17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 Ali KÜLEBİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili [email protected] Afganistan’da gelişmeler istenildiği gibi olumlu değil… C S TRATEJİ olmuştur. ABD’nin durumun özelliğini her nasılsa algılayabilmesi ve kendi başlattığı sorunun çözümünü, "Eğer daha çok askerle katkıda bulunmaz iseniz, buradan kaynaklanacak terör bütün dünyada hepimizi vuracak" şeklindeki tehdidine rağmen başta NATO üyeleri ve müttefiklerce bu "uyarı" ciddiye alınmamış ve söz konusu ülkeler ek askeri güç vermekten kaçınmışlardır. BD’nin Afganistan’ı, Taliban ve ElKaide bahanesiyle işgal etmesinden sonra BM Güvenlik Konseyi’nin 20 Aralık 2001 tarihli kararıyla Afganistan Barış Gücü ISAF tesis edildi. 37 ülkeden yaklaşık 35.000 askeri personelin görev yaptığı ISAF, NATO tarafından yürütülen operasyonun sancılarını her geçen gün daha fazla hissetmeye başladı. Türkiye dahil 26 NATO üyesinin asker gönderdiği, güvenlik ve kalkınma misyonu üstlenmiş bu örgüte ayrıca 28.000 kadar Afgan Ulusal Ordusu görevlisi ve 30.000 kadar Afgan polisi de destek veriyor. NATO tarihindeki en geniş katılımlı operasyonu olan Afganistan operasyonunda ABD’nin gayesi Orta Asya’daki emellerine ulaşmak iken, ABD’nin bu hedefinin farkına o dönemde varamayan ülkeler, süreç içinde gelinen noktada durumun farkına vardılar ve artık isteksizliklerini dile getirmeye başladılar. Çünkü Afganistan’da istikrar sağlama adına atılan adımlar başlangıçta olumlu bir gidişat göstermişse de son dönemde başarıların sınırlı kalması ve her geçen gün Taliban ve ElKaide’nin güç kazanması operasyona daha fazla angaje olmak istemeyen söz konusu katılımcı ülkelerin homurtularını yükseltti. Artık başarısızlığın olası sıkıntılarını, boyutlarını göze almakla karşı karşıya kalan ve başarı elde etmeye kendini mecbur hisseden ve bu amaçla daha çok asker isteyen ABD ve dolayısıyla NATO, belli müttefik ülkelerin üzerindeki yükün öteki ülkelerce paylaşılmasına yönelik taleplerini 14 Eylül’deki son NATO toplantısında dile getirdi. Ancak ABD ve NATO’nun bu talebi olumlu cevap bulamadı. Katılımcı ülkelerin yan çizmesi anlamına gelecek bu tepkinin nedeni ise başta Afganistan’ın batı ve güney bölgelerinde karşılaşılan direnişin ve ISAF güçlerinin kayıplarının artması ve hatta bugüne kadar göreceli olarak güvenli bölge kabul edilen başkent Kabil’in bile artık bombalı saldırılara hedef olması. Gelinen noktada bu gelişme Kabil ve çevresini kontrol eden Türk Barış Gücü’nü ve dolayısıyla Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. A NATO’nun yenilgisi yakın ABD’nin operasyonunun ardından NATO’nun görev aldığı Afganistan’da gelişmeler tatmin etmiyor. NATO’nun yeni dönemde gerekliliğinin ispatı olarak görülen görevde başarılı olması beklenmiyor. kaçınmaları, güçlerini aktif savaş alanına göndermemeleri de özellikle Amerikalılara göre ittifakın temel ilkelerine zarar vermektedir. Afganistan’ın istikrara kavuşması için herkesin mutabık olduğu konu, sorunların askersivil işbirliğince çözümlenmesiyken bu hususun pratikte uygulamaya konulmamasıdır. Pakistan’ın Taliban güçlerine konaklama, lojistik, eleman ve eğitim açısından olanak sağlayan bölgeleri, buralara giremeyen koalisyon güçlerine sıkıntı vermektedir. Muhtemelen sorunun çözümü, Pakistan’ın kendisini de etkileyen ve uzun vadede daha çok etkileyeceğe benzeyen ElKaide ve Taliban güçlerine karşı sorunun çözümünde daha etkin yollara başvurmasıyla gerçekleşebilecek iken Pakistan’ın şimdiki görüntüsü buna olumlu bir ışık yakmamaktadır. ISAF GÜÇLERİ KÖTÜLEŞMENİN NEDENLERİ Geçtiğimiz 2006 yılı ortalarından bu yana Afganistan’daki durumun kötüleşmesinin nedenleri genelde şöyle yorumlanmakta; Her şeyden önce Afganistan’da hala bir devlet düzeninin kurulamamış olması ve Devlet Başkanı Karzai’in uluslararası bağlantıları nedeniyle Afgan halkına güven verecek bir konum sağlayamaması ile bu hususun sistemi yürütecek, sorunları çözecek kurumsallaşmayı engellemesi. BM tarafından yürütülen Barış operasyonunun Afgan devlet yapısının bu zafiyetini görememesi de aynı zamanda ABD tarafından yürütülen "teröre karşı operasyonu" da olumsuz yönde etkiledi. Kendisi de bir Peştun olan Karzai’nin Peştunların çoğunlukta olduğu Güney ve Doğu Afganistan’ı kontrol altına alamaması da, bugün ABD güçlerince yürütülen AntiTerör Savaşı’nın (Operation Enduring Freedom) başarısızlığına ve dolayısıyla süreç içinde bu güçlerin halk tarafından giderek işgal gücü olarak algılanmasına neden olmaktadır. İşin varabileceği nokta ise barış ve ülke kalkınmasını amaçlayan ISAF güçlerinin de süreç içinde bu algılanmadan nasiplerini almalarıdır. Koalisyon güçlerinin başarısızlığının bir başka nedeni ise, teröre ve direnişçilere karşı verilen mücadelede istikrar sağlama yolunda müttefiklerce hala müşterek ve tutarlı bir stratejinin geliştirilememiş olmasıdır. Operasyona katılan ülkelerin risk almaktan KAYBEDİLDİĞİ SÖYLENEN SAVAŞ Bugün gelinen noktada bizzat konuyla ilgili BM yetkilileri "NATO’nun Afganistan Savaşı’nı kaybettiği" şeklinde açıklamalar yapmaya başlamışlardır. Geçmişte İngilizlere ve Sovyet Güçleri’ne büyük kayıplar verdirmiş olan Afgan topraklarının aynı akıbeti NATO güçlerine uğratacağı yönündeki belirtiler, NATO’nun bugünlerde artan bir şekilde verdiği kayıplarla da şekillenmektedir. Merkezi bir Afgan hükümetinin yokluğu, sistemin giderek Taliban’dan yana olmaya başlamasını, yerel güçler arasındaki çatışmaların artmasını ve Afgan halkının geçimini ve geleceğini tamamen haşhaş üretimine bağlamasına neden Halen Türkiye’nin de 1.150 askerle katıldığı ve Kabil çevresinin komutasını üstlendiği ISAF’taki öteki güçler; ABD; 17.000 askerle görev yapmaktadır. Ayrıca 8.000 kadar ek bir Amerikan gücü de Afgan Ordusu’nun eğitimi ve ElKaide ile Taliban üyelerinin aktif takibiyle uğraşmaktadır. İngiltere; Helmand Eyaletinde 6.700 asker ile mevcuttur. Bu yıl içinde 1.400 askerlik ek bir takviyenin İngiliz gücünü 7.700 düzeyine getirmesi beklenmektedir. İngiltere, özellikle Harrier GR7 savaş, C130 nakliye uçakları, CH47 ağır nakliye ve Apache taarruz helikopterleriyle Afganistan’daki hava gücünün önemli unsurlarındandır. Almanya; 3.400 personel ile Afganistan’daki üçüncü büyük gücü teşkil etmektedir. Kuzey Bölgesi Komutanlığından sorumlu olan Almanların bir görevi de Kunduz, Takhar, Baglan ve Badakşan eyaletlerinin yeniden yapılanmasında yer almaktır. Almanya Nisan 2007’den bu yana da 6 Tornado savaş uçağını kendi bölgesinde görevlendirmiştir. Kanada; 2.500 askerle Kandahar bölgesinde konuşlanmıştır. Taliban’a karşı aktif mücadele veren ülkelerdendir ve Güney bölgesinde son zamanlarda önemli kayıplar vermiştir. İtalya; 2.160 askerle Herat Eyaleti dahil Batı bölgesinin komutasını üstlenmiştir. Hollanda; 1.660 askerle Uruzgan eyaletinde konuşlanmıştır. 6 Apache taarruz helikopteri ve F16 jet savaş uçağıyla da Kandahar Havaalanı’nda konuşlanmıştır. Polonya; NATO’nun taze üyelerinden olan bu ülke 1.200 askerle Gazne ve Paktika eyaletlerinde görev yapmaktadır. Sayısı açıklanmayan bir miktardaki Polonya Özel Görev Kuvveti mensubunun da problemli Kandahar bölgesinde aktif olduğu söylenmektedir. Avustralya; NATO üyesi olmayan bu ülke 870 kişilik güçle Uruzgan’da konuşlanmıştır. Bunlardan 300 kişilik bir Özel Görev Gücü’nün de aktif çatışmalara katıldığı iddia edilmektedir. ZORLU SINAV VE SORUNLAR Afganistan’daki savaşın dünya kamuoyu nezdinde NATO için başarılı sonuçlar beklentisi doğurduğu gerçeği ortadayken, operasyona katılan ülkelerin kendilerine göre haklı nedenlerle ABD’nin özel çıkarları doğrultusunda hareket etmekten kaçındıkları da üzerinde durulması gereken bir olgudur. Bu çekinceler, Transatlantik Organizasyonu’nun, "eski düşman" Varşova Paktı ülkelerini de son yıllarda bünyesine katıp ciddi bir
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle