Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 HAZİRAN 2008 CUMA ekonomi PARİS’TEN UĞUR HÜKÜM C 9 Avrupayı kasıp kavuran petrol zamlarına isyan sloganı Türkiye’ye de sıçradı Akaryakıt vergisini düşürün TABGİS Genel Başkanı Ketenci, akaryakıt bayilerinin finans gereksiniminin yüzde 22 arttığına dikkat çekerek ÖTV’nin düşürülmesini istedi. Ekonomi Servisi Türkiye Akaryakıt Bayileri Petrol ve Gaz Şirketleri İşveren Sendikası (TABGİS) Genel Başkanı Atıf Ketenci, akaryakıttan elde edilen vergilerle ülke yararına olacak bir uygulamaya geçilmek isteniyorsa, yapılması gereken tek şeyin ÖTV indirimi olduğunu söyledi. Ketenci, düzenlediği basın toplantısında yaptığı konuşmada, akaryakıttan elde edilen yaklaşık 20 milyar dolarlık ÖTV gelirinin yarısına yakınının mahalli belediyelere verilmesi için hazırlanan yasa değişikliğinin TBMM’ye sunulduğunu belirterek, “Akaryakıttan elde edilen vergilerle ülke yararına olacak bir uygulamaya geçilmek isteniyorsa, yapılması gereken tek şey ÖTV indirimidir. Böylece hem kaçakçılığın önü alınmış, hem de ülke ekonomisine büyük yararlar sağlanmış olur” dedi. Sadece ÖTV’nin yüzde 46’sının petrol ürünlerinden karşılandığını ifade eden Ketenci, yüksek vergi nedeniyle fahiş fiyatların halkı “10 numara yağ” olarak bilinen kükürt oranı çok yüksek sağlıksız ürünlere yöneltiğini ifade etti. Ketenci, akaryakıt kaçakçılığı sorunu yerine akaryakıt sektöründe vergi kaçakçılığının konuşulmasını eleştirerek 45 milyar dolarlık sektörde 102 bin YTL’lik vergi kaçağı saptandığını, oysa 510 milyar dolarlık akaryakıt kaçakçılığı yapıldığını ve bunun nedeninin yüksek ÖTV olduğunu ifade etti. AB liderlerinin hızla artan petrol fiyatları ile mücadele etmelerini isteyen yüzlerce çiftçi traktörleriyle birlikte Brüksel meydanlarına çıktı. (AP) Taormina Günleri ödeyen bol. Ama sanmayın ki, her yerde bir tost bir bira 20 avro. Ara sokaklarına girerseniz kiloso 10 avroya pizza ve enfes İtalyan börekleri yiyebilirsiniz. Etrafa şöyle bir baktığımızda çoğu zaman “sokak” sözcüğü bile abartılı geliyor. Adamlar keçiyolu veya patikaların etrafına yaşama mekanları kurmuşlar adeta. Taormina’yı Etna’nın lavları kaplamamış fakat sanki ortaçağda hatta antik devirlerde kalmış. Kasabanın üstüne otomobil, vespa, televizyon, futbol, vs eklenmiş. Örneğin, kaldırım, ışık filan hak getire. Neyse ki turistik anacaddeyi ticari ve temizlik ihtiyaçların giderildiği sabahın erken saatleri dışında trafiğe kapatmışlar. Yoksa en dar arabaların sığabildiği geçitler bile cadde (!) olmuş. Yayaya yaşam hakkı yok. Abartmaksızın 30 santim genişliğinde ağaç kovuğu kadar aralıklar bile sokağa, dar basamaklı geçitlere dönüşmüş. Taormina’ya günün birinde yolunuz düşerse “Vitelo Stretto” sokağını, aralığını veya duvar yarığını bir sorun bakalım. Dimdik bir yamaca teraslar ilkesiyle inşa edilmiş kent, namını biraz da zamanında askeri açıdan stratejik bir köşe olmasına borçluymuş. Zira bu yalçın krater kayalarına tünemiş yuvayı fethetmek olağanüstü zormuş. ??? M.Ö. 11’inci yüzyıl civarında Doğu’dan gelen Sisüller tarafından kurulduğu rivayet edilen kentten başta Eğriboz adalı Yunanlılar olmak üzere Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Normanlar ve benzerleri geçmişler. Hepsinin bir biçimde izi duruyor. İlla velakin Akdeniz’e boğa boynuzu gibi uzanan Antik GrekoRomen Tiyatro bir başka güzel. Zaten festivalin tüm gece gösterileri ve önemli törenleri burada düzenleniyor. Teleferikle inilen güzelim kıyılar Ege’yi, hatta halk plajları öylesine eski İstanbul’u andırıyor ki, azıcık içimiz sızlamadı desek, yalan olur. Türk sinemasının onur konuğu olduğu festival, 54 yıllık bir geçmişe sahip. Bir zamanlarki ahlarından biraz vahlar kalmış olsa da Venedik Mostrası’ndan sonra İtalyan’ın en önemli festivali olma özelliğini koruyor. Yerini yakında paranın sel gibi aktığı Roma Festivali almazsa... Anlatıldığına göre festivalin iki yıllık başkanı Deborah Young epeyce bir taze kan getirmiş. Ancak biraz ikinci sınıf Hollywood filmlerini de birlikte! Johann Wolfgang von Goethe, Taormina’yı gördüğünde çok haklı olarak, “Burası doğanın ve sanatın buluştuğu en güzel eser”, tasvirinde bulunmuş. Festivalin ikinci günü Antik Tiyatro’da “14 Kilometre” isimli filmi gösterilen genç İspanyol yönetmen Gerardo Olivares ise daha güzel bir benzetme yaptı: “Benim için dünyanın iki merkezi var. İlki Taormina. Annem babam evlendiklerinde balayına buraya gelmişler. Annemin rahmine burada düşmüşüm. İkincisi İstanbul...” Niçin mi? Kendisine soramadım... Geldiği gibi gitti. İzini sürüp cevabı arayacağım. Ancak İstanbul Taormina gibi korunabilseymiş, gerçekten Napoleon’un da teslim ettiği gibi, dünyanın merkezi olabilirmiş. ugur.hukum?gmail.com Suudi Arabistan’ın Türkiye’de üretim yapmak için arazi satın alma talebine yeşil ışık yakıldı Türkiye Arapların ‘tarım deposu’ Bahadır Selim DİLEK ANKARA Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), kendi ülkeleri için tarım üretimi yapmak üzere aralarında Türkiye’nin de bulunduğu “tarım arazisi zengini” ülkeler ile temasa geçti. Suudi Arabistan ile BAE’nin Türkiye’de tarım arazisi satın almak ya da kiralamak için bir süre önce Türk yetkililer ile görüşmelere başladığı öğrenildi. Suudi Arabistan’ın artan petrol fiyatlarından dolayı elinde bulunan 300, BAE’nin 875 milyar dolardan yabancı ülkelerde tarım arazisi almak ya da kiralamak için önemli miktarda pay ayırdığı belirtildi. Bu payın, toplam fonun yüzde 1015’ini bulabileceği belirtiliyor. Konu, Suudi Arabistan Kralı Abdullah bin Abdülaziz’in geçen sene sonunda Ankara’ya yaptığı ziyaret sırasında, “GAP’ta Suudi Arabistan’ın yatırımları ile organik tarım yapılması” bağlamında gündeme geldi. Kral Abdullah’ın görüştüğü hükümet yetkilileri, Suudi Arabistan’ın Türkiye’de tarım üretimi yapmak için arazi satın alma talebine, “yabancı sermaye girişi” gerekçesiyle yeşil ışık yaktı. Bunun üzerine de AKP hükümeti yabancı şirketlerin Türkiye’de gayrimenkul edinmelerine olanak tanıyacak yasayı TBMM gündemine getirdi. Oysa Anayasa Mahkemesi, aynı yöndeki bir düzenlemeyi, “yabancı yatırımcılara sınırsız bir şekilde taşınmaz mülkiyeti ve sınırlı ayni hak edinme olanağı tanıdığı” gerekçesiyle iptal etmişti. Arap ülkelerinin öncelikle GAP bölgesindeki arazilerle yakından ilgilendiği biliniyor. Temaslardan sızan bilgilere göre görüşmelerden olumlu sonuç alınması ve TBMM’deki ilgili yasanın yürürlüğe girmesi durumunda Suudiler, söz konusu petrol fonlarını kullanan şirketler ya da vakıflar aracılığı ile ilk aşamada GAP bölgesinden uzun dönemli tarım arazisi kiralayacaklar ya da satın alacaklar. Gıda bunalımının giderek derinleşmesi üzerine, artan petrol fiyatlarından dolayı milyarlarca doları hazinelerinde biriktirmiş olmalarına karşın birçok Arap ülkesi ek önlem alma yoluna gitti. Suudi Arabistan, buğday ithalatından aldığı verileri kesti, dondurulmuş tavuk, yumurta, bitkisel yağ ve konserve gıdada gümrük vergilerini azalttı. Pahalı diye alkolde marker rafa kalktı Marker uygulaması için TAPDK Başkanı Kâzım ANKARA (AA) AkarTÜBİTAK bir çalışma yakıttan sonra, alkolde de Çalışkan, yeni dönemde başlattı. Ancak markerin marker uygulaması için çabandrol denetimlerine ağırbüyük ve pahalı bir yatırım lık vereceklerini ve ürünleri lışma başlatıldı, ancak bu çalışmanın ardından, oldukça gerektirdiği sonucuna varıldı. bandrol üzerinden kontrol pahalı ve büyük bir yatırım edeceklerini söyledi. Buna gerektiren markerden vazgeyönelik yasal düzenlemeledi ve Tütün ve Alkollü Ürün çildi. rin de çıkarıldığına dikkat çePiyasası Düzenleme Kurumu Akaryakıttan sonra, alkolde ken Çalışkan, “Metanolde şu (TAPDK) TÜBİTAK’tan kode marker için harekete geçilan hiçbir risk yok. Etanolde nuyla ilgili kapsamlı bir çalışise etil alkol olarak girip alma yapmasını istedi. kollü içki imalatında kullaEtil alkolden başlanarak nılma durumu var. Etil alalkolde ürünün tadını, nikolle ilgili bu riski de deneteliğini ve özelliğini boztimle aşmayı planlıyoruz. mayacak, saf alkole de Aynı şekilde yeni vergi düzarar vermeyecek bir şifzenlemeleriyle de bu sorun relemeyi öngören marker giderilebilir” dedi. uygulaması için TÜBİÖte yandan, Maliye BakanTAK bir çalışma başlattı. lığı, tütün ve tütün mamulleri Ancak bu çalışmanın soiçin elektronik takip sistemi nunda, markerin büyük kurulması çalışmalarını sürdüve pahalı bir yatırım gerüyor. Sigara ve diğer tütün rektirdiği, alkol sektörünmamullerinin üretimden bayide de şu aşamada böyle deki satış aşamasına kadarki büyük bir marker yatırımısürecinin elektronik ortamda na gerek olmadığı sonucuizlenmesini öngören sistemin na varıldı. Bu çerçevede yakında devreye girmesi plande alkolde markerden vazlanıyor. geçildi. u köşede veri üretimiyle ilgili görüşlerin yayımlandığı geçen pazartesi günü, TÜİK, ilk çeyreğin işgücü istatistiklerini açıkladı. Veriler, işgücü durumunun geçen yılın aynı dönemine göre kötüye gittiğini gösteriyor. İşgücünün durumunu yakından incelemeye geçmeden, verilerle ilgili bir noktaya değinilmelidir. TÜİK, işgücü istatistiklerinin dayandığı Hanehalkı İşgücü Anketlerinin daha önce 1990 ve 2000 yıllarının nüfus sayımlarının öngörülerine göre düzenlendiğini, bu kez ise Kasım 2007’den sonra uygulamaya konulan ADNKSAdrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’ne göre düzenlendiğini açıklıyor. Ve ekliyor: “Bu düzenleme, daha önce açıklanan işgücü göstergelerindeki oransal dağılımda bir değişiklik yaratmamakta, sadece mutlak değerlerde değişikliğe neden olmaktadır” (Haber Bülteni, 16 Haziran). TÜİK, özetle, “Sayılar değişiyor, oranlar değişmiyor” diyor. Nüfus, bir çırpıda 3.3 milyon azaltılıyor; bu işlemin nedenlerinin ise “ileri tarihte” açıklanacağı bildiriliyor. ??? Tabloda görüldüğü gibi, 2007’den 2008’e, toplam nüfus 768 bin artmıştır; 15 ve daha yukarı yaştaki nüfus, yani “çalışma çağı” nüfusu da 746 binlik bir artış göstermiştir. Böyle olunca da 014 yaş grubun B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK İşgücü Cephesi dı ki İKO, kırsal kesime göre kentlerde daha azdır ve yıllardır, yine “neden” gösterilmeden sürekli azaltılıyor. İşsiz sayısı geçen yıla göre 95 bin artmış ve 2 milyon 496 bine ulaşmıştır. Ancak işsiz sayısı, 2 milyon 155 bin kişi olan “iş bulma umudu olmadığı için” iş aramayanlar ve ayrıca “işgücüne katılmayan” 134 bin kişiyi içermiyor. İşgücü dışında kalan bu 2 milyon 289 bin kişi katılsaydı, toplam işgücü 23 milyon 249 bin değil, 25 milyon 583 bin olacaktı. Bu toplamın yalnızca 20 milyon 752 bini iş bulduğuna göre “gerçek işsiz sayısı” 4 milyon 786 bindir ve bu durumda gerçek işsizlik oranının (4786/ 25583) 18.7 olduğu kolayca anlaşılır. İşsizlik oranı, geçen yıla göre, toplamda ve tüm altbaşlıklarında artıyor. İşsizlikle ilgili olarak belirtilmesi gereken üç nokta daha var. Birincisi, eğer İKO, yani katılma oranı geçen yılın düzeyinde olsaydı, işizlik oranı da toplamda 10.7 değil, 11.2 daki nüfus, bir yılda yalnızca 22 bin kişi artmış oluyor. Doğru olduğu varsayılırsa, nüfus artış oranının on binde üç gibi çok düşük bir düzeyde olduğu görülür. TÜİK, en kısa zamanda nüfus yapısına, yaş, cinsiyet, kırkent ve çalışma durumuna göre dağılımının “sayılarına” açıklık kazandırmalıdır. Yeni nüfus yaklaşımına dayanılarak hazırlanan ilk sonuçlar da eski verilerin hastalıklarını taşıyor. TÜİK, yine neden göstermeden, İKOişgücüne katılma oranının geçen yılda da azaldığını açıklıyor. İKO, yüzde 47’den yüzde 46.7’ye düşürülüyor. “Ne var bunda” demeyin. Bu hesaplama sonucu, çalışma çağı nüfusunun, geçen yıl olduğu gibi yüzde 47’sinin değil, yüzde 46.7’sinin “işgücü piyasasına katıldığı” varsayılıyor. Aradaki fark 134 bin kişidir. Ve bu yıl 134 bin kişinin “neden” işgücü piyasasına çıkmadığı ve sayıları 26.5 milyonu geçen “işgücüne dahil olmayanlar” kümesine katıldığı açıklanmıyor. Kal olacaktı. İkincisi, daha çok ya da bekleneceği gibi işsizlik, tarım dışı sektörleri ve kentleri vuruyor. Üçüncüsü, yaşı 1524 arasında olan ve “piyasada geçerli ücret” karşılığı çalışmak isteyen her “beş gençten biri” işsizdir. Ülkeyi yönetenler ve onlarla siyaset yarışına giren muhalefet, yıllardır süregelen bu “toplumsal yaranın” bir an önce sarılması için çözüm önermiyor. Çalışanların sosyal güvenlikten yararlanma oranı ya da “kayıt dışı” çalışanların toplam içindeki payı da geçen yıla göre çok fazla değişmiyor; yüzde 43.4 ile geçen yılın yüzde 46.2’sine yakın duruyor. Toplam 20.8 milyon olan çalışanların 9 milyonu kayıt dışıdır. Bunların yarısı “tarım”, diğer yarısı da “tarım dışı” işlerdedir. Kadın çalışanlarda kayıt dışılık, özellikle “ücretsiz aile işçilerinde” ve tarımda yüzde yüzlere çıkıyor. Yetkililerce verilen onca söze karşın kayıt dışılık ekonominin en ağır hastalıklarından biri olarak kalıcılık kazanmış bulunuyor. Özetle, işgücü cephesinde yeni bir şeyler var; istatistikleri hesaplama yöntemleri yenileniyor; işgücünün durumunda ise hiçbir iyileşme görülmüyor; başta işsizlik olmak üzere, olumsuzluklar ağırlaşarak devam ediyor. yakupkepenek06?hotmail.com aris’ten yaklaşık bir saat gecikmeyle kalkan uçağımız üç saat sonra Sicilya’nın ikinci büyük kenti Catania’ya vardığında saat akşam 11’e yaklaşıyordu. Her türlü telefonlu, fakslı, emektuplu uyarıyı önceden birkaç kez yinelemiş olmamıza rağmen bizi Taormina’ya götürecek karşılama düzenlenememişti. Dünyanın en eski film şenliklerinden Taormina Film Festivali’nin organizasyonu Fransa’nın en yoksul, en amatör şenliklerini aratacak bir “kalite”de başlıyordu. Son anda Paris havaalanında uzaktan kumandalı ayarladığımız ve festivalin telefonda muhatap olduğumuz tüm ikinci derecede sorumlularından daha iyi İngilizce konuşan taksi şoförü Guiseppe kendisi gelemese de yolladığı meslekdaşı Giorgio bizi sevimli bir edayla karşılayıp azıcık içimizi rahatlattı. Ilık bir gecede yaptığımız 46 kilometrelik CataniaTaormina yolculuğu bir başka beklenmedik görüntüyle renklenecekti. Güzergahımızın eteklerinden geçtiği 3340 metre irtifadaki Etna yanardağı neredeyse 20’nci yüzyıl başından beri hareket halindeydi. 1928’de püskürttüğü lavlar denize inen Mascali köyünü, 1971’de de Etna Gözlemevini yok etmişti. Son 2002 patlaması da çevreyi epeyce endişelendirmişti. Şimdilik uslu uslu akıp turist çekiyor ve aradan bir konfeti gibi kül püskürtüyormuş. Taksiyle karanlığı yardığımız 2025 kilometre boyunca gökyüzünden akan ateşten bir kızıl nehir inanılması zor etkileyicilikte bir seyir sergiliyordu. 204 metreye kartal yuvası gibi kurulmuş 12 bin nüfuslu antik kente gece yarısını aşarken girdiğimizde, hayatın aynı Etna lav nehri gibi kıpır kıpır renkli aktığı gördük. Henüz ay tam dolununa varmamış olsa bile, otelin odasından geniş şahsi terasımıza çıktığımızda, Akdeniz’i okşayan efsanevi Naxos kumsalları ve deniz ve adeta ona doğru akan Etna lav nehri soluğumuzu kesen bir manzara oluşturuyordu. Zamanında Sicilyalı beylerin, asılzadelerin Çizme İtalyası’nın nüfuzuna kaptırmak istemedikleri ayrıcalıkları anlıyorduk. Sonradan öğrendiğimize göre tarımcılık açısından Sicilya’nın en verimli toprakları da fosfat ve potasyum karışımı pek zengin Etna dağının 10001300 metreye kadar olan etekleriymiş. Kıyı zaten gözalabildiğine narenciye bahçeleriyle kaplıydı. ??? Akdeniz’in bu en büyük adasının kuzeydoğu ucundaki Messina’dan kıtaya köprüyle bağlanması veya İtalya Cumhuriyeti’nin kurucu birleştiricisi Guiseppe Garibaldi’nin (18071882) vatansever devrimciliği de bugün ‘ülke bütünlüğü’ açısından pek para etmemiş. Değil o kuzeyin İsviçreli gibi İtalyanlarının güneylilere başka milletten veya sınıftanmış gibi davranmaları, Napoli ve Sicilya mafyaları bile birbirilerine sıkı rakipler. Fakat petrolü “Tanrı vergisi” bilen Arap şeyhler nasıl hükümranlıklarını ortaçağ karanlığında sürdürüyorlarsa, hizmetlerine ve ürünlerine Paris Café’lerinin iki misli pay biçen Taormina esnafı ve sakinleri de turizmi kendilerine öylesine “Tanrısal” vergi addediyorlar. Nasılsa hem gelen, hem de P ALMAN İÇİŞLERİ BAKANLIĞI Almanya’dan Roj TV’ye yasak Dış Haberler Servisi Almanya İçişleri Bakanlığı, terör örgütü PKK’nin yayın organı Roj TV’nin Almanya’da herhangi bir faaliyette bulunmasını yasakladı. Türkiye’nin tüm girişimlerine karşın genel merkezinin bulunduğu Danimarka’nın kapatmadığı Roj TV’nin Almanya’daki faaliyetleri yasaklandı. Almanya İçişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada Roj TV ile “Mesopotamia Broadcast” adlı yayın kuruluşunun faaliyetlerini 19 Haziran’da yasaklandığı belirtildi. Yasağın, söz konusu yayın kuruluşlarına program hazırlayan ve adı geçen tüm kuruluşların mal varlıklarına el konulabilmesine olanak verdiği bildirildi.