Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 HASAN ESAT IŞIK ııgiın, ıı/ülerek söylcmcli ki, Tüıkiye, Yunanistan denincı* dostluk değil, anlasmazlıklar akla gcliyor. Bu anlaşmazlıkları üç buyuk haşlık altında loplayabiliriz: Batı Trakva. Kıbrıs, Egc. StYASET 83 B *•** öncc Balı I lakya'dan, Kıbrıs'tan söz ediyorum, çiiııkü bu konularda sadeee devletler arasında bir çekişme söz konusu değil, Batı Trakya'da soydaşlarımı/ iıısan onuru ile bağdaşmaz yaşam koşullaııııa mahkum edilmek ısteniyor. Kıbrıs'ta da Turk toplumu a/ınlık durumuna sokulmak isteniyor. Bu gerçekleşiıse Kıbrıs'ta Türk loplumunun akıbelinin ne olabilecegini Batı Trakya'daki durum bize gösteriyor. Demek oluyor ki Balı Trakya'da, Kıbrıs'ta insan haklarına, hatta insanlığa aykın durumlarla karşı karşıyayı/. Ege'de karşılaştığımı/, sorun Yunanistan'ın Ege'de tek egemeıı devlet, hiç olmazsa tek nazım devlei olma hevcsinden doğuyor. Yunan hükuınetleri fürkiyc'yi Fge'de karasuları içine hapseımck istiyorlaı. TürkYunaıı ilişkileri her zaman böyle değildi. Bir döııem olmuştu ki, I ürkiye, Yunanistan dcnince eski çckişmder, hatta 1. Dünya Savaşı so nundaki Yıınanistan'ın Anadolu saldırısı bile umıtulur, sadecc Alalürk ile Venizelos tarafından tcmcli alılınış "dostluk" akla gelirdi. Bu dustluk mümkün olabilmişti, çünku Türkiyc l.o/an Konferansı sırasında "TürkYunan Dostlugunu", "(•alip devlei" hakkına yeğlemiş, beklenebileceğin tersinc hakkı olan loprakları geri almakta ısrar etmemişti. Selanik Atatürk'ün doğum yeridıı, aynı /amanda da Türkler için "üzgürluk hareketinin" dc besiğidir. llem bu sehir, hem Türklerin kesin çoğunlukta bulunduğu Batı Trakya Yunanistan'a bırakılmıştır. Türkiye C'umhuriyeti bu yerlerin özlcmıni çekmiyor, kıırulabilmiş olan TürkYunan dostluğunun sevincini duyuyordu. Türk Ulusu için TürkYunan dostluğu Ataturk'tcn bize kalan bir miras niteliği taşır ve bu nedenle de ayrıca önemlidir. Yunan hükimıetleri Turkiyc'nin bu zarif davranışı alcakgönUllUlUğünUn faziletine inanmasam buna alicenaplık da diyehilirim gcrcktiği gibi dcğerleııdirebilmişler midir? Hak ve nüfuzlarını Türkiye zararına geliştirme hevesindcn gerçekten vazgeçebilmişler midir? Eskiden buna "cvel" denebilirdi. Evct, Yunanistan, daha Atatıırk zamanında Linıni adasının hava konlrol sahasını çok genisletmişti, ulusal hava sahalarının 10 mil olduğunu ilcri sürmüştü. Fakat o zaman "Bu girişimler mullaka Türkiye'ye karsı girisimlprdir" denemezdi. Ege'de her an mutecavi/ bir tutum içine girebileceğinden kuşku du yulan bir Italya vardı. Türkiye'nin de, Yıınanislun'ın da Ege'dc tcmkinlı olması, gereken önlemleri alması gerekiyordu. Ama bugün Yunanistan'ın Ege'deki girişimlerini "Türkiye zaranna genişleınek" hevesindcn baska bir ncdene bağlamak olanağı yoktur. Nc zamandanberi Yunan hükümetleri bu tutum içine girmişlerdir? Belki epeyi eskiden beri içlerinde böyle bir heves vardı, fakat hiç olmaz ise bunu açığa vurmamaya özen gösterirlerdi. Şimdi buna bile lüzum görmüyorlar. Bu komıda garip bir olay göze çarpar: Beklenirdi ki Türkiye ve Yunanistan 1952 yılında ikisi birdcn NATO'ya katıldıklarında aralanndaki dostluk daha çabuk gelişehilsin, daha büyük boyutlara ulaşsın. Oysa bunun tersi olmuştur. Bunun kabahatı N A I O ' d a değildir. Bunun nedenini Türkiye ve Yunanistan'ın NATO içi ilişkilcrde izledikleri politikalardaki farklılıkta aramahdır. Denebilir ki Yunan hukümetleri NATO ortak savunma gereklerini çok fazla ihmal edip, sadece Ege'deki hak vc sorumluluklarını Türkiye zaranna genişletmeyi dUşUnmüşlerdir, Türkiye'de "Ittifaklar içinde dtıyanışma vardır, rekabete yer yoklur" gibi aslında yerinde, fakat ne yazık ki olayların hiç de doğrulamadığı bir düşünce ile Yunanistan ile Türkiye arasındakı hak, kuvvet ve sorumluluk dcngesini fazla ihmal ederek sadece NATO ortak savunma gereklerine göre harekel elmişlir. Bu farklıhğın kaçınılmaz diyebileceğimiz bir sonucu olarak TürkYunan anlasmazlıkları daima Yunanistan'ı kayıran çözümlere bağlanmaya başlamıştır, hatta NATO'da adeta "TürkYunan anlasmazlıklan ancak Türkiye'nin tek ta YuııaııistaııTttrkiye = Hırçııılık, dl Ef endilik * • kanadının güvenliği için Karadeniz ve Çanakkale boğazları ycterli savunma hatları addolunamazmış, NATO'nun Yunan adaları silahlan dırılarak sağlanacak, bir yeni suvunma lıattına daha ihtiyacı varnıış. Yunan hükümetleri daha Osmanlı Imparatorluftu donemindcn beri böy le bir tez ıleri sııre gelmişlcrdir. Şimdi bu leze NATO'da, Pcntagon'da da kulak vcrilmcye başlandığı anlaşılmaktadır. Bu tezin askeri açıdan geçerliliğini larlışmak askeri uzmanlara düsen bir görevdir. Fakaı yine de ben kendi görusumu de, yanılmış olabilece ğimi peşin olarak kabul ederek, belirlmekten kendinıi alamayacağım. Atalürk'un askeri strateji ile ilgili bcni çok ctkilenıiş ve askcrlik dı şında pek çok alanda da csinlcncbilcccğiııı dusünduğıım bir fikri vardır: "Hallı mudafa yok, salhı müdafaa vardır" demiştir. Bcn o kaıuda yım ki Kaıadeniz, Çanakkalc boğazlarının yetmeyebileceği varsayımından hareket cdildiğinde, siyasal bir amaç güdülmüyor ise, Yunan ada larının oluşturacağı bir 3. hattan söz etmeye mahal yoktur. O durumda Atatürk'ün işarct eltıği gibi, savunma artık bir hat Uzerinde değil, Türkiye ve Yunanistan'ın tümuniı içine alan bir satıh içinde yapılır. Fakat NATO açısından bu adaların mutlaka silahlandınlması gerektiği sonucuna varılırsa, o zaman, yukarıda belirtmeyc çalıştığıın gibi, adaların silahlandırılması aşamasına geçılmcden, bunlann hukuki statülcrinin ycniden gö/tlen gcçirilerek hangilerinin Türkiye'nin sorumluluğu altına konulması gerektiğini saptamak vc bunu gerçekleştirmek gcrekir. raflı ödünlerine dayalı çözümlerle giderilebilir" gibi bir kanının ycrleşmesine bile nedcn olmuştur. Türkiye ve Yunanistan NATO askeri örgUtüne katıldıklarında, bugün içimizde bile pek az kimse bunu anımsar, Türkiye'nin NATO açısından hava sorumluluk sahası, aşağı yukarı 714 sayılı Noıamda belirtilmiş olan hal gibi, Ege'nin ortalarından geçen bir çizgiye kadar uzanırdı. Sonradan NATO askeri komutanhğı Yunan hükümetinin bir girişimi Uzerine ve kanımca hakkı olmadan, Türkiye'nin hava sorumluluk sahasının karasuları hattı ile sınırlı olacağı hakkında bir emir yayınlamıştır. Bu emir siyasal kurullardan geçirilerek hiçbir zaman bir karar niteliği kazanmamıstır. Fakat NATO'da, Türkiye dc dalıil, uygulamalarda hep bu emre itibar olunmuştur. Nedeni basit: Çunkü Yunan hükümetleri hırçındır ve sadece kendini düşunur, Türk hükumetleri ise uysaldır ve NATO ortak savunma gereklerini kendi ulusal haklanmn Uzerinde tutabilir. Etkinlik bakımından hırçmlığın cfendilige üstün olduğunu sergilcyen baska örnekler de cksik değildir. reu'nun silahlandırılmaması gereken adalarda numayişkâr şekilde askeri birlikleri denetlemesi gibi, bir tür meydan okuyucu nitelikte davranışlar da eklendi. Bunlarla da yetinmedi. NATO Askeri Orgutune dönüşüne olanak vermiş olan Rogers Anlaşması'nı bile, Ege'deki egemenlik ıddialarına tamamen uygun düsmeyen bazı hükumler içeriyor diye, tanımadığını ilan ctti. Bu tün bunlar karşısında ne yapıldı? Yine Yunanistan tatmin edilmeye, teskin edilmeye çalışıldı, yine TürkYunan anlaşmazlıklarının NATO dayanışmasını zedelemesine meydan verilmemesi için Türkiye'nin Yunanistan'a yeni ödünlcr vermcsi beklendi, hatta istendi. Git gide Yunanistan Ege'deki NATO işbirlığinin koşullarını dikte eden bir devlct haline geliyor. Bugün Yunan Hükümeti Sivil Havacılık Tcşkilatı çerçevcsinde kendisine yöncltilmis görevi tamamen yozlastırarak Ege üzerindeki NATO uçaklarının uçuş yolunun bile Yunan makamlarınca saptanması gerekliği iddiasında bulunabiliyor ve yukarıda belirtildiği gibi NATO çerçevesindcki kararlardaTUrkiye'nin hava sorumluluk sahasının Fge'nin ortalanna kadar uzandığı belirlendiği halde, bu iddia NATO tarafından kabul edilebiliyor. Şimdi NATO'da kimse Rogers planından pek sözetmek istemiyor. Ege için koşullara uygun yeni bir düzcn buluıımalıdır fikri işleniyor. Bunun bir bakıma anlamı "Türkiye'den Rogers planının öngördüklerinin de ilerisinde ödünler islenmeyc ha/ırlanılmakladır." Limni adasının NATO tatbikat planına alınma girişimi, sonunda gerçeklcşememiş olsa bile bu hazırlığın bir işaretidir. Görühnektedir ki, Yunan hükümetleri hırçınlıklarında direnirken TUrk hükümetleri buna aldırış etmeyerek tek taraflı cfendilikte devam ettikçc NATO Güney Doğu kanadında dayanışmanın korunabilmesı sadece Türkiye tarafından ycniden gö/e alınabilecek ödünlere bağlı olacaklır. Kıbrıs sorunu TUrkiye'den yalnı/ Ege'de değil, Kıbrıs sorununun çözümunde dc tek (araflı hoşgörü, anlayıs beklendiği görülmckledir. Başlangıçta beliıtıiğim gibi Kıbrıs sorunu Ege sorunundan bambaşka bir sorundur. Bu sorıında devlet kaderin den başka insan kaderi de söz konusudur ve bugün ayrı bir varlık olarak bir Kıbrıs Turk Toplumu mevcuıtur. Artık bilinen bir şeydir: Kıbrıs sorununa bulunacak çözümün temel koşullarından biri de iki toplum arasında " h a k , sorumluluk ve olanak esilligi" bulunmasıdır. İki toplum da kendini aynı dcrecede adanın efendisi hissedebilmelidir. Rıım tarafının işlcmez hale soktuğu Kıbrıs Devleti Anayasası da bu görüşe dayandınlmıştı. 1963 Noel Katliamı vc 1974 Sampson darbesi girişimi Kıbrıs Devleti'nin iki bölgeli bir fedcrasyon olması zorunluluğunu da bülüıı çıplaklığı ile ortaya koymuştur. TürkYunan ilişkileri konu.sunda sonuç olarak sunları söylemek isterim: TürkYunan dostluğuna önem vermcye devam edilmclidir. Ancak dostlukların tek taraflı hoşgörü veya odunlerle ilelebet korunamayacakları da akıldan çıkarılmalıdır. Bir doslluğu sürdürmek istcycnden dosl zaranna hak ve çıkar sağlama yoluna gitmemesi beklenir, fakat dostunun haklarına tecavüz ctmesine ses çıkarmaması beklenemez. Hak ve çıkarlannı karşılıklı olarak bağdaştırmayı başaran toplumlar ancak dostluklarını koruyabilirler. Yunan hükümetleri bir süredir bağdaştırma, paylaşma zahmetine katlanmaksızın Türkiye zararına hak ve çıkar sağladılar. Böyle yollara sapmak belki bir süre için kârlı gözükebilir, fakat bu yollar "çıkmazlar" gibidir, bir an gelir artık fazla ilerlenemez, geri dönmek gerekir. Böyle yollara girmemeye çalışmalıdıı, girildiğinde de ilerlemekte inat etmemeli, dönmeyi bilmelidir. Niçin Kıbrıs'ta iki toplumdan biri mutlaka azmlık durumunda olacak? Niçin Ege'de ille de iki ülkeden biri tek başına egemen veya nazım dev let olacak? Hak ve sorumluluklar için kavga yerine bunları hakça paylaşmak daha doğru değil midir? lşle, artık ödün payı kalmamış Türkiye'nin Yunanistan'a çağrısı budur. Dileği de Yunanistan'ın bu çağınya kulak vermesidir. Başka devletlcrin, ulaslararası kurulusların ciddi boyutlar almaya başlamış olan TUrkYunan anlaşınazlıkları karşısındaki tutıımları ne olmalıdır, sorusuna gelince, bence bunlann yapacakları ilk şey "tahakküm hırsı" ile "efillik arzus u " arasında bir tcrcih yapınaktır. Kolaya kaçıp"hırçın"ödüllendirilmemeli, bazı sıkınlıları göze alıp "efendillk" teşvik edilmelidir. Kalıcı barışa ulaşabilmenin tek yolu budur. NATO'nun yaklaşımı Yunan hükümetleri uzun zaman Kıbrıs bölgesinin NATO sorumluluğu dışında bulunduğunu, NATO'nun Kıbns sorununa karısmayaeağını ileri sürmüşlerdir. Pek çok NATO uyesi de bu görüşten yana vaziyet almıştır. Fakat Sampson darbesinir zorunlu kıldığı Barış Hareketimi/ uzerine Yunan Hükümeti eski tutumunu unutuvermiş ve NATO'yu Barış Hareketimiz.i önlemek için mudahaledc bulunmadı diye kınayarak, tantana ıle NATO Askeri örgütü'nden ayrılmiitır. Bu duıumda normal olan NAPO' nıın Yunan Hukümetinc geçmı^teki tıılunıunu anımsatması ve boyle bir mudahaleyi NA1O' dan bckleyemeyeceğini anlatması idi. Boyle olıııadı; NATO kendini Yunanistan'a karşı adeta mahcup hissetti, bilindiği gibi, garip bir olaya tanık olundu: Bir müttefik dığer bir müttefike " a m b a r g o " uyguladı. Bu hareket herhalde NATO içi dayanışmayı pekiştirici yönde, NATO yararına bir hareket değildi. Fakat yapıldı. Neden? ÇUnkü hırçınlığa efendiliğin Ustündc bir etkinlik tammaktadır. Bir süre sonra Yunan hükümetleri NATO Askeri Orgütu dışında kalmanın Ege'de tek başına cgemen devlei haline gelme iddiaları üzerinde olumsu/ etkiler yaptığını fark ettiler. Askeri orgüte dönme lüzumunu duydular. Fakat bu dönüş Egc üzerindeki egemenlik iddialarını gölgeleyebilecek koşullar altında olmamalı idi. Yunanistan için NATO ortak savunmasının bir öncmi yoktu, önemli olan Türkiye zararına Ege'de egemenliğini genişletebilmekti. NATO'da gözler yenıden Türkiye'yc çevrilmişti.Türkiye'nin yeni odunlerle Yunanistan'ın Askeri örgute döıımesinc olanak vernıesi bekleniyordu. Türk Hükümeti müttefiklerinin, NATO komutanlarının sözlerine itibar ederek, Ege'deki hak ve sorumluluklarını yeterince güvenccye alma dan ve anlasılması zor bir iyimserlik içinde Yunan hükumetlerim'n ilcride rnakul olacaklarına güvenerek, Yunanistan'ın NATO Askeri örgütüne dönüşüne " e v e l " dedi. Sonuç ne oldu? Hepimiz biliyoruz. Yunan Hukümeti makullcşmek şöyle dursun, daha da hırçınlaştı, hatta bir de buna Basbakan Papand Yeni ödünler Ancak, kanımca Türkiye iyi niyetini eskisi gibi tek taraflı olarak sürdürse de artık yeni ödünler verebilecck durumda değildir. ödün payı kalmamıştır. Hatta değil yeni ödünler vermemiz, Yunanistan'ın hosgörümüzden yararlanarak bugüne kadar yarattığı oldubittilerin ortadan kalkması, Ege ile ilgili hak ve sorumlulukların Türkiye ile Yunanistan arasında adil şekilde bölüşülmesi lazımdıı. Türkiye bu oldubittilere devamlılık verdirilmesine izin veremez. Anadolu uzerinde cgemen olan herhangi bir devletin Ege'deki hak ve sorumluluklarının en az Ege'nin ortalanna kadar uzanması sarttır. Anadolu kıyılarına yakın adalar Anadolu'nun güvenliği ile çok yakından ilgilidir. BugUn bu adalar, bir ikisi dışında, Yunanistan'ındır. TUrk ulusunun bu adalara yeniden sahip olma hevesi yoktur. Fakat unutmamalıdır ki bu adaların Yunanistan'a ait olabilmelerinin önemli bir koşıılu da silahlandırılmamalandır. Silahlandırıldıklarında bunlann Türkiye ile Yunanistan arasında bölüşülmesi sorunu kendiliğinden gündeme gclmiş olur. Zalen Balkan savaşları sırasında, genellikle Yunanhdan daha çok Yunanlı bir tutum içinde olan Ingiltere HükUmeli bile 12 Ada'nın tıtmünün Yunanistan'a verilmesini istiyememişti, bunlardan bazısımn Türkiye'de kalmasını zorunlu gormüştü. Ege'deki Yunan adaları ile ilgili yeni bir girişim dikkati çekmektedir. NATO'nun GUneyDoğu