Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet Strateji 22 Eylül 2008/221 ST R A T E J İ c 9 Putin, Temmuz 2008’de Kuzey Osetya’da bekleyen 58. Ordusunu “Kafkasya2008” adlı askeri tatbikatla her türlü olasılığa hazırlamıştı. İşte 8 Ağustos’ta Saakaşvili’nin attığı ve Ruslar’ca beklenen yanlış adım üzerine 2000 zırhlı araç, 600 tank ve 120 uçak gücüne sahip olduğu söylenen 58. Ordu, Kafkas Dağları’nın altındaki Roki Tüneli’nden Güney Osetya’ya saldırıya başladı. Putin Hükümeti için harekatın nedeni ve bunun kılıfı da hazırdı. Amaç Güney Osetya’daki çok önceden Rus hüviyeti verilmiş Rus vatandaşlarını korumaktı. Bu harekatın sonucunda, Rus Ayısı’nın güç kullanma konusundaki kararlılığı açıkça ortaya çıkmış iken, bu noktada, askeri güç kullanma konseptinin somutlaşması ile Rusya’nın komşuları ile olan ilişkileri de farklı boyutlara erişebilecektir. Her şeyden önce, Avrupa kıtasında, Rusya’nın batısındaki, eski Sovyet Cumhuriyeti ve Varşova Paktı üyesi olan yeni NATO üyeleri gelişmeden müthiş korkmuşlardır. Bu korku onları bundan böyle askeri güç olarak zayıf bir AB’den daha çok ABD’ye teslim edecektir. Nitekim Gürcistan’a müdahaleden birkaç gün sonra Polonya’nın ABD ile füzesavar sistemlerinin gerçekleştirilmesi konusunda apar topar bir anlaşma yapması bunun delilidir. Ancak ABD ve AB’ye ve onların fiziki korumasından uzakta kalan Kafkasya ve Orta Asya Cumhuriyetleri’nin bundan böyle Rusya ile olan ilişkilerinde daha dikkatli olacakları ve Rusya’yı ürkütmeden, daha teslimiyetçi bir çizgide politika izlemeleri beklenebilir. Esasen Şanghay İşbirliği Örgütü içindeki müttefiklik bu konuda onlara kolaylık ve bahane de sağlar. çıkmıştır. Esasen bu yoldaki hazırlıklar Putin’in 2006 yılında askeri gücünü 200 milyar Dolarlık bir programla yenileyeceğini açıklamasıyla belirmeye başlamıştı. Geçmişte yıllık yaklaşık 15 milyar Dolar olan Rus Savunma Bütçesi de bu vesileyle 45 milyara çıkarılmış, Rus askeri yöneticiler, denizaşırı gücü arttırma amacıyla uçak ve sofistike savaş gemilerinin üretilmesine başlanacağını açıklamışlardı. Son yıllarda Rusya’nın petrol gelirlerinin önemli ölçüde artmasının Silahlı Kuvvetleri’ne bu olanağı tanıyacağı açıktır. Yine son yıllarda Ordu’daki rüşvetin azaltılması, profesyonel ordu yolunda askeri eğitimin geliştirilmesi de Rusların toparlandığını göstermiştir. Bunun en büyük kanıtı Gürcistan üzerine sevk edilen 58. Ordu’nun 23 bin kişilik gücünün savaşın başladığı andan itibaren 12 saat içinde görev yerine sevk edilebilmesidir. Ancak bu başarılı denebilecek operasyon ve istila hareketini Rus birliklerinin ciddi ve gelişmiş bir başka askeri güce karşı hele Rusların karahava işbirliğini sağlayamadıkları da düşünülürse ne denli uygulayabilecekleri hususunu da akla getirmektedir. Zira Rusların hala haberleşme, gözetleme ve istihbarat konusundaki zafiyetleri son harekatta ortaya çıkanlar arasındadır. Ancak Rusların askeri çatışma konusunda (şimdilik) NATO ile bir çatışmaya girme niyetleri olmadığından, emperyal çıkarlarını korumak konusunda, her türlü eksiğe rağmen konvansiyonel ordusu ile zayıf komşularına karşı başarılı olabilecekleri de açıktır. HAREKAT SÜRECİ Washington için Rus Ordusu’nun konvansiyonel gücünün hali hazırdaki düzeyinin ortaya çımasının bir önemli yönü de, gelecekte ABD ile Kuzey Kutbu’ndaki doğal kaynakların paylaşımında karşı karşıya gelecek olması. kesinleşmeye başladığından beri NATO ile ilişkilerini gerginleştiren Rusya, ABD’nin Ukrayna ve Gürcistan’da güç kazanmasından rahatsızdı. Üstüne üstlük Saakaşvili’nin de Güney Osetya konusunda ABD’den işaret veya manevi destek alıp buraya askeri bir müdahalede bulunacağını öngören 8 Ağustos günü Güney Osetya’nın başkenti Şinvali’ye Gürcü birliklerinin müdahale etmesi üzerine harekata geçen Rus Ordusu’nun bu harekata çok önceden hazır olduğu bilinen bir gerçektir. Çünkü esasen Çek Cumhuriyeti ve Polonya’ya füzesavar üslerinin kurulması Dağılan Yugoslavya Sonrası Kosova ve Makedonya Türkleri D irdelendiği kitapta, Balkanlar coğrafyasında okuz Eylül Üniversitesi Fen Edebiyat "kimlik" Fakültesi Tarih Bölümü öğretim üyesi oluşumunun nasıl Yrd. Doç. Bilgin lik algılandığına ve Çelik, "Dağılan Çe n lgi Yrd. Doç. Bi li me Ru ve büyük güçlerce Yugoslavya olu ad An Yeniden y. 180 sf. Ya k nasıl politik Sonrası Kosova ve ku Hu ai afa üd M kaygılar ekseninde Makedonya Türkleri" adlı kullanıldığına vurgu yapılıyor. Kitapta, eserinde Avrupa'nın bölgede gittikçe yükselen milliyetçilik "kaynayan kazanı" Balkanlar coğrafyasındaki nedeniyle Makedonya ve Kosova ulusal, uluslararası ve konjonktürel gelişmeleri, Türkleri'nin söz konusu coğrafyada bölgedeki Türkler açısından ele alıyor. Fransız sıkışıp kalmalarının ve karşılaştıkları İhtilali'nin getirdiği milliyetçilik akımından uzun sorunlar anlatılarak, başta AB ve ABD süre etkilenen Balkanlar'da Yugoslavya'nın dağılmasının ardından oluşan güç boşluğunun olmak üzere büyük güçlerin kendilerine nüfuz alanları oluşturmak amacıyla bölgeyi bir "deney tahtası" haline getirdiklerine dikkat çekiliyor. Bu bağlamda yazar, Karadağ ve en sonunda Kosova'nın bağımsızlıklarını kazanmasının, Batılı büyük güçlerin "böl ve yönet" politikalarının bir sonucu olduğu tespitini yapıyor. Makedonya ve Kosova Türkleri'nin nüfusuna, söz konusu ülkedeki Türkçe öğretimine, kimlik sorununa, kültürel ve sosyal yaşantısına, örgütlenme çabalarıyla siyasi partilerine yönelik çarpıcı bilgilerin aktarıldığı kitap, konuya ilgisi olanolmayan herkese bir vizyon oluşturacak nitelikte…