Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GEZEKALIN 29 Orhun Yazıtları Mustafa Balbay ardeşim Kül Tigin öldü. Görür göK züm görmez gibi, bilir aklım bilmez gibi... Bilge Kağan, Orhun Yazıtları’nda kardeşinin ölümüne böyle yanıyor. Bugünün Türkçe’sine çevirdiğimiz metnin ilk şekli şöyle: İnim Kül Tigin kergek boldı. Körür közüm körmez teg, bilir bilgim bilmez teg. Moğolistan’ın başkenti Ulanbatur’a 350 kilometre uzaklıktaki Orhun Anıtları’nın bulunduğu platoya, devlet büyükleri, resmi konuklar genellikle helikopterle ulaşıyorlar. Çok haksız da sayılmazlar, yol yok... Bense karayoluyla, affedersiniz karadan gittim. Zira yolun önemli bir bölümünü yerel rehberler şöyle tarif ettiler: Şu iki dağın ortasındaki tepeden inin, oradan sulak bir yere geleceksiniz. Su derin değildir. Girin devam edin. Orada bir çobana sorun! Moğolistan’da bin baş hayvanı olan fakir sayıldığı için yol boyu çok sık sığır, at sürüleriyle karşılaştık. Atın üzerindeki gençler, çocuklar... Sanki atın üzerinde doğmuşlar demek durumu anlatmaz; atın üzerinde ana rahmine düşüp, üzerinde doğmuşlar desem yeridir . Bu yolu aşabilecek tek taşıt Rus arazi araçlarıymış. Ben de öyle yaptım. Beni taşıyan Rus arazi aracının şoförü Ihrbatır, Moğol. Rehber Bilge de Moğol ama, “Benim adım sizin Bilge Kağan’dan geliyor” diyor. Saat 20.00’ye doğru Orhun’a ulaştık. Güneş 22.00’de batacak. İki saatimiz var. Bilge Kağan Yazıtı’nı paslanmış bir demir çerçeve çevreliyor. Kapısı telle tutuşturulmuş. Yerel çobanlar benimle birlikte içeri girdi. Anıtın üzerindeki yazılara basa basa dolaştılar. İçim gitti. Zamanla taştan kopan parçalar, bir insan bedeninin organları gibi yanda yatıyor. Yazılara baktım, özenle işlenmiş. Orhun’dan önce en eski Türk yazılı belgesi Kutadgu Bilig’ti. Daha sonra Orhun ortaya çıkarıldı. 732735’de dikilen yazıtlar, yazılı Türkçe’nin tarihini 337 yıl geriye götürdü. Kül Tigin Yazıtı ise dikili duruyor. Hayvanların boyunlarını sürttüğü yer büyük hasar görmüş. Öteki bölümler geçen zamanla ölçüldüğünde sağlam. İki yazıtın bulunduğu yerin çevresinde de oraya buraya atılmış insan başıyla yarım gövdesini anlatan heykeller var. Yanımızdaki kumanyayı bunlardan birinin başında yedik. Az ötede bir çadır grubu var. Akşam oraya konuk olduk. İçi küçük çöpler ve kıllarla süslenmiş kımız içtikten sonra sohbete koyulduk. Orhun Yazıtları’nı bilmiyorlar. Varsa yoksa, işaret. Tümüne işaret deyip geçiyorlar. Onlar için uçsuz bucaksız platonun doğal parçaları neyse, yazıtlar da o. Gece yolculuğunu yine yarı patika yarı dağ arası yolları aşarak Karakurum yönüne yaptık. Sabah yüzümüzü Orhun Irmağı’nda yıkadık. Irmağın az ötesinde önü çocuklu, kadınlı; arkası atlı eşekli çadırlar vardı. Yüzyıllar öncesindeyiz desem yeridir. Irmak kıyısındaki söğüt dalları o günlerin türküsünü söylüyor. Dönüş yolu da gidiş kadar enerji veren bir yorgunlukla geçti. Ulanbatur’a girişte araçlar aranıyor. İki şeye bakıyorlar: Suç işlemiş kişiler ve sarhoşlar. Kente sarhoş sokulmuyor. Ben yolun parfüm kokulu otlarıyla, ırmakların sularıyla, Orhun’un anılarıyla, bilgileriyle zil zurna sarhoştum. Polis fark etmedi! Gezekalın...