17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

14 USİAD Sanayi ve Teknoloji Politikaları Çalışma Grubu ir önceki yazımızda, gelişmiş ekonomilerin artık üretim tabanlı olmadığını, üretimde bildiğimiz sermaye ve emek değerlerinin yanına hem de onlardan çok daha etkili olarak ‘bilgi’ denilen bir kavram geldiğini ve ‘yeni ekonomi’ ya da ‘bilgi tabanlı ekonomi’ kavramlarının temelinde ‘bilgiye dayalı teknoloji’ diye tanımlayabileceğimiz bir olgu olduğunu vurgulamıştık. Bu değişimin özünü oluşturan bilginin ise karmaşık ve genellikle maliyeti yüksek bir ‘diğerlerinden öğrenme’ sürecini de içeren, Araştırma, Teknoloji Geliştirme ve İnovasyon (ATGİ) süreçlerinden elde edildiğini belirterek, ATGİ odaklı gelişmelerin temelini oluşturan ve lineer olmayan ya da ‘evrimsel süreçler’ olarak adlandırılan gelişmelerin açıklanması için ileriki yazılara gönderme yapmıştık. Bu yazımızda, çok özetle bilgi tanımından başlayarak, bilginin üretilmesi ve edinilmesinin anahtarı olarak adlandırılan bu yeni yaklaşımların kavramsal çerçevelerini, yorum yapmadan, açıklamaya çalışacağız. Tarihsel süreç içinde C S TRATEJİ sayılmaktadır. Tüm dünyada fikir ve model gelişimi açısından çok önemli olan bu dokümanın başlığına oturan ‘sonsuz sınır’ kavramı ‘emin olunmuş bir özgürlük ve otonomi’yi vurgulamaktaydı. Otonomiden kastedilen ise, bilim ve bilim adamının kendi kurallarını koyması, bilimi başta toplumsal denetim ve politik gündem olmak üzere dış dünyadan ayıran bir vakum ortamında bilimsel çalışmaların sürdürülmesi idi. Bilim dünyasına sağlanması istenen bu sonsuz özgürlük ve otonom isteklerinde İkinci Dünya Savaşı’nın gidişatında çok etkili olan bilimsel çalışmalar da çok etkili olmuştur. O dönemlerdeki lineer sistemde, genellikle üniversitelerde yapılan temel araştırmalar, sanayi kuruluşları veya araştırma kuruluşları bünyesinde gerçekleştirilen uygulamalı ArGe çalışmaları ile ticari firmaların üretim ve işletme faaliyetleri ayrı kompartımanlar ve birbirine dolaylı etki eden şekilde asli misyonlarını yerine getirmekteydi. Ve, o zamanlardan bu zamana, inovasyon (yenilikçilik) teorileri giderek artan bir ivmeyle ve karmaşıklıkla firma veya girişimci mikro ölçeğinden başlayıp, mezo (orta) ölçekte bu kuruluşların yaşadığı çevre ve iş ortamı ve daha uçta regülasyonlar, kurumlar, insan kaynakları, hükümet programları vb. makro sisteme dek uzanır olmuştur. Ve, ULİS perspektifini, giderek artan karmaşıklıktaki bilim ve teknolojik yenilikleri sağlayan aktörler, davranışlar ve akışları açıklamaya ve oluşturmaya çalışan bir girişim olarak değerlendirmek doğru olacaktır. Bu açıklamalar ışığında ‘Ulusal İnovasyon Sistemi’ni; küçük ya da büyük, kamu ya da özel firmaların, üniversitelerin ve kamu kurumlarının bilim ve teknoloji üretimini amaçlayarak etkileştiği ulusal sınır ve kurum, kuruluş ve firmalararası bu etkileşim ile ortaya çıkan yeni bilim ve teknolojik gelişmelerin regülasyonu, finansmanı, korunmasını amaçlayan teknik, ticari, yasal, sosyal ve finansal çerçeve olarak tanımlamak mümkündür. Günümüzdeki ulusal inovasyon sistemi, lineer inovasyon sisteminin aksine, lineer olmayan, çok karmaşık ve kompleks bir yapı göstermektedir ve bu sistemin kurulmasında, düzenlenmesinde ve geliştirilmesinde gösterilen başarı ile ülkelerin bilimteknoloji geliştirmeinovasyon kapsamındaki yetkinlik durumu, diğer bir deyişle gelişmişlik düzeyi doğru orantılıdır. B Bilgi üretme yöntemleri Çağımıza adını veren ‘bilgi’, gelişmiş ekonomilerin tabanını oluşturuyor. Gelişimini ve uygulamalarını bilgi tabanına oturtmayan üretim tabanlı ekonomilerin zorlanması kaçınılmaz. yaklaşımların temel alındığı lineer olmayan ya da evrimsel modeller olarak adlandırabileceğimiz şu üç temel çerçevedeki gelişmeler çok belirleyici ve etkili olmuştur. 1 Ulusal İnovasyon (yenilikçilik) sistemi 2 Bilimsel bilgi üretiminde yeni ‘Mode2’ yaklaşımı 3 Üniversitesanayi işbirliğinde ‘Üçlü Sarmal’ modeli. Bu gelişmelere, teknolojilerin gelişiminde ve uygulanarak ekonomik yarara dönüşmesinde esas aktör olan sanayinin, özellikle 1960’lardan sonra neredeyse her on senede bir farklılaşan ve artık 2000’lerde bilgi tabanında yukarıda sayılan temel gelişmelerle buluşan ve yakın bir etkileşime giren ‘rekabet evrimini’ de eklemek doğru olacaktır. HANGİ BİLGİ? Üçüncü Dalga (Third Wave), Gelecek Şoku (Future Shock) gibi kitapların yazarı olan ve 1970’lerde bugünlere ilişkin yaptığı bazı öngörüleri doğru çıkan Alvin Toffler o günlerde şöyle diyordu: "…mevcut üretim girdileri yani emek ve sermaye (makina, malzeme) hatta teknoloji kullanıldıkça eskir, azalır ve kısıtlı kullanımı mümkündür. Oysa ENİLİKÇİLİK YAKLAŞIMI öyle bir üretim girdisi gündeme gelecek ki, bu girdi kullanıldıkça çoğalacak ve aynı anda sonsuz kullanım İkinci Dünya Savaşı sonrası, 1945’de ABD olanağı olacak." Bilimsel Araştırma ve Geliştirme Kurumu Başkanı ve Tanımlanan bu üretim girdisi, yeni çağa ismini Başkan Danışmanı Vannevar Bush’un dönemin ABD veren bilgi idi. Başkanı Roosevelt’e yazdığı ‘ScienceThe Endless Günümüzde artık bilgi üretimi, bilgi depolanması Frontier’ (BilimSonsuz Sınır) başlıklı raporu, yaygın ve yayınımı ile ilgili gelişmeler baş döndürücü bir hız olarak kullanılan ismiyle ‘inovasyonda lineer aldı. Örneğin, 1760 yılda üretilen bilgi, 17601950 model’in dayandığı önemli bir kaynak da yılları arasında ikiye katlanmıştır ve her 23 yılda bir tekrar ikiye Bilişim sistemleri, toplumsal yaşamın vazgeçilmiz unsuru... katlanmaktadır. Bu kadar bol ve kolay ulaşılabilen bilgi nasıl oluyor da en değerli ve en yüksek katma değeri sağlayan, çağı biçimlendiren unsur oluyor? Bu noktada bilgi çeşitlerine bir göz atmak yararlı olacaktır. Aslında bu kadar bol olan ve kolay ulaşılan bilgi sadece enformasyon (information) diye tanımlanan ve kısaca ‘işlenmemiş bilgi’ olarak tarif edilen ham bilgidir. Bu ham bilgi insan aklı ile işlendiği zaman değer kazanmakta ve esas buna ‘bilgi’ (knowledge) ismi verilmektedir. Hele bir de, ileri veya gelecek nesillerin teknolojisi ile ilgili, insan beyninde ya da firma kültürüne gömülü, aktarılamayan bilgi olarak tarif edilen ‘gömülü bilgi’ (tacit knowledge) var ki, buna değer biçebilmek bile zor olmaktadır. Y ‘MODE 2’ SİSTEMİ Bilgi üretiminin baş aktörü olan üniversitelerde, ‘Mode 1’ olarak adlandırılan, akademik kaygıların önde olduğu, içe kapanık bilgi üretim yaklaşımından, ‘Mode 2’ yaklaşımına; yani, günlük hayatın içinde ve diğer bilgi üreticileri arasında, onlarla daha yakın bir çalışma sistemi içinde yer almaya doğru bir yolculuk yaşanmaktadır. Önceki dönemlerdeki ‘Mode 1’ yaklaşımı, belirtildiği gibi, üniversitelerin disipliner yapısını öne çıkaran; bu yaklaşımla üretilen bilgilerin akademik dergilerde yayımlandığı ve genellikle bu yolla tüm akademik toplumla paylaşıldığı; kariyer yolunu da belirleyen bir bilgi üretim yaklaşımı olarak tanımlanmaktadır. Bu yöntemde, problemler akademik çevre ve kaygılar içinde belirlenip çözülmektedir. Disipliner ve homojen BİLGİ ÜRETİMİNİN SÜREÇLERİ Bilgi üretiminde, eskinin disipliner yaklaşımlarının ağırlıkta olduğu lineer modellerden, son dönemlerde disiplinlerarası
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle