Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 C söyleşi 27 HAZİRAN 2008 CUMA Mutfak ürünleri ve Margarin Sanayicileri Derneği Başkanı Metin Yurdagül’den sitem dolu sözler Margarine haksızlık etmeyelim! SÖYLEŞİ LEYLA TAVŞANOĞLU Son günlerde dikkat çeken bir kampanya var. Margarinin ne olup ne olmadığını kamuoyuna anlatıyor. Bu kampanyayı Mutfak Ürünleri ve Margarin Sanayicileri Derneği (MÜMSAD) sürdürüyor. MÜMSAD’ın Başkanı, yılların yağ üreticisi Metin Yurdagül. Yurdagül’le halk arasında margarinle ilgili yanlış kanıları, algılamaları konuşuyoruz. Yurdagül, son teknolojilerle Türkiye’de büyük ölçüde margarinin doymuş yağlardan arındırıldığını anlatıyor. Tamamıyla bitkisel bir ürün olduğu için de hiçbir şekilde kolesterol içermediğini vurguluyor; yıllarını üretmek için verdiği margarine haksızlık edildiğini söylüyor. Bir başka dikkat çektiği konu da genetiği değiştirilmiş organizmalarla ilgili yayılan söylentiler. Yurdagül diyor ki: “Genetiği değiştirilmiş organizmaların üretiminde kesinlikle tarım ilaçları kullanılmaz. Genetiği değiştirilmiş organizmalar hakkında yayılan insan sağlığına zararlı oldukları haberlerinin altında tarım ilaçları lobisi olduğu söyleniyor. Ben de duyduklarımı aktarıyorum” diyor. MÜMSAD’ın üyelik yapısı nedir? M.Y. MÜMSAD’da 13 firma ve 31 üye var. 2004 yılında kurulan bir dernektir. Margarin üreticisi firmaların yüzde 92’si bizim derneğin üyesidir. Konunun uzmanı oldukları söylenen kişiler, Türkiye’de margarin üretiminin sağlığa çok yararlı olmadığı görüşünü savunuyorlar. Durum gerçekten bu mu? Türkiye’yi dış dünyayla karşılaştıracak olursak, Türkiye pek çok sanayi dalında olduğu gibi margarin sanayiinde de bugün dünyadaki benzerleriyle aşık atacak, hatta onları geçecek konumdadır. Margarin sanayiinin çok büyük bir bölümü modern teknolojiyle donanmış ve işini çok iyi yapan bir sektördür. Margarin 139 yıllık bir ürün. Ama her üründe olduğu gibi bu 139 yıllık süreç içinde çeşitli evrelerden geçmiştir. 1970’li yıllara gelene kadar evlerde tüketilen margarinler sadece paket margarindi. Bu, daha sert bir margarin türüdür. 1970’lerden sonra yavaş yavaş kâse margarin piyasaya çıkmaya başladı. Böylece de daha yumuşak yapıda margarinler kâseye girdi. 1990’lı yıllarda ise margarinde trans yağ sorunu keşfedildi. O güne kadar iyi olduğu varsayılan trans yağın kardiyovasküler riske yol açtığı ispatlandı. Böylece 1990’ların ikinci yarısında Avrupa ülkeleri ve ABD’de yeni teknolojiler geliştirilerek trans yağ içermeyen margarinler yapılmaya başlandı. TRANS YAĞ TARTIŞMASI Trans yağ nedir? Eski teknolojide margarinler sıvı yağın kısmen sertleştirilmesi metoduyla yapılıyordu. Bu sertleştirme sırasında da bir miktar trans yağ oluşuyordu. Bugün margarin sanayii başka teknolojiler kullandığı için margarinde artık trans yağ bulunmuyor. Peki, Türkiye’de üretilen margarinlerde trans yağ sorunu aşıldı mı? Türkiye’de Batılı ülkelerde üretilen margarinlerle eşit kalitede üretime başlanması 1999’da oldu. Bazı firmalar bazı ürünleriyle buna başladı ve giderek de geliştirdiler. Çünkü bu önemli bir yatırımı gerektiriyor. Önce knowhow bulunması, teknolojinin değişmesi ve o yatırımın yapılması biraz zaman aldı. 2007 yılına gelindiğinde MÜMSAD bünyesinde beş margarin firması trans yağsız margarin yapmayı başardılar. Derneğimizin başvurusuyla Tarım Bakanlığı da bir çalışma yapmıştı. Ağustos 2007’de bir tebliğ çıkarıldı. Buna göre üretilen üründe trans yağ oranı yüzde 1’in altındaysa etikete “Trans yağ yoktur” yazılabiliyor. Bu, Türkiye’deki margarin sanayii için çok önemli bir dönüm noktası. İyi de sıfır oranda trans yağlı margarin üretilmiyor mu? Sıfırlanamıyor. Aslında bilime göre trans yağın hiç alınmaması kaydı yok. Günlük enerjinin yüzde 1’inin hatta 2’sinin trans yağdan alınabileceği belirtiliyor. O yüzde 1 trans yağ düzeyine erişebilmek için günde 550 gram margarin yenmesi gerekiyor ki bu da mümkün değil. Peki, sıvı yağlarda da trans yağ var mı? Sıvı yağlarda eser miktarda vardır. Margarinde işlemden ileri gelen bir miktar vardı. O temizlendi. Bugün artık teknolojimiz o kadar ilerledi ki Batı’nınkinden çok daha üstün. Şu anda AB ülkelerinde bir ortak trans yağ standardı yok. Her ülke kendi standardını kendine göre koymuş. Şu anda AB’deki kabul edilebilir oran yüzde 2. Ama bizde yüzde 1. ABD’de porsiyonda yarım gram deniyor ki bu yüzde 3.5 demektir. Birkaç gün önce bir haber vardı. Temmuz ayından başlayarak ABD’deki restoranlar trans yağlı ürünler kullanamayacaklar. Bizde ise eğer büyük firmaların ürünlerini alıyorlarsa zaten uzun zamandır trans yağlı ürünler kullanmıyorlar. Ama ABD’yle aramızda bir fark var. Orada yasaklandı. Bizde ise yasak değil. Uygulamayı endüstrinin yapısına bırakıyor. Şu anda az bir miktarda da olsa Türkiye’de trans yağlı margarin üretiliyor. YEDİ GERÇEK KAMPANYASI Trans yağlı ürünleri kimler üretiyor? Bizim MÜMSAD’in üyelerinin pazar payının yüzde 92’sini ürettiklerini söylemiştim. Bunların dışındaki yüzde sekizinin ürünlerinde bir miktar trans yağ var. Onlar da bu yılın sonunda meseleyi halledecekler. Bazı gazetelerde, “Türkiye’nin tamamında satılan margarinlerde trans yağ yoktur” diye haberler çıkıyor. Oysa biz ısrarla altını çizerek, “Bizim temsil ettiğimiz pazar payı yüzde 92’dir. Bu yüzde 92’nin içinde 17 tane marka var. Bu 17 markada kesinlikle trans yağ yok. Biz bunlardan numune aldık. Ege Üniversitesi laboratuvarlarında analiz ettirdik. Raporları bizde. Böylece bu raporlara dayanarak Türkiye’de trans yağ sorununun yüzde 92 oranında çözüldüğüne kanaat getirdik” diyoruz. Siz kendi bünyenizdeki firmaların ürettikleri margarinlerde trans yağ bulunmadığı kampanyasını ne amaçla başlattınız? İkiüç yıldan beri basında ve televizyonlarda margarine karşı kendiliğinden oluşan aleyhtar haberler çıkmaya başladı. Ben buna kampanya diyemeyeceğim. Bunun altında margarini sevmemek var. Vatandaş da sağlığını düşündüğü için heyecan ve korkuyla margarinden uzaklaştı. Biz ise kesinlikle ticari değil, sosyal sorumluluk amacıyla ürünlerimizin kullanıcılarını ve korkarak kullanmayanları bilinçlendirmek için bu kampanyayı yaptık. Bunu da “Yedi Gerçek Kampanyası” olarak isimlendirdik. Bunlar aslında bilinen ama yanlış yorumlanan gerçekler. GETİRİYORUZ KOLESTEROL KUŞKUSUNA AÇIKLIK Nedir bu gerçekler? Birincisi, margarin tamamıyla bitkisel yağdır. İnsanlarımız, ambalajların üzerinde yazılı olmasına rağmen hâlâ margarinin donyağından yapıldığını sanıyordu. Bunu tespit ettik. Onun için bu gerçeğin altını çiziyorum. Margarinlerimiz kesinlikle donyağı içermez. İkincisi, margarin tamamıyla bitkisel olduğu için kolesterol içermez. Biliyorsunuz, hiçbir bitkisel ürün kolesterol içermez. Üçüncüsü, margarinlerimizde demin de izah ettiğim gibi trans yağ yoktur. Dördüncüsü, beslenme çeşitliliği ilkesi vardır. Tek bir besin ürünüyle beslenemediğimiz gibi uzmanlar tek çeşit yağla da beslenme olamayacağı görüşündeler. Margarin de bu özellikleri nedeniyle kullanılan yağ çeşitliliğinde önemli bir alternatiftir. Beşincisi, omega 3 ve omega 6 gibi yararlı maddeleri içerir. Altıncısı, A ve D vitaminleri gibi sadece yağda çözülen vitaminler margarine eklenmiştir. Yedincisi de margarinin önemli bir enerji kaynağı olduğudur. Ortalama Türk insanının yağdan aldığı enerjinin oranı yüzde 24. Oysa bilime göre enerjinin üçte biri yağlardan alınmalıdır. Geri kalanı da protein ve karbon hidratlardan alınmalıdır. Ama Türkiye’de alınan enerjinin çoğu karbon hidrata kayıyor, sanırım. Bu yedi gerçek içinde söylemediğimiz ama çok önemli bir gerçek daha var. Lobi faaliyeti kuşkusu Tıp uzmanlarıyla da iletişim kurdunuz mu? Tıp çevreleriyle ilgili girişimlerde de bulunduk. Önümüze bazı fırsatlar çıktı. Bunları çok iyi değerlendirdik. Türkiye Kalp Vakfı’nın bir Kardiyoloji Bahar Sempozyumu vardı. Buna katıldık. Orada bir profesör bir sunum yaptı. Margarinleri anlattı. Kitaplar, bilgiler dağıttık. Pek çok kardiyolog, trans yağ konusunun çözüldüğünü bilmediklerini söyleyerek bize teşekkür ettiler. “Trans yağ uygulamanız çok iyi oldu. Kalp için önemli olan budur” dediler. Ayrıca bir Uluslararası Beslenme Kongresi oldu. Oraya da gittik ve benzer etkinlikler yaptık. Diyabet Kongresi’ne gittik. 2000 hekime bilgi vermeye çalıştık. Bazı kişileri bire bir ziyaret ediyoruz. Televizyon kampanyamız bir buçuk ay kadar sürdü. Şu anda bitti gibi görünüyor ama sadece televizyon ve basın ilanları bakımından bitti. Bu, bizim için hiç bitmeyecek bir süreç. İnsanlara bire bir doğruları anlatmaya çalışıyoruz. Yani margarinin insanlara öcü gibi gösterilmesine son vermek istiyorsunuz? Margarine haksızlık etmeyelim, diyoruz. Yazıktır, ayıptır. Bu iş acaba sıvı yağ lobisinin başının altından çıkıyor olabilir mi? Bir lobi var mı yok mu? Bu konuda bir şey diyemem. Ama Türkiye’de yemeklik yağcılar kendimizi pek de birbirimizden ayrı görmeyiz. Çünkü margarinciler zaten sıvı yağ da üretiyorlar. Hatta bazı basın mensupları, “Siz bunu satışlarınızı yükseltmek ve sıvı yağdan pay almak için mi yapıyorsunuz” diye sordular. Ben de “Biz zaten sıvı yağ da üretiyoruz. Böyle bir endişemiz yok. Ama bu bir haksızlıktır. En yakın bir arkadaşımız da olsa çocuğumuza birisi bir haksızlık yaparsa ona tepki gösteririz. Biz uzun süre buna katlandık. Ama özellikle trans yağ vizesini aldıktan sonra sessizliğimizi bozup tüketicileri bilgilendirmek istedik” cevabını verdim. BİLGİLENDIRME GİRİŞİMİ P O R T R E METİN YURDAGÜL İstanbul, 1938 doğumlu. Yükseköğrenimini İÜ Kimya Fakültesi’nde kimya yüksek mühendisi olarak tamamladı. Meslek yaşamına Sümerbank Konya Ereğli Fabrikası’nda başladı. Henkel Turyağ’da 25 yılı aşkın süre çalıştı. Turset Genel Müdürlüğü görevinde bulundu. 1992’de Ülker Grubu’na katıldı. Besler Yağ ve Margarin Fabrikası’nı kurdu. Ülker Grubu’nda Besler, Merkez, Eksper ve Pendik Nişasta şirketlerinin genel müdürlüğünü yaptı. Daha sonra Ülker Grubu Başkanlığı ve Grup Sözcülüğü’nün yanı sıra çeşitli şirketlerin yönetim kurulu başkanlığı ve yönetim kurulu üyeliği görevlerinde bulundu. Bitkisel Yağ Sanayicileri Derneği’nin yedi yıl başkanlığını yaptı. Bir yıldır da Mutfak Ürünleri ve Margarin Sanayicileri Derneği (MÜMSAD) Başkanı. Neden söylemediniz ve nedir bu önemli gerçek? İzah etmesi uzun olur diye kampanyaya yazmadık. Burada size anlatmak istiyorum. İnsanlar margarini katı yağ sanıyorlar. Ama bugün artık özellikle kâse margarinler çok yumuşak. Kâse margarin içindeki doymuş yağ oranı herhangi bir sıvı yağdakinden pek fazla değil. Bizim derneğin bünyesindeki firmaların ürettiği 17 marka margarinin doymuş yağ oranı ortalaması yüzde 17. Pakette ise yüzde 30 dolayında. Bunun da nedeni kâğıt içinde daha yumuşak bir yağın korunamamasıdır. Bu kampanyayı hem televizyonlara hem de basına verdik. Basında daha geniş açıklamaları oldu. Ama bir şeyi de ihmal etmedik. Örneğin bazı kuruluşları ziyaret ettik. Reklam Özdenetim Kurulu’na, Gıda Mühendisleri Odası’na gittik. Onlara kampanyamızı anlattık. Bir anlamda onaylarını aldık, diyebilirim. Bunun karşısında olanlar da vardı. Önemli ölçüde bunları aşmaya çalışıyoruz ve aştığımızı da sanıyorum. Türkiye’nin yağ ihtiyacının yüzde 75’i ithal ediliyor Türkiye’de önümüzdeki dönem kuraklığın çok etkili olacağı ve gıda sektörünü fena halde vuracağı söyleniyor. Bu kuraklık üretimi ve fiyatları nasıl etkiler? Türkiye’den öte, küresel bir kuraklıktan söz ediliyor. Geçen yıl bu konu yine çok gündemdeydi. Çünkü bütün gıda hammaddelerinin fiyatları arttı. Örneğin hububat ve bakliyatın dışında bizim kendi konumuz olan yağ hammaddelerinin fiyatları da yükseldi. Ham yağların fiyatlarının artışı iki yıl öncesine göre yüzde 300’e yaklaştı. Birken dört oldu. Bunda çeşitli etkenler var. Belki kuraklık yağ hammaddesi fiyatlarını etkileyen etkenlerden sadece bir tanesi. Ya enerji fiyatlarının artması? Bu çok önemli bir etken. Enerji fiyatları çok arttığında başka enerji kaynakları bulunabilir ve bunlar bulunup alternatif enerji kaynaklarına gidilecektir de. Ama gıda olayına baktığınızda, pirincin, yağın alternatifini bulup sanayi bazında uygulamak pek mümkün görünmüyor. Bazı ufak tefek buluşlar var ama endüstriyel bazda uygulanmaları yoktur. Türkiye’ye dönecek olursak, bu yıl, aksine ayçiçeği tohumu üretiminin daha fazla olması bekleniyor. Ürün alınmadan bunu söylemek belki doğru değil ama ayçiçeğinde hasada iki ay kadar zaman kaldı. Uzmanlar bu yıl geçen yıla kıyasla yüzde 2025 artış olacağını tahmin ediyorlar. Şunu da özellikle belirtmeliyim. Türkiye’de hiçbir zaman yağ üretimi yeterli olmamıştır. Şu anda toplam yemeklik yağ ihtiyacımızın yüzde 75’i ithal edilmektedir. Yağ hammaddesi fiyatlarının yüksek oluşu cazip gelecektir. Çünkü sadece Türkiye’de değil dünyada da kullanılmayan bir sürü tarım arazisi var. Bu fiyatlar cazip gelecek, insanları teşvik edecektir. Arz fazlası meydana gelince bu fiyatların biraz da olsa geriye çekilmesine neden olabilir. Ama dünyada iki yıl önceki 500600 dolarlık yağ ya da çok daha ucuz buğday fiyatlarını artık yakalayamayız. Genetiği değiştirilmiş organizmaların zararlı oldukları daha kanıtlanmadı Bir de genetiği değiştirilmiş organizmalar sorunu var. Bunların insan sağlığına zehir etkisi yaptığı söyleniyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bu bambaşka bir bilim dalı. Ama gördüklerimden bir değerlendirme yapayım. Bir kere Türkiye’de yiyecek maddelerine zehir denilmesi çok yanlış. Birileri bunu sıkça kullanıyor. Buna çok dikkat etmeliyiz. Bir uzman bunun zehir olduğunu sanıyorsa basına söylemesi önemli değil. Bu gıda maddesinin tahlilini yaptırsın. Böyle bir şey yok. Peki, ya kullanılan tarım ilaçları? Genetiği değiştirilmiş tohumlarda tarım ilacı kullanılmıyor. Ben burada sadece duyduklarımı söylüyorum. Genetiği değiştirilmiş ürünlerin bu kadar kötülenmesinde zirai ilaçlar lobisinin de etkisi var, deniyor. Tabii ki bunun doğruluk derecesini bilemem. Ama bildiğim şu: Genetiği değiştirilmiş organizmalar hâlâ bir tartışma konusu. ABD’de örneğin mısır ve soya genetiği değiştirilmiş olarak üretiliyor ve Amerikalı bunları yiyor. Avrupa’da belli bir baz konulmuştu. Ama şimdi Avrupa ülkelerinde de bu konuda kurallar yumuşadı. Yine de genetiği değiştirilmiş organizmalar tartışma konusu olmaktan çıkmadı. Dünyada genetiği değiştirilmiş ürünler zararlıdır, gibi bir yargıya varmak için vakit çok erken. Ama yine kendi sanayi sektörüme dönecek olursam, genetiği değiştirilmiş ürünlerin eğer etkisi varsa proteinlerde oluyor. Ama bu yağlarda olmadığı için geldiği kaynağa bakarak yağların kendisi için tartışmak çok da doğru olmayabilir.