29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HAFTA C Redaksiyon/Redaktion: Starkenburg Str. 5, 64546 MörfeldenWalldorf. email:[email protected] Tel: 0610598174446 İmtiyaz Sahibi/Inhaber: İlhan Selçuk (Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.’yi temsilen, Cumhuriyet Vakfı adına) Genel Yayın Yönetmeni/ Chefredakteur: İbrahim Yıldız Yazı İşleri Müdürü/ Redaktionsleiter: Osman Çutsay Editör/ Redakteur: Gonca Kanber Yayın Koordinatörü/ Koordinator: Hayri Arslan Reklam/Anzeigen: Ömer Aktaş Yayın Kurulu/Redaktionsbeirat: İlhan Selçuk (Başkan/ Vorsitzender), Prof. Dr. Emre Kongar (Berater), Orhan Erinç, Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, İbrahim Yıldız, Orhan Bursalı, Mustafa Balbay, Hakan Kara Baskı/Druck: Hürriyet A.Ş Zweigniederlassung Deutschland, An der Brücke 2022 D64546 MörfeldenWalldorf. Dağıtım/ Vertrieb: ASV Vertriebs GmbH (Der Verlag übernimmt keine Haftung für den Inhalt der erscheinenden Anzeigen) Yavru vatanın tarih ve turizm cenneti GAZİ MAGOSA Dursun ÖZDEN Kıbrıs, Akdeniz’in Sicilya ve Sardinya’dan sonra üçüncü büyük adası. Tarih boyunca önemli kültürlere ev sahipliği yapan ve stratejik konumu nedeniyle, pek çok uygarlıkların izlerini taşıyan Kıbrıs, bir ticaret ve turizm merkezi. 1571’den sonra Osmanlı yönetimine giren Kıbrıs, 1950’lerden sonra adada ırkçı Rumların Türklere karşı başlattıkları soykırım uygulamasına dur demek için, 1974’de Türkiye’nin askeri çıkartmasından sonra, adanın kuzeyinde 265 bin nüfusu ile 3 bin 355 metrekarelik bir kesimde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu. KKTC, Akdeniz turizm pastasından gereken payı almak için sürekli kendini yeniliyor. “Annan Planı” için yapılan oylamada “evet” diyen Kuzey Kıbrıslılar, bugün kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a hak veriyor ve “oyuna geldikle rini” söylüyorlar. Geçenlerde dünyanın en büyük otel zinciri gruplarından Accor, KKTC’ye yatırım yaptı. Akfen Holding işbirliğiyle 50 milyon dolar yatırımla yapılan Girne’deki beş yıldızlı Mercure Hotel’in açılışı gerçekleşti. İstanbul, Antalya, Ankara ve Adana bağlantılı Ercan Havaalanı’na gelen uçaklar, Kuzey Kıbrıs’a düzenli turist taşıyor. Öğrenci ve turizm potansiyeli yüksek olan KKTC’de lüks oteller, gazino, eğlence ve dinlence yerleri önemli bir gelir kaynağı. Bir turizm cenneti olan Kuzey Kıbrıs’ın tarihi, turistik, kültürel, sanatsal ve doğal zenginliklerinin bulunduğu yerlerin başında Gazi Magosa geliyor. Gazi Magosa Kalesi ve surları, Eski Kilise, Namık Kemal Zindanı, Otello Kalesi, St. Nikolas Manastırı ve Lala Mustafa Paşa Camisi, antik tiyatrosu ve mermer sütunlarıyla ünlü Salamis ören yeri, eski bir Rum köyü olan Ulukışla, adanın en uç noktası Zafer Burnu’nda bulunan Dip Karpaz Manastırı’nın 95 yaşındaki kadın rahibesi ve burada yabanıl yaşayan Kıbrıs eşeklerinin yanı sıra, altın kumsallarıyla ünlü plajlar, St. Barnabas Manastırı ve Müzesi, Esentepe bölgesinde Sivil Savunma tesisleri, Alagadi Caretta Caretta plajı, Villa Fırtına bölgesinden Memlük komutanı Ömer türbesi, bu bölgede gezilip görülecek yerlerin başında gelmektedir. Adanın turistik yerlerinin başında, güneş batmayan bir cennet özelliğini hep koruyan Gazi Magosa geliyor. Mogosa çevresi, her renk çiçeklerle süslü bir bitki cennetini ve altın kumsalları ile ünlü kıyılarını öpen turkuvaz rengi denizi, her mevsim turizme olanak veriyor. Üç kapılı Magosa Kalesi ve Aslanlı kapının karşısında bulunan Shakespeare’in ünlü eseri Otello’yu yazdığı kaleyi mutlaka gezmelisiniz. Kale üzerinden liman ve Maraş bölgesine seyir yapmayı unutmayın. Magosa denince akla gelen en ilginç tarihi yapı, taş işçiliğinin ve mimari dokunun ilginç örneği olan eski St. Nokolas Manastırı iken bu gün Lala Mustafa Paşa Camisi olarak ibadete açık yapının önünde ve 1299’dan beri ayakta duran Cümbez ağacının gölgesinde krallar gibi taç giymeyi unutmayın. Bu kiliseden bozma caminin karşısında bulunan Vatan Şairi Namık Kemal’in zindanını görmeden geçmeyin. Namık Kemal’den önce aynı hücrede yatan ve İspanyol engizisyonu tarafından aranan korsan ve soyguncu olduğu için hakkında ölüm cezası kesinleşen Katalon Cervantes’in; 1573’de savaş suçlusu olarak sol kolu kesildikten sonra, sağ eliyle dünyanın en ünlü eserlerinden biri olan Don Kişot’u Magosa zindanında yazdığını biliyor muydunuz? Cervantes’e bu olanağı sağladığı için, Sadrazam Sokulu Mehmet Paşa’ya teşekkür eden Mayorkalı Katalonları, şimdi daha iyi anlıyoruz. Rehber arkadaşım Oral Beyaz ile birlikte tattığımız, Türk ve Akdeniz mutfağının yanı sıra; Çin çorbası, Hint karidesi, şampanya soslu levrek, salata, Kıbrıs şarabı, mürekkep balığı, kızarmış dondurma, şeftali kebabı, hellim peyniri, yeşil ceviz reçeli, zeytin, mandalina, portakal, limon, muz, humus ve harnup pekmezi yiyeceklerin başında gelmektedir. Nice kahramanlıklara, tutsaklığa, umutlara, asker mektuplarına, aşklara ve sevda şiirlerine esin kaynağı olan “gözyaşı şişeleri”nin kutsal otağından ayrılma zamanımız geldi. Dolunay ile güneşin dans ettiği mehtapta, tan çiçeği gibi açılan zeytin gözlü Kıbrıs’ın kızına ve gökçe denizine doyum olmuyor. MANHATTAN BÜYÜKLÜĞÜNDE Buzdağının gizemi çözülüyor Çeviri Servisi Bilim insanları, 2005 Ağustos’unda 3 bin yıldır bulunduğu Kanada’nın kutup kıyılarından kopan bir buzdağına ulaşıp inceleme yapmayı başardılar. BBC’deki habere göre Manhattan’ın yüzölçümüne yakın büyüklükte olan, 16 kilometre boyunda ve 5 kilometre enindeki buzdan adaya uçakla ulaşan ekip bir dizi ölçüm yaptı ve dev kütleyi inceleyebilmek için elektronik bir cihaz yerleştirdi. Kuzey Kutbu’ndan 600 kilometre uzaklıkta duran buzdağının kalınlığını ölçen ekipteki Ottawa Üniversitesi’nden Dr. Luke Copland, “45 metre, böyle hacmi geniş bir kütlenin 2005’te bir saatten kısa bir sürede kopması çok endişe verici bir şeye işaret ediyor.. iklim değişikliğinin ani ve ne kadar tehlikeli değişikliklere neden olabileceğine” dedi. Bölgede geçen yüzyılda buzulların yüzde 90’ının yok olduğuna işaret eden Copland, bugünkü küresel ısınma boyutunun yeni buzulların oluşmasına olanak tanımadığını vurgulayarak insanlığın karşı karşıya olduğu tehlikeleri anımsattı. Kısa bir süre inceleme yaptıktan sonra buzdağından ayrılan ekip, yerleştirdikleri cihaz sayesinde dev kütlenin hangi yöne hareket ettiğini ve erime hızını sürekli olarak ölçmeyi planlıyor. İngiliz süslemeli Malta Feyzi AÇIKALIN Herkesin bir nedenle bildiği ama tam da yerini kestiremediği bir adacık olan Malta’nın milattan önce 5000 yılına tarihlenen bir geçmişi var. Sicilya ile Afrika arasında yer alışı, ilk deniz yolu tüccarları olan Fenikelilerin de bu küçük adayı bir liman ve üs olarak kullanmalarına neden olmuş. Ada tarihine damgasını vuran Arap egemenliği ise 220 yıl sürmüş. Malta’yı günümüze taşıyan değerler, Rodos’tan Osmanlı tarafından çıkartılan St. John şövalyeleri tarikatının 1525 yılında adaya yerleşmelerinden sonra oluşmuş. Malta’nın kötü talihi 1565 yılında dört ay süren Osmanlı kuşatması sonunda değişmiş. Osmanlıya geçit vermeyen şövalyeler, Müslüman saldırısını Malta’da durdurmanın ödülünü Avrupa soylularından müthiş para yardımları şeklinde almışlar. UNESCO’nun dünya mirası listesinde yer alan başkent Valetta, modern bir şehircilik anlayışıyla o yıllarda gelen paralarla yapılmış. Eski başkent M’dina da daracık sokakları, titizlikle korunmuş yapıları ve yerli kent soylu halkının orayı terk etmeme ısrarıyla dünya mirası listesinde yer almayı çoktan hak ediyor. Adaya ayak basar basmaz Malta’yı oluşturan değerleri az çok kavrayabiliyorsunuz: Sasessizce süren gündelik yaşam. 220 yıl süren Arap egemenliğinden kalan, sadece evlerin ön yüzünde görülen tahta cumbalarla sınırlanmış küçük; ama konuşulan dilin yüzde 40’ını oluşturacak ve günlük yaşamdaki sakinliği açıklayabilecek kadar büyük bir miras. Adadaki tüm yaşamsal kurumları 150 yıllık iktidarları sırasında yerleştiren İngilizler. İngiliz etkisi en belirgin olarak sağ trafik ile kendini gösteriyor. Çoğu kavşakta trafik lambası yok. Buna karşın araç sürücüleri inanılmaz derecede birbirlerine ve yaya karşı saygılılar. Ne yazık ki, Avrupa Birliği uyum yasaları gereğince yenilemeye başladıkları 1960’lardan kalma Leyland ve Bedford otobüsleri günümüzdeki en otantik değerleri. Hatırlatmakta yarar var; Malta Avrupa Birliği üyesi bir ülke. Küçücük adada otobüsle nerdeyse her yere ulaşılabiliyor. Ulaşım ücretleri bizim paramızla, uzaklığa göre 80 kuruş ile 2 lira arasında. Yüzde 40’ı Arapça, yüzde 60’ı İtalyanca’dan oluşan Malta dilinin yanı sıra İngilizce de ikinci bir ana dil gibi kullanımda. Malta ekonomisi geleneksel olarak denizciliğe dayalı. Gemi bakım tamir atölyeleri, tersaneler, uzak yol gemilerine verilen ikmal hizmetleri, gemilere bayrak verilmesi adanın en büyük gelir kalemini oluşturuyor. Turizm ise ikinci önemli gelir kaynağı. Dört bir tarafı sularla kaplanmış olmasına karşın plaj olarak sadece küçük koyları kullanıyorlar. Bunun dışında bir turisti mutlu kılacak korunmuş çok eski bir tarih, güvenli alışveriş ve eğlence ortamları, huzurlu kolay bir iç ulaşım gibi çok önemli artılara sahip. Tipik bir Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü kış aylarının en önemli müşterileri, çoğunluğunun İngiliz olduğu üçüncü yaş gurubu Avrupalılar ve tabii ki çekik gözlüler.Yabancı dil okulları ve uluslararası eğitim veren yüksek öğrenim kurumları adanın bir başka ekonomik girdisi. Malta’nın hiç akarsuyu olmadığı için adanın iki ayrı bölgesinde deniz suyu arıtılarak kullanıma sunuluyor. Su azlığı adalıyı kuru tarıma yöneltmiş. Tahıl, zeytin, üzüm ve badem en başta gelen ürünler. Son yılların modası olan yabancıya mülk satımı burada da yaygın. Ne yazık ki, şehirleri birer dünya mirası olarak korunan Malta’da, ekonomik kalkınma adına inşa edilen kişiliksiz konutlar ada tarihiyle korkunç bir karşıtlık oluşturuyor. ilan renkli
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle