07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

19 EKİM 2007 CUMA haberler Çetinkaya ve Özkan’ın Frankfurt bilançosu DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Yapmayın! Etmeyin! Bizi Rezil Eylemeyin! rmeni soykırımı tasarısının ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komisyonu’nda kabul edilmesi olayı izleyenleri şaşırtmadı. Bu kez, ABD’deki Yahudi lobisinin de desteğini yitirmiştik. Bugüne değin, her zaman Türkiye yanında oy kullanmış olan Tom Lantos da artık Ermeniler safına geçmiş bulunmaktaydı. Bu saf değişikliğinin nedeni, “büyük devlet adamı (!), usta diplomat (!)” Recep Tayyip Erdoğan’ın Hamas’ın teröre yatkın bağnaz kanadıyla yakın ilişkiler kurmak üzere, onları Türkiye’ye davet etmesiydi. İktidara gelmeden önce, ABD’deki Yahudi lobisinden icazet alan Erdoğan, şimdi onları çok kızdırıyor. “Filistin’de soykırım”dan söz eden, Hamas ile yakın ilişkiye giren Erdoğan, artık ABD’deki kimi çevreler için ülkemizdeki en güvenilmez kişidir. Erdoğan’ın güvenilirliği konusundaki kuşkular ABD yönetimini fazla da rahatsız etmiyor, çünkü onlar, Tayyip Bey’i yapısı gereği güvenilir bulmasalar bile, Amerikan desteğiyle ayakta duran konumu gereği, güvenilir kabul ediyor ve bu çizginin dışına taşamayacağını hesap ediyorlar. Bu yüzdendir ki, “çantada keklik” AKP’nin ve liderinin tepkilerinden fazla bir kaygı duymuyor Washington. ??? Ama olayın bir de kamuoyu cephesi var. Irak’ın egemeni ABD, Türkiye’ye terör ihraç eden Kuzey Irak’ı uyarma, engelleme bir yana, onlara içten destek verirken, Ankara’nın kendini savunma girişimlerine de sürekli karşı çıkıyor. Bu tutumun,TSK ile onu ülkesinin en saygın kurumu olarak gören kamuoyunda yarattığı tepkinin üzerine Ermeni soykırımı ile ilgili tasarı da eklenince, Türkiye’deki ortam Erdoğan’ı bile ABD karşısında bağımsızmış görünümü verecek bir havaya itti; Washington da Başbakan’ın sözlerinden değilse bile, kamuoyunun ve TSK’nin reaksiyonundan çekinir oldu. Bu tepkileri azaltmak üzere, aptal çocuk kandırmasına benzer yöntemler kullanılıyor. ABD Temsilciler Meclisi’nin saygıdeğer başkanı Nancy Pelosi’nin Sayın Erdoğan’a hitaben, “Canım siz ne alınıyorsunuz, bu tasarı TC’yi değil Osmanlı’yı suçluyor” yollu uyutmalarına karşı Tayyip Bey ne der bilemeyiz, ama biz bunları yemeyiz. Tasarıdaki “Ermeni soykırımı Osmanlı İmparatorluğu tarafından tasarlanmış ve 191523 yılları arasında gerçekleştirilmiştir” ibaresinin olayları nereye çekmeye yönelik olduğunu görmemek için ahmak olmak gerek. Acaba Sayın Pelosi bizi neden ahmak yerine koyuyor? Bu arada, Türkiye’nin tepkisinden çekinenlere karşı Ermeni lobisinin önde gelenlerinin verdiği güvence de çok ilginçtir. Merak etmeyin, Türkiye’nin tepkisi birkaç gün sürer, diyor bu çevreler. ??? Bunlardan biri de Ermenistan Devlet Başkanı Robert Koçaryan. Gerçekten de, Ermeni soykırımı konusunda, ancak yumurta kapıya dayanınca harekete geçen Türkiye’nin politikası birkaç günlük tepkiyle sınırlı kalmaktadır. Ermeni soykırımı iddiasını destekleyen çevreler; Ermeni diyasporası, ABD ve Avrupa’daki Rum lobisi, Kıbrıs Rumları, Yunanistan ve de Ermenistan’dır. Ve işin en acı yönü de Ermenistan Devlet Başkanı Koçaryan’ın “Türkiye’nin tepkisinin birkaç günlük olduğunu” söylerken haklı olmasıdır. Öyle ya! SSCB’nin yıkılmasından sonra kurulan Ermenistan’ı ABD’nin hemen ardından tanıyan ikinci devlet olan TC, Ermenistan’ın Türkiye’ye düşmanca tavrına karşılık hiçbir şey yapmamakta, kendi toprakları üzerinden yapılan transit uçuşlarla bu ülkenin Batı ile kordonla bağlanmasına ses çıkarmamakta, ülkemizde elli bini aşkın Ermeni devleti vatandaşının kaçak çalışmasını görmezden gelmektedir. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, bir kısım “liberaller!” de Ermenistan ile sınır kapılarının açılması için yapılan yoğun Batı baskısının doğrultusunda telkinlerde bulunmaktadır. Bu durum karşısında, ülkemizi yönetmekte olan Şevketlu, Haşmetlu ve Devletlularımızdan, hiçbir tepki göstermemeleri, tepki gösterir gibi yapıp bizi ele güne rezil etmemeleri için yalvar yakar olmaktan başka yapacak bir şeyimiz yok. Evet Haşmetlular, Şevketlular, Devletlular! Yapmayın! Etmeyin! N’olur bizi ele güne rezil eylemeyin!.. ‘Sorunlarımız dev boyutlarda’ Ömer YAPRAKKIRAN FRANKFURT – Cumhuriyet yayın kurulu üyesi ve yazar Hikmet Çetinkaya ile Kanaltürk televizyonunun yöneticisi ve yazar Tuncay Özkan, Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen bir toplantıda, Türkiye’nin içinde bulunduğu durumdan kesitler sundular, çözümler önerdiler. Frankfurt Üniversitesi konferans salonunda yapılan “Türkiye’nin Dünü, Bugünü, Yarını” konulu toplantıyı Hasan Aslan yönetti. Canlı bir katılımın gözlendiği toplantıda Çetinkaya ve Özkan, “Türkiye’de irtica, Kuzey Irak, AKP iktidarı” gibi konuları tartışmaya açtılar. Hikmet Çetinkaya, Türkiye’nin giderek biriken sorunlar altında bir çıkmazla karşı karşıya kaldığına dikkat çekerek, örgütlenilmez ve emekten yana politikalara yönelinmezse Türkiye’yi büyük felaketlerin beklediğini kaydetti. 1923’teki devrime, Fransız, Çin veya Rus devrimi gibi hiç sakınmadan “Türk devrimi” denilebileceğini belirten Çetinkaya, Türk aydınlanmasına karşı çıkan medyadaki “Soros çocuklarının” etkisini kırmak gerektiğini söyledi. Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Ahmet Altan gibi yazarları sert bir dille eleştiren Çetinkaya, “Bu arkadaşlar fildişi kulelerinden çıksınlar da halkın arasına karışsınlar. Örneğin Hasan Cemal gelsin, Sultanbeyli’de otursun, yazılarını oradan yazsın; Cengiz Çandar, Şemdinli’de yaşasın, yazılarını oradan yazsın” çağrısında bulundu. Türkiye için Atatürk devrimlerinin taşıdığı önemi bir kez daha vurgulayan Hikmet Çetinkaya, Kemalist devrimle gelen kazanımlara sahip çıkılmasını isterken, “Ancak 1980’de askeri darbeyle gelen Evren Paşalar, Atatürk adına gericiliği savundular. Örneğin bu Atatürkçü geçinenler, Türk Dil Kurumu’nu kapatabildiler” dedi. Solun dünya ölçeğinde darbe aldığını da kaydeden Cumhuriyet yazarı, Almanya’da Oskar Lafontaine’in çok az bir oy almış olsa da işçi sınıfı için yapmaya çalıştıklarını tartıştı. Değişen dünya koşullarında Almanya’daki SPD’nin sosyal demokrasiden ne kadar uzaklaştığının açıkça görüldüğünü, İngiltere’deki İşçi Partisi’nin, Hollanda’daki, Belçika’daki işçi partilerinin ciddi ve gerçek bir işçi partisi ile hiçbir ilgisinin kalmadığını belirten Çetinkaya, “Sonuç olarak, sermaye ile emek arasındaki çelişkiyi görmezseniz hiçbir şeyi çözümleyemezsiniz. Örgütsüz bir toplum batmaya mahkumdur. Tek çare örgütlenmektir” diye konuştu. Çetinkaya, bir soru üzerine, Türkiye’deki sınır ötesi hare POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA C 3 Frankfurt Kitap Fuarı... RANKFURT Yağmur kokan bir akşamdı... Bir düşün beyaz kokusu gibiydi insanlar... Orman uğultusunda, hüzünlü gözleriyle şarkılar söyleyen kadınlar, erkekler Frankfurt gecesindeydiler... Osman Çutsay’ın “Frankfurt Kitap Fuarı”yla ilgili yazısını okuyordum sabah kahvaltımı yaparken... Bir de o geceyi düşünüyordum... Uluslararası Frankfurt Kitap Fuarı’ndayım... Bu sanırım beşinci gelişim... Fuara Türkiye’den 50 yayınevi, 35 yazar, çevirmen, sanatçı katılıyor... 2008 yılının konuk ülkesi Türkiye... Ben, Turizm ve Kültür Bakanlığı’nın çağrılısı olarak gelmedim. Cumhuriyet’in olanaklarıyla burdayım... 110 ülke katılıyor Frankfurt Kitap Fuarı’na. 7 bin 300 yayıncı. Yaklaşık bin yazar... Şimdi sıkı durun... Fuar süresince 2 bin 500 toplantı yapılacak... 170 bin metrekarelik kapalı alanda 400 bin kitap sergilenecek... Uzun bir yolculuğa çıkıyorum kitapların arasında... Binlerce insan Frankfurt Kitap Fuarı’nda... Edmond Jabès ne diyordu: “Hayat için yazı sayfasıyım ben!” Hayatın yazı sayfasında neler vardır? Yazı ölümün hem ölçüsü hem ölçüsüzlüğüdür... Onun için de kitaptaki hayat ancak okunaksızlıktan okunaklılığa geçişe ulaşmak için ve aynı anda onu yitirmektir. ??? Seçilebilir, hayat. Seçilmiştir oysa ölüm. Ve ekliyordu Jabès: “Bir kâğıt parçasına bir kelimeyi dökmek, o anda beyaz sayfayla söze tutuşmaktır. Her gördüğümüz, duyduğumuz, yaklaştığımız, ne olduğunu anlar anlamaz bizimle söyleşiye girer. Onun için de kitap, kelimeden kelimeye açılan, çerçevelenmiş uzaydır. Yazıldığı yerde yazılı değiliz biz, silindiği yere kayıtlıyız. Mezar taşı yazısının bizi sessiz kalmaya zorlayan bir dili vardır. Bir işaretin peşine takılmış ağdalı sessizlik. Ah, itiraflarının gizinde olamadığımız kadar kendimiz olan ötekiinsan, dünya, Tanrı; adımını bağlamaya cüret edemediğimiz bir sözden söze geçiş; çünkü her ne kadar biz ondan kaynaklanıyorsak da, o bize olsa olsa ucundan ait. Beyazlık, kan beyazlığı. Harflerin sesinde yüzyılların gururu ve yıkımı yatıyor. Onu açığa çıkartırken bunları da uyandırıyorsun. Birbirimizden ayrıldığımız an kitap aralanıyor.” Frankfurt sonbaharı yaşıyor... Paris caddelerindeki avareliğim, Frankfurt’ta bitiyor... Yurtdışına çıkınca hüzünlenirim ben... Gecenin bir vakti otel odasında yanımda getirdiğim kitapları, önemseyip kestiğim sanat yazılarını okurum... Sanat uygarlığın simgesi değil midir? Adnan Binyazar’ın yazısında okumuştum: “Sanat insan olmanın binek taşıdır...” Merak ederim, Tayyip Bey New York’a gittiğinde Metropoliten Müzesi’ni gezmiş midir? Paris’e gittiğinde sokak ressamlarıyla sohbet edip, müzeleri dolaşmış mıdır? Tayyip Bey, Abdullah Bey, Bülent Bey, Ali Bey, Hüseyin Bey bir Orhan Kemal’i, Sait Faik’i okumuşlar mıdır? Genco Erkal’ın, Haluk Bilginer’in oyunlarını izlemeyi düşünmüşler midir? Bir Frankfurt akşamı başladı yine... Hüzünlerim bir ırmak olup İyonya sularına akar mı acaba? ??? Cumhuriyet Hafta’nın Reklam Müdürü Ömer Aktaş ve Eylem’le bir kafede soluk alıyoruz. Az kalsın unutuyordum... Atillâ İlhan için düzenlenen etkinliklerin hiç birine katılamadım on beş gündür İstanbul dışında olduğum için... Yıllar yıllar önceydi... Demokrat İzmir gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Attila İlhan... Sabahları aynı saatte evden çıkardık. Karşıyaka Orman Fidanlığı’nın önünden yürümeye başlardık... 08.30 KarşıyakaAlsancak Vapuru... Bir hafta önce Antalya’da Ünal Ersözlü’yle Attilâ İlhan’ı anmıştık bir Akdeniz gecesinde... Ünal o gece kendi şiirini okumuştu sessizce Attilâ İlhan’ın anısına: “Anımsa, aşkların da ilki vardı hani yok olan kaldırımların, titrek öpüşlerin eskiyen yüzlerin, sarhoş olmanın bakışmaların, sevişmelerin ilki ölüm ise uzak ilklerden nerede, ne zaman, nasıl mesela; içimizdeki acı, göğsümüzde sakladığımız çocuk bile çaresiz ölüme karşı” Frankfurt’ta hava soğuk. Bir kafeye atıyorum kendimi. Bir kahve söylüyorum Çinli garson kıza... Ne de güzel gülümsüyor Çinli kız!.. E F kat ve tezkere tartışmalarına da değindi ve sıkışan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın sözde sert söylemlerle “toplumun gazını almaya çalıştığını” savundu. TUNCAY ÖZKAN: DURUM KÖTÜ! Kanaltürk televizyonunun kurucusu ve sahibi, yazar Tuncay Özkan da konuşmasında, Batı’da Türkiye’ye karşı hep tuhaf bir kayıtsızlık olduğuna işaret etti. Üç ana stratejik sorunun gündemde olduğunu belirten Özkan, İstanbul’da 5 yıl içinde muhtemelen, 30 yıl içinde ise mutlaka 8.1 büyüklüğünde bir deprem olacağını hatırlattı. Yıkımın olası boyutlarına dikkat çeken Tuncay Özkan, yüz binlerce insanın öleceğini, 6 ay herhangi bir altyapının bulunmayacağını, ulaşımın ortadan kalkacağını, Türkiye ekonomisine bunun dışında da büyük darbeler ineceğini kaydetti. Diğer iki acil başlığın, “Kürt sorunu” ile “su ve enerji sorunu” olduğunu vurgulayan, özellikle Kürt sorunun barış ve kardeşlik içinde çözülmezse Türkiye’nin parçalanacağını belirten Özkan, “Bu sorunun esasında emperyalizm var. Halkların kardeşliğinden başka çare yok” dedi ve Amerikan emperyalizminden bağımsızlık beklenemeyeceğini vurguladı. Tuncay Özkan, su ve enerji sorununda da bir çözüm sağlanmadığı takdirde bu yükün altında “Türkiye’yi hiçbir ordunun savunamayacağını ve kurtaramayacağını” bildirdi. Emperyalistlerin Fırat ve Dicle’yi denetim altına almak için büyük çaba gösterdiğini belirten Özkan, “Bu konuyu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile konuşmak istedim, ne davetimi kabul etti Kanaltürk’e, ne de beni davet etti” dedi. Türkiye’nin yeraltı ve yerüstü servetlerinin yabancı şirketlere aktığını da örneklerle işleyen Özkan sözlerini şöyle sürdürdü: “Sanayileşmeyi tam olarak başaramadığımız için, tarımdan kopmak Türkiye için bir felaket olacaktır. Hollanda Kraliçesi Kayseri’ye geldiğinde, işadamları tarafından karşılanmış. Kraliçe ‘Patronlar burada, peki, işçi sınıfınız yok mu sizin?’ diye sormuş. Bana göre globalleşme, emperyalizmin en üst aşamasıdır. Türkiye’nin yurtdışında yasayan insanlarımızın desteklerine gereksinimi vardır. Kaç kişi olduğumuzu burada da görmek lazım. Her şeyden önce yurtsever olmak lazım. 22 Temmuz seçimleri öncesinde 6 ayda 10 milyar dolar harcandı, devalüasyon eksi çıktı, borsa tavana vurdu. Dünyada ilk kez demokrasi satın alınmış oldu. Çağlayan mitinglerine katılanların çoğu, sistemin istikrarı bozulmasın diye, ekonomik gerekçelerden dolayı oyunu AKP’ye verdi.” Tuncay Özkan yeni girişimleriyle ilgili olarak da bilgiler verirken, Avrupa’daki insanlarımızın “www.bizkackisiyiz.com” adresi üzerinden kendileriyle bağlantı kurulabileceğini söyledi. Köln’de AvrupaADD etkinliği Cumhuriyetimizin 84’üncü yaşı panelle kutlanacak KÖLN (Cumhuriyet) – Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 84’üncü ve “Söylev”in de Atatürk tarafından halka okunuşunun 80’inci yıldönümü, Köln’de kapsamlı bir panelle kutlanacak. Avrupa Atatürkçü Düşünce Dernekleri Konfederasyonu (AvrupaADD) Genel Başkanı Dursun Atılgan, etkinlikle ilgili olarak şu açıklamalarda bulundu: “Çok önem verdiğimiz bu panelin konuşmacıları, Tandoğan’dan Çağlayan’a, Gündoğan’dan Samsun’a kadar Türki ye’nin dört bir köşesinde başarıyla düzenlenen ‘Cumhuriyetine Sahip Çık’ mitinglerinin mimarları, ADD Genel Başkanı Em. Org. M. Şener Eruygur ile ADD Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Dursun Ali Ercan olacaktır. Tüm dostlarımızdan bu paneli onurlandırlmalarını rica ediyoruz.” Köln’de, Dürener Str. 287 adresindeki Holiday InnAm Stadtwald Oteli salonlarında gerçekleştirilecek olan panel, 21 Ekim 2007 pazar günü saat 15.00’de başlayacak. “Cumhuriyet Yayınları”nın 59’uncu Frankfurt Uluslararası Kitap Fuarı’nda açtığı stand yoğun ilgi gördü. (Fotoğraf: Cumhuriyet) Cumhuriyet Kitapları’na yoğun ilgi FRANKFURT (Cumhuriyet) 59’uncu Frankfurt Uluslararası Kitap Fuarı’nda “Cumhuriyet Kitap Klübü ve Cumhuriyet Yayınları”nın açtığı stand yoğun ilgi gördü.Cumhuriyet Kitap Kulübü Müdürü Fazilet Kuza ile Cumhuriyet HAFTA’nın reklam sorumlusu Ömer Aktaş ve Eylem Kehribar’ın katkılarıyla gerçekleştirilen “Cumhuriyet Yayınları”nın standında okurlar uzun kuyruklar oluşturdular. Frankfurt Kitap Fuarı’nın son gününde gazetemizin yayın kurulu üyesi Hikmet Çetinkaya ile gazeteciyazar Tuncay Özkan, kitaplarını imzalayıp okurları ile sohbet ettiler. Almanya’nın çeşitli kentlerinde yaşayan Türk üniversite öğrencilerinin, bilim insanlarının, öğretmenlerin, sendikacıların, işçilerin ilgi gösterdiği Cumhuriyet standında zaman zaman okuyucu kuyrukları da oluştu. Almanya Türk Öğretmen Dernekleri Federasyonu (ATÖF) Genel Başkanı Mete Atay, HDF İkinci Başkanı Yıldız Akalın, yine HDF yöneticilerinden Hasan Arslan, Avrupa Türk Gazeteciler Birliği (ATGB) Başkanı Gürsel Köksal gibi Türk sivil toplum örgütlerinin önde gelen isimleri de Cumhuriyet standını ziyaret ettiler. Nescafe, Cumhuriyet standına gelen okurlara ücretsiz kahve ikramı sundu. renkli ilan asirmen?cumhuriyet.com.tr hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: +90 0212/ 343 72 69
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle