29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 GÜNCEL C haberlerin devamı Hakkâri’de şehit olan 12 asker, gözyaşları arasında son yolculuklarına uğurlandı 26 EKİM 2007 CUMA GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK Aynadaki Gerçek... mi? Olabilir! Örnek, işte RTE. Sınır ötesi operasyon veya kapsamlı bir askeri harekât olasılığı güçlendiğinden beri RTE; durmadan ulusal birlik çağrısı yapıyor. Ne çare, ulusal birliğin yolunu yordamını gösteren muhalefetin önerilerini ulusal birliğe karşı çıkıyormuş gibi algılıyor. Ana muhalefet, tezkere Meclis’te görüşüldüğü sırada ve sonra, “Terör artık bu hükümeti, bu hükümetin politikalarını aşmıştır. Türkiye’de terörle mücadele için yeni bir milli platform oluşturmaya ihtiyaç vardır” diyor. Londra yollarına çıkmadan önce havaalanında RTE, vay sen misin teröre karşı ulusal bir platform isteyen diye hiddetleniyor. Dediği şu: İlgili, yetkili bütün kurumlar oturup konuşuyor, “mutabakat içinde” adımlar atıyor. Velakin şu ana muhalefet, Deniz Baykal var ya; “bu mutabakata” karşı vaziyet alıyor! RTE’ye göre; hükümet, Cumhurbaşkanı, Genelkurmay Başkanı bir araya geldi mi, geldi. Bakanlar Kurulu toplantısında alınan kimi kararlar onaylandı mı, onaylandı. Akan sular durmalı. Muhalefet kararlar nedir, ulusal yararlar ve terörle mücadele açısından yeterli midir diye sorup irdelemeden, ulusal birliğin ancak bir araya gelerek sağlanması gerektiğini öne sürmeden… efendimiz RTE ne buyurdu ise, aman çok doğru buyurdu. Ulusal birlik bozulmasın diye hükümete tam destek verdiğini açıklamalı… Kafa bu, mantık bu! ??? Getirsin muhalefet önerilerini konuşalım, gerekirse kimilerini kabul edip, uygulayalım, diyor. Diyor ama, inandırıcı olamıyor. MHP lideri Devlet Bahçeli Köşk’e çıktı, daha önce kamuoyuna açıkladığı önerileri Çankaya’daki AKP’liye de iletti. Hükümetin Irak sınırından giren teröristlere kapıyı açık tutan illerde olağanüstü hal (bize göre sıkıyönetim) ilan etmesini, Barzani’nin ve PKK’yi destekleyen kesimlerin “Türkiye’deki uzantıları ile yandaşlarının, destekleyicilerinin” ortaya çıkarılmasını, buna “TBMM çatısı altında olanların da dahil edilmesini” önerdi. Ne hükümetten ne de Çankaya’daki AKP’li 11’inciden tık yok! Hatta 11’inci, Baykal ve Bahçeli ile kerhen yarım saat konuşuyor. Bu görüşmeye konuşma demek de olanaksız. Monolog demek doğru. Çankaya’daki konuk liderleri dinlemekle yetiniyor ve fakat: Demokratik Toplum Partisi lideri Ahmet Türk’e (Kürt’e) sıra geldi mi, 1 saat 10 dakika ayırıyor. Köşk’ten sonraki açıklamalarında DTP, PKK’nin alıp götürdüğü 8 askerimizin teröristlerin elinden alınması için arabuluculuk yapmaya hazır olduğunu söylüyor. 8 askeri kurtarmayı üstlenen bu açıklama bile bu partinin PKK ile rahatlıkla iletişim kurabileceğini veya kurabildiğini kanıtlıyor. ??? Toplumsal ve yönetsel dram; terör karşısında asıl sabır taşı çatlayan halkımızın sokağa dökülen tepkilerine RTE’nin, evet üstelik başbakan sıfatlı bir adamın bakış açısı, kısır mantığı ve yorumları… Uçakta dünü ve bugünü yorumlarken, tezkere taleplerini müzakere ettiklerini ve seçim sonrasına bırakmayı doğru bulduklarını söyledikten sonra: Türkiye’nin hemen her yanını saran teröre karşı mitinglerdeki, sokak yürüyüşlerindeki heyecanı toplumsal, toplumun içinden gelen bir eylem diye görmediğini açıkladı. Toplumsal psikoloji oluşmuş… ülke sınır ötesi operasyona kilitlenmiş… Tamam ama halkın içtenlikle hiçbir organizasyona bağlı kalmaksızın içinden gelen bu eylemleri kimler kışkırtmış; gerçeği gören ve bilen insanlar olarak asla tahmin edemez, söyleyemezsiniz… Ancak RTE gibi at gözlükleriyle toplumsal tepkilere bakan bir kişi: “…Medya, muhalefetin gayretleri bu havayı oluşturdu...” diyebilir. Topluma kendiliğinden eyleme geçemeyecek, ancak medya ile muhalefetin kışkırtmasıyla hareket edebilen bir gözle bakan kişi, TC’nin Başbakanı! Medyayı suçlamakta o denli ileri gidiyor ki bu Başbakan; “Bölücü örgütün Roj TV’si vardı, şimdi ona ihtiyaç yok, diğer medya (PKK’nin) ihtiyacını görüyor” diye her şeye, bütün zaaflarına, iktidarla iyi geçinmek uğruna laik rejimden verdiği ödünlere karşın ulusun duygularını yansıtan medyayı PKK’ye yardımcılıkla suçlamaktan çekinmiyor. O zaman? ABD ve AB yardakçılığı ile suçlanmayı, ılımlı İslama hizmet vererek laik rejimi silmeye çalıştığını, ulusal yararları gerektirdiği ölçüde koruyamadığını içeren suçlamalara, eleştirilere neden sinirleniyor? Aynaya bak, aynaya; gerçek orada! Şehitlere son görev Yurt Haberleri Servisi Hakkâri’de şehit olan 12 asker on binlerce kişinin katıldığı törenlerle toprağa verildi. Cenaze törenleri mitinge dönüşürken, törenlere katılan AKP’li bakanlar ve milletvekilleri yuhalandı. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan Eskişehir’de, Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen de Gaziantep’te “Kahrolsun PKK, işbirlikçi AKP” sloganlarıyla protesto edildi. Şehit astsubay Soner Özübek için Eskişehir Reşadiye Camii’nde düzenlenen törene Unakıtan, AKP Eskişehir milletvekilleri Murat Mercan ve Nedim Öztürk, DSP lideri Zeki Sezer, DSP Milletvekili Tayfun İçli, MHP Milletvekili Beytullah Asil, 1. Hava Kuvveti Komutanı ve Garnizon Komutanı Korgeneral Bilgin Balanlı, Anadolu ve Osmangazi üniversitesi rektörleri ile binlerce kişi katıldı. Törende hazır bulunan Almanya Büyükelçisi Escart Cuntz da şehit astsubayın cenazesi önünden geçerken selam duruşunda bulundu. Şehit astsubayın kız kardeşi Gamze Özübek’in ağabeyinin resmi üniformasının ceketini ve kasketini giyerek asker selamı vermesi törene katılanları duygulandırdı. Binlerce kişi, Unakıtan ve AKP milletvekillerini “Katil Amerika, işbirlikçi AKP”, “Tayyip oğlunu askere gönder” sloganlarıyla karşıladı.Unakıtan, cenaze namazı için şehidin tabutunun başına gelemedi, namazını da cami içinde kılmak zorunda kaldı. Eskişehir Emniyet Müdürü Savaş Yücel, protokolün geçmesi için koridor açılması talimatı verirken “Gerekirse cop kullanın” sözleri askerlerin tepkisine yol açtı. Şehit er Mehmet Cücük için de Gaziantep’te Ulu Cami’de tören düzenlendi. Törene Bakan Tüzmen, Vali Süleyman Kamçı, Gaziantep Üniversitesi Rektörü Prof. Erhan Ekinci’nin de aralarında bulunduğu binlerce kişi katıldı. Cenazesinin Fevzi Çakmak Bulvarı’ndan geçtiği sırada Tüzmen’i gören kalabalık AKP hükümetini yuhaladı. Şehit er Samet Saraç’ın cenazesi Bursa Soğanlı Mahallesi’ndeki evinden Ulu Cami’ye doğru on binlerce kişi tarafından yola çıkarıldı. Tören sırasında alana toplananların sayısı 50 bine ulaştı. 15 yıldır görmediği oğlunu 7 ay önce bularak hasret gideren anne Filiz Turhan, “Ağlamayacağım anneciğim. Sana söz verdim aslanım” dedi. Şehit Piyade Er Vedat Kutluca’nın cenazesi Kırıkkale’de toprağa verildi. Cenaze için Cumhuriyet Meydanı’nda toplanan binlerce kişi PKK aleyhine sloganlar attı. Törene Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, Saadet Partisi lideri Recai Kutan, ATO Başkanı Sinan Aygün, Ankara Belediye Başkanı Melih Gökçek, Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz da katıldı. Şehit er Tarık Emeket için Kars’ın Sarıkamış ilçesinde Hükümet Konağı önünde düzenlenen törende binlerce kişi PKK aleyhine sloganlar attı. Baba Aslan Emeket, “Ben ağlamıyorum. Vatan sağ olsun. Oğlum görevine devam ediyor’’ diyerek metanetli durmaya çalıştı. Şehit Uzman Çavuş Mustafa Uysal için Antalya’nın Manavgat ilçesine bağlı Çardak köyünde düzenlenen törene yaklaşık 30 bin kişi katıldı. Şehit er Zekeriya Yatı’nın cenaze töreni için Ordu’nun Kumru ilçesine bağlı Fizme beldesindeki evinin önünde toplanan binlerce kişi terörü lanetledi. Şehit onbaşı Lokman Eker için Yozgat’ta düzenlenen törende sık sık “Hepimiz Askeriz”, “Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez” diye slogan atıldı. Şehit er Abdurrahman Doğan için Adıyaman’da düzenlenen törende binlerce kişi PKK’yi lanetledi. Törenin ardından şehidin cenazesi Çemberlitaş köyünde toprağa verildi. AKKÂRİ’YE TAYİN İSTEDİ YOZGAT KIRIKKALE Şehit Uzman Çavuş Selçuk Gürdal ile Piyade Er Yavuz Öztürk için Afyonkarahisar’ın Dinar ilçesinde düzenlenen törene Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, milletvekilleri, Vali Haluk İmga, Garnizon Komutanı Tuğgeneral Bülent Aker ile on binlerce kişi katıldı. Gürdal’ın ikiz kardeşi olan ve Kıbrıs’ta uzman çavuş olarak görev yapan Zafer Gürdal, Eroğlu’ndan kardeşinin şehit düştüğü bölgeye tayinini istedi. Şehit Piyade Asteğmen Mehmet Bozkuş, Uşak’ta yaklaşık 30 bin kişinin katıldığı askeri törenle toprağa verildi. U lusal birlikten söz ederken, ulusal birliğe karşı duruş sergileyen bir başbakan olabilir Bataklık Irak’a Girmek Değil, Birbirimize Girmektir! vinizin çatısı akıyorsa, ilk yapmanız gereken nedir? Akan yere kova koyup hemen çatıyı tamir etmektir! Terör belasının Türkiye’ye aktığı yer belliyse, ilk yapılması gereken bu yerin kapatılmasıdır. Tek başına terörün, teröristin aktığı yeri kapatmak da yetmez, bir daha akmaması için de her şeyin yapılması gerekir. Soruyla girdik, öyle devam edelim: Barzani ve Talabani neden bu kadar rahat? Şundan: 1 Saldırının üzerinden saatler geçtiği halde Türkiye’de hükümetin hâlâ kılını bile kıpırdatmamış olduğunu gördüler. Böylece AKP’nin Irak’a girme iradesinin olmadığını bir kez daha fark ettiler. 2 ABD; siz üzülmeyin aslanlarım, Türkiye size bir şey yapamayacak, garantisi verdi. Bunun üzerine sahneye çıkan ikili, “PKK terörist değildir” diye başlayıp, “Türkiye’ye kedi bile vermeyiz” diye devam ettiler. Son iki günkü tablo dileriz herkese şunu öğretmiştir: PKK ne ise Barzani ve Talabani de odur! ??? Son saldırılar karşısında BarzaniTalabani ikilisinin tutumuyla birlikte ErdoğanGül ikilisinin terörle mücadele yöntemi bir kez daha çöktü! ErdoğanGül, Talabani’ye her görüşte sarılıp, “Dostum, kardeşim” diye yaklaşmıştı. 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Talabani’yi devlet başkanı olarak davet etmesi için bastırmışlardı. Sezer, “Talabani, Türkiye’ye tamamen güven verecek bir çizgiye gelmeden, davet etmem” demişti. ErdoğanGül ikilisi de “Uluslararası ilişkilerin güzelleşmesini engelliyor” diye Sezer’e ters düşmüştü. Haydi bakalım, buyursunlar “kardeşleri” Talabani’yi Türkiye’ye davet etsinler! Erdoğan’ınterörle ilgili yaptığı her saptama yanlıştı. “Öfke ve kin doluyuz ama, içimize hapsetmeliyiz” diyor. Hayır, bizim önde gelen duygumuz, içine düştüğümüz durumdan çıkma çabası ve kararlılık olmalı. “Bedel ödemeye hazırız” diyor. Hayır, bizim bedel ödemeye değil, ödetmeye hazır olmamız gerekli! ??? Şu saptamayı yapmakta yerden göğe kadar haklıyız: Türk toplumu hükümetten daha kararlı ve duyarlı! Bakanlar Kurulu olaydan saatler, günler sonra toplandı. Toplum ise olayın duyulmasıyla birlikte tepkisini ortaya koymanın yollarını aramaya başladı. İşte en önemli durum bu: Toplum duyarlılığını nasıl gösterecek? Bize göre bir toplum için en kötü durum, duyarlılığını tümüyle yitirmesidir. En iyi durumsa elbette duyarlılığını bir hedefe dönük olarak harekete geçirmesidir. Böylesi günlerdeyiz... Türkiye, 21. yüzyılda bütünlüğünü koruyup ileriye yürüyecekse bunun ilk şartlarından biri şudur: İç düşman üretmemek! Bu bağlamda kimilerinin iddia ettiği gibi asıl bataklık Irak’a girmek değil; birbirimize girmektir! Böyle bir tablo ortaya çıktığı gün, bataklığın tam ortasına saplandık demektir. Terörü bütün bir ulus olarak kınamalı, özellikle büyük kentlerimizde farklı bölgelerden göç edenlere farklı gözle bakmamalıyız. Bunu sağlamanın başlıca yolu, hükümetin topluma güven verici adımlar atmasıdır. Bu olmuyorsa, örgütlü kesimlerin bu yapıya öncülük etmesidir. Erdoğan’dan şu aşamada bunu beklemek zor. Hâlâ, 5 Kasım’da Bush’la yapacağı görüşmeye umut bağlıyor. Yoksa Erdoğan için şöyle bir tanım mı üretmeli: Bush’ta gezer! ankcum?cumhuriyet.com.tr E H ANTALYA UŞAK Türban devlete yerleşti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na eşi türbanlı olan Haşim Kılıç’ın seçilmesiyle birlikte türban devlet protokolüne iyice yerleşti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yanı sıra kabinedeki 24 bakandan 13’ü ile çok sayıda üst düzey bürokratın eşi türban takıyor. İktidara geldiğinden bu yana bürokrat atamalarında türbanı en önemli referans kabul eden AKP’nin 60. hükümetinde eşi türbanlı olan 13 bakan yer alıyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan da türban takıyor. Eşleri türbanlı bakanlar şöyle: Başbakan yardımcıları Cemil ÇiçekGülten Çiçek, Nazım EkrenMeserret Ekren, Hayati YazıcıSelma Yazıcı, Adalet Bakanı Mehmet Ali ŞahinSaniye Şahin, Dışişleri Bakanı Ali BabacanZeynep Babacan, Maliye Bakanı Kemal UnakıtanAhsen Unakıtan, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇelikŞahsenem Çelik, Sağlık Bakanı Recep AkdağŞeyma Akdağ, Ulaştırma Bakanı Binali YıldırımSemiha Yıldırım, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi EkerYasemin Eker, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk ÇelikBeyhan Çelik, Enerji Bakanı Mehmet Hilmi GülerMehtap Güler, Çevre ve Orman Bakanı Veysel EroğluHatice Eroğlu. Türban, devlet bürokrasisinde de giderek etkinleşiyor. AKP iktidarının 5 yıldır göreve getirdiği üst düzey bürokratların birçoğunun eşi türban takıyor. Kritik görevler için içki içmeyen ve eşi türban takan isimleri tercih eden iktidar, bu geleneğini son olarak Merkez Bankası Başkanlığı’na yaptığı atamayla göstermişti. Hükümetin bir süre önce başkanlığa atadığı Durmuş Yılmaz’ın eşi türban takıyor. Yılmaz’ın yanı sıra TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar, Özelleştirme İdaresi Başkanı Metin Kilci, Hazine Müsteşarı Halil İbrahim Çanakçı, DPT Müsteşarı Ahmet Tıktık’ın eşi de türban takıyor. Yüksek yargıda ise Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın eşi Gönül Kılıç ile Sayıştay Başkanı Mehmet Damar’ın eşi Arife Damar türban takıyor. Eşlerinin türbanlı olması nedeniyle özellikle 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer döneminde düzenlenen resepsiyonlara eşlerini götüremeyen bakan, milletvekili ve bürokratlar, Abdullah Gül’ün Köşk’e çıkmasıyla rahatladılar. Eşi Hayrünnisa Gül de türban takan Cumhurbaşkanı resepsiyonlara türbanlıları da davet ediyor. Yaptırıma ‘Habur engeli’ Bahadır Selim DİLEK ANKARA Türkiye, PKK’ye destek veren Kürt lider Mesud Barzani’ye yönelik ekonomik yaptırımları uygulama konusunda çıkmaza girdi. Türkiye, TürkmenArap bölgesine bağlanan ve daha önce projelendirilen, ancak Kürt grupların itirazı nedeniyle yaşama geçirilemeyen Ovaköy Sınır Kapısı’nı açamadığı için, Kürt bölgesinin “yaşam kaynağı” olan Habur Sınır Kapısı’nı kapatamıyor. Edinilen bilgilere göre hükümet, Türkiye’nin Irak ile ticaretinde en önemli nokta olan Habur Sınır Kapısı’nı, Türk işadamlarının Irak’taki milyarlarca dolarlık yatırımını ve ticaret hacmini olumsuz yönde etkilememek için açık tutma kararı aldı. Kapı açık tutulduğu için de terör örgütü PKK’yi koruyan Barzani’ye yönelik ekonomik yaptırım uygulanamıyor. Habur açık kaldığı sürece de Barzani, buradan önemli gelir elde etmeyi sürdürüyor. Barzani ve ailesinin Habur Sınır Kapısı’nden elde ettiği gelir yılda 300 milyon doların üzerinde bulunuyor. Habur Sınır Kapısı’ndan geçen her TIR’dan harç adı altında ortalama 400 ABD Doları “haraç” alınıyor. Habur Sınır Kapısı üzerinden yapılan ticaretin hacmi yıllık 4 milyar dolara kadar çıkıyor. ‘Zamanı asker belirleyecek’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, “Tezkereyi kullanacak olan devletin güvenlik birimleridir. Bunun zamanı, şumulü, hududunu elbette siyasi hedef olarak biz koyacağız, ancak zamanlaması kendilerine aittir” dedi. TBMM Genel Kurulu’nda milletvekillerinin gündem dışı söz alarak terör konusunu Meclis gündemine taşıdılar. CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, hükümetin siyasi iradesini ortaya koyamadığını, TSK’ye bu konuda verilen bir yetki olmadığını söyledi. MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, TBMM’nin gerekli yetkiyi hükümete verdiğini belirterek, “Artık söz değil, eylem zamanıdır” dedi. Tezkerenin üzerinden 5 gün geçtiğini kaydeden Şandır, milletin oyalanmaması gerektiğini vurguladı. Şandır, “Gereken yapılmadığı için Dağlıca’daki menfur saldırı gerçekleşmiştir. Akan kanların sorumlusu kim?” diye konuştu. Bu sırada AKP sıralarından “Kan üzerinden siyaset yapma” diye laf atıldı. Konuşmalara yanıt vermek üzere söz isteyen Çiçek, terörün devlet sorunu olduğunu, burada siyasi sorumluluğun elbette hükümette olduğunu, gerekeni yapmaya hazır olduklarını söyledi. Bu sırada CHP’li Canan Arıtman, “Siz Öcalan’ı affetmek istediniz, biz izin vermedik” diye laf atınca Çiçek, “Kimse Öcalan’ı affetmedi, affedemez” diye konuştu. Tezkerenin çıkarılmasına karşın kullanılmadığına ilişkin eleştirileri de yanıtlayan Çiçek, devletin kurumları arasında terörle mücadele konusunda zerre kadar fikir ayrılığı olmadığını belirterek “Sonuçta tezkereyi kullanacak olan devletin güvenlik birimleridir. Bunun zamanı, şumulü, hududunu elbette siyasi hedef olarak biz koyacağız. Zamanlaması kendilerine aittir. Bunların hepsinde bir mutabakatımız vardır. Ama bunu her yerde açık olarak söyleyemezsiniz. Aksi takdirde bu bir tedbir olmaz. Devletin sorumluluk taşıyan güvenlik birimleri bana bugün, şu tarih şu saatte bunu yapmam gerekiyor derse bize düşen işin icabı neyi gerektiriyorsa o noktada kararı vermektir” dedi. Milli Güvenlik Kurulu’nun toplanacağını anımsatan Çiçek, “Oradan da başka tedbirler çıkacak” diye konuştu. Temel Sorun!.. Baştarafı 1. Sayfada mıştır. Devlet içindeki çelişki devletin zaafını yoğunlaştırmaktadır. Terör bu ortamda cesaret kazanmakta, azmakta, her gün tırmanmaktadır. ? Ulusal birlik ve güven zorunluğu her şeyin üstüne çıkmış; ülkenin ve devletin bekası için temel koşula dönüşmüştür. İktidar her bakımdan bu güveni ulusa vermek zorundadır. Hâlâ rejim kapsamında takıyye kuşkusunun gölgesinde kalmayı yeğleyen bir iktidarla Türkiye’nin var oluşu tehlikeye düşmektedir. AKP iktidarı bu temel sorunu çözemezse, sorun iktidarı çözecektir. C
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle