Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMIIURİYH DERGİ MECLİS ZABITLARINDAN 7957 yılında Ataturk heykellerinın durmadan kınlması üzerine "Atatürk'ü Koruma Kanunu" hazıriandı. Izmir Milletvekili Halide Edib görüşmeler sırasında kanun tasansına şöyle muhalefet etti. Asırlardan beri büyük insanlar, büyük rejimler yetıştırmış bır millet en nıhayet yirmınci asırda bizim devrimizde Atatürk'ü yetiştirmiştir. Aziz arkadaşlar; biliniz ki Şarkın hiçbir tarafında Atatürk'ü geri kalmış Şarklı bir millet, Garp medeniyetini benimsememiş bir millet yetiştiremezdı. Bınaenaleyh bu milleti Atatürk yoktan varetmiş değildir, Ataturk bu mılletın evlâdıdır. Ceza Kanunundakı hükmü bir tarafa koyarak sadece heykel kırmak veya Cumhurıyetın bânısı (kurucusu) Ataturk'e dıl uzatmak gibı bır saygısızlığın önune geçmek için yenı bır kanun yapmayı bir Şark zihniyetinın mahsulü diye telâkki ederim. Yanı, daha evvel de dediğim gibi; kablettarih (tarih öncesji put haline gelen ve bugün yerlerinde yeller esen eski saltanatlar devrinde şahsı ılâhileştirmek ve onlara adeta bir put gibi tapmak zihniyetinın tekrar hortlaması gibi gelıyor. Atatürk'ü âdeta bir put haline sokmak, inkılâpları bir nevi müstahase haline getirmektır, diyecekler ve bu tenkid hürriyetine mâni olacak bizim ileriye doğru gitme hareketimıze de engel olacaktır. gerçi bu tenkit meselesinde Muhterem Başbakan son celsede bu vârit değildir, tenkid her zaman hürdür, herkes istediği gibi tenkid edebilir dediler. Buna karşı da bâzı aksülâmeller oldu. Hepimiz Sayın Başbakanın sözünde duracağına ve söylediğine kalben inandığına emin bulunuyoruz. Fakat aziz arkadaşlar, insanlar ve bilhassa iktidar fânidir (ölümlüdür), elden ele geçer. Nasıl şahıs gelir, nasıl iktidar gelir, ne şekilde kanunlar çıkarır? Bunlan bilmek imkânı yoktur. Ve bu arkadaşlara göre bu tasarıya rey (oy) vermek, demokrasi zihniyetinin ölümü demektir. Inkılâplarımızın bâzılarının bünyemize ve ihtiyacımıza ve dünya şartlarına göre icabettiği zaman tâdil edilmesi elzemdir ve zaruridir. Fakat, dikkat buyurunuz bâzıları diyorum, bunlar ıçin lâiklik, Medeni Kanun gibi iki tanesi bilhassa Atatürk'ün şekil verdiği fakat Türk'ün kendisine malettiği, uzun yıllar bunun zeminini hazırladığı iki inkılâp vardır ki, bunlan değiştiremeyiz. Tâdil etmek (değiştirmek) icabederse uzun düşünmek, teenni ile (acele etmeden) hareket etmek mecburiyetindeyiz. Artık dini devletten ayırmak bütün medeni dünya için bir zarurettir. Bunu da softa olan vatandaşlarıma söylüyorum; kı ancak bu suretle dini muhafaza edebilirler. Ve bilhassa hepimizin, tarihimizde dini siyasete alet etmekten doğan kötülükleri, çektığımız mıhnetlerı (kederleri), döktüğümuz kanları hatırlarımıza getirerek, bundan ayrı düşünmek imkânı olmadığını hatırlamamız icabeder. ^ 0» yeni bir hükümeti vc yeni Cumhuriyeti yaratacak binaydı. Önünde iki askernöbet beklıyordu. Loş antreye açılan koridorlar vardı. Beni yukarıya bir çavuş çıkardı. Geniş ve aydınlık birodaya girdik. Kapıyı açınca, Mustafa Kemal Paşa Adnan ve Cami Bcyle göruşüyordu. Kapının önüne geldi, elimi öptükten sonra, sedire karşılıklı oturduk. Konuşmaya, yoldaki intibalanmı sormakla başladı.Gerck yoldaki gerek o sabah kadınlarla konuşmamı hatırlayarak hemen Yunus Nadi Bcy'le konuştuğumuzajans meselesini açtım." Ankara'ya gelen heryabancı gazeteci ve siyasetçinin rehberi ve çevirmeni idi. Ankara'ya gelen bütün yerli, yabancı zıyaretçiler onun konuklanydı. Barış sağlandığında ABD'ye ilk kadın büyükelçi olarak gideceğinı düşünüyordu. Hedefleri diploması ile sınırlı değildi, hiç sevmediği halde silahkullanmasınıdaöğrenmişti. Ankara'da kiraladığı küçük bir kulübedeyalnızbaşınasilahtalimleri yaptı. Mustafa Kemal'in Genelkurmayında görev yapan bır istihbarat subayının konumundaydı. " 16 Ağustos'ta (1921) Mustafa Kemal Paşa'yatelgrafçekerekgönüllü olmak istediğimi yazdım. Beni Garp cephesine tayin eden bir cevap aldım." Halide Edib bir yıl boyunca kâh at sırtında kâh kamyon direksiyonunda savaşın Cephede içinde yaşadı. Ona verilen görevlerden biri de her gün muhtelif fırkalann, insan, mühimmat ve silah bakımlanndan kuvvetini tespit etmek ve not almaktı. Kurtuluş Savaşı'nın ünlü romanı "Ateşten Gömlek'"i de rahatsızlığı nedeniyle izin aldtğı iki ay içinde kaleme aldı. O aslında cephede görev yapan ve daha sonra tuttuğu kadındır" Savaş günlerini gözlem ve yorumlarıylaaktarmıştı."Karargâhta akşam yemekleri daha uzun geçerdi. Bilhassa Mustafa Kemal Paşa geçmiş günlerden uzun uzun bahseder, hemen herkesi acı, fakat parlak bır surette tenkit ederdi. Onu dinlerken, memlekete yarayacak hiçbir şahsiyet olup olmadıği hakkında insanda şüphe uyandınrdı. Bunakarşılık, Miralay lsmet Bey, ınce birgörüşle onlan müdafaa ederdi." Mustafa Kcmai'e ilişkin gözlemlerini anılarının ikinci cildi olan "Türkün Ateşle lmtihanı"nın içine serpiştirmiş, sahne sahne cepheyi, tek tek komutanlan ve savaşın dehşetini anlatmıştı. Savaşın hep ınsanlık dışı bir çatışmaolduğunainanınıştı. Halide Edib uluslararası alana çıkmış birkadm figürüydü. 26 Kasım 1922'deZekeriyaSertelNew YorkTımes'ayazdığıbirmakalede onu şöyle anlatıyordu: "TürkYunan savaşınınkanlı muharebe alanlarından yüzü soluk, zayıf bır kadın yükseliyor. Bu Türk milli hareketinin ruhu olan Halide Hanım'dır. Birhalkıheyecanagetirişinden ötürü o Jan Dark'abenzetılmiştir." >; Sürgünyıllan "Adnan, Mustafa Kemal Paşa'nın etrafındaki bazı adamların Ali Fuat Paşa ve Rauf Bey gibi kimselere karşı el altından yaptıknot tutup sahne sahne Kurtuluş Savafi 'nı yazdu lan menfi propogandadan büyük bir üzüntü duyuyordu. Ona öyle geliyordu notlan kendi değerlendirmeleriyle kaleme ki, memleket bütün değerli kimselerin bir alan tek yazardı. Peyami Safa o günleri tarafa atıldığını veeski günlerdeki gibi dalşöyle değerlendirmişti: Gelmiş geçmiş kavuklann milleti sömürdüğübirdiktatörTürk muharrirleri içinde bir kadın fantezilük rejimine doğru sürükleniyordu." Halisi telakki edilse bile, askeri üniforma giyede Edib'in Kurtuluş Savaşı'nın songünlerek hiç olmazsa müşahit sıfatıyla lstiklal rine ilişkin bu saptaması başlarına geleharbine iştirak etmiş birtek insan varsa bu 1928 'de Amerikan basını onu atefli bir feminist olarak tanıtmıştı. İkinci e$i Dr. Adnan Adıvar ile 14yıl siirgündeyaşadı.