Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURÎYET/19
'Kontrgerilla devlet
m
TÜRKİYE'NİN
EN YÜKSEK
TELEVİZYON
KULESİ
Sadece geçtiğimiz yıl
evlerimize giren
Arçelik Mükemmel Televizyon 'ları
üstüste koyduğumuzda yükseklikleri,
değil dünyanın en yüksek binasını,
atmosferi bile aşıyor.
Çünkü, Türkiye'de
bir Arçelik gerçeği var.
Bugün her Arçelik Televizyon,
airdiâi her evde
görüntüsüyle sesiyle
I
mükemmeli yaşotıyor.
Üstelik yurdun
dört bir köşesine yoyılmış
Arçelik YetkiliSatıaları'nın
ve Servisleri'nin
güvencesiyle.
Işte bu nedenle
Arçelik Mükemmel Televizyon
7 990 yılında Türkiye 'de
en çok aranan ve
satılan televizyon oldu.
Ve bugün,
sizlerin de güveniyle
ulaştığımız bu nokta,
Arçelik 'in
elektronikte de Arçelik
olduğunun bir konıtıdır.
(Baftarafi I. Sayfada)
lerinden birisi sayılan gayri ni-
zami harbin karşı harekâtı an-
lamına geldiği haJde, propagan-
da ve politikaianmn desteklen-
mesi için bu kavram, kampan-
yayı yüriitenlerce saptınlmış ola-
rak, yani kontrgerillanın mana-
sı degiştirilmiş olarak kullanıl-
mıştır."
Akyol kitabının önsözünde,
Türkiye'nin şanssızhğının ka-
mpanyanın "gerilla barbi" ve
"kontrgerillanın" bilinmediği
bir döneme rastlamasından kay-
naklandığına işaret ederek,
"devleti" ise şöyle suçladı:
"Kampanyanın hedefi açıkça
ortaya çıkmasına rağmen, dev-
let uzun siire susmuş, yetkililer
ideta kaçarcasına bu kampan-
yaya el atraamış, gerçek anlam-
da kontrgerillanın bir devlet gö-
revi olduğunu maalesef sövle-
memişlerdir."
Akyol, önsözün son bölü-
münde eski Cumhurbaşkanı Ke-
nan Evren'in 15 Temmuz 1984
tarihinde Gelibolu'da yaptığı
konuşmadaki "Vatan hainleri-
nin memleketi tekrar o giinlere
getirmemesi için 12 F.yliil önce-
si yaşanan giinler unutulmama-
üdır" şeklindeki sözlerine atıf-
ta bulunduktan sonra, kitabı
yazma nedenini, "O günleri her
yıl hatırlayıp çocuklarımıza da
anlalalım şeklindeki direktifle-
rini şahsen yerine getirmiş ol-
maktan büyiik bir huzur
duyuyonım" şeklinde açıkladı.
Suçlamalar
Emekli General Akyol, kita-
bının giriş bölümünde, CHP'nin
eski Genel Başkanı, eski Başba-
kan Bülent Ecevit'i kontrgerilla
konusunu siyasi malzeme yap-
makla da suçlarken "Ecevit gi-
bi umuru devlet görmiiş bir ki-
şinin başlangıçta soylenen şekil-
de olan iddiaları ana muhalefet
partisi lideri sıfatıyla normal
olarak kapılannın açık olması
gereken resmi makamlardan
tahkik etmesi icap ederdi. Bunu
bugün iç politika hayatımızda
meşhur olmuş olan diyalog söz-
cülügünü de hatırlayarak mıita-
Iftaten söyluyoruz. Bu yolu ter-
cih etmemelerinden bu olguyu iç
politikada kuDanmak isledikleri
anlaşılıyor" ifadesini kullandı.
Akyol, kitabının "Resmi ma-
kamlar susuyor" bölümünde ise
eski Oenelkurmay başkanların-
dan Orgeneral Semih Sancar'ı
susmakla, eski îçişleri Bakanı
îrfan Özaydınlı'yı ise kendisine
başvuruL. ı "âdet yerini bulsun
türünden" yanıtlamakla
eleştirdi.
"Sürdürülen kampanyanın
kendilerini de içine alan temel
maksadının anlaşılmadıgını" da
ıddıa eden Akyol, dönemin Îçiş-
leri Bakanı İrfan Özaydınlı'dan
yaptığı başvurusuna aldığı yanıtı
ise şöyle değerlendirdi:
"Üzülerek ifade edeyim ki ya-
zı benim müracaatımın cevabı
değildi. Tabirimi mazur görsün-
ler, anlaşılmayan bir soruya ve-
rilen cevaba benziyordu. Benim
ordudan tanıdığim General
Özaydınlı ise leb demeden leb-
lebiyi anlayabilecek bir kafa ya-
pısına sahipti. Öyle ise cevap ya-
zısı âdet yerini bulsun diye ve
zoriama ile yazılmıştı. Anlaşılı-
yordu ki Özaydınlı konuşamıyor
ve yazamıyordu ve demek ki teş-
kilatı kötiilemek, Sivil Savunma
Idaresi Başkanlığı kontrgerilla
degildir dememek, politik açı-
dan daha yarariı miitalaa edil-
miştir."
Akyol, dönemin Genelkur-
may Başkanı Orgeneral Semih
Sancar'ı, "O yiice makama hiç
de yakışmayacak bir şekilde
susmakla" eleştirirken "Sadece
'Kontrgerilla yok, Özel Harp
Dairesi var' gibi, evet mi, hayır
mı oldugu anlaşılmayan bir be-
yanatta bulundu" dedi.
Kontrgerilla devlet hiz-
metidir
Akyol, kitabının son bölü-
münde ise "kontrgerilla ka-
mpanyasına karşı devletin nasıl
hareket etmesi" gerektiği bölü-
münde ise şu görüşlere yer verdi:
"Netke olarak devlet, kont-
rgerilla kavramının saptınlma-
ana açıklamalan ile engel olma-
lı, kuruluşlanna ve personeline
sahip çıkmalı, savunmaya geçe-
cek yerde, gerektiği zaman ve
hallerde kontrgerillanın bir dev-
let hizmeti olduğunu belirtmeli
ve bu görevinin sahibi olmalıy-
dı. İnanarak ifade ediyoruz ki
eğer böyle yapılsaydı, devlet yıp-
ranmamış olarak terör ola> ları-
nın büyük aşamalar yapmasına
fırsat vermez ve memleketimiz
11 eyliil günıine gelmemiş olur-
du. 12 Eylül güniinün getirdigi
rahatlık içinde herkes, her ku-
rum \e kuruluş hatalannın mu-
hasebesini yapmalıdır. Müştere-
ken aldığımız acı tecriibelerin
sonuçlannı geleceğin güvenliği
için kullanmalıyız."
Gizli cephane bulundu
(Baftarafi l. Sayfada)
monte yöresinde de iki depo
"Gladyo" cephanesi bulundu.
Bu arada Gerardo Seravalle
adlı bir generalin, parlamento
terör komitesine yaptığı açıkla-
malar ortalığı karıştırdı. '70'li
yılların başında "Gladyo"yu yö-
neten general, "Süper Nato"nun
iç düşman komünistlere karşı
düzenlenen bir örgüt olduğunu
ve komünistleri "yok etmek"
amacmı güttüğünü itiraf etti.
Italya'da ilk kez bu düzeyde bir
yetkilinin ağandan yapılan söz
koflusu itiraf tepki yarattı. Bilin-
diği gibi "Gladyo" skandalmın
ortaya çıkmasına yol açan Baş-
bakan Giulio Andreotti, "Süper
NATO"nun yalnız "Varşova
P«ktı"ndan gelebilecek olası bir
saldırıya karşı örgütlendiğini
söylemişti. Seravalle'in ilgi ve
şaşkınlık yaratan itirafları ayrı-
ca "Gladyo"nun Italya'yı
1969-84 yılları arasmda kana
bulayan "destabUizasyon strate-
jisi"nin arkasındaki güç olduğu-
nu ileri sürenlerin de tezlerini
güçlendirdi.
General Seravalle yaptığı
açıklamada özetle, "Gladyo"cu-
ların, Sovyetler'in Çekoslovak-
ya'yı işgalinden sonra ltalya'da
"komünizmi önleyici bir iç sa-
vaş" çıkartmayı düşündülckrini
söyledi. "Bu operasyonda yer
alan militanlann kafalarındaki
fikirier pek net degildi" diyen
general şöyle konuştu:
"Kızılordu ttalya'ya çok uzak-
ü. 'Uzaktan gelecek olan bu
orduyu' uzun süredir bekliyor
olmak gerilim yaratıyordu. Oy-
sa içerideki komUnistler hemen
el aİtındaydı. Üstelik kullanıma
hazır bol bol silah da vardı. Ki-
misi bunlan kullanmaya can atı-
yordu. Tüm bu etkenlerin bas-
kısıyla örgıitun bir bölümü içer-
deki komünistlere karşı harekete
geçmeyi teklif etti. Varşova Pak-
tı'ndan gelebilecek bir müdaha-
lede bizim kotnunistlerin Sovyet
ya da Varşova Paktı güçlerine
destek verebileceği ileri siirülü-
yordu. Bu olasılıgı onlemek için
komünistleri ortadan kaldırmak
tezini savunanlar oldu... Bu gö-
rüşlerle karşılaşınca silahlı bir
GOZLEM
UĞURMUMCU
çetenin başma getirildiğimi ve
ülkeyi iç savaşa surükleyebilecek
bir gücün başında olduğumu
anladım. Bu nedenle hemen ön-
ce çeşitli argümanlarla etrafımı
bu düşuncelerden vazgeçirmeye
çauştım. Fakat pek çok kişi 'Ne-
den bekleyelim ki?' diyordu.
Bunun üzerine emrimdeki gizli
cephaneyi yeraltından çıkartıp
jandarma güçlerine teslim ettir-
meye karar verdim. 139 ayn ye-
re saklanmış olan cephaneterden
129'u bulunarak söküldü.."
Ote yandan ABD'de Nixon .
yıllarınm Dışişleri Bakanı olan I
Henry Kissinger şimdiye dek
"Gladyo"dan hiç haberdar ol-
madığmı soylüyor. ttalya'nın et-
kin gazetesi "La Stampa"ya bir
söyleşi veren Henry Kissinger,
çizmede hayret uyandıran açık-
lamasında şöyle dedi: "Gladyo
1
dan şimdiye dek hiç haberim ol-
madı. Olayın aynnblannı da bil-
miyorum." dedi.
Kissinger sözlerini sürdürur-
ken ayrıca "Acaba ber hükümet
kendi (Gladyo) yapısı üzerinde
tam bir kontrole sahip miydi?
Eger ulusal hükümetler tama-
men duruma hâkim idiyseler
mesele yok. Ama hükümetlerin
elinden kaçan bir durum vardıy-
sa o zaman iş degişiyor. Ama
her halükârda ben hiçbir şey
bilmiyordum" dedi.
Avrupa Parlamentosu
Bu arada Avrupa Parlamen-
tosu, "Gladyo" skandalı korru-
sunda soruşturma yapılması
çağnsını içeren bir kararı benim-
sedi.
AT'nin 12 üye ülkesine çağrı
niteliği taşıyan kararda, hükü-
metlerin, "Bu gizli örgütlerin
içerikleri, yapılan, hedefleri ve
diger tüm yönleri hakkında en
geniş kapsamlı sonışturmalar
yapmalan" istendi.
61'e 41 oy ile benimsenen ve 13
uyenin çekimser kaldığı kararda,
ayrıca, bu örgutlerin, son 20 yıl
içerisinde Avrupa ülkelerinde
gorülen sağ terörisl eylemler ile
bağlantılarının araştırılması is-
tendi.
Karara verilen olumsuz oylar,
Hıristiyan Demokratlar'dan gel-
di.
SP Genel Başkanı îlsever:
(Baftarafi I. Sayfada)
Hem de geceyansı!
Bu insanlar kaçak değiller... Terörist de değiller.. Adrep-
leri, yerleri yurtları da belli.
Savcılık ifade mi alacak?
Memurlar, gündüz çağnlır; ifadeleri alınır. İş bu kadar ba-
sittir.
Bu-geceyansı gözaltılar olurken Parıs'te Cumhurbaşka-
nı Özal "Avrupa'nın geleceği için Paris şartı" adı verilen bil-
dirgeyi imzalam^ ve bütün dünyaya güvence vermişti:
— Keyfi gözaltı olmaz...
Biz bütün dünya ile alay etliğimizi mi sanryoruz?
Herhalde...
Biz çok zekiyiz, bütün dünyayı işletiyoruz!
Diyoruz ki:
— Biz burada imzalar atar; yine bildiğimizi okuruz...
Anayasa yalnızca işkenceyi yasaklamaz; işkence ile bir-
likte "eziyef"\ de yasaktar. Kaçma şüphesi olmayan; kanıt-
ları değiştirme olanağı bulunmayan; adresleri belli insan-
ları "devlet güvenliği" gerekçesi ile gözaltına almak bu in-
sanlara "eziyet" etmek demektir.
"Avrupa'nın geleceği için Paris şarü" islediği kadar "her-
kes şiddete yönelik olmayan gösteriler düzenleme hakkına
sahiptir" desin; vızgelir bize...
Paris şartı "istediği kadar "hiç kimse keyfi olarak tutukla-
namaz; gözaltına alınamaz" desin; aldırmayız.
O zaman karar vermek gerekir:
Ya bu anlaşmalar ve sözleşmeleri imzalamamak gerekir
ya da bu tür işlemleri yapmamak... ikisi birden olmaz.
Dersiniz ki:
— Ben AGİK MAGİK dinlemem; suç gördüm mü alırım
gözaltına...
Bu bir devlet görüşü ve anlayışıdır. Hem Paris'te Cum-
hurbaşkanınız gidecek "keyfi gözaltı yapmayacağız" <jiye
dünyaya güvence verecek, bu anlaşmanın artındaki imza-
nın mürekkebi kurumadan yerleri yurtları belli insanlar ge-
ce yarılan gözaltına alınacaklar.
Bu olmaz.
"AGİK ne yazar?" demek isteniyorsa, sayın cumhurbaş-
kanı ve pek sayın başbakanımızın Paris'te işleri nedir?
Takkelerimizi önümüze koyup bu konuları düşünmemiz
gerekir.
Bu "AGİK" sakın kökü dışanda bir illegal örgütün adı
olmasın?
Benim bildiğim kadar bu "FAO" öyledir de {!).. "AcabaT
diyorum!
Bu FAO, toprağı bol olsun; MAO'nun kurduğu bir örgüt
değil mi?
FAO'ya başvuru "devleti ve milleti ile bölünmezlik Hkesi-
ne"... "12 Eylülruh ve felsefesine"... Atatürk ilke ve tnkılapla-
nna"... ve "24 Ocak kararianna" aykırı olmaz mı?
Olur mu olur!
ARADA BİR
(Baştorafi 2. Sayfada)
ma ve öğrenmeyle ilgili olumsuz tutumlar geliştirdikleri göz-
lenmektedir.
Adayların yeterlik (yarışma) sınavında aldıklan puanlar ara-
sında önemli farklılıkların bulunması, öğretmen yetiştiren ku-
rumlardaki değerlendirmelerin titizlikte yapılmadığı izlenimini
uyandırmaktadır. Ayrıca öğretmen sunu ve istemindeki den-
gesizlik de giderek artmaktadır.
En geniş anlamıyla seçme, belirli bir görevi yerine getire-
cek en uygun bireyleri belirleme işlemi olarak tanımlanırsa,
öğretmen seçimi de sınıfta etkili bir öğretim hizmeti verme-
de bizi yanıltmayacak adayları önceden kestirme (yordama)
işiemidir. Ancak bu kestirmenın etkilice yapılabilmesi için ön-
ce kestirilecek özelliklerin (iyi öğretmende bulunması iste-
nen nrtelikler) aynntılı bir biçimde tanımlanması, sonra da kes-
tirme işleminde kullanılacak geçerli ve güvenilir ölçme araç-
larının hazırlanması gerekir. Bu nedenle ileride bizi yanılt-
mayacak öğretmenlerın seçilebilmesi için iyi bir öğretmen-
de bulunması gerekli nitelikler işevuruk (operationel) bir bi-
çimde tanımlanmalı, bir başka deyışle bu nitelikler
gözlenebilir ve ölçülebilir davranışlar olarak ifade edilmeli-
dir.
İyi bir öğretmende bulunması gerekli nitelikler konu6un-
da bugüne değin çok şeyler yazılıp söyienmiştir. Ancak bun-
ların hemen hepsinde öğretmen nitelikleri genel olarak ifa-
de edildiklerinden, bunların çoğu zaman gözlenmesi ve öl-
çülmesi mümkün olamamaktadır. İyi bir öğretmende bulun-
ması gerekli nitelikler, ölçülebilir davranışlar olarak ifade edil-
meden girişilecek bir seçme işlemi sisli havada yapılıyor de-
mektir.
Yeterlik (yarışma) sınavı ile öğretmen seçimi geleneksel
yönteme göre yapılmaktadır. Bu yöntemde adayların öğret-
menlik mesleğine yönelik ilgi ve tutumlan dikkate alınmadan,
öğretimini yapacağı konu alanı, öğretmenlik meslek bilgisi
ve genel kültürle ilgili bilgi ve becerileri belirli ölçüde kazan-
mış olanlar, nitelikli öğretmen olarak seçilmektedirler. Bu yol-
la, nitelikli sayılan öğretmenleri kestirmek oldukça kolaydır.
Ancak yapılan seçme işleminin geçerliği çok düşük olmak-
tadır. Hatta bu tür bir seçmeyi, sınavdan alınan puanlar yeri-
ne adayların ayakkabı numarâlannı kullanarak yapmanın faz-
la bir şey değiştirmeyeceğini savunan eğrtimciler bulunmak-
tadır. Ote yandan bu sınavlarda kullanılan testlerin geçerli
ve güvenilir ölçümler yaptığı konusunda yapılmış bir araştır-
ma yoktur. Hatalı ölçümlere dayanılarak yapılan değertendir-
meler de hatalı olacaktır.
Aslında nitelikli öğretmenleri seçmek amacıyla yapılan sı-
navların ışlevi, öğretmen adaylannı yanştırarak, neyi ne ka-
dar ölçtüğü belirlenmemış ölçme araçları kullanarak sade-
ce alan bilgisi, öğretmenlik meslek bilgisi ve genel kültüre
belirli ölçüde sahip olanları başanlı sayıp öbürlerini elemek
değil, adayların iyi bir öğretmende bulunması gerekli nite-
likler bakımından eksikliklerini ortaya koymak ve bunlann gi-
derilmesine yardım etmek olmalıdır. Sınaviar bu amaçla ya-
pıldığında eleyici olmaktan çıkarak öğretimi geliştirici ve öğ-
retmen adayını yetiştirici bir özellik kazanmış olacaktır. Ba-
kanlık yetkililerinin ortaöğretimdeki not verme ve sınıf geç-
me düzeninde yapmak istedikleri de zaten bu değil midir?
Yarışma ve yerleştirme Sınavı'nın bu işlevi yerine getire-
bilmesi için MEB Öğretmen Eğitimi Genel Müdürlüğü'nün
koordinatörlüğünde, üniversıtelerimizin öğretmen yetiştiren
fakültelerinde görevli bilim adamlarının katkılanyla, öğretmen-
de bulunması istenilen niteiiklerin işevuruk olarak saptanma-
sına ve bu nitelikleri geçerli ve güvenilir bir biçimde ölçebi-
lecek araçların hazırlanmasına gerek vardır. Bunun gerçek-
leşmesi ölçüsünde, öğretmen eğitiminde bilimsel standart-
lara ulaşmak mümkün olabilecektir.
(*) Bu \onetmelik, "İlk Defa Devlet Kamu Hizmeıi ve GOrevlerine Devlet Me-
muru Ölarak Aıanacaklar tçın Mecburı Yeterlik ve Yanşma Sınavlan Genel Yft-
netmeliğı"dır.
4
12 Mart ve 12 Eylül'ü konti^erilla örgütledi'
.T--.
İç Politika Servisi — SHP
Grup Yönetim Kurulu, kontrge-
rilla konusunun araştırılması ve
TBMM'ye götürülmesi için
TBMM'de grubu bulunan diğer
partilere öneri götürdü. SHP
Grup Başkanvekili Hasan Feh-
mi Güneş, AMAP ve DYP yö-
neticilerinin öneriyi olumlu kar-
şıladıklarını, ancak yetkiii or-
ganlarına danıştıktan sonra ka-
rarlarını bildireceklerini açıkla-
dı. SP Genel Başkanı Ferit tlse-
ver, dün düzenlediği basın top-
lantısında kontrgerillada sorgu-
landığını belirterek "Kontrgeril-
la Genelkurmay Başkanlıgı'na
bağlı Özel Harp Dairesi'dir.
Kontrgerilla, 12 Mart ve 12 Ey-
lül'ü örgütledi" dedi.
SHP Grup Yönetim Kurulu-
nun önerisini Grup Başkanvekili
Hasan Fehmi Güneş, ANAP
Grup Başkanvekili Yasin Boz-
kurt ile DYP Grup Başkanveki-
li Köksal Toptan'a iletti. Öneri-
de; konunun Meclis'te ortak
olarak ele alınmasının önemine
işaret edildi ve bir daha böyle
olaylarla karşılaşılmaması için
önlem alınması gereği üzerinde
duruldu. Güneş, anlaşma sağ-
lanması halinde kontrgerillanın
TBMM'ye getirilmesi yöntemi
üzerinde durulacağını, bunun
bir genel görüşme, Meclis araş-
tırması, soruşturması ya da bil-
gi verme biçiminde olabileceği-
ni ifade etti.
Ferit tlsever, dun duzenlediğı
bir basın toplantısında, kendisi-
nin de 1972 yılında Ziverbey
Koşku'nde kontrgerilla tarafın-
dan sorgulandığını soyledi. "Ba-
na yapılan işkenceleri yönelen.
dönemin tstanbul kontrgerilla-
sının kilit isimlerinden General
Memduh l nluturk idi" diyen tl-
sever, kontrgerillanın "12 Mart
ve 12 Eylül darbelerini de ör-
gütlediğini" iddıa etti.
1 Mayıs 1977 olaylarının da
"kontrgerilla tarafından
gerçekleştirildiğini" ileri suren
Îlsever şunlan söyledi:
"1 Mayıs 1977'de halkın üze-
rine ateş açan kontrgerillacılar-
dan bir ismi açıklıyorum: O za-
manriitbe<iibinbaşı olan piya-
de subayı Alaattin Sezginkurt.
Ozel Harp Dairesi subayları ise
şunlar: ÖHD Kurmay Başkanı
Ismail Hakkı Özkan, Hava Pi-
lot Albay Mehmet Inal, Özel
Biriik Komutanı Sadettin Peh-
livan, Si>asi Dersler Ögretmeni
Yüzbaşı Davut Homris, Tahrip
ve Sabotaj Uzmanı Pivade Bin-
başı Hilmi Balioğlu. Istihbarat
Subayı YUzbaşı Ercüment Okçu
ve İstihbaral Daire Başkanı Bin-
başı Rıfat Ateş."