17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 Faik BULUT Araştırmacı Yazar M açon Ras muharebesinin ardından tutum değişikliği yaşandı. Savaş, artık İsrail'in tehlikeli ve hayati bir ihtiyacı haline geldi. Ordunun "çizilen karizmasını" düzeltmek, esas maksat oluverdi. Başbakan yardımcısı Şimon Peres, "Bu bir ölüm kalım savaşıdır" dedi. Gerçekten bu safhadaki savaşa devam kararı, aynı zamanda ABD'nin Ortadoğu projesiyle yakından ilintili hale geldi. İsrail ile ABD çıkarları özdeşleşti. Bush yönetiminin bütün "ateşkes" fırsatlarının önünün kesmesinin ve İsrail'i yeni saldırılar için teşvik etmesinin en önemli nedeni buydu. Bu noktadan sonra çatışma, zararı telafi etme taktiğine indirgendi. Hizbullah ise bambaşka bir taktik uyguladı: İsrail saflarında büyük mal ve can kayıplarına yol açacak saldırılar düzenledi. İsrail ani bir kararla "orta mıntıkadan" çekilip Aita Şaab yöresine yöneldi ama benzer akıbetle karşılaştı: Mal ve can kaybı daha büyüdü. Son çabasında TaybeAdesiye yönünde ilerlemeyi denediyse de başarılı olamadı. Bu safhada gösterişli, kamuoyunu yanıltıcı ve hatta medyatik denilebilecek bir operasyon planladı: Hizbullah'ın cephe gerisindeki Baalbek'e medya eşliğinde 100 kişilik birlik havadan indirdi. Maksat, bazı örgüt sorumlularını kaçırıp propaganda yapmaktı. Fakat kaçırılanlar, sıradan insanlar çıktı. Savaşın 18. gününde bile dişe dokunur bir başarı elde edemeyen İsrail, hasmının yetenekleri karşısında afallamıştı: Hizbullah'ın yeni savaş taktikleri (mesela, "her noktanın bir savaşçısı, her mevzinin bir savunanı olur" ve "mevzilerin kendine yeterliliği" türünden esnek savunma taktiği); militanlarının kararlılıkları ve fedakar gözükara eylemleri, Vietnam örneğinden yola çıkılarak yapılan yeraltı tünelleri, kamuflaj ve gizlenme yöntemleri, İsrail hakkındaki detaylı istihbaratları sayesinde hasmın harekat planlarını öğrenmesi, 70 kilometre menzilli füzeleri... Örgüt bu becerileri sayesinde onca bombardımana dayanmış; ikmal yolları tahrip edilmesine rağmen lojistik desteklerini kaybetmemiş ve militanlarıyla bağlantıyı koparmamıştı. Sürekli hareket halinde, hareketli bir savaş vermiş; muharebe meydanını İsrail birliklerine asla terketmeden savunmaçatışmasaldırı taktiğini hayata geçirmişti. "İsrail işgal etsin, sonra ona direniriz" politikası gütmeden; "hasım kuvvetlerle çatışma noktaları"nı önceden belirlemişti. Bu yüzden İsrail birlikleri hangi mevzide direnileceğini, hangisinde çatışma olmayacağını bir türlü kestiremedi. İnişliçıkışlı bir çatışma seyrinde, savaşı tırmandırmak isteyen İsrail ha bire kayıp verdi. Bu arada tuzaklarla dolu alanlarda, sıradan baskınlar denilebilecek yan çatışma türleri de İsrail birliklerini adeta sersemletti. 18. gün dolarken İsrailABD ikilisinin çıkardığı sonuç şuydu: Askeri bozgun kaçınılmaz görünüyor. Şimdi siyaset ve diplomasiye ağırlık verme zamanıdır. Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'nin sahneye çıkıp siyasi çözümden bahsetmesi bu tarihe denk düştü. Başlangıçta hazırlanan ana planda değişiklik yapıldı. Ortadoğu’daki çatışmanın taraflar açısından sonuçları –2– C S TRATEJİ oyalama taktikleri, muhtemel bir kara harekatının başlatılacağı yolundaki tehditle atbaşı gitti. Plan iki hafta kadar sürdü. Bu sırada AmerikaFransız projesi devreye girdi. Proje, İsrail'i "savaşı kazanmış" gibi gösterme ekseninde öneri ve şartlar öne sürdü. Politik tartışmalar sürecinde Arap ülkeleri, yavaş yavaş tutum değişikliği içine girdiler: Başlangıçta Hizbullah'ı kabahatli görüp kınayan tavırları, bu kez İsrail vahşetini kınamaya dönüştü. Arap ülkelerinin çabalarıyla, AmerikanFransız önergesi, Lübnan hükümetinin kabul edebileceği biçimde yumuşatılmakla birlikte İsrail'in taleplerinin büyük bir kısmının gerçekleştirilmesini öngördü. Buna karşılık projenin temel talebi olan "Hizbullah'ın silahsızlandırılması"ndan vazgeçildi. Askeri başarısızlığa politik olanı da eklendi. Bu durum, İsrail ordusunu çileden çıkardı. Muharebe meydanında kazanamadığı hedeflere ölümcül saldırılar düzenledi. Aynı anda İsrail içinden, "başarısız askeri operasyonların hesabı sorulmalıdır" türünden muhalif sesler yükselmeye başladı. Cephedeki bazı askerler; "Hedefimiz neydi, bir türlü anlayamadık. Muğlak hedefler peşinden sersem sersem dolaştık durduk. Karargah, kararsız davrandı. Bir gün asıl hedef burası diye emir verilirken; ertesi gün bir başka hedefe yönlendiriliyorduk!" dediler. Bazıları ise "İhtiyat kuvvetleri ne yapacağını şaşırdı. Yeterli eğitimi almamış insanlarla cepheye koştuk!" diye yakındılar. BM Güvenlik Kurulu'nun 1701 sayılı kararı çıktığında, İsrail de kara operasyonlarını genişletme kararı aldı. İsrail’in ana planı boşa çıktı İsrail’in savaşın sonlarına doğru gerçekleştirdiği taktik, Lübnan hükümetini, dayatılacak her çözüme razı etmekti. Muharebe meydanında oyalama taktikleri ve ardından kara harekatının başlatılmasıyla birlikte Lübnan hükümeti UNIFIL ekseninde bir çözüme razı edildi. ‘KELLE KURTARMA’ OPERASYONLARI SİLAHSIZLANDIRMADAN VAZGEÇİLDİ Lübnan'ın tepesine inen bombalar asıl bu safhada gerçekleşti. Dünya kamuoyunu ayağa kaldıran katliamlar bu sırada meydana geldi. Amaç, Lübnan hükümetini, dayatılacak her çözüme razı etmekti. Muharebe meydanında Savaşın en ahlaksız ve en kuralsız safhası dördüncü planla birlikte başladı. BM kararını kabul eden İsrail, ikiüç gün süren "kelle kurtarma operasyonları" başlattı. ABD, İsrail'in BM kararına uymama taktiğini destekledi. Zira son anda, en küçük bir askeri başarı bile İsrail hanesine yazılacak bir zafer sayılacak; içeride ise başarısız harekatın sorumlularının (Ehud Olmert, Amir Peretz, Dan Halutz) kellesini kurtarmak için bir vesile olacaktı. Bu güdüyle hareket eden İsrail birlikleri, neye mal olursa olsun el Leytani Irmağı'na ulaşmayı hedeflediler. Kara harekatı başlar başlamaz mal ve can kayıpları da yükseldi. Resmi açıklamaya göre asker 50 ölü, 140 yaralı vermiş; 40 Mirkava tankı imha edilmişti. Ayrıca savaş boyunca 47 asker ölmüş 180'i yaralanmış 30 tank da tahrip olmuştu. Bu, İsrail askeri tarihinde görülmemiş bir zayiat demekti. Ne yazık ki ahlaksız ve kuralsız dördüncü plan, Lübnan ve İsrail'e pahalıya patladı: 1200 Lübnanlı ölü, 2500 yaralı vardı. Bunların yüzde 45'i çocuktu. 145 köprü yıkılmış, 600 kilometrelik yol tahrip edilmiş; başta başkent Beyrut olmak üzere Sur ve Sayda gibi en önemli tarihi kentler büyük zarar görmüştü. İsrail, Lübnan'a 6 milyar dolarlık zarar faturası armağan etti. Buna karşılık toplam 150 İsrail askeri ölmüş, 200 kadarı yaralanmıştı. Hizbullah 2000'den fazla füzeyi İsrail'in 60 kadar sınır kent ve kasabasına fırlatmıştı. Emniyet'in resmi kayıtlarına göre 200 ev, 30 işyeri ve 20 fabrikaatölye tamamen yerle bir oldu; 5500 ev, onlarca işyeri, ticaret merkezi ve
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle