20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Yeniden güç kazanmaya çalışan örgüt çeşitli dernekler kurarak taraftar toplama yöntemini benimsedi C haberler BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ 5 OCAK 2007 CUMA Hizbullah imaj peşinde Ölüm evlerinin ortaya çıkarılmasıyla ne kadar tehlikeli olduğu kanıtlanan ve operasyonlar nedeniyle çözülme süreci yaşayan Hizbullah, eski gücüne kavuşmak için yoğun çaba harcıyor. Artık Güneydoğu’da Hizbullah çizgisinde çok sayıda dernek faaliyet gösteriyor. Bu kuruluşlar içinde en çok MustazafDer (Mustazaflar Derneği) dikkat çekiyor. Mehmet FARAÇ stanbul’da 17 Ocak 2000’deki İ operasyonun ardından çöküş yaşayan Hizbullah, legal alanda eski gücüne kavuşmayı hedefliyor. Vakıf ve dernekler kuran, dergiler çıkaran örgüt, Diyarbakır ve Batman başta olmak üzere Güneydoğu’da yoksulluğu kullanarak imaj yenilemeye çalışıyor. Örgütün bu yükselişi en çok PKK’yi ürkütüyor. 6 yıl önceki operasyonun ardından yeraltına çekilen Hizbullah, eski gücüne kavuşmak için yoğun çaba harcıyor. Artık Güneydoğu’da Hizbullah çizgisinde çok sayıda dernek faaliyet gösteriyor. Bu kuruluşlar içinde en çok MustazafDer (Mustazaflar Derneği) dikkat çekiyor. 2003’te kurulan derneğin kurucuları arasında Hizbullah davasından yargılanan Mahmut Tekdal, Sedat Erdoğan’ın yanı sıra Fikri Karavil, Ömer Çelik, A. Baki Arslan ve Osman Aktaş bulunuyor. Derneğin, AyDer, KardeşDer, Anadolu Gençlik Derneği, ÇağrıFM, İmza Dergisi, SeherDer, İhyaDer, HasDer ve Umut Derneği ile birlikte Diyarbakır’da düzenlediği Danimarka’yı protesto mitingine 100 bin insanın katıldığı söyleniyor. Dernek tüzüğünde hedefler şöyle sıralanıyor: “İnsan haklarını, insan haysiyeti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak şekilde sınırlayan, ekonomik, sosyal, hukuki, psikolojik, kültürel, dini, ahlaki değerler ve eğitim haklarına yönelik fiili her türlü engelin kaldırılması için mücadele etmek. Mağdur, mazlum, mustazaf ve muhtaç fertler ve aileler arasında yardımlaşma ve dayanışmanın sağlanabilmesi yasal veya tabii hukukla kabul edilen temel haklarının savunulması için her türlü mücadeleyi vermek.” Dernek başkanı İshak Sağlam, Hizbullah konusu gündeme geldiğinde “Bizim şiddetle işimiz olmaz. Kesinlikle şiddeti tasvip etmiyoruz” karşılığını veriyor. Yılın Son Günlerinde... (AKP), ABD’nin “rahlei tedris”inin başarılı bir öğrencisi oldu. “Milli servet”in düşmanı olarak, tam bir yağmayı sürdürüyor: Doğada, şehircilikte, sanayileşmede, tarımda... ABD’nin “ılımlı İslam” tasarısından da hoşnuttur AKP: Dinci bir parti olarak, Cumhuriyetimizin temel ilkelerini, başta da laikliği yıpratma yolunda her şeyi yapıyor. Özellikle milli eğitimde ettikleri ortadadır. Avrupa Birliği (AB) ise, bu olan bitenin seyrindedir. Niçin öyledir? Çünkü AB, ABD’nin Türkiye’yi “ılımlı İslam” rejimine sürükleme planında, onun taşeronudur. Türkiye’de demokrasi ise umurunda değildir. Türkiye’yi bu bataklıktan kurtarmak, en başta “sol güçler”in görevidir. Ama ne demektir Türkiye’de sol olmak? Türkiye’de sol olmak, geniş halk kesimlerinin gönenç düzeyini yükseltecek politikalar bulup uygulamaktır. Bu, özünde ulusal bir tavırdır. Tarımdan enerjiye, bankacılıktan ulaştırmaya, teknolojiden eğitime kadar yayılır. Öte yandan, sol olmak, “emperyalizme karşı” duruştur. Bu da ulusal bir tavırdır. Demokrasi, laiklik ve özgürlükler de, ancak bu bağlamda gerçek bir anlam kazanabilir. Özetle, bugün Türkiye’de ulusal ve antiemperyalist düşünce, sol olmanın asgari koşullarıdır. ? Son hafta içinde, 324 aydın, Kürt sorununu çözmek ve terörü sona erdirmek için bir bildiride önemli noktalara değiniyordu. Şiddetin hiçbir çözüm sağlamadığı çoktan belli oldu. Yurdun dört bir yanında yaşayanlar, çocuklarının anlamı kalmamış bir savaşta ölüp gitmelerini istemiyorlar; Güneydoğu’da yaşayanlar da, çocuklarının dağlarda ölmesine karşılar. İç içe iki konu var: Birisi Kürt ve terör sorunu, öteki de ekonomik gelişmeyi sağlamak. Ankara’daki “siyasal irade” ile ona bağlı bütün kurumlar bu sorunları hızla çözmek görevi ile karşı karşıyadır... PKK RAHATSIZ OLUYOR Yoksulluğu kullanıyorlar H TABAN SAVAŞI Sağlam’ın sözleri Hizbullah’ın şiddetsiz yapılanma stratejisiyle uyuşuyor. Örgüt özellikle mezar evleri ve işkencelerle darbe alan gücünü yenilemek için yoksulluğu kullanıyor. Başta Diyarbakır olmak üzere Güneydoğu’da 40 kadar dernek içinde faaliyet yürüten örgüt, bir dönem çocuklara yönelik kaçak Kuran kursları, kırsaldaki medrese ve hücre evlerinde verdiği eğitimi Diyarbakır’ın varoşlarında “Okuma Evi” adı altındaki dershanelerde yürütmeye çalışıyor. Ancak Mustazafların 4 okuma evi zaman zaman valiliğin engeliyle karşılaşıyor. ‘MUSTAZAF DEVRİMİ’ Örgüt, Farsçada “ezilmiş” anlamına gelen mustazaf kavramını, İran devrimi de “Mustazaf Devrimi” olarak adlandırıldığı için kullanıyor. MustazafDer’in başında Hizbullah ana davası sanıklarının savunmasını üstlenen ve örgüt üyeliğinden 6 yıl 3 ay hapis cezası alan avukat İshak Sağlam bulunuyor. izbullah bir dönem kurtarılmış bölge olarak nitelediği Batman’da UmutDer çatısı altında faaliyet gösteriyor. Derneğin başkanlığını Hizbullah üyeliğinden yargılanan Aslan Giray yürütüyor. Toplumsal Hakları ve Değerleri Koruma, Eğitim, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (ToplumDer) ise 2003’ten bu yana Diyarbakır, Gaziantep Batman, Elazığ, Van’da şubeleriyle faaliyet gösteriyor. Derneği Diyarbakır’da avukat Celal Aygen yürütüyor. Dernek “Mizgin” (müjde) adlı dergiyi yayımlıyor. ÖzgürDer, Hayır Kapısı Yardımlaşma Derneği, ŞarkiyatDer, Diyarbakır İlmi Araştırmalar Eğitim ve Sağlık Vakfı adlı dini motifli yapılanmalar da Güneydoğu’da etkin olmaya çalışıyor. Radikal dinci gruplar Güneydoğu’nun kırsalı ve varoşlarında gıda maddesi, kırtasiye, giyecek ve para dağıtarak Hizbullah’ın yıkılan imajını ayağa kaldırmaya çalışıyor. Bu durum şüphesiz yoksulluktan yararlanan PKK’yi ciddi biçimde rahatsız ediyor. Bir dönem iki örgüt arasında sokak çatışmalarına dönüşen mücadele, artık kitleleri kazanma konusunda yaşanıyor. Yoksulluğun cenderesindeki insanlar ise tabanını büyütme peşindeki örgütlerin egemenlik mücadelesinde kurban seçiliyor. 20 yıl boyunca yeraltı faaliyeti yürüten ve son 4 yıldır cami cemaatleri, tarikatlar ve dini örgütlenmeler içine gizlenerek eski gücüne kavuşmaya çalışan Hizbullah, defter, kalem, gömlek, un ve şekerle kendine bağladığı insanları, artık korkutmuyor! Çünkü bağnazlığı kullanan siyaset ve yoksulluğu kullanan şiddet onları mecbur ediyor. Yöneticiler hakkında suç duyurusu YİMPAŞ mağdurları Almanya’da atakta Fuat ATEŞ KÖLN YİMPAŞ Holding yöneticilerine yönelik ceza indirimi kamuoyunda yankılanırken, Almanya’da yaşayan yeşil sermaye mağdurları yeniden atağa geçti. Yeşil sermaye yöneticileri hakkında Köln Emniyet Müdürlüğü’ne suç duyurusunda bulunuldu. Ceplerinde “Kurban Bayramı öncesi kurbanlık alacak paralarının bulunmadığını” belirten Avrupa Türkleri Dayanışma Derneği üyesi Hanifi Doğan, AKP hükümetinden tüm umudu kestiklerini söyledi. 2002’den bu yana dertlerini anlatmak için Türkiye’de başvurmadıkları makam kalmadığını dile getiren Doğan, “Çareyi holding yöneticilerini Alman makamlarına şikâyet etmekte bulduk” diye konuştu. Köln Emniyet Müdürlüğü’nde ifade veren Doğan, daha önce Başbakan Tayyip Erdoğan’a verdikleri dosyanın bir benzerini Alman makamlarına da teslim ettiklerini bildirdi. ılın son günlerinde yaşıyoruz. Mum bitti bitecek! Ama bilinir, mum sönerken, son bir hamle, en parlak ışığını yayar ve tükenir birden. Pazar günü akşamı, herkes, gücüne göre bu parlaklıktan payını alacak. Hiç almayanlar da birlikte, hepimiz, yeni yıla girdiğimizde de, kendi hayatımızı yaşamaya koyulacağız. Bu “kendi hayatımız” da koşullara bağlı kalacak. Dünyanın ve toplumun damgasını da taşıyarak... Şu son günlerde dünyamızın ve toplumumuzun durumu, düşüncelerimizde, daha doğrusu kaygılarımızda ağır basmaz olur mu? ? İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra, bambaşka bir dünya tasarlıyorduk. Batılı liberal kapitalist ülkelerin karşısında sosyalist ülkeler yer alıyordu. Ama liberalizm, “sosyal devlet” ile birlikteydi. Onlara, “Üçüncü Dünya” da katıldı. Ortam, bir “soğuk savaş” içinde yaşamış olsa da, dünyanın öğrendiği çok şeyler vardı ondan. Ama asıl öğrendiğini, 1990’larla Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla öğrendi insanlık: “İki kutuplu” bir dünyanın yerine “tek kutuplu” bir dünya geçiyordu. O yeni dünyanın başında Birleşik Amerika vardı. ABD’nin beyinlere akıttığı da şuydu: “Bütün iktidar piyasalarındır”; mümkün olan yegâne ekonomi politikası, “yeni liberalizm” ve “piyasa”dır. Bu “tek boyutlu” ideoloji, doğaya ve yaşama ilişkin her şeyi metalaştırıp pazarlarken, “kamusal”la “sosyal”i de piyasanın emrine verir. ABD küreselleşmenin terkisine bunları bindirip dünyayı dolaştırıyor ve “ulusal”ın düşmanıdır; yeni haritalar uğruna da her türlü fecaati işliyor. Örneğin Irak’ta yaptıkları budur! Böyle bir sistemin olsa olsa düşmanı olmalıdır: Her yerde olduğu gibi, Türkiye’de de vardır. Ama iktidar ve onların yaltakları bu ideolojinin ardından gidiyorlar. Ne yapıyorlar? ? Ülkemizde dört yıldır iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisi Y KAPATMA DAVASI REDDEDİLDİ 68’liler Birliği Vakfı kazandı Avrupa Türkleri Dayanışma Derneği üyesi Doğan, AKP’den umudu kestiklerini söyledi. özde” sözcüğünü biz Türkler SIFIR çok severiz. “Sözde Irak Mah“S kemesi” Saddam’ı idama mahkum etti. “Sözde Irak Temyiz Mahkemesi” de bu cezayı onayladı. Sonra da ABD işgaline dayanılarak kurulan hükümetin “Sözde Irak Başbakanı Maliki” cezayı onayladı. İdam böyle gerçekleşti. Saddam asılmadan 20 dakika öncesine kadar ABD askeri güçlerinin elindeydi. Bunu da Saddam’ın idam edilmesinden sonra verilen haberlerden açıkça öğreniyoruz. Sözde Irak mahkemesi onu yargılamıştı ama o ABD işgal güçlerinin elindeydi. Yakalandığı günden idam edildiği saate kadar onu işgalciler ellerinde tutmuşlardı. Yani şimdi Saddam’ı sizce kim asmış oldu? ??? Saddam’ın idam edildiğini duyduğumda derin bir acı yaşadım. Bu kadar acı duyacağımı önceden düşünmemiştim. Bu acı öncelikle insani bir acıydı. Bir insanın ülkesini işgal eden güçler tarafından idam edilmesi, pek yeni bir şey değildi. Tarihin birçok döneminde işgalciler yenilgiye uğrattıkları ülkelerin liderlerini öldürmüşlerdir. Bu eski bir gelenekti. Aradan yüzyıllar geçse de zorbaların geleneği değişmiyordu. ABD işgal kuvvetleri, onların lideri Bush, Saddam’ı astırmıştır. Çıplak gerçek budur. NOKTASI ORAL ÇALIŞLAR Saddam’ı Astıran Bush... kendimi kader birliği içinde hissettim. Benim Saddam’la nasıl bir ilgim olabilirdi ki... Onun yaptıklarını biliyordum. Onun işgalci ve küstah yönetiminin bir gün emperyalistleri buraya çekmeye yarayacağını da tahmin ediyordum. Kuvvetli olan işgalcilerdi. Onlara bahane lazımdı. Saddam aynı zamanda bölgeyi işgal etmek için bir bahaneydi. Yine de onun idam edilmesinden acı duydum, zorbaların kabadayılığı karşısında Saddam’a yapılanı tepkiyle karşıladım. İşin bir başka yanı ise üçüncü dünya ülkelerinin liderlerinin kaderiydi. Kaderlerini ABD yönetimiyle birleştirdikleri sürece kendilerini güvende hissediyorlardı. Bu tabii ki sahte bir güvendi. Çünkü sırtını zalime dayamak, her zaman başka ihanetleri de beraberinde getirebilirdi. Saddam da bir zamanlar onların destekledikleri arasındaydı. ??? ABD işgalcileri ellerini kana buladı ABD işgali sayesinde bazı koltuklarda oturma imkânı bulan Iraklılar da formalitenin tamamlanmasına destek olmuşlardır. İşte yüreğimi acıyla dolduran gerçek acı bu... ??? Birileri diyorlar ki Saddam bir zalimdi. Doğrudur, zalimdi. Saddam, halkına, muhaliflerine acı çektirdi. Doğrudur. Birileri diyorlar ki, Saddam bir despottu, bir diktatördü. Doğrudur. Bunların hiçbiri işgali ve işgalcileri haklı çıkaramaz. Amerika’nın Yeni Muhafazakârları Ortadoğu’da iflas ettiler. Öne sürdükleri bütün tezleri yerle bir oldu. ABD halkı da bu gerçeği bugün gördü ve artık onları istemediğini söylüyor. İşte bu çaresizliğin ve yenilginin öfkesiyle ve korkuyla işgalciler Saddam’ı astılar. ??? Saddam’ın idam edilmesini izlerken, bir üçüncü dünya ülkesinin yurttaşı olarak o hiç onaylamadığım diktatörle lar. ABD işgalcileri Ortadoğu halklarının onurlarını yaraladılar. ABD işgalcileri bu bölgeye zulüm ve kargaşa getirdiler. Bu zulüm bugün ABD halkına da acı ve çaresizlik olarak geri dönüyor. Bölge bu idam kararıyla daha derin bir bilinmezliğin içine yuvarlanmış oldu. Irak’ın geleceği artık iyice belirsizleşti. Saddam’ın idamı öyle sıradan bir olay olarak kalmayacaktır. Zaten öfke içindeki direnişçiler şimdi daha da acımasız hale geleceklerdir. Saddam’ın idama giderken söyledikleri ilgi çekicidir: İran’a güvenmeyin, başınıza çok işler gelebilir. Şiilerle Sünniler arasındaki uçurum giderek artıyor. Birlikte yaşama iradesi iyice yok oluyor. Irak bir bölünmeye doğru yol alıyor. ABD’yi yönetenler, işgalciler bunu hiç hesaplamışlar mıydı? Bu kadar öngörüsüz, bu kadar gaddar bir anlayışın dünyanın en büyük gücünün başında bulunması, insanlık açısından ne büyük tehlikedir? Saddam bir zalimdi, iktidarı kaybedince mazlum dünyanın bir parçası haline geldi. Onu astılar. Şimdi o mazlumların mezarlığına gömülecek. oralcalislar?cumhuriyet.com.tr İstanbul Haber Servisi Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 68’liler Birliği Vakfı’nın kapatılması istemiyle açtığı dava reddedildi. 68’liler Birliği Vakfı’nın “milli ve manevi değerlere aykırı davranıldığı ve Deniz Gezmiş’in fotoğraflarının taşındığı” gerekçesiyle kapatılması ve 44 yöneticisinin de başka herhangi bir dernek ya da sivil toplum örgütünün yönetiminde bulunmasının engellenmesi istemiyle açılan ve 4 yıldır süren davada karar verildi. ERİCİ GÜÇLERİN SALDIRISI’ Beyoğlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ndeki duruşmaya vakıf başkanı Sönmez Targan ile yöneticiler ka ‘G tıldı. Vakıf Genel Sekreteri avukat Namık Kemal Boya, son savunmasını yaparak dosyadaki bilirkişi raporlarında vakıf aleyhine hiçbir ifadenin yer almadığını belirtti. Bilirkişi raporlarından anlaşıldığı üzere vakfın kapatılması için hiçbir neden bulunmadığını belirten mahkeme yargıcı, davanın reddedilmesine karar verdi. Sönmez Targan, dava bitiminde açıklama yaparak “Aslında bu dava, ülkemizde yaklaşık 2 yıldır süren çağdaşlığın irtica ile olan mücadelesinin hukuk alanındaki yansımasıdır. 68’liler Birliği Vakfı, kendisini var eden değerleri tam bağımsız, demokratik, çağdaş bir toplum yaratma ilkeleri olarak açıklar. Bu dava, bu ilkelere karşı gerici güçlerin bir saldırısı olarak da özetlenebilir” dedi. TALİBAN’DAN 2007 TEHDİDİ Dış Haberler Servisi Taliban, 2007’de Afganistan’daki yabancı birliklere karşı saldırıları artırma tehdidinde bulundu. Taliban komutanlarından Molla Dadullah, dün uydu telefonu aracılığıyla Reuters haber ajansına yaptığı açıklamada, “Bu yıl NATO, Amerikan ve koalisyon kuvvetlerini hedef alan intihar ve gerilla saldırıları artarak devam edecek. Taliban onlara ağır kayıplar verdirecek’’ dedi. Afganistan’ın 2001’de ABD öncülüğündeki koalisyon birliklerince işgalinin ardından pek varlık gösteremeyen Taliban, geçen yıl güçlü ve etkili bir direniş örgütü olarak yeniden ortaya çıktı. 2006’daki saldırılarda, her iki taraftan, aralarında 170 yabancı askerin bulunduğu 4 binden fazla kişi ölürken ülkenin kimi eyaletlerinin büyük ölçüde Taliban’ın kontrolünde olduğu belirtiliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle