04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

8 İSMMMO’nun raporuna göre, yeşil kart, belediyeler ve desteklere aktarım, şimdiden 15 milyar YTL’lik delik açtı C ekonomi İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER 20TEMMUZ 2007 CUMA Seçim ekonomisine suçüstü Ekonomi Servisi Bütçede ilk 5 aylık rakamlardaki sapma, hükümetin seçim ekonomisi uygulamasının boyutlarını ortaya çıkardı. İstanbul Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler Odası (İSMMMO) için İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyelerinden Yrd.Doç. Dr. Binhan Elif Yılmaz, Araş.Gör. Murat Çak ve Araş.Gör. Murat Şeker tarafından hazırlanan “Mali İzleme Raporu”na göre; toplam harcamalarda 2006 ve 2007 yılının ilk 5 aylık bütçe giderleri karşılaştırıldığında, GSMH’ye oran açısından yüzde 25’lik bir artış gerçekleşti. Harcama kalemlerine bakıldığında büyük fark gözükmese de iki yılın aynı döneminin harcamalarının GSMH’ye oranlarına bakıldığında bazı farklılıklar dikkat çekici. 2006 Mayıs ayı itibarıyla toplam harcamaların GSMH’ye oranı yüzde 9.89 iken, 2007 yılının aynı dönem toplamının tahmini GSMH’ye oranı yüzde 13.22. En yüksek artışlar genel kamu hizmetleriyle sosyal güvenlik ve sosyal yardım hizmetlerinde görülüyor. Bu artışın faturası erken seçim nedeniyle erkene çekilen ödemeler henüz yansımadığı halde 14 milyar 960 milyon YTL’yi buldu. 2007 bütçesini 204 milyar 988 milyon YTL olarak öngören hükümet, seçim yılı olmasının etkisiyle şimdiden faiz dışı harcamalarda makası açtı. Yılın ilk 5 ayında faiz hariç bütçe giderleri 59 milyar 828 milyon YTL’yi bulan hükümet, başlangıç ödeneği 165 milyon YTL olan “sağlık giderleri” kaleminde, 2 milyar 794 YTL harcama yaptı. Cemaat rak iptal ettirmiş bir gazeteci olarak yakından biliyorum. O yıl sistemin başında olan uzman hocanın, burada saygıyla bir kez daha analım; Prof. Haydar Furgaç’ın ölümü, kısacık bir boşluk sistemin aksamasına, soruların çalınıp bir özel dersanede satılmasına yetmişti. AKP yönetiminde, Milli Eğitim Bakanı’nın elinde, eğitim kadrolarının, eğitim sistemi ile birlikte nasıl hoyratça, partizanca, cemaat kültürüne uygun hallaç pamuğu haline getirildiğini bir anımsayın. OKS skandalı, test sistemi, puanlama yanlışlarıyla çok sayıda öğrencinin mağduriyetini ortaya çıkardığı için gözle görünür oldu. Yazboz tahtası haline getirilen, öğretmenlerine kadronun, yasal hakların çok görüldüğü, bedava kitap göz boyamasında, öğrencinin kendi öğretmeninden paralı ders almaya mahkum edildiği, her şeyin ama her şeyin kirlendiği bir eğitim düzeni ile baş başayız... AKP iktidarının, Bakan’ın bir tek hedefi var; güçlerinin yettiği boyutlarda Cumhuriyet ve devrimlerinin eğitim birliği ilkesini kırmak, genç insanları olabildiğince din eksenli, inanç üzerinden, özgür düşünmeye, bilime aykırı bir eğitimle uyuşturmak... Buna izin verecek miyiz? Ne yalan söyleyeyim, ilk duyduğumda İran’la yapıldığı söylenen sürpriz doğalgaz anlaşmasına çok sevindim. AKP’den gelmiş olması, ülke çıkarına olan bir gelişmeye sevinmeme engel oluşturmaz. Ancak sevincim çok çabuk kursağımda kaldı. AKP’yi çok destekleyen piyasacılar, medya yıldızları bile, henüz ortada geçerli bir anlaşmanın olmadığının altını çizmek zorunda kaldılar. Biraz daha sağduyu sahibi olanlar da, ambargolar nedeni ile AKP’nin sözünün dışına çıkamayacağı ABD’nin bu anlaşmaya asla izin vermeyeceğini anımsattılar. Sonra Rusya’nın çıkarları bağlantılı henüz anlaşma niteliği kazanmamış bu seçim propagandası aceleciliği ile anlaşılmış gibi pazarlanan girişime çomak sokacağı uyarıları geldi. Cemaat kültürü ile toplumu aldatmakta hiçbir sakınca görmeyen değil de, demokratik sorumluluğu olan bir siyasi parti ve iktidar olsa; hiç böyle bir ucuz oyunla halkını, seçmenini kandırmaya kalkışır mı? Seçime gün sayarken bir ön dilek nitelikli anlaşmayı, gerçekleşmiş bir anlaşma gibi pazarlayabilir mi?.. Burslu okumuş çocuklarının birkaç yıla sığan servet edinmeleri, ticari dehaları, mal beyanları, yolsuzluk iddiaları, 50 bin değil de 10 bin dolara satılabileceği söylenen kol saatleri, oy hedefli sadaka paketlerinden, iyice düzeyi düşen seçim kampanyaları tartışmalarından hiç söz açmasak daha iyi olacak... BABALAR GİBİ SATIP BABALAR GİBİ HARCADILAR Özelleştirme kapsamında 21.3 milyar dolar (yaklaşık 27 milyar YTL), Ulaştırma Bakanlığı ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) satışlarıyla birlikte 30 milyar dolar özelleştirme geliri sağlamasına karşın borçları da azaltamayan AKP hükümetinin şimdi de seçim harcamaları, dengeleri altüst edecek. Hükümet, uluslararası piyasalarda rafineri talebinin tepe noktasına ulaştığı ve siparişle ancak 6 yılda rafineri yapılabilen bir ekonomik ortamda, 35 milyon ton rafinaj kapasitesi olan Tüpraş’ı 4 milyar dolara satmış, Erdemir’i de 2.8 milyar dolara elden çıkarmıştı. Anadolu’daki varlıklardan İstanbul’un en değerli arazilerine kadar herşeyi elden çıkaran AKP hükümetinin son olarak seçime günler kala özelleştirdiği Petkimde dahil elde edilen gelirin neredeyse yarısı seçim harcamalarına gitmiş oldu. ‘Değirmenin suyu yurttaşın kesesi’ “Mali İzleme Raporu”na paralel hazırlanan “Beklenti Anketi”nde uzmanların yüzde 71’i hükümetin son 6 aylık ekonomi politikalarını olumsuz buldu. Bu başarısızlığın altındaki temel etken, seçim ekonomisi olarak yorumlandı. TÜRMOB Genel Başkan Yardımcısı ve İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan, raporla ilgili değerlendirmesinde 2007 yılı sonu itibarıyla öngörülenden çok daha yüksek bütçe açığı verileceğine dikkat çekerek “Bu durum seçim ekonomisinin bütçe göstergelerine yansımasıdır. Kimi çevrelerce yeterince heyecan yaratmadığı dile getirilen seçim, hükümetin harcamalarıyla bazı kesimlere para heyecanı getirmiştir. Bütçe planlanırken karşılığı olmayan bu harcamalar halktan toplanan vergi kaynağıdır” değerlendirmesini yaptı. YEŞİL KARTLA BİR PARMAK BAL Bütçe planlanırken “Yeşil Kart Sağlık Hizmetleri”ne 800 bin YTL ödenek ayrıldı. Bu rakamın üzerinde kat kat harcanması yapılması üzerine Maliye Bakanlığı bu kaleme ayrılan ödeneği artık tablolarda göstermiyor. İSMMMO’nun “Mali İzleme Raporu”nda yer alan verilere göre seçim öncesi, haziran ve temmuz aylarının harcaması dışında mayıs sonuna kadar “Yeşil Kart Sağlık Hizmetleri” kalemine 1 milyar 729 milyon 965 bin YTL harcandı. BELEDİYELERE PARA AKTI Belediyelere akan parada da büyük artış oldu. Bütçede 56 milyon 850 bin YTL kaynak ayrılan “Belediyelere Yardım (Denkleştirme Ödeneği)” kalemine sadece ilk 5 ayda aktarılan para bütçeyi aştı; 57 milyon 68 bin YTL aktarıldı. “Hane Halkına Yapılan Transferler” kalemine bütün yıl için ayrılan kaynak toplam 929.5 milyon YTL iken ilk 5 aylık sonuçlara göre, 425.6 milyon YTL kullanıldı. “Barınma Amaçlı Transferler”in yıllık bütçesi 3 milyar 216 milyon YTL iken AKP hükümetinin sadece 5 ayda aktardığı kaynak toplam 4 milyar 18 milyon YTL oldu. ÜRETİCİYE DE SEÇİM JESTİ YAPTILAR Seçim nedeniyle fındık gibi ürünlere ilişkin ödemelerin henüz yansımamasına karşın tarımsal amaçlı ödemelerin neredeyse bütün kalemlerinde yıllık bütçe hedefi 5 ayda dolduruldu. Bütün yıl için 710 milyon YTL destek öngörülen hayvancılık destekleme ödemeleri 610 milyon YTL oldu. Ürün destekleme ödemelerinde de yıl geneli için ayrılan 1 milyar 560 milyon YTL’lik ödeneğin 1 milyar 466 milyon YTL’si sadece ilk 5 ayda harcandı. Hükümetin erken ödeme kararlarının uygulandığı hazirantemmuz döneminde bütçeye maliyetinin çok daha yüksek olması bekleniyor. Red Dot Tasarım Ödülü Duravit’in Duravit, dünyanın en saygın tasarım enstitülerinden Designzentrum NordrheinWestfalen’ın düzenlediği tasarım yarışması Red Dot Award’da ‘Sundeck’ küvet konseptiyle Red Dot Tasarım Ödülü’nü aldı. ‘Best of the best/En İyinin En İyisi’ ödülüne layık görülen Sundeck küvet, EOOS tasarım grubu tarafından Duravit için tasarlandı. Sundeck, iki geniş yastık oluşturacak şekilde açılıyor. Pratik kullanıma sahip freestanding küvet özelliği ortaya çıkıyor. TOBB ve İKV AB için Brüksel’de Ekonomi Servisi Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, “TOBBİKV Window To Turkey” projesini başlatmak üzere Brüksel’e gitti. TOBB ile İktisadi Kalkınma Vakfı’nın (İKV) AB üyesi ülkelere yönelik olarak yürüttüğü bilgilendirme ve iletişim çalışmaları çerçevesinde ilk toplantı, Brüksel’de gerçekleşti. Söz konusu proje kapsamında Brüksel’de, Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Ekonomik ve Sosyal Komitesi, Eurochambers ve Coreper çalışanlarına Türkiye’deki siyasi gelişmeler, Türkiye ekonomisi, Türkiye’nin sosyal ve kültürel yapısı konularında bilgilendirme yapılacak. ani “arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim” diye bir özdeyiş vardır ya... Bugünlerde AKP’yi seçimlerde desteklemek üzere seferber olmuş cepheye bakmak gerek; ABDAB siyasi iktidarlarına, bu ülkelerde çok etkin, Türkiye’ye dönük hesapları olan, terör eylemleri de örgütlemiş ne kadar lobi varsa hemen hemen hepsi bir bir açıklamalarıyla eklendiler. İçerde 2. cumhuriyetçiler çantada keklik, azınlıklar adına açıklamalar geldi. Sorosçu sivil örgütlerle tarikatlar sıraya dizildiler. Fethullah Gülen’in tam takım ağırlığını koyan örgütlerine, DTP’nin bağımsız adayının olmadığı seçim bölgelerinde AKP’ye oy verilmesini isteyen PKK talimatı eklendi... AKP’nin iktidar sürecinde kelimenin tam anlamı ile siyasi parti, devlet sorumluluğundan payını almamış cemaat kültürü eksenli yönetiminin sonuçlarını her gün birbirinden çarpıcı örneklerle yaşamamız, nasıl oluyor da bu garip ittifak cephesinden hiç değilse demokrat geçinenleri rahatsız etmiyor? Ya da insan hakları savunuculuğunu ağızlarından düşürmeyenler, birbirinin zıddı ırk, din eksenindeki terör örgütleri de dahil, cemaat örgütlenmelerinin ittifakını sorgulamaya kalkışmıyorlar? Bu bir araya gelemezmiş gibi olanları buluşturan çarpık yelpazeyi oluşturan ittifak ekseninde ne var? Ortak düşman belleme, Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığını, değerleri ile ayakta kalmasını, kendi çıkar ve hesaplarına tehdit olarak algılama olabilir mi? ??? Doğrusu bu garip AKP’yi destekleyenler cephesi, kaygılarımızın bir kanıtını oluşturmaktan öte fazlaca bir anlam taşımıyor. Demokratik siyasal parti kimliğini kazanamamış, cemaat kültürü ile ülke yöneten iktidarın bir dönem daha seçim kazanması kaygısı öne çıkıyor.. Seçime gün sayarken yaşanan gelişmeler bile, ülke sorumluluğunu üstlenmeden uzak bir siyasi yapılanmanın, cemaat kültürü ile iktidar yönetmenin kimi çarpıcı sonuçlarını çok çıplak sergilemeye yetiyor da artıyor... İşte OKS’de skandal haberi; dışardan bakıldığında siyasi iradenin kastının olmadığı bir teknik hesaplama yanlışlığının ürünü gibi... 196680 yılları arasında uzman haberci olarak çalışmış, sayısız yazı dizisi, eğitim sayfası yapmış, özel haber üretmiş, sınav sistemleri tekniği ile boğuşmuş biri olarak duruma açıklık getirmeye çalışacağım. Onbinlerin kaderinin belirlendiği bu türden test sınavlarında, gerçekten çok ciddi uzmanlık kaçınılmazdır. İnsan faktörü akıl almaz bedellere yol açar. Örneğin Üniversiteye Giriş Sınavı’nı, soruların çalınmış olduğunu saptaya H soner?cumhuriyet.com.tr 2009’da ampuller sönecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ankara Ticaret Odası (ATO) Başkanı Sinan Aygün, hükümetin son 5 yıldır ithal doğalgaz ve petrole bağımlı enerji politikalarını devam ettirdiğini ve Türkiye’nin hızla enerji darboğazına doğru yol aldığını belirterek “Türkiye’nin yıllık kullanılabilir 112 milyar metreküplük suyunun 72 milyar metreküpü boşa akıyor. Türkiye, enerji konusunda 5 yıldır yan gelip yatıyor. 2009’da karanlığa gidiyoruz, ampüller sönecek’’ değerlendirmesinde bulundu. Aygün, önlem alınmadığı takdirde gelecek yıl Türkiye’nin bir numaralı sorununun elektrik kesintileri olacağını ifade ederek, siyasetçilere “Gelecek iktidarın 2008 yılı ajandasının ilk sırasında, Türkiye’yi karanlıktan kurtarma sorunu olacak. Neden meydanlarda enerji konusunu konuşmuyorsunuz’’ diye sordu. Devlet Planlama Teşkilatı’nın “2009 yılında karanlık günlerin başlayacağı’’ uyarısı yaptığını anımsatan Aygün, Dünya Bankası’nın 2006 tarihli raporunda yeni santral yapılacak zaman kalmadığı için talebi kısma önerisinde bulunulduğunu belirterek “Talebin kısılması, elektriğe zam yapılması demektir’’ değerlendirmesinde bulundu. Chavez’i mi yoksa İbrahim Tatlıses’i mi tercih edersiniz? Canım bu da laf mı; siyasette Chavez, türküde İbrahim Tatlıses derim; biri halkçı siyasetçi Chavez, öteki türkücü İbrahim Tatlıses... Ya türkücü İbrahim politikaya soyunursa? O zaman bizim demokrasi şarkılı, türkülü, lahmacunlu, çiğ köfteli olur. Üstelik Tatlıses Amerikalıların bilerek kedifare oyunu oynadığı Cem Uzan’ın partisinde politikaya soyunmuşsa. Canım, 45 yılda bir sahneye çıkarılan bir partiyse iş değişir tabii. Sevgili Tatlıses eğlence programları da yapan bir sanatkâr. “Biraz değişiklik olsun, bu sahnede de bir görüneyim” diye düşünmüş olabilir. Washington’ın kedifare oyunu oynadığı ve köşeye sıkıştırdığı Uzan ailesi AKP tarafından da baskı altına alınmış; her 45 yılda bir sahneye konan bir oyun; türkücü İbrahim Tatlıses, lahmacun, çiğ köfte ve ılımlı İslam; buyrun size Türk demokrasisinin “mönüsü”... Hem artık kimse bizimle, “muz cumhuriyeti” diye dalga geçemez. Cem Uzan’ın ulusalcı nutuklarına uygun bir biçimde övünerek; “Biz muz değil artık lahmacun cumhuriyetiyiz” diyebiliriz. “Muz cumhuriyeti” sözü Amerika ve Avrupalıların azgelişmiş ülkeleri aşağılamak için kullandıkları bir deyimdir. BIÇAK SIRTI EROL MANİSALI Muz Değil, Lahmacun Cumhuriyeti yı çok daha “makul ve masum” karşılanabilir. At ile arabanın yerlerini karıştıranlar, değerli hocam İdris Küçükömer’in “Düzenin Yabancılaşması” çalışmasını “emperyalizmin kaldıracı” gibi göstermek istiyorlar. Çarpık transfer ilişkisini, bu eser üzerinden “meşru göstermeye uğraşıyorlar”. Türkiye’deki gerçek solgerçek sağ tartışmasında İdris Küçükömer’in üzerinde durduğu en önemli parametreyi göz ardı ediyorlar. İç dengeleri dış dengelerden soyutlayarak işin esasını örtüyorlar ve “faşistçe bir kurnazlığa” gidiyorlar.(*) İdris Küçükömer’in çalışmaları bir bütün olarak ele alındığında, “Batı emperyalist güçleri ile Türkiye’deki sağ ve sol gelişmeler arasındaki ilişkiler” özel bir önem taşır. Soralım bakalım, solcu eskilerinin AKP’ye transferine kimler destek verdi? ABD, AB, İsrail ve büyük sermaye çevreleri değil mi bunlar? Genç Parti, sadece nutuklarında yaşattığı ulusalcı kimliği yüzünden, gayri milli olan “muz cumhuriyeti” yerine, yerli ve milli olan “lahmacun cumhuriyetini” getirmek istiyor. İbrahim Tatlıses’in emperyalizmin simgesi olan Amerikancı hamburgere karşı açtığı milli lahmacun savaşı da göz önüne alınırsa Cem Uzan’ın ulusalcı kimliği ile örtüşen bir transferle karşı karşıyayız. Attilâ İlhan keşke sağ olsaydı da onunla Tatlıses’in millici Cem Uzan’a transferini konuşabilseydik diye düşünmüyor değilim. Attilâ İlhan Chavez’le İbrahim arasında bocalardı sanırım. Tatlıses’in milli ve yerli kimliği Attilâ İlhan’ın lahmacunla arasının pek de iyi olmamasına rağmen onu biraz zorlardı!.. Hamburgere karşı lahmacunu savunma uğruna İbrahim’i bile sahiplenebilirdi... Ertuğrul Günay ve Zafer Üskül gibi iki solcu eskisinin AKP’ye transferleri ile karşılaştırıldığında İbrahim Tatlıses ola Bu transferler “ilerici ve antiemperyalist” sonuçlar doğuruyor mu? Aksine emperyalizmin amaçlarına hizmet ediyor. Türkiye’deki sağ ve sol tanımlamaları emperyalizmle olan bağları çerçevesinde ele alınmalıdır. Soğuk savaş sonrasında “yeni liberalizmin ve küreselleşmenin” Batı emperyalizminin temel dayanakları olarak ortaya çıkması, “yeni solun ulusalcı ve antiemperyalist kimliğini” daha açık ortaya koymaya başladı. Güney Amerika’daki hareketlerin adı, “ulusal sol”dur. Halkçı ve antiemperyalist bir kimliğe sahiptir. Bugün Türkiye’de solun ulusal ve antiemperyalist ayaklar üzerine oturması, bu hareketin asgari koşullarını oluşturur. Şimdi gelelim bizim “solcu eskilerinin” transferlerine; ABD, AB, İsrail, Batı tekelleri ve büyük sermayeden tam destek gördüler. Transferlerle bu cepheye katıldılar. Onu, emperyalizmin amaçları doğrultusunda kullanmak isteyen örtülü faşistler İdris Hoca’nın kemiklerini sızlatmışlardır. Emperyalizmin eli İdris Hoca’nın kabrine kadar uzanmış meğerse... (*) Faşizmin Ayak Sesleri, Truva, 2007 www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali Dünya ligindeki tek Türk Koç Ekonomi Servisi Dünyanın önde gelen ekonomi dergilerinden Fortune’a göre Koç Holding, dünyanın en büyük 200 büyük şirketi arasında yer aldı. Fortune dergisinin her yıl geleneksel olarak hazırladığı, dünyanın en büyük 500 şirketi sıralamasında Koç Holding, Gaz de France şirketinin ardından 190. sırada yer aldı. Böylelikle Koç Holding, 34 milyar 389.8 milyon dolar ciro ve 390.5 milyon dolar kâr ile sıralamada, dünyanın önde gelen birçok şirketini geride bırakmış oldu. Sıralamada perakende mağazalar zinciri WalMart Stores, 351 milyar 139 milyon dolar ciro ve 11 milyar 284 milyon dolar kâr ile ilk sırada yer aldı. İlk 10’da 6 enerji firmasının yer aldığı sıralamada, WalMart’ın ardından üç enerji firması Exxon Mobil ikinci, Royal Dutch Shell üçüncü, BP dördüncü oldu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle