22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

24 GÖZLEM Malezya’dan Anadolu’ya Deniz Yazıcı ynı inançlara sahip olduğumuz faA kat ayrı kültürleri paylaştığımız dünyanın diğer bir ucunda yaşayan Malezya’nın Kuala Lumpur şehrinden bir grupla beraber Anadolu gezisine çıktım. Bir hafta süren bu yoğun tur boyunca aynı yeryüzünü paylaştığımız ama kim oldukları hakkında bir fikrim olmayan, bu güler yüzlü insanların geleneklerini, dünyaya bakış açılarını, inançlarını paylaşma ve gözlemleme imkanına sahip oldum İstanbul’dan başlayan turumuzda ilk önce içimde biraz çekingenlik vardı; çünkü nasıl insanlarla karşılaşacağımı bilemiyordum. Sabah saat 8’de buluşma noktamız olan Taksim’deki otele doğru yol aldım. Ben gittiğimde grubumuz kahvaltı etmeye yeni başlamıştı. Biraz çekingen bir tavırla “günaydın” deyip, kendimi tanıttım. Sıcak bir “merhaba” ile beni hemen aralarına aldılar. Beraber kahvaltı etmeye başladık. O kadar sıcak ve güler yüzlü olmaları beni de rahatlatmıştı. Kahvaltı esnasında ilk dikkatimi çeken şey çorba içmeleri oldu, bizim gibi yağlı ballı kahvaltı etmiyorlardı. Yola çıkmak üzere hazırlanıp otobüse bindik. Yaş ortalamaları genelde 4050 arasında olan Müslüman Malezyalı grubumuzun çoğunluğu ülkemize çift olarak gelmişlerdi. Malezyalı kadınların giyim tarzları çok renkli; çiçek baskılı etekleri ile tamamen bir uyum içersinde olan bluzları ve başörtüleriyle. Çanakkale’ye doğru yola çıkmadan, küçük bir İstanbul turu yaptık. Gruptaki herkes etrafına şaşkınlıkla bakıyordu, otobüs camından gördükleri ve hayran kaldıkları yerler onlara çok renkli gelmişti, gök yüzünün mavisi, boğazdan geçerken İstanbul’un o eşsiz manzarasından etkilenmişlerdi. Saat 12 sıralarında Lapseki’de öğle yemeğini deniz kenarında çok hoş bir balık lokantasında yedik. Baharat ve çiğ sebze Burada keyifli bir sohbet sırasında onların en çok deniz mahsullerini sevdiklerini öğrendim. Aynı zamanda yemeklerinde baharat ve acı sos kullandıklarını ve sağlıkları için çiğ sebze yediklerini söylediler. Daha sonra feribota bindik, bu kısa deniz yolculuğumuz boyunca kendilerine ikram edilen içecekler ile bir kaç çalgıcının yanlarına gelerek onlara şarkı söyletme çabaları çok hoşlarına gitti. Sanırım Türk insanın bu kadar sıcak kanlı oluşu onları bir kez daha şaşırtmıştı. İlk ziyaret yerimiz askerimizin Çanakkale Savaşları sırasında şehit oldukları Gelibolu yarımadası oldu. Grupta 85 yaşlarında bacaklarından hafif rahat sız bir bayan, beni çok duygulandırdı. Şehitlerimizin yattığı bu topraklara bir an önce ayak basabilmek için can atıyordu. Bu durum karşısında duygulanmamak inanın imkansızdı. Anıtların önünde hep beraber dua etmeye başladık, işte o an belki ayrı kültürde olup ama aynı inançlara ve üzüntülere sahip olduğumuzu bir kez daha anladım. Daha sonra, Çanakkale’ye 22 kilometre uzaklıkta bulunan, Batı Anadolu’daki en önemli tunç çağı kentlerinden biri Homeros’un İlyada Destanın’da ayrıntılarıyla anlatılan kayıp şehir Troia oldu. Grubumuz, rehberimizi büyük bir dikkatle dinlerken not alıyor ve devamlı fotoğraf çekiyorlardı. Troy filminden sonra özellikle bu bölgede yerli turist sayısı artmıştı. Assos’ta konaklamak üzere yola çıktık, otele giderken denizin maviliği ve o temiz havayı içimize çekmek için tepede küçük bir çay bahçesinde durduk. Huzurun ve sessizliğin hakim olduğu bu yerde bir akşam gün batımında ya da bir sabah çok erken güneşin doğuşunu seyrederken düşüncelere dalıp gidersiniz. Bizde bir an için güzel düşüncelere dalarak kısa sürede olsa buranın keyfini çıkarmaya çalıştık. Batı Anadolu’nun en görkemli antik kenti Efes. Ören yeri, Meryem Ana, Odeon, Memmius anıtı, Trajian çeşmesi ve Hadrian tapınağı gibi günümüze ka
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle