25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 ŞUBAT 2003, SAY1 880 tSMET KÜR urgazada'da, Sait Faik'in ne martısı, martıları var artık ne de balıkçısı, meyhanesi ve de öbür dostlan... Ama, sevgilinin sevgilisi bu adaya gene de " doğal güzelliğini, insan sıcaklığını tüm den yitirmemiş bir tstanbul parçası" demek mümkün... Hele de Istanbul'u çok eskiden, eskiden, hatta yirmi yd öncesinden tamyan ve bugünkü halini yaşayan biri iseniz; örneğin, sakin, yeşil yollarında yiirürken, karşıdan gelen kişinin" eski adalı "mı, öylesinebirimiolduğunuanlayabilirsiniz. Helede,bir"günaydın"yada"merhaba" dediğinizde durum daha da netleşir. Bugünün Türkiye'sinde yabana atılacak bir ayncalıkdeğildirbu. Ne, çok tatlı bir beton yığınında dertlenir gözleriniz ne de ciğerleriniz otomobil egzozlarıyla kirlenir. Biliyorsunuz, Adalıların direnmesi olmasa ve de kiminin doğal, kiminin politik ömürleri vefa etseydi; Adalarımız bu özelliğini de yitirecekti... Pek çok güzelim sayfiye köyümüz gibi. Neyse, yazmak istediğim konudan fazla uzaklaşmadan toparlanmam gerek. Beni heyecanlandırıpbirsöyleşiyapmayazorlayanneden,"BurgazadaÖğretmenevi"oldu. Oğretmenevinegeçmeden önce, öğretmenevleriyle ilk tanışmamı anlatmak isterim: Yirmi yıl, belki biraz daha fazlayıl öncesinde, yolum Ankara'ya düşmüştü. Istanbul'dayken, bir arkadaş, Ankara'da, Kale yoluna sapınca oracıkta bir öğretmenevi bulunduğunu söylemişti. Bir kış başlangıcıydı; akşamın, geceye dönüştüğü sıralarda, kapısında "Ilköğretim Konaklama, Dinlenme Evi" yazılı binanın dış merdivenlerinini çıkmayabaşladım. Binayıtanıyordum; pek eski olmayan tarihlerde, Ankara'nın iyice beğenilen otellerinden biriydi. Ne ki, içeriye adım atınca şaşırdım: Sıvaları dökülmüş pis duvarları, kırık dökük merdivenleriyle, bu yapı, eski tanıdığım tertemiz binaya hiç benzemiyordu. Yok, sonrasını anlatmaktan vazgeçtim. Bu utancı, ne kendim yeniden yaşamak istiyorum ne de okurlarıma yaşatmak... Kapısından girerken görülenler zaten yetiyor insanı tedirgin etmeye. BURG AZ AD A ÖĞRETMENEVÎ Sait Faik'in köşesinden geçin, yukarı doğru sürdürün yürümeyi; yol çok hafif yokuşumsudur, ama çok keskin de olsa, asla farkında olamazsınız. Önünden geçtiğiniz, kimi küçük, sade ya da ahşap oymalarla süslü püslü, kimisi büyük, görkemli... Ama nasıl olursa olsun, daima zarif köşkler, bahçeler öyle oyalayacaktır ki sizi... Bakımlı olanlarkarşısındahayranlıkduyacaksınız; terkedilmiş, bakımsız olanlar önünde ince birhüzün... Ve az sonra da solda, görkemli, bir açık kapının ardında, gözlerinizi ilk çeken, Mustafa Kemal Atatürk'ün büyük, bakımlı büstü olacaktır; sonra da iki yanJı mermer merdivenlerle çıkılan bir setin üstündeki beyaz, iyice bakımlı bir köşk.,. Başlangıcı, 1957 yılına uzanan bu öğretmenevinin geçmişini çok kısa özetledikten sonra, bugünkü haline gelmek istiyorum: Binayı, 1957 yılındaÖğretmenlerFederasyonu,öğretmenler için almış; izin verildiği oranda Şim yıne bak * I Sait Faik'in adasındaki öğretmenevi 12 Eylül'de çürümeye terk edilmişti. 1997'de ayağa kalktı ama kısa süre için. Şimdilerde... onarmış. Sonra, bu kuruluşun devamı olan "TürkiyeÖğretmenlerSendikası"sürdürmüş buradaki yaşamı. Her şey yolunda giderken, 12 Eylül 1980 felaketi çöküvermiş Türkiye'nin üstüne... Veohaksız.oküstahça "el koyma"lar dizisine Türkiye ÖğretmenlerSendikası'nınmallannıdakatmış... Böyleceköşk,Hazine'yegeçmiş,başkabir deyişle.harapolmaya, çürümeye terkedilmiş. Binanın sahiplerine iade edilmesine an cak 1993 'te izin çıkabilmiş... Tabii her şey yağma edilmiş, bina tanınmaz hale gelmiş, olarak. Bir hayli uğraş sonunda da, dışının, tıpkı eskisi gibi yapılması koşuluyla, köşkün yıkılıp, iç değişikliklerle yeniden y apılmasınaizindealınmış. 1997'de, öğretmenler ve Burgazada, içi dışı pırıl pırıl bir öğretmenevine yeniden sahip olmuş. Peki, ne kadar süreyle? Müdür Sayın Mahmut Yerlikaya ve ekibinin işbaşı yaptığı 1999 yılının ortasına kadar... yani sadece iki yıl.. Bu zaman içinde getirildiği hali ben tanıklardandinledim,inanamadım,inanmak olanaksızdı... Ve fotoğraflarını gördüm;bukezdeinanmamakolanaksızdı... ve de kahrolmamak. Abartmıyorum, gerçekten yıkıldım, çıldırdım... bir şeyleroldumişte... Herhangi bir kurumun, kuruluşun, mekânın, hele de iki yıl içinde, böyle bir çöplük, böyle bir yıkıntı haline getiril miş olması; aklı başında olan her kişiyi de böyle çarpardı kuşkusuz. Bir de bu mekân, bir öğretmenevi ise... "Öğretmenler, gelecek kuşaklarsizin eserinizolacaktır!" Müdür Sayın Mahmut Yerlikaya ve ekibinin yönettiği, her göreni heyecanlandıran, mutlu eden bugünkü Burgazada Öğretmenlerevi'nin girişindeki M. Kemal Atatürk'ün büstünün kaidesinden aldım bu cümleyi. Biliyorum, Mustafa Kemal'in bu sözünü, herhangi bir okulun kapısındangirmişolanherkesbilir. Neki, "şuurun çok uzun bir köprüsü var" bilmekle anlamak, anlamaklabenimsemekarasında. ÖĞRETMENISTERSE... 1999 yılından bu yana, Burgazada'da, Ada'ya ve "öğretmenlik"e yakışan bir öğretmenevi var. Sayın Yerlikaya yönetimindeki bu evin temizliğini, güler yüzünü, servisini uzunboylu anlatmayacağım." Ada'ya ve öğretmenliğe yakışır" demek yetmez mi: Yeterelbette ama, gene de ben durumu biraz daha aydınlatmak istiyorum. Burada bulunan her şeyi, saçma sapan lüksün dışında tabii 5 yıldızlı otellerde bulabilirsiniz. Yıldızları kaç tane olursa olsun, otellerde bulamayacağınız bir erdemi var bu öğretmenevinin :Sıcaklık. candanlık.. "Uzunboylu anlatmak" değil ama, şöyle bir değinmeye kendimi mecbur hissettiğim birdurum daha var: Öğretmenevi veAdalar'da gerçekleştirilmiş restorasyonlarda, sosyal, kültürel hemen her çalışmaya öğretmenlerin katkılarının, verdikleri emeğin boyutları... Bütünbuçahşmalarakatkıda bulunan, bulunmaya devam eden, öğretmenlerden biri de müdür Sayın Mahmut Yerlikaya'dır;ondanbaşlamak istiyorum: Yerlikaya, kırk yıllık adalı ve yirmi sekiz yıllık felsefe öğretmeni. Öğretmenliği Heybeliada Hüseyin Rahmi Gürpınar Lisesi'nde sürdürmekte. Ve, öğretmenin üç yönlü görevini, yani öğrencilerine, çevresine ve genel olarak eğitime katkılarını gayet iyi bilen ve uygulayan öğretmen Mahmut Yerlikaya'nın, önüme serdiği" Prens Adalan"adlıadalaryayınıolandergileri,fotoğrafları ve yapılan etkinlikleri özetleyen gazetekupürleriniincelerken, öğretmen ister ise, olmazları nasıl olurlaştırabileceği gerçeğini bir kez daha yaşadım. Öğretmenin istemesi, her şeyden çok, kendi öneminin, kendigücünün bilincindeolmasına bağlıdır. Onunözgüveniniyıpratmakiçin, 1938 Kasım'ından sonra gelen her yönetimin nasıl çaba harcadığını biliyorum ki, bu çirkin çabalardan hiç etkilenmemiş pek çok değerli öğretmen bugün iş başındadır. Şimdi birkaç gazete kupüründeki haberleri aktarmak istiyorum: " Eüyükyazann evını bÇretmenler kurtardı." "Büyük yazar Hüseyin Rahmi Gürpınar'ın Heybeliada'daki evi nihayetonarıldıvehalkınziyaretineaçıldı. Yazar, 1944'te T» öldükten sonra viraneye dönüşen evi, uzun mücadelelerden sonra müzeoldu. Mücadele.AdalarKaymakamıFarsakoğlu'nun öğretmen eşinin de aralarında bulundu«*
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle