17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Strateji 22 Eylül 2008/221 ST R A T E J İ c 19 SÖZLEŞMEYİ UYGULAMA KRİTERLERİ Yukarıdaki tarihe sürece ve Türkiye’nin politik girişimlerine bakıldığında, Sözleşmenin felsefesi, yani ruhu iki noktada düğümlenmektedir. Bu bağlamda Türkiye’nin sorumluluğu; ? Uluslararası barış ve güvenliğin korunması, ? Kendisinin ve de Karadeniz devletlerinin güvenliğinin korunmasını kapsamaktadır. Bu sorumluluklara Soğuk Savaş döneminde dolaylı olarak sağlanan Akdeniz’in güvenliğinin korunması da eklenebilir. Osmanlı’nın 300 yıllık kapalı denizi Karadeniz’e, yabancı yani, sahildar olmayan ülkelerin girmesi her zaman istikrarsızlık getirmiştir. 1853 Kırım Savaşı, 1914 Alman gemilerinin Osmanlı sancağı ile Karadeniz’e çıkması bunlara örnek verilebilir. Türk Boğazları vasıtasıyla Karadeniz’deki bir gücün Karadeniz’denAkdeniz’e geçmesi Akdeniz harekat alanının genişliği yanında Cebelitarık Boğazı ve Süveyş Kanalı gibi Okyanuslara açılan iki çıkışa da sahip olması nedeniyle, anılan gücün kontrol ve takibini kolaylaştırıcı bir faktördür. Aksine Akdeniz’denKaradeniz’e geçen bir güç kapalı bir denizde sınırlı operasyonel ve lojistik imkanlarla kısıtlanacaktır. Bu nedenle ABD, Karadeniz’de kalış süresi içinde, bölgede en iyi liman alt yapısına sahip olan Türkiye’den kendi savaş gemileri için lojistik destek ve limanda barınma talebinde bulunabilir. TÜRKİYE’NİN S sokmuştur ? Türkiye, zamanında kararlı bir şekilde hareket etmediği taktirde, ileride hem Rusya’dan hem de ABD’den Montrö konusunda daha fazla taviz talebiyle karşı karşıya kalacaktır. Özellikle aynı anda Karadeniz’de bulunacak yabancı gemilerin tonajlarının hesaplanması, ön bildirim zamanlarının kısaltılması, gemi adlarının, gidilecek limanların belirtilmemesi gibi değişik talepler olabilir. Karadeniz’deki bir kriz ve istikrarsızlık, doğrudan Türkiye’nin güvenliğini tehdit eder bir seviyeye gelebilir. Türkiye, Sözleşme’nin 21. maddesine dayanarak geçişleri sınırlalama veya tamamen kaldırma yetkisine sahiptir. Bu bağlamda ABD’ye ait savaş gemisi Türkiye, Montrö Sözleşmesi’ni İstanbul Boğazı’nda... hazırlayan uluslararası barış ve istikrar kriterlerini esas alan, hukuki, geçerli, kabul edilebilir, mantıklı ve uygulanabilir olmayan AVAŞ GEMİSİ İLE İNSANİ YARDIM geçiş taleplerini geri çevirmekte asla tereddüt RusGürcü çatışmasından sonra “insani yardım” etmemelidir. Son derece modern nükleer veya gerekçesi ile Karadeniz’e çıkan ABD gemileri konvansiyonel füze taşıyan askeri gemilerin uluslararası barış ve güvenliğin korunmasına katkı mı Karadeniz’e çıkması, potansiyel bir çatışma riskini de sağlamışlardır, yoksa istikrarsızlık nedeni mi beraberinde getirmektedir. Sözleşme, Türkiye’nin hangi olmuşlardır. Sözleşmenin uygulanmasında şekil ve siyasi ve askeri blokta olursa olsun kendisi bizzat bir zaman şartlarına uyulmuş mudur? Örneğin, ABD çatışmaya girmedikçe, tam bir tarafsızlık içinde hareket gemileri ne kadar zaman önceden ön bildirimde etmesini gerektirmektedir. Bunun, özellikle NATO bulunmuşlardır? Gürcistan’dan sonra Sivastopol ittifakı içindeki müttefiklere açık bir şeklide anlatılması limanını ziyaret eden ABD Sahil Güvenlik gemisi için zorunludur. Türk Boğazları, 93 yıl sonra yeniden bölge verilen ön bildirimde Sivastopol’un ziyaret edileceği ve hatta dünya jeopolitiğini etkileyecek stratejik bir belirtilmiş midir? İnsani yardım gerekçesi ile vurucu uygulamaya konu olmaktadır. Türkiye, elindeki gücü çok yüksek olan ABD 6. Filo sancak gemisi anahtarı doğru kullanmadığı taktirde, çıkarları etkilenen Mount Whitney’in Karadeniz’e çıkması bölgenin ülkelerin kapının kilidini değiştirmeye çalışacaklarını güvenlik ve istikrarını artırmış mıdır, riske mi unutmamalıdır. Türkiye Montrö’ye nasıl geldi? UMHURİYET (Strateji) Türk Boğazları, 18. yüzyılın ortalarından itibaren her zaman Batılı devletlerin en büyük ilgi odağı oldu. 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşması ve yaklaşık 16 yıllık bir ardından ardından 20 Temmuz 1936’da imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesiyle ise bu durum büyük oranda Türkiye Cumhuriyeti’nin lehine şekillendi. Lozan’daki görüşmelerde Boğazlar konusunda İngiltere ve Sovyetler Birliği karşı karşıya gelmiş, İngilizler Boğazlar’ın hem ticaret ve hem de harp gemilerine açık olması gerektiğini savunmuş ve bunun da uluslararası bir komisyonun tarafından kontrol etmesini benimsemişti. Sovyet Rusya ise, Boğazların ticaret gemilerine açık, harp gemilerine kapalı tutulmasından ve Türkiye’nin kontrolünde kalmasından yana görüş bildirdi. Türkiye, bu iki görüşe karşı, uzlaştırıcı bir orta yol önerdi. Türkiye’nin önerilerine göre, ticaret gemileri, barış zamanında Boğazlardan serbestçe geçebilecekler; harp zamanında, eğer Türkiye savaşa katılmışsa, tarafsız gemiler serbestçe geçişlerini sürdürecekti. Savaş gemileri ise, barış zamanında geçiş serbestisine sahip olacak, ancak Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin herhangi birinin donanmasından daha güçlü olamayacaktı. Ayrıca sahili olmayan ülkeler, Karadeniz’e her biri 10 bin Tonu geçmeyen üç gemiden fazla filo da gönderemeyecekti. Denizaltıların ise, su C üzerinden geçmesi benimsenmişti. Bunun kontrolünü ise, Türk temsilcinin başkanlığında; antlaşmayı imzalayan ülkelerin görevlilerinden oluşan bir Boğazlar Komisyonu kontrol edecekti. Ancak 30’lu yıllarda Avrupa’da faşist ideolojinin egemenleşmesi sonunda, çatışmalar çıkmaya başladı. İşgaller de beraberinde gelince, Türkiye Lozan’da imzalanan Boğazlar Sözleşmesinin değiştirilmesini istedi. Ve konu ile ilgili olarak taraf devletlere 10 Mart 1936’da bir nota vererek tarafları görüşmeye çağırdı. 22 Haziran 1936’da başlayan görüşmelerde, Türkiye, ticaret gemilerinin geçişinin serbest olmasını, savaş gemilerinin geçişi için ise, Türk askerinin bölgede bulunmasını, Karadeniz’de kıyısı olmayan ülkelerin gemilerinin geçiş ve kalış süresinin kısıtlanmasını istedi. Bu görüşlerin benimsenmesinin ardından imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi 20 Temmuz 1936 günü imzalandı ve 9 Kasım 1936’da yürürlüğe girdi. yürürlüğe girdi. İtalya’da sözleşmeyi 2 Mayıs 1938’de tanıdı. Montrö’nün temel şartları ise şöyle belirlendi: Ticaret Gemilerinin geçişi kısıtlamaya tabi tutulmadı. Savaş durumunda ise, sadece gündüz geçişe izin verildi. Hafif su üstü gemileri, yardımcı gemiler ve küçük savaş gemilerinin geçiş serbestisinden yararlanması ancak, gündüz geçiş yapması öngörüldü. Karadeniz’de kıyısı olan devletlerin savaş gemilerinin ise Boğazlardan tek tek ve en fazla 2 torpido bulundurarak geçmesine izin verildi. Denizatlıların da gündüz ve birer birer su üstünden geçmesi öngörüldü. Kıyısı olmayan devletlere, savaş gemilerinin geçişi için Türkiye’ye haber verme zorunluluğu getirildi. Ve bu gemilerin toplam tonajının 30 bin tonu aşmayacak olması benimsendi. Bunun yanı sıra, gemi sayısının da 9’un üzerine çıkmaması kararı alındı. Karadeniz’e kıyısı olmayan ülkelerin savaş gemilerinin de Karadeniz’de 21 günden fazla kalması yasaklandı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle