23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Avrupa Konseyi seçimleri izlemek için Alman Sol Parti Milletvekili Hakkı Keskin’i görevlendirdi C haberler BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ 20 TEMMUZ 2007 CUMA Sınır kapılarında oy tartışması Aykut KÜÇÜKKAYA Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yazısına ve 3 Kasım 2002 seçimleri verilerine dayanarak “Bodrum, Dalaman, Samsun ve Trabzon” havalimanlarına gurbetçinin oy kullanması için sandık koymayan Yüksek Seçim Kurulu’na (YSK) Avrupa’dan itirazlar yükseliyor. Avrupa Konseyi tarafından 22 Temmuz seçimlerini izlemekle görevlendirilen Federal Almanya Parlamentosu Milletvekili Prof. Dr. Hakkı Keskin ve Avrupa ADD Genel Başkanı Dursun Atılgan YSK’ye yazdıkları yazılarla listeye tepki gösterdi. Keskin, YSK Başkanı Muammer Aydın’dan Bodrum ve Dalaman havalimanlarına da sandık konulmasını talep ederken Atılgan, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün memleketi Kayseri Erkilet Havaalanı listeye dahil edilip Samsun ve Trabzon gibi havaalanlarının dahil edilmemesinin, üzerinde düşünülmesi gereken bir konu olduğunu açıkladı. 25 Haziran’dan bu yana “Atatürk, Sabiha Gökçen, Esenboğa, Adnan Menderes, Antalya, Adana Şakirpaşa ve Erkilet havalimanları” ile “Kapıkule, İpsala, Cilvegözü, Sarp, Habur sınır kapı Hangi Partiyi Seçmeli? ekonomisinin de yeni dünya düzeninin bir tür sömürgesi haline getirilme ile yüz yüze geldiği şu koşullarda, buna ancak “ulusal bir hareketle” karşı çıkılabilir değil mi? Türkiye’yi, içine düştüğü badireden, daha da genel bir bakışla, ancak “radikal, yenileştirici ve devrimci” bir hareketten başka ne kurtarabilir? Bu sorulardan yola çıkarak kurulan Bağımsız Cumhuriyet Partisi’nin (BCP), ortaya koyduğu program pek önemlidir; eğitim üstüne önerdikleri de örnektir. Basında, BCP’nin üstüne neler söylenmiştir? Söylenmemiş ise nedendir? ? 22 Temmuz seçimlerine giderken, ülkemizin en büyük işçi ve memur konfederasyonlarının başkanları, 5 Temmuz’da, seçime girecek ve büyük oy potansiyeli olan partilerin seçim bildirgelerini, çalışanlar açısından değerlendirdiler. (Bkz. Cumhuriyet, 6.7.2007) Sağ partiler, çalışanların sorunlarına duyarsız görüldü; son 5 yılda çalışanlar ezilmiş. Sonuç, işçiden sağ partiye oy yok! En sosyal içerikli parti de CHP! Özellikle Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanı Süleyman Çelebi, Türkiye’nin sorunlarının çözümünün gerçek bir sol iktidardan geçtiğini, bunu ortaya çıkaracak çözümleri oluşturmak için çaba harcayacaklarını belirterek Cumhuriyetin temel ilkeleri temelinde seçime birlikte giren “CHPDSP işbirliğinin desteklenmesi” gerektiğini dile getirirken, DİSK’in bütün üyelerini ve Türkiye halkını, seçim çalışmalarına aktif destek vermeye çağırdı. Çelebi, ayrıca konuşmasında, “bağımsız sol adaylarının” da TBMM’de temsilinin siyasal yaşamımıza önemli bir ivme kazandıracağına dikkatleri çekiyordu. Böylece, Prof. Baskın Oran’ın, Ufuk Uras ile Levent Tüzel’in arkasında, işçi sınıfının da beklentileri var. Ancak, işçi sınıfını da aşan ve bütün yurda yayılan beklenti, AKP’nin iktidardan uzaklaştırılmasıdır. Böylece, halkı büyük bir görev bekliyor 22 Temmuz seçimlerinde... Federal Almanya Parlamentosu Milletvekili Prof. Dr. Hakkı Keskin ve Avrupa ADD Genel Başkanı Dursun Atılgan YSK’ye yazdıkları yazılarla “sandık konulacak sınır kapıları listesi”ne tepki gösterdi. Keskin, YSK Başkanı Muammer Aydın’dan Bodrum ve Dalaman havalimanlarına da sandık konulmasını talep etti. ları, İzmir Çeşme Deniz Limanı ve Taşucu Deniz Limanı” gümrük kapılarında oy kullanılıyor. 3 Kasım 2002 seçimlerinde sınır kapılarında 43 bin oy kullanılmıştı. Bu sayıya bu kez 5 Temmuz tarihinde ulaşıldı. Sınır kapılarında kullanılan toplam oy sayısı 100 bine yaklaştı. Seçime kadar bu sayının 200 bine ulaşacağına kesin gözüyle bakılıyor. miktarlarını göz önünde bulundurdu. Listede Samsun, Trabzon havalimanlarının yanı sıra Bodrum ve Dalaman havalimanları da yer almadı. Avrupa Konseyi tarafından seçimleri izlemekle görevlendirilen Avrupa Birliği Komisyonu üyesi Prof. Dr. Keskin, YSK Başkanı Aydın’a yazdığı 10 Temmuz 2007 tarihli yazısında Bodrum ve Dalaman’la ilgili tepkisini şöyle dile getirdi: “Bodrum ve Dalaman havaalanları özellikle yaz aylarında yurtdışından gelen vatandaşlar tarafından yoğun olarak kullanılmaktadır. Kuşkusuz her seçmene vatandaşlık hakkının gereği oy kullanma hakkının sağlanması, devletin en önemli görevleri arasında yer almaktadır. Avrupa Konseyi tarafından Türkiye’deki seçimleri izlemekle görevlendirildim. Sizden özellikle bu görevimden dolayı, KESKİN’DEN YSK’YE YAZI YSK, oy kullanılabilecek gümrük kapıları, limanlar ve havaalanları seçilirken, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün son 3 yılın hazirantemmuz aylarında yurttaşların gümrük kapılarından giriş ve çıkışlarını gösteren 4 Mayıs 2007 tarihli yazısına ekli istatistiki veri bilgileri ile 3 Kasım 2002 seçiminde kullanılan oy Türkiye’nin tüm havaalanlarında, limanlarında ve sınır kapılarında yurtdışından gelen vatandaşların oy kullanabilmeleri için olanak sağlamanızı ve bunun için gerekli girişimlerde bulunmanızı önemle rica ediyorum.” Atılgan da YSK’ye yazdığı yazıda Emniyet Genel Müdürlüğü’nün verilerine atıfta bulunarak şunları söyledi: “Özellikle Avrupa ülkelerinde yaşayan yurttaşlarımızın önemli bir bölümü yaşadıkları ülkelerin yurttaşlığına geçmiş olduklarından, 2000 yılından önce çifte vatandaş statüsü kazanmışlardır. Bu yurttaşlarımızın pek çoğu Türkiye’ye giriş çıkışlarda kolaylık nedeniyle bulundukları ülke kimliğini kullanmaktadırlar. Dolayısıyla Emniyet Genel Müdürlüğü istatistiklerinde dikkate alınmamış olabilirler. Muğla ilimiz dahilindeki tatil beldelerine gelen insanlar sadece yabancı turistler değil, aynı zamanda Türklerdirler. Takdir edilir ki, böyle bölgelerin nüfusu normal mevsimlerin en az 10 katına çıkmaktadır.” Atılgan yazısında, “YSK tarafından yapılan yanlışın düzeltilmesini; hakkın ve hukukun en kısa zamanda teslim edilmesini bekliyoruz” görüşünü ortaya koydu. Suç duyurusuna takipsizlik Dışişleri Bakanı Gül’ün gazetemizin yayını nedeniyle yaptığı şikâyet savcılık tarafından geri çevrildi. Savcılık yayının kamuoyunu aydınlatmak amacıyla yapıldığını belirtti İstanbul Haber Servisi Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün, gazetemizin “Türkiye’de laik sistemin sonu geldi. Kesinlikle laik sistemi değiştirmek istiyoruz. Abdullah Gül” başlıklı yayını nedeniyle yaptığı suç duyurusuna takipsizlik kararı verildi. Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı, Gül’ün şikâyetini, yayının kamuoyunu aydınlatmak amacıyla yapıldığını belirterek geri çevirdi. Savcılık, Gül’ün bu sözlerinin, Refah Partisi (RP) Genel Başkan Yardımcısı olduğu zaman, The Guardian’daki röportajında söyledikleriyle aynı olduğunu da belirtti. Gazetemizde 29 Nisan1 Mayıs 2007 tarihleri arasında, Gül’ün laiklik karşıtı sözlerinin sürmanşetten yayımlanmasına ilişkin yapılan soruşturma tamamlandı. Şişli Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunan Abdullah Gül, kendisine iftira ve basın yoluyla hakaret edildiğini belirtti. Gül’ün avukatı Uğur Güven tarafından savcılığa verilen dilekçede, gazete isminin altında, kırmızı çerçeve içinde, beyaz harflerle verilen yazının gerçekdışı olduğu belirtilerek basın yoluyla Gül’ün kişilik haklarına, haysiyet ve şerefine açıkça hakaret edildiği öne sürüldü. Güray Öz de ifadesinde, Gül’ün Cumhurbaşkanlığı gündeme gelince, bu sözlerini kamuoyunu aydınlatmak amacıyla haber niteliğinde yayımladıklarını kaydetti. Gazetemiz avukatlarından Bülent Utku, laikliğin anayasal ilkelerin arasında olduğunu, Cumhurbaşkanlığı gündeme gelen bir kişinin bu konudaki görüşlerinin önemli olduğunu ifade ederek takipsizlik kararı verilmesini talep etti. Dosyayı inceleyen Cumhuriyet Savcısı Muhittin Ayata, kovuşturma yapılmasına yer olmadığını karar verdi. Ayata, Gül’ün, Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olması nedeniyle yayımlanan sözlerinin, 15 Aralık 2005’te Refah Partisi genel başkanıyken The Guardian gazetesinin Türkiye muhabiri Jonathan Rugman ile yaptığı söyleşidekilerle aynı olduğunu belirtti. KÖŞK ADAYININ GÖRÜŞLERİ ÖNEMLİ Savcılığa ifade veren gazetemiz genel yayın yönetmeni İbrahim Yıldız, “Abdullah Gül’ün gazetemizde yayımlanan sözü doğrudur. Müştekinin İngiltere’de bulunduğu dönemde The Guardian gazetesi muhabiri ile yaptığı söyleşide söylediği sözlerdir” dedi. Bu söyleşinin İngilizce metninin dosyaya sunulduğunu anımsatan Yıldız, Gül’ün daha sonraki açıklamalarında amacının yanlış anlaşıldığını söylediğini anımsattı. Gazetemiz yazıişleri müdürlerinden angi tarafa bakılırsa, büyük bir seçmen kitlesinde duraksama sürüyor: Hangi partiyi seçmeliyim? Kimi kalemler de, bir nesnellik havalarıyla adres gösteriyor: “Yolları açan piyasa güçleridir; devlete düşen de onlara yardımdır.” Çok geçmeden anlıyorsunuz ki, bunlar, sermayeye çalışan kalemler; Amerika’yla beraber AKP’nin adresini veriyorlar. Peki ya emekçi gücü, onun partisi ya da partileri? Bir seçim bildirgesinde işte şu bilgi ve hatırlatmalar: “Türkiye’de bugünkü düzen bir sömürü düzenidir. Bu ne demektir? Bu, küçük bir azınlığın büyük çoğunluğun sırtından kasasını doldurması demektir. Bu, küçük bir azınlığın çeşitli yöntemlerle büyük çoğunluğu yönetmesi, baskı altına alması demektir. Bu, siyasetçilerin, bürokratların, medyanın, güvenlik güçlerinin o mutlu küçük azınlığa hizmet etmesi demektir. İşte bu nedenle Türkiye bir işsizlik, yoksulluk ve yolsuzluk ülkesi haline gelmiştir. Bağımlı bir ülke olmamız, yabancı güçler karşısında sürekli boynu bükük durmamız bu nedenledir. Sömürücülerin elinde Türkiye hızla bir uçuruma doğru gitmektedir...” Ne var ki, “Türkiye birilerinin birilerini sömürdüğü, asalakların toplumun büyük çoğunluğunu yoksullaştırdığı, baskı altına aldığı bir ülke olmaktan çıkarılacaktır. Türkiye, emekçi halkın yönetiminde kalkınacak, bağımsızlaşacak, barış ve huzura kavuşacak, insanın insanı sömürmediği, yaşanası bir ülke haline gelecektir. Bunun adı düzen değişikliğidir. Halkımızı ve ülkemizi bugünkü karabasandan kurtaracak olan düzenin adı sosyalizmdir.” Sosyalizm de, “emekçilerin iktidarı demektir”. “Oylar bağımsızlığa”, “oylar eşitliğe’’, “oylar özgürlüğe”, “oylar sosyalizme”! Bu sözleri, Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) seçim bildirgesinden aldık. TKP’nin büyük gerçekleri barındıran bu bildirgesinden, basında bahsedildiğini hiç duydunuz mu? Değilse, nedendir? ? Türkiye’nin, tam bir kuşatma ya da dayatma altına düştüğü; devlet yapısı çökertilmek istenirken, H Alman makinistler yasak dinlemedi Almanya’da makinistler, mahkeme tarafından yasaklanmasına karşın ülke çapında bir uyarı grevi gerçekleştirdi. Ülkenin önemli merkezleri olan Frankfurt, Berlin ve Stuttgart’ta tüm demiryoluyla yolcu ulaşımını durduran grev nedeniyle çok sayıda tren seferi iptal edildi. Diğer merkezlerde şehirlerarası yolcu ve yük trenleri çalışmadı. Makinistleri temsil eden GDL sendikası, Alman Demiryolları (DB) ile anlaşma sağlanmaması halinde grevlere devam edeceklerini duyurdu. DB ise Mainz İş Mahkemesi aracılığıyla makinistlerin gerçekleştireceği tüm grevleri süresiz olarak yasaklattı. Makinistlerin grevlerinin ardından DB’nin nasıl bir tutum içerisine gireceği merak ediliyor. Çünkü makinistlerin her grevi DB’ye milyonlarca Avro’ya mal oluyor. Fotoğraf: AA Aydın Doğan’ın ağabeyi toprağa verildi İstanbul’da yüksek tansiyon ve akciğer yetmezliği nedeniyle yaşamını yitiren, Doğan Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Doğan’ın ağabeyi Hacı Hüsrev Doğan’ın cenazesi, Bağlarbaşı’ndaki MÜ İlahiyat Fakültesi Camisi’nde ikindi vakti kılınan cenaze namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı’na toprağa verildi. Törene Doğan ailesinin yanı sıra, DP Genel Başkanı Mehmet Ağar, CHP İstanbul 1. Bölge milletvekili adayı İlhan Kesici, Yeditepe Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Bedrettin Dalan ile gazeteciler Oktay Ekşi, Taha Akyol, Can Ataklı, Uğur Dündar, işadamları Ferit Şahenk, Halis Toprak, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ile Doğan Holding çalışanları katıldı. Ş aban ağabeyiydi bizim kuşağın. Onlar bize bir önceki mücadeleden miras kalmış gibiydiler. Sevinç Özgüner, Vecdi Özgüner, Şevki Akşit, Reşat Fuat Baraner, Suat Derviş, Sevim Belli, Mihri Belli, Halim Spatar, Şaban Ormanlar, Erdoğan Berktay, İlhan Berktay, Turgut Akalın, Kutber Akalın, Patriyot Hayati Tözün, Gülnur Ormanlar, Naci Ormanlar aklıma hemen ilk gelenler. Onlar hapishanelerde neler çekmişlerdi? Okullarından, eğitimlerinden olmuşlar, çok acılarla yüz yüze gelmişlerdi. 12 Eylül öncesi günlerde ülkücü çeteler Sevinç Özgüner’in evini basmışlar ve evinin orta yerinde öldürmüşlerdi. Sevinç Özgüner annemin de ortaokuldan sınıf arkadaşıydı. Onun öyküsünü çocukluğumda dinlemiş, daha sonra dostu olmuştum. Onlardan önceki kuşaktan Reşat Fuat Baraner ve Suat Derviş’i azıcık tanımıştık. Türkiye İşçi Partisi içinde Milli Demokratik Devrim grubu oluştuğunda onlarla birlikte olmuştuk. Deniz Gezmiş de bu kuşağın etkilediği gençlerdendi. ??? Şaban Ormanlar, sessiz, sakin ve kararlı bir devrimciydi. Onu yitirdiğimiz son ana kadar sosyalist duruşunu, mücadelesini sürdürmüştü. Şaban abi mimardı. 1970’li yıllarda uzun sü SIFIR NOKTASI ORAL ÇALIŞLAR Şaban Ormanlar’ı Yolcu Ederken… yüksek proje notunu alarak tamamladı. Sedat Hakkı Eldem’in asistanlığını yaptı ve bir süre bürosunda çalıştı. Mimarlar Odası’nın etkin bir hale gelmesi çalışmalarında aktif rol oynadı. Genel başkanlığını yaptı. 1970’li yıllarda Türkiye Emekçi Partisi’nin Genel Sekreterliği’nde bulundu. Şaban Ormanlar’la 1990’larda sosyalistlerin birlik çalışması başladığında yeniden bir araya geldik. Bütün enerjisiyle birlik için çabaladı. Daha sonra da barış etkinliklerinde, baskılara karşı tepki göstermek gerektiğinde birlikte hareket ettik. Soldaki milliyetçi rüzgârdan çok üzüntü duyuyordu. Zaman zaman kaygılarını dile getirirdi. Mimarlar Odası yöneticilerinden Memik Yapıcı’nın 2003 yılındaki ölümünün ardından yazdıkları Şaban Ormanlar’ın duruşunu ve tutumunu da ifade ediyordu: “(Memik Yapıcı’yla)Son karşılaşmamız, savaş karşıtı mitinglerden birinde olmuştu. Miting sonrası uzunca bir süre, yolu birlikte konuşarak yürüdük. O gün ‘Savaşa Hayır’ mi re Mimarlar Odası’nın Genel Başkanlığı’nı yürütmüştü. Onun yaşam öyküsünde şunlardan söz edebiliriz: Şaban Ormanlar, 1940’lı yılların ikinci yarısında İstanbul Yüksek Tahsil Gençlik Derneği’nin (İYTGD) ve Hür Gençlik dergisinin faaliyetlerine katıldı. İYTGD’nin, sol hareketin tarihinde seçkin bir yeri vardır. Harçlar kampanyası, Nâzım Hikmet’in kurtuluşu için açlık grevi gibi eylemlerle ses getirmişlerdi. Laleli Çiçek Palas’ta düzenledikleri toplantının polis tarafından basılması, küçük bir derneği demokrasi mücadelesi tarihinde önemli bir konuma getirmişti. 1951 TKP davasından tutuklandığında Şaban Ormanlar Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Mimarlık Bölümü’nün son yılına gelmişti. Tutuklama ona işkence, iki buçuk sene hapis (daha sonra Gebze Cezaevi’nde kısa bir süre daha), Edremit, Sıvas, Elazığ ve Bingöl’de sakıncalı piyade olarak askerlik getirdi. Daha sonra Yüksek Mimarlık Bölümü’nü en tinglerini de konuştuk. ABD saldırganlığına karşı Türkiye’de ve dünyada görülmemiş biçimde yükselen tepkilerin doğuracağı muhtemel sonuçları tartıştık. Yavaş yavaş gazete yorumlarına da yansımaya başladığı gibi, küreselleşme eğilimi gösteren barış ve emek güçleri, uzun vadede, acaba tek süper gücün karşısında ‘ikinci bir süper güç’ olarak dikilebilecek midir? Ve benzeri sorular...” ??? Şaban Ormanlar, sayıları giderek azalan eski devrimci kuşağın önemli temsilcilerinden birisiydi. Onların hayatı, aslında yakın tarihin bir özeti gibiydi. Şaban abi 1927 yılında Üsküp’te doğmuş, 10 yaşındayken Türkiye’ye gelmişti. Sonra da devrimcilerin çektiği bütün acıların parçası olmuş, bütün engellere rağmen mesleğinin de önemli ve etkili isimlerinden birisi haline gelmişti. Onunla son bir yıl hariç sık olmasa da karşılaşır ve ülkemizin sorunlarına ilişkin dertleşirdik. Kafama takılan konularda onun düşüncelerini öğrenmek için telefon eder, fikrini sorardım. Ülkemiz önemli bir sosyalistini, önemli bir devrimcisini kaybetti. Eşi Gülnur’a, çocukları Ekin ve Çağla’ya ve tüm yakınlarına başsağlığı diliyorum. oralcalislar?cumhuriyet.com.tr AKP’yle ilgili kuşkular hiç bitmedi Dış Haberler Servisi İngiliz Times gazetesinin başyazısında 22 Temmuz seçimlerinin Türkiye’nin hem kimliği hem de Batı ve Müslüman dünyası ile ilişkileri üzerinde derin etkileri olacağı yorumu yapıldı. Ülkede kargaşa havasının hâkim olduğu ancak bunun henüz bir krize dönüşmediği belirtilen yazıda, “seçimleri Atatürk devrimlerinin bekçisi olan orduyla, gizli amaçları din ve siyaseti yeniden bir araya getirmek olan İslamcılar arasında bir mücadele şeklinde yorumlamanın yanlış olacağı” öne sürüldü. Yazıda, AKP’nin, Türkiye’nin Batılı müttefiklerini İslami eğilimlerinin demokrasiye bir tehdit oluşturmadığına ikna etmek için çok çabaladığının üzerinde duruldu. Buna karşın AKP’nin “gerçek niyetleri” konusundaki şüphelerin hiçbir zaman tam olarak bitmediği de kaydedildi. Yazıda, 22 Temmuz’da “sonuç ne olursa olsun Erdoğan’ın uzlaşma araması, Avrupalıların da Türkiye’nin ihanete uğramışlık hissinin olası sonuçlarının bilincinde olması gerektiği” belirtildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle