Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27 HAZİRAN 2008 CUMA müzik YORUMLAR OSMAN ÇUTSAY C 7 Üreterek, paylaşarak, dayanışarak K aradenizli müzisyen Kazım Koyuncu ölümünün üçüncü yılında doğum yeri Hopa’da ve Türkiye’nin her yerinde anılıyor Röportaj fotoğraflarını KKKM’nin kuruluş sürecini anbean görüntüleyen fotoğraf atölyesinden Ekrem Erbiz çekti. Hatice TUNCER Kazım Koyuncu’yu yitireli üç yıl oldu. Sesini, şarkılarını ve acı sonunu bilmeyen yok gibi. Karadeniz müziğinin geleneğine tutkulu ama Batı enstrümanlarını da seven ve ikisini başarıyla kullanmayı bilen gencecik bir müzisyendi Kazım. 33 yaşında kayıp giden Karadeniz’in isyankâr sanatçısını, ailesi ve sevenleri geçen yıllarda olduğu gibi bu yıl da 25 Haziran’da Hopa’nın Yeşilyurt köyündeki mezarı başında anacaklar. İstanbul Kadıköy’deki Kazım Koyuncu Kültür Merkezi de Denizin Çocuğu’nu “Üreterek anıyoruz” söylemiyle gerçekleştireceği bir dizi etkinlikle tamamen gönüllü öğretmenler eşliğinde yapılan atölye çalışmalarında geldikleri noktayı Kazım’ı sevenlerle paylaşacak. Kazım Koyuncu Kültür Merkezi’nin (KKKM) kurulması, Halkevleri’nin genç sanatçının ailesiyle anlaşarak arşivlerde kalmış kayıtlarından hazırladığı “Dünyada Bir Yerdeyim” albümünün hedefiydi. Halkevleri bu albümden edinilenecek gelir ile Kazım Koyuncu’nun müziğini ve eşitliğe, özgürlüğe, barışa ve halkların kardeşliğine inancını yaşatacak bir kültür merkezi hedeflendiğini kamuoyuna duyurmuştu. Albümün yayımlanmasından kısa bir süre sonra Kasım 2007’de KKKM tarafından, Kadıköy Moda’da eski bir kafenin yeri albümün gelirleriyle kiralandı ve projeyi hayata geçirmek üzere çalışma çağrısı yapıldı. Onursal başkanlığını Kazım’ın babası Cavit Koyuncu’nun yaptığı KKKM’de ağırlıklı müzik olmak üzere 17 atölyede gönüllü öğretmenler, yetenekli ama olanakları olmayanlara ders veriyor. KKKM’nin kuruluş sürecini ve çalışmalarını gönüllüleri, öğrencileri ve öğretmenleriyle konuştuk. Kazım K o Tutunamayanlar Tutunamasın Diye... Basittir, evet! Ama antik tarihte, Roma’da örneğin, gladyatörler ve ilk Hıristiyanların atıldığı arslanlı arenalar da basit değil miydi? Spor, oligarşinin hizmetindedir. Bütün bu basitliklerle, çıplak emekleri dışında bir yaşam kaynağı bulunmayan milyarlarca insanı zapt etmek mümkündür. Her türlü basitlikte, hayatı gün be gün elleri ve akıllarıyla yeniden üreten milyarlarca insanın çeken bir şey var. Kabul edelim. ??? Bir oyun artık hayat. Futbol gibi. Basit, ama çok basit. Futbol denilen bu basitliğin asıl hayatın en önemli parçasıymış gibi sunulup savunulması, trajik bir şey. Çekim gücü, bir uyuşturucunun çekim gücüyle karşılaştırılabilir. Yasaklamak mümkün değil. Yeni ortaçağımızda, bütün karmaşık, derin ve köklü niteliklerinden kopartılmış, büyük ölçüde bir maymuna dönüştürülmüş insan soyuna, futboldan daha etkili ne sunabilirdi ki egemenler? Pop müzik? Çağdaş arabesk? Dinin yeni versiyonları? Sinema?... Rengarenk medya, insanlığı, futbol gibi ucuz basitlikler üzerinden yeni yanılsamaların kucağına atıyor. Hayatın içerdiği gerçek zenginliği tümüyle unutmuş, uyuşturulmuş milyonlar, yeni ortaçağımızda, eline tutuşturulan oyuncaklarla üzülüyor, seviniyor, sonuçta futbol denilen bir sanayifinans koluyla zincirleniyor. Bu oyunu bu haliyle maymunlar bile oynamayı reddetmeliydi oysa. Ama kazın ayağı öyle değil. Bu korkunç bayağılığa halklar tapıyor; kendilerinden geçiyorlar. Bir korkunç planın parçası içinde paramparça ediliyoruz. Futbol, medya gibi, sürekli almamız gereken bir uyuşturucu halindedir. Bu oyun, tutunamayanların tutunamamaya devam etmesi için sahnelenen bir basitlik. Kazansanız da kaybetseniz de hep boşu çekmeye mahkumsunuzdur. Böyle işte. Reddederek, yok sayarak, görmezlikten gelerek çözemeyeceğiniz bir basit, ama çok büyük sorun daha... cutsay?gmx.net Müzik öğretmenliği öğrencisi Levent Dağ, keman dersleri veriyor. Öğrencilerinden biri de Koyuncu’nun yeğeni Selen. yuncu Kültür Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Çarmıklı, babası ile Kazım’ın babası Cavit Koyuncu’nun gençliklerinde arkadaş olduğunu, KKKM’yi kurma çalışmaları sırasında gönüllü olarak yer alırken tesadüfen öğrenmiş. Kazım’ın memleketi Hopa’ya komşu olan Rize’nin Arhavi ilçesinden olan Çarmıklı, KKKM’de Cavit Koyuncu ile karşılaşmış ve sohbetleri sonucunda bu geçmişteki dostluk ortaya çıkınca baba Koyuncu duygulanarak “Ben babanla arkadaştım, sen çocuğumla arkadaşmışsın” demiş. Çarmıklı, Kazım Koyuncu’nun 26 Haziran 2004’te Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda İstanbul’dan Hopa’ya uğurlanışı sırasındaki toplumun her kesiminden insanların bir araya gelmesinden etkilenmiş. Çarmıklı kültür merkezinin oluşum sürecini şöyle anlatıyor: “Öncelikle yozluğu dışlayan bir müzik türünü, diğer kültürel faaliyetleri de içine katacak tarzda ‘Dünyaya da soldan bakan bir oluşum mümkün müdür’ diye sorduk. ‘Paylaşımcı, dayanışmacı’ oluşumda birleşmek mümkün müdür düşüncesinden yola çıktık. Bunun mümkün olduğunu zaten biliyorduk. Aslında Türkiye toplumunda dayanışmacı ve paylaşımcı bir ruh her zaman vardır. Oluşumundan itibaren insanların katkısı paylaşmacı, dayanışmacı anlayışı, kendisini hemen hissettirdi.” zisyenin ismini taşıyan bir kültür merkezinde böyle bir dünya arzuladığım için gönüllü olarak çalışıyorum” diyor. KKKM Yönetim Kurulu üyelerinden Zafer Birol, KKKM’nin muhalif ve alternatif bir sanat projesi iddiası bulunduğunu ve bunun gerçekleşeceğine inandığını söylüyor. Gönüllülerin toplantılarında atölyelerin kendi iç dinamikleriyle gelişmesi düşüncesi hâkim olmuş. Birol, “Çalışmaların ücretsiz olması kararını insanları buraya çekmek değil, tam aksine kültür ve sanat faaliyetini kendi özgür ve bağımsız ortamında rahatça yapılabilmesi nedeniyle vermiştik” diyor ve devam ediyor: “Kolektif bir davranış ve çalışma tarzının en başından itibaren gerçekleşebileceği düşüncesindeyiz. Buradaki atölyelerde bireyci değil toplumcu, tüketici değil üretici, rekabetçi değil dayanışmacı, hazırcı değil araştırmacı bir çalışma hedefliyoruz.” HERKESE SANAT KKKM Genel Sekreteri Özge Ozan, Kazım Koyuncu’nun adını taşıyan bir kültür merkezi düşüncesinin ortaya çıkmasından itibaren sürecin içinde yer aldı. “Öncelikle herkesin ürettiği, sanat yaptığı bir dünya arzusunu dile getiren ve ‘Yaşamdaki en önemli değer emektir’ diyen devrimci bir mü Karadenizli, müzisyen ve devrimci rtvin’in Hopa ilçesinin bugünkü adı Yeşilyurt olan Pançol köyünde 7 Kasım 1971’de doğan Kazım Koyuncu’nun, hayata karşı duruşunda okumaya meraklı, sol dünya görüşünü benimsemiş babası Cavit Koyuncu’nun etkisi vardı. 1989 yılında İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne giren Kazım, yaşamında müziğin ağır basması üzerine okulu bıraktı. Ali Elver ile protest müzik yapan Grup Dinmeyen’i kuran Kazım Koyuncu, 1993 yılında da Mehmetali Barış Beşli ile Lazca rock yapan Zuğaşi BerepeDenizin Çocukları grubunu kurdu. Daha sonra gruptan ayrılan Kazım Koyuncu, ilk solo albümü “Viya”yı 2001 yılında çıkardı. Doğu Karadeniz’in tulum, kemençe gibi yerel çalgılarıyla Batı enstrümanlarını başarıyla birleştiren Kazım Koyuncu’nun Gülbeyaz dizi filmine yaptığı müzikler ilgiyle karşılandı. Kazım Koyuncu, 2004 Nisan ayında da yine Beyoğlu Metropol müzikten “Hayde” albümünü çıkardı. Karadeniz müziğinin yozlaşmasına karşı Hey Gidi Karade er başarıyı ulusun kazancı olarak görmek, kabul ettirmek, ezilenler açısından sadece bir moda değil, somut bir gereksinimdir de. Ezilenler, itilip kakılanlar, “harala gürele yaşayıp gidenler”, yoksullar, hayat denilen zenginliğin kıyısından geçmekte oldukların farkındalar. Ama çaresizler. Ellerinden daha fazlası gelmiyor. Tepkilerini bu acı bilince bağlayabiliriz. Ama yine de hayata bir biçimde tutunuyorlar. Peki, ya tutunamayanlar? ??? “Tutunamayanlar”, en azından Batı dillerine çevirmenin çok zahmetli olduğu bu “kavram”, babası sayılan Oğuz Atay’ın orta sınıf döküntülerini değil, artık dünyanın emekçilerini, yoksullarını anlatmaktadır: Ayaklarının altındaki toprağın çeyrek yüzyıldır çok büyük bir hızla kaydığına tanık olan “yeryüzünün lanetlileri”, tutunacak dal ararken, hiç de haksız değildir. Ne yapacaklardı? Böyle bir ortamda, her türlü çıkışın kapatıldığı, ışığın kesildiği, havanın ve suyun dışlandığı bir âlemde, neye tutunacaklardı? O halde, bir tür mafya örgütlenmesi haline gelmiş futbolun tutunacak dala dönüşmesi, hem olağan hem de çok acıdır. Futbol, yeryüzünün lanetlileri de denilen toplumsal piramidin en altındaki katmanlara sahte tanrılar gönderen bir bataklık. Ama insanlarımız çok seviyor. Kendilerini sokaklara, arabaların altına, mermilerin, bıçakların önüne atıyorlar. Bu sevginin analizi ne kadar çok yapılırsa o kadar iyidir. Ama analizlerin karmaşıklığı yanlış duygulara yol açmasın. Ortada bayağı denebilecek ölçülerde bir basitlik var: Futbol, gerçekten de çok basit bir oyundur. Entelektüel herhangi bir renk içermiyor. O nedenle küçük zeka kırıntılarından, daha doğrusu köylü kurnazlarından, büyük tanrılar çıkabiliyor: Pele, Cruyff, Beckenbauer, Maradona... Futbola, eski tarihte halkların boyunduruk altında tutulması için hizmet veren arenalar, arslanlar ve gladyatörlerin ya da hipodromların çağdaş bir çeşitlemesi de diyebiliriz. H A niz konserlerinin öncülüğünü de yapan Kazım Koyuncu’ya 2004 yılının sonlarında testis kanseri teşhisi konuldu. Tedavisi sırasında İstanbul’da ve Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde konser veren Kazım Koyuncu, 25 Haziran 2005’te tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. İstanbul ve Hopa’daki cenaze törenlerine binlerce kişinin katıldığı Kazım Koyuncu’nun ölümü, Çernobil felaketinde devlet ve hükümet yetkililerinin kayıtsızlığının bir kez daha sorgulanmasına yol açtı. Kazım Koyuncu, albüm kapaklarında, konserlerinde, röportajlarında Karadeniz Sahil Yolu projesine, Fırtına Vadisi’ne hidroelektrik santralı yapılmasına, siyanürle altın aranmasına karşı durdu. Demokratik kitle örgütlerinin etkinliklerine katılarak destek verdi. Kendisini “Karadenizli, müzisyen ve devrimci” olarak tanımlayan Koyuncu, “Henüz tam olarak yapmak istediklerimi yapamadım ama biraz bildiğimiz şeyleri bozan, biraz statükoyu parçalayan, biraz ezberlerini bozan işler yapmayı çok istiyorum” diyordu. George Carlin yaşamını yitirdi LOS ANGELES (AA) Grammy ödüllü Amerikalı komedyen, oyuncu ve yazar George Carlin, 71 yaşında kalp yetmezliğinden öldü. Comedy Central tarafından Richard Pryor’dan sonra tüm zamanların en iyi ikinci komedyeni seçilen George Carlin sayısız televizyon komedisinde yer aldı. Carlin’in klasikleşmiş “Yedi kirli kelime” adlı tek kişilik gösterisi topluma aykırı düşünceler içermesi nedeniyle televizyonlarda yasaklanmıştı. lümünden önceki son üç yıl, Nâzım Hikmet’in hayatında ve şiirinde “son gürlük” olarak nitelenebilecek büyük bir değişim ve gelişimin yaşandığı mutlu yıllardır. Şair bir yandan olanaklı ile olanaksızın bir arada olduğu büyük bir aşk duygusu içinde yaşarken öte yandan da bütün ömrünü adadığı sosyalizm mücadelesi yeni bir zafer kazanmış, dünyanın öte ucunda bir yerde, Küba’da devrim gerçekleşmiştir. Bu coşkun ruh durumu, şaire “Saman Sarısı”, “Severmişim Meğer” gibi şiirlerle simgeleşen; düşle gerçeğin, şimdiyle geçmişin iç içe anlatıldığı, özgür çağrışımlarla gerçekleşen, masalsı, lirik söyleyişli, zengin imgeli benzersiz bir şiir dünyası armağan etti. ??? Bu dönemde şairi etkileyen en önemli olaylardan biri de 1961’de gerçekleştirdiği Küba ziyareti oldu. Ziyaretin nedeni Dünya Barış Komitesi adına Fidel Castro’ya Barış Ödülü vermekti. Küba’da gördükleri şairde öyle Ö DEFNE GÖLGESİ TURGAY FİŞEKÇİ Nâzım Hikmet Küba’da Neler Söyledi? rumda onunla yaptıkları uzun bir söyleşinin yer aldığı derginin bir fotokopisini yayımlamamız için Sözcükler dergisine verdi. Söyleşi, ik iyüz elli bin basılan Revolución (Devrim) gazetesinin pazartesi günleri çıkan kitap ekinin 11 Haziran 1961 tarihli 109. sayısında “Türk Ozan Nâzım Hikmet ile Söyleşi” başlığıyla yayımlanmış. Bu “değerli kâğıtlar”ı, Ayşe Nihal Akbulut, kısa sürede çevirdi. Yanı sıra, söyleşiye katılan şairlerden şiir örnekleri de ekledi. Sözcükler dergisinin yeni sayısında bu söyleşinin tamamını okuyabileceksiniz. ??? Kübalılar soruyor, Nâzım yanıtlıyor; Nâzım soruyor, Kübalılar bir coşku yaratmıştı ki, “Keşke ben de memleketimde kalıp dağlara çıksaydım” diyecek kadar coşmuştu. Küba’da aydınlarla sık sık bir araya geldi Nâzım. Onlarla sanat, şiir, devrim, ülke ve dünya sorunlarını tartıştı. Geçenlerde ilk gösterimi yapılan Çağrı Kınıkoğlu ile Gloria Rolando’nun yönettikleri, Nâzım’ın Küba Seyahati adlı belgesel filmde, bu gezinin tanıklarının günümüze dek silinmemiş heyecanlarını gördük. ??? Geçen nisan ayında ülkemizi ziyaret eden Kübalı şair Pablo Armando Fernández, Nâzım Hikmet’in ziyareti sırasında, on bir Kübalı yazarın katıldığı bir otu yanıtlıyor. Söyleşide yeni devrim yapılmış bir ülkede sanatın ve sanatçının sorumluluklarından başlayıp klasik yapıtların değerlendirilmesine, sanatın güncel sorunlarından gelenekyenilik ilişkilerine, her dönem için geçerli ve tartışma yaratacak yaklaşımlar bulacaksınız. Yesenin’den Picasso’ya, Shakespeare’den Şarlo’ya geniş bir görünümde değerlendirilen çağdaş sanatın yanı sıra, sanatçıların tek tek kişisel deneyimleri de bu söyleşide yer buluyor. Nâzım Hikmet’in mektuplarında, konuşmalarında yer bulmuş sanat ve siyaset üstüne görüşleri ülkemiz aydınları ve okurlar üzerinde her zaman etkili oldu. Küba’da söyledikleri, düşüncelerini sakınmak zorunda kalmadan doğrudan söyleyebildiği bir ortamda gerçekleşmiş olmasıyla, açık sözlülüğüyle ayrı ve özel bir anlam taşıyor. Kum heykeller ziyarete açıldı turgay?fisekci.com ünyanın 7 harikası ve çizgi film karakterlerinin kumdan dev heykelleri bu yıl Antalya Kundu’daki Akkapark AVM bünyesindeki 4 bin metrekarelik alanda ziyarete açıldı. Brezilya, İspanya, Portekiz, Macaristan, Ukrayna, Çek Cumhuriyeti ve Türkiye’den 17 sanatçı, 15 günlük çalışmasında 2 bin tona yakın kum kullanarak 60’a yakın ilginç heykel yarattı. Dünyanın 7 harikası olarak bilinen Keops Piramidi, İskenderiye Feneri, Babil’in Asma Bahçeleri, Rodos Heykeli, Artemis Tapınağı, Zeus Heykeli ve Kral Mozolesi’nin yer aldığı sergide ayrıca, Shrek, Batman, Ninja Kaplumbağaları, Buz Devri, Simpsons, Şirinler, Dino, Fred Çakmaktaş gibi çok sayıda çizgi film karakterinin kumdan heykelleri de bulunuyor. D