Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 on 10 yıldan bu yana NATO vasıtasıyla ABD’nin Karadeniz ve Kafkaslar’daki etkinlik alanını genişletmesi, Karadeniz’in önemini yeniden öne çıkarmıştır. Soğuk Savaş’ın kilit ülkesi Türkiye’nin kontrol ettiği Boğazlar, bu defa kuzey –güney yerine güneykuzey istikametindeki askeri gücün kontrolu kapsamında Montrö Sözleşmesi’ni (MS) tartışmaya açmıştır. Yetmiş iki yıllık anlaşmanın; ? İlk 6 yılı İkinci Dünya Savaşı, ? 45 yılı Soğuk Savaş, ? Sonraki 11 yılı tek kutuplu barış dönemini, ? 2001 Eylül ayında başlayan son 7 yılı ise ABD’nin terörle mücadele kapsamında işgal ettiği Irak ve Afganistan savaşları ile devam etmektedir. GürcüRus çatışması Karadeniz’deki güç mücadelesine yeni bir boyut kazandırmıştır. Bu bağlamda, geçmişte Sovyetlerin yaptığı gibi, ABD’nin, Montrö Anlaşması’na uygunluk sağlamak maksadıyla blok deklareler (ön bildirim) ile Karadeniz’de Rus deniz gücüne üstünlük sağlayacak caydırıcı bir askeri gücü konuşlandırması beklenmektedir. Buna karşıt olarak Rusya’nın da Baltık ve Kuzey Denizi’nden Karadeniz’e takviye deniz gücü göndermesi gündemdedir. Bu durumda, Montrö Sözleşmesi’nin uygulanmasından birinci derece sorumlu ülke olan Türkiye, hem Rusya’nın hem de ABD’nin politik, ekonomik ve hatta tehdide varan askeri baskılarıyla karşılaşabilir.Niteki Rusya’nın Karadeniz’e çıkan ABD gemileri ile ilgili olarak Türkiye’ye gözdağı verici gayrıresmi açıklamaları olmuştur. Türkiye’nin MS’ni, uluslararası hukuk, geçmiş tecrübeler ve MS’nin amaç ve felsefesine, yani ruhuna uygun bir şekilde uygulamasından başka seçeneği bulunmamaktadır.Bu nedenle önce MS’ni hazırlayan şartlara bir göz atmak gereklidir. S Dr. Nejat TARAKÇI Jeopolitikçi ve Stratejist ntarakci@gmail.com Türkiye Montrö Sözleşmesini nasıl uygulamalı Önemli sözleşme yeniden gündemde ST R A T E J İ c Cumhuriyet Strateji 22 Eylül 2008/221 Son 10 yıldan bu yana NATO vasıtasıyla ABD’nin Karadeniz ve Kafkaslar’daki etkinlik alanını genişletmesi, Karadeniz’in önemini yeniden öne çıkardı. Soğuk Savaş’ın kilit ülkesi Türkiye’nin kontrol ettiği Boğazlar, bu defa kuzey –güney yerine güneykuzey istikametindeki askeri gücün kontrolü kapsamında Montrö Sözleşmesi’ni tartışmaya açtı. MONTRÖ’YÜ HAZIRLAYAN SEBEPLER Lozan Barış Antlaşması’na ek Boğazlar Sözleşmesi üç ilkeye dayanıyordu. Önce Boğazlar askersiz hale getiriliyordu. Ayrıca, Boğazlarda geçişi kontrol etmek ve Milletler Cemiyeti’ne geçişle ilgili bilgiler vermekle yetkili bir Boğazlar Komisyonu kuruluyordu. Bunun dışında, askeri bakımdan Türkiye için tehlike teşkil edecek bir duruma engel olmak üzere, Milletler Cemiyeti’nin, özellikle Büyük Britanya, Fransa, İtalya ve Japonya’nın garantisi sağlanıyordu. Boğazlar konusunda Lozan’ın arz ettiği en büyük sakınca, Türkiye’nin Boğazlar üzerinde tam denetiminin sağlanamamış olması idi. Türkiye, uluslararası barış ve güvenliğin korunması yolundaki güçlüğü belirterek ve 23 Mayıs 1933 Londra Silahsızlanma Konferansı’ndan itibaren, girişimlere başlayarak, Boğazların statüsünün yeniden düzenlenmesini istedi. Çünkü garantör ülkelerden, Japonya 1930 yılında Çin’e, 1933 yılında Mançurya’ya, İtalya 1935 yılında Habeşistan’a saldırmıştı. Bu istek üzerine 22 Haziran 1936’da Montreux’de bir konferans toplandı.. 20 Temmuz 1936’da imzalanan Montreux Boğazlar Sözleşmesi, Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin yerini aldı. Montreux ile, Boğazlar Komisyonu, askersiz bölge üzerindeki sınırlamalar kaldırılarak bu bölgelerin de askerli hale getirilmesi kabul edildi. Milletler Cemiyeti’nin yetersiz garantisi yerine, Türkiye, kendi gücüne dayanabilme ve Boğazlar üzerinde de savunmasını yapabilmek imkanına kavuştu. Ayrıca, Boğazlardan geçiş ve ulaşım, hem Türkiye’nin hem de Karadeniz devletlerinin Karadeniz’deki güvenliğini koruyacak biçimde düzenlendi. 72 yıldan bu yana yürürlükte olan, Montrö Sözleşmesi, zamanlama ve sonuçları açısından, tamamen, Atatürk’ün stratejik zekasının ve ileri görüşlüğünün ürünüdür. Montrö olmasaydı, Türkiye İkinci Dünya Savaşı’na girmeye mecbur kalacaktı. Çünkü; ? Savaşan tarafların Boğazlardan geçecek savaş ve ticaret gemileri engellenemeyecekti, ? Ayrıca, askerden arındırılmış statüdeki Boğazların her iki yakasındaki Türk toprakları, güvenlik açısından çok hassas bir konuma geleceğinden, Türkiye’yi savaşa sokmak için altı yıl süren İkinci Dünya Savaşı’nın son dört yılında, sürekli baskı uygulayan İngiltere ve müttefikleri, Türkiye’ye karşı kolaylıkla ajitasyon, provokasyon ve tahrik faaliyetlerinde bulunma imkanına sahip olacaklardı. Montrö Sözleşmesi, zamanlama açısından, Türkiye’nin Boğazlar üzerindeki mutlak hakimiyeti nedeniyle, hem, İkinci Dünya Savaşı öncesi siyasi bloklaşmayı etkilemiş, hem de Birinci Dünya Savaşı’nda olduğu gibi Rusya’ya yapılan yardımların sadece Kuzey Denizi ve Basra Körfezi gibi uzun ve daha tehlikeli rotalara kaydırılmasını zorunlu kılarak, savaşın 23 yıl daha uzamasına neden olmuştur. Tarihin tekerrür ettiği bu savaşta, ne garip tesadüftür ki, her iki savaşın planlanandan daha uzun sürmesine Atatürk neden olmuştur. Bunu, bir Alman tarihçisine (E. Jöckh) söylediği, “ Boğazları ve Çanakkale’yi tıkamakla Rusları Karadeniz’e kapatmış oldum ve eninde sonunda çökmeye mahkum ettim. ..” sözleriyle anlatmaktadır. Aynı etkiyi, barış içindeki stratejik dehası ve karizmatik ikna gücüyle yirmi bir yıl sonra Montrö Sözleşmesi ile gerçekleştirmiştir. Atatürk’ün, ölümünden iki yıl önce Türkiye’ye kazandırdığı Montrö Sözleşmesi, 13 yaşındaki genç Türkiye Cumhuriyetini, daha gelişmesinin en başında olduğu bir dönemde, büyük bir savaşa bulaşmaktan korumuştur.