29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

25 MAYIS 2007 CUMA müzik YORUMLAR OSMAN ÇUTSAY Hiphop grubu Barikat’ın solisti Jöntürk, Şaman albümünde doğaya yabancılaşmayı anlatıyor C Senaryolar gela Merkel de reel ekonominin, bir ihracat devi olarak Almanya’nın özgül ağırlığını siyasete tercüme etmek zorundadır. Nitekim, siyasal sürtüşmeler göze alınarak ve Polonya’yı da devre dışı bırakarak denizin altından kurulmakta olan bir enerji hattı, Almanya’nın Rusya’yı en önemli bir ekonomik ve siyasal faktör olarak hep gündeminde tuttuğunu göstermiyor mu? Almanya için Rusya, tarihinden bu yana, hep çok önemli oldu. Şimdi daha da önemlidir. O nedenle Amerikan planlarının Avrupa’da kolay kolay uygulanamadığını görüyoruz. Ama bu da eskilerin “malumu ilam” dediği şeydir: Bilineni duyuruyoruz. ??? Almanya, Rusya’ya yanaşmış ve bölgedeki (“BOP” türü) bir Amerikan maceracılığıyla arasına mesafe koymaya çalışan, bütünlüğünü ancak bu sayede koruyabileceğini düşünen bir Türkiye’den neden tamamen uzaklaşsın? Berlin’in, böyle bir durumda Ankara ile arasına siyasal bir mesafe koyacağı elbette söylenebilir. Diplomatik tepkiler de dillendirilebilir. Ancak diplomasideki gereklilikler, reel gereklilikleri hele hele söylem bazında aynen yansıtmaz. Daha açığı: Almanya, Rusya ile yeni bağlantılar kurarak ABD politikalarını zararsızlaştırmaya çalışan yeni bir Ankara’dan fazla korkmaz, belki biraz tedirgin olur, ama AB’nin motor başkenti, bu nedenle delik deşik olmaz. İlişkiler yeniden gözden geçirilebilir. Muhtemelen çekmecelerde böyle bir olasılık için de senaryolar vardır. Ama bizi ilgilendiren şudur: Ankara’nın yeni bir iktidarla, uluslararası ilişkilerde Moskova’yı şimdiye kadarkinden çok daha ağırlıklı bir biçimde gündemine alması, hem cumhuriyetin kuruluş yıllarından kalan bir mirasın gündeme girdiğini gösteriyor, hem de büyük çözülmenin önüne geçme şansının çeşitli odaklarca test edildiğini... 12 Eylül’den AKP’ye uzanan çizgide, Türkiye’nin yönetenleri çoktan bir muz cumhuriyeti yaratabildiklerini düşünebilirler. Ama derin Türkiye, derin Avrupa ile yüzyıllardır derin ilişkiler içinde oldu. Türkiye siyaseti, muz cumhuriyeti düzeysizliklerine sığmayacak kadar yüklüdür. Bu ilişkileri doğru okuyan kadrolar, büyük parçalanmaların önüne geçebilecek bir “dinlenme alanı” yaratabilirler. Çongar’ın “küreselleşme izin vermez” telaşı, temelsizdir. Bazı kopmalar mümkün ve zorunludur. İş giderek ciddiye biniyor. Türkiye’nin dibe vurduğu tarihsel bir dönemeçteyiz. Her türden “imam” gider, bu ciddiyete gerçekten vakıf insanlar gelir. Dışarıdan gelecek tepkilerin de bir sınırı olur. Büyük Ortadoğu Projesi’nden Avrupa’nın çok mutlu olduğunu kim söyleyebilir? “Amerikan muhiplerini” sevimsiz sürprizler bekliyor. Mümkündür. [email protected] 7 Çivi olmamak için çekice direniş NEDEN JÖNTÜRK Jöntürk, lise yıllarında derslerde anlatılan Jöntürk hareketinden çok etkilenmesi nedeniyle hiphop grubu kurulurken bu adı kendine uygun görmüş: “Jöntürk’ü döneminin aydınlanmacı, özgürlükçü bir hareketi olması anlamında kullanıyorum. Bazen yanlış değerlendirenler oluyor ama asla ırkçı bir söylemim yok. Şaman şarkısında ‘Ben Yunus’un dilinde, Serez’deki bedenim/Nesimi’nin gözyaşı, ben Sur’daki nefesim’ diyorum. Ben bütün bu inançlardan ve kültürlerden bir parçayım. 72 milleti bir gören bir kültürden geliyorum. Ben müzik aracılığıyla Türkiye’deki değişime katkıda bulunmak istiyorum. Yıllardır gerici ve şoven bir mecraya giren hiphop’ı ana felsefesi olan barıştan, özgürlükten yana bir çizgiye getirmek istiyorum. Şu anda üzerinde çalıştığım ‘Başka Dünyanın Çocukları’ kitabı da bu albümdeki felsefeyi destekleyen nitelikte olacak.” Hatice TUNCER Hiphop grubu Barikat’ın solisti Jöntürk, solo albümü “Şaman”da, son yıllarda giderek ticarileşen rap müziğin isyancı ruhuna bir kez daha dikkat çekiyor. Leman Sam, Nejat Yavaşoğulları, Cezmi Ersöz ve Akrep Nalan’ın vokalleriyle destek verdiği Şaman albümünde Jöntürk, özgürlük ve barış için sevgiye çağırıyor. Hiphop’ta karar kıldıktan sonra Jöntürk takma adını kullanan Alişan Pali, Erzincan’dan İstanbul’a göç eden 10 çocuklu bir aileden geliyor. 1980 yılında Alişan 10 yaşındayken İstanbul’a gelip Ümraniye’ye yerleşmiş. 1993’te Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde okuyan Jöntürk, kaldığı yurtta ağır bir saldırıya uğrayınca üniversitesiyi bırakmak zorunda kalmış. Bursa’da Atatürkçü Düşünce Derneği’nde çalışan Jöntürk, bir gençlik hareketi oluşturmanın yollarını aramış. GÜNEŞİN ÇOCUKLARI Bursa’da arkadaşlarıyla çeşitli kültürel etkinlikler düzenleyen Alişan ve arkadaşları, Simurg Yayınevi’ni kurarak 1994 yılında “Güneşin Çocukları” adlı bir dergi çıkarmaya başladılar. Söyleşiler, sinema gösterileri, şiir ve müzik dinletileri düzenleyerek gençlerin ilgisini çekmeyi başardılar. Ankara Sanat Tiyatrosu’nu Bursa’ya davet ederek “Sakıncalı Piyade” ve “Doğmamış Çocuğa Mektuplar” gibi oyunların sergilenmesini sağladılar: “Tam o dönemde Almanya’da Türk çocuklarının kurduğu Cartel’le hiphop, Türkiye’ye, doğuşundaki ruhuna aykırı bir miliyetçimuhafazakâr daha sağda duran bir kültür olarak girdi. Basının da büyük desteğiyle büyük patlama yaptı, gençleri etkiledi. Hiphop’ın muhalif olan kültürüne karşın Cartel, aykırı olana düşmanlık besleyen bir söylem geliştirdi.” düzenleyerek hiphop kültürünü gençlerle tanıştırmaya çalıştı. İlk albümleri “Güneşin Çocukları”nı 2002 yılında yayımlayan Barikat 2003’te de “Hava, Su, Toprak ve Ateş” albümünü yayımladı. Kuruluşundan bu yana elemanlarının değişmesiyle üç dönem geçiren Barikat grubu şu anda Yargı, DJ Refleks ve Murat Paktel’den oluşuyor: “Türkiye’de rap’in ve hiphop’ın bu kadar hızlı biçimde yükselmesi, isteyen herkesin bilgisayarın başına geçip kendi müziğini kendi yapabilmesinden kaynaklanıyor. Rap müzik, enstrüman çalmak gerekmediği için bize de cazip geldi. Rap tamamen sample’den ‘araklama’yla yapılıyor. Bilinen bazı parçaların melodilerini okursunuz ama altına davul ritimleri döşersiniz ve üzerine bir öykü okursunuz. Amerika’da bu şekilde doğmuştu ama sektör haline gelmeye başlayınca yeni melodiler yazılmaya başlandı. Biz albümlerimizde yeni notalar yazdık, enstrümanlar canlı çalındı. Şarkının şeklini biz oluşturuyorduk, enstrüman çalan arkadaşlarımız kayıtlarda eşlik ediyordu. Sahnede DJ eşliğinde okuyoruz.” Jöntürk, Ümraniye’de lisede okuduğu yıllarda edebiyat, tarih ve felsefe öğretmenlerinin teşvikleriyle yazmaya başlamış. İlk kitabı “Kediler Cumhuriyeti”ni 1993’te yayımlayan Jöntürk, daha sonra 1994 yılında “Barışa Son Çağrı”, 1995’te “Dünyaya Gelmeme Hakkı”, 1996 yılında “Siyah Göldeki Genç Kırmızı Balıklar” kitapları yayımlandı. Jöntürk, 2003’te “Bir Gençlik Çığlığı Hiphop Kültürü” kitabını yazarak hiphop kültürünü kaynaklarıyla açıkladı: “1970’lerde Reagan döneminde, Amerika’da dışlanan siyahilerin isteme tepkilerini ortaya koydukları bir kültür olarak doğdu. Rap müziği, break dans, graffitiduvar yazıları ve DJ’den oluşan bir muhalif gençlik kültürü. 1979 yılında da ilk rap parçaları yapıldı ve Amerika’dan tüm dünyaya yayıldı.” SOLO ALBÜM Refleks ve Yargı’nın askerlikte bulunduğu sürece Barikat grubu çalışmalarına ara verince Jöntürk de kendi solo albüm çalışmasına başlamış. Grubun elemanlarının İstanbul, Bursa ve Ankara gibi farklı kentlerde yaşaması da bir araya gelmelerini zorlaştırıyor. Jöntürk, bu dönemi değerlendirerek ilk solo albümü “Şaman”ı tamamladı: “Doğayı merkeze alan, aynı zamanda bütün canlılara değer veren bir inanç sistemi olduğu için eskiden beri Şamanlığa ilgim vardır. Ama büyü yapalım, kurban keselim demiyorum tabii ki. Doğayla barışık olmayı, insanı merkeze alan bir felefeyi yansıtmak istedim albümde. Akla, bilime, insana dayanan, doğanın bozulmadığı, doğayla birlikte yaşanan bir dünya düşünden söz ediyorum.” Barış, özgürlük, sevgi ve hoşgörü eresinden başlayabiliriz? Belki Amerikancısından ve Amerikancasından. Yani, Radikal gazetesinde 21 Mayıs’ta Neşe Düzel’in Yasemin Çongar ile yaptığı ilginç söyleşiden hareketle ve AlmanyaTürkiye ilişkilerini de düşünerek... Bir “Amerikan muhibbi” olduğunu hiç gizlemeyen, zaten bunu bir sakınca olarak da görmeyen Çongar, aslında taşı gediğine koyuverdi: Washington, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde Rusya ile yakınlaşma hesapları yapan kesimler olmasından kuşkulanıyordu ve küçük rütbeli askerlerden de hiç emin değildi. Yasemin Çongar bunları bir günlük gazetede söylüyor. İyi. ??? Olabilir ve biz, bu tür iddiaların ya da yorumların, ciddi bir tartışma zemini yarattığını kabul etmek zorundayız. Elbette bizi burada asıl ilgilendiren, Washington’daki Ankara kuşkuları değil, çeşitli siyasal olasılıklar karşısında BerlinParis hattının nasıl bir yol izleyebileceğidir. Çongar’ın saptamasından hareket edersek, Rusyacı bir iktidar olasılığı karşısında, BerlinParis hattı, gerçekten Washington ne derse onu mu yapar? Yoksa farklı değerlendirmeleri de gündemine alır mı? ABD ile Avrupa Birliği ve onun iktisadi bir dev olarak motoru konumundaki Almanya arasında, bir emirkomuta zinciri aramak, sadece diplomasiyi değil, dünya sistemini de tanımamak demektir. Sorun, maddenin ve toplumsal ilişkilerin eşitsiz, dengesiz gelişme dinamiğinden kaynaklanmaktadır. Gerçi BerlinParis hattından söz ederken, orada da sürtüşmesiz bir doğrusal ilerleme göremeyiz, çünkü Sarkozy’nin kendi halkından ve siyasetçisinden “Amerikancı” damgası yediğini biliyoruz. Ama Sarkozy’nin Amerikancılığını törpüleyecek ölçülerde gelişmiş bir AB ile karşı karşıyayız uzun süredir. Sarkozy, belki birçok Fransız ve Avrupalı politikacıdan daha fazla Washington yanlısı bir politikaya eğilim gösterecektir, ama reel ekonomi ve reel ilişkiler, bu yakınlaşmayı belli bir sınırın ötesine taşıyamaz. Altında kalır. Burada, Berlin’in ciddi bir rolü olacağını kabul etmek durumundayız. Daha doğrusu, Almanya’nın sanıldığından daha büyük bir nüfuza sahip olduğu artık kabullenilmelidir. ??? Tabii, bütün bunların sonuçları olur. Biz, son aylarda, hatta Angela Merkel gibi Washington’u çok önemseyen ve Schröder’i ABD karşısında kayıtsızlıkla suçlayacak kadar tarafgir bir başbakan döneminde bile, ABD’nin birçok çıkışına rezerv konulduğuna tanık oluyoruz. Sadece, SPD Genel Başkanı Kurt Beck’in, Çek Cumhuriyeti ve diğer bazı Doğu Avrupa ülkeleri için düşünülen Amerikan füzeleriyle ilgili açıklamaları değildir bizi böyle düşünmeye zorlayan. Hıristiyan demokrat Başbakan An N J BARİKAT KURULUYOR Barikat’ın kuruluşu da Cartel’in 1995 yılında Türkiye’de rüzgâr estirdiği döneme denk geliyor: “Hiphop’ın evrensel muhalif bir kimliği olduğunu biliyordum. 1996 yılından itibaren hiphop’ı desteklemeye başladık. Doğrusu Cartel’in etkisini kırmak, rayından çıkan söylemine tekrar muhalif söylemler çekmek amacıyla Barikat grubunu kurduk. 98’in başlarında Güneşin Çocukları kadrosunda bulunan arkadaşlarla birlikte rap müzik yapmaya başladık.” Barikat grubu, çok sayıda halk konseri, festival, break yarışmaları öntürk, Şaman albümündeki rap parçalarında barış, özgürlük, insandoğa ilişkisi, sevgi ve hoşgörüyü işliyor. Jöntürk, yenilgi ve umutsuzluğa karşın direnişten söz etmekten de geri kalmıyor ve içinden geldiği kültürün izlerini yansıtıyor: “Alevi bir ailenin çocuğuyum, dolayısıyla Pir Sultan Abdal’ın, Yunus Emre’nin, Âşık Veysel’in, Dadaloğlu’nun, Karacaoğlan’ın şiirleriyle, deyişleriyle büyüdüm.” Jöntürk, albüme adını veren Şaman şarkısında “Orman, nehir, dağ, göl seni kucaklayan/Nimetini sunan yaşatan toprak değil mi koruyan” gibi doğa tutkusunu anlatan sözlerle insanın doğaya yabancılaşmasını anlatıyor. Melodisi ve düzenlemeleriyle bir rap parçasından beklenenden daha güçlü bir müzikalitesi olan Şaman’a, Leman Sam’ın düeti büyük değer katıyor: “Bizim zaten evrensel, politik duruşumuz var. Leman Sam da bizden daha farklı yerde duran bir sanatçı değil. Bu nedenle teklifimizi kabul etti. Özellikle kendi okuduğu ‘Kâbuslarımın sonu yok; uyandığımda her sabah/Kar beyaz bir labirentte kapılar yüzüme kapanıyor’ bölümünden çok etkilendiğini söyledi.” Jöntürk, arkadaşı Cemali ile birlik te yazdığı “Balmumundan Kanatlar Yaptım” parçasında ise “Hayallerimden vazgeçmem” diyerek hayallerine daha güçlü sarıldığını anlatıyor. “Ortak Bir Yaşam Düşledim” parçasına ünlü rock’çı müzisyen Nejat Yavaşoğulları, vokaliyle destek olmuş. Bursa’da Güneşin Çocukları olarak 1996 yılında düzenledikleri etkinliğe katılan Cezmi Ersöz ise parçanın girişinde şiir okuyor. Albümün en isyankâr “Reddet, Diren, Hayır De” parçasında değişik ülkelerden rap’çiler “Küreselleşme ve küresel teröre karşı, küresel tepki için” bir araya gelmişler. Türkiye’den Sirhot ve Elnino’nun yanı sıra İrlanda’dan Cyclefly, Almanya’dan Albino, YunanistanArnavutluk’tan Microfone Snipers, Rusya’dan Big Boots’un birlikte seslendirdiği “Reddet, Diren, Hayır De” parçasının klibinde Sıvas Madımak katliamı, Gazi olayları, Nazi Almanyası, 67 Eyül olayları gibi insanlık tarihinden korkunç görüntülere yer veriliyor: “Tüm sınırların kalktığı, insanların birbirlerini öldürmediği bir dünya düşünü anlatıyoruz bütün albümde. Reddet, Diren şarkısının klibinde de savaşları anlatıyoruz. Sadece Amerika’ya karşı değil, çünkü ABD olmasa başka bir devlet çıkacaktı. Yani eline çekici alan güç, herkesi çivi olarak görüyor. Çekiç dediğim iktidar. Bütün egemenlere karşı, savaşa karşı yapılmış bir şarkı.” Jöntürk’ün Akrep Nalan’la birlikte söylediği “Sun Avucundaki Karanlığı Bana” parçasının yeni çekilen video klibi www.barikat.com’dan indirilebiliyor. Jöntürk’ün Pınar Aylin’le söylediği “Bırakma Beni”ye çekilen klip de yakında web sitesinde yer alacak. Almanya’daki Türkler mitinglerden esinlendi Bahadır Selim DİLEK ANKARA Türkiye’deki “Cumhuriyet mitingleri” Almanya’daki Türk toplumuna örnek oldu. Almanya’daki Türk toplumu, Alman hükümetinin yeni göç yasasını protesto etmek için Berlin’de büyük bir miting yapma kararı aldı. Miting, Berlin’de Federal Parlamento önünde yapılacak. Almanya hükümetinin hazırladığı yeni göç yasasının bu ülkede yaşayan Türkleri sıkıntıya sokacak olan maddeleri şöyle: Aile birleşimi ile Almanya’ya yerleşecek olan Türk vatandaşı eşe, Almanca bilme zorunluluğu getiriliyor. Aile birleşimi için Almanya’ya gitmek üzere başvuran Türk vatandaşı, Alman Büyükelçiliği’nde Almanca sınavına girecek. Söz konusu kişi evli olsa bile Almanca sınavından geçerli not alamazsa kendisine vize verilmeyecek. Almanya’ya aile birleşimi için gidecek olanlara, Almanca bilgisi koşulu dışında bir de uyum kursu koşulu getiriliyor. Uyum kursuna katılmayanlar, hatta katılıp da sınavı kazanmayanlar 1000 Avro para cezası ödemek zorunda kalacaklar. Alman vatandaşlığına geçmek isteyen Türkler de, ayrıca Almanca dil sınavı ve sosyal bilgiler sınavını geçmek zorunda bırakılacaklar. Tasarıya göre Almanya’da en az sekiz yıl yaşamış olan sığınmacılar kalma hakkı elde ediyorlar. Sığınmacıların aileleri de buradaysa bu süre altı yıl olarak belirlendi. Ancak söz konusu kişilerin 2009 yılı sonuna kadar bir iş bulmaları önkoşul olarak geritildi. Yasa ile zorunlu evlilikleri engellemek amacıyla hükümet evlenme yaşını 18 ile sabitlerken eşler temel düzeyde Almanca bilgisine sahip olduklarını da belgelemek zorunda olacaklar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle