28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11 EKÎM 1990 DIŞ HABERLER CUMHURİYET/15 KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KR İZİ... KÖRFEZ KRİZİ...KÖRFEZ KRİZİ... KÖI NATO VEBAB GENEL SEKRETERLERİGELİYOR Türkiye'nin büyük savunma pazarlığıNATO Genel Sekreteri Manfred Wörner ve BAB Genel Sekreteri Wilhelm Van Eekelen ile BAB'ın yeni hedefleri ve Türkiye'nin üyelik başvurusu, NATO kara gücünün Türkiye'de konuşlandırılacak çokuluslu güce dönüştürülmesi ve Türkiye için özel güvenlik sistemi önerisi ele alınacak. ANKARA (Cnmhnriyet Bürosu) — Körfez krizinin 1990 yüı sonuna dek "sı- cak çatışma" olmaksızın devam edeceği konusunda genel bir görilş birliği oluşur- ken Türkiye, Doğu-Batı ilişkilerindeki ge- lişmeler ve Ortadoğu'daki durumla bağ- lantılıolarak kendigüvenlik rolünu Batılı- Iarla tartışmaya hazırlamyor. NATO Ge- nel Sekreteri Manfred Wörner ve Batı Av- rupa Birliği (BAB) Genel Sekreteri Wil- belm Van Eekelen, önümüzdeki hafta Ankara'da yapacaklan üst düzey temas- Iarda Türkiye'nin savunmasını yakından ilgilendiren bir "son dunım değerlendir- llu Economist mesi" yapacaklar. Iki genel sekreterin Türk yetkililerle görüşmelerinde BAB'ın genişlemesi, NATO çokuluslu karagücü ve Türkiye'ye özel güvenlik sistemi olmak üzere üç yeni konunun ele alınması bek- leniyor. BAB ve NATO genel sekreterleri 17 ekimde Ankara'ya gelerek Cumhurbaşka- ıu Turgut Özal, Başbakan Yıidınm Ak- bulut, Dışişleri Bakanı Ali Bozer ve Mil- li Savunma Bakanı Safa Giray ila ayn ayn göruşecekler. Savunma konulannın yeni bir perspektifle ve yoğun biçünde tartı- DIŞBASIN Saddam Hüseyin şişmanlara karşı"The Economist" dergisi, Irak Devlet Başkanı'nın ülkede kurduğu düzen yazısında, Saddam'ın iki yıl önce kilolannı fazla bulduğu Dışişleri Bakanı Tarık Aziz ile Başbakan Birinci Yardımcısı Taha Yasin Ramazan'ı nasıl zayıflattığını anlatıyor. Dış Haberler Servisi — "Saddam Hü- seyin, iki yıl önce önde gelen iki yardım- cısının kilolannın fazla olduğunun far- kına vardı. Kendilerinden zayıflamaları- nı istedi. Yalnız istemekle kalmadı. Parti organı, "Al Tavvra" gazetesinde bu iki yet- kilinin kilolannı her hafta ya>ımlattı. So- nunda iki yetkili, Dışişleri Bakanı Tarık Aziz ile Başbakan Birinci Yardımcısı Ta- ha Yasin Ramazan, fazla kilolannı attı- lar. tkisi de bn olaydan otiiriı Saddam'a kızgın degiller. Sağlıklarını Saddam'a borçlular." The Economist dergisi, Irak Devlet Başkanı Saddam Huseyin'in ülkede kur- duğu duzeni irdeleyen yazısına böyle baş- lıyor. Dergi, Saddam'ın eski Devlet Baş- kanı Hasan El Bekr'i 11 yıl önce devirip, devlet başkanı koltuğuna oturduğunu, ondan önceki 11 yıl da Hasan El Bekr'in yardımcılığını yaptığmı anımsatıyor. The Economist'e göre Saddam bu süre içinde yavaş yavaş tüm parti ve devlet aygıtını kişisel denetimi altına almayı başardı. '• • Saddam Huseyin'in üstlendiği gorevter şöyle: Devlet Başkanlığı, Devrim Komu- ta Konseyi Başkanlığı, BAAS Partisi Ge- nel Sekreterliği, Silahlı Kuvvetler Başko- mutanlığı ve Başbakanlık. Dergiye göre Saddam, devlet ve parti aygıtlannda öylesine sıkı bir denetim kur- muş durumda ki kendisine karşı bir ayak- lanma beklemek bu aşamada hayalcilik olur. 1969'da 15 kişilik Devrim Komuta Kon- seyi'nin tüm üyeleri Sunni ordu subayla- nndan oluşuyordu. Saddam 1982 yılına kadar, bunları tasfıye ederek yerlerine kendi adamlarını getirdi. Bu arada BAAS Partisi de köklü deği- şimden geçti. Parti 1968'de ufak, dışa ka- palı bir devrimci hücre şeklinde idi. Sad- dam onu bir kitle örgütüne dönuştürdu. Bu örgütün görevi, yığınlan eğitmek, se- ferber etmek ve kontrol etmekti. Partinin halen 50 bin fiili üyesi ile 1.5 milyon "sempatizanı" var. Üyeler, her türlü "sadakatsizligi" derhal ihbar etmekle yü- kümlüler. Gençlik örgütündeki "gönüllüler" ise gerektiğinde kendi anne babalarını da ihbar etmekle yükümlüler. "Halka" adlı parti örgütü, her fabrika- yı, her sokağı denetim altında tutuyor. Saddam orduyu da tam denetimi altı- na almış durumda. Bu bakımdan silahlı kuvvetlerde bir ayaklanmanın örgütlen- mesi çok zor. Yüksek rütbeli subaylann tümü siyasi komiserlerin denetimi altın- da. Generaller arasında halk kahramanı çıkmamasına dikkat ediliyor. örneğin körfez savaşı sırasında sivrilen ve halkın sempatisini kazanan iki general halen ce- zaevindeler. Ancak Saddam, orduyu bir yandan demir yumrukla yönetirken bir yandan da hoşnut etmeyi ihmal etmiyor. Subaylann maaşları yüksek ve orduya en modern silahlar sağlanıyor. Saddam, Irak'ın muazzam petrol zen- ginliğini de akıllı biçimde kullandı. Sos- yal yardımlar, yol, konut, hastane, okul inşaatlan ile yığınların desteğini kazan- dı. The Economist'e göre Saddâm*în en zayıf yanı, azınhktaki Sünnilere mensup olması. Sünniler 17 milyonluk Irak'ın an- cak dörtte birini oluşturuyorlar. Nufusun yarısı Şii; diğer dörtte biri ise Kürt. Saddam belli başlı devlet görevlerinı doğduğu yer olan Takrih bölgesinden ge- len akraba ve hemşerilerine dağıtmış du- rumda. Bunlar Saddam'a buyuk bir sa- dakatle bağlılar. The Economist, Saddam öldürülse ya da devrilse bile bu grubun yeni bir lider çıkarabileceğini belirtiyor. Takrih gnıbu, ülkedeki güç ve refahlan- nı Saddam'a borçlu olduğundan, Irak li- derine karşı ayaklanması çok uzak bir olasılık. The Economist'e göre Takrih grubu, ancak Saddam'ın kendilerini bü- yük bir felakete sürüklediğine inanırsa, Irak Devlet Başkanı'nı devirmeye kalkı- sabilir. Ama Saddam'ın gizli polisinin her yerde gözü ve kulağı olduğundan, Irak li- derine karşı bir komplo düzenlemek, ken- disine en yakın olan Takrih grubu için bile son derece tehlikeli bir şey. şılmaya başlandığı günlerde yapılacak bu görüşmelere Ankara büytik önem veriyor. Edinilen bilgiye göre bu görüşmelerde üzerinde durulması beklenen konular şöyle sıralanıyor: 1. BAB üyeügi: Geçen hafta sonun- da Venedik'te Avrupa Topluluğu dışişle- ri bakanlarım bir araya getiren toplantı- da gündeme gelen BAB'ın güçlendirilme- si, askeri açıdan daha etkin bir savunma örgütüne dönüştürülmesi önerisi, Türki- ye tarafından "temkinle" karşılanan bir konu. Bu önerinin gerçekleşmesi, şu an- da BAB'a üye olmayan topluluk üyeleri Yunanistan, Darümarka ve Irlanda'nın da birliğe katılmasını öngörüyor. Ankara, 1988 nisanında yaptığı tam üyelik başvu- rusundan henüz sonuç alamadığı BAB'- ın, kendisini dışta bırakarak böyle bir ge- nişleme ve güçlenmeye gitmesini istemi- yor. Bu göruş, "uygun bir üslupla" BAB Genel Sekreteri'ne ifade edilecek. Türk yetkililerinin aynca daha çok îngiltere ve ABD'nin görüşleriyle uyumlu olan "NA- TO ve BAB ikiligi yaratılmasın, BAB güçlenmesin" yolundaki tezlerini de ifa- de etmeleri bekleniyor. Türlciye'nin birli- ğe üyeliği konusu da yapılacak görüşme- lerde bir kez daha ele alınacak. Türkiye, şu anda "gözlemci" statüsünü paylaştığı Yunanistan'ın alınıp kendisinin birliğe aknmamasının doğuracağı sakıncalara dikkat çekecek. 2. NATO k a r a ^ M k Karartalık 90 tatbikatını izlemek üzere Türkiye'ye ge- len Avrupa Müttefik Kuvvetleri Başko- mutanı Orgeneral John Galvin ile Türk askeri yetkilileriyle yapılan görüşmeler- de ele alınan "NATO'nun çokuluslu ka- ragücüniı Türkiye'de de konuslandınlma- sı" duşüncesi, Genel Sekreter VVörner'le yapılacak temaslarda gündeme gelecek. Gerek göruldüğü zamanlarda bir ülkeden diğerine geçme yeteneğine sahip olması öngörülen bu çokuluslu gücün Türkiye 1 de bulundurulması duşüncesi Körfez kri- ziyle birlikte canhlık kazandı. Türkiye 1 nin bu konudaki tavnnı, projenin iç si- yasi yansımalan ve dışanya, özellikle de SSCB ve Ortadoğu'yla ilişkilere olası et- kileri göz önüne alınarak belirlemesi bek- leniyor. Bu unsarların Wörner'le yapıla- cak görüşmelerde dile getirileceği belir- tiliyor. 3. Torkiye>e öeeel sfetent: Körfez krizinin patlak vermesi sonrasmda kanat ülkelerinin öneminin yeniden anlaşıldığı görüşu NATO çevrelerinde de kabul gö- rüyor. Bu kapsamda, Genel Sekreter Wörner'in Türkiye'ye yeni bir güvenlik sistemi ya da paketi (mecurity pack) öne- rilebileceği şeklindeki sözleri Ankara'daki yetkililerin ilgisini çekti. Genel Sekreter KARARLILIK GÖSTERİSt '90 — Değişen diinyada NATO'nun geleceği örgıit içi tartışmalarda ilk sıraya otururken,NATO'nun planlı tatbikatlarından Kararlılık '90 da Saros Körfezi'nde suruyor. Türki>e'nin yanı sıra İtalya ve ABD'nin de katıldıgı tatbikatta müttefik kuvvetleri Saros a bir çıkarma tatbikatı da gerçekleştirdiler. (Fotograf: Reuter) Wörner'in Ankara'daki temaslannda bu sözlerini ayrıntılandırması istenecek. Yet- kililer, NATO kurmaylannın Türkiye için düşündükleri yeni savunma rol ve yön- temlerinin önümüzdeki hafta yapılacak görüşmelerde kapsamh biçimde ele alına- cağını belirtiyorlâr. NATO ve BAB genel sekreterleri 19-21 ekim günlerinde Alanya'da düzenlenecek geniş kapsamh bir savunma seminerinde de konuşacaklar. "Degişen Dogu-Batı Uişkilerinin NATO ve Türkiye'nin Ortak Savunmasına EtkDeri" konulu seminerin, Varşova Paktı'mn fiilen ortadan kalkma sürecine girmesi ve Körfez krizinin Orta- doğu'da yarattığı yeni durum sonrasmda Türkiye'nin değişen güvenlik rolüne iliş- kin tartışmalara olanak sağlayacağı kay- dediliyor. Sungar'ın açıklaması NATO'nun planlı tatbikatlarından" "Kararlılık 90" için Türkiye'de bulunan NATO Avrupa Müttefik Kuvvetleri Baş- komutanı General John Galvin'in günde- me getirdiği ittifaka bağlı bir "çokuluslu kara ordusu" konusu, kamuoyunun dik- katini çekerken Dışişleri Bakanüğı sözcü- sü Murat Sungar, henuz aynntılan sap- tanmayan bu oluşumun daha çok "mer- kez bölge" için düşünülduğünu söyledi. Sungar'ın bu açıklamasının General Gal- vin'in önceki gün yaptığı açıklamayla çe- lişmesi dikkat çekti. Galvüı, tasarlanan söz konusu gucü ay- nı zamanda ittifakın kuzey ve güney ka- natlannda görev yapacak şekilde düşün- düğunü belirtmişti. Dışişleri sözcüsü"Sun- gar'ın aksi yönde göniş bildirmesi, Türki- ye'nin ittifak çerçevesinde "alan dışı" yü- kümlüluk almak konusundaki duyarlılı- ğımn bir ifadesi olarak yorumlandı. General Galvin, Türkiye'ye gelişinden sonra yaptığı çeşitli açıklamalarda, itti- fak çerçevesinde oluşturulacak ve güney kanatta da konuşlandırılacak bir "çokuluslu" kara ordusundan söz etmişti. Galvin'in bunun Ortadoğu'ya yönelik yü- kümlülükleri olup olmayacağı konusun- da bağlayıcı bir şey söylemekten kaçın- masına İcarşın konuyu Körfez krizinin sürdüğü bir sırada gundeme getirmesi "anlamlı bulunmuştu." Müttefik Kuvvet- leri Başkomutanı, yine Istanbul'da önceki gün düzenlediği basın toplantısında bir soruya yanıt olarak çokuluslu güçten yal- nız Orta Avrupa'da yani ittifakın merkez bölgesinde değil, aynı zamanda kuzey ve güney kanatlarda da varlığı bulunacak bir güç anladığını belirtmişti. Dışişleri Bakanüğı sözcüsü Murat Sun- gar, dün düzenlediği basın toplantısında konuyla ilgili bir soruyu yanıtlarken, ko- nunun yeni olmadığını, haziran ayında Londra'da yapılan NATO zirvesi sırasın- da gündeme getirildiğini söyledi. Zirve-._ de, NATO'nun entegre askeri yapısı üze- rinde yapılacak değişikliklerin üzerinde de durulduğunu anımsatarak, "çokulus- lu gücün" ittifak için yeni bir kavram ol- madığını belirtti. NATO Başkomutanı'nın yeniden gün- deme getirdiği çokuluslu güç konusunda "askeri kanatta karargâh düzeyinde" bazı çalışmalann yapıldığını bildiren Sungar, buna karşın konunun NATO'nun siyasi mekanizmalanna henüz intikal etmediği- ni kaydetti. Sungar, sözü edilen çokuluslu gücün daha çok ittifakın merkez bölgesi için dü- şünüldüğünü de sözlerine ekledi. Gene- ral Galvin'in aksini söylediğinin anımsa- tılması üzerine Sungar, "Kendi şahsi fi- kirlerini beyan ediyor" dedi. Sözü edilen güç ile ilgili ayrımıların henüz tespit edil- mediğini de vurgulayan Sungar, süren ça- lışmalann Körfez bunalımından çok ön- ce başladığını, bu nedenle oluşturulması planlanan çokuluslu gücün bu krizle bir ilgisi olmadığına işaret etti. HABERLERIN DEVAMI Polly Peck'e son 2 gün Demirel: Hükümet (Baştarafı l. Sayfada) narenciye ve elektromk yatınm- lannı satmayı pJanladığını öne süren "Financial Times" gaze- tesi, olası bir satışla ne ölçüde bir mali kaynak sağlanacağına değinmedi. Ancak böyle bir sa- tış niyetinin olmasının bile, ya- nn Polly Peck'e kredi veren 60 kadar bankanın temsilcisinin yeniden yapacaklan toplantıda "ohımlu" bir hava estireceği sa- nıhyor. Geçen hafta Polly Peck'e kre- di veren bankacılann temsilcile- rine şirketin mali durumunu an- latan Yönetim Kurulu Başkanı Asil Nadir, bir hafta içinde Türkiye'den mali kaynak bulu- nacağını söylemiş, ancak birkaç gün içinde, Türkiye hükümeti- nin Türk kamu ya da özel ban- kaları aracılığı ile bir kurtarma operasyonu düzenlemeye yanaş- mayacağı anlaşılmıştı. Bu, daha sonra ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Güneş Taner ta- rafından da ifade edildi. Bu ge- lişme sırasında Asil Nadir'in, Londra'daki "Türkiye Fonn" ndaki yuzde 9.42'lik hissesini yaklaşık 2 milyon sterline, Polly Peck'in ise Hong Kong'daki "Shell Electric" adlı küçük şir- ketteki yüzde 24'lük hissesini 1.4 milyon sterlin zararına, 5,5 mil- yon sterline satması dikkati çek- ti. Bu satışlarla birlikte, Türki- ye'deki bazı yatırımların da sa- tılabileceğine yann bankacılann "ikna olması" durumunda Polly Peck'e bir hafta daha yeni süre tanımaları olasılığı doğacak. "Financial Times" gazetesi- nin haberinde, Polly Peck'in Türkiye yatırımlanna Sabancı ve Çukurova Holding'in talip olabileceği öne surüldü. Haber- de, "Camhurbaşkanı Özal için siyasal etkileri olacakûr. Asil Nadir'in kişisel dostu ve mütte- figi olan Özal için Türkiye ve Kuzey Kıbns'taki yatınmlar Türk ekonomisinin yeniden dü- zenlenmesinde örnek gösterilen yatınmlardı" şeklinde bir yoru- ma da yer verildi. Herhangi bir satış kararım ise Polly Peck Yö- netim Kurulu'nun onaylaması gerekiyor. Gazete, "E|er Asil Nadir, Türkiye hükümetinin onayı ile yatınmlannı satışa çı- kartırsa, ülkedeki büyük sana- yi gruplan arasında alıcı bula- bilir. Sabancı Holding ve Çuku- rova Grubu'nun olası alıcılar arasında adlan geçiyor. Her iki gnıp da uluslararası ortak yatı- nmcıları çekebilecek nitelikte. Asil Nadir'in basın işlerini ko- rumayı düşünmesi ise anlamlı. Gazete ve dergileri, Cumharbaş- kanı Özal'a arka çıkan ana des- teklerden biri" dedi. Söz konusu haberle ilgili ola- rak görüşlerine başvurduğumuz Çukurova ve Sabancı Grubu yetkilileri iddialan reddettiler. Çukurova Grubu üst düzey yet- kilileri, "Biz Asil Nadir'in hiç- bir şirketine talip olmadık. Na- dir ya da yardımcısı ile herhan- gi bir temasımız olmuş da degil. Financial Times'daki baber ne- reden çıktı, biz de anlayamadık" dediler. Sabancı Holding'in üst düzey bir yetkilisi de gündemle- rinde böyle bir konunun olma- dığını söyledi. Polly Peck'in Türkiye ve Ku- zey Kıbns'taki yatırımlanmn, şirketin toplam 210 milyon ster- lin nakit parasının 143 milyon- luk bölümünü tuttuğu hesapla- nıyor. Geçen cuma günkü ban- kaalar toplantısında, 70 milyon sterlin tutannda bir mali kayna- ğın Kıbns'tan Londra'ya aktan- labileceği ifade edilmişti. Inde- pendent gazetesinin konuya iliş- kin haberinde, "Bu para cuma gününe kadar saglanamazsa bankacılar desteklerini çekerter" denildi. Öte yandan Daily Tekg- raph gazetesi, Polly Peck'in mu- hasebesini incelemekle görevlen- dirilen "Coopers and Lybrand Deloitte" adh mali danışmanlık fırmasına "gerekli defterierin verilmediğini, incelemenin yapüamadığını" öne sürdü. Ga- zete, Polly Peck'deki kurumsal hissedarlardan birinin ise, "Ye- ni bir yönetim kurulu başkanı atamalı ve Türkiye'yi de unut- malıyız" şeklinde konuştuğunu aktardı. Polly Peck yetkilileri konu hakkında yorum yapmadılar. Dışişleri açıklaması Dışişleri Bakanlığı, Türk asılh işadamı Asil Nadir'in yönetim kurulu başkanlığını yaptığı Polly Peck firması ile ilgili ola- yın mali ve finans yönlerinin Türk hükümetini ilgüendinnedi- ğini bildirdi. ANKA ajansının bildirdiğine göre Dışişleri Sözcüsü Murat Sungar, haftalık olağan basın toplantısında Polly Peck olayı- na ilişkin olarak Îngiltere Dışiş- leri Bakanı Douglas Hurd'ün, Devlet Bakanı Güneş Taner'e bir mektup yazmasmın diplomatik taamüllere uygun olup olmadı- ğı konusundaki bir soru üzeri- ne şöyle dedi: NADİR VE POLLY PECK'İN TÜRKİYE'DEKİ ŞİRKETLERİ TARIM VE GroA GRUBU Meyna Tanm Urünleri San. ve İhracat AŞ. (Ana şirket yüzde 100'ü Polly Peck'in) Kaynak Gıda ve Ev Ihtiyaç Maddeleri San. ve Tic. AŞ. Meysin Tanm ve Gıda Urünleri San,. ve Tic. AŞ. Meysan Yağ San. ve Tic. AŞ. Çukonam Çukurova Naren- ciye Yaş Meyve, Sebze ve Su urünleri Tic. ve San. AŞ. Su ve Şiseleme Sanayi AŞ. Unipac Paketleme ve Ambalaj Sanayi AŞ. Untaş AŞ. VESTEL GRUBU Vestel Elektronik San. ve Tic. AŞ. (Ana şirket, yüzde 18*1 halka açıldı, üçte biri geri alındı, geri kalam Poly Peck'in) Vestel Goldstar San. ve Tic. AŞ. (Yüzde 75'i Vestel Elektronik'in, geri kalam G. Koreü Goldstar'ın) Pekel DayanıkL Tüketim Mallan Pazarlama AŞ. (Yüzde 96'sı Vestel Elektronik'in) Nadir Dış Ticaret AŞ. (Yüzde 96'sı Vestel Elektronik'in) Telkom Elektronik Haberleşme Cihazları İmalat ve Tic. AŞ. (Yuzde 51'i Vestel Elektronik'in) Vescolor Tüp ve Komponent San. ve Tic. AŞ. (Yüzde 75'i Vestel Elektronik'in, yüzde 25'i Fransız Thomson CSF'e ait Videocolor SA'nın) BASIN (Asil Nadir'in) Gelişim Gelişim Holding Gelişim Yayınlan AŞ. Süreli Yayınlar AŞ. Gelişim Pazarlama Veb Ofset Veb Holding AŞ. Veb Ofset İleri Matbaacıhk AŞ., Günaydın Pazarlama, Tan Gazetecilik ve Matbaacıhk AŞ., Tan Pazarlama Güneş Gün Holding AŞ. Güçlü Gazetecilik Yayıncılık Matbaacıhk AŞ. Gün Haber Ajansı Gün Servis ve Teknik Hizmetler YAYINCILIK llkay Yayıncılık Deniz Yayıncılık AN Graphics Medya Print (PoUy Peck'in) BANKACILIK ' Impexbank (eski Titibank Asü Nadir'in) EGLENCE-DİNLENCE Voyager Mediterranean Turizm Endüstri ve Ticaret A.Ş. (Yüzde 99.45'i Polly Peck'in) Pizza Gıda Işletmeleri AŞ. (Yuzde 100'ü Polly Peck'in) DİĞERLERİ Asnad Holding AŞ. (Asil Nadir'in) ODET Orta Doğu Tanm 3G Reklam Ajansı Santana Tekstil (Yüzde 76'sı Polly Peck'e ait olan merkezi ABD'deki Santana Limited'in) Noble Air (Asil Nadir'in) "Bizim bu konuyu ele ahsınuz Güney Kıbrıslı Rumların kuze- ye nasıl baktıklarını göstermek, kuze>e yarar saglayan, ekonomi- sine katkıda bulunan bilumum şirketlere karşı nasıl tavır almak istediklerini vurgulamak içindi. Ve bu konuda habrlayacaksınız, bir örnek de göstermiş, Güney Kıbns Meclis Başkanı'nın Asil Nadir ve şirketini bir nevi ken- dileri açısından milli tehdit teş- kil ettiklerini parlamentolann- dan dile getirmiş olduğunu vur- gulamış, bu çerçeve içerisinde Londra'da karalama kampanya- lanna muhtemelen de>-am ettik- lerinden bahsetmiştim. Fakal işin tabii ki bir de mali, finans ve vesaire yönleri var ki o tabii Türk hükümetini igikndirmez." Devlet Baicanı Güneş Taner- in konuya ilişkin olarak önceki gün yaptığı açıklamaları hatır- latan Murat Sungar, bunun öte- sinde bir şey söylemek istemedi- ğini bildirdi. KKTC'de döviz telaşı öte yandan Başbakan Yüdı- nm Akbulut'un Kıbns gezisi sı- rasında KKTC'nin kendi parası- nı basma hazırlığı içinde oldu- ğunu söylemesi üzerine, banka- lardaki doviz ve TL mevduatla- rını çekme eğilimi içine giren KKTC yurttaşlarımn, Asil Na- dir'in ihtiyaç duyduğu fonlan Türkiye ve KKTCden sağlaya- cağı yolundaki haberler üzerine bu eğilimlerine hız kazandırdık- ları bildiriliyor. İzzet Rıza Ya- lın'ın haberine göre dün ve ön- ceki gün KKTC'deki bankalann hemen tümu bu tür "ivedi" is- teklerle karşılaştılar. (Baştarafı 1. Sayfada) TBMM'deki cena- ze töreni nedeniyle salı günkü toplantısım yanda bırakan DYP Meclis Gnıbu, Demirel'in baş- kanlığında dün yeniden toplan- dı. Terör konusuna dün de de- ğinen Demirel, teröriin bundan sonraki kurbanının herkes ola- bileceğini bildirdi. Bir ülkede, devletin varlığıyla yokluğu ara- sında fark olması gerektiğini kaydeden Demirel, halkın 26 Mart seçimlerinde desteğini çek- tiği hükümetin, bu haliyle hiç- bir sorunu çözemeyeceğini savundu. Hükümetin, terör olaylan karşısında yaptığı açıklamalan, telesekreterin verdiği yanıta benzeten Demirel, "Bunlar, te- lefonun öbür ucundaki teyp kaydı gibi. 'Aradığıruz kişi yok- tur, mesajuuzı bırakın' deyip bi- tiyor. Teybin dedigi gibi, 'Terör darbe yemiştir', 'Suçluları bulacağız' diyorlar. Her defa- suda duyduğumuz ses budur" dedi. Hükümetin sıkıştığında "MUli birlik ve beraberliği bozmayın" dediğini belirten Demirel, "Bunlan destekleyen- ler yofc ki, bunlan önleyin di- yenler var. Niye bozuluyorsu- nuz? Devietin, hükümetin fonk- siyonlanndan anlamadıklan, bu fonksiyonlan taşunadıklan dün (önceki gün) de ortaya çıkmış- tır. Bu zincir kırümadıkça mil- let yeni üzüntüler, cenazeler gö- recek demektir" diye konuştu. Devletin Körfez krizi, Avru- pa ve Amerika'da ne olduğuy- İa ilgilenirken kendi vatandaşı- nı düşünmeyen bir devlet hali- ne geldiğini kaydeden Demirel, artan enflasyon karşısında va- tandaşm nereye ve kime gidece- ğini sordu. Hükümetin, muha- lefeti "kara tablolar" çizmekle suçladığını bildiren Demirel, "Hayır efendim. Fotografını çekiyoruz, kara tablo çizmiyoruz" dedi. Körfez krizinin kasım ayında ABD'de yapılacak seçim nede- niyle durgunluğa girdiğini vur- gulayan Demirel, Avrupa'nın Körfez'de savaş olasılığını geri- ye itmek istediğini, bugünkü ko- numun savaşla banş arasında olduğunu söyledi. Cumhurbaş- kanı Turgut Özal'ın önümüzde- ki günlerde Suudi Arabistan'a yapacağı gezinin Irak'ı içerme- diğine dikkat çeken Demirel şöyle konuştu: "Bu gezinin maksadı nedir, neye hizmet edecek? Oralara gi- dip ne diyecek? Gelin sizi kur- tarayun mı diyecek? Sayın Özal bu konuda, bir meselenin kaç ihtimali varsa hepsini ifade edi- yor. Neticede, hangisi çıkarsa 'Ben dediydim' diyecek. Ama sen başka şeyler de dediydin. Bu, çoklu standart. Daha terö- rii kimin yaptığını bilmiyorsu- nuz. Olaylann failleri meçbul. Bu failleri bulmadıkca, bulama- dıkça, ortalıklarda hükümeüz diye gezinmeyin." Demirel, Israil güvenlik kuv- vetlerinin Doğu Kudüs'te çok sayıda Filistinliyi öldürmesi ko- nusunda Birieşmiş Milletler Gfl- venlik Konseyi'nin harekete geçmesini isteyerek şu yonunu yaptı: "Bu yapılmazsa, uygar dün- yanın çifte standart kuüandıgı ortaya çıkar. Körfez krizi kar- şısmda hassas davranan Güvea- lik Konseyi bu olaya da çok ya- kın ilgi göstennelidir. Bu olay zulümdür, nefretie kınıyoruz."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear