Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet
Sahıbı Cumhunyeı Matbaacılık ve Gazetecıhk Turk Anomm Şırketı adına
NıdK Nati 0 Ccnel Yayın Muduru Hısan Cem.l. Ml)«s«e Muduru
EJDIOC litkhgil. Yaa Işlerı Muduru Ok»} Gootnsin, % Haber Mcrkezı
Muduru YıifM B*?er, Sayfa Duzem Yöneunem Alî Anr 0 Temsıkıier
ANKARA Ahmrt Tu. İZMİR Hikn»M ÇMı«k«y«. ADAN A Çrtiaı Yi£e*oflıı
!, Polınka CHal h f l ı ı n Du Hatetler Lfiaa •••». Ekonomı C«fb Taıtaa. 1> Sradıka- Şakıu b m o . Kutur CriaJ LBeı, İHanbui
Habericrı Kcfltal KjK«k. E|ıE:m Ceacay ^aytaa. Haber Arastırma limct M u ı . Irtın Habcrlrrı Ncc4rt D^M. Spor Danıpnanı
IMaUudır taulaua. Dızr YazıUr h m ^»lq».>«. M*»ırma ;•*•• «*•). DıucHınc «llılllı taan 0 KoocduuH» U « konlu.
0 Viah l>kr LraJ tsfc»! 0 Muhasrbc Balr*< V«« £ Bmçc Ptanlama Sofl O ı f f beKt»" 0 Reklam Vşc bn> £ Ek
teunlar Hıfeı U;ol 0 Idarc Huryu L m 0 lS
lonw OMef ÇHik 0 Bll|i >i>cxı >•» l««l # Pmoral Snp
OkU> <klal M o ln<. H m
lıaaL HduM <,«ıakn>. Ok»
Ali !••
Basan vt Yayen. Cumhtmyet Macbaacılık veCazcucıük TAÇ Türk Oçajı Cad 39/41
J43M Isı PK 246 Igar.oul Td 512 05 05 120 hat), Tdo 22246 F u (II 526 60 72 0
Butvtar Aakan: Zıyı Gokalp BK lnkılap S. No: 19 4. Td 133 II 41-47. Tefe». 42344, Fu. (4) 13]
C< 65 0 hadr H Zıy. Blv U!2 S 2/3, Td' 13 12 » . Teka 52335), F u (31) I» 33 (0
InOnü Cad 119 S. No 1 Kaı I. Ttl I» >7 52 (4 haıj, Tefct «155, f«L (71) 1» 25 II
TAKVİM: 8 EKIM 1990 Imsak: 4.36 Güneş: 6.00 öğle: 11.57 Ikindi: 15.08 Akşam: 17.43 Yatsı: 19.02
Üaşamboyu
86 bin kez
opıışuyoruzSeyecen, tutkulu, ateşli, süratli, sesli... Münihli
Psikolog Dr. Ripp'in araştırmasına göre, insan
yaşamı boyunca bazen baştan çıkarmak için,
bazen sevincini belli etmek için öpüşüyor.
Dış Haberter Servisi — Çok
çeşitli varyasyonları var: Seve-
cen ve tutkulu, biçimsel ve ateş-
li, süratli ve de sesli: öpüşmek.
Ancak kısa bir süre öncesine
kadar bilim adamları öpüşme-
nin artık demode olduğunu dü-
şünerek "2010 yılında insanlar
öpüşmeden tümiiyle vazgeçmiş
olacak" diye yonım yapmışlar-
dı. Oysa konuyla Ugili son araş-
tırmalar oldukça umut verici.
Her zaman olduğundan daha
çok öpüşülflyor. Sevgi dolu ve
de şehvetli, ustelik de her yaş-
ta.
Alman haftalık 'Quick' der-
gisinde yayımlanan habere gö-
re Münih'te yapılan ve yaşları
16 ile 61 arasında toplam 2200
erkek ve kadını kapsayan bir
araştırmadan şu sonuca vanl-
dı: 1988 yılı ile kıyasla daha
sık öpüşülüyor Ve öpücükler
yalnızca dudaklara yapışıp kal-
mayıp daha aşağılara iniyor.
Dudaktan başlayarak yanakla-
ra, göğüslere ve koltuk altlann-
dan en mahrem bölgelere dek
uzanıyor. tngiliz davranış
bilimcisi Desmond Morris ko-
nuyla ilgili görüşlerini şöyle düe
getiriyor: "Öpiişmenin kökeni
annenin davranışından kay-
naklanıyor. Anne. çocuğu ye-
mek yemeye alıştırma siireci
içinde, ona önceden çiğnenmiş
ylyecekler veriyor. Tıpkı gö-
ğusten eramek gibi bu agızdan-
ağıza ilişki de çocuğu huzurlu
küıyor ve kendini guvencede
hissetmesine yol açıyor".
Biyolojik olarak bakıldığın-
da ise öpüşme dudak, dil, ağız
ve yüzdeki bir dizi kasın işbir-
liği sonucu ortaya çıkıyor. Üs-
telik öpüşen kişi, tiroit gudde-
sinin faaliyetini hızlandırıyor,
nazbın 75'ten 150'ye çıkması-
na yol açıyor.
Münihli psikolog Dr. Gisela
Ripp'in yaptığı araştırmaya gö-
re insan, istatistiki olarak ba-
kıldığında, yaşamı boyunca 86
bin kez öpüşüyor. öpüşerek
kâh sevincini dile getiriyor kâh
baştan çıkarmayı hedefliyor,
bazen âdet gereği, bazen dost-
luğun bir ifadesi olarak öpü-
yor. Kimi zaman da bir skan-
daJ yaratmak için...
22yıl Derleme Müdürlüğü'nde bulunan TürkerAcaroğlu,şimdiaraştırma ve incelemeyapıyor
Kitaplar içinde bir ömür"Batı'da 10 bin
nüfuslu her yere bir
kitaplık kuruluyor.
Türkiye'de 5.600
kitaplık açıldığı
zaman Batı ölçülerine
ulaşmış olacağızî'
ALPAY KABACALI
Istanbul Valiliği'nin karşısın-
da, okullar açılır açılmaz önün-
de öğrenci ve veh kuyrukları
oluşan, yılın öteki aylarında pek
kimselerin uğramadığı küçük
bir yapı var: Milli Eğitim Ba-
kanbğı Yayınlan satış yeri. Şim-
dilerde üst katı karşıdan epey
bakımsız görünen bu iki katlı
taş binayı 1770'lerde Tersane
Emini Hacı Yusuf Efendi yap-
tırmış, mahalle mektebi oiarak.
Aynı yerde 1914'te Medresetü'l-
Hattatîn açılmış. Hattatlar
Medresesi...
Güzel Yazı Fakültesi ya da
Üniversitesi de diyebiliriz.
1934'te Basma Yazı ve Resimle-
ri Derleme Yasası çıkmca, burası
Derleme Mudürlüğü olmuş.
tşte burada tam yirmi iki yıl
müdürlük yaptı Türker Acarog-
lu. 1952'den 1974'e, emekli ola-
na kadar...
Kitaplarla iç içe yaşadı, kitap-
lann yaşamı onun da yaşamı ol-
du... Radyoda, gazetelerde yeni
kitapları tanıttı, kendisi de ki-
taplar yazdı, araştırmalar yaptı,
kaynakçalar hazırladı... Bu,
uzun uzun anlatılınca herkesin
ilgi duyacağı türden bir yaşam
serüveni değil belki... Emekliye
aynldıktan sonraki, yine araştır-
malarla sürüp gelen yılları da...
1952'den önceki yaşamı ise
gerçekten ilginç:
Babası Birinci Dünya Sava-
şı'nda, Türk-B'ulgar ordusunun
Romanya'ya karşı giriştiği mu-
harebede şehit düşüyor. Turker
Acaroğlu, o zamanki adıyla
PORTRE M.TÜRKER ACAROĞLU
Kütüphanecilik Uzmanı
ACAROĞLU — Turkije'de arajtırmacılık,
"nankör" bir çaba.
1915'te Razgrad'da (Bulgaristan)doğdu.
1930'da Türkiye'ye geldi. Adana öğretmen
Okulu'nu (1937), Gazi Eğitim Enstitüsü
Edebiyat Bölümü'nü (1940) bitirdi. Erzurum,
Ağrı, Sarıkamış'ta ve uzunca bir süre de
Ankara Cebeci'de 4. Ortaokul'da öğretmenlik
yaptı. Milli Kütüphane'nin kuruluşu sırasında
uzman sıfatıyla çalıştıktan sonra iki yıl
Fransa'da dokümantasyon - kütüphanecilik
öğrenimi gördü (1950-52). Türkiye'ye dönünce
Derleme Müdürlüğü'ne atandı, emekliye
aynlana kadar yirmi iki yıl bu görevde kaldı.
Çeviriler, antolojiler, öğretime yarduncı
kitaplar (Şair ve Yazarlann Hayatları ve
Eserieri, 1963; En Ünlfi Dün>^ Yazarian,
1988; Dünya Atasözleri, 1989), kaynakçalar,
araştırmalar (Bulgaristan'da Tiirkçe Yer
Adlan Kılavuzu, 1988; Bulgaristan'da Türk
Gazeteciliği, 1990) yayımladı. Uzun yıllar
radyoda ve gazetelerde kitap tanıtımları yaptı;
bunlardan yüz kadarını Edebi Eseıier
Sözlüğü'nde (1965) topladı.
Mehmet, daha kırk günlük. Bir
fotoğraf bile kalmamış babasın-
dan... Bulgaristan'da, Delior-
man'ın merkezi Razgrad'daki
Türk azınlık okullannda ilkoku-
lu ve 1930'da rüşdiyeyi (ortao-
kul) bitiriyor. Annesinin sonra-
dan ev lendiği, aydın bir zat olan
Hafız Abdullah, o rüşdiyedey-
ken ölüyor... Sofya'ya gidiyor
bir Bulgar okulunda öğrenimi-
ni sürdürmek için. Yalnızca bir
tanm okulunda öğrenimini sür-
dürme olanağı var; oraya gir-
mek de istemiyor. Türkiye'ye
gelmeyi, Harp Okulu'nu bitirip
subay olmayı duşlemekte...
Razgrad'a geri dönecekken,
hemşerisi Necmettin Delior-
man'a rastlıyor. Sofya'da eski
harflerle haftalık Deliorman ga-
zetesini çıkaran, sonradan Tür-
kiye'ye gelmiş olan bu gazeteci,
"Mehmelçiğim" diyor, "dnl an-
nenin vanına gidip de ne yapa-
caksın. Gel benim gazetemde çı-
rak olarak çalış. Bir yıl sonra se-
ni Türkiye'ye gönderebilirim.
Büyükeiçi arkadaşımdır."
Sofya'da kalıyor. Basımevin-
de yatıp kalkıyor; bir yandan ga-
zetenin postaya verilmesi gibi iş-
lerle uğraşıyor, bir yandan yazı
diziyor...
Necmettin Deliorman elciyle
görüşüyor, elçi Ankara'ya yazı-
yor. O sıralar Ankara, dış Türk-
leri aydın birer öğretmen olarak
yetiştirip ülkelerine geri gönder-
me politikası izlemekte... Gelen
cevapta, askeri okullarda öğre-
nim göremeyeceği, isterse Balı-
kesir Öğretmen Okulu'na yatılı
olarak alınabileceği bildiriliyor.
Geliyor Türkiye'ye... Adına
Türker'i ekliyor... Ûç yıl Balı-
kesir'de, dört yıl Adana Öğret-
men Okulu'nda okuyor.
llk yazılan Balıkesir Halkevi-
nin yayımladığı Kaynak dergi-
sinde çıkıyor. 1946'da Türkiye
Sosyalist Partisi'ni kuracak olan
Esat Adil'le tanışıyor Balıkesir-
de, onun çıkardığı Sayaş gazete-
sine Bulgarcadan çeviriler yapı-
yor. Adana'dayken Varbk dergi-
sine yazılar, çeviriler gönderme-
ye başlıyor.
Erzurum, Hasankale ilçesi,
Balicivan köyü... 1937'de Ada-
na öğretmen Okulu'nu bitirin-
ce cektiği kurada böyle yazıyor.
O, hâlâ Bulgaristan uyruğun-
da... Görev yerine giderken oto-
büste ahbap olduğu yolcular di-
yorlar ki: "Erzurum askeri böl-
gedir. Pasaportunu gosterme,
kimseye de bir şey söyleme. Se-
ni yabancı diye, casus diye yaka-
larlar, başın derde girer." Öyle
yapıyor. Askeri denetim sırasın-
ikisatrançustasıKasparovileKarpov, dünyaşampiyonluğu için bugün New York'ta kapışacaklar
Satrançta ^şah'lık için savaşBirbirine düşman iki
usta satranççı ile "Der
Spiegel" dergisi
Hamburg'da ortaklaşa
bir söyleşi
gerçekleştirdi.
Şampiyonluk unvanını
korumaya çalışacak
Kasparov ile Karpov
dünya şampiyonluğu
için 5. kez
yarışacaklar.
Kiiltür Servisi — Almanya'
da yayımlanan haftalık "Der
Spiegel" dergisi dünyaca ünlü,
birbirine "düşnıan" iki usta sat-
ranççıyı, 27 yaşındaki Gari Kas-
parov ile 39 yaşındaki Anatoli
Karpov'u Hamburg'daki dergi-
ye ortaklaşa bir söyleşi gerçek-
leştirmek için davet etti.
Bu daveti kabul eden iki sat-
ranççı, New York'ta bugün baş-
layan Dunya Satranç Şampiyo-
nası'nda karşı karşıya gelecek-
ler. Şampiyonluk unvanını ko-
rumaya çalışacak olan Kaspa-
rov ile Karpov beşinci kez dün-
ya şampiyonası için bir araya
gelecekler. Bugune dek hiçbir
zaman iki oyuncu unvan karşı-
laşması için bu kadar çok karşı
karşıya gelmedi.
Bu iki Sovyet vatandaşı Mos-
kova'daki ilk dünya şampiyona-
sı karşılaşmasından bu yana bir-
birlerine düşmanlar. İki unvan
karşılaşmasında-1985 Moskova
ve 1986 Londra ve Lenîngrad-
Kasparov kıl payı mucadeleyi
kazandı, Sevilla'daki karşılaşma
ise berabere kaldı. Karpov ve
Kasparov bugune dek 131 oyun
gerçekleştirdiler. Bunlardan
19'unu Kasparov, 17'sini Kar-
pov kazandı, 95 oyun ise bera-
bere sona erdi. Aşağıda "Der
Spiegel" dergisinin Karpov ve
Kasparov ile yaptığı söyleşiden
bazı bölümler sunuyoruz:
— Sayın Karpov, eğer siz bu-
rada Hamburg'da bir restorana
gidip, tüm masalann dolu oldu-
ğunu ve yalnızca Kasparov çif-
tinin oturdugu masada iki boş
koltuk bulunduğunu görseniz
nasıl bir tavır takınırdınız? On-
lann yanına oturur muydunuz,
yoksa restoranı terk mi
ederdiniz?
KARPOV — Günler bo>-un-
ca hiçbir şey yemeden dura-
bilirim.
—O halde biriikte yemek yi-
yip, sohbet etmek için masaya
oturma oiasılıgı bir hayli düşük?
KARPOV — Oldukça duşük.
KASPAROV — Eşittir sıfır.
— Siz, iki şampiyonun bugii-
oe dek hiç olmadığı kadar bir-
birinize duşmansınız. Neden?
KARPOV — Satrançta usta-
lar, özellikle de dünya şampi-
yonları arasındaki ilişkilerin
komplike olduğuna sık sık rast-
lanmıştır. Ama günümüzde sat-
ranç eskiden olduğundan çok
daha popüler. Bu nedenle de
Kasparov ile aramdaki gergin-
131 OYUN — }') yaşındaki Karpov (solda) ile, 27 yaşındaki Kasparov, bugune dek 131 oyun gerçekleştirdiler. Bunlardan 19'unu
Kasparov, 17'sini Karpov kazandı. 95 oyun berabere sona erdi.
Ustalar New York'ta karşı karşıya
GÜRSEL GÖNCÜ
NEW YORK — İki Sovyet büyükusta
Gari Kasparov ile Anatoli Karpov
arasındaki dünya satranç şampiyonluğu
karşılaşması bugün New York'ta
başhyor. 24 oyun üzerinden yapılacak
karşılaşmada dünya şampiyonu
Kasparov, unvanını en büyük rakibi
Karpov karşısında korumaya çalışacak.
Karşılaşmanm ilk 12 oyunu New
York'ta, son 12 oyunu da Fransa'nın
Lyon kentinde oynanacak. Ancak
oyuna Lyon'da devam edilebilmesi için
oyunculardan herhangi birinin 12.5
puana ulaşmamış olması gerekiyor. En
geç 10 kasıma kadar satranç dünyasımn
"sah"mm Kasparov mu, yoksa Karpov
mu olduğu ortaya çıkacak.
Gari Kasparov, karşılaşmadan önce
yaptığı açıklamad?, "Karpov'u o kadar
kötii yeneceğim ki bir daha karşıma
çıkmaya cesaret edemeyecek" dedi. Eski
dunya satranç şampiyonu Karpov ise
karşılaşmaya hazır olduğunu söyledi.
Satranç dünyasındaki genel kanı,
Kasparov'un unvanını koruyacağı
doğrultusunda. Ne var ki çok değişik
tarzlara sahip olan iki büyükustamn
bugüne kadar oynadıklan 120 oyundan
büyük bir bölümü berabere sonuçlandı.
Nitekim Kasparov da bugün şampiyon
olmasını Karpov'u yalnızca iki kere
daha fazla yenmesine borçlu olduğunu
kabul ediyor. En son 3 yıl önce
karşılaşan Karpov ve Kasparov
arasındaki karşılaşmadan ustün çıkacak
oyuncu 1.5 milyon doların da sahibi
olacak.
39 yaşındaki Karpov, Komünist Partisi
üyesi. Aym zamanda Sovyet
Parlamentosu üyesi olan Karpov,
glasnost öncesinin Brejnevli günlerinde
Sovyet gençliğine örnek gösterilmişti.
27 yaşındaki Kasparov ise bütün
açıklamalannda antikomünist olduğunu
vurgulamaya özen gösteriyor. Nitekim
ülkesini yöneten partiye duyduğu nefreti
göstermek için Sovyet bayrağı altında
değil Rusya Federasyonu bayrağı altmda
oynamaya karar verdi.
lik herkesçe biliniyor. Bunun
nedenleri arasında yaşama iliş-
kin farklı bakış açılarımız ve
farklı karakterlerimiz de sayı-
labilir.
KASPAROV — Önceleri
Karpov benim için şampiyonluk
mücadelesindeki kaderin bizi bir
araya getirdiği bir rakipti, ken-
dimi giderek daha mükemmel-
leştirmek için beni zorlayan bir
rakipti. Başlangıçta benim tav-
nraı belirleyen buydu. Ama
sonraları öylesine çok şey oldu
ki, tavnmı değiştirdim. Karpov
ile aramda böylesine bir ilişki-
nin doğmasının en onemli ne-
denlerinin satrançla bir bağlan-
tısı yok. Bunlar Sovyetler Birli-
ği'ndeki çelişki ve karşıthklara
yol açan nedenlerle aynı. Kar-
pov benim için yaşamım boyun-
ca mücadele edeceğim şeyin
sembolü haline geldi.
— New York ve L> on'da bir-
birinize nasıl davranacaksımz?
Turnuva salono dışında yalnız-
ca rastlantı sonucu ya da orga-
nizalörler istediklerinde mi bir
araya gelip hiç konuşmayacak-
sınız? Oyunun başlangıcında ve
sonunda sessizce el sıkışıp bu-
nun dışında yalnızca "berabe-
re", "evet" ve "hayır" sözcük-
lerini mi kullanacaksınız?
KARPOV — Evet, böyle
olacak.
KASPAROV — Alışılagelmiş
düzeni değiştirmek ya da her-
hangi bir şekilde ilişkiye girmek
için bir neden görmüyorum.
— Çok iyi dost olsanız bile
bir sornya yanıtınız mutlaka
farklı olur. Dünya şampiyon-
luğunu kazanma şansınızı nasıl
değeriendiriy orsunuz?
KASPAROV — Unvanımı
koruyacağımdan hiç kuşkum
yok.
— Yani yuzde 100?
KASPAROV — Pekâlâ, dep-
remler de olabilir elbette.
KARPOV — Son zamanlar-
da depremlere pek sık rastlan-
dı. Bana gelince, kazanabilece-
ğimden emin olmasam, karşılaş-
maya gelmem bile.
— ...kazanabileceğimden,
yani kazanacağımdan degil?
KARPOV — Kişinin kendi
galibiyetinin mutlakiyetinden
hareket etmesi akıllıca olmaz
herhalde. Yüzde yüz kimse emin
olamaz, tüm kendine güvenine
rağmen Kasparov bile. O halde,
ben kendi sansımın onunkinden
çok daha buyuk olduğuna ina-
nıyorum ve kendime çok, ama
çok güveniyorum.
— Her ikiniz de çeşitli kere-
ler rakibinizin satrançtaki zaaf-
lannı dile getirmek için fırsatlar-
dan yararlandınız. Şimdi sizden
rakibinizin iki üç zaafını söyle-
menizi rica edebilir miyim?
KARPOV — Siz benden
meslek sırrımı açıklamamı isti-
yorsunuz. Dunya şampiyonluğu
için yaptığım ön hazırhklardan
biri de Kasparov'un zaaflarını
ayrıntılı bir şekilde tahlil etmek
ve sonra da bunlardan New
York ve Lyon'da yararlanmak.
Eğer bu konudaki düşünceleri-
mi şimdi açıklarsam, stratejim
anlamını yitirirdi.
KASPAROV — Karpov'un
belli başlı zaaflanndan biri, bu-
güne kadar yaptığımız unvan
karşılaşmalannda bütün söz
konusu olduğu oyunlarda, on-
dan beklenenden daha kötü oy-
naması. Belki de bu belli bir psi-
kolojik durumdan, bana olan
yaklaşımdan kaynaklanıyor.
— Siz Karpov'u bir keresin-
de korkak diye tanımlamıştınız.
Onun yanında bunu tekrarla-
maktan çekinir misiniz?
KASPAROV — O sık sık ka-
rarsız, bunu herhalde soylemi-
şimdir. Karmaşık durumlarda
karar vermekte zorluk çekiyor.
— bayın Karpov, şimdi sizin
zaafiannızdan söz ettik. Meslek
sımnızın birazını ele verip, aca-
ba Kasparov'da izlediğiniz iki'
üç zaaftan söz edebilir misiniz?
KARPOV — Gari eylemin
kurallarını belirlediğinde çok
tehlikeli. Ama savunmaya geç-
tiğinde zaaf gösteriyor. Bazıla-
rı bundan yararlanabilir, çoğu
yararlanamaz, ben çeşitli kere-
ler yararlandım.
— Satranç oyunculan arasın-
da, soyul, mantıklı düşüncenin
ustaları arasında. batıl inançla-
n olan pek çok kişi var. Sayın
Karpov, New York ve Lyon'da
siz kaç kez elbiselerinizi defiş-
tireceksiniz?
KARPOV — Ben elbiselerimi
çok sık değiştiriyorum, ama bu
biraz da oyunun gidişatma bağ-
lı. Bir oyunu kaybederken giy-
diğim elbiseyi heraen bavula
kaldırınm.
— Sayın Kasparov, New
York'ta eşiniz kaçıncı sıra ve
hangi koltukta oturacak?
KASPAROV — Bunu tam
olarak bilmiyorum. Muhteme-
len delegasyonlar yan localarda
oturacak.
— Ama orada ne 13'üncii sı-
ra, ne de 13 nolu bir koltuk var.
KASPAROV — Bu sayılar
benim için çok önemli, ama bu-
nun için karımın kalkıp loca dı-
şında bir yere oturması gerek-
mez. Böyle de bu işin üstesinden
gelirim, ama 13'üncü oyuna ve
13'ünde oynanan her oyuna
dikkat. Aynca dördüncü oyun
ve dört sayısına bölünebilen her
oyun da çok önemli.
fcEN
da, "İçinizde yabancı var mı?"
dediklerinde, öteki yolcularla
birh'kte sesini yükseltiyor: "Ha-
yır!"
Balicivan, büyükçe bir Türk-
men - Alevi köyü... Üç sınıfı bir-
den okutuyor, yetmiş öğrencisi
var... Köylülerle iyi ilişkiler kur-
muşken, köye baskın yapıbp ka-
çak dut rakısı üretilen imbikle-
re el konulması ve bunların sa-
hiplerinin tutuklanması sonucu,
rahatı kaçıyor. Köylüler, kendi-
lerini bu genç öğretmenin ihbar
ettiğini sanmışlardır... tlçeye gi-
derken at bile vermediklerinden,
yolda donma tehlikesi geciriyor.
"Bu olay olmasaydı, hayatun
boyunca köy öğretmeni olarak
kalabilirdim, oralarda evlenebi-
lirdim" diyor.
Ders yılı sona erince Ankara-
ya gidip sınav vererek Gazi Eği-
tim Enstitusü'nün Edebiyat Bö-
lümü'ne giriyor. fki. yıl sonra
orayı bitirince kurada Ağrı'nın
merkezini, Karaköse Ortaoku-
lu'nu çekiyor. Bir ay kalabiliyor
Ağn'da. tstanbul'a gelip, gönül-
lü yedeksubaylık için başvuru-
yor. Savaş dolayısıyla Uç yıl as-
kerlik... Sonra yine kura, yine
Doğu: Bu kez Sarıkamış Orta-
okulu Türkçe öğretmeni... Yasar
Nabi, Ankara'ya atanmasmı
sağlıyor.
ilginç bir olay: Romanya Bü-
yükelçisi Hamdullah Suphi Tan-
növer, savaş yıllannda, Roman-
ya'daki Gagauzlann (Ortodoks-
luğu kabul etmiş Türkler) Türki-
ye'ye getirtilip Trakya'ya yerleş-
tirÛmesi için girişimlerde bulu-
nur. Cumhurbaşkam Ismet tnö-
nii, başlangıçta bu öneriyi olum-
lu karşılar. Bunun üzerine Ham-
dullah Suphi, Gagauzları konu
alan bir kitabın çevrilip yayım-
lanmasına çalışır. Bu, Bulgarlaş-
mış Gagauzlardan Atanas Ma-
nov'un Gagauzlann Kökeni adlı
kitabıdır. Balkan Turkleriyle il-
gilenen Yaşar Nabi, bunu Tur-
ker Acaroğlu'na çevirtir. Varlık'
ta tefrika edildikten sonra "Var-
hk Neşriyatı" olarak 500 adet
basılan kitabın yarıdan fazlası-
nı Hamdulah Suphi satm alıp
dağıtır...
Artık Ankara Cebeci'de, 4.
Ortaokul'un Türkçe öğretmeni-
dir Türker Acaroglu. Dil ve
Târih-Coğrafya Fakültesi'nde
Hungaroloji öğrenimine başlar-
sa da, memur olduğu için kaydı
silinir.
Almanya'da kütüphanecilik
öğrenimi görmüş olan Adnan
ötuken, o sıralar Milli Eğitim
Bakanlığı Yayın Müdürlüğüne
atanmıştır. Bir yandan herkese
açık kütüphanecilik kurslan dü-
zenler, bir yandan Milli Kütüp-
hane kurulması yolunda girişim-
lerde bulunur; "Hazırlık Biiro-
su"nu açar...
Kütüphanecilik kurslanna ka-
tılan Acaroğlu, Milli Kütupha-
ne hazırlıklarına da yardımcı
oluyor. 1948'de Milli Kütüpha-
ne kurulmasını öngören yasa çı-
kınca da, ilk uzmanlardan biri
olarak görevlendiriliyor. 1950'de
mesleki öğrenim için Paris'e yol-
lanıyor. Orada Fransızca öğreni-
yor; yeni açılan Fransa Ulusal
Doküman Teknikleri Devlet
Enstitüsü'nde ve Yüksek Kütüp-
hanecilik Okulu'nda öğrenim
görüyor. Dönünce Derleme Mü-
dürü olarak Istanbul'da göreve
başlıyor. Bu görevdeyken Tür-
kiye Ortadoğu Amme ldaresi
Enstitusü'nü de bitiriyor...
1934'te çıkan Derleme Yasası-
nın değiştirilmesi için uzun yıl-
lar çaba harcadığını, hazırladı-
ğı yasa önerisinin bir iki kez
Meclis Genel Kurulu'na kadar
geldiğini, ama bir türlü görüşü-
lemediğini söylüyor Türker Aca-
roğlu. Yasanın eskimiş olması
yüzünden fotoğraf, plak, film,
kaset vb. kültür yapıtlanmn der-
lenemediğini, yok olup gittiğini
belirtiyor.
Acaroğlu'na göre, ülkemizde
yeterli sayıda devlet kitaplığı bu-
îunmayışı da önemli bir kültür
sorunu. "Bab'da 10 bin nüfus-
lu her yere bir kitaplık kurulu-
yor. Bu besaba göre, Türkiye'nin
nüfusunu 56 milyon kabul eder-
sek, ancak 5.600 kitaplık kurul-
duğu zaman Batı ölçülerine
ulaşmış olacağız."
1957-60 arasında Istanbul
Radyosu'nda "Kitapseveıierle
Başbaşa" programım hazırlayıp
sunan, her hafta yeni çıkan ki-
taplan tanıtan Acaroğlu, daha
sonra Milliyet ve Cumhuriyet
gazetelerinde -yine haftada bir-
kitap tanıtma yazılan ya-
yımliyor.
Şimdi, emekliliğin verdiği ola-
nakla, kaynakçalar hazırlıyor,
halk edebiyatı ve tarih konulan
üstünde çahşıyor. Bir fikir ver-
mek için, son yülarda çağnldı-
ğı sempozyum ve kongrelerde
okuduğu kimi bildirilerin baş-
hklannı aktaralım: Eski Osman-
lı Belgelerine Göre 15. yy Son-
lanyla 16. yy Başlannda Türk-
çe Yer Adlan, Çukurova Bölge-
si Üzerine Gend Kaynakça,
Azerbaycan Atasözleri ve De-
yimleri, Türkçede "Binbir Gece
Masallan" Kaynakçası, Balkan
•Halkbiliminde Türk Etkileri,
Nasreddin Hoca Balkanlar'da...
Ve Türkiye'de araştırmacılıgın
"nankör" bir çaba olduğunu
özellikle vurguluyor Acaroğlu...
Yenişans
oyıınu
• ANKARA (ANKA) —
Spor-Toto ve Loto gibi
ikramiye devreden şans
oyunlanna bir yenisi
ekleniyor. Milli
Piyango'nun "Sayısal-Loto"
adlı şans oyunu, gelecek
yılın ortalannda
başlayacak. Sayısal-
Loto'nun 1-49 arasındaki
rakamlardan tercih
yapılarak oynandığıru ve
her çekilişin sonunda "6'da
6 bilen" kupon sahiplerinin
en büyük ikramiyeyi
alacağım anlatan Milli
Piyango ldaresi Genel
Müdürü llham
Küsmenoğlu, 6'da 6 bilen
kişinin çıkmaması
durumunda. Elde edilen
hasılatın Spor-Toto ve Spor-
Loto'da olduğu gibi bir
sonraki çekilişe
devredileceğini belirtti.
Plastik şişeye
yasak
• SUSURLUK (AA) —
Bahkesir'in Susurluk ilçesi
belediyesi, plastik ambalajlı
eşya satışını yasakladı.
Belediye Başkanı Tahsin
Bozoğlu yaptığı
açıklamada, çevre kirliligini
önlemek amaayla aldıkları
kararın 1 Ocak 1991
tarihinden itibaren
uygulamaya konulacağını
söyledi. Yasak kapsamına
her türlü plastik ambalajh
eşya, pet şişe, naylon torba
ve benzerlerinin girdigini
belirten Bozoğlu, plastiğin
doğayı bozan etkenlerin
başında geldiğini, yasağa
uymayanlar hakkında cezai
işlem yapılacağını bildirdi.
Foça'ya SİT
alanı
• İZMİR (AA) — Foça
garajı ve çevresinin, Izmir 1
Numaralı Kurul tarafından,
birinci derece SİT alanı
olarak ilan edilmesi istendi.
Kültür ve Tabiat
Varlıklannı Koruma Genel
Müdürü Altan Akat, Izmir
1 Numaralı Kültür ve
Tabiat Varlıklanm Koruma
Kurulu'nca alınan kararın,
önümüzdeki günlerde
Anıtlar Yüksek Kurulu'nda
görüşüleceğini söyledi.
Körfez'de balık
yok
• BANDIRMA (AA) —
Çevre kirliliği ve bilinçsiz
avlanma nedeniyle
Bandırma Körfezi'nde
balığın azalmaya başladığı
bildirildi. Bandırmalı
balıkçılar, körfezde balık
bulunmaması nedeniyle
ilçeye Çanakkale'den balık
gelmeye başladığını
belirterek "Çevre kirliliği ve
bilinçsiz avlanma nedeniyle
Bandırma Körfezi'nde balık
neslini tükettik" diye
konuştular. Balıkçılar,
bundan sonraki yülarda
durumun daha da ciddi
boyutlara ulaşacağını, bu
yüzden şimdiden acil önlem
alınması gerektiğini
sözlerine eklediler.
Hava ölçüm
istasyonu
• ANKARA (AA) —
Türkiye-Federal Almanya
Teknik Işbirliği Anlaşması
ve Avrupa Hava
Kirliliği'nin Takibi ve
Değerlendirilmesi programı
(EMEP) çerçeyesinde,
"hava ölçüm istasyonu
kurulması" konulu proje
anlaşması, 30 Kasım 1989
tarihinden geçerli olmak
üzere onaylandı.
Milletlerarası anlaşmamn
onaylanmasına ilişkin
Bakanlar Kurulu karan
dünkü Resmi Gazete'de
yayımlandı. Anlaşmaya
göre, F. Almanya, hava
ölçüm istasyonunun
kurulması için Türkiye'ye
destek verecek.
lfetersiz
besleniyonız
• DENİZLİ (Cumhuriyet)
— Dünya Sağlık örgütü
(WHO) uzmam Dr.
Dominigue Lefevre, tıpta
maniplasyon olarak bilinen
beslenme bozukluğu ya da
yetersiz beslenmenin
Türkiye'de sorun olduğunu
belirlediklerini belirterek,
"Birleşmiş Milletler'e bu
konuda aynntıh bir rapor
sunacağız" dedi. 1 ekim
tarihinden bu yana çeşitli
illerde özellikle 0-11 yaş
grubu çocuklar üzerinde
araştırmalar yapan Dr.
Lefevre başkanlığındaki
Dünya Sağlık Örgütü
heyeti, Türkiye'nin gelişmiş
bir ülke olduğunu, ancak
beslenme bozukluğu ve
yetersiz beslenmenin
ekonomik güclükler
nederfiyle büyük bir sorun
olarak gündemdeki yerini
aldığını savundu.