17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

olarak varlıklarını kanıtlamış bu yapıların tamamen ortadan kaldırılmasını istemenin kabul edilebilir bir boyutu bulunmuyor. Bu anlayış Gürcistan’ın yüzünü döndüğü Batı dünyası ve Atlantik İttifakı içerisinde kurumsal olarak yer alabilmesinin önüne de set çekiyor. Nitekim gerek AB gerekse NATO yetkililerinin yaptıkları açıklamalara bakıldığında çok uzakta duran AB üyeliğinin ötesinde Gürcistan’ın NATO’ya üyeliği 2010’dan önce pek de olanaklı gözükmüyor. Çatışmaların barışçı ve tarafların tamamını tatmin edecek biçimde çözümlenmemesi durumunda bu dahi olanaklı değildir. Gürcü liderlerin ve siyasetçilerin, Batı dünyasının da istediği çerçevede çözümün sağlayıcısı olmasının hem ülkenin çıkarları hem de bölgesel ve küresel dengeler bağlamında büyük bir önemi bulunuyor. Bunun yolu ise taraflarla masaya oturulmasından ve tarafların tamamını tatmin edecek kabul edilebilir çözümler üretilmesinden geçiyor. C S Gürcü ordusuna ait askeri helikopter... TRATEJİ 17 taşınması ve bunun güvence altına alınması AB ve ABD’nin önceliğidir. Bu güçler öncelikleri çerçevesinde gerek Gürcistan’ın güçlendirilmesi gerekse Kafkasya’daki tüm anlaşmazlık ve çatışmaların çözümlenerek istikrarın sağlanması yönünde çalışıyorlar. NATO bu bağlamda bölgesel güvenlik şemsiyesi olarak öne çıkartılırken, AB Komşuluk Politikası çerçevesinde Kafkasya ülkelerinde büyük boyutlu projeler yürütmekte. İlgi çeken bu uygulamaların ya da bu örgütlenmelerin neredeyse tamamında bölgesel anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözülmesi, çatışmaların önlenmesi ve ihtimalinin dahi yok edilmesi bir ön koşul. Dağlık Karabağ sorununu bir kenara koyduğumuzda Gürcistan hem bu iletişim ağının hem de çatışmaların ortasındaki konumuyla dikkat çekmekte. Bu haliyle küresel düzeydeki tartışmaların da odağında yer almakta. Bu yönde bir gelişme ilk aşamada Gürcistan’ın zararına olacaktır. Tarihsel örneklere bakıldığında büyük güçlerin mücadelesinin en büyük zararı mücadele alanı olan devletlere verdiğini biliyoruz. Farklılaşan çıkarlar ve beklentiler listesinde büyük güçlerin çıkarlarının Gürcistan’ın çıkarlarının üzerinde yer alacağı aşikârdır. Sadece bu nedenle dahi bölgesel anlaşmazlıklar bir savaşa dönüşememelidir. Gürcistan en azından bir takım şahin liderlerin hayallerinin ötesinde kabul edilebilir, akılcı çözümler bulmak zorundadır. Aksi takdirde üniter yapı derken daha da parçalanmış bir ülke karşımıza çıkabilir. FARKLI YAKLAŞIMLAR Bölgedeki anlaşmazlıklarda kimin haklı olduğu penceresinden bakıldığında, eski Sovyet coğrafyasının ve rejiminin özel koşullarının bilinerek değerlendirme yapılması bir zorunluluktur. Bu türde bir yaklaşımda tarafların her birinin kendince geçerli ve tarihin bir noktası anlamında haklı olduğu gerekçeler ve bu gerekçeleri destekleyecek maddi unsurlar bulunuyor. Abhazya bir örnek olarak kabul edilip olayların gelişimine bakıldığında Gürcistan yönetimi açısından sıkıntılı bir durumla karşı karşıya kalınmaktadır. Gürcüler Abhazya için farklı bir tarih öne sürerken Abhaz tarafı milattan sonraki 4. yüzyıldan 9. yüzyıla kadar bu topraklarda kurulmuş olan idari birimlerin Abhazya adıyla anıldığını; Dede Korkut efsanelerinde Abhazya’dan Kaanı Abhaz diye bahsedildiğini; Pontus Devletinin Bizans’a yazdığı mektupta Abhazya Devleti ve onun 30 bin kişilik ordusundan bahsedildiğini; daha da yakına gelirsek 19. yüzyılın başında Gürcistan’ın tamamen kendi başına ve Abhazya’yı içermeyecek şekilde Çarlık Rusya’sına iltihak edildiğini belirterek bağımsızlıklarının tarihi maddi temellerini açıklayabilmektedirler. Benzer değerlendirmeler Osetya için de söz konusudur. Bağımsızlık sürecinde de Abhazya ve Osetya’nın başından beri Gürcistan’dan farklı düşündükleri ve davrandıkları da not edilmelidir. Gürcistan’daki istikrarsızlık bölgesel ve küresel dengelere zarar verebilir. Hazar enerji kaynaklarının Batıya ulaştırılmasında kilit coğrafyada bulunan Gürcistan, BTC açısından da önem taşıyor. Türkiye, bölgesel çıkarlarının direkt etkilenmesi nedeniyle çözüme yardımcı olmalı. sert biçimde eleştiren açıklamalar yaptıklarını görmekteyiz. Nitekim bu son gelişmelerin ardından Gürcistan'ın bölgelerdeki anlaşmazlıkların çözümünden sorumlu Devlet Bakanı Merab Antadze, beklenildiği biçimde bağımsızlığını ilan eden Güney Osetya yönetiminin Rusya'nın desteğiyle bölgedeki kışkırtıcı hareketlerine devam ettiğini iddia etti. Rus basınının da, yaşanan olayla ilgili kamuoyunu yanıltıcı ve gerçeklere dayanmayan haberlere yer verdiğini savunan Antadze, Rus barış güçlerinin bölgede üstlendiği sorumluluklarını yerine getirememesi nedeniyle gerginliğin her geçen gün tırmandığını da söyledi. Hatta bu argümanları daha da ileri taşıyarak Güney Osetya'daki sorunlu bölgelerde görevli Rus barış güçlerinin, bölge istikrarını ve güvenliğini sağlamakta yetersiz kaldığını, çatışmaları asıl yaratan unsur olduğunu vurgulayarak Rusya’yı bölgede barışı korumak için hiçbir adım atmamakla suçladı. Uluslararası kuruluşlar ve Gürcistan'a komşu ülkelerden bölgedeki barış sürecini ciddi anlamda sekteye uğratan tüm bu olaylara karşı gereken tepkiyi göstermeleri istedi. Rusya’nın bölgedeki anlaşmazlıkların dondurularak çözümlenmemesinden birinci derecede sorumlu ülke olduğu sadece Gürcistan’ın değil Batı dünyası başta olmak üzere AGİT ve benzeri bölgesel anlaşmazlıklarla yakından ilgili tüm unsurların vurguladığı bir durum. Bunun Abhaz ve Oset yönetimlerince de açıkça belirtilmese de değerlendirildiği belirtilebilir. Ancak bu unsurların Gürcistan karşısında varlıklarının devamı ve çıkarlarının korunması anlamında bir zorunluluk olduğu aşikâr. Bu koşullarda, siyasi ve ekonomik olarak gittikçe güçlenen, sadece Kafkasya’da değil eski Sovyet coğrafyasının ‘yakın çevre’ olarak nitelenen tüm topraklarında yeniden nüfuz tesis etme politikası güden Rusya’nın dengelenmesi bölge devletlerini aşan bir hal alıyor. Gürcü yetkililerin de bu yaklaşımla bir yandan Batı dünyasıyla ilişkileri sıkılaştırırken, Abhazya ve Osetya’da tarafları tatmin edecek uzlaşmayı yaratarak Rusya’nın varlığını gereksizleştirme politikası gütmesi daha akılcı olacaktır. TÜRKİYE ÇÖZÜME YARDIMCI OLMALI Sorunun Türkiye’yi ilgilendiren boyutu ise yürütülen çok boyutlu projelerden, bölgesel ilişkilere, Türkiye’de yaşayan Kuzey Kafkasya ve Gürcü kökenlilerin tepkilerinden sıcak çatışmaya girme olasılığına çok çeşitli boyutları bulunmakta. Türkiye Gürcistan’ın en büyük ticari ortağı olma yönünde ilerlemekte. Gürcistan ithalatının yüzde 27’si Türkiye’den yapılmakta. 1995’de 68 milyon dolar olan bu rakam 2000’de ikiye katlandı. Günümüzde ise 200 milyon dolar sınırına dayanmış durumda. Bunun dışında Türk yatırımcıların Gürcistan’da yaptıkları doğrudan yatırımın miktarı 2005 itibarıyla 175 milyon dolara ulaşmış vaziyette. Hepsinden önemlisi BakuTiflisCeyhan ya da BakuTiflisErzurum gibi büyük boyutlu projelerin aksaması sadece Türkiye için değil, küresel dengeler açısından kabul edilemez bir durum. Sıkıntıların büyümesi halinde bu projeler doğrudan hedef olacakları için bir önlem alınarak bu noktaya ulaşmadan müdahale edileceği aşikârdır. Bu noktada çözüm silahlanmak ve silahlı çözüm üretmeye kalkışmaktan çok uzlaşmak ve anlaşmak olmalıdır. Diğer tarafında benzer tavır takınması bölgeyi bir silah deposu ve potansiyel patlama noktası haline getirmektedir. Türkiye sadece bu nedenle dahi barışçıl çözüm üretilmesi sürecinde taraf olmalıdır. Bu yönde bir yaklaşım iç kamuoyunda etkin baskı unsurları olan ve kendisini diyaspora olarak niteleyen grup ve derneklerin muhalefetinin ve baskısının da önüne geçecektir. Yapılması gereken var olan ilişkileri kullanarak Gürcistan’ın barışçıl yollarla sorunun çözülmesine katkıda bulunmaya ikna edilmesi, desteklenmesidir. Bu gittikçe gelişen ilişkilerin daha ileri noktalara gitmesinin ötesinde bölgesel olarak Türkiye’nin olumlu imajına destek olacak ve daha etkin bir Türkiye yaratacaktır. RUSYA KİLİT ÜLKE Bu noktada özellikle vurgulanması gereken hali hazırdaki durumun tarafların hiçbirinin çıkarına hizmet etmediğidir. İstikrasızlığın devamı, tarafların bir birlerine karşı duydukları güvensizliğin devamı işin içine diğer aktörleri sokmakta ve tamamen içinden çıkılamaz bir duruma taşıyor. Bu bağlamda karşımıza çıkan ilk aktör Rusya’dır. Rusya bu anlaşmazlıkların olduğu gibi devamı, durdurulması ya da çatışmaların yeniden tetiklenmesi bağlamında kilit ülke konumundadır. Gerek Güney Osetya’da gerekse Abhazya’da barışı koruma gücü olarak görev yapan Rus askeri gücünün yanı sıra Rusya fiili olarak bağımsızlıklarını ilan eden Abhazya ve Osetya’nın varlığının da garantisi olarak öne çıkıyor. Gürcü tarafı da bunu her fırsatta öne çıkartıyor ve uluslararası her ortamda Rusya’yı eleştiriyor. Bu eleştiriler genelde bölgede meydana gelen istenmeyen olayların ve ayrılıkçı cumhuriyetlerin arkasında aslında Rusya’nın bulunduğu söylemi çevresinde şekilleniyor. Bu bağlamda Gürcü yetkililerin her türlü ufak ya da büyük anlaşmazlık ya da çatışma sonrasında Rusya’yı ABD VE AB’NİN TUTUMU Bu karşımıza oyunun diğer aktörleri olan ABD ve AB’yi çıkarmaktadır. Hazar ve Orta Asya enerji kaynaklarının alternatif rotalar aracılığıyla daha güvenilir biçim ve koşullarda uluslararası pazarlara
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle