25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CUMHURÎYET/14 PIŞ HABERLER 9 EKİM 1990 KÖRFEZ KRIZİ...KÖRFEZ KR İZİ... KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRÎZt.». KÖI LtBYA Kaddafi: Irak, Kuveyften çekilmeliLibya lideri, "Irak çekildikten sonra yabancı birlikler Körfez'de kalmaya devam ederse o zaman onlara karşı mücadele etmek hakkımız doğar" dedi. Irak, Kuveyt Havaalanı'nı sivil hava trafiğine kapattı. Ingiltere, Avustralya ve ABD gemileri bir Irak yük gemisine uyarı ateşi açtılar. mesinden sonra yabancı kuvvetler Kör- fez'de kalmaya devam ederlerse o zaman Araplann onlara karşı mücadele etmek- ten başka seçenekleri kalmaz. Buna hak- kımız olur. Çünkü yabancuann Körfez'- de kalmaya devam etmeleri bir emperya- list eylem anlamı taşır" dedi. Kaddafı, Irak'ın çekilmesinden sonra Kuveyt'in petrol üretimini arttırıp fîyat- ları düşürmesinden ötürü uğradığı zarar- Dış Haberler Servisi — Libya li- deri Muammer Kaddafi, Irak'ın Kuveyt'ten çekil- mesi gerektiğini söyledi. Ajanslann haberlerine göre Kaddafi, Libya Halk Kongresi'nde (Libya Parlamentosu) yaptığı konuşma- da "Körfez bunalımının çöziilebilmesi için tek yol vardır. Irak, Kuveyt'ten çekil- melidir. Ancak Irak'ın Kuveyt'ten çekil- lann tazmin edilmesi gerektiğini söyledi. Kaddafi ayrıca Mısır lideri Hiisnö Mü- barek'le Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad'm da Irak, Kuveyt'ten çekildikten sonra Körfez'de yabancı birliklerin kal- masını istemediklerini kendisine söyledik- lerini belirtti. Kaddafi şöyle dedi: "Hüs- ntt Mübarek ve Hafız Esad, bana Irak'- ın Kuveyt'ten çekilmesinden sonra yaban- cı birliklerin Körfez'de kalmalanm iste- mediklerini söyiediler. Suudi yetkilileri de Irak'ın çekilmesinden sonra Amerikaüla- nn ülkeyi terk etmesini isteyeceklerini söyiediler." AA'nın haberine göre FKÖ lideri Ya- ser Arafat, Körfez krizinin çözümü için Irak lideri Saddam Hüseyin'in önerileri çerçevesinde bir Arap barış önerisinin for- müle edilmekte olduğunu söyledi. Ürdün Krab Hüseyin ile önceki gün bir görüşme yapan Yaser Arafat, Amman 1 dan aynlmadan önce düzenlediği basın toplantısında önerinin Körfez krizinin çö- zümü için Ortadoğu'daki bütun sorunla- nn çözümü arasında bağlantı kurması ge- rektiğini belirtti. Yaser Arafat, "Eğer gerek olursa da- ha sonraki aşamalarda bir Arap ya da uluslararası banş gucii Körfez'e konuşlan- dırılabilir. Bir Arap çözümü bölgeyi bir felaketten kurtaracak tek pratik çözüm- dur" diye konuştu. Saddam Hüseyin'in önerisinin, Filistin sorununun çözülmesi gerekliliği konu- sunda uluslararası bir göruşbirliği yarat- tığını kaydeden Arafat, "Körfez krizi ile Ortadoğu'daki bütiin sorunlar arasında baglantı kurmak şimdi mıimkun oluyor. Başka tiırlü düşünenler Ortadoğu prob- leminin çözümü için kendi önerilerini or- taya koysunlar" dedi. Saddam Hüseyinj Kuveyt'in işgalinden 10 gün sonra Israil'in Gazze ve Batı Şeri- a'dan çekilmesinin görüşülmesi şartıyla Kuveyt'ten çekilmeleri konusunu masa- ya getirmeye hazır olduğunu söylemişti. tran Cumhurbaşkanı Ali Ekber Haşi- mi Rafsancani, Le Monde gazetesine ver- diği demeçte, banş için Kuveyt'ten bir karış toprağın bile verilmesine karşı ol- duğunu söyledi. Rafsancani, Kuveyt'in Irak tarafından yönetimden uzaklaştın- lan liderlerinin, aralannda Bubiyan adası da dahil en küçük toprak tavizinde bu- lunmamaJarı konusunda uyarıldıklannı kaydetti. Irak'ın denizle daha fazla bağlanü kur- ması amacıyla, Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in öne sürdüğü talepler arasın- da Bubiyan adasının Irak'a verilmesi bu- lunuyor. "Eğer sorunun çöziimlenmesi amacıy- la Bubiyan adasmı Iraklılara verirseniz, kesinlikle buna karşı çıkacağız, hatta mevcut sınırlardaki en küçük değişikli- ğe bile karşı çıkanz" diyen Rafsancani, "Kuveyt bu yolda gider ve Bubiyan'ı Saddam'a verirse, bunu durdurmak için elimizden gelen her türlii çabayı harcanz" şeklinde konuştu. Öte yandan içinde 8 asker bulunan Amerikan donanmasına ait iki helikop- terin, dün sabah erken saatlerde Umman Körfezi'nde kaybolduğu bildirildi. ABD Hava Kuvvetleri'ne ait iki jet uçağı da dün eğitim uçuşu sırasında çar- pışarak Suudi Arabistan'ın guneyinde düşmesi üzerine iki pilot öldü. Umman açıklarmda dün aynca 3.662 tonluk Tadmur adh ikinci bir Irak gemi- sinin Körfez'deki Ingiliz ve ABD gemi- leri tarafından durdurulup arandığı bil- dirildi. İngiltere Savunma Bakanhğı ta- rafından yapılan açıklamada Tadmur'- da BM'nin Irak'a karşı ekonomik am- bargo kararını ihlal eden mal bulundu- ğu kaydedildi. ABD, İngiltere ve Avust- ralya gemileri daha önce de Umman açıklarında El Wasitti adh Irak gemisini durdurarak aramışlardı. Irak ise bu ey- lemleri "deniz korsanlannın tacizi" ola- rak niteledi. ANKARA AKKUM'a umutlu bakışAKKUM görüşmeleri 19-21 kasımda Paris'te sonuçlandırılacak. Buna göre Türkiye'nin, anlaşmanın uygulama alanındaki tank ve toplarının yaklaşık yüzde 10'luk bölümünü imha etmesi bekleniyor. Dışişleri Bakanhğı yetkilileri, Türkiye'nin anlaşmadan en büyük yarar görecek ülke olduğunu düşünüyor. YASEMÎN ÇONGAR ANKARA — Doğu-Batı ilişkilerinde- ki yumuşamanın en somut sonuçlanndan biri olan konvansiyonel kuvvet indirimi, Türkiye'nin istem ve beklentileri doğrul- tusunda gerçekleşecek. İki yıldan beri Vi- yana'da devam eden Avrupa Konvansiyo- nel Kuvvet Müzakereleri (AKKUM), 19-21 kasım günlerinde Paris'te imzala- nacak bir anlaşmayla sonuçlandırılacak ve bu anlaşma çerçevesinde Türkiye, ta- rihinde ilk kez silah indirimine gidecek. Saldırı amaçh beş silah kategorisindeki tavan rakamlanrun bu hafta içinde yapı- lan yoğun çalışmalarla netleştirilmesi beklenirken gelinen noktada Türkiye'nin, anlaşmanın uygulama alanındaki tank ve toplanndan yaklaşık yüzde 10'luk bölü- münü imha etmesi tahmin ediliyor. Dışişleri BakanlığYrun savunma konu- lanndan sorumlu üst düzey bir sctiörisr, AKKUM sürecinin başında dayulan kay- gıların birer birer giderildiğini belirterek "Bu aşamada, anlaşmanın olası içeriğin- den büyük ölçüde tatmin olduğumuz söy- lenebilir. Hatta anlaşmadan en büyük ya- ran Türkiye bekliyor diyebilirim" dedi. Aynı yetkili, Türkiye'nin "kanat ülkesi ol- maktan kaynaklanan ve Körfez krizinin başgöstermesiyle daha da artan, ancak artık gündemde olmayan kaygılan" ko- nusunda şu noktalara dikkat çekti: 1. Merkez-kanat ayrımı: Başlangıçta Türkiye, AKKUM'u biraz duraksamay- la karşılamıştı. Indirimlerin merkezi Av- rupa'daki kuvvet konsantrasyonunu azaltma amacı taşıdığı, kanat ülkelerin güvenliği açısından yeterli güvenceyi ge- tirmeyeceği duşünülmüştü. Ancak bu iki yıl içinde SSCB'nin Avrupa'dan kuvvet çekmeye başlaması, Almanya'lann hızla birleşmesi, Amerikan, Ingiliz askerlerinin çekilmesinin gündeme gelmesi merkezi Avrupa'daki gerilimi kendiliğinden azalt- tı. Tehlikeye daha açık, takviye güçlerin gelmesi için daha çok zaman gerektiren ve Sovyetler Birliği'ne en yakın olan ka- nat bölgelerinin güvenliği öne çıktı. Si- yasi ve askeri açıdan Türkiye'nin beklen- tileri ve durıımu önem kazandı. 2. Modernizasyon: Türkiye, süahlı kuv- vetlerini modernize etme projelerinin AK- KUM'dan olumsuz yönde etkilenmesini istemiyordu. Silah kategorilerindeki indi- rim miktarlarının kesinleşmesi sonrasın- da Türkiye'ye yapılacak ittifak içi trans- ferler bu modernizasyon gereksinimini bir ölçüde karşılayacak. öte yandan Türkiye, halen 1500 olan zırhh araç sayı- sını arttıracak. FMC ile yapılan üretim programının devamının kabul ettirilme- si sonrasuıda, Türkiye'nin elinde bulunan bazı zırhh araçlan imha etmesi, ancak ye- ni program çerçevesinde 1700 zırhh araç üreterek yaklaşık 3 bin dolayında bir ra- kama ulaşması bekleniyor. 3. Ucaklan NATO içinde ucaklann da AKKUM kapsamma alınmasını savunan tek ülke Türkiye idi. Ancak bu görüşün- de yalnız kalması sonucu, uçakların in- dirim dışı tutulmasına "istemeden evet" demişti. Geçen yıl ABD'nin de uçaklar konusunda tavnnı değiştirmesi sonrasın- da, NATO ve Varşova Paktı arasında bu alanda da indirime gidilmesi konusunda ilke birliği sağlandı. Sayılar henüz kesin- leşmese bile Türkiye, Sovyet uçak gücün- den doğan kaygılannın bu ilke birliği çer- çevesinde zamanla giderileceğinden emin. 4. Denetleme: AKKUM, Aüantik'tcn Uıaliar'a kadar olan alanda ve beş ait bölgede, beş saldırı silahı kategorisinde sayısaJ eşitlik sağlayarak geniş çaplı sal- dırı olasıhğıru büyük ölçüde ortadan kal- dıracak. Ancak Türkiye, anlaşmanın ge- tireceği siyasi şeffaflık, öngörülebilirlik (Predictability) ve güven unsurlanna bü- yük önem yüklüyor. Sovyetler Birliği'nin güçlerinin de denetlenebilecek olması, önemli bir avantaj olarak değerlendirili- yor. SÜREKLİ SÜRGÜN — Körfez'deki kamplarda >asa>an multecilerin sorunlan tükenmiyor, sürekli göçebe durumundaki aileler bir kamptan diğerine eşyalan ile sürttklenip duruyorlar. (Fotograf: AP) AVRUPA MÜTTEFtKKUVVETLERİBAŞKOMUTANIORG. GALVIN: Dahaküçük ve hareketli bir NATOOrg. John R. Galvin, gelecekteki NATO stratejisinde nükleer desteğin varhğını sürdüreceğini bildirdi. Galvin, NATO'nun hedefinin yine bütün NATO topraklannı savunmak olacağını söyledi. SİNAN GÖKÇEN NATO Avrupa Müttefık Kuvvetleri Başkomutanı Orgeneral John R. Galvin, geleceğin NATO'sunun 'nispeten daha küçük bir güç' olacağını söyledi. Galvin, bu durumda NATO'nun daha yüksek bir hareket kabiliyeti sağlayacak şekilde ye- ni bir yapılaşmaya gideceğini belirterek "Böyle olmak zorundayu. Zira biz daha küçük bir güç oluştururken cofrafyaay- nı kalacaktır" dedi. Komutan Galvin, NATO'nun planlı tatbikatlarından "Kararlılık Gösteri- â-90"a katılmak için önceki gün Türki- ye[ye geldi. Galvin dün de Harp Akade- mileri Komutanlığı'nda bir konferans ve- rerek değişen dünyada NATO'nun gele- ceği konusundaki görüşlerini açıkladı. "Biz şimdi buz tabakasının çok ince ol- duğu uki soguk savaş döneminin dışındayız" diye konuşan Org. Galvin, "Bu yeni durumda banşı nasd muhafa- za edebiliriz ve koruyabiliriz" diye sora- rak şu yanıtı verdi: "Bu soruyu cevaplandırmak üzere bir dizi toplantılar yapılacaktır. Bu toplan- tıların bazılan şu anda NATO'da cereyan etmektedir. Buna vermek istediğim basit bir cevap vardır. Barışı, Avrupa ve Kuzey Atlantik bünyesindeki dayanışma ile ko- ruyacağımızı düşiınüyorum. Banşı, eski muhasımlanmızla giderek artan iletişim ve etkileşim ile koruyacağız. Halen bir or- ganizasyona, gerçekte bir dizi organizas- yona ihtiyacımız vardır. Yeni bir yakla- şunla bakacagımız bir NATO'ya ihüya- cımız vardır." Yeni oluşan dünyada NATO'nun henüz bir stratejisi olmadığını söyleyen Galvin, bu olmadığı için de bir hareket konsep- tinin oluşmadığmı, kuvvet yapısının oluş- turuhnadığını, altyapı ve idame masraf- larını belirleyemediklerini kaydederek "Biz kendimizi bir akıntıya kaptırmışız. Yılın bu anmda kuvvet hedefleri. sorum- lulukian ve yükümlülükleri pa>laşma seklimiz ve ittifakımızın tavizleri üzerin- de görüşmekteyiz" dedi. Başkomutanı Org. John Galvin, NA- TO'nun geleceğine ilişkin sözlerini şöyle bağladı: "Hedefımiz NATO toprak- lannı savunmak olacaktır. Fakat daha önceki güçlü konvansiyonel kuvvet göriı- şü yerine, yuksek nükleer eşikli, nispeten küçük aktif kuvvetle savunacağız. Çün- kü bu kuvvet hareket kabiliyeti ve yer de- giştirme açısından daha iyi bir hazırlık derecesine sahip olacaktır. Yapmamız ge- reken şey. müstakil bölümler halinde gö- rev yapabilecek kuvvet oluşturmaktır. Kuvvet oluşumunu, basit bir seferbirtige yönelik olmaktan zij'ade buhran yoneti- mine de cevap verecek tarzda gerçekleş- tirmeliyiz. Hedef buhranın kontrolü ol- malıdır. Şayei barışı koruyamazsak ve buhran >önetiminde başansız olursak, sa- vaş kaçınılmaz olacaktır" TARIKAZİZ Rehineler için koşulNEW YORK (AA) — Irak Dışişleri Bakanı Tank Aziz, ABD Başkanı Geor- ge Bush'un Irak'a saldırmayacağına da- ir söz vermesi halinde lrak ile işgal altın- daki Kuveyt'te tutulan Batıhların ayrıl- malarına izin verileceğini söyledi. Tank Aziz, dün Amerikan CNN tele- vizyonuna verdiği demeçte Beyaz Saray'- ın Irak'a saldırmayacağına dair söz ver- mesi halinde de 2 ağustos tarihinde işgal ettikleri Kuveyt'ten çekilmeyeceklerini kaydetti. Aziz, "Bush Irak'a saldırmayacağına dair söz verirse o zaman sorun kalmaz. Buradaki yabancılar rahaıça aynlabilir" dedi. Körfez'deki yabancı askerlerin varlığı- na değinen Aziz, ülkesinin Suudi Arabis- tan'ı işgal etmeye niyeti olmadığını be- lirterek "Biz bütün bölgede barışı sağla- mak istiyoruz. Eğer ABD'nin Irak'a sal- dırma niyeti yoksa bunu açıkça so>lesin" diye konuştu. BAĞDAT Irak'tan yeni süper silahDış Haberler Spr . - Irak'ın yüksek düzeyde patlayıcı y^.a tip bir silah uret- tiği ileri sürüldü. International Herald Tribune gazetesinin ABD Savunma Ba- kanlığı'na (Pentagon) dayandırdığı habe- rinde bu silahın, kuçuk bir nükleer bom- banın patlamasına benzer bir etki yarat- tığı beürtüiyor. Bu bilginin ABD'nin elin- de karşı savunma sağlayacak bir silah bu- lunmaması nedeniyle kaygı yarattığı bil- dirildi. Irak'ın yeni silahını Körfez böl- gesinde bulunan Amerikan askerlerine karşı kullanabileceğinden korkuluyor. Şimdiye kadar Irak'ın bu tür bir silah ge- liştirdiği yolunda çıkan haberlerde, bir Al- man silah sanayii şirketinin bomba üre- timinde kullanılacak know-how'u Bağ- dat'a sattığı ileri sürülüyordu. Gazetenin haberine göre Pentagon yet- kilileri, Irak'ın hava üslerine, petrol ku- yularına ve piyade büiiklerine karşı öze- likle etkili olan süper bir silah geliştirdi- ğini açıkladı. Bu silaha karşı savunma • sağlayacak herhangi bir silaha ABD'nin sahip olmadığı, bu nedenle Körfez böl- gesinde bulunan Amerikan askerlerine karşı kullanılmasından endişe duyuldu- ğu kaydediliyor. Irak'ın elinde olduğu ileri sürülen ye- ni tip silahın iki patlayıcıdan oluşan bir gaz bombası olduğu belirtiliyor. Bomba, bir alanı gazla doldurduktan sonra kib- rit cakıp ateşlenmesi ilkesine göre üretil- di. Buna göre, bomba ya da füze başhğı gazla, genellikle propan ya da etilen oxid gazı ile dolduruluyor. İlk patlama sonu- cu gaz havaya kanşıyor. Daha sonra ge- cikmeli olarak ortaya çıkan patlamada ise hava ile gazın karışımı, dev bir mantar bulutu ile şok dalgası yaratıyor. ONUK YAZAR Türkiye'nin Ortadoğu'ya hiçbir borcu yok— 4 — MEHMET DÜLGER Doğru Yol Partisi Genel Başkan Yardımcısı Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanü dev- letinin boy hedefi olmasınm en önemli se- bebi, sömurgecilikle geçinen ülkelerin Or- tadoğu'da mevcut önemli bir kaynağı ele geçirme niyetleriydi. Osmarüı devleti çö- zülürken, sadece Arap nüfusun üzerinde yaşadığı topraklann değil Türkiye'ye bi- tişik ve üzerinde Türk nüfusun yaşadığı petrol kaynaklarımn da Türk smırlan dı- şında tutulmasına itina edilmiştir. Bakü, Rusya'nın imtiyaz alanına terk edilirken esasen Misak-ı Milli sınırlan içinde yer alan Musul ve Kerkük de Ingilizlerin Cemiyet-i Akvam'da yaptıklan bir ma- nevra ile Irak'a bağlanmıştır. Altında kay- nak bulunan Türk topraklannın da diğer yeni ülkelerinki gibi zayıf krallıklar yo- luyla daha iyi istismar edilebileceği dü- şünülmüştür. Buralann Türk halkı yıllar- ca zulme uğramış, vatanlanndan sürül- müşlerdir. Böylece Türkiye, Birinci Dünya Sava- şı'ndan bir çeşit petrol ambargosu ile çık- mıştır. Fakirliğe mahkûm edilmek isten- miştir. Türklere ait ve Türkiye'ye ait ol- ması gereken kaynaklara büyük meblağ- lar ödenerek bugünlere gelinmiştir. Yakın geçmişte yaşanmış bu olaylann hatıralan acıdır. Araya nifak sokmak su- retiyle kandmlan birkaç gafilin yardımı ile Müslümam Müslümana kırdırma uy- gulaması o günlerden kalmadır. Sözde "bağımsızlık" elde eden bütün Ortado- ğulu iktidar sahipleri, bir yandan ülkele- rinin kaynaklannı veünimetlerine peşkeş çekerken, bir yandan da yerlerini sağla- ma almak için Türkiye aleyhtarlığı için- de olmuşlardır. Islam dünyasuıda milli devletlerin do- ğup gelişmelerine değil Islam dünyasın- da dağırukhğın ve gerilemenin hâkim ol- masına sebep olmuşlardu. Bu yüzden Osmanlı devletinin tereke- sinden çıkmış bu devletlerin yönetimle- rine Türkiye'nin ödenecek hiçbir borcu bulunmamaktadır. Yine de Türkiye, "za- rann neresinden dönülse kârdır" düşün- cesi ile "Yurtta sulh, cihanda sulh" ilke- sine sanlmış, ne yurtiçinde düşmanhk hislerini besleyecek bir siyaset içinde ol- muş, ne de bu yönetimlerin içine düştük- leri türlü küçüklüklerle muhatap olmayı kabul etmiştir. Bütün bu kısıtlamalara rağmen Türki ye, bu kaynak zengini ülkelere oranla da- ha ileri bir siyasi, sosyal ve iktisadi geliş- meye sahip olabilmiştir. Bunun çeşitli milli ve tarihi sebepleri vardır. Şayet ara- daki askeri darbeler olmasa idi, bu geliş- me çizgisinin çok daha ileri bir noktasın- da bulunabüeceğimiz inkâr edilemez bir gerçektir. Darbeleri takip eden dönemler- de sebep olunan durgunluklann ve ko- pukluklann aşılması, zaman kaybedilme- sine yol açmıştır. lis'te yuzde 65 sandalyeye oturan bu ık- tidar, yine kendi grup toplantısından bu yolla bir cumhurbaşkanı çıkarmıştır. Cumhurbaşkanı, Türkiye'nin idare düze- nine uymayan bir şekilde anayasa, Mec- lis ve hükümeti asarak Türkiye adına in- di kararlarla hareket etmektedir. Dünya tarihi göstermektedir ki iktidara Sözde 'bağımsızlık' elde eden bütün Ortadoğulu iktidar sahipleri, bir yandan ülkelerinin kaynaklannı velinimetlerine peşkeş çekerken, bir yandan da yerlerini sağlama almak için Türkiye aleyhtarlığı içinde olmuşlardır. Islam dünyasında milli devletlerin doğup gelişmelerine değil, İslam dünyasında dağınıklığm ve gerilemenin hâkim olmasma sebep olmuşlardır. Bu yüzden Osmanlı devletinin terekesinden çıkmış bu devletlerin yönetimlerine Türkiye'nin ödenecek hiçbir borcu bulunmamaktadır. Türkiye'nin bugunkü Körfez bunalımı ile yine böyle bir askeri darbenin planla- ması sonucu ortaya çıkmış bir iktidar yö- netiminde karşüaşmış olması büyük ta- lihsizliktir. Dört yılda 11 kere Seçim Ka- nunu'nu değiştirerek, garip uygulamalar yapmak suretiyle iktidarı ancak elinde tu- tan, halkın yüzde 21 oyuna karşılık Mec- haksız yo1larla sahip olanlar, unu elde tutmak için^ıer türlü yola başvurma, hat- ta şantaj yapma eğilimindedirler. Türki- ye 26 Mart 1989 mahalli seçimlerinden sonra sonu belirsiz bir yoldadır. Vatan- daşın bu iktidarı desteklemeyeceği orta- ya çıkmıştır. Bu sırada Batı ülkelerinden bazılan, Türkiye'nin Batı'nın Ortadoğu'daki aya- ğı olma rolünü yüklenmesi görüşlerini tekrar gündeme getirmektedirler. Türki- ye kendi halkına ait bu petrole yıllardır para ödeyerek ve kendisine sadaka gibi öngörülmüş yüzde 5 payı da henüz ala- mamış olarak yaşamaya çalışmıştır. Ay- nı kaynakları fütursuzca ucuz fiyatlar ödeyerek istismar etmiş bu ulkeler ise ar- tık bir aracı kullanmayı düşunmekte ve menfaatlerinin korunması görevini de bu kaynakları elinden aldıklan ülkeye, yani Türkiye'ye yıkmak istemektedirler. Bunu sağlayabümek için çeşitli vaatler dolaştır- maktadırlar. Bütün bir cumhuriyet tarihi boyunca uğraşarak Türkiye'nin elde ettiği yer, ne bir ayak yeri, ne bir sıçrama tahtası ol- ma mevkiidir. Türkiye, Ortadoğu ve Ba- tı arasında bir köprü olmuştur. Bu duru- mumuzun farkında olarak hareket edil- mesini beklemek her Türk vatandaşının hakkıdır. Bu yerin kapalı kapılar ardın- da pazarlık malzemesi yapılması, Türk ordusunun itibarı ve Türk halkının feda- kârlığı üzerinden ikbal sağlanmaya çalı- şıtması hususlannda her Türk çok duyar- lıdır. İktidar ise böyle hareket etmekle, halk dışına kayma sürecini hızlandırmış olduğunun farkında değildir. Türkiye'nin çok yakın geçmişinde bu tür talep ve vaatlere kanmanın faturası- nı çok yüksek ödediği hatırlardadır: 1980'lerin başında ABD, Yunanistan- ın NATO'ya geri dönüşü için Türkiye'ye talep, telkin ve vaatlerde bulunmuştu. O sıradaki Devlet Başkanı Kenan Evren ise "Rogers Planı" hikâyesine kanarak veya kanmış görünerek bunu kabul etmişti. Yunanistan NATO'ya alelacele döndü ve AT'ye alındı. Türkiye'ye engel olarak kar- şısına dikildi. Vaat sahipleri derhal ku- laklarının üstüne yattılar. Kenan Evren ise "O zaman böyle tak- dir ettim" demekle yetindi. Tek kişi ida- resinin açtığı böyle büyük bir zarar so- nucu Türkiye eline geçen en büyük kozu kaybetmiş oldu. Karşılığında alacağını umduklarını almaktan sessizce vazgeçti. Türkiye'nin bu yollarla bugün tekrar at- latılmaya ne tahammülü ne de niyeti var- dır. Gerçekleri söyleyenlere bunları söylet- memenin her çeşit yolunun aranacağımn farkında olarak demokrasiyi ve demok- rasinin imkânları ile milletin hukukunu müdafaa etmeye devam etmeliyiz. Devam etmeliyiz ki "Türkiye'de demokrasi vardır" diyenler bunun derecesini göster- me fırsatı bulsunlar. Yarın: Batı'nın blrllgl
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear