Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 Küba’ya yeni lider aranıyor Beklenen oldu, üstelik biz “Fidel Yüzünden” filmiyle devrime olan inancımızı tazelerken, Fidel Castro başkanlık görevinden ayrıldı… 49 yaşındaki Küba Devrimi şimdi kendine yeni bir başkan arıyor. En güçlü aday Fidel’i Che ile tanıştıran kardeşi Raul… Bakalım Kübalılar coşkulu Fidel’den sonra gizemli Raul’e nasıl alışacaklar? Gamze ERBİL getirecekti, vs. vs. Bunların hiçbiri olmadı. Küba, Fidel için kaygılandı, onu merak etti ve kısa bir süre sonra yazılarıyla kendilerine seslenen Fidel’ine kavuştu. Aslında her şey olması gerektiği gibi oldu. Fidel’in göreve dönmeyeceği açıklamasının ve kendisi için öngördüğü rolün Küba’da birilerini şaşırtacağı beklenmemeli. Küba’da yerel ve genel seçimler ekim ve ocak ayları arasında gerçekleştirildi. 20 Ocak’ta son aşaması tamamlanan seçimle birlikte yeni Ulusal Halk İktidarı Meclisi’nin üyeleri belirlendi. Bu hafta ilk toplantısını gerçekleştirecek olan Meclis, birkaç gün içinde Devlet Konseyi’ni belirlemiş olacak. Devlet Konseyi, Küba’daki yönetim aygıtının en üst organı, başkanı da Küba’nın Devlet Başkanı. Küba seçimleri üzerine görüşlerine başvurduğumuz Küba’nın Ankara Büyükelçisi Ernesto Gomez Abascal, yeni devlet başkanı ile ilgili sorularımıza şakayla karışık “Allah bilir” yanıtını veriyor. C röportaj YANSIMA OSMAN İKİZ 29 ŞUBAT 2008 CUMA Fidel Bağımsızlığın Korunabileceğini Öğretti desiydi. Fidel ve arkadaşları iktidarı ele geçirdiklerinde ikiye bölünmüş dünyada soğuk savaş rüzgarları esmekteydi. Küba hep tehdit altında yaşadı. ABD’nin bitmez tükenmez hırsı, Küba’daki rejimi kabullenememesi yüzünden yüzünden nükleer savaşın eşiğine bile geldi. CIA’nin tuzaklarını bertaraf etmesini bilen Fidel, halkını toplumsal kalkınma için mobilize etmeyi de başardı. Dünyaya Amerikan gözlükleriyle bakanlar için Fidel bir diktatördür. Onlara ‘’Muhalif olmak Küba’da mı yoksa Kolombiya’da mı daha tehlikelidir’’ diye sorsak yanıt ne olur acaba? Fidel gibi dünyanın dört bir köşesinde gönüllerde taht kurmak pek az lidere nasip olmuştur. Bu gönül bağını romantik devrimci duygulardan, Fidel’in karizmatik kişiliğinden çok o’nun samimiyetinde aramak gerekir. 26 Eylül 1960’ta BM’de kürsüye çıktığında ülkesine yönelik baskıları anlatmış ama hafızalarda asıl şu sözleri yer etmiştir: ‘’Kolonyalizmin milyonların üzerinde hala gölge ettiği bu adaletsiz dünyada Küba’nın sorunu bütün az gelişmiş ülkelerin sorunudur.’’ Fidel, samimi kişiği ve onurlu politikasıyla milyonların desteğini, birçok devlet adamının dostluğunu kazandı. Bu gücüyle ABD’ye direndiği gibi, gerektiğinde Sovyetler Birliği ve Çin Halk Cumhuriyeti’ne de ilkeli davranabildi. Fidel hakkında yazılan kitaplarda, kendisiyle söyleşilerde siyasi tarihi çok iyi incelemiş olduğu görülüyor. Yeni Yüzyıl gazetesinde 1997’de yer alan söyleşide Atatürk için şöyle diyor: “Bu kadar büyük bir devrim yaptım ama Atatürk’ün yaptıklarını başaramazdım.” Küba Devrimi bir Anadolu İhtilali değildi ama Fidel, süper gücün nefesi ensesindeyken sulandırılmaya müsait bir demokrasi kurmak isteyen ülkesindeki muhaliflerle, Küba’yı tekrar ABD’nin karhanesi haline getirmeye çalışanları püskürtüp bağımsızlığı koruyabildi. Hakkında ciltlerce kitap yazılmış, filmler çekilmiş Fidel için çok şey söylenebilir; ama siyaset tarihine kalacak mirası tek cümleyle şöyle özetlenebilir: Yurtsever, onurlu bir lider ve onurlu bir halk, emperyalistlerin azgınca saldırılarına rağmen bağımsızlığını koruyabilir. osman.ikiz?tele2.se B eklenen oldu. Fidel Castro, bu hafta gerçekleştirilecek ve Devlet Konseyi ile onun başkanının, yani Küba’nın devlet başkanının belirleneceği Ulusal Meclis toplantıları öncesinde görevlerine geri dönmeyeceğini bildirdi. Fidel, Granma’nın internet sitesinden duyurulan açıklamasındaki “Elveda demiyorum. Asker gibi fikirlerimi savunmak istiyorum. Yazmaya devam edeceğim. Bu dikkate alınması gereken bir silah. Belki sesim duyulur. İhtiyatlı olacağım” şeklindeki ifadeleriyle, bundan sonraki dönem için kendine öngördüğü rolü de ilan etmiş oldu. Bilindiği gibi, 2006 yılının Temmuz sonundan bu yana, Küba’da devlet başkanlığı görevini anayasal çerçevede Raul Castro yürütüyor. Küba Anayasası’nın 94. maddesi, hastalık veya ölüm gibi durumlarda, başkanın görevlerinin birinci başkan yardımcısı tarafından Fidel, 49 yıllık Küba Devlet Başkanlığı’nı bıraktı. Partisi’nin bu sürece müdahale etmediğini, adayların seçimlere bireysel nitelikleriyle katıldığını vurguluyor. Bu nitelikleri ise, esasen öncelikle mahallelerindeki komşuları takdir ediyor. Küba’da 168 belde ve bunların dağıldığı 14 eyalet bulunuyor. Seçimde yerel yönetimlerin belirlenmesine paralel olarak ulusal meclis temsilcileri de belirleniyor ve temel yönetim organını oluşturacak Devlet Konseyi’ni seçen 601 üyeli Ulusal Meclis bu şekilde oluşuyor. Küba Büyükelçisi Abascal, seçim sürecini demokratik kılan bir başka önemli şeyin, Ulusal Meclis üyelerinin görev tanımında saklı olduğunu söylüyor. Üyeler, ülkeyi yönetecek Devlet Konseyi’ni belirlemek ve görev dönemleri boyunca yasama misyonunu yerine getirmekle yükümlü. Bunu yaparken, eski çalıştıkları işlerden ayrılmıyor ya da üstlendikleri görevler işlerinden ayrılmalarını gerektirse bile eski işyerlerindeki maaşlarını almayı sürdürüyorlar. Böylece “halkı temsil” niteliklerini kaybetmemiş oluyorlar ve milletvekilliği de bir “ikbal kapısı” haline gelmiyor. İşte Küba’nın yeni lideri, böylesi bir seçim sürecinin sonucunda oluşan Meclis’in bir üyesi olacak. Bugün kesin olan tek şey, yeniden seçilmiş Meclis’in bir üyesi olsa da Fidel’in bu süreçte sahnede yer almayacağını duyurması. Meclis tablosu değerlendirildiğinde ise, öne çıkan kişi Raul Castro. Fidel görevlerine geri dönmeyeceğini bildirdi, Kübalılar şimdi yeni liderlerini belirleyecekler. devralınmasını öngörüyor ve Raul de bu çerçevede Fidel’in görevlerini devralmıştı. O günden bu yana Küba’nın geleceği ile ilgili tartışmalar yoğunlaştı. Raul’ün Fidel kadar karizmatik olmayışı, topluluk önüne çıkmaktan hoşlanmaması, pragmatizmi... bu gibi nitelemeler üzerinden bir dizi kurgu üretildi ve Kübalılar hayal kırıklığına uğrayacağı, rejime güvenin sarsılacağı, Küba’nın sosyalizme olan bağlılığını kaybedeceği savları öne sürüldü, Raul’ün pragmatizmi, serbest piyasaya yönelmeyi Abascal, ayrıntılı olarak Küba seçim sistemini ve bu işleyişin önemini anlatıyor. Küba’nın yeni liderini belirlerken verdiği olgunluk sınavını yakından gözlemek için bu bilgiler önem taşıyor. Küba’daki seçim sürecinin adayların bireysel zenginliğinden bağımsız tümüyle temsil nitelikleriyle yarıştığı bir seçim olarak gerçekleşiyor. Abascal, mahalleden başlayan seçim sürecinin beldeler ve bölgeler ve ardından ulusal ölçekli temsil kurumlarına dek uzandığını ve bu aşamalarda yüzde 50’den fazla oy alan her adayın meclise girme hakkı olduğunu belirtiyor. Küba Komünist idel Castro çekildi ama bağımsızlık mücadelesi verenler için bundan sonra da esin kaynağı olmaya devam edecek. O küçücük ülkesini süper gücün burnunun dibinde, binbir türlü entrikaya rağmen bağımsız yaşatmayı başardı. Fidel ile Küba bir paranın iki yüzü gibiydi. Bütün dünya bugün artık devlet başkanlığından çekilmiş olan Fidel’den sonra paranın ikinci yüzü olan Küba’nın ne olacağını merak ediyor. Merak edenlere hatırlatmakta yarar var. Fidel’i Marksizm’le tanıştıran, devrimci harekete kazandıran kardeşi Raul’dü. Sovyetler Birliği’nin yardımları kesmesinden sonra Küba’ya dolar akışını sağlayan yeni ekonomik önlemlerin mimarı da Raul ve arkadaşlarıydı. Fidel, karizmatik kişiliği, hitabet gücü, üstün liderlik vasıfları, sezgileri ve dava adamı oluşuyla bir semboldü ve bu sembol yaşamaya devam edecek. Küba şimdilik emin ellerde. Gericiliğin, sömürünün, emparyalizmin maşası haline gelmiş liberaller fazla heveslenmesinler. Küba emin ellerde ama bir gerçeğe de gözlerimizi kapayamayız. Eleştiri mekanizmasının yeterince çalışmaması yüzünden idealistlerin fedarlıklarla kurduğu bu rejim de yolsuzluk ve rüşvet çarkının yarattığı çürüme tehlikesiyle karşı karşıya. Sosyalist ülkeler karaborsa dolar piyasasıyla, fuhuşa ‘’kontrol altında’’ diyerek göz yummuşlardı. Çürümeyi de görememişlerdi. Küba da böyle bir tehlikeyle karşı karşıya. Üstelik içten çürüme Küba’yı yutmaya çalışan ABD’den de daha tehlikeli. Çoğulculuk fetişistleri ülkelerindeki yolsuzluklara, rüşvete, ihanete gözlerini kapatıp tek partili diktatörlük diye Küba’ya saldırmaktalar. Ancak diktatörlük suçlamalarının rejimi yıpratmada etkili olma ihtimali iç çürümeye göre daha az. Fidel tabii ki genel geçer anlamıyla bir demokrat değildi. Diktatördü. Tek parti yönetiminde örgütlenme ve ifade özgürlüğü sınırlıydı. Muhalif görüşlüler cezalandırılmıştı. Ama Fidel ve arkadaşlarının nasıl Bir Küba devraldığını unutmayalım. Batista Küba’sı yolsuzluk cehennemiydi. Büyük çoğunluk yoksulluğun en alt düzeyinde yaşıyordu. Başkaldıran ya öldürülüyor ya da işkenceden geçiriliyordu. Aynı Küba Amerikalı milyonerler, mafya ve bir avuç Kübalı için sefahat bel F RAUL CASTRO Küba lideri Fidel Castro’nun 2006 Ağustos’unda geçirdiği rahatsızlığın ardından görevlerini devrettiği Raul Castro, o tarihten beri devlet başkanlığını yürütüyordu. Geçen ay yapılan seçimlerin ardından yeniden oluşturulan parlamentonun yeni devlet konseyini belirlemesiyle birlikte, Küba yeni devlet başkanına kavuşacak. Yeni devlet başkanı olarak en güçlü aday yine Raul Castro. 3 Haziran 1931’de doğan Raul Modesto Castro Ruz, üniversitede sosyal bilimler okudu. Adanmış bir komünist olan Raul, gençliğinde Küba Komünist Partisi’nin yasal örgütü Sosyalist Halk Partisi’ne bağlı Sosyalist Gençlik örgütünde çalıştı. 1953’te Moncada Kışlası’na gerçekleştirilen baskın sırasında, 26 Temmuz Hareketi üyesiydi. Baskından sonra 22 ayını cezaevinde geçiren Raul, abisi Fidel gibi cezaevinden sonra Meksika’ya sürgüne gitti. Granma’nın Küba’ya vardığı 2 Aralık 1956 dahil, Küba devriminin önder kadrosu ile Fidel ile Che’yi tanıştıran Raul Castro’ydu... birlikte hareket etmeyi sürdüren Raul’ün, Fidel ile Che’nin tanışmasını sağlayan asıl kişi olduğu biliniyor. Raul, devrimden sonra 26 Temmuz hareketinin lider kadrolarının oluşturduğu farklı siyasi örgütlenmelerin ve bunların, 1965 Ekim ayında oluşturduğu Küba Komünist Partisi’nin (KKP) içindeydi. KKP’nin Merkez Komitesi üyesi de olan Raul, Politbüro ikinci sekreterliği görevini de yürüttü. Devlet Konseyi Birinci Başkan Yardımcısı görevinin yanı sıra, Devrimci Silahlı Kuvvetler Bakanı olarak da görev yapıyordu, askeri olarak Genelkurmay Başkanı yetkisine sahip olan Fidel’den sonra ikinci adam konumundaydı. Fidel’in görevlerini bırakmasıyla bu alanda da birinci sıraya yükseldi. Fidel Castro’dan farklı olarak Raul’ün fazla kamuoyu önünde görünmekten hoşlanmadığı biliniyor. Kübalılar Fidel’i içlerinden bir “kahraman” olarak görürken, gizemli bir kişilik olan Raul’e karşı ürkek bir saygı duyuyorlar. Raul, 2006 sonbaharında Havana’da yapılan Bağlantısızlar Zirvesi’nde ve aynı zamanda Fidel’in 80. doğum günü olarak kutlanan Granma’nın karaya çıkışının 50. yıldönümünde kürsüdeydi. Her zamanki gibi milyonun üzerinde katılımcıyla görkemli bir şekilde gerçekleşen geçen yılki 1 Mayıs gösterilerine de başkanlık etti. Raul, üniversite öğrencilerine yaptığı bir konuşmada, Fidel için şunları söylüyordu: “Bizler hep birlikte onun yerini alana dek, Fidel’in yeri doldurulamaz”. atematik Vakfı tarafından 2003 yılından beri verilmekte olan Prof.Dr. Masatoshi Gündüz İkeda Bilim Ödülü, Türkiyede çalışan ve yaptığı çalışmalarla bilime gelecekte uluslararası düzeyde önemli katkılarda bulunabilecek niteliklere sahip olduğunu kanıtlamış matematikcilere verilmektedir. 2007 yılı Prof. Dr. Masatoshi Gündüz İkeda Bilim Ödülü ODTÜ öğretim üyesi Prof. Dr. Ferruh Özbudak'a verilmiştir. Ödülün verilme nedeni, Prof. Dr. Ferruh Özbudak'ın Kodlama teorisi ve Fonksiyonlar cismi konularındaki çalışmalarıyla, • TsfasmanVladutZink'in 1982 de bulduğu, 22 yıldır üzerinde çalışılan asimtotik alt sınırı 2004 yılında global olarak geliştirerek, • Bazı sonlu cisimlerde rasyonel nokta sayıları en yüksek yeni cebirsel eğriler inşa ederek ve denklemlerini vererek, • Sonlu cisimler genişlemesinde verilen bir elemanı iz olarak gören primitif bir eleman bulunabileceğini gösterip onun için algoritma tasarlıyarak, • Sayısal entegrasyonda “QuasiMonte Carlo” yöntemi için kritik öneme sahip olan sayısal ağlar üretmeyle ilgili bugüne kadar bilinen en İkeda bilim ödülü, Ferruh Özbudak’a verildi M genel yöntemi vererek, bilime önemli ve özgün katkılarda bulunmuş olmasıdır. Ödül töreni 28 Şubat Perşembe günü 15.30'da ODTÜ Matematik Bölümünde yapılacak. (www.matematikvakfi.org.tr/) Prof.Dr. Bülent Karasözen, Matematik Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Bu güne kadar bu ödülü alanlar 2003'de ODTÜ'den Turgay Kaptanoğlu'na, 2004'de TOBB Üniversitesi'nden Oktay Duman'a, 2005'de ODTÜ'den Zafer Ercan'a, 2006'da Boğaziçi Üniversitesi'nden Yalçın Cem Yıldırım'a Masatoshi Gündüz İkeda Bilim ödülünü ve 2006 yılında İnönü Üniversitesi'nden Dr. Bayram Şahin Araştırma Teşvik Ödülü verilmiştir.