Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 C GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK haberlerin devamı Sabih Kanadoğlu, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Fethullah Gülen kararını değerlendirdi 27 HAZİRAN 2008 CUMA GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Görünen Köy... aşbakan işine gelmeyen bir konu önüne geldi mi anlamazlıktan geliyor. Olumsuz bulduğu değerlendirmeleri saldırgan üslubuyla çarpıtıyor. Değişik biçimlerde yorumluyor. Oysa son günlerde öne sürülen görüş gayet açık ve hatta Batı demokrasilerinde güncel olaylar arasında. Söylenen şu: Anayasa Mahkemesi AKP’yi kapatır, RTE’yi de en az beş yıl siyasal yasaklı durumuna getirirse, siyaseti bırakmalı, bir kenara çekilmeli. Vay efendim, sen misin bunu söyleyen. Salı grubunda dakikalarca ağzına, aklına geleni söyledi. Yargı sürecinin sonuçlanmasını beklemeden, kendilerini Anayasa Mahkemesi’nin yerine koyup şimdiden yargısız infazlar yapıldığından başladı. Hesap kesiyorlar, siyaseti düzenleyecek öneriler getiriyorlar, diye sürdürdü. “Kim bunlar” diye soruyor. Güya siyaset etiğine saygılı, isim vermiyor ama, partisinin oylarını yüzde 18’den 8’e düşüren, seçim sonrasında siyaseti bırakıyorum deyip yeniden sahneye çıkan siyaset erbabı... Amaçladığı kişiler Baykal’la Bahçeli ise; söylediği hem doğru hem de yanlış. Oyları yüzde 10 barajının altına düşünce ayrıldılar parti yönetiminden ama, tekrar yönetime gelip ilk seçimde partilerini yüzde 20’lere taşıdılar. Ya sen Başbakan, ya sen; Anayasa Mahkemesi, partinin kapatma kararıyla birlikte seni laiklik karşıtı eylemlerin odak noktası olduğunu ilan edip cezalandırırsa ne yapacaksın? ??? Ne yapacağını kamuoyuna yansıyan haberler gösteriyor. Bugünkü çıkmazın en büyük sorumlusu Başbakan ve bu Başbakan’a, “Türkiye’nin geleceğini değil, kendi siyasi geleceğini kurtarmak için ve ne pahasına olursa olsun dokunulmazlık zırhına bir şekilde tutunmak için çırpınmaktadır” diye yanıt veriyor Bahçeli. Konuşulan, irdelenen bir olasılık geliyor arkadan: “...Fiil ve eylemleriyle partisinin kapatılmasına neden olan ve siyasi yasaklı olarak beş yıl süreyle başka bir partinin üyesi ve yöneticisi olamayacak bir kişinin (RTE’nin) bağımsız aday olarak yeniden Meclis’e girmesi ve siyasi yasaklıyken parti dışından Başbakan olmasının ortaya çıkaracağı garabet ve demokratik rejim açısından doğuracağı tepki ve sonuçlar da üzerinde çok iyi durulması gereken faktörlerdir...” Elbette daha başka olasılıklar da gündemde. Kapatma davasıyla birlikte RTE’nin milletvekilliği düşecek, hükümet istifa edecek, yasak kapsamı dışında kalan AKP’li milletvekilleri bağımsız olacak... ve sonra... ...Yeni bir hükümet nasıl kurulacak?.. RTE’nin hazırladığı yola gidilirse seçim hangi ve nasıl bir hükümetle yapılacak?.. RTE hem yasaklı hem de bağımsız milletvekili olarak siyasete devam edebilecek mi?.. Sorular soruları kovalıyor. ??? Görünen köy kılavuz istemez. RTE ülkeye siyasal, ekonomik ve sosyal istikrar getiriyorum derken beş yılda siyasal, ekonomik ve sosyal kargaşanın ortasına atıverdi. Çıkmış kürsüye, hırçın doğasının yeni ürünlerini sergiliyor. Batı demokrasilerinde RTE’nin değil durumuna düşmek çok daha hafif sorumluluklarda bile siyasal yaşamı sona erdiren yüzlerce örneği hesaba katmadan yasaklı duruma gelirse siyaseti bırakmasını salık verenlere söylemediğini bırakmıyor. Daha da önemlisi yeni kargaşalara zemin olacak (parti kurma, bağımsız aday olma gibi) hazırlıklar günü geldiğinde daha ağır bunalımlara olanak sağlarsa... daha şimdiden yeni kargaşaların sorumlusu olarak muhalefeti göstermeye hazırlanıyor. Siyasal, ekonomik ve sosyal istikrarın RTE ve çevresindeki kadro ile sağlanamayacağını bir de seçmen anlayabilse... ‘Eylem yok denilmedi’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Fethullah Gülen ile ilgili aldığı karar, hukuki tartışmaları beraberinde getirdi. Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Gülen hakkında verilen beraat kararının Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nce Terörle Mücadele Yasası’nın 7. maddesi uyarınca Gülen’in cezalandırılması için yeterli delil bulunmadığı belirtilerek onandığını anımsattı. Bu karara yapılan itirazın Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından reddedildiğini kaydeden Kanadoğlu, “Kararda eylemlerin yokluğu veya laikliğe aykırı olmadığı değil, terör suçu B Kanadoğlu, Ceza Genel Kurulu’nun Fethullah Gülen hakkındaki kararının “eylemlerin yokluğu veya laikliğe aykırı olmadığı” yönünde bir belirlemeyi içermediğine işaret etti. Kanadoğlu, “Karar, eylemin sübutunu tartışmalı kılan bir karar değildir” dedi. olarak nitelendirilmesi için yeterli delil bulunmadığı ifade edilmektedir. Bu nedenle Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun kararı, eylemin sübutunu tartışmalı kılan bir karar değildir” dedi. Gülen cemaatinin Nurculuk hareketi kapsamında olduğunda kuşku bulunmadığını vurgulayan Sabih Kanadoğlu, şu değerlendirmeyi yaptı: “Nurculuk ise, 765 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 163. maddesi yürürlükte iken, yargı kararlarıyla bu madde kapsamında değerlendirilerek, laikliğe ve anayasal düzene aykırı bir oluşum olarak nitelendirilmiştir. Bu kapsamda kalan ve suç oluşturmayan laikliğe aykırı eylemlerin de, siyasi partiye isnat edilebilirliği, RP/Türkiye davasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nce de benimsenmiştir. Ceza davaları ile siyasi parti kapatma davaları arasındaki bağlantı, yukarıda açıklanan nedenlerle sınırlıdır.” Hukukçular, kurul kararının beraatın onanması anlamına gelmediğini belirterek “Yalnızca karara itiraz yapılıp yapılamayacağı yönünden irdelenerek, itiraz edilemez sonucu çıktı” değerlendirmesini yaptılar. Başsavcılığın itirazının genel kurulca kabul edilse bile mahkumiyet kararının çıkmayacağını kaydeden hukukçular, “O zaman da beraat değil zamanaşımı ile dosyanın kaldırılması denilecekti” dediler. AKP’liler Dışarı Çıkınca Rahatlıyor! aşta Başbakan olmak üzere, AKP’li kardeşlerimizin alışkanlık haline getirdikleri bir davranış biçimi var: Yurtdışına çıkınca ya da bir yabancı ile görüşünce rahatlıyorlar ve takıyyeye başvurmadan ne düşünüyorlarsa söylüyorlar! AKP’ye kapatma davası açılmasına giden sürecin en önemli halkasını Erdoğan’ın 14 Ocak 2008’de Madrid’de yabancı bir gazetecinin sorusuna verdiği yanıt oluşturmuştu. Bulunduğu ortam yabancı bir ülke... Soru soran yabancı bir gazeteci... İkisi birleşince Başbakan durur mu; o da memlekete yabancı, açtı ağzını, yumdu gözünü... Dışişleri Bakanı Ali Babacan da Brüksel’de kendisini Ankara’dan daha rahat hissediyor. Yakında kimi AB yöneticileri Babacan’a, “Türkiye’ye karşı biraz insaflı olsanız” uyarısında bulunursa şaşırmamak gerekir! Partinin tepesindekiler böyle yapar da alttakiler geri durur mu; yurtdışına çıkan milletvekili heyetlerinin AKP’li üyeleri, gördükleri her yabancıya, “Parti kapatma davasıyla ilgili ne düşünüyorsun” sorusunu yöneltiyor. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) son anda bir değişiklik olmazsa bugün Türkiye’yi gündemine alacak. Ana konu AKP davası... AKPM, gerek görürse Türkiye’yi izlemeye alacak... Bu girişimin görüntüdeki öncüsü Belçikalı üye... Ona bu aklı hangi AKP’li verdi; kokusu yakında çıkar! ??? Türün son örneği Dengir Mir Mehmet Fırat... The New York Times gazetesine verdiği demecin yankıları devam ediyor. Her şeyden önce Fırat’a bir teşekkür borcumuz var: Takıyyeye başvurmadan, düşündüklerini açıkça söylediği için! Konuştukça batıyor ama, olsun... Atatürk devrimlerinin travma yarattığını söyleyen Fırat, sözlerine şöyle açıklık getiriyor: “Beni eleştirenler Devrim Kanunları’nı iyi okudularsa TBMM’nin ortasında eşek gibi anırırım. Ben devrimler kötü demedim... Bir gecede tekke ve zaviyeler kapatıldı. Dünyanın her yerinde devrimler böyle yapılır, Türkiye’de de öyle oldu. Bunu söylemem neden yanlış olsun?.. Bir gecede yaşanan her şey travmatik etki yaratır. Devrimi bilmeyenler devrimi konuşuyor...” Fırat hızını alamayıp Lozan’a uzanıyor: “Lozan Antlaşması’nı kim tam anlamıyla okudu ve özünü kavrayabildi? Tevhidi Tedrisat’ı kim okudu, kavradı?” Fırat’ın sözleri öylesine uyumsuz ve bağlantısız ki; buna akortsuzluk da denebilir... Kusura bakmasın ama, eşek anırmasının akordu daha iyidir! ??? Fırat, AKP’de parti adına konuşma gücüne sahip 45 kişiden biri. O nedenle, “Vekillerimizden biri bir laf etmiş, bu partimizi bağlamaz” diyemiyorlar. Bunun yerine susmayı ve bu demeci yok saymayı yeğliyorlar... Bu, özellikle Başbakan’ın en iyi uyguladığı yöntemlerden biri. Erdoğan, partisinin Merkez yürütme kurulu toplantısında Fırat’ın demecinin gündeme gelmesi üzerine derin bir yorum yapmış: “Bu konu kapansın!” Emriniz olur! Gündem akordeon, istediğin konuyu sonuna kadar aç, istediğini kapa... Rektöre “ceberut”, mankenyorumcuya “edepsiz civciv”, Haluk Koç’a “Yanlış seksüel tercih içindeymiş gibi”, AKP’li kadınlara “Feminizmin kölesi olmadılar” diyen Fırat, bu yükselen gidişinin devamında Atatürk Devrimleri’ne de “travma” dedi... Bu kadar çok kesime çarpan bir kişinin travmaya uğramaması olanaksız! B YEŞİL KART BAŞVURUSU Gülen, ABD’de kalmak için her yolu deniyor Elçin POYRAZLAR WASHINGTONABD’de yaşayan tarikat lideri Fethullah Gülen’in bu ülkede oturma izni alabilmek için kendisini “olağanüstü yetenekli eğitimci” statüsünde göstererek başvurduğu oturma izninin reddedilmesi üzerine bu ülkede kalabilmek için yeni yollara başvurduğu ortaya çıktı. Gülen’in kendisini en az 4 farklı statüde göstererek yeşil kart başvurusunda bulunduğu öğrenildi. Yeşil kart başvurularını göz ardı eden Gülen’in, “ Bütün Amerika’yı verseler, Korucuk köyü, fakir bir köydür, ben o köyü vermem” demesi dikkat çekti. ABD’deki oturma izninin dolmasına yaklaşık bir aylık süre kalan tarikat lideri Gülen’in kendisini “olağanüstü yetenekli eğitimci” statüsünde göstererek ABD Vatandaşlık ve Göçmenlik Servisi’ne (USCIS) yeşil kart başvurusunda bulundu. Ancak Gülen, bu kararın düzeltilmesi için dava açtı. Davada göçmen bürosunu temsil eden Pennsylvania Eyalet Bölge Savcı Yardımcısı Mary Catherine Frye Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada tarafların “son dosyalarını mahkemeye sunacaklarını ve yargıç Stewart Dalzell’in bundan sonra karar vereceğini” söyledi. Pennsylvania eyalet savcılığı mahkemeye sunduğu son dilekçesinde Gülen’in “olağanüstü yetenekli eğitimci” sınıfına girmediğini ve eğitim alanında çalışabilmesi için gerekli kriterleri karşılamadığı görüşüyle göçmen bürosunun ret kararının kabul edilmesi talebinde bulundu. Savcılık dilekçesinde Gülen’in yazdığı kitapların eğitimle ilgili değil dini çalışmalar olduğu ifade edildi. Dilekçede “Sonuç olarak göçmen bürosunun vize talebini reddetmesi keyfi, kaprisli ya da yasaya aykırı bir karar değildir” ifadeleri yer aldı. Göçmen bürosu adına İçişleri ve Güvenlik Bakanı Michael Chertoff ve FBI Direktörü Robert S. Mueller’den de şikâyetçi olduğu davada Gülen’i, Klasko, Rulan, Stock & Seltzer avukatlık şirketi savunuyor. Yetkliler, Gülen’in vize talebine yargıcın olumsuz karar vermesi halinde, son kararın Göçmen Bürosu’na bırakılacağını bildirdi. Gülen bir internet sitesine verdiği söyleşide “Türkiye’ye dönecek misiniz” sorusuna, “Şimdi, gidişiniz sizin orada bazı problemlere sebebiyet verecekse, her şeye rağmen orada hüsnü niyetle iş yapan insanların işlerini zorlaştıracaksa... Bence dengeli hareket etmeniz, vaktini, gidiş keyfiyetini ve konjonktürü sizin belirlemeniz lazım...” yanıtını verdi. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun hakkında terör örgütü kurmak ve yönetmek iddiasıyla açılan davada beraat kararı vermesini de değerlendiren Gülen, AKP iddianamesinde yer alan savlara göndermede bulunarak, “Alınan kararla Türk okullarını ziyaret etmenin suç sayılamayacağı da tescillenmiştir” iddiasında bulundu. Türkiye’ye İran dini lideri Ayetullah Humeyni gibi döneceği iddialarının anımsatılması üzerine de Gülen, “Dönersem kendim gibi dönerim. Şimdiye kadar nasılsam öyle” dedi. Gülen’in yeşil kart başvurularını görmezden gelerek, “Bütün Amerika’yı verseler, Korucuk köyü, fakir bir köydür, ben o köyü vermem. Ruh haletim budur” demesi dikkat çekti. MALIKÖY İSTASYONU MÜZE OLDU Sakarya Meydan Savaşı’nda ulaştırma merkezi olarak kullanılan ve müzeye dönüştürülen Malıköy Tren İstasyonu, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ve kuvvet komutanlarının katıldığı törenle açıldı. Kara Kuvvetleri Komutan lığı’nın ilk senesinde kendisine “Acaba Türk toplumuna, gençlere Sakarya savaşlarını nasıl daha iyi gösterebiliriz” sorusunu sorduğunu belirten Orgeneral Yaşar Büyükanıt, bu nedenle Duatepe’de bir açık hava müzesi yapılmasını hayal ettiğini ve şimdi bu hayalinin gerçekleştiği söyledi. (Fotoğraf: AA) Sınırlı işkenceye onay çıktı ‘Dünya Kamuoyu’ adlı program tarafından yapılan ankete göre, Türklerin yüzde 51’i ‘teröristlere belli oranda işkence yapılabileceğini’ düşünüyor BİRLEŞMİŞ MİLLETLER (AA) “Dünya Kamuoyu” (WPO) isimli program tarafından Birleşmiş Milletler (BM) Merkezi’nde açıklanan bir anket, Türk kamuoyunun yüzde 51’inin, “masum insanların hayatlarının risk altında olduğu olağanüstü durumlarda teröristlere belli oranda işkence yapılabileceğini” düşündüğünü ortaya koydu. BM’de “26 Haziranİşkence Mağdurlarına Destek Günü” öncesinde düzenlenen basın toplantısında, WPO tarafından 10 Ocak6 Mayıs 2008 tarihleri arasında yapılan ankette, Türkiye’de teröristlere işkenceye belli bir oranda izin verilmesi gerektiğini düşünenlerin oranının 2 yılda yüzde 24’ten yüzde 51’e çıktığı açıklandı. Maryland Üniversitesi Uluslararası Siyaset Davranışları Programı’na (PIPA) bağlı WPO’nun direktörü Steven Kull, 19 bin kişinin katıldığı anketin dünyanın 19 ülkesinde yapıldığını söyledi. Kull, anketin yapıldığı 19 ülkenin 14’ünde ankete katılan kişilerin çoğunluğunun “işkencenin hiçbir durumda kesinlikle uygulanmaması gerektiğini” belirttiğini, ancak aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 4 ülkede sonucun daha farklı olduğunu kaydetti. ‘SALDIRILAR ETKİLİ OLDU’ Kull, Hindistan, Nijerya, Türkiye ve Tayland’da ankete katılanların, “masum insanların hayatlarının risk altında olduğu olağanüstü durumlarda” teröristlere belli oranda işkence uygulanabileceği yönünde yanıtlar verdiğini söyledi. Türkiye’de hiçbir koşul altında işkence yapılmaması gerektiğini düşünenlerin oranı ise yüzde 36’da kaldı. Türkiye’de “genel olarak işkence uygulanabileceğini düşünenlerin” oranının ise yüzde 18 olduğu, bu oranın Çin ile birlikte en yüksek oran olduğu belirtildi. Türkiye’de Arı VakfıInfakto araştırma şirketi tarafından yapılan ankete bin kişinin katıldığını ifade eden Kull, Türkiye’de son dönemde terör saldırılarının artmasının ve özellikle medyada teröristler tarafından öldürülen sivillere ilişkin haberlerin geniş yer almasının insanlarda büyük reaksiyon yarattığını söyledi. ankcum@cumhuriyet.com.tr Turhan Selçuk beraat etti İstanbul Haber Servisi Gazetemiz çizerlerinden Turhan Selçuk, “Hıristiyan Kulübü AB Yolunda” başlıklı karikatürü nedeniyle hakkında açılan “basın yolu ile hakaret” davasından beraat etti. İzmir 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada yazılı savunma yapan Selçuk, çizdiği karikatürde hakaret unsuru olmadığını belirterek, “Karikatürde domuz Avrupa Birliği’ni simgelemektedir. Türban ise Avrupa Birliği’ne Hıristiyan Kulübü demesine karşın buraya girmek isteyen zihniyeti temsil etmektedir. Erbakan başbakan olduğu dönemde çizdiğim karikatürlerde Avrupa Birliği’ni oy sandığındaki domuz simgesiyle ifade ettim. Bu durum da Avrupa Birliği’ni simgelerken kullandığım argümanlardan birinin domuz olduğunu gösteririr” görüşünü dile getirdi. Savunmaları dinleyen mahkeme heyeti, Selçuk’un müspet suçu işlediğine dair kesin ve inandırıcı bir delilin bulunmadığını belirterek beraat kararı verdi. G. Kore petrol şirketi K. Irak’ta Dış Haberler Servisi Irak’ta Kürt bölgesel yönetimi, Güney Kore ile petrol anlaşması yaptı. Yetkililer tarafından yapılan açıklamaya göre, anlaşma Kore Ulusal Petrol Şirketi’ne (KNOC) sekiz bölgede petrol arama izni veriyor. Şirket ayrıca bu bölgelerde inşaat projeleri de gerçekleştirecek. Anlaşma uyarınca, petrol yataklarının 7.2 milyar varil ham petrol içerdiği, şirketin bunun 1.9 milyarını alacağı belirtiliyor. Bunun karşılığında şirket Kürt özerk bölgesinde 2.1 milyar dolarlık yatırım yapacak. Yataklardan beşi, 650 Güney Kore askerinin görev yaptığı ve yıl sonuna kadar kalacağı Erbil bölgesinde bulunuyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Tedavi gördüğü Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nde, solunum yetmezliği nedeniyle yaşamını yitiren şair ve sözbilimci Ali Püskülloğlu son yolculuğuna uğurlandı. Püsküllüoğlu’nun Ankara Küçükesat Camisi’nde kılınan cenaze namazına, eşi Yurdanur Püsküllüoğlu, oğlu Anı Püsküllüoğlu, Türk Dil Kurumu (TDK) Başkanı Şükrü Haluk Akalın, şair Cahit Külebi’nin gelini Doç. Dr. Oya Külebi, şair Ahmet Telli, yazın dünyasından Emin Özdemir, Naci Ünver, Burhan Günel, Abdullah Nefes, Ahmet Yıldız, Özgen Seçkin, Atilla Aşut, Metin Turan, Günay Güner, Aydın Şimşek, fotoğraf sanatçısı Mahmut Turgut, Ali Püsküllüoğlu son yolculuğuna uğurlandı Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız, gazeteci yazar Yalçın Küçük, gazetemiz yazarlarından Işık Kansu , Prof. Dr. Kaya Türkay, Prof. Dr. Sedat Sever, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (um:ag) Yayın Yönetmeni Orhan Tüleylioğlu, Prof. Dr. Aydın Köksal, ailesi, dostları ve sevenleri katıldı. Yazar Yaşar Kemal, Can Yayınları, yitirdiğimiz gazetemiz yazarlarından Mustafa Ekmekçi’nin eşi Aldoğan Ekmekçi, Emekli Anayasa Mahkemesi Başkanı Yekta Güngör Özden, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ve Arkadaş Yayınları da cenazeye çelenk gönderdi. Cenaze törenine Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan yetkililerin katılmaması ise dikkat çekti. Ali Püsküllüoğlu, öğle namazından sonra kılınan cenaze namazının ardından Gölbaşı Mezarlığı’nda toprağa verildi. Püsküllüoğlu için edebiyat ve sanat dünyasından da başsağlığı mesajları yayımlandı. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay mesajında, “Yaşamı boyunca Türkçenin korunması ve gelişmesi için çaba gösteren değerli şair ve yazar Ali Püsküllüoğlu’nun vefatından büyük üzüntü duydum. Şairliğinin yanı sıra dil ve sözlük çalışmalarıyla Türk edebiyatına unutulmaz hizmetlerde bulunan Ali Püsküllüoğlu, daima saygı ve takdirle anılacaktır” görüşünü dile getirdi.