Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 eni bir yıla girerken tüm dünyada insanlar kendilerine çeki düzen vermeye niyetlenip, kilolannı yeni baştan gözden geçiriyor ve fazlasını atmak için çözümler aramaya başlıyorlar. Bunun için bir hesaplama yapılıyor boyun metreolarak karesi alınıp kiloya bölünuyor. Sonuç 25 'in üstünde ise, kilo fazlanız var demektir; 30'un üstü obez olduğunuz anlamına gelir; sonucun 40'ın üstünde olması ise ciddi bir obezlik sorununa işaret ediyor. Fazla kiloların atılması için yapüması gereken daha az yemek, daha çok hareket etmek, ekmeğin üstüne daha az tereyağı sürmek, iki kadeh yerine bir kadeh şarapla yetinmek gibı işlemler çok basit görünmekle birlikte, gerçekte çok karmaşık. Zira, yaşam boyu edinegeldiğimiz alışkanlıklar beynimize kazınmış. Yiyecekle aramızdaki ilişki de özellikle kadınlarda, çok dolambaçlı. Genelikle aç olduğumuzdan ya da bedenimiz yiyeceğe gereksinim duyduğundan değil, yalnızca sıkıntıdan, öfkeden ve mutsuzluktan kendimizi yemeye veririz. Başkalarının midelerini de onlan yatıştırmak, ağırlamakveetkilemekiçindoldururuz.Madalyonun tersine baktığımızda ise, aç olmadığımız için yemek yemekten kaçınmayız; ruhsal bozukluklarımız nedeniyle, bir de bizlere sürekli olarak zayıf güzeldir ilkesinin dayatılması nedeniyle açlıktan ölürüz. Bir dirhem et artık bin ayıp örtmüyor. Kilolu olmak insanın yaşamdan keyif aldığı anlamına gelmiyor. Günümüzdetombullara açgözlü, uyuşukvemutsuz kişiler gözüyle bakılıyor. Ekonomik açıdan gelişmiş ülkelerde yiyecek tehlikeli bir şey sayılıyor. Mezbahasüprüntüleriyle kendimizi zehirleyebileceğimiz gibi, koltuğa gömülüp mideye indirdiğimiz abur cuburla şişebiliriz; ya da yemeden içmeden kesilip kıtlıktan çıkmış biri gibi bir deri bir kemiğe dönüşebilir.midemiziönümüzeçıkan "muzır" yiyeceklerle doldurup kusabiliriz. Ölümüne yemek yiyebilir ya da açhktan ölebiliriz. "Complications" adlı kitabın yazarı doktor Atul Gawande hastalık derecesinde oburluğun kişide yaratabileceği olumsuz Insanhk tarihinde zayıf olma takıntısı bugüne dek hiç bu denli güçlü, obıırluk da hiç bu denli yaygın olmadı yitifdi. AçL arasındaki bağ koptu ve doğa çığırından çıktı. \ Tomb lukları şöyle sıralıyor. Bu kişilerde yüksek tansiyon, yüksek kolesterol ve şeker gibi rahatsızlıkların yanı sıra, sürekli sırt ve bacak ağrılarına da rastlanıyor. Bunlar yürümekte, merdiven çıkmakta epey zorlanıyor; uykulan hafif ve kısa süreli oluyor; derileri çok duyarlı olup, hemen mikrop kapabiliyor. Oburlann yaşam ında cinselliğe hemen hemen hiç yer olmuyor. Bu kişilerin yaşamı bir cehennemazabınadönüşsede yemekten kendilerini alıkoyamıyorlar. Iştahtan söz etmek, yaşamımıza ne denli sözgeçirdiğimizindebirifadesi.Oburluk insanın elinde olmayan bir davranış biçimi ve kimilerine göre bir hastalık. Hastalık olarak değerlendirilmesi, doğal olarak, bunun yalnızca istemle giderilemeyeceği an lamına da geliyor. Kilo vermenin tarihçesi oldum olası bir başarısızlık örneği olarak karşımıza çıkıyor. Insanlar fazla kilolarından kurtuluyorlar, ama eninde sonunda bu kilolar geri geliyor. Son bir araştırma kilo veren insanların yüzde 9095'inin bir yıl içinde verdikleri kiloların üçte bir ya da ikisini, beş yıl içinde de tümünü yeniden aldıklarını ortaya koyuyor. İnsanlar en olmadık beslenme düzenlerine katlanıyor, ameliyatla fazla yağlarını aldırıyor, midelerinin içine şişirilmiş plastik balonlar yerleştiriyor, amabir türlü yemekten vazgeçemiyorlar. Bu kişiler, tıpkı açlıktan kırılanlar gibi, yiyerek can verebilirler. tnsanlık tarihinde zayıf olma takıntısı bugüne dek hiç bu denli güçlü, oburluk da hiç bu denli yaygın olmadı. Yiyecek işlevini yitirdi. Açlıkla iştah arasındaki bağ koptu ve doğa çığırından çıktı. Televizyonu açtığımızda artık karşımıza hep sıskalar çıkıyor. Şişman birine çok ender rastlanıyor. Zayıf olmak bir nimet, aranan bir nitelik olarak sunuluyor Ünlüler azıcık kilo alacak olsalar, derhal yerden yere vurulup, alaşağı ediliyorlar. lnsanlara, özellikle de kadınlara, bir nesne gözüyle bakılıyor ve kilosuna göre değerlendiriliyorlar. Dünyanınheryerisağhkkulüpleri, spor merkezleriyle dolup taşıyor. 1997 yılında "PsychologyToday" dergisindeyayımlanan bir rapora göre, kadınların yüzde 15, erkeklerin yüzde ll'i kilolarını atma karşılığında yaşamlarının beş yılını feda etmeyi göze alıyor. Yine de, insanlar fazla kilolarından bir türlü kurtulamıyorlar. Bu arada, anoreksi hastaları aldıkları bir dirhem kilo karşısında dehşete kapılıyor, yaşamları bir ışkenceye dönüşüyor. Zayıflık takıntısı olanların ağı/larına bir lokma yemek girmesi, bunun çiğnenip midelerine gitmesi de en az oburlann yemekten vazgeçmeleri denli güç. Bu kişiler belli bir ıyi