23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8C ekonomi İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER 27 HAZİRAN 2008 CUMA İlan ettiği aylık mevduat faizi yüzde 15 olanlar bile yüksek tutarlı mevduata yüzde 19 veriyor Yüksek faiz yarışı Aylık mevduat faizi yüzde 15 civarında olan bankalar bile belli miktarın üzerinde mevduat getiren müşterilerine yüzde 19’lara kadar faiz oranı veriyor. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dış kaynak sıkıntısı yaşayan bankalar mevduat sahiplerine resmi mevduat oranlarının üzerinde oran önermeye başladılar. Aylık mevduat faizi yüzde 15 civarında olan bankalar bile belli miktarın üzerinde mevduat getiren müşterilerine yüzde 19’lara kadar faiz oranı veriyor. Mevduat oranlarının özellikle “kayıt dışında” yükselmesi, mevduat sahiplerine kısa dönem için fırsat yaratırken kriz dönemleri öncesini andırması açısından da kaygı yaratıyor. Mevduat faizlerinin yükselmesi, Türkiye’de YTL faizinin her zaman kazandıracağı görüşünde olan uzmanların, YTL’ye yönelimin artacağı yönündeki görüşlerini güçlendirmelerine yol açıyor. YTL’de kalanların devalüasyon yapıldığında kısa süren zarara uğradığı, bu zararların orta dönemde faiz geliri ile fazlasıyla karşılanacağını ifade eden uzmanlar yüksek faizli ortamların birikim sahipleri açısından kârlı olacağını ifade ediyor. Uzmanlar Merkez Bankası “yüksek faizucuz döviz” politikasında ısrarlı olduğunu belirterek en azından temmuz sonuna kadar bir kriz olasılığı olmadığı için parası olanların bankalara bir ay gibi kısa vadelerde para yatırabileceklerini kaydediyorlar. Milliyet’ten Prof. Güngör Uras da köşesinde “Bir yanda faizin daha yükseleceğini Merkez Bankası’nın açık açık ilan etmesi, öte yanda bankaların haziran ayı sonunda bilançolarında mevduat rakamını yüksek gösterme çabaları nedeniyle bankaların mevduata verdikleri faiz yükseldi. Şimdiden yüzde 22 faiz veren bankalar var. Haftanın sonuna kadar mevduat faizini yüzde 25’e çıkaranlar olacak... Bu bir fırsattır. Şimdilik 1 aylık vadeli mevduat hesabı iyidir. Bir ay sonra faiz daha da artabilir” değerlendirmesinde bulunuyor. Bankaların faiz oranlarını izleyen Merkez Bankası verilerine göre, en yüksek 1 aylık mevduat faizi son olarak 2006 mayıshaziran dönemindeki küresel çalkalanma döneminde artış göstermiş ve 8 Haziran 2006’da 19.75’ten 20.75’e çıkarılmıştı. Suyunu Çıkarmak tek kutuplu dünya düzeninde, insan için ekonomi, üretim kurallarının dışında amip biçimi gelişen piyasalar düzeni, ekonomisinde, terorizm ve radikal İslami akımlar tersine tepen silaha dönüştüler. Şimdi onlar, kuralsız düzenin kuralsız savaşları ilişkilerinde, bedel ödememek üzere, yarattıkları canavarları, radikal İslami terör örgütleri ile çatışmak üzere, emperyalizmin yanında yer alacak yeni İslami örgütlenmelere, güçlere gereksinim duymaktalar. İşin doğası gereği ABD önderliğindeki, emperyal odak ve güçlerin yandaşı İslami diktatörlüklerle, iktidarlarla sorunları olmasa da, onların içinden radikal İslami terör örgütleri ile baş edecek etkin yandaş örgütler yaratamadılar. Kültürler çatışması projesi suya düştü. Dinler, kültürler uzlaşması projeleri sahnede. Aydınlanma, bilimsel teknolojik gelişme, insan için ekonomi, ideolojik eksenli gelişmeler emperyal çıkarlarla çatıştığından, bunlar üzerinden, insan için ekonomi, paylaşım, eşitlik, gerçek demokrasiye vs. ilişkin her şeyi afaroz etmek zorundalar. Oyunlarını, din ve ırk ayrımcılığı üzerinden sahnelerlerken; insan hakları, özgürleşme, demokrasi adına dayatılanların, bilinç, algılama yanılsaması ile olabildiğince gerçek insan hakları, demokrasi, paylaşım, sosyal devlet, eşitlikten.. tabii ki ideolojilerden uzaklaştırılması kaçınılmaz oluyor.. Milyarların uyutulması gereksinimi sömürü dozu ile bağlantılı artıyor. Demokratik düzen ekseninde yer almış, alması olmazsa olmaz koşul olan sosyal devlet, sendikal haklar ve örgütlenmeler, kamu yararı, herkese parasız eğitim, sağlık, çalışma, emeklilik hakları, dinler karşısında devletin laik olmasını sağlayan en temel ilkeler...“out”. İnsan için olmayan, şimdilerde kanlı petrolün önlenemez fiyat yükselişi üzerinden işleyen piyasa düzeni “in.” Yoksul güney dünyasında değil sadece, gelir dağılımı, haklar çarpılması yaşayan zengin kuzey dünyasında bile hızla yoksullaşan, yoksunlaşan kitleleri uyutmak üzere dinler, ırklar, mezhepler, aşiretler, kadınlar, hatta mafya tipi örgütlenmelerin kutsanması, “in”. Demokratik muhalefetin çarklarında başrol oynayan gerçek siyasi partiler, sendikalar, demokratik kitle örgütleri “out”. Ayrımcılık ekseni üzerine oturtulmuş, adına “sivil toplum örgütlenmesi mucizesi” tanımlaması eklenmiş bu türden örgütlerinin kutsanması “in”.. Bu tabloda dünyanın bilimsel, kültürel, toplumsal, siyasal alanlardaki gerçek aydınlarını kim takar? Avrupa’da yüksek enflasyon korkusu Avrupa Merkez Bankası (ECB) Konsey üyesi Klaus Liebscher, Avro Bölgesi’nde enflasyon gelişmelerinin alarm verdiğini söyledi. Liebscher, “Market News International” ajansına yaptığı açıklamada, “Geleceğin bize ne getireceğini görmemiz gerek, fakat güçlü olmalıyız” dedi. Avrupa Merkez Bankası’nın güçlü hareket etmesi gerektiğini ve şu anda enflasyonun düşünülenden açıkça fazla büyüdüğünü belirten Liebscher, en önemli şeyin enflasyon oranını düşürmek olduğunu, diğer taraftan da kendi fiyat istikrarı anlayışlarına göre enflasyon beklentilerini sabitlemek olduğunu ifade etti. Enflasyon 15 ülkeli bölgede yüzde 3.7 ile rekor seviyelerde seyrediyor. Citigroup 6 bin 500 kişiyi işten çıkaracak Ekonomi Servisi Citigroup, yatırım bankacılığı biriminde 6 bin 500 kişiyi işten çıkaracak. Wall Street Journal’ın haberine göre, ABD’nin en büyük bankası, 65 bin kişinin çalıştığı yatırım bankacılığı biriminde yaklaşık yüzde 10’luk bir işgücünü bugünden itibaren işten çıkarmaya başlayacak. Gazete, nisan ayında ilk çeyrekte 5.11 milyar dolar zarar açıklayan Citigroup’un, 31 Mart itibarıyla en az 9 bin kişiyi işten çıkardığını da yazdı. Banka geçen yıl da 4 bin 200 kişinin işine son vermişti. New York merkezli Citigroup, bütün dünyada 350 binden fazla kişiyi istihdam ediyor. Moody’s: FED faizleri düşürmez MİLANO (AA) Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, ABD Merkez Bankası Fed’in faizleri düşüremeyeceğini ileri sürdü. Moody’s başekonomisti John Lonski, İtalyan La Republica gazetesine yaptığı açıklamada, petrol fiyatlarının yüksek seyrettiği, enflasyon baskısının arttığı, doların zayıfladığı bir dönemde Fed’in faiz indiremeyeceğini kaydetti. Avrupa Merkez Bankası’nın da Fed ile koordinasyon halinde hareket etmesinin önemine dikkat çeken Lonski, Fed faizleri düşürmezken Avrupa Merkez Bankası’nın da faiz arttırmaktan kaçınmasının etkili bir yöntem olacağını vurguladı. Petrol fiyatındaki artış hız kesmiyor Suudi Arabistan’ın, hafta sonu gerçekleştirilen zirvede üretimi günde 200 bin varil arttırma taahhüdüne karşın petrol fiyatlarındaki artış sürüyor. Uluslararası piyasalarda petrolün varili 137 doları aştı. Açıklamanın etkisiyle 134.31 dolara inen ABD ham petrolü, yeniden 137 dolar 42 sente kadar yükselirken Brent petrolü de 137.24 dolara kadar çıktı.Dünyanın önde gelen petrol üreticisi ülkelerin temsilcileri, Suudi Arabistan’da toplantı yapmıştı. Suudi Arabistan dışında diğer üreticiler petrol üretimini arttırma taahhüdüne girmedi. ANKARA (ANKA) Eski Devlet Bakanı Ufuk Söylemez, Türkiye’nin reel bir kriz içerisinde olduğunu belirterek “Türkiye üretemiyor, imalat yerine ithalatı tercih ediyor. KOBİ’ler kapanıyor, otomatik olarak işsizlik büyüyor. Bu beraberinde yoksullaşmayı getiriyor, daha çok borçlanıyoruz. Aynı zamanda ithalat nedeniyle dış ticaret açığımız rekor kırıyor. Yüksek cari açıklar veriyoruz. Bu kriz değil de ne kriz bilmiyorum” diye konuştu. Söylemez, özellikle eylül ayından itibaren ekonomide yaşanan dalgalanmaların daha sert olacağına dikkat çekerek döviz kurları seviyesinde de kaçınılmaz olan düzeltmenin, sonbahardan itibaren kendini göstereceğini söyledi. Londra kaynaklı Arap kökenli sıcak paranın AKP’yi yüzdürmeye çalıştığını ifade eden Söylemez, “Eğer AKP davası kapatmayla sonuçlanırsa AKP’nin bunları ikna edecek etkisi ve gücü de kalmayacak. Bana göre Türkiye’de dış kaynaklı yaşanan sahte Bu kriz değil de ne? Eski Bakan Söylemez, ‘Türkiye’de işsizlik büyüyor, şirketler kapanıyor, dış ticaret açığı rekor kırıyor’ dedi cennet ve bahar yine dış kaynaklı gelişmelerle çok sıkıntılı bir hal alacak. Bundan endişe ediyorum” şeklinde konuştu. Söylemez, dünyada yaşanan finansal krizin öncekilerden farklı olduğunu kaydetti. Finansal piyasaların kontrolsüz, denetimsiz ve ölçüsüz büyüdüğünü dile getiren Söylemez, “Reyting ve sigorta şirketleri de bunlara hak etmedikleri bir biçimde destek vererek kâğıttan yaratılan, patlaması kaçınılmaz olan bir balonu yıllardır dünyanın gözü önünde büyüttüler” dedi. Söylemez, “Önümüzde yaklaştığından endişe ettiğimiz bir İranABDİsrail kavgasına bölgemiz gebe. Fonların da gideceği güvenli liman yok gibi görünüyor. Dünya güvenli ve istikrarlı yakın gelecek vaat etmiyor” diye konuştu. Faizleri arttırmanın enflasyonu aşağı çekmek için tek başına yeterli olmadığının altını çizen Söylemez şöyle devam etti: “Ne kadar yüksek faiz verirseniz verin, dışarıdaki risk alma iştahının azalması, ABD ve İngiltere kökenli krizin beklenenden daha uzun ve derin süreceğinin ortaya çıkması, Türkiye’yi çok kırılgan bir noktaya sürüklüyor. İşin kötüsü Türkiye, ülkeler arasında negatif anlamda ayrışıyor.” Özel sektörün gerçekçi bir döviz kurunu istemediğini ifade eden Söylemez, “Türkiye kısa vadeli çıkarları yüzünden gerçekçi politikalar öneremeyen bir iş dünyası ile tamamen IMF’nin hatalı politikaları dışında hiçbir B planı geliştiremeyen başarısız ve yetersiz ekonomi yönetimi ile karşı karşıya. Dışarıdaki krizin Türkiye’ye etkilerini adeta bir korku filmi seyreder gibi bir şey yapamaz halde izliyoruz” diye konuştu. ilimsel teknolojik devrim çağında silahtan daha etkin güç olarak kullanılan medya gücüyle, bireyleri, toplumları kendi çıkarları, gerçeklerle tam tersi bir algılamanın içine sokmak, beyinlerine, bilinçlerine el koymakta sınır yok... Dünya nimetlerine, insana, dünyaya çok ağır boyutlarda zarar verecek koşullarda el koyabilmede, milyarları sesiz kılmanın, teslim almanın en geçerli yolu bu... Siz de duymuş olmalısınız; zengin kuzey emperyal dünyasının ünlü medya gruplarından birinin düzenlediği bir ankette Fethullah Gülen Hoca dünyanın en entelektüel insanları listesinde birinci seçilmiş. ABD emperyal çıkar gruplarının İslam dünyası projelerinde en çok bel bağladıkları sevgili hocalarının liste başı olmasında, taraftarlarının anket yağmuru eylemi yapmış olabilecekleri eleştirilerine karşı ünlü medya araştırma grubunun yöneticileri açıklamada bulunmuşlar; müritlerin anket bombardımanının söz konusu olamayacağından, Gülen Hoca’nın insanlığa, barışa, dinler arası uzlaşmaya katkılarının bu sonuçta önemli rol oynamış olduğundan söz etmişler. Düşünebiliyor musunuz? Dünyanın pek çok ünlü düşünürü, aydını, felsefecisi, barışa gerçekten önemli katkıda bulunmuş bilim insanı söz konusu listede arka sıralarda yer alırken, torpilsiz, Batı dünyasına açık bir ankette Sevgili Hocamız entelektülellikte liste birincisi. Herhalde milli takımımızın başarılarını çılgınca kutlarken, bu büyük başarıya değer vermememiz kadir bilmezliğimizden, cehaletimizden... ??? Zengin kuzey dünyasının, düzenin ayakta kalması adına sayısız senaryo ve projeleri vardır ya; birbiri ardına biri tutmazsa diğerinin sahneye konulması gündeme gelir ya; kültürler çatışması projesinin suyu iyiyce çıkmış olmalı ki, yaratıcısı ünlü Huntington söz konusu ankette çok geri sıralarda. Zaten Batı medyası uzunca bir zamandır ılımlı İslam projeleri ile Fethullah Gülen Hoca’ya çok fazla öncelik veriyor. Batı dünyası, Türkiye’de rejim değişikliği yaşandığını bile varsayarak, ılımlı İslam cumhuriyeti donunu biçmekle yetinmedi. Atatürk devrimlerini, laik Cumhuriyeti savunanları, rejim değişikliğine karşı ayak diretebileceklerini düşündükleri tüm bireysel ve toplumsal güç odaklarını, gerici, dikta yandaşı damgası vurarak etkisiz kılma çabasındalar. Malum, onların kendi dertleri var; uzun yıllar komünizmin tehdit olarak gördükleri tüm ülkeler ve toplumsal odaklara karşı radikal İslam canavarını, terorizmi kendi elleri ile yaratıp, besleyip, semirttiler. Sonra, özellikle B soner?cumhuriyet.com.tr AB çevreleri AKP’nin yargı yolu ile kapatılması olasılığına şiddetle karşı çıktılar. “Kapatılırsa, TürkiyeAB süreci askıya alınır” dediler. Ancak daha sonra, bu keskin tutumları değişti. Kimileri bu değişikliği, “AB, AKP’nin gerçek yüzünü gördü” diyerek saflıkla aptalı oynamak arasında tur attılar. Oysa yanıtı başkaydı; Türkiye’nin AB süreci askıya alınırsa bundan kim zarar görür? Tabii ki AB tarafı. Brüksel “AB süreci ile” Türkiye’yi yedeğine (ve güdümüne) almış, istediği gibi yönlendiriyor. Hiçbir zaman içine almayacağı Türkiye’yi, AB süreci ile arka bahçesi haline getirmiş (Abdullah Gül’ün kulakları çınlasın). AB bu sürecin aksamasını, işlerin askıya alınmasını ister mi? 1997 Lüksemburg doruğunda Brüksel bu hatayı yaptı. Ankara’da AB’ye, “Ben seninle artık, rutin ticari işler dışında hiçbir siyasi mesele konuşmayacağım” dedi ve süreç askıya alındı. Brüksel, Washington ve içimizdeki uzantıları korkuya kapıldılar. Türkiye avuçlarından kaçabilirdi. Bu nedenle Schröder’i apar topar devreye soktular. Aralık 1999’da Türkiye’yi göstermelik ve koşullu adaylığın içine hapsedip iğfal etmeye başladılar. BIÇAK SIRTI EROL MANİSALI 2001’deki “Derviş operasyonu” Türkiye’nin bağlanma ve devşirilme işini sağlama almak içindi. 11 Eylül 2001, Kemal Derviş operasyonu ve arkasından AKP’nin sahneye çıkarılışı birbirlerini tamamlayan köşe taşlarıdır. Bugün Derviş’in tekrar sahneye çıkarılışı, “Batı’nın Türkiye üzerindeki güdümünü, güvence altına almak içindir.” AKP kapatılırsa... Türkiye, beklenmedik ve Batı’nın çıkarları ile örtüşmeyen ulusalcı gelişmelere sahne olursa... “Türkiye’nin elden kaçırılmaması için, ek destek güçleri gerekecektir”. Kemal Derviş bunun için gönderilmiştir. AKP’nin AB sürecine karşılık Brüksel’in de Türkiye süreci var. AKP ile AB arasındaki bu alışveriş bozulursa, Batı açısından aksaklıklar nasıl giderilecek? AKP’nin ABD ve AB’ye verdiği sözler Kemal Derviş Operasyonu, AKP ve Batı nasıl telafi edilecek? AKP ile ABD ve AB arasındaki saadet zincirinin kopmaması için ek destekler gerekiyor. Kemal Derviş 2001’de olduğu gibi, Batı’nın stratejik operasyonlarında ortaya çıkarılıyor ve işleri bağlıyor. AKP kapatılırsa ortaya çıkacak boşluğu doldurmak isteyen Batı, kurşun askerlerini Türkiye’ye gönderiyor. 12 Eylül döneminde bu işleri Amerikancı generaller yaptı. Yeni küresel dönemde Derviş’ler, üniformasız generaller olarak işleri yürütüyor. Ali Babacan, Mehmet Şimşek, Kemal Derviş gibi figürler, bir zincirin birleşen halkalarıdırlar. Karşı ucunda Washington, Londra, Brüksel ve Tel Aviv bulunuyor. Kemal Derviş ve Ali Babacan iki kardeş gibiler. Biri küresel, diğeri yerel oyuncu. Ali Babacan Türkiye’yi Batı’ya şikâ yet edebiliyor. Derviş ise zaten Batı’nın en üst kurumlarında görevli bir Türk! İkisinin de AB konusundaki ortak bir görüşlerine bu köşede birkaç defa değinmiştim. Her ikisi de şunu savunuyor: Türkiye AB dışında da olsa Avrupa Para Sistemi’ne dahil olmalıymış. Bunlar için “Gümrüklerimizi ve dış ticaret politikamızı tek yanlı olarak AB’ye devretmemiz yetmiyor;” “bütün parasal ve mali işlerimizin bizim adımıza yönetimi de AB’ye verilmeli” diyorlar. O zaman TBMM’ye, hükümete, Cumhuriyete, devlete ne gerek var? Herhalde bunu, “parasal ve mali işlerin özelleştirilmesi” olarak görüyorlar! Galiba, önce siyasilerimiz özelleştirilerek piyasaya sunuldular... Arkası çorap söküğü gibi geldi... İşler bu kadar açık. Çözümü de belli; bu halkın, insanımızın, köylümüzün, işçimizin, esnafımızın, sanayicimizin gerçek temsilcilerini Meclis’e taşımak ve demokrasiyi kurmak. 70 milyon insan eğer sistemin kölesi değilse bu işi başarmak zorundadır. Bakın Güney Amerika’ya, onlar başardı; biz de başarırız... www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisalı En büyük tekstil alıcısı GAP’a yöneliyor Ekonomi Servisi Merkezi HongKong’da bulunan ve sadece tekstil ürünlerindeki 2007 cirosu 12 milyar doları aşan Li&Fung Group (LF), GAP’tan alım yapmak için harekete geçti. WalMart’tan Armani’ye bine yakın müşterisi için dünyanın her köşesinden mal tedarik eden LF, bölge ülkelerindeki operasyonlarının yönetimi için üslendiği İstanbul bürosuna bağlı olarak Doğu ve Güneydoğu illerinde de bürolar oluşturmayı planlıyor. LF, Arslan Şirketler Grubu ile işbirliğine giderek bölgedeki atıl tekstil fabrikalarını yenileri ile birlikte faaliyete William Fung geçirip büyük hacimlerde üretilecek ürünleri dünyaya pazarlayacak. Aynı zamanda HongKong orijinli HSBC’nin yönetim kurulu üyesi olan LF Şirketler Grubu Murahhas Azası William Fung, Türkiye’den yaptıkları yıllık alım miktarını bu yıl 600 milyon dolardan bir milyar dolara çıkaracaklarını, sadece İstanbul’a yönelen firmaların sıkıntı yaşadıklarını, bu yüzden maliyetlerin yüzde 1520 daha aşağı olacağını umdukları GAP kapsamındaki illere de yöneleceklerini, bu amaçla önümüzdeki günlerde Ankara’da görüşmeler yapacaklarını açıkladı. Fung, GAP ile Çin’de sanayinin odaklandığı Zhujiang Nehri (İnci Irmağı) gibi bölgelerin büyük ölçüde benzeştiğini söyledi. Aslan Şirketler Grubu Başkanı Ahmet Arslan da, “Biz üreteceğiz, Li&Fung da dünyaya pazarlayacak” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle