29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

25 MAYIS 2007 CUMA haberler AYDINLANMA EMRE KONGAR Danıştay ve Yargıtay üyelerinden Ata’ya ziyaret ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu ile Danıştay ve Yargıtay üyeleri, Danıştay saldırısının birinci yıldönümü nedeniyle Anıtkabir’i ziyaret etti. Danıştay Başkanı Çörtoğlu, Mustafa Yücel Özbilgin’in eşi Sema ile çocukları Serkan ve Gökhan Özbilgin, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok ile Danıştay ve Yargıtay üyeleri, tetkik hâkimleri ve savcılardan oluşan yaklaşık 300 kişilik grup, Aslanlı Yol’dan yürüyerek tören alanına geldi. Çörtoğlu’nun, Atatürk’ün mozolesine çelenk koymasının ardından saygı duruşunda bulunuldu. Anıtkabir Özel Defteri’ni imzalayan Çörtoğlu, deftere şunları yazdı: “17 Mayıs 2006 günü Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en vahim olaylarından biri yaşanmış, adaletin teminatı olan Danıştay’ımız menfur bir saldırıya uğramıştır. Tek amaçları, Yüce Türk milleti adına karar verirken hukukun üstünlüğünü hâkim kılmak olan yüksek mahkeme hâkimlerimize görevleri başında yapılan bu saldırıyı ve şehit olan değerli mensubumuz Mustafa Yücel Özbilgin’i asla unutmayacağız. Yargı mensupları olarak bizler, dün olduğu gibi bugün de görevimizi anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatimize göre yerine getirirken hiçbir gücün bizi Cumhuriyetimizin ilke ve değerlerinden vazgeçiremeyeceğini ifade ediyor, bir kez daha önünüzde saygıyla eğiliyoruz.” Birleşmeler ve Sandık C 5 Yargıç Özbilgin’in yaşamını yitirdiği saldırının birinci yıldönümünde duygusal anlar yaşandı Danıştay şehidini andık ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Gazetemize yapılan saldırının ertesinde gerçekleştirilen Danıştay baskınında yaşamını yitiren yargıç Mustafa Yücel Özbilgin törenlerle anıldı. Danışta’daki törende konuşan Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu, saldırının hedefinin Cumhuriyet ve Türk ulusu olduğunu belirterek “Bu olay Cumhuriyetle barışık olmayan, laik devlet düzenini özümsemeyen ve ülkemizin temel kurum ve kuruluşlarını hedef alan zihniyete karşı her zaman dikkatli olunması gerektiğini en acı şekilde bize hatırlatmıştır” dedi. “Danıştay’a Yapılan Menfur Saldırının Yıldönümü ve Yargı Şehidi Mustafa Yücel Özbilgin’i Anma Günü’’ nedeniyle Danıştay’da tören düzenlendi. Törene, Özbilgin’in eşi Sema Özbilgin, oğulları Gökhan ve Serkan Özbilgin ile Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu, Sayıştay Başkanı Mehmet Damar, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok, Yargıtay Birinci Başkanvekili Osman Şirin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcıvekili Abdurrahman Yalçınkaya, Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay üyeleri ile Danıştay mensupları katıldı. ALDIRININ HEDEFİ CUMHURİYET’ Danıştay 2. Dairesi’ne yapılan saldırının Cumhuriyet tarihinde yüksek bir mahkemeye bu düzeyde yapılan ilk saldırı olma niteliği taşıdığına işaret eden Çörtoğlu, yargıya yönelik her türlü saldırının kamu düzeninin bütününe yönelik olduğunu vurguladı. Çörtoğlu, şunları kaydetti: “Bu nedenle Danıştay’a yapılan menfur saldırının hedefi Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Ulusu’dur...Laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, varlığına kast edenlere hiçbir zaman boyun eğmemiştir. Hukukun üstünlüğünü devlet hayatının her alanında hâkim kılmayı hedefleyen Danıştay’da 17 Mayıs 2006 tarihinde mensubu Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin’i bu uğurda şehit vermiştir. Laik cumhuriyeti tüm kazanımlarıyla yaşatmayı, hukuku yaşamın her alanında üstün kılmayı amaç edinen Danıştay için 17 Mayıs asla unutulmayacak bir gündür.’’ Yargının Türk milleti adına karar veren, bağımsız, tarafsız ve anayasal ? CUMHURBAŞKANI SEZER ‘Cumhuriyet tarihinde kara bir leke’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Danıştay saldırısının Cumhuriyet tarihine kara bir leke olarak geçtiğini belirterek “Cumhuriyetin temel değerlerini, Atatürk ilke ve devrimlerini, hukukun üstünlüğünü ve çağdaşlığı içine sindiremeyenlere karşı Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları, kurum ve kuruluşlarıyla dimdik ayakta duracaktır’’ dedi. Sezer, Danıştay 2. Dairesi’ne yapılan saldırının 1. yıldönümü nedeniyle Danıştay’da düzenlenen törene yazılı mesaj gönderdi. Mesajında, saldırının Cumhuriyet tarihine kara bir leke olarak geçtiğini vurgulayan Sezer şunları kaydetti: “Laik Cumhuriyetimizi hedef alan saldırı Atatürk’e, ilke ve devrimlerine, Cumhuriyete gönülden bağlı Türk ulusunca lanetlenmiş, değerli hukuk insanımız Mustafa Yücel Özbilgin, yurttaşlarımızın gönlünde saygın yer edinmiştir. Cumhuriyetin temel değerlerini, Atatürk ilke ve devrimlerini, hukukun üstünlüğünü ve çağdaşlığı içine sindiremeyenlere karşı Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları, kurum ve kuruluşlarıyla dimdik ayakta duracaktır. Türkiye Cumhuriyeti’ne ve kurumlarına yönelen tehditler ve saldırılar ulusumuzu ve devletimizi yıldıramayacak, çağdaş Türkiye’yi kimse yolundan döndüremeyecektir. Türk ulusu, Türkiye Cumhuriyeti’nin yıkılmaz kurumları, ülkeyi karanlığa sürüklemek isteyenlere hak ettikleri yanıtı verecektir. Hepimize acı veren bu üzüntülü yıldönümünde Mustafa Yücel Özbilgin’i saygı ve rahmetle anıyor, ailesine, size ve çalışma arkadaşlarına içten üzüntülerimi ve başsağlığı dileklerimi yineliyor, esenlikler diliyorum.’’ Gözyaşlarını tutamadılar Törende “Yargı Şehidi Mustafa Yücel Özbilgin” konulu bir slayt gösterisi yapıldı. Gösteri sırasında Özbilgin’in eşi Sema ve oğlu Gökhan gözyaşlarını tutamadı. Danıştay Başkanı Çörtoğlu’nun gözleri dolarken, salonda bulunan bazı yargı mensuplarının da duygulandıkları gözlendi. (Fotoğraflar: NECATİ SAVAŞ) caktır.’’ ZBİLGİN’İN OĞLU AĞLATTI Özbilgin, Karşıyaka Mezarlığı’ndaki gömütü başında da anıldı. Anma törenine Özbilgin’in eşi Sema ve oğulları Gökhan ve Serkan Özbilgin’in yanı sıra Danıştay Başkanı Çörtoğlu, saldırıda yaralanan 2. Daire Başkanı Mustafa Birden ile Danıştay mensupları katıldı. Sema Özbilgin, eşinin, “Hiç unutmayacağız, kalbimizdesin. Eşin ve Evlatların’’ yazılı, çiçeklerle bezenmiş mezarına, kırmızı ve beyaz güller bıraktı. Sema Özbilgin, bu sırada gözyaşlarını tutamadı. Serkan Özbilgin ise babasına şöyle seslendi: “Babacığım; hayatın bir bütün olduğunu, fertlerin hâkimiyetinde olmadığını bize sen öğrettin. Bize öğrettiğin tüm doğrulardan ayrılmayacağıma, ölümünün 1. yılında kabrinin başında bir kez daha söz veriyor ve önünde saygıyla eğiliyorum. Rahat uyu...’’ Serkan Özbilgin’in konuşması sırasında bazı Danıştay üyelerinin gözyaşlarını tutamadığı görüldü. Özbilgin ‘S emokrasiyi, demokratik rejimi değiştirmek için yoz biçimde kullandılar. Şeriatçılığı ve etnik bölücülüğü ve üstüne üstlük, çoğunluk dayatmacılığını, (hem de çoğunluğu temsil ettikleri iddiası bile bir saptırmaca olduğu halde) demokrasi diye yutturmaya çalıştılar. Seçmenlerin önemli bir bölümü, bu uygulamalara karşı, yaşam biçimlerini korumak için gerçek demokratik bir tepkiyle meydanlara dökülünce, paniklediler: Maskeleri düştü. Gerçek yüzleri ortaya çıktı. Anayasa ile inatlaştılar. Uygulanamayacağını bildikleri önerileri Meclis’ten geçirdiler. Birleşen partileri “Kırk çürük yumurta bir araya gelse bir sağlam yumurta etmez” diye küçümsemeye başladılar. Seçime gitmek isteyenleri, “Meclis’ten kaçıyorlar” diye karalamaya kalkıştılar. ??? AKP iktidarının, hem demokrasiyi hem de halkın günlük yaşam biçimlerini tehdit eden tutum ve davranışlarını protesto ederek meydanları dolduran geniş halk kitlelerinin mesajlarını, önce siyasal partiler algıladı: Madem ki geniş halk kitlelerinin istemi rejimi ve yaşam biçimlerini korumak ve bu nedenle de AKP iktidarından kurtulmaktı, o halde bu yönde örgütlenmeliydiler. ??? AKP’yi iktidara getiren siyasal süreçlerin başında , orta sağın yolsuzluklardan , orta solun da hizipçilikten ve dar kadroculuktan çökmüş olması geliyordu. Tabii bu çöküntünün en önemli nedenlerinden biri de 12 Eylül askeri darbesinin başlattığı ve yolsuzluklar ile dar kadroculuğun desteklediği bölünmüşlüktü. D ??? Birleşme, önce orta sağda yaşandı. 12 Eylül yönetiminin doğurduğu ANAP ve geleneksel Demokrat Parti çizgisini sürdüren DYP birleşti. Ortaya Demokrat Parti çıktı. Namı diğer “Demirkıratlar” yeniden orta sağı sahipleniyorlardı. Böylece orta sağ, AKP’ye giden emanet oyları geri almaya soyundu. Derken Deniz Baykal’ın şaşırtıcı bir kucaklayıcı davranışı ve Zeki Sezer’in fedakârlıkları ile CHP ve DSP, seçime birlikte girme kararı aldı.. Orta sol beklenmedik bir seçim ittifakı yapmıştı. İlerde SHP’nin katılmasıyla daha da güçlenmesi beklenen bu ittifak, gerek lider antipatisi gerekse bölünmüşlük yüzünden sandığa gitmeyen orta sol seçmenleri seferber edecekti. ??? Siz bakmayın “Birleşmeden bir şey çıkmaz” diyenlere… Siz bakmayın ANAPDYP birlikteliğini “Cumhurbaşkanlığı seçiminden kaçtılar” diye karalamaya, küçümsemeye çalışanlara… Siz bakmayın CHPDSP birlikteliğini, “Hani program” diye eleştirenlere… İktidarın dalkavukları, kalemşorları ne denli bağırırlarsa bağırsınlar, dönek solcular ne denli ahkâm keserlerse kessinler, AKP’nin, 2002 seçimlerindeki oy oranını tutturması çok zor görünüyor. Hele hele yüzde on barajından dolayı kazandığı haksız ve adaletsiz sandalye sayısına ulaşması artık sadece bir hayal. ??? Dilerim bu gerçekleri görerek iyice panikleyen AKP iktidarı, seçimden önce yeni serüvenler tezgâhlayıp rejime yeniden bir zarar vermez. bir kurum olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli temellerinden biri olduğunu vurgulayan Çörtoğlu, “Adalet dağıtma görevini anayasaya, yasaya, hukuka ve vicdani kanaatlerine göre yerine getiren mensuplarımıza yönelik bu saldırı hedef ve irademizde en ufak bir değişikliğe yol açmamıştır. Bilakis mensuplarımız bugün dünden daha kararlı ve azimli olarak adaletin tesisi için çalışmaktadırlar’’ dedi. Böyle eylemlerle karşı karşıya kalınmaması için daha ciddi güvenlik tedbirlerinin alınmasının gerekliliğine işaret eden Çörtoğlu, “Bu tür olayların her yönüyle aydınlığa kavuşturulmasının gerektiği de kuşkusuzdur’’ dedi. Çörtoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: “Ortak hedef ve görevi kutsal adaletin dağıtımının yanı sıra Cumhuriyetimizin temel niteliklerini korumak ve hukuk devleti ilkesini gerçekleştirmek olan bağımsız Türk yargısına karşı yapılan bu ve benzeri saldırı ve eylemler bizleri görev ve sorumluluğumuzu yerine getirmekten asla alıkoyamayacak, yüce önderimiz Atatürk’ün aydınlık yolundan ayıramaya ekongar?cumhuriyet. com.tr; www.kongar.org Ö ‘Gerilimin etkisi yıkıcı olabilir’ The Observer, Türkiye’deki mücadelelerin giderek sertleştiğini vurgulayarak birçok gözlemcinin seçimleri AKP kazanırsa darbe olacağına inandığını yazdı. LONDRA (ANKA) İngiliz The Observer gazetesi, Türkiye’nin kalbindeki gerilimlerin giderek ciddileştiğini belirterek, “Modernite ile gelenek, İslamizm ile laiklik, demokrasi ile baskı arasında sert bir mücadele var. Bunun sonucunun etkisi hepimiz için yıkıcı olabilir” yorumunu yaptı. Türban için Türk siyasi yaşamındaki “en tahrik edici sembol” nitelemesini yapan gazete, AKP’nin seçimde galip çıkmasının beklendiğini belirterek “Ancak eğer kazanırsa, birçok gözlemci, sonucunun beşinci darbe olacağına inanıyor” diye yazdı. İngiltere’de yayımlanan The Observer gazetesi, Andrew Anthony imzası ile Türkiye ile ilgili değerlendirme yayımladı. “Coğrafi olarak ve sembolik olarak Avrupa ve Asya arasında bulunan Türkiye, strateji açısından en önemli ülkelerden biridir” diyen gazete, “Ancak Türkiye’nin kalbindeki gerilimler giderek ciddileşiyor. Modernite ile gelenek, İslamizm ile laiklik, demokrasi ile baskı arasında sert bir mücadele oluyor. Bunun sonucunun etkisi hepimiz için yıkıcı olabilir” diye yazdı. ‘TÜRBAN EN TAHRİK EDİCİ SEMBOL’ Gazete, AKP’nin “Türk tarihinin en liberal ve demokratik hükümeti” olduğunu buna karşın Abdullah Gül’ün adaylığının rahatsızlık yarattığını kaydetti. Gazete, Gül’ün eşinin türban kullandığına işaret ederken de türban için Türk siyasi yaşamındaki “en tahrik edici sembol” nitelemesini yaptı. Türkiye’nin, büyük bir çoğunlukla Müslüman olmasına karşın laik bir ülke olduğunu anımsatan gazete, Atatürk’ün din alanındaki reformları, Türkiye’deki ordunun yeri ve Erdoğan’ın geçmişi üzerinde durdu. Gazete, birçok Türk’ün, Erdoğan’ın “yeni ılımlılığı” konusunda kuşkuları olduğuna işaret etti. Genelkurmay açıklamasının “edarbe” olarak adlandırıldığına da dikkat çeken gezete, her şeye rağmen AKP’nin seçimlerden galip çıkmasının beklendiğini kaydederek, “Ancak eğer kazanırlarsa birçok gözlemci, bunun sonucunun beşinci darbe olacağına inanıyor” diye yazdı. ürkiye Cumhuriyeti yıllardır belki de hiç bu kadar açık ve net bir biçimde saflaşmamış ve bir hesaplaşma çizgisine kaymamıştı! Bu köşede, şöyle bir iki yıl geriye giderek yazılanlara bakıyorum ve şu üç noktanın sürekli vurgulandığını görüyorum: AKP’nin 1) politikalarıyla ülkeyi ikiye böldüğü; 2) yönetiminde olduğu her şeyi kendisileştirmeye çalıştığı ve kendisi dışındaki hemen hemen herkesi ötekileştirdiği; 3) artık çoktan geride kalmış olması gereken ülkenin temel kabullerini (laiklik vb.) tartıştırmaya açarak ve bunları değiştirme çabasına girerek, ülke enerjisini boşa harcadığı, geçmişle uğraştığı, oysa bizim temel sorunlarımızın gelecekle ilgili olduğu... Şimdi gelinen nokta dramatiktir! AKP, çoğunluk partisi ve tek parti hükümet olmasına rağmen, giriştiği bilek güreşi sonucu cumhurbaşkanını seçtiremedi. CHP adeta, AKP iktidarının burnuna halka takarak yerlerde süründürdü ve ülkeyi erken seçime götürdü! Bu saflaşmahesaplaşma iyi mi? Kesinlikle hayır! Ülke, enerjisini yeniden ve yine, bu defa AKP’nin köktenci politikalardaki ısrarı nedeniyle heba etme tehlikesi ile karşı karşıya. Bu defa daha büyük bedeller ödeme tehlikesi de var. ??? AKP ile içerideki ve dışarıdaki dostları, bu saflaşmanın üzerine benzin döküyorlar. T CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI Laikliği, Türkiye’yi Salamlama İdamı kaldıran, ulusal uyum yasalarının önemli bölümlerini çıkaran, AKP öncesi hükümetti sevgili Sabrinacağımız! Ayrıca, bu ülkede milyonlar miting alanlarını dolduruyorsa, sorunu algılamada, sakın sende belki kasıtlı veya güdümlübir sorun olmasın! İroni diyeceğine, nedenlerini araştır! “Dışarıdakiler”, neden AKP’yi iktidarda tutmak istiyor? Nilgün Cerrahoğlu Türkiye’nin Dostları’nın ana niyetlerini vurguladı: Türkiye’yi rayda tutmak! Dışarıdakiler, AKP ve iktidarını, kendi amaçları, politikaları, hedefleri için “burnundan tutup” rahatça evirip çevirebileceklerini görüyor! AKP ve dış güçlerin, laiklik ile Cumhuriyetin bizi geleceğe taşıyacak ruhunu dilimleyerek yok etme projelerini bu ülkede gerçekleştirmeleri zor. Bu salam kesme politikası ülkede tutunamaz... Laikliği dilim dilim keseceksiniz.. Daha sonra biraz daha ve biraz daha! Sözde “demokratik” laiklik, “ılımlı” laiklik ve giderek yokoluş. Eğer geride kaldıysa, eh, “biraz laiklik” bize yeter. Hatta la Kendilerini Türkiye’nin Dostları ilan eden bir kısım Avrupalı politikacı vesaire, AKP’ye destek bildirileri yayımlıyor. Onlara göre AKP, Türkiye’yi Avrupa’ya yaklaştıran ve çağdaşlaştıran bir partiymiş! Laikliği savunmayı da o kadar abartmamak, demokrasiyi laikliğe gerekirse tercih etmemiz gerekiyormuş. Karşımızda Avrupalı kılığında tam bir siyaset şarlatanları güruhu duruyor! Bunlar gerçekten “Türkiye’nin dostları” olsalardı, Türkiye ile değil Türkiye’yi Avrupa’dan dışlayan, ikiyüzlü davranan, her seferinde yeni kriterler öne süren, AB yönetimi ve kendi hükümetleri ile uğraşırlardı! New York Times yazarı Sabrina Tavernise ise yalan yanlış bilgilerin üzerine inşa ettiği ve üstüne üstlük olayları kavrayış kıtlığı ile donattığı yazısında şöyle diyor: “Atatürk çağdaşlığı hedef gösterdi. AKP, Türkiye’yi bu hedefe yaklaştırdı. İdamı kaldırdı, bütün yasaları değiştirdi. Ama milyonlarca Atatürkçü AKP’ye karşı. İroni’ye bakın!” ikliğin olmadığı bir demokrasi neyimize yetmez! Yani özetle çağdaş demokrasi bizim neyimize! Biz Doğu ülkesi olarak haddimizi bilmeliyiz! ??? AKP, ülkeyi müthiş bir gerilimin eşiğine getirdi koydu! Gerilimin nasıl seyredeceği tamamen seçimlerin sonuçlarına bağlı! Ben açıkladım: AKP yüzde 25’in üzerinde oy alamaz. Burada temel dayanağım, son bir ay içinde 5 milyon insanı hareketlendiren dinamizmdir! Bu tarihte görülmemiş bir dinamizmdir!.. Bu dinamizmi okumaktan aciz iktidar destekçileri, AKP’nin yüzde 30’un üzerinde oy alacağı, hatta yüzde 34 oranını bile aşabileceği vaazlarında bulunuyor. Bakıyorum, gönüllerinde yatanı dile getiriyorlar! Bağımsız Kürt adaylarla birlikte, en az dört, büyük bir olasılıkla 5 siyasi parçalı bir Meclis yapısı ile karşılaşmamız sürpriz olmayacak. AKP’nin tek başına iktidarını hayal gibi görüyorum. Uygun bir koalisyon hükümeti, AKP’nin yarattığı gerilimi düşürebilir. Bir CHP koalisyonu, doğru politikalarla Türkiye’ye gerçekten kendine getirebilir! Bizim “başkası için” değil, “kendisi için” var olan, davranan ve yaşayan bir Türkiye’ye ihtiyacımız var! obursali?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle