlerin iz-
lerini görme olanağını buldum ve bu konuya iliş-
kin, gazetelere geçmeyen, nice olayın öyküsünü
dinledim. Korkunç öykülerdi!
Trabzon Devlet Tiyatrosu'nun çok basanlı
müdürü ve oyuncusu Serhat Nalbantoğlu, bu-
gün bu görevinden istifa etmiş durumdadır.
Onun yerine de bir atama yapılmış değil şimdi-
lik. Peki, sanatçı arkadaşlan arasında bir ekip
ruhu yaratmayı, uyumlu çalışma düzeni kurmayı
başaran ve bunlann sonucu olarak Trabzonlu-
lann sevgi ve saygısım kazanan bu idealist sa-
natçıyı istifaya zorlayan neden ya da nedenler
neydi?
Ayrmtüara ginnek istemiyonım, fakat bizde
başanıun bürokrasi ile çatışma zorunda kalacağı
bilinmez bir şey degüdir. Trabzon'da basılan Ka-
radeniz gazetesinde Ec. Mehmet Ongan, bu ko-
nuya ilişkin olarak bir yazı yazmıştı, okudum ve
ilginç buldum, kimi tümcelerini buraya
alacağım:
"Iki yıldır yapılan tiyatro festivalinde Trab-
zon Devlet Tiyatrosu'nun oyunlan en çok ilgi
çeken ve beğenilen oyunlann başındaydı. Ve ar-
tık Trabzon Devlet Tiyatrosu'nun afişlerinde
Trabzon simgesi hamsi, 'gülen ve ağlayan hamsi'
olarak yerini almıştı. Bu artık herşeyi ile bizim
tiyatromuzdu.
"Bir tek Trabzon'a değil, tüm bölge Ulerine
hizmet götürüldü. Karda kışta, gerektiğinde gün-
de 24 saat çaüştüar. Hasta oldular, gece çıkıp
oyun oynadılar. Yakınlaruıı kaybettiler, gece çı-
kıp oyun oynadılar. Sanat için, tiyatro için,
Trabzon için."
"Bu başanlar Trabzon Devlet Tiyatrosu Mü-
dürü Serhat Nalbantoğlu başkanlığmda tüm sa-
natçı, idari ve teknik kadronun büyük özverili
çalışmalan sonucu sağlandı. Sanıyorum ki, şu
an biçbir bölge tiyatrosunda halk ile bu denli içi-
çe, sevilen, sayılan biz ekip yoktur, ki onlar An-
kara'dan, Istanbul'dan geldiler, ama bugün
Trabzonlular." Sayın Ongan'm gözlemlerine ve
düşüncelerine katüıyorum.
Bu yetenekli ve özgeçili sanatçılarla tanıştım,
yemek yedim, söyleştim, tümü dc bende unutul-
maz olumlu izlenimler bıraktılar. Orüan unut-
mayacağun ve Trabzon Devlet Tiyatrosu'nun
başarı yolunda süregitmesini yüreğimden dile-
yeceğim.
Bir kentimizin böyle bir tiyatroya kavuşma-
suıın ne mutluluk verici olduğunu Trabzon yol-
culuğumda daha iyi anladım. Trabzon'daki sa-
natçı dostlanmı kutlanm.
ARADABIR
Doç. Dr. LÜTFİ ÖZBİLGtN Yıldız Ü.Eğ.Bil.
Öğretmen Seçimi...
Toplum dediğimiz karmaşık sistemin bir alt sistemi olan
eğitim sisteminin kendisinden beklenen görevleri yerine ge-
tirebilmesi, büyük ölçüde bu sistemi ışletme rolünü üstlenen
yeterli sayıda ve istenilen nıtelıkte ögretmenlere sahip olma-
sı ile olanaklıdır. "İyi okullar, ancak iyi öğretmenlerle var
olabilir" sözü de bunu doğrulamaktadır. Bu bakımdan ço-
cuklann ve gençlerin nitelikli öğretmenler tarafından yetişti-
rilmeteri, ana babaların (ebeveynlerin) ve toplumların en
önemli isteklerinden biri durumuna gelmiştir. Öğrencilere en
iyi öğretim hizmetini verecek ögretmenlere duyulan gerek-
sinim, öğretmen seçimiyle ilgili sorunlan da birlikte getirmek-
tedir.
1985 yılına kadar öğretmen atamalarını kontenjanlara baş-
vuru yöntemiyte yapan Milli Eğitim Bakanlığı bu tarihten baş-
layarak kontenjanlara yapılan başvuruların sayısında önem-
li artışların meydana gelmesi ve Bakanlar Kurulu'nun
6.12.1985 tarih ve 85/10260 sayılı kararı ile yürürlüğe konu-
lan yönetmeliğin (*) 4. maddesinin (a) bendinde, "İlk defa dev-
let memurluğuna atanacakların yeterlik ve yarışma sınavı ile
seçilmeleri esastır" hükmünün yer alması nedeniyle Öğret-
menlik İçin Mecburi Yeterlik ve Yarışma Sınavı'mn yapılma-
sına karar vermiştir.
Yılda iki kez yapılan Yeterlik ve Yanşma Sınavı, kamuoyun-
dan gelen tepkiler nedeniyle bu yıl Yanşma ve Yerleştırme
Sınavı adıyla 14 ekim tarihinde yapılmış ve açık bulunan
11600 kadro için yaklaşık 38 bin öğretmen adayı sınava gir-
miştir. Buna göre sınav sonuçları açıklandığında, öğretmen-
lik için başvuran adayların üçte ikisinden çoğu açıkta kala-
cak, yedek listelere girebilen adaylardan bazılan özel okul
ve dershanelerde görev alabılecek, geriye kalanlar ise umut-
larını bir sonraki sınav dönemine bağtayacaklardır. Öğretmen
olabilmek için bir yükseköğretim kurumundan mezun olan
gençlerin, yeterlik (yanşma) sınavinda başansız durumadüş-
meleri, onların aile ve arkadaş çevrelerinde bir eksiklik duy-
malarına, gururiannın kırılmasına ve kendine güven (özgü-
ven) duygulannı yitirmelerine neden olmakta, bu yüzden oku-
(Arkası 1*. Sayfada)
Öğretmenler Gımti.».
MEVLÜT KAPLAN Eğitimd
16 Mart Öiretmen Okullan'nın, 17 Ni- s0
™ görmezlikten geliniyordu.
san Köy Enslitüleri'nin kuruluş yıldö- r Çumhunyet hükümetierinın 48. Milli
nümüdür Eğitim Bakanı olan Sayın Avnı Akyol'un
Öğretmenler, çıkış yaptıklan okullara gö- «ö r e v i
üstlenmesi nedeni üe 31 Mart
re kutlamalarda bulunuyorlardı. KimUeri- 1 9 8 9
<& yayımladığı mesaj, bugün kitap ha-
ne göre sözde bu durum kamuoyunda hoş
h n d e
bas»arak bakanhk buyruğuna bağlı
karşılanmıyordu. Aynmalığa ve iki başh-
t u m k u r u m v e
kuruluşlara parasız olarak
hğa son vermek, Tann mesleğüıi (!) yüoelt- dağıtılmıştır. Bu kitabın 1. vc 2. sayfasın-
mek, öğretmenin saygınlığını arttınnak için
birleştirici rol oynamak gerekiyordu. Şu
formülü buldular:
Mustafa Kemal Paşa, 24 Kasım 1928'de
kara tahta başına geçerek "başöğretmen-
lik" yapmamış mıydı? Yeni harfleri öğret-
mek için okuma-yazma seferberliğini baş-
latmamış mıydı? Oyleyse 24 Kasım'dan da-
ha iyi Öğretmenler Günü olamazdı. Bir de
şunlar eklendr. Öğretmenler ülke genelin-
de dağınıktı. Her biri bir kahve köşesinde
isin pisin içinde ömür tüketiyorlardı. Her
ilde pohsevi, orduevi bulunduğuna göre bir
de öğretmenevi açılamaz mıydı? Yine her
il ve ilçede 400 bini aşkın öğretmen değer-
lendirmeyi bekliyordu. Kılı kırk yararak (!)
en başanh olanı seçmek, "yıhn öğretmeni"
adı ile ödüllendirmek gerçek bir degerbilir-
lik sayılmaz mıydı?
'Göstermelik'i aşamadı
Bu tasanm ve girişimler demokrasinin as-
kıya alındığı 1980 sonrasında işbasına ge-
tüilen Bülend Ulusu hükümetinin asker kö-
kenli Milli Eğitim Bakanı Hasan Sağlam'-
dan geliyordu.
Ne yazık ki umulan bulunana uymadı.
Projeler gerçekleşti, fakat göstermelik ol-
maktan öteye geçemedi.
Demek ki ögretmenlere özel bir gün ver-
mek, öğretmenevi açmak, yılm öğmmeni
olarak ödül vermek, birliği sağlamaya, say-
gınlığı arttırmaya yetmiyor, temelde yatan
da dikkatleri üzerine çeken bir paragrafa
rasthyoruz.
Sayın Bakan şöyle diyor: "Bugüne ka-
dar görev alan cumhuriyet hükümetlerinin
çabalanyla ülkemizde bilim, ekonomi ve
teknoloji alanlannda büyük yenileşme ve
gelişmeler sağlanmıştır. Bu gelişmeler özel-
likle 1983 yılından sonra önemli bir hız ka-
zanmıştır."
Aynı kitabın 4. sayfasında Sayın Bakan'-
ın görüş ve düşünceleri şöyle şıralanmış:
"özetle ve açıkça belirtmek istiyorum ki
bütün uygulamalarunızda Atatürk ilke ve
inküaplanna bağlıhk, eğitim hakkı, eğitim-
de fırsat ve imkân eşitliği, laik, bilimseUik,
çağdaşhk ve demoicrasi eğitimi ilkelerine
ağırlık ve öncelik verüecektir."
öğretmenler Bankası'mn kuruknası ile
öğretmenlerin parası çoğalmamıştır. 24 Ka-
sım'ın öğretmenler Günü yapılması ile 16
Mart ve 17 Nisan unutulmamıştır. öğret-
menevi açdması ile öğretmenlerin birliği,
öğretmenliğin saygınlığı artmamıştır.
öğretmen okullan ile Köy Enstitüleri yi-
ne ayrı günlerde içtenlikle kutlanıyor. öğ-
retmenevi ise köyden kente tıraş olmak için
gelmiş ayağı çamurlu öğretmene değil, kra-
vatlı, takım elbiseli kimselere açıktır.
Yılın öf retmeni de U ve Uce yönetkileri-
nin görüş açılanıuı uygun olanlar arasuıdan
seçUmektedir.
Suyun başında bulunanlar, "Atatürk, la-
ik Türkive Cumhuriveti" diverek adım
adım Atatürk'ü de, onun ilkelerini de unut-
turmaya çalışmaktadırlar.
1980'de başağnsı halinde başlatılan eği-
timdeki gerileme, 1983 yılından sonra kan-
ser haline getirilmiştir. Vehbi Dinçerler'in
hazırladığı ortamda canlanmaya baslayan
mikroplar, Metin Emiroğlu, Hasan Celal
Güzel döneminde güçlenmiş, Avni Akyol'-
un sorumluluk taşıdığı günümüzde saldın-
ya geçmiştir.
"1983 yıbndan sonra önemli bir hız
kazandığını" söylediği gelişmeler saruyo-
rum şunlar: öğretim Birliği Yasası, devTİm
yasaları gözardı edilmiş, Türk Tarih ve
Türk Dil Kunımu kapatıhnıştır. öğretmen
ve öğrenci örgütlenmeleri yasaklanmıştır.
tlk, orta, lise ve dengi okullarda isteğe bağlı
sürdürülen din kültürü ve ahlak bilgjsi ders-
leri zorunlu anayasa hükmü haline getiril-
miş, laik devlet yönetimi çok büyük yara
almıştır.
Köylerde birleşik sımflı, kentlerde ikili,
üclü öğretim yapan okullara her yıl yenile-
ri eklenmiştir.
Okul öncesi çocuklara, anaokullanna,
üstün ve geri zekâlılara, ortopedik özürlü-
lere gereken önem verilmemiştir. öğrenim
çağında bulunduğu halde iki milyon çocuk
okulsuzluk nedeni ile anayasanın kendile-
rine tamdığı eğitim, öğretim hakkından
yoksun bırakıknıstır.
Halk eğitimi ve toplum kalkmması
alanlannda yeni bir gelişmeye geçilmemis-
tir. OkuEarda istenilen deneyleri yapabil-
mek için araç odası, müze, laboratuvar, ki-
taphk, atölye gibi donanımlar yetersizdir.
Üretime dönüştürühîiesi gereken eğitim tü-
ketime, yasama geçirümesi gereken öğretim
ezbcre dayandırılmıştu-.
Yoğunlaştmlmış program ve hızlandınl-
mış eğitim adı ile 25-30 yılhk öğretmenler
yeterlik sınavlanndan geçirilmiş, görüş ay-
rüığı olanlar, rotasyon adı ile sürülmüs, sü-
rtlndflrfllmüstür.
PENCERE
"BirkaçAdetKırmızıGül..."
Kimi zaman bir geziye çıkarım ya da öncelikli işler araya
girer; bugün-yarm derken mektuplar birikir; korkutucu bir yı-
ğına dönüşür; okumakta gecikirim.
Yine öyle oldu.
Çekmecedeki mektup tomannı aldım, eve getirdim, en iyisi
gece okumak. Hem mektupları biriktirip okumanın bir de ya-
rarı vardır; her yöreden, kesimden, çevreden okurlarla bir-
likte olurum; onlar konuşur, ben dinlerim, etkilenirim; hele
mapusaneden gelenlerde bir başka giz bulunur; cezaevinin
demirparmaklıklı penceresinden "azat buzat, beni ahrette
gözet" diye salıverilen beyaz güvercinler gibi kanat çırpariar
hükümlü ve tutuklu mektupları...
Ancak bu kez Tunceli'den gelen bir mektup, gecikmenin
ne kadar kötü bir şey olduğunu bana öğretti; bundan böyle
okuriarımın yolladığı mektuplan bir gün bile ertelemeden açıp
okuyacağım.
İşte Tunceli'den gelen mektup:
"Saygıdeğer İlhan Abi,
En derin sevgi ve selamlanmı sunar, sağlık ve mutluluk di-
lerim.
Bu mektubumla sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim. Be-
ni, yıllardan beri cezaevinde oluşumun hatınna anlayacağını-
zı umarak hoşgörünüze sığınıyorum.
Yıllardan beri büyük bir özveriyle beni bekleyen çilekeş, ve-
fakâr, cefakâr ve sebatkâr bir sözlüm var.
Onun bana bağlılığı, desteği ve mektupları yüzünden az-
mimi ve gücümü kaybetmedim. Geçen yıllar içinde kendisine
yazdığım satırlar dışmda ve doğvm gününde birkaç kırmızı gül
gönderme dışmda ona bir şey veremedim.
1990 yılında çok uzak bir cezaevine gönderildim. Yaklaşan
doğum gününde kendisine çiçek gönderememe endişesi ta-
şıdığımdan sizi rahatsız etmekten başka çarem kalmadı. Tüm
kötü koşullara rağmen tam on bir yıldır nişanlımı doğum gün-
lerinde çiçeksiz bırakmadım.
Eğer vaktinizi almazsam sizden İstanbul'da oturan nişanlı-
mm adına birkaç adet kırmızt gülü adıma göndermenizi istir-
ham ediyorum.
Bu dileğimi yerine getirirseniz size minnettar olacağım. Şim-
diden teşekkür eder, saygı ve sevgilerimi sunar, başanlar di-
lerim.
Esen kalınız.
Mahmut Tüysüz
Kapalı Cezaevi Tunceli"
•
Mektup 30 ekimde yazılmış; istanbul'a 7 kasımda varmış;
Mahmut'un sözlüsü Nesrin'in doğum günü 13 kasım; ben
mektubu 16 kasımda açtım...
Okuduğumda iş işten geçmişti.
Ne yapacağımı şaşırdım; bir suçluluk duygusu yüreğimi
kapladı, içime işledi. Doğum gününde Nesrin'e müebbet sev-
dalısı Mahmut adına birkaç kırmızı gül yollamak olanağı ar-
tık yoktu.
Mektubu masamın üstüne bir yere koydum; kaç gündür
gözüm iliştikçe elime alıyorum, okuyorum, eviriyorum, çevi-
riyorum, düşünüyorum; Mahmut'un mektubu işlediğim su-
çun belgesi gibi gözümün önünde duruyor.
Düşünüyorum:
Mapusanelerin taş duvarlannı on bir yıldan beri hiçe sa-
yan bir sevginin güllerindeki kırmızı nasıl olmalı? Kan kırmı-
zısı mı?
Lâl mi?
Ateş kırmızısı mı?
Beyaz bir gül bile on bir yılhk mahkûmun zindandaki sev-
dasını duvann ötesinde bekleyen sözlüsüne iletmek için kı-
zıllaşırdı.
Düşündüm, taşındım.. ' X ^ ^
Sonunda bu yazıyı yazdım.. "**
Bilmem ki bir işe yarar mı?
Nesrin, bu yazıyı mapusanedeki sözlüsü Mahmut adına
doğum gününde yollanmış "birkaç adet kırmızı gül" yerine
sayarsa, bilemezsiniz ne kadar mutlu olacağım.
"TAM OTOMOBİL" VE DİĞERLERÎ..."Option"lara ödenen ilave milyonlar, aylarca bekleyerek
bulunabilen yedek parçaya avuç dolusu para, yeriyurdu
belirsiz servisler... "Yabancı" araba sahiplerinden bazüannın
yakından tamdığı sorunlar. HYUNDAl (Hunday okunuyor)
bütün bu olumsuzlukları aşan bir marka. İçten kumandalı
aynalar, otomatik camlar, merkezi kilit sistemi, radyoteyp,
renkli cam, havalı direksiyon gibi özellikler Hyundai'da
option değil, otomobiiin olraazsa olmaz parçalan.
"Tam" bir otomobilde bulunması gereken konfor ve aksesuar,
Hyundai'ın satış fiyatına dahil. Ve bufiyat,benzerleriyle •
karşılaştırüdığında son derece makul.
Buna bol ve ucuzyedek parça, yurda yayılmış yetkili
servisler gibi üstünlükleri de eklersek, Hyundai'a neden
"tam otomobü" dediğimiz, açıklık kazanacak.
"Tam Otomobil"le siz de tanışın. Paranızın gerçek karşılığmın
bir Hyundai olduğunu göreceksiniz.
4 kapı, 1500 cc EXCEL: 30.904.500.- TL + % 20 KDV
2000 i SONATA: 42.594.750.- TL + % 20 KDV
Türkiye Genel Distribütörü
ASSAN
Büyükdere Cad. No. 36 Levent Apt. Kat 5 Daire 22
MecidiyeköY-lsunbul Tel: 17503 16 {4 hatl Faks: 175 05 82
A r a b a d e ğ i l , o t o m o b i l
HYunDnıT a m O t o m o b i l
5833443• ÇapaLtd.TarabyaTeî: 1625640 1629973 • NazâiMotoriuAraçlarPaz.Tıc.MaslakTet 176fi320 1768325 1761551 • întelLtd Ştı.Kasanpa^a-KadücöyTel:34871 66 34871 77• KaroaKızıltoprakTel:3462938 • MasterOtomotivüd.
FenerbahçeTet34746 67 3487927 • ArtaşÇiftehavuzlaıTel: 3504657 3691191 »ANKARA'PalÜd.ŞtiYenı$ehirTel: 1460915 16 •Ytfsan.^.YukanAyrancıAnkanTet 1387914 lS'ADANAAsmaşMotofluAraçlarlOO.YılBulvanîel:^}! 68 »ANTALYAAlaşOtomcnv 100.Y\lBu'.van «vntaiyaTel:'.70066• KAYSERÎGürpiTarOtomoövAtatüritBulvanTel-203888
• MANİSAYıtelişTıc.SaliMiTeb 13089 • SAN1SUNAydınOtomotivfawCaiTek 124429• TRABZONÇakırlarOtomotivUzunkumMevküTet 11522 YETKİÜSERVİSLERİSTANBUt• FevzıAtikMaslakTel: 1762450• 17651 61 • AdüAdılceTopkapıTel:5677469• AhmetEntenBostancıTel 361 11 61 • SuatUşunNecatŞengürHasanpaşaTel:3250720 3391780
• ANKARA Ruşen Yüdınm Guvercınlilc Tet 278 22 74 • ADANA Bülent GûlbaglarTel. 28 01 93 • IZMtR Aıı KalbLrcu Smova Teh 16 52 89 • KA.YSERI Davut Pişkıntaş Yeni Sanayı Tel. 1614 55» SA.MSUN Eıgun Çamlıbel Gulsar. Sanayı Sıtesı Tet 18 36 32 • 1SKENDERUN Sezaı Kırpıcı Sanayı SitesıTe.: 52144 * Fivı'Jarlsanbul çkışaa Bir doiaı2750 TL olarakhesap edılmi&r.