17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Strateji 22 Eylül 2008/221 ST R A T E J İ c 7 kültürü ise batılılara göre çok daha sağlamdır. Rusya’da da kayba karşı hassasiyet artma eğiliminde olup, sorun oluşturabilecek düzeydedir. Aynı zamanda kuvvetli devlet yapısının medya üzerindeki kontrolü bunu erteleyebilecek güçte olması sayesinde bu konuda batıdan daha avantajlıdır. Çin ise kalitesi yeterince yüksek olmayan teknolojik bir orduya sahiptir. Asker sayıları abartılacak kadar büyük olmamakla birlikte stratejik hedeflerin başarılması için yeterlidir. Çünkü stratejileri kendi bölgesi ve çevresindeki etki alanıyla sınırlıdır. Askeri sistemi savunma üzerine oturmuştur. Hem kayba karşı hassasiyet ile ilgili ciddi sorunları yoktur hem de devletin medya üzerindeki kontrolü güçlüdür. Dolayısıyla askeri kültürü savaşabilirlik açısından hem batılılara hem de Rusya’ya göre çok daha sağlamdır. Bu durumda Rusya Çin’i ek bir güç olarak beraberinde kullanabilecektir. Bu aynı zamanda anlamlıdır. Ancak Ruslar’ın gerektiğinde Çin’i bölge dışındaki çatışmalara asker göndermesini sağlaması beklenmemelidir. ABD ile AB arasında ise bu konuda tam bir zıtlık mevcuttur. Çünkü güçlü ordusuna rağmen yıpranmakta olan ABD’nin, AB üyelerinin ordularına da, AB’nin oluşturması muhtemel tek bir orduya da güvenmesi beklenmemelidir. Zaten Bosna’da, Irak’ta ve Afganistan’da bu konuda Avrupa ülkelerine ne kadar güvenilebileceğini bütün dünya görmüştür. İkinci bir Soğuk Savaş’ın ortaya çıkma sürecine girilmesi sanıldığı kadar korkunç bir şey değildir. Unutulmamalı ki, Soğuk Savaş’ı getiren dehşet dengesi tehlikeli politikalara rağmen bir Üçüncü Dünya Savaşı’nın ortaya çıkmasını önlemiştir. İki kutuplu dünya düzeni başarılamamış olsa da şu ana kadar küresel barış konusunda en çok titizliğin gösterildiği düzendi. Öte yandan çok kutuplu dünya düzeninin getirdiği büyük güçlerin ittifaklaşmaları sonrasında iki dünya savaşının meydana geldiğini hatırlamak gerekir. Böyle bir ortamda büyük güçler arasında ince ve gizli hesaplar yoğunlaşmakta ve gizli hesaplar sonucu yanlış hareketler ortaya çıkmaktadır. Bunun sonucu ise kitlelerin katlini getirmektedir. Tek kutuplu düzen ise aslında en barışçı olması gereken ama her zaman sömürünün en hızlandığı ve sonunda dünya genelinde kargaşalıkların başladığı dönemlerdir. Tarihi gelişimi göz önünde bulunduracak olursak iki kutuplu düzenin en azından bugün dünyanın artık nefret ettiği paxAmericana’dan daha iyi olacağını söyleyebiliriz. yakın üçüncü güç Çin olsa bile, Putin Çin’in kültür yapısının tarihe yansıması, bu ülkenin sadece bölgesel güç olarak kalacağı görülmektedir. Bununla birlikte Çin dengeleri değiştirebilecek bir yarım güç durumunda olup son derece önemli bir konumdadır. Her zaman ABD ile Rusya ararsında bir tercihe ya da tercihsizliği başvurabilir. İlk olarak tercihini ŞİÖ çerçevesinde Rusya olarak yapmıştır. Çin’in iki güç arasında böylesine idealist diyebileceğimiz bir tercih yapması, bulunduğu çevrenin güvenliğinin sağlanmasını öncelikli olarak düşündüğünü göstermektedir. Zaten tarihte sürekli kendi çekirdeğini ve çevresindeki etki alanını muhafaza etmiş olan Çin, savunmacı bir askeri kültür yapısına sahip olmuştur. Denizaşırı kolonicilik gibi bir planları da olmamıştır. Örneğin onca zaman aralarında aşılabilecek bir deniz bulunan Japonya’yı istila etmeye kalkmamışlardır. Dolayısıyla Atlantik’te ya da Karayipler’de savaş gemisi bulundurmak gibi düşüncelere sahip oldukları söylenemez. Hedefi Asya’da bulunduğu toprakların çevresindeki barışı kendi bakış açısından sağlamak, bunun içinde sahip olduğu ekonomik gücü ise en verimli biçimde kullanmaktır. Bunun Tayvan, Kore ve Afganistan gibi Çin’in bölgesel güvenliğine doğrudan yönelik sorunlardan öteye geçmesini beklemek biraz hayalcilik olur. AB ise bugün dişleri sökülmüş aslan gibidir. Ekonomik gücü oldukça gelişmiş, ancak kaba kuvveti eksilmiştir. Kâğıt üstünde kuvvetli bir ordu kurabilir. Ancak İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra düşüncelerde başlayan demilitarizasyon dönemi, Soğuk Savaş’ın bitmesiyle birlikte Avrupa’da askerliğin son derece göz ardı edilmesine neden olmuştur. Bu durum değiştirilemezse kâğıt üstünde bir kaba kuvvete sahip olmaktan öteye gidemeyecektir. Değiştirilmesi ise toplumsal düzeyde bazı zorlamalarla olabilir. Ancak toplumsal refahı oldukça yüksek olan AB ülkelerindeki vatandaşların düşünce yapılarının buna imkân vereceği pek düşünülmemelidir. Başka bir deyişle ulusal askeri kültürlerin yerini bir ölçüde Modern Askeri Kültür’e bıraktığı Avrupa’da savaşçılık da bu sayede zayıflamıştır. Son 15 sene içinde Balkanlar, Irak ve Afganistan’da yaşanan savaşlarda Avrupa Birliği’nin askerisiyasi beceriksizliklerinin açıkça ortaya çıkması bu yüzdendir. Kaldı ki, AB’nin gerçek bir birlik olduğu da tartışmalıdır. Çünkü halkının yarısından çoğu AB Parlamentosu’nun seçimlerine katılmamakta olup, katılım oranı yaklaşık on senedir düşüş eğilimindedir. Bu da yetmiyormuş gibi birlik şimdiden Almanya ve Fransa diye içinde sorun çıkartabilecek iki ulusal odağa ve etki alanlarına bölünmüş olup, bu bölünme genişlemeyle gelen yeni sorunları da beraberinde getirmektedir. Medvedev İkinci bir Soğuk Savaş’ın ortaya çıkma sürecine girilmesi sanıldığı kadar korkunç bir durum değil. Soğuk Savaş’ı getiren dehşet dengesi tehlikeli politikalara karşın bu durum Üçüncü Dünya Savaşı engellemişti. İki kutuplu dünya düzeni – henüz başarılamamış olsa da şu ana kadar küresel barış konusunda en çok titizliğin gösterildiği düzeni yeniden sağlayabilir. Böyle bir ortamda büyük güçler arasında ince ve gizli hesaplar yoğunlaşacağa benzerken, bu durum yanlış hareketleri de ortaya çıkarabilir. ASKERİ GÜÇTEKİ DENGELER ABD ve AB kalitesi yüksek teknolojik orduya sahip olup, asker sayıları stratejik hedeflerin başarılması için düşüktür. Bu tarihi bir gelişimin sonucu olup, buna paralel olarak askeri kültürleri de zayıflamıştır. Bu tarz bir orduyu yenmek için çare sürekli beslenen bir asimetrik savaş halidir. Belli bir coğrafi ortamda kayba karşı hassasiyet hedeflenerek, bireyselleştirilmiş çarpışmaların ki, bunun en etkin yöntemi intihar bombalamalarıdırsonuçları medyaya net bir şekilde yansıtıldığında, bu ülkelerin kamuoylarında yapacağı deprem etkisinin beklenmesi yeterlidir. Yani karşılarındaki süper gücün kendileriyle doğrudan savaşa girmek yerine var olan başka bir savaşı desteklemesi ya da yürütmesi yeterlidir. Bunun en önemli örneği şüphesiz Vietnam olmuştur. Rusya ise kalitesi yüksek olmakla birlikte savaş ekipmanı batı kadar kaliteli olmayan bir teknolojik orduya sahiptir. Asker sayısı stratejik hedeflerin başarılması için düşük gözükmektedir Askeri
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle