Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
4 DIŞİŞLERİ BAKANLIĞI SOYKIRIMIN INKÂRINI SUÇ SAYAN TEKLİFİN BÜYÜK DARBE İNDİRECEĞİNİ BİLDİRDİ: C haberler BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ EKİM CUMA Fransa Türkiye’yi kaybedecek ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Namık Tan, sözde Ermeni soykırımının inkârının cezalandırılmasına ilişkin yasa teklifinin, Fransa ile Türkiye ilişkilerine telafisi çok ağır bir darbe indireceğini belirterek ‘‘Fransa Türkiye’yi kaybedecektir’’ dedi. Tan, haftalık basın toplantısında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Tan, ‘‘Fransa’da sözde soykırım ile ilgili yasa teklifinin gündeme getirilmesi üzerine’’, bunun Türkiye’de ciddi rahatsızlık yarattığını belirtti. Sözcü Tan, ‘‘Ermeni konusu geçmişte ilişkilerimizi fazlasıyla zehirlemiştir. Ancak bu sefer söz konusu yasa teklifinin, iki ülke ilişkilerine ve geçtiğimiz dönemde yakalanmış olan ivmeye telafisi çok ağır bir darbe indireceği açıktır. Kamuoyumuzun tepkisinin kontrol altında tutulması mümkün olmayacaktır’’ diye konuştu. Tan, yasanın Ulusal Meclis’ten geçmesinin ardından Türkiye’nin düzenlemeyi ‘‘hasmane bir tavır’’ olarak algılayacağını söyledi. Yasayla Fransa’nın ifade özgürlüğünü de ortadan kaldıracağını kaydeden Tan, kararın, ekonomik Mesajı İyi Okumak larına bakıldığında, özellikle eğitimi yerle bir eden kimdir? Ne yazıyor Başbakanlık Müsteşarı’nın sicilinde? Oysa, bütün bu olan bitene, hükümette hiçbir kıpırdanış yoktur. AKP’yi Anayasa Mahkemesi’nin önüne çıkarmak için Yargıtay Başsavcısı da hareketsizdir. Sadece Cumhurbaşkanı, her defasında, Cumhuriyeti korumak için yetkilerini kullandı; öyle olduğu için de şimdiden tarihe geçmiştir. Ve asker de konuşuyor, çünkü siyasal iktidar, umurunda değildir laik Cumhuriyetin; hükümetin ordu derken anladığı İran ordusudur; bizimki öyle değil ve Cumhuriyetin temellerinin harcını kanlarıyla sulamıştır. Askerler konuşuyor ve bu koşullarda hep konuşacaklar... ? Son günlerde olup bitenlerin katkılarını şöyle özetleyebiliriz: 1. Halkta ve gerçekten Cumhuriyetçi aydınlarda, korkunç bir karamsarlık hüküm sürüyordu. Neredeyse,”her şey bitti’’ burukluğu yaygındı. Şimdi, bu duygu ortadan kaybolmuştur. Ama bu rahatlık, safların daha da sıklaşmasında rol oynamalı. Bir köşeye çekilmenin sırası değil. 2. Gelişmeler, “Bu fırtınayı da atlatıp eskisi gibi yolumuza devam edelim’’ diye düşünecek olanlara, ‘’hayır, bu sürmez’’ mesajıdır. 3. Gelişmeler, büyük burjuvaziye de bir şeyler anlatmış olsa gerek. İrticaya karşı çıkarken, onda bu iktidarın payı göz önünde bulundurulmalı. Gelişmeler, Avrupa Birliği’ne (AB), bu iktidar üstüne bir şeyler anlatmış olsa gerek! AB’ye gelince, onu, nasıl anlatmalı? 4. Partiler safında yeni oluşumlar var, daha da olacaktır. Öte yandan, Cumhuriyet Halk Partisi’nin, neye yettiği, neye yetmeyeceği ortada artık. Onu, bu çıkmazdan kurtarıp bir kan değişimine götürmeli. CHP, Cumhuriyetin en eski partisidir ve demokrasiyi o kurdu. Bugünkü bunalımdan çıkmada da bir şeyler yapmalıdır... B akanlık sözcüsü Tan, ‘‘Ermeni konusu geçmişte ilişkileri mizi fazlasıyla zehirlemiştir. Ancak bu sefer söz konusu yasa teklifinin, iki ülke ilişkilerine çok ağır bir darbe indireceği açıktır... Fransa, tabir yerindeyse Türkiye’yi kaybedecektir’’ dedi. bağlar üzerinde de çok olumsuz etkilerinin olacağına işaret etti. Tan, ‘‘Yılların emeğinin ürünü olan bu yatırım, bir celsede heba edilecek ve Fransa, tabir yerindeyse Türkiye’yi kaybedecektir’’ dedi. WILSON’UN AÇIKLAMALARI Sözcü Tan, ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ross Wilson’un ‘‘Türk medyası ve iç politikasında daima belirli bir kakofoni olduğu’’ yönündeki değerlendirmesiyle ilgili soruya, ‘‘Türkiye’deki diplomatik temsilciler, tabiatıyla Türkiye’deki iç politika gelişmelerine ilişkin değerlendirmelerde bulunmazlarsa bunların yanlış anlaşılmaktan kurtulmaları da mümkün olacaktır’’ dedi. Tan, buna karşın, Wilson’un 10 sayfalık konuşma tutanaklarının kendilerine ulaştığını ve mesajların büyük bölümünün olumlu olduğunu savladı. ‘‘Wilson’un Türkiye ile ilgili çok önemli ve olumlu tespitleri bulunmaktadır’’ diyen Tan, Wilson’un güçlü ve güven içinde, istikrarlı ve laik bir ülke olan Türkiye ile ilgili ufukta, kaygı verecek bir şey görmediğini ifade ettiğine de işaret etti. Tan, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde (AKPM) ‘‘Kürtlerin Kültürel Durumu’’ konulu raporun kabul edilmesiyle ilgili olarak ise, Türk heyetinin yaptığı değişiklik önerilerinin geniş ölçüde destek gördüğünü söyledi. ZEHİR BENZETMESİ Tan, AB Dönem Başkanı Finlandiya’nın Kıbrıs konusunda yaptığı önerinin anımsatılması üzerine ise, ‘‘Türkiye’nin müzakere sürecini Kıbrıs konusu ile zehirlemek istemediğini’’ söyledi. Tan, Finlandiya’ya gerekli her türlü yanıtın verildiğini belirtirken, teklifin KKTC tarafından da kabul görmesinin kilit önemde olduğunu vurguladı. S ESKİ DIŞİŞLERİ BAKANI STRAW PEÇENİN ETNİK GRUPLARDA ‘AYRILIK SEMBOLÜ’ HALİNE GELDİĞİNİ SÖYLEDİ İngiltere ‘peçe’yi tartışıyor S traw, kendisini ziyarete gelen Müslüman seçmeni, peçesini çıkarmaya çağırdı. Straw, gelen tepkilere verdiği yanıtta da, ‘‘Sokakta yürüdüğümde, hâlâ küçük bir azınlık olsalar da, daha çok kadının peçe taktığını görüyorum. Bunun daha çok bir ayrılık gösterisi olduğuna ilişkin kaygılarım var’’ dedi. yük zarar verdiğini, kadınların peçe giyme hakkı bulunduğunu söyledi.İslami İnsan Hakları Komisyonu adına açıklama yapan Mesud Shadjareh, ‘‘Straw, aynı sözleri farklı giyinen Ortodoks Yahudilere niye söylemiyor’’ dedi. Tepkilerin ardından BBC’ye konuşan Straw, benzer görüşlerini yineledi ve peçenin etnik gruplar arasında ‘‘ayrılık sembolü’’ haline geldiğini belirtti. ‘BİR YILDIR BÖYLE DÜŞÜNÜYORUM’ Straw sözlerini şöyle sürdürdü: ‘‘Bir yıldan fazla süredir bu görüşleri taşıyorum. Sokakta yürüdüğümde, hâlâ küçük bir azınlık olsalar da, daha çok kadının peçe taktığını görüyorum. Bunun daha çok bir farklılık ve ayrılık gösterisi olduğuna ilişkin kaygılarım var.’’ ‘‘İnsanların peçe takmamasını mı tercih ederdiniz’’ yönündeki bir soruya ise Straw, sıkı kurallar koyarak değil ama uyarılarla bunun gerçekleşmesini istediği yönünde yanıt verdi.İngiltere başbakanlık ofisinden yapılan açıklamada, ‘‘Straw’un görüşlerinin kendisini bağladığı’’ belirtildi. Muhafazakâr Parti yöneticilerinden Oliver Letwin de ‘‘İnsanlara nasıl giyineceklerini söylemek, son derece tehlikeli bir doktrinin başlangıcıdır’’ dedi. on günlerde, kuvvet komutanlarımızın askeri okulların yeni eğitim yılı vesilesiyle konuşmaları; son olarak, Genelkurmay Başkanı’nın Harp Akademileri’nin eğitim ve öğretim yılının açılışı töreninde konuşması pek önemli idi. Ancak, Cumhurbaşkanımız Ahmet Necdet Sezer’in TBMM’nin yeni çalışma yılını açarken yaptığı konuşması, daha kapsamlı, çok daha öğretici idi. Hepsinin üstünde özellikle durdukları konu, laik Cumhuriyet ve ona karşı “irtica’’ tehlikesiydi. Hükümetin başı ise, böyle bir tehlikenin olmadığını söyledi ve her zaman yaptığı gibi reddetti. Medyada, yalaka takımı da onu izledi. ABD’nin büyükelçisi ise, işi küstahlığa döküp ortada bir ‘’kuru gürültü’’nün olduğunu iddia ediyordu. Oysa olan biten niçin bir kuru gürültü değildi? ? Ta 1950’lerden başlayarak, hemen hemen bütün hükümetler, demokrasimizi demokrasi yapan “laik’’ niteliğinden ödün üstüne ödün vererek, işi çığrından çıkardılar. “Nedir bu geriye, gericiliğe savrulmalar?’’ dendiğinde de, olan bitenin demokrasiye uygun olduğunu söylediler. Oysa, yaptıkları, bir demokratik tavır gereği değil, düpedüz bir “ihanet’’ idi. Çağdaş demokrasimizin tarihi, başta böyle bir lekenin öyküsüdür. Sonunda, 12 Eylül’le açılan dönem, demokrasiyi tasfiye ederken, en başta laik Cumhuriyeti ayaklar altına atıp yolları ardına kadar irticaya, yani gerici güçlere açmıştır. AKP, işte bu yolların üstünde yürüyenlerin bir mirasıdır. Cumhuriyetimizin tarihinde de bir skandaldır. Hükümetin başı, sürgit reddediyor bir irtica suçlamasını. Ne var ki, irtica, onun dışında bir olay değil, bizzat kendisi, hükümeti, Meclis’teki topluluğu, baştan sona işte o irticanın temsilcisidir. Hükümetin başının 2002 öncesinden yazılıp gelen sicilini gözden geçirdiğinizde gördüğünüz nedir? Laik bir Cumhuriyetçinin özgeçmişi mi? Kurduğu hükümetinin dört yıldan beri yaptık Dış Haberler Servisi Eski İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw, Müslüman kadınlara ‘‘Peçelerinizi çıkarın’’ çağrısı yaptı. İktidardaki İşçi Partisi’nin Avam Kamarası’ndaki grup liderliğini üstlenen Straw’un, peçenin ‘‘ayrımın ve farklılığın görünen bir biçimde vurgulanması’’ olduğu yönündeki açıklamaları İngiltere’de gündeme damgasını vurdu. Eski Bakan Jack Straw, seçim bölgesi olan Blackburn’ün yerel gazetelerinden Lancashire Telegraph’taki köşesinde, yüzün örtülmesinin toplumlar arasındaki ilişkileri daha da zorlaştırdığına dikkat çekti. Straw, karşısındaki insanı göremeden onunla konuşmaktan rahatsızlık duydu ğunu kaydederek kendisini ziyarete gelen Müslüman seçmeninden, ‘‘ağızlarını ve gözlerini görüp onları daha iyi anlamak için’’ peçesini çıkarmasını istediğini yazdı. Müslüman kadınlara, doktorlara gittiklerinde peçelerini çıkarmalarını tavsiye eden Straw, bunun onların anlaşılmalarını kolaylaştıracağını belirtti. Straw’un açıklamaları yüzde 30’unu Müslümanların oluşturduğu seçim bölgesi Blackburn’de tepkilere neden oldu. İngiltere İslam Konseyi Sosyal İlişkiler ve Aile İlişkileri Başkanı Refet Bravu, Straw’un görüşlerinin toplumlar arasındaki ilişkilere olduğu kadar Müslüman topluma bü Savaş: İrticanın daniskası var Baştarafı 1. Sayfada hem Müslüman olunmaz. Ya Müslüman olacaksın ya da laik. İkisi bir arada olunca ters mıknatıslanma yapar. Mümkün değil ikisinin bir arada olması. Ben Müslümanım diyenin aynı zamanda ben laikim demesi mümkün değil. Çözüm ortada. 1.5 milyarlık İslam âlemi MüslümanTürk milletinin ayağa kalkmasını bekliyor. Kalkacağız. Onun ışıkları görünüyor. Bu ayaklanma başlayacak’ diyordu. Bunları söyleyen ve bunu geniş kitlelere yayan bir insan. Kendisi zaten Cumhuriyetimize başlı başına bir irtica tehlikesi oluşturmuş kişilerden. Bu nitelikte bir kişinin başbakan olur olmaz müsteşar yaptığı kişi, ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıçta ortaya koyduğu laiklik, cumhuriyetçilik ve milliyetçilik gibi birçok temel ilkenin yerini daha Müslüman bir yapıya devretmesinin zorunlu olduğunu ve bunun da zamanının artık geldiği düşüncesini taşıyorum’ diyor. Devletin bütün makamları bu tip düşünceler taşıyan insanlara devrediliyor.’’ Vural Savaş, bu kesimlerin yaptıkları her şeyin anayasanın son 24’üncü maddesine aykırı olduğunu ileri sürerken ‘‘Ben görevde olsaydım, AKP’ye kapatma davası açardım. Kapatıpkapatmama Anayasa Mahkemesi takdirindedir. Fazilet Partisi sadece ve sadece türban istismarından dolayı kapatılmıştır. Şu anda daha fazlası yapılıyor. Dava açılamadığı için de gereği yapılamıyor’’ ifadesini kullandı. G öcek’in Göbün koyunda sarışın, uzun boylu genççocuk kırması delikanlı, elinde oltayla küçük bir sandala biniyordu. Lokantanın işletmecisi Muammer Önder,“Bu gencin adı aslında David, biz Tiggy diyoruz. İsviçreli bir ailenin oğlu” dedi. Muammer, Tiggy’nin babasına Joe Abi diye sesleniyor. Anneye de Monica. Biz oradayken geldiler. Muammer öykülerini anlattı: Birkaç yıl önce Tiggy, Monica ve Joe, bir tekne gezisi sırasında Göbün koyuna geliyorlar ve bir daha geri dönmek istemiyorlar. Joe, İsviçre’de büyük bir elektrik firmasının sahibiyken, iyi bir fiyatla bu kurumu satıyor ve ailecek gelip Marmaris’e yerleşiyorlar. Zamanlarının önemli bir çoğunluğunu ise Göbün’de ve Göcek’in koylarında geçiriyorlar. Tiggy, bir yıl önce kışı Marmaris’te geçirirken ortaokulu da bu kentte okuyor. Türkçe ile ilgili bir sorun yaşamadığı gibi derslerini de gayet iyi başarıyor. Bir yılı keyifle burada geçirdikten sonra Joe’nun sattığı şirket batıyor. İsviçre devleti, Joe’ya şirketi para almadan geri veriyor ve kurtarmasını istiyor. Joe da batan şirketi kurtarıyor. Ancak bu nedenle ailecek kışları yeniden İsviçre’ye dönmek zorunda kalıyorlar. 10 günlük bir tatil nedeniyle yine Göbün koyundaydılar ve çok mutluydular. Tiggy, çöpleri temizliyor, gelen geçenle SIFIR NOKTASI ORAL ÇALIŞLAR ahbaplık ediyordu. Çağırdım, geldi. Yüzünden mutluluğu okunuyordu. Burada olmayı çok istediğini anlattı. Arkadaşını bize tanıştırdı ve sonra yeniden sandala döndü. Gece içtiği biraların mahmurluğu geçmemişti. ??? Göcek’te buna benzer öyküleri çokça dinleyebilirsiniz. Onlarca Avrupalı aile, tek tek insanlar bölgenin cazibesine kapılmışlar, buralara yerleşmişlerdi. Göcek’in nüfusu birkaç yıl içinde 4000’den 8000’e çıkmıştı. Bu nüfus artışının en büyük nedeni yabancıların, özellikle İngilizlerin koylara olan ilgisiydi. Tabii arsa fiyatları da aynı ölçüde fırlamıştı. Göbün koyunda Muammer’le sohbetimiz sürüyor: Bu koylarda Orman İşletmesi’nin kiraya verdiği dört mola noktasından birisinin kiracısı olan Muammer, buradaki yoğunluğu şöyle anlattı: “Biz bu işletmeyi 1 Nisan’la 10 Kasım arasında açık tutuyoruz. 6 ay boyunca bu koya günde ortalama 30 tekne yanaşıyor. Biz bu kadar tekneye hizmet Tiggy Monica ve Joe Abi… veriyoruz.” Bu, 5400 teknedeki insanın 6 ay boyunca lokantada ağırlanması anlamına geliyordu. Bu kadar çok tekneye, taşıma suyla hizmet vermek mümkün mü? Devletin bu noktalarda kullanma suyu temin etmesi gerekmez mi? Belki şebeke suyu yörenin doğallığını bozabilir. Ancak artezyen, sarnıç vb. gibi yöntemlerle su çıkarılamaz mı? Bu dört koyun lokantalarının işletmecisi olan yöre köylüsü ailelerin en büyük derdi, bu yerlerin ihale yoluyla başkalarının eline geçmesi... Bu korkuları nedeniyle mekânlara yatırım da yapamadıklarını söylüyorlar. Koydaki lokantalar, fiyatı her yıl yasal enflasyon oranında artırılarak daha önce burayı işleten ailelere veriliyor. Ancak her yıl sözleşme yenilendiği için, bu durum bir sonraki yıl için bir garanti içermiyor. İşte aileleri korkutan bu. Gerçekten buralarının ihale yoluyla dışarıdan insanlara verilmesi bir anda buradaki doğallığı bozar. Yüksek ihale bedelleri ni çıkarmak isteyen yatırımcı, buraları tahrip edebilir. ??? İşte o zaman da Göcek koylarının bir kıymeti harbiyesi kalmaz. 16 yıldır bu koy lokantalarının buranın yerli halkına verilmesi çok akıllıca bir karar olmuş. Bunun devam etmesi önemli. Koyların bir derdi de elektrik. Göbün koyundaki mahallenin imamı Murat Kül’le yolda karşılaştık. Büyük bir palamut balığı yakalamış ve iftarda yemek amacıyla evine götürüyordu. Bizi de çay içmeye davet etti. Evinin üzerinde bir pervane gördük. Bu pervane ile evinin elektrik ihtiyacını karşıladığını söyledi. Bu yöntemle bu koylar elektrik elde edemez miydi? Turizmden büyük beklentisi olan Türkiye’nin bu koylarda rüzgâr enerjisine küçük bir yatırım yapması mümkün değil miydi? Göcek koyları, Türkiye’nin birçok koyu gibi tekne turizminin önemli merkezlerinden olmuştu. Buraları korumak ve her yıl 6 ay boyunca bu koyları kullanan yüz binlerce turistin ihtiyaçlarına doğal ortamı koruyarak hizmet vermek gerekiyordu. Tabii kıyıların betonlaşmasının, koyların yağmalanmasının önlenmesi daha da önem kazanıyordu. Tiggy biz koydan ayrılırken el sallıyordu. Gelecek tatilde yine burada olacağını söylemeyi de unutmadı… Türkiye taklitte AB’nin kara listesinde BRÜKSEL (ANKA) Taklit mallar konusunda “savaş”a hazırlanan Avrupa Birliği’nin bu tür malları üreten ülkelere ilişkin “kara liste”sine Türkiye de girdi. Avrupa Komisyonu, taklit malların en çok üretildiği ve tüketildiği ülkeler arasında Çin’in yanı sıra Rusya, Şili ve Türkiye’ye de yer verdi. Avrupa Komisyonu, taklit malların en çok üretildiği, tüketildiği ve geçiş yaptığı ülkeleri açıkladı. Bu ülkelerin başında Çin Halk Cumhuriyeti yer alırken Çin’den sonra Rusya, Ukrayna, Şili ve Türkiye bulunuyor. Çin, AB’ye giren taklit malların üçte ikisinden sorumlu tutuluyor. Avrupa Komisyonu, söz konusu ülkelerin fikri haklarına saygı göstermelerini isterken bu yöndeki çabaların arttırılmaması halinde Dünya Ticaret Örgütü’ne (DTÖ) şikâyette bulunmakla tehdit etti. Nitekim, komisyonun ticaretten sorumlu üyesi Peter Mandelson’un sözcüsü Peter Power de, suçlanan ülkeler ile yapıcı bir diyalog yürütmek istediklerini, teknik yardım sağlamaya hazır olduklarını belirtirken “Ancak DTÖ nezdinde bir süreç başlatmayı dışlamıyoruz” diye konuştu. Buna karşın komisyon, Çin’in taklit mallar sorununu çözmek için en ileri işbirliği mekanizması kurulan ülke olduğunu da söyledi.