Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
24 EKtM 1990 CUMHURÎYET/17
HAVA DURUMU TÜRKIYE'DE BUGÛN
Uevlet Meteoroloji isieri Genel
Müdüriüğû'nden alınan bîlgiye gö-
re bütün bölgelerimiz parçalı ve
çok bulutlu, Trakya, Marmara'nın
batısı ile kıyı Ege dışırtda kalan
yerter yağışlı geçecek. Yağışlar;
yağmur. yer yer sağarıak, Bat Ka-
radeniz'in yüksek kesimlerinde
karia kanşık yağmur ve kar şek-
linde olacak. HAVA SICAKLIĞI:
Yurdun doğu kesimlerinde azala-
cak. Baöda ise değişmeyecek.
Denizterde rûzgâr: Akdeniz'de
gûnbatısı ve lodos, cJNJer deniz-
lerimizde yıtdız ve poyrazdan 3-5,
yer yer 6, Batı Karadenız Marma-
ra ve Ege'de 7, açiklarda 8 kuvvetmüe, saatte 10-21 yer
yer 27, Batı Karadenız, Marmara ve Ege'de 33, açiklarda
40 deniz mili hızla esecek. Görüş uzaklığı 10-15 km. ya-
ğış anında 3-5 km. dolayında bulunacak. Van G&lû'nde
hava: Çok bulutlu ve yağmurlu geçecek. Rûzgâr gûney
ve batı yönlerden hafif, ara sıra orla kuvvette esecek
Mana
Adapazarı
Mıyaman
Afyon
Ajn
Anfcara
AnSJcya
AnBfya
Artvin
*dın
Balıkesir
BSeak
Bingft
Bitts
Batı
Bursa
Y 24» 8° Oiyamatar
Y 10° 6°Edinıe
Y 25° 15° Erancan
Y 9° 3°Eraırum
Y 16° 5° Esidşetıir
Y 9° 4°Gazumop
Y 25»18°eresun
Y 20°i6°Güm<Jşfun«Y
Y 16° 10° HaMdn
B 18° 8°lsparta
Y 10° «"isöntaıl
Y 10° S°bnw
Y 19° 9°Kars
Y 18° 9°KasOmonu B
Y 7° 2°Ki*seri Y
Y 11° 4°KirMare« Y
B 11° 5°Kon>a Y
10° 5°Kûtah»a Y
OeıizS Y 12° 6°Malatya Y
25° 15° Manisa
10" 2°K.Mara$
16° 7°Mersn
8°-3° Mu«la
8° 3 Muş
25° 15 Ni$de
15°10°0rdu
16° 8°Roe
18° 9°Smsun
12° 5°Sirt
10° PSinop
16° PSıvas
15° 4° TekirdaS
7° 2°1rata)n
9° 2°luncei
3°-2°Uşak
10° 5°Van
9° 4°YQZ8at
16° 9°Zongı*ö(ı
B 15° 6°
Y 24° 14°
Y 25° 19°
B 16° 8°
Y 20° 10°
Y 13° 5°
Y 14° 9°
Y 15° 11°
Y 11" 7°
Y 25° 15»
Y 8° 8°
Y 9° 5°
B 9° 4°
Y 15° 10°
Y 19° 8°
Y 10° *=
Y 28° 8°
Y 9° 4°
Y 7° 5°
A-apk B-bulutHj G-jüneşk K-kartı S-ssiı Y-yaJmurlu
\ H
DUNYA'DA BUGUN
Amsterdam B
Arnmsjı
ABna
Bağdat
Barcctona
Basd
Belgrad
Bertın
Bom
Brtteel
Budapeste
Cenevre
Cezayir
Cidde
Dut»'
Frankturt
Gime
hefcanta
Kahıre
Kopenlıag
Kttı
Lsfkoşa
A
A
A
A
B
B
B
B
B
B
B
A
A
A
B
Y
B
A
B
B
Y
12°
31°
22°
30°
24°
12°
13°
13°
15°
15°
12°
15°
23°
34°
34°
14°
26°
6°
30°
12°
14°
28°
Lemngrad
Londra
Madrid
mano
Momreai
Moskma
Munih
Navferfc
Oslo
Paris
Prag
Rîyad
Roma
So^a
Sam
Tetfm
lınus
Vaışoa
Viyana
Zûr*
B
Y
Y
B
A
K
B
Y
B
B
B
A
A
B
A
A
A
B
B
B
Y
3
8°
13°
18°
15°
17»
2°
12°
18°
8°
17°
11°
35°
23°
9°
30°
29°
28°
8°
7°
10°
20°
13°
BULMACA
6
SOLDAN SAGA: 1 2 3 4 5
1/ Osmanlı sarayla-
; nnda görev yapan
; özel muhafızlara ve-
rilen ad. 2/ Yunan
rakısı... Üstünde
oturulan ya da yatı-
lan, içi yün ve pa-
mukla doldurulmuş
döşek. 3/ Türk mü-
ziğinde bir raakam...
Arap erkeklerinin
kefiyelerinin üzerine
bağladıklan ytlnden
örme kalın bağ. 4/
Zekâ yoksunu... Se-
ciye, karakter. 5/ Af-
rika'da bir ülke. 6/ ödenmesi gere-
ken bir paranın, alacağa sayılarak bir
bölümünün ödenmesi... Hararet. 7/
Havadaki su buharı... Eski dilde yı-
lan. 8/ Toprak ve kireçle kanşık taş
kınntılan... Bir renk. 9/ Bir cetvel tü-
rü... Kulağa asılan uzun küpe.
YUKARIDAN AŞAGlYA:
1/ Güçlü esen yel. 2/ Çiftlik uşağı...
Büyük sıçan. 3/ Ticaret gemilerinde
tayfalann başı. 4/ Veba hastalığına
verilen bir baska ad... Bir nota. 5/ Yemek... Ege Bölgesi'ndeki
Beşparmak Dağı'nın antik dönemlerdeki adı. 6/ "ABD Merke-
zi Haberalma Orgütü"... Ağnmızdaki dişlerin bir bölümüne ve-
rilen ad. 7/ Yumak halindeki ipliği çile yapmada kullanılan iki
kollu tahta araç. 8/ Taraça... Gümüşün simgesi. 9/ Kumaşla astar
arasına konularak giysinin dik durmasını sağlayan kolalı bez...
Isabet ettirememe.
60 YIL ONCE Cumhuriyet
Hayvan Sergisi
24 EKtM 1930
Dün Dolmabahçede eski has ahırlarda askerî hayvan
hastanesinde tesis edilen ehlî hayvan sergisi açılmıştır.
Resmi küşatu Vali Bey namına muavini Fazlı Bey, Şükrü
Naili Pş., Etem Pş. ve Baytar müdürü Rasim beylerle bir
çok zevat bulunmuşlardır.
Fazlı Bey resmi küşatta şu nutku söylemiştir:
"— Geçen sene gene burada ancak 167 hayvan teşhir
edilmiştiv Halbuki bu sene bu miktar 280 e çıkmıştır. Bu,
memleketimizde hayvan
yetiştirilmesine her yıldan
ziyade ehemmiyet verildiğini
gösteren bariz bir delildir!'
Sergide teşhir. edilen atlardan
Hamza Efendinin Arap atı
birinci, Hüseyin Beyin
kjsrağı keza birinci, Halil
Haşin Beyin Leylâ ismindeki
atı ikinci olarak tasnif
edilmişlerdir. Bunlardan
Hamza Efendiye 150,
Hüseyin Beye 100, Halil
Haşim Beye 50 lira ikramiye
Şişman Yanko
Tenzilâth Sahş
l
2 5 % 2 0 %
llfakiki bomm
verilmişıir. Merkeplerden
Sait Efendinin erkek merkebi için 50, ineklerden Aziz
Efendinin Kırım ineği 6, Hüsnü Beyin kıvırcık koyunu
için 6, Sait Ağanın koyunu için 40 lira mükâfat
verilmiştir.
Sergide certıan beş bin lira mükâfat tevzi edilecektir.
Sergi üç gün devam edecek ve arzu edenler tarafından
ziyaret edilecektir.
Millet mektepleri
Millet mekteplerinin bu seneki talimatnamesi, Maarif
Vekâletinden Maârif müdürlüğüne gönderilmiştir. Millet
mektepleri (1) teşrinisanide açılacak ve derslere de bu
tarihten itibaren baslanacaktır. Tedrisat geceleri yapılacak
ve bu sene hanımlann bir kısmına, pazartesi ve perşembe
günleri de öğleden sonra ders verilecektir.
Maarif müdiriyetince şehrimizde bu sene millet
mekteplerine gidecek olan halkın miktarı tesbit edilmiş
ve buna göre şehrin muhtelif cihetlerinde 500 mektep
açılması takarrür etmiştir. Bu mekteplerde, ders verecek
hocalara maaşlanndan hariç olmak üzere 50 lira da
maktu ücret verilecektir.
30 YIL ONCE Cumhuriyet
Temizlik seferberliği^
24 EKtM 1960
İstanbul Valisi Tümgeneral Refık
Tulga dün Kadıköyünde
gazetecilere "En büyük derdimiz
şehrin pisliğidir" demiş ve 1
kasımdan itibaren evlerinin,
dükkânlarının önünü
temizlemiyenlerden ceza almacağını j
söylemiştir. |
Tulga bu arada demiştir ki: Refit Tulga
"Amerikada iken bir sabah kalktığım zaman kar yağmış
olduğunu gördüm. Sokağa çıkınca bir de batkım ki,
vizon kürklerini çıkarmış olan hanımlar, ellerinde
küreklerle evlerinin önünü temizliyorlar. Hayret ettim.
1 kasımdan itibaren bunu biz de tatbik edeceğiz.
Dükkânlarının evlerinin önünü pis tutanlar hakkında
zecri cezalara başvuracağız. Hattâ evimin önü pis olduğu
halde ceza kesmediği takdirde o memura da ceza
vereceğiz!'
Yeni parti hazırlıkları
Kurulması üzerindebirmüddetten beri çahşılmakta olan
(Memleketçi Demokrat Parti) nin geçici tüzük ve
programı son şeklini almıştır. Ilmî ve akademik bütün
çahşmalann hazırlıklan tamamlandığı, partinin kurulma
müsaadesini almak üzere bugünlerde Vilâyete müracaat
edüeceği öğrenilmiştir. Memleketin şimdiye kadar tarafsız
kalmış birçok simalarını da içinde toplamaktadır.
GEÇEN YIL BUGUN Cumhuriyet
Sesleri kesilecek
24 EKtM 1989
Başbakan Turgut Özal, yabancı sermayeye çağrıda
bulunarak "Cumhurbaşkanhğı seçimlerinden sonra
Türkiye'de istikrarsızlık çığlıkları sona erecek" dedi. Özal
ithal kömüre dayalı Aliağa Termik Santralı yapım
anlaşmasındaki konuşmasında, cumhurbaşkanı seçimi
sonrasında yabancı sermayenin Türkiye'ye daha çok
geleceğini söyledi. "Cumhurbaşkanlığı seçimi
tamamlanacak" diye konuştu.
TARTTSMA
Alt ın Portakarın Suyu Çıktı
Nedense bu tip jürilerin asıl kaynağı olan sinema yazarları,
eleştirmenler jüriye davet edilmemişlerdi. Böylece cümle âlem,
dünyada ilk ve tek olarak, sinemacıların azınlıkta kaldığı bir
sinema jürisi oluşturulduğunu GÎ^K. ^^öğrenmiş oldu.
Şu Yeşilçamcılar âlem adamlar vesse-
lam! Her yü festival yapılır, ödüller dağı-
tılır, sonra bir kavga gürültü kopar ki gör-
melere seza. Bu tartışmaJar on biJemedi-
niz on beş gün sürer, sonra herkes işinin
başına döner, hiçbir şey olmamış gibi ya-
samaya devam edilir.
27. Antalya FUm Fesüvali, Altın Por-
takal'da kavga-gürültünün
"geknekselleştiğjni" gösterdi. Sinemacı-
larımız bu yıl da alışılmışın dışına çıkma-
dılar ve hakaretler, ithamlar birbirini ko-
valadı.
Festivalin gariplikleri, yürütme kurulu-
nun Yümaz Güneyfilmlerininfestival kap-
samında gösterileceğini açıklamasıyla bas-
ladı. llgili tüm mercilere başvurulmasma
rağmen ne film bulunabildi ne de izin alı-
nabildi.
Kimsenin "Gösteremezsiniz arkadaş"
dememesine karşın yürütme kurulunun iyi-
niyetli çabalan fümlerin gösterilmesine yet-
medi ve böylece cümle âlem, tek ulusal fes-
tivalimizde ödül alan filmlerin yeniden
gösteriminin mümkün olmadığını öğren-
miş oldu.
Daha büyük bir gariplik, sayın jürimi-
zin yapısında yatıyordu. 11 "sayıo"dan
oluşan kurulda 4 sinemaa ve 7 ilgisiz bu-
lunuyordu. Kültiır Bakanhğı'ndan, Antal-
ya Beiediyesi'nden, TAT'den ilgililerin ve
bürokratlann yer aldığı jüride gazeteciler
de vardı da nedense bu tip jürilerin asıl
kaynağı olan sinema yazarlan, eleştirmen-
ler jüriye davet edilmemişlerdi. Böylece
cümle âlem, dünyada ilk ve tek olarak, si-
nemacılann azınlıkta kaldığı bir sinema jü-
risi oluşturulduğunu öğrenmiş oldu.
Belki bu sayın yetkililer bilmiyorlardır,
ama bu tip jüriler sinema yazarlanndan ve
sinemacılardan (sinemayla ilgili dallardan
öğretim üyeleri, araştırmacılar, yönetmen-
ler) oluşturulur. Bu kurullarda bürokrat-
lar, gazeteciler vb. yer almaz. Almalan da
gerekmez, çünkü tartışılan sanattır; dola-
yısıyla da ancak sanatçılar ve eleştirmen-
ler fikir yürütebilirler. Hele hele Alim Şe-
rif Onaran'ın, Agâh Özgüç'ün, Atilla Dor-
say, tbrahim Altınsay gibi eleştirmenleri-
mizin, Seçil Büker'in, Oğuz Adanır'ın yer
almadığı bir jüride bürokratlar asla bu-
lunamaz.
Jurinin oluşturulması asamasında güdü-
len "her kummdan bir kişi" mantığı da
yanlıştır. Jüriye katılacak olan yönetme-
nı, ilgili kuruluş değil yürütme kurulu seç-
melidir. Bunun için de o yılki yarışmaya
katılmayan, bügisine, deneyimine güveniliı
yönetmenler çağrıür jüriye. (Örneğin bu yıl
yarışmada filmleri olmayan Lütfi Akad,
Ömer Kavur, Erden Kıral, Zeki Ökten gj-
bi yönetmenlerimiz çağnlabilirlerdi). Böyle
yapılmadığında "garip" bir jüri ortaya çı-
kar ve jüri üyelerinin oyunculuk, yönetim,
müzik vb. alanlarda verdikleri kararlar hep
tartışılır.
Bu garip jüri işini yaptı sonuçta ve tar-
tışmaya çok açık kararlar verdi. Pek çok.
sinemacı da bizim gibi düşünüyor olmalı
ki jüriyi yerden yere vurdular. Doğrusu bu
tartışmaJar, jurinin kararlanndan daha ga-
rip oldu çünkü ödül alamayan neredeyse
herkes jüriyi suçlayan demeçler verdi; hat-
ta -inanması güç ama- ödül alanlar bile ya-
kındılar.
Antalya Festivali bu yönüyle de hayli il-
ginç bir etkinlik. Her yıl mutlaka birileri jü-
riden hesap soruyorlar.
Festival sonrası en sık duyulan tümce "Ba-
na haksızlık yapıldı; ben kazanmalıydım"
tümcesi oluyor. Nedense kimse de çıkıp
"Falanca sanatçı ödül almalıydı" demiyor.
Öyle görünüyor ki kimsenin haksızlığı fa-
lan taktığı yok, herkes "kendisinin" ödül
almasının peşinde. Antalya'da film göste-
rilecek doğru dürüst bir salon yokmuş, or-
ganizasyon bozukluklan varmış, kimse üze-
rinde durmuyor. Tüm tartışmalar ödüller
üzerine.
Sonuçta; kimsenin ciddi şeylerle uğraş-
madığı, önemli konuları önemsemediği, bir
kargaşa, acayip bir curcuna içerisinde, bir
festival daha tarihe karıştı. Yani vuslat baş-
ka bahara kaldı.
Darısı önümüzdeki yılların başına...
TAMER BARAN
Sinema Vazan / tstanbul
IC OMOS Toplantısı ve Türkiye
ICOMOS, Uludararası Anıtlar ve StT'-
ler Konseyi'nin 9. Genel Kurul toplantısı
6-11 Ekim 1990 tarihleri arasında tsviçre'-
nin Lausannekentinde yapıldı. Bilindiği gibi
ICOMOS, Birleşmi$ MiDeÜer'e bağlı bilim,
eğitim ve kültür kurumu olan UNESCO'-
nun bir alt kuruluşudur. Türkiye 4895 sa-
yılı yasa ile UNESCO'ya katılmıştır. Do-
layısı ile de onun alt kuruluşlannda yer al-
ması ve etkinlilcgöstermesi a«f ekir.
Aradan geçen yaklaşık altı ay süresince
ICOMOS Ue ilgili çevreler Ulusal Komite'-
mizin etkinliklerini, bunların arasında ge-
nel çerçeveye uygun yeni ve demokratik bir
yönetmeliği ve legal yeni bir Ulusal Komi-
te seçimini boşuna beklemişlerdir. Bu ara-
da Türkiye ICOMOS Ulusal Kometisi'ne
amir Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varukla-
n Koruma Kurullan Genel Müdürlügü'nce
düzenlenmiş olan "Koruma Kurultayf'nda
ICOMOS göz ardı edilmiş ve bu türden bir
toplantımn uluslararası boyutta duyurul-
ması ve katıhmın sağlanması olanağı da yi-
tirilmiştir. 7-9 Haziran 1990 tarihleri ara-
smda yapılan ve önceden çok önemli bir ca-
lışma olacağı umulan "Kapadokya'nın Ko-
nınma Geliştirme ve Tanıtması konulu
Workshop'ta UNESCO ve Birleşmiş Mil-
letler Kalkınma Programı (UNDP) temsil-
cileri yer almalanna karşın hiçbir ICOMOS
üyesi davet olunmamıştır. Tamamen özel
olarak Sayın Nevşehir Valisi tarafından da-
vet olunduğum ve uluslararası ilişkiler ça-
lışma grubunda yer almam dolayısı ile
"Workshop" sonuç raporuna ICOMOS ile
Kapadokya olayı arasında ilişki kurulması
hususunda madde yer almıştır.
Türkiye Ulusal Komitesi'nin hazin duru-
mu bu şekilde sürerken ICOMOS 9. Genel
Kurul Toplantısı ve beraberindeki ulusla-
rarası sempozyum gelip çatmıştır. 6-11
Ekim 1990 tarihleri arasında Isviçre'nin La-
usanne kentinde yapılan genel kurul top-
lantısı kültür varlıklarının korunması ko-
nusunda en önde gelen uluslararası bir et-
kinliktir. Bu tür birleşimlerde yeryüzündeki
kültür varlıklanrun korunmasında evTensel
boyutta kararlar alımr. Nitekim, Genel Ku-
rul birleşimi ile birlikte bir de uluslararası
sempozyum düzenlenmiş ve temalan ola-
rak da; 1. Geleceğe yönelik projeler, 2. Ve-
nedik Kartası'mn gözden geçirilmesi (Ve-
nedik Kartası koruma ve restorasyonun
uluslararası düzeydeki anayasası niteliğin-
dedir.), 3. Deneyimler ve eğitim konuları
seçilmiştir.
Bu kadar önemli konular karşısında
Türkiye'nin düşüncelerini ve tavrım orta-
ya koyacak olan ICOMOS Ulusal Komite'-
miz ne yapmıştır? Bir şeyler yapmış ise en
azından aidat ödeyen üyelerine bilgi verme-
si gerekir idi.
Türkiye gibi yeryüzunde pek az ulusa na-
sip olacak kültür varhğı birikimine sahip bir
ülkenin böylesine bir organizasyondan ken-
disini ısrarla geri çekmesi, eğer bir özeleş-
tiri yapmak gerekirse, pek de yadırganacak
bir olay değildir. Birçok tarihi ve doğal
SlT'imizin hızla yozJaşmasına zemin hazır-
layanlar, çok doğaldır ki uluslararası plat-
formlarda Bogaziçi'nin betonlaşmasına,
Kapadokya'nın peri bacaları arasına otel-
ler yapılmasına, Pamukkale'nin sularının
yok olmasına inandına sebepler bulama-
yacaklardır.
ICOMOS'ta bu zincirin bir halkasıdır,
söz konusu yozlaşma kuşkusuz onu da et-
kilemiştir. Açık ve demokratik bir yöntem
ile çalışması gereken, hatta kültür varlık-
larının korunması konusunda uluslararası
politikamızı belirlemesi gereken Ulusal Ko-
mite kapalı kapılar ardında yok olmaya
terk edilmiştir.
ICOMOS un Türkiye açısından yararlan
sayılamayacak kadar çoktur. O kadar ki hiç
umulmadık yönlerden, etnik, folklorik ve
politik açılardan yarar sağlamamız söz ko-
nusudur. Kanaatimce Türkiye artık ICO-
MOS'un fıilen değilse de şeklen dışındadır.
Yirmi birinci yüzyıla girerken böylesine bir
evrensel zincirin dışında kalmmasının za-
rarlarını gelecek kuşaklar çekmeye mah-
kûmdurlar.
Prof. A. HALUK SEZGtN
ICOMOS Uluslararası Anıüar ve SİT'ler
Konseyi Daimi Üyesi
Antnıa Tesisi Gerekli ıııi?
Yetişkin bir kavak ağacı, günde 0,5-1 m
3
suyu topraktan
çekerek havaya vermektedir. Her kavak ağacına küçük bir
tulumba gözü ile bakılabilir.
Saym Prof. Dr. Ömer Saygın 21.9.1990
günlü Cnmburiyet gazetesind-, yukardaki
isimde ve çevre sorunlarımızla ilgili çok
önemli bir yazı yayımlamış bulunmaktadır.
Hepimizi çok yakından ilgilendiren bu ko-
nu üzerinde, aydınlarımızın önemle durma-
ları, televizyonun da konuya yer vermesi-
nin çok faydalı olacağı kanısındayım.
Her tümcesine bütün kalbimizle katıldı-
ğımız bu güzel yazıya ve çok yerinde olan
öneriye, bir şeyler ilave etmek istiyoruz.
Istanbul'un Silivri ilçesinde bahçeli bir
evim var. Bahçede'ki fosseptik çukurunun
çevresini kuru taş duvar yaptırdım ve dört
köşesine dört tane kavak ağacı diktim. Ka-
vaklar bol gübreyi ve suyu bulunca süratle
büyüdüler. Komşulann fosseptikleri dışar-
lara taşarken, kendileri de vidanjörler ar-
dından kosarken, benim hiçbir sorunum ol-
mamaktadır. Tam 10 yüdır oturuyoruz, çu-
kurumuz dolmadı ve dolmayacak. Kavak-
lan dikerken komsular, süs fidanı dikme-
mi önerdiler ve kendileri diktiler. Birkaç yıl
sonra, pahalı ve süslü fıdanlar, kanalizas-
yon sularının içinde kalmaya başladı.
Yetişkin bir kavak ağacı, günde 0,5 - 1
m
J
suyu topraktan çekerek havaya vermek-
tedir. Her kavak ağacına küçük bir tulum-
ba gözü ile bakılabilir. Yakıt gideri ve bo-
zulma olasıhğı bulunmayan bu tulumba,
doğanın insaniara bir armağanıdır. Değe-
rini bilmeliyiz. Aynı boydaki ağaçlar da ka-
vağuıkine yakın miktarda suyu havaya ver-
mekte, fakat yavaş büyümektedirler. Ka-
vak, çok hızh büyüdüğü için öncelik kazan-
maktadır.
tstanbul'un en güzel yerlerinden olan
Erenköy'de, Suadiye'de ve daha birçok yer-
de, özeÜikle ilk ve sonbahar aylannda, süs-
lü bahçeler çeşitli sularla dohnaktadır. Ka-
nalizasyon sulannm kanşması halinde de
fena şekilde kokmaktadır. Bu bahçe sahip-
lerine, bahçelerinin uygun yerlerine kavak
veya kavak gibi cabuk büyüyen ağaçlar dik-
melerini önermekteyiz. Kavak yapraklan-
nın ve pamuklarmın dökülmesinden mey-
dana gelen zarar, sağladığı faydamn yanın-
da çok küçük kalmaktadır.Erkek kavak fi-
danı dikilecek olursa, parnuk dökülmesi ta-
mamen dunır.
Istanbul'un içinde ve çevresinde akan de-
reler (örneğin Kadıköy'deki Kurbağalı De-
re)açık kanalizasyon haline dönüşmüştür.
Yamaçlanna bol miktarda ağaç dikilecek
olursa, bu derelerde oldukça temizlik ola-
cağı kanısındayız. Aynca; yamaçlardaki
toprak erozyonu duracak, derelerin taban-
lan ve barajlar dolmaktan kurtulacaktır.
Haliç'e su gönderen yamaçlarda, çok sa-
yıda ağaç yetiştirilmediği ve bazr kısımlar-
da orman kurulmadığı sürece, Haliç'in kur-
tarümasma olanak yoktur.
Sonuç olarak; şehirlerinüzde boş gördü-
ğümüz her noktaya ağaç dikmeliyiz, yetiş-
mişleri korumalıyız. Kavak gibi suratli bü-
yüyen ağaçlar dikersek; denizlere, göllere
ve barajlara gitmekte olan pis sulanmız,
çok daha süratli bir şekilde azalır.
PROF. DR. TAHStN TOKMANOĞLU
Orman Mühendisleri Odası Baskanı
Zor Olmayan Araştırma
Bu listede yer alan ve 1989'da yayımlandığı kaydedilen Sayın
Aydınöz'e ait kitap ve makaleler bulunamamış, bunun
üzerine konu fakültesine iletilmiş, ancak yanıt alınamamıştır.
ve makaleler bulunamamış, bunun üzeri-
ne konu fakültesine iletilmiş, ancak yanıt
alınamamıştır.
Bunun üzerine tarafıma iletilen fakülte
yazısında I989yıh yayını olarak gösterilen
bu eserlerin araştırması yayın yapan ku-
rumlar nezdinde yapılan çalışma yoluyla el-
de edilmeye uğraşılmışsa da bu kurumla-
rın 1989-1990 yılını kapsayan sözü edilen
yayınlarında makalelere rastlamak müm-
kün olmamıştır.
Anılan makaleler ve kitap 1989 yılı üni-
versite yayın listesinde ve üniversitece
YÖK'e iletilen faaliyet raporunda 1989 yı-
lı yayını olarak gözükmektedir.
Bir araştırmacının herhangi bir üniver-
siteye çalıştığı konu üzerinde bilgilenmek
amacıyla basvuruda bulunması ve gelen ya-
nıt üzerine çalışma yapması ise önyargılı
olarak hareket ettiği şeklinde yorumlana-
7 Ekim 1990 tarihli Cumhuriyet gazete-
sinin Tartışma köşesinde yer alan ve Prof.
Dr. Ayhan Azzen Aydınöz imzasını taşıyan
Modüler Koordinasyonla Tasarım tlkeleri
başhklı yazıda sözü edilen araştırmacı ola-
rak konuya açıklık getirilmesi gereğinden
hareketle aşağıdaki noktalara dikkat çek-
mek istiyorum.
Gerek gazetenizde yer alan 22 Eylül 1990
tarihli haberde gerekse de Sayın Aydınöz'-
ün 7 Ekim 1990 tarihli yazısında yer alan
olay, yapmakta olduğum araştırma konu-
sunda bilgilenmek amacıyla Hacettepe Üni-
versifesi Güzel Sanatlar Fakültesi'ne baş-
vurum sonucunda gelişmiştir. Her iki ya-
zıda da sözü edilen yayın listesi fakültece
tarafıma iletilmiştir. Yine listede yer alan
yayımlanmış eserlerin tümü sağlanmıştır.
Bu listede yer alan ve 1989'da yayımlan-
dığı kaydedilen Sayın Aydınöz'e ait kitap
maz.
YÖK'ün hangi ölçütleri, hangi ölçekte
kullandığı kendi iç sorunudur. Üniversite-
lerce gönderilen bilgilerin araştırılması zor
olmasa gerektir.
22 eylül tarihli gazetenizde sözü edilen
"Beton bölme ve giydirme elemanlarında
ek yeri problemlerinin irdelenmesi"
TMMOB Planlama dergisinde Modüler
Koordinasyonla Tasarım Ilkeleri, Prefab-
rik Birligi dergisinde Gelismekte Olan Ül-
kelerde Yapı Uretimi Teknolojisine Teorik
Yaklaşım adlı makale de Mimarlar Odası
dergisinde yine Modüler Koordinasyon-
la Tasarım Ilkeleri adlı kitap da Mimarlar
Odası'nca 1989 yılı yayını olarak ve 87 say-
fa olduğu belirtilerek yayımlanmış olarak
gösterilmiştir.
Bunları yayımlayan kuruluşların ve ya-
yımlanan eserlerin varhğı belli olduğuna gö-
re bir araştırmanın kolayhkla yapılması ve
sonuca varılması zor olmasa gerekir. Say-
gılarımla.
HASAN BÖLÜKOCLU
Ankara
POLTTIKA VE OTESI
MEHMED KEMAL
Cellatlığa Özenenler...
Bir dostla idamlan konuşuyorduk, "Bizim tarihimizde halk
hep idam edilenin yanında olmuştur, karşısında değil" dedi.
Tuttu birkaç dize okudu:
Sabah oldu götürdüler kazaya
Hepimizi dizdiler bir hizaya
Hükümet önünde resmirn aldılar
Ak kâğıt üstünde tanıyın beni.
Burada 'ak kâğıt üstünde tanınmak' bir tür kahramanlık
gösterisidir. Menderes ve arkadaşlarının asılması yıllar son-
rası nasıl benimsenmedi. Devlet töreni ile cenazeleri yeni-
den kakjırılmadı mı? Yarın öteki asılanların yandaşları ikti-
dar olur, cenazeler törenle yeniden gömülür. jş idamda de-
ğil, idamı kaldırmadadır. İdam cezasına toptan karşıyım de-
diniz mi idam çekişmeleri de durur.
Son verilmiş idam cezalan altı yıldır Meclis'te bekliyordu.
Bir bakana göre ele alınsaydı şimdi çoktan kalkmış olacaktı.
Madem ele alınıp kaldırılmadı, terör azınca yeniden günde-
me gelmemeli. Sen bir cezayı altı yıldır beklet, terör azınca
'kısasa kısas' diye kullanmaya kalkış; işte bu olmaz!.. Siya-
sal iktidarlar terör karşısında birer kasap, bırer cellat mıdır?
Bırakın bizdeki gözü kararmışları. cihan-ı âlem ne der?
Avrupa Topluluğu üyelerinin hemen hepsi idama karşıdır.
AT'ye girmek istiyoruz. Onlar hiç cellatlık-kasaplık cinnetine
tutulmuş olanları içlerine sindirebilirler mi? Bu işin bir yanı,
bir de öte yanı var; Avrupa tarih boyunca bize barbar gözüy-
le bakar, sırası gelince 'barbar Türkler' der. Şimdi altı yıldır
ölüm cezası altında yatanları terörle başedemeyince 'rehine'
gibi tutmuş olmuyor muyuz?
Tarihimizde var, Osmanlı başı sıkışınca durmadan adam
asmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında her sıkışıklıkta bir sehpa
kurulmuştur. Bunlardan hangisi caydırıcı olabildi? 27 Mayıs^
tan sonra sehpalar kurulup adamlar asılmadı mı? Sonra baş-
kaları geldiler 12 Mart'ta, 12 Eylül'de gençleri asmadılar mı?
"Çekersin birkaçını ipe, kurutursun köklerini..." diyenlerol-
madı mı? "Besleyecek miyiz, asanz." diye fetva verilmedi mi?
Teröristler kendileri için adam öldürürler. Amaçlan, yöntem-
leri adam öldürmedir. Idamdan yana olurken siyasal iktidar-
ların da amaçlan adam öldürme olmuyor mu? Bekletecek-
siniz rehineleri, sırası gelince asacaksmız. Bunu dünya bil-
miyor mu?
Şurasını iyice bilelim ki terörle savaşmanm yöntemi rehi-
neleri bekletip onları asmak değildir. Siyasal iktidarlar terör-
le savaşırken öldürenleri bulup bunların kaynağına ulaşırlar.
Teröristleri bulup yargıç karşısına çıkarırlar. Yoksa rehineleri
alıp bir kenarda yıllardır tutmak, sonra da terör azınca bun-
ları idam edeceğiz diye gözdağı vermek, devlet adamlığı ile
bağdaşmaz.
Rehineleri teröre karşı elde tutmak, sonra terör azınca bun-
ları idam edeceğiz diye gözdağı vermek modern devletin yön-
temi değildir. Bunu şöyleyenler bir yerlerden işaret aldıklan-
nı da gizlemiyorlar. İşaretin geldiği yer, yasadışı ışıklar yakı-
yor. Yolu yöntemi yasadışıdır. Her işte Şark kurnazlığı ile dü-
men çevirmek ister. Her işte acımasızdır, rehineler işinde de
acımasız oiacaktır.
Ok yaydan çıkmış, rehineler için idam ışığı belli yerden çak-
mıştır. Bunu aklı başında yandaşlarının kabul etmeyeceğini
biliyoruz. Ama kolayına gidenler belki bu yolu da deneyecek-
ler. Rehine olarak tuttuklarını bir gecede, bir oturumda elle-
rindeki çoğunlukla sehpaya göndereceklerdir. Ama kamuo-
yu çoğunluğu ile bu türlü Şark kurnazlıklarının karşısmda-
dır Hiçbir zamar, benimsemeyecek, içine sindiremeyecek-
tir. Sade bizden sesler çıkmayacak. Batı'dan da sesler gele-
cektir. İdam, bir kez infaz edildikten sonra bir daha düzeltil-
mesi olası olmayan bir cezadır. Uygarlığa susamış toplumu-
muz böylesi cezalan kabul edemez. Geçmiştekileri de içine
sindirememiştir, gelecektekileri de sindiremez. Burası da böy-
le biline!...
ÇAIJSANLÂRIN
SORULARI/SORUNLARI
YIUV1AZ ŞİPAL
"Memur Açıga Alındıgmda"
SORU: 657 sayılı Devlet Memurlan Yasası'nın 141. maddesi,
"Görevden uzaklaştırılan memurlara bu süre içinde
aylıklannın üçte ikisi ödenir. Bu gibiler bu kanunun
öngördüğü sosyal hak ve yardunlardan faydalanmaya
devam ederler" demektedir.
Burada, ayhğın üçte ikisinin ödeneceği belirtilmiş,
fakat sosyal hak ve yardımların ne ölçüde verilecegi,
yani tamamı mı yoksa onların da üçte ikisinin mi ve-
rilecegi anlaşılamamaktadır.
Bilindiği gibi, sosyal hak ve yardımlar kısmında,
aile, çocuk, doğum yardımı ödeneği, tedavi yardımı,
zam ve lazrainatlar bulunmaktadır Buniar memur
açığa alındığmda nasıl ödenir? Danıstay ya da Sa-
yıştay'ın bu konuda kararları var mı? Çeşitli isim al-
tında ödenen "ödenekler", sosyal hak ve yardımlar
grubuna girer mi?
AJL
YANIT: 657 sayıh Devlet Memurlan Yasası kapsamında çalı-
şanlara yapılan ödemeler genel olarak üç grupta toplanabilir:
A) AYLIKLAR: Bu grup, Genel Aylık - Kıdem Aylığı ve Ta-
ban Avlığından oluşmaktadır.
B) SOSYAL HAK VE YARDIMLAR: Bu grupta. Mahru-
miyet Yeri Ödeneği - Aile Yardımı ödeneği - Doğum Yardımı
Ödeneği - Ölüm Yardımı Ödeneği - Tedavi Yardımı - Cenaze
Giderleri - Giyecek Yardımı - Yiyecek Yardımı vb. sosyal hak
ve yardımlar yer almaktadır.
Q ZAM VE TAZMİNATLAR: Ek Maddede yer alan Iş Güç-
lüğü Zammı - İş Riski Zammı - Temininde Güçlük Zammı -
Mali Sorumluluk Tazminatı - Özel Hizmet Tazminatı vb. öde-
meler de bu gruptadır.
Yasamn 141. maddesi uyannca, "Görevden uzaklaştırılan, gö-
revi ile ilgili olsun veya olmasın herhangi bir suçtan tutukla-
nan veya gözaitına alınan memurlara bu süre içinde ayiıklannın
üçte ikisi ödeniıi'
Sayıştay Genel Kurulu'nun 12.12.1983 Tarih, 4312/2 kararı
zam ve tazminatlarla ilgilidir:
"SONUÇ: Görevden uzaklaştırılan görevi ile ilgili olsun ve-
ya olmasın herhangi bir suçtan tutaklanan veya gözaltına alı-
nan memurlara bu süre içinde, iş güçlüğü, iş riski, temininde
güçlük zammı ve mali sorumluluk tazminatının üçte ikisinin
ödenmesi gerektiğine çoğunlukla; özel hizmet tazminatının da
aynı şekilde ödenmesi lazım geldiğine oybirliğiyle karar verildiî'
Görevden uzaklaştırılan memurlar, yasanın 187 ile 212. mad-
deleri arasında verilmesi öngörülen, Mahrumiyet Yeri Ödene-
ği - Aile Yardımı Ödeneği- Doğum Yardımı Ödeneği - Tedavi
Yardımı - Cenaze Giderleri - Ölüm Yardımı Ödeneği - Giyecek
Yardımı - Yiyecek Yardımı vb." sosyal hak ve yardımlardan fay-
dalanmaya devam ederlerf'
Kısaca, görevden uzaklaştırılan, tutuklanan, gözaltına alı-
nan memurlara bu süre içinde aylıkları ile zam ve tazminatla-
rının üçte ikisinin ödenmesi, sosyal hak ve yardımlann ise
tümünden yararlandınlması öngörülmüştür.
İLAN
ESKİŞEHİR İKİNCİ SULH CEZA
MAHKEMESİ'NDEN BİLDİRİLMİŞTİR
SANIK: Bahadır Avdatek-Rıza ve Mercan'dan olma, 1939 Hay-
mana Yeşilyurt köyü nüfusuna kayıtlı, halen Eskişehir Görgün Ote-
li'nde yatar kalkar.
HÜKÜM ÖZETİ: Yukarıda kimliği yazılı sanık mahkememizin
2.4.1990 tarihli 1989/523-1990/180 numaralı kararıyla kumar oyna-
mak suçundan TCK'nın 568, 119/5, 647/4-1, 72'nci maddeleri gere-
ğince 52.500 lira hafif para cezasına mahkûm edilmiştir.
Sanığın adresi tespit edilemediğinden kararı tebliğ edilememiştir.
Bu nedenle ilanen tebligat karan verilmiştir.
Hüküm ilan edildiği larihten itibaren yedi gün sonra sanığa tebliğ
edilmiş sayılacaktır.
İlan olunur. 1.10.1990
Basın: 36414