04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 TEMMUZ 2007 CUMA müzik YORUMLAR Görsev ve Harris, birlikte çıkardıkları ‘Back Again’ adlı albümde eski caz şarkılarını yorumluyorlar C Türk Uyumu! “üye sayıları son derece mütevazı” bu Türk örgütlerinin yöneticileri, en çok da Almanya Türk Toplumu (ATT) Başkanı Kenan Kolat görüldü. Kolat, düzgün Almancasıyla, Türklerin asıl derdini anlattı ve “kendilerine bu ülkede küçük çocuklar gibi davranılmasını hazmedemeyecekleri” görüşünü yineledi. Fakat asıl önemlisi, bütün bu hengame içinde, ATT, DİTİB, RTS gibi az sayıda üyeye sahip Türk örgütlerinin son derece etkili olduğu ortaya çıktı. Merkel, bu boykotu doğrudan muhatap almak zorunda kaldı. Türk medyasının son derece abartılı ve “Berlin’e ültimatom verildiği” yolundaki manşetlerini, Merkel basın toplantısında “Alman hükümetine ültimatom verilmez” gibi usturuplu bir dille protesto etme gereği duydu. Türk toplumu, yürürlüğe girmek için şu sıralarda Cumhurbaşkanı Horst Köhler’in imzasını bekleyen Göç Yasası’ndan çok tedirgin. Sertleştirilmiş bu yeni yasa, göçmenlerin uyumunu değil, uyumsuzluğunu temel alıyor gerçekten de. Göçmenlerin bazı alanlarda kolayca sınır dışı edilebileceği gözleniyor. Özellikle aile birleşimi yoluyla Almanya’ya getirilecek eşler konusunda yeni bir uygulama var. Yaşlar 16’dan 18’e yükseltiliyor ve gelin veya damat adayının gelmeden biraz Almanca öğrenmesi isteniyor. Berlin’e kalırsa, Türkiye’den gelen ve mutsuz evlilikleri nedeniyle önemli sorunlar yaşayan genç Türk kadınları bu sayede daha çok korunmuş olacak. Başka örnekler de var. ATT Başkanı Kenan Kolat da bütün bunların bir ayrımcılık, daha açığı, bir “aşağılama” olduğunu anlatmaya çalışıyor ve yeni yasanın yumuşatılmasını talep ediyor. Bu düşüncesinde yalnız olmadığını görüyoruz. Neyse... Sonuçta, Almanya’nın her siyasal sıkıntısında, bir biçimde ve bağlantılı olarak, mutlaka bir “Türk uyumsuzluğu” yatıyor. Daha doğrusu, Berlin’in “Türk’süz ve Türkiye’siz” bir geleceği olmadığı herkesin hem aklına hem de fikrine yerleşmiş bulunuyor. Yoksa bir bardak sudaki bu fırtınayı nasıl açıklayabiliriz? [email protected] 7 Gerginliğe cazla terapi Hatice TUNCER erem Görsev, 3 Temmuz’da başlayan “14. Uluslararası İstanbul Caz Festivali”ni, 1950’li60’lı yılların unutulmaz caz şarkılarından oluşan 11. albümünün konserleriyle karşıladı. “Back Again” adlı albümde Görsev’in piyanosu, Amerikalı caz müzisyeni Allan Harris’in sesiyle buluşuyor. Kerem Görsev Trio ve Allan Harris, festival kapsamında 192021 Temmuz’da İstanbul Jazz Center’da üç gece üst üste cazseverlere, geçmişe uzanan duygu dolu saatler yaşatacak. OSMAN ÇUTSAY K tanbul da dünya da güzel... İnsan ilişkilerinin kaliteli olduğu dönemlerde yazılmış güzel duyguların şarkıları... Sözlerde hiddeti bulamazsın. Şiddet olmayan bir dünya kadar güzel bir şey olabilir mi? Ama silahlandırılan, silah satıp para kazanılan, savaş çıkartılan tuhaf bir dünyadayız.” NUTULMAYAN CAZ ŞARKILARI Görsev ve Harris, Rec by Saatchi tarafından yayımlanan “Back Again” albümünde yalnızca caz dinleyicisinin değil, yaygın olarak sevilen, adı bilinmese de kulaklara çok tanıdık şarkıları yorumlamışlar. Frank Sinatra’nın sesinden dünyanın en sevilen caz şarkılarından biri haline gelen “Fly Me to the Moon”, Modern Zamanlar filminde Charlie Chaplin’in söylediği “Smile”, Duke Ellington’un “Don’t Get Around Much Any More”, Cole Porter’ın “Night and Day”, Charlie Parker’ın “Yardbird Suite”şarkılarının adını anmak, albümün genel havasını ifade etmeye yetiyor: “Gazetelerde her gün olumsuz haberler, televizyonlarda cinayet haberleri, siyasetçilerin birbirini karalamalarından başka bir şey görmüyoruz. Trafik sıkışıyor, kornalar çalınıyor, bakıyorsun millet birbirine tekme tokat girmiş. Bu kadar gergin toplum. Vivaldi’ler, Mendelssohn’lar, Mozart’lar, güzel güzel cazlar dinleyeceğiz. ‘Cazı ne yapacağız aç karnına?’ diyeceksin. Hayır, bu topluma, anlatılabilir, duygulu müzikler hayal kurduracak. Ben de ‘insanlara terapi olsun’ diye bu albümleri yapıyorum.” U YLAR SOSYAL DEMOKRASİYE Ortaköy’deki İstanbul Jazz Center’da buluştuğumuz Kerem Görsev“Back Again” albümünü eline aldı ve söyleşimiz “İnsanlar bunu dinledikten sonra sosyal demokrasiye ve cambaz olmayanlara oy verecek” sözleriyle başladı. Yeni albümünün seçmen tercihlerini etkileyecek sırlarını hızla anlattı: “O kadar güzel aşk şarkılarıdır ki bunlar.. Cazda efsanevi bestecilerin müziklerinin üzerine şarkı sözü yazılan 1940’lar, 50’ler, 60’lar... Henüz dünyada ekolojik denge bozulmamış. Nasıl Münir Nurettin Selçuk, Moda’dan Heybeli’ye geçip mehtabı seyrediyor, ‘Biz Heybeli’de..’ diye yazıyor. Su kesintileri yok, ozon tabakası delinmemiş, küresel ısınmadan konuşulmuyor, Brezilya’da yağmur ormanları kesilmemiş. Boğaz’ın iki tarafında bülbüller var. Çarpık kentleşme yok, İs O İstanbul Jazz Center erem Görsev’in ortaklarından K olduğu ve sanat yönetmenliğini yürüttüğü İstanbul Jazz Center, Aralık 2005’ten bu yana dünyanın en ünlü caz sanatçılarını konuk ediyor. İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen ve 18 Temmuz’a kadar sürecek 14. Uluslararası Caz Festivali kapsamında cazseverler dünyanın caz starlarını, Jazz Center’da bir metre mesafeden izleyebiliyorlar. Festivalde 1718 Temmuz’da Mike Stern Band, Jazz Center’da olacak: “Türkiye’de sahnesiyle, sound sistemiyle, piyanosuyla, oturma düzeniyle dünya standartlarında gerçek bir caz kulübü kurduk. Garanti Bankası’nın sponsorluğunda dünya starlarını davet ediyoruz. Kâra geçmiyoruz ama gerçekten Türkiye’ye hizmet ediyoruz.” Çıkış noktası Tony Bennett örsev ve Allan Harris’le G 1994’te tanıştıktan sonra 1997’de birlikte ilk albümleri olan “Laid Back” albümünü çıkardılar: “Amerika’da Frank Sinatra, Nat King Cole öldükten sonra artık 80 yaşında olan bir efsanevi şarkıcı kaldı: Tony Bennett. Sesi, o jenerasyon gibi olan Allan Harris var.” Evans benim hayatta en çok sevdiğim caz piyanistidir. EvansBennett ikilisinin albümlerini dinleyerek büyüdüm. Bu şarkıları bilen 50’li yaşlardakiler hafıza tazelesin, hiç bilmeyen gençler de vokal cazın güzel evrenini anlasın istedim. Enstrümantal caz başlangıçta ağır gelebilir. Cazın vokaliyle başlayarak kendilerini geliştirebilirler. Onun için de bu albümü bir basamak olarak görüyorum.” İnsanın ruhunu öldüren sistem örsev ve Harris, Nat King Cole ile ölümsüzleşen”When I Fall in G Love”, “Around the World”, “MedleyToo Young Mona Lisa” şarkılarıyla bir kez daha anımsatıyor. Tony Bennett’in yorumuyla tanınan “But Beautiful”, “My Foolish Heart” ile birlikte 16 unutulmaz şarkıyla nostaljik duygular ve aşk rüzgârları estiriyor: “Melodileri gibi sözleri de bambaşka. ‘Genç ve Budala’ diyor, ‘Benim Aptal Kalbim’ diye yakınıyor. Şimdi bir kızla tanışıyorsun, beş dakika sonra cep telefonundan mesaj atıyorsun. Amerika’da okurken 80’li yılların sonuna doğru karımla birbirimize mektuplarla aşkımızı yazardık, içine parfüm sıkardık, çiçek koyardık. O mektupları her okuyuşumda başka bir duygum gelirdi. O duygular insanlara müzik yaptırıyor. Şimdi teknoloji, duyguları da yendi, artıları olsa da insanların ruhunu öldüren bir sistem bu.” caba, “Almanya’da, neredeyse her sorunun altında ya biraz Türkiye var ya da doğrudan Almanya’da yaşamayı seçmiş Türkiye kökenli insanlar” diye bir iddiada bulunulabilir mi? Bu, gerçekten abartma olur. Ama Türkiye ile “Almanyalı Türkler” gibi iki konunun, birbirleriyle bağlantıları nedeniyle, Berlin’deki siyasal sıkıntıların önemli bir bölümünde rol oynadığı artık kabul edilmek zorunda. Nitekim Başbakan Angela Merkel başta olmak üzere, Alman siyaset sınıfı uzun bir süredir bu gerçeğin sonuçlarıyla yatıp kalkıyor. Türkiye’ye en fazla bir “imtiyazlı ortaklık” önerebilen bir zihniyettir Berlin’de iktidar olan ve tabii, bunun da çeşitli sonuçları var. En azından huzursuzluğu açık bir “Türkiye kökenli toplum”, sahnenin orta yerinde duruyor. Dolayısıyla, şöyle veya böyle, gerek bizzat Türkiye, gerekse de Almanya’daki “Türkiye kökenli göçmen grubu”, Alman siyasal gündeminin hep ilk sıralarında yer alıyor. ??? Geçen hafta yapılan ve herhangi bir somut sonuç içermemesine rağmen nedense hakkında büyük gürültü koparılan “İkinci Uyum Zirvesi” bir anda bir Türk toplantısına dönüştü. Daha doğrusu bir “Türk uyumsuzluğu” toplantısına... Oysa 82 milyonluk bu ülkede sadece Türkiye kökenli göçmenlerin yaşamadığını biliyoruz. 15 milyonu aşkın “kökleri Almanya dışında” dolayısıyla “göç arka planına sahip” bir kitle var bu ülkede ve sözü geçen grup içinde de en etkili kesimi Türkiye bağlantılı insanlarımız oluşturuyor. Yani, Berlin’i ilgilendiren her konuda bu grubun bir biçimde rengi, etkisi, tepkisi vs bulunuyor. Yine öyle oldu. Bu küçük “etnik grup”, biraz daha tehlikeli bir deyişle “halk grubu”, Berlin’in iç politikasında merkezi bir yer aldığını yeniden kanıtladı. Angela Merkel, ilki geçen yıl yapılan “Uyum Zirvesi”nde tarihsel adımlar atıldığını anlatmaya ve yeni çalışmalar yapıldığını propaganda etmeye çalışıyordu ki, üç Türk örgütü bu zirveyi boykot ederek ortalığı iyice karıştırdı. Alman televizyonlarının ilk haberlerinde hafta başından itibaren A EFSANEDEN ÖTE Cazın “efsaneden de öte” ikilisi Tony BennettBill Evans’ın albümleri, GörsevHarris ikilisinin çıkış noktası olmuş. Cazcı ikili “Back Again”de Bennett’ın sesinden tanınan “But Beautiful” ve “Young and Foolish” şarkılarını da yorumluyorlar: “Turneye giderken havaalanında karar verdik ve New York’ta 4 saatte kayıt ettik. Bill (Fotoğraf: VEDAT ARIK) EFES PİLSEN’İN ‘TÜRKİYE ERKEK PROFİLİ’ ARAŞTIRMASI Coşkulu ve politize erem Görsev, 2004 yılında Meeting Point albümü nedeniyle yaptığımız görüşmedekinden daha farklı, coşkulu ve politizeydi: K“İnsanların ruhsal dengeleri, kalp atışları 23 ayda bir değişiyor. Türkiye’nin bazı sorunları, burada yaşayan herkes gibi beni de çok kasıyor. Şehitler Türkiye’nin en büyük sorunu. Sosyal dengesizlikler, Kuzey Irak, Yunanistan’la sorunlar. Çocukluğumdan beri Türkiye’nin hep bir siyasal kaos içinde olduğunu gördüm. İnsanların hayat pahalılığı çekmeden yaşayacağı bir ülke görmek istiyorum. Çağdaş bir insan olarak çocuğumun da bunları görmesini istemiyorum. Sağlığa, eğitime milyarlarca doların yatırıldığı müreffeh bir ülke istiyorum.” Türk erkeği kitap okumuyor Ekonomi Servisi Efes Pilsen için TNS Piar tarafından yapılan Türkiye Erkek Profili araştırmasına göre, okumayazma bilen erkeklerin yüzde 46’sı hayatında hiç kitap almamış. Her gün banyo yapan erkek oranı ise yüzde 33. 24 ilde, yüz yüze anket yöntemiyle gerçekleştirilen araştırmanın sonuçları, Türk erkeklerinin giyim, sağlık ve beslenme konularında daha özenli hale geldiğini, ancak eski davranış kalıplarını da sürdürdüğünü gösteriyor. Günde ortalama 34 saat televizyon seyreden Türk erkeğinin kitapla arası iyi değil. Okuma yazma bilenlerin yüzde 28’i uzun zamandır kitap almamış. Yüzde 65’i hiç ya da uzun zamandır kitap okumamış. Erkekler arasında en fazla taraftarı olan kulüp, yüzde 34’le Galatasaray. Galatasaray’ı yüzde 22 ile Fenerbahçe, yüzde 17 ile Beşiktaş takip ediyor. Erkeklerin yüzde 20’si fanatik taraftar. Fırsat bulunca eşini ya da sevgilisini aldatanların oranı yüzde 21. Maddi durumu elverenler, birden fazla kadınla evlenmekte bir sakınca gör eçim günü yaklaştıkça iki konu ağırlıklı olarak gündeme oturmuşluğunu koruyor. Bunlardan ilki, iktidar partisinin gözünde hukukun ve yasaların 5 paralık değeri olmadığını yansıtan örnekler. İkincisi de halkın, önümüzdeki seçimi eskilerde yaşanan coşkuyu aratan bir ilgisizlik içinde bekliyor olduğuna ilişkin iddialar. ??? Devlet kesesinden parti propagandası yapılması ve seçim yasaklarını yok sayan yaklaşımlar bu dönemde hiçbir dönemde olmadığı kadar yoğunlaştı. Kimi pişkin politikacılar, yaptıklarını kılıfına uydurma telaşıyla “Önceki seçimlerde de yapılmıştı” diyerek kendilerini savunmaya çalışıyorlar. Hırsızlık yaparken yakalanan birinin “Ama başkaları da yapıyor” diye kendisini mazur göstermeye niyetlenmesine benzer bir durum. ??? Seçim yasaklarının başlamasıyla birlikte yasa tanımazlığın yeni örnekleri de kamuoyuna yansımaya başladı. Toplu Konut İdaresi (TOKİ) ve yan S GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Vaziyeti Umumiye... labilirdi. Ama sıra makam otomobiline gelince yasayı delmek daha kolay sayılıyor. Kırmızı plakayı sökme zahmetine bile katlanmadan sıradan bir otomobil plakasını üzerine koyarsanız yasağı aşmış oluyorsunuz. Kafama takılan soruyu burada da yineleyeyim. Başbakan’ın aracına eklenen plaka devlet teşkilatı kapsamındaki bir müdürlüğe ait olabilir mi? Görev yine size düşüyor muhabir arkadaşlarım. ??? 22 Temmuz seçimi öncesindeki coşkuyu yeterli bulmayarak halkın ilgisizliğine yoranların haklı olmadığını sanıyorum. Sosyologlar ne der bilmem ama, bu süreçte seçmenleri ikiye ayırmak ge daş belediyelerin düzenledikleri törenleri parti mitinglerine dönüştürme olanağı elden kaçıverdi. Çünkü açıktan açığa yapılması, yapanları, dokunulmazlıkları yoksa hapis cezasıyla karşı karşıya bırakacak bir suç oluşturacak. Ama yasaları ve yasakları nalıncı keseri gibi kendine yontma alışkanlığı dur durak dinlemiyor. Bu kapsamda yeni bir yasa yorumuyla karşı karşıya kaldık. Bu yoruma göre yasa şöyle demiş oluyor: “Resmi plaka ile seçim gezileri yapılamaz.” Oysa seçimlerle ilgili yasanın ilgili maddesi, resmi plakaların değil, araçların kullanılamayacağını vurguluyor. Öyle olmasa, “Ana” uçağının üzerindeki “Ana” yazısı kapatılıp kullanı rekir diye düşünüyorum. Birinci grupta, çeşitli nedenlerle tutmakta oldukları partilerle bağımsız adayların fanatik yandaşı olan seçmenler yer alıyor. Yenilse de, küme düşse de tuttukları spor kulüplerinden kopmayı düşünmeyen taraftarlar gibiler. Yöneticilerin ya da sporcuların başarısızlıkları onları pek etkimiyor. Bu tür seçmenlere parti mitinglerinde sıkça rastlanıyor. Bindirilmiş kıtalar halinde bir şekilde getirilmiş olanlar da cabası. Ama seçmen çoğunluğu bunlar gibi değil. Olup biteni, yansıtılan başarıların gerçek olup olmadığını, gizlenmeye çalışılan başarısızlıkları, iktidar adına yönlendirmeyi amaçlayan yayınları izleyerek sağduyuyu, dolayısıyla Atatürk Cumhuriyeti’nin geleceğini güvence altına alacak girişimleri öne çıkarmayı yeğleyenler sessiz çoğunluğu oluşturuyor. Aslında seçimin ve Türkiye’nin kaderini de sandık başında onlar belirleyecekler. müyor. Bunların oranı yüzde 12.5. Erkeklerin dörtte üçü eşini güzel buluyor, ancak aşırı kıskanıyor. Evlenme yaşı ortalama 23. Yüzde 63’ü evlendikten sonra alyans takmıyor. Yüzde 69’u hem resmi hem de dini nikâh yapmaktan yana. Yerli yaşamını yitirdi ANKARA (ANKA) Şair, yazar ve çevirmen Coşkun Yerli, kanser tedavisi gördüğü Başkent Hastanesi’nde yaşama veda etti. Yerli’nin cenazesi kılınan cenaze namazından sonra Karşıyaka Mezarlığı’nda toprağa verildi. 1950 İstanbul doğumlu Coşkun Yerli, Türk ve Amerikan askeri okullarında elektronik, Hacettepe Üniversitesi’nde dilbilim okudu. Şiir, yazı ve çevirileri Yeni Biçem, Kitaplık, Şiirlik, Göçebe ve Varlık dergilerinde yayımlandı. “Yağmurun Direnişi” başlıklı şiir dosyası, 1998 Arkadaş Z. Özger Şiir Yarışması’nda Jüri Özel Ödülü’ne değer görülen Yerli’nin İngiliz, İrlandalı ve Japon şairlerden çevirdiği şiirler Cumhuriyet Kitap’ın “Şiir Atlası” bölümünde yayımlandı. oerinc?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle