Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
27MAYIS2001.SAYI792 "Ikinci Amatör Lig'de futbol oynayan Küçük Ayasofya Spor için Birinci Amatör Lig'e çıkmak başarılamayacak şey değil. Yönetim, antrenör ve futbolcular bu konuda kendilerine güveniyor. Ama en önemli sorunumuzmaddi yetersizlikler. Ikinci amatördc zorluklarla yaşayan bir takımın birinci amatörde daha da zorlanacağıni biliyoruz. Dolay ısıyla bulunduğumuz yerde kalmak hepimiz için daha hayırlı." Masa başında sohbete dalmış olan futbolcular, Umut Hoca'nın "Yavaş yavaş hazırlanmayabaşlayın" uyansıyla soyunma odalarına giriyorlar. Aralarındaki sohbet, buradadadevamediyor. Biri çalışttğı işteki patronuna söylenirken diğeri yeni tanıştığı kızdan bahsediyor. Takımın kaptanı Ifa Spor'dan gelen 29 yaşındaki Cafer Kaşalı. Transferolurken aldığı ücreti merak ediyoruz. "Dalga mı geçiyorsun" der gibi gülümsüyor. "On dörtyıldıramatörtakımlarda futbol oynuyorum. Bırakın transferparasını arada bir aldığım yol parası dışında hiç para kazanmadım. Buraya gclmcmin tek nedeni, sevdiğim arkadaşlarla bir arada olmak." Oyunculardan birı yaklaşıyoryanımıza "Cafer sizikandırıyorçok para kazandı.Bu işten milyarlaraldı" diyor, soyunma odasında bir kahkaha kopuyor. öncc takımın malzcmccisi Bcyhan Çiftçi namı diğer Terso, futbol topları ve birkac şişe suyla sahaya doğru yol alıyor. Biz de onaeşlik ediyoruz. "Sizc komik gelecek belki. Ama biliyor musunuz sczon başında yalnızca bir topumuz vardı. Bir gün yakın bir dostumuz, elinde on topla lokalden içeriye girdi. Bujestine karşılık biz de kendisine takım elbise hediyeettik." na dair söz veriyor. Sonra bize dönüp, "Işıklar iki gün sonra da yanmayacak. Ama elimizden gelen bir şey yok. Çünkü kulüp bu parayı ödeyemez. Zaten çocuklar da bunun farkında" diyor. İki saat sürecek olan yorucu antrenman başlıyor. Biraz önce "kardcşim" diyerek futbolcularla şakalaşan Umut Hoca'nın yüz ifadesi sertleşiyor, sesi yükscliyor: "Ahmet koşsana oğlum, ben sana yürü mü dcdim?" Herdüdüksesiyleüçerligruplarkoşmaya başlıyor. Sahanın hemen yanından geçen trenin sesi karışıyor düdük scsinc. Futbolculardan biri, duran birtopa vurunca antrenör, "Caner, hemcn y irmi şınav çek!" diye bağınyor. Kimseden çıt çıkmıyor, herkes antrenmanaodaklanmışdurumda. Uzaktan gelen "Goooll" sesiyle dikkatler dağılıyor. "Türkiye'nin maçı vardı, herhalde gol attılar" diyor Ahmet büyük bir sevinçle. Bir gün ay yıldızlı formayı giyebilme umuduyla daha hırslı koşuyor. Biraz yorgunlukla beraber oflamalar başlıyor. Umut hoca, "Bu antrenman böy le gidersc bitmez. Daha çok koşarsınız" diyerek uyarıyor futbolcuları. Bir saatin sonunda kısa bir ara veriliyor. Herkes su içmeye koşuyor. Arkadaşına takılıp düşenlerden biri kanayan bacağına su döküyor. Umut Hoca: "Suyun tılsımını duydunuz mu? Sudan başka hiçbirmalzcmemiz yok. Ne sogutucu ne de sargı bezi. Her şeyi suyla hallediyoruz. Bacağı kanayana, bırbiriyle çarpışana, maçta sakatlananasu." Bunca sitem dolu sözden sonra masörünüz yok mu ya da sağlık sorunlarıy la kim ilgileniyor diye sormaya gerek kalmıyor. Çünkü, onlann hcr dcrdc deva gelen bir şişe suları var. Kısa süren bu aradan sonra antrenman devamediyor. UmutHoca'ıngözIeriTcrso'yu anyor. Bulamayınca, "Terso topları getir" diye sesleniyor. Oyuncular, ikinci bölümde toplaçalışacaklar. Tabii topugörebilirlerse. Biruyan geliyor Terso'dan toplan verirken, "Dikkatli vurun da, top kalenin arkasına gitmesin". Sonra, bize dönüp açıklama yapıyor: "Kale arkasındaki duvardan sonra Kadın Hastalıkları Hastanesi'nin bahçesi başlıyor. Duvarın üstünden geçen toplan alma şansımız yok. Çünkü, futbolcuları bahçeye sokmadıklan gibi toplanmızı da geri vermiyorlar." Sezon başında sadece bir toplan olan bu takım için her top büyük bir önem taşıyor. Bu nedenle oyuncular, hem antrenörün dediği gibi vurmaya hem de topu dışan atmamayaözengösteriyorlar. Antrenmanınsonuna doğru Umut Hoca'nın sesi duyuluyor: "Hadi! Son üç tur. Bunlar yüzde yüz olacak." Son bir hırsla koşuyor herkes. Gruplardan biri diğerini yakaladığında sinirleniyor Umut Hoca: "Yürümüyoruz, koşuyoruz, yakaladılar sizi. Neyaptınız bütün gün? Yattınızmt?" Asl ında o da biliyor hepsinin sabahtan akşama kadar çahştığını ama, "Eğer buraya geliyorlarsa, koşmak zorundalar, çalışmak zorundalar" diyor. Antrenman bitiminde yorgunluktan yürüyecek halleri kalmayan futbolculan evlerine gitmek için uzun bir yolculuk bekliyor. 26 yaşındaki Umut Gökçay tekstil işiyle uğraşıyor. Çalışma hırsını ve disiplinini gördükten sonra futboldan neler beklediğini soruyoruz: "Bu işten maddi hiçbir beklentim yok. Çocukların başanlı olması, kendi başlarına da bir şeyler yapabilmeleri benim için en büyük kazançtır" diyor. Altı yıldır Küçük Ayasofya Spor'un antrenörlüğünü yapan Gökçay, hayatı okulda değil, bu semtte ve bu takımda öğrcndiğini söy lüyor. Ku 19 tiyor. Uzun süredir unutulan amatör ruhu tekrar hayata geçirip ileride milli formayı giyebilecekyetenekligençleryetiştirmeyi amaçlıyor. Gökçay'agöresorun, amatör takımlann her zaman yönetime gelen insanlardan bir şeyler beklemesi. Lokalde futbol dışında her şeyi konuşuphiçbirzamantakımanasıl kaynak yaratırız diye düşünülmemesindcn şikâyetçi. Sadece yönetime güvenerek yola çıkan birtakımın hiçbir zaman başanlı olamayacağını söylüyor. Gökçay, takımlardaki ışleyişin yanlışlığınıvurgulayıpbildiğibirolayıanlatıyor: "Yaklaşık altı ay öncc Tozkoparan'da ailesinden habersiz futbol oynayan bir genç, maç sırasında hayatını kaybetti. Nedeni çok basit. Lisanslar çıkanlırken alınan sağlık raporları gelişi güzel veriliyor. Yani herkulübün kendi doktorkaşesi var. Lisanslar doğru ama, alınışşeklisahte.Bu durum, lstanbul'da da aynı, Ankara'da da. Kısacası beş dakika içinde lisans çıkarmanız mümkün." Küçük Ayasofya Spor Kulübü, karanlıkta ve zor saha şartlannda antrenman yapan, futbolu kazanmaktan çok eğlenmek için oynayan, maddi yetersizlikler nedeniyle Birinci Amatör Lig'e çıkamayan bir kulüp. Her şeye rağmen bütün takımlann unuttuğu bir şeyi hatırlatıyorlar: "Futbol önemli, herkes kazanmak ister, amakazanmak için fairplay'i (centilmenlik) hiçe saymayız biz." 4| Eposta: emrahmiha@mynet.com * Antrenör Umut Gökçay... lüp içindeki sorunların parasızlıktan kaynaklanmadığını savunantekkişi. Konuyu biraz daha açmasını istediğimizde, "Amatör kulüpler, kanuni düzenlemelerolmadıktan sonra sportif faaliyetlerden zamanla uzaklaşıp kahvehanelere dönüşüyor. Bunun en güzel örneği kendi kulüp lokalimiz. lnsanlar uzaktaki yerlere kağıt oynamaya gideceğine, kendi kah vchanelcrini kurdular, adına da lokal dedilcr" diyerek yakınıyor. Gökçay, bu çevredeki okullann müdürleriyle bağlantı kurupyetenekliöğrencilerin hem spor yapmasını hem dc başanlı olmasmı sağlamak is Işık haftaya da yanmayacak! Takım oyuncularının çoğu, ileridc iyi bir futbolcu olmayı ve üç büyük kulüpten birinde oynamayı hayal cdiyor. Ancak, içinde bulunduklan koşullar, bu hayallerin hayata geçirilmesini neredeyse imkânsız kılıyor. Oysa, on yıl öncesinin koşullarında amatör futbolcular, kısasüredebaşanlıolup birinci lig takımlarına transfer olabiliyorlardı. Kaptan Cafer, koşullardaki bu değişimi şöy lc yorumluyor: "O zaman birinci lig takımlannın altyapısı iyi değildi. Bu nedenle amatör takımlar altyapı olarakgörülüyordu. Amatörtakımların maçlan düzenli olarak takip edilir, umut vaat eden futbolcular yakından izlenerek transfer edilirdi. Artık bize ihtiyaç duymuyorlar. Çünkü, kendi altyapılannı kurdular. Futbolcularınıyakendileriyetiştiriyorlar ya da milyon dolarlar vererek yabancı takımlardan transfer ediyorlar. Bu durum, amatör takımların koşullannı daha da zorlaştırdı. Amatör takımların birer birer kapandığı bu dönemde ayakta kalabilmek bizim için en büyük başarıdır." Sohbetle geçen on beşyirmi dakikalık bu kısa yürüyüşten sonra büyük bir kapının önünde duruyoruz. Hava iyice karardı artık. Surlarla çevrili kapının arkasında neyle karşılaşacağımızıdüşünürken"Hadibakalım karar verin!" diyor Umut Hoca, "Kapının üstünden mi yoksa altından mı geçeceksiniz?" önce şaka yaptığını sanıp gülümsüyoruz. Fakat, futbolcular kapının altından sürünerek ya da üstünden atlayarak sahaya girince, durumu kavrıyoruz... Bütün oyuncular sahanın ortasında toplanıyor. Umut Hoca, oyunculan geçcn haftaki maçta yapılan hatalar konusunda uyarıp gelecek maçta uygulayacaklan taktikleri belirliyor. Kirası ödenmediği için sahanın ışıkları yanmıyor. Umut Hoca, bu durumun oyuncuların moral ini bozmasını engellemek için birdahakiantrenmandaışıklarınyanacağı Takım oyuncularının ısregı, ılerıde iyi bırjutbotcu olmak r uç kulüpten birinde pynamak. Akşam yediden sonra futbolcular lokale gtdiyor ve soluğu tavlanın başında alıyor.