Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET DERGİ H. YUKSELİR MaraşPazarcık'ta doğdu. Gazi Üniversitesi Müzik Bölümü'nden mezun oldu. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Tıyatro Bölümü'nde yüksek lisans eğitimini sürdürürken opera sanatçisı Savaşeri Kolattan şan dersleri aldı (1984). ŞerrfGören'in 'Umut Sokaği', Tunç Başaran'ın 'Uzun Ince Bir Yol' filmlerinin; fakültede çalışılan oyunlann müziklerini ve TRT'de drama, belgese) müziklerini yaptı. 1991'debestelediği ve solistliğini üstlendiği Yunus'tan Nâzım'a Efes, Ankara ve Mersin müzik festivallerine katıldı. Bağlama Konçertino'su Köln Filarmoni'de icra edildi; oda operası olarak yazdığı Gül Deren Eller Gördüm Almanya ve Avrupa'nın çeşitli merkezlerinde sahnelendi. 1994'ten beri Almanya'da yaşayan, Amerika ve Kanada'da konserler veren sanatçının albümleri: Günler, Aynlık, Konserlerim1 ve Su Türküler. ^ lişimini, kendi tarihinle buluşturduğunda ortaya nasıl bir tablo çıkıyor? Türkiye'de solun bugün geldiği noktadan geriye dönüp bakarsak, başanlı olamayış nedeni.kendineözgüamorfbirgelişimiçinde yükselen devlet destckli Türkiye burjuvazisinin, Batılı anlamda burjuvaziden her bakımdan çok farklı güce ulaşamamasıdır. Başından beri kocaman kitleleri harekete geçiren sol söylem, güçlü, net bir söylem değildı. Söylemdeki ıfadeyı dolduracak davranışlar net değıldi, çünkü tahliller farklıydı. Daha çok varolan kurulu düzen eleştiriliyor ama somut çözüm önerileri getirilemiyordu.Türkiye solunun "işçi sınıfinın kültürü"diyebirsöylemi vardı. Fakatişçisınıniktidarolmadığıiçinkültürelbiçimlcnişi de kolay olmuyordu, olmayacaktı. Olsa bile Sovyetler örneğinde olduğu gibi kültürelsanatsal alanda da sorunlarçıkacaktı. Bu kaçınılmazdı. Sonuçta, bir aşamadan sonra siyasi, sosyal davranışlann yapısında da savunmaya yönelik refleksif bir yön var. Doğada olduğu gibi bir dağılma ve yeniden toparlanma refleksi, yasası var. Sovyetlere bakarsak bugörülüyor. Rejim katılaştığında, dünyaca ünlü bestecılerin bunalıp kaçtıklannı, en dinamik, en ünlü eserlerini sürgünde verdiklerini görüyoruz. Bizde işçi sınıfı iktidar olamadı ama, var olan kocaman hareketlilik içinde sol söylemin müzıkte ıfadesinde bazı öncüler çıktı. Âşık Ihsani vardı mesela. "Arkasından baltasını bilerdi" cümlesıni kitlelenn dilinde ıdi. işçi sınıfının müzik kimlığinde ifade olarak önemli bir yeri vardı, sürekli söylenirdi. Hareketin içindeki okullu aydınlanmız bile bu cümleyi yinelerlerdi. Bir Mahsuni'densözedilırdı. 1974savaşındandolayı "Kahrolsun palikarya!" deme talihsizliğinde bulundu. Bu döncmdc müzik anlayışlanmızın en üst noktası bunlardı. Sol cenahtaki müziktc, daha farklı bir artı noktada Cem Karaca, Moğollar vardı. Rock motifleri ile sentezleyerek folk müziğe farklı, popüler bir yorum ve sunum getirdiler. Ama kitleleri tümüyle peşinden sürükleyecck bir müzik değildi yapılan. En azından köyden kentegöçenlertercihetmiyorlardı.Onlara yakın müzik Ihsani'nin, Mahsuni'nin yaptığı müzıkti. Bağlama eşliğindcki otantık müzikti. Onlara özenen gençler çıkıyordu bazen. Bu gençler, "Sazım, sözüm, silahım mermi, yaşım yirmi, dönersem kahpeyim..."gibiifadelerkullandılar. işçi sınıfının müziğıne katkıda bulunmak için daha sonra, yine bağlama elde bir tür küfür müziği ortaya çıktı. "Pepsı Fruko Aramko " ilebaşlayan. Öteyandan Bulgarişçi marşı, ttalyan işçi marşı, Latin Amerika marşı gibi ithal marşlar söylenıyor, öğrenilıyordu. Türk devrimci harekctinin Enternasyonal gibi, BellaCıaogıbibirmarşı olamadı. Türkiye işçi Sınıfına Selam, Nâzım'ın şiirı ıdı vc marş olarak bestelendi ama yaşamadı. Çünkü belligruplarıntekelindcydi. Bir Mayıs marşı vardı ve çok popülcrdi. O da lspanyolmüziğimotıfleritaşıyordu. O gün ne yapmak gerekiyordu, doğrusu neydi, onu bizhiç bilemiyorduk. Çok gençtik. Hareketin içinde zaman zaman korkarak, ürkerek, savrularak kavga veriyorduk. O dönemdeki çarpık gelişim bugüne kadar Bir müzik göçmeni... Günler, Aynlık, Konserlerim1 ve Su Türküler albümleriyle tanınan Hasan Yükselir, Türkiye solunun kendi sanatını oluşturamadığmı söylüyor. Türkiye'de sanat alanında paranm popülerlik adırıa verilen âanatsal ödünlerden kazanıldığını savunuyor. DR. TÜZEL EZİCt* nkara'dabıçakgibisoğukbirakşamüzeri.Sadccebukentcözgü külrcngiayazda,caddclerdebir an önce evlerine yctişme telaşındakı ınsanlar. Onlardan biri dc benim. Okuldan dönüyorum ve üşüyorum. Telefon tam ben kapıyı açmaya çabalarken çalıyor. Yetişiyorum; sıcak. dost, eskılerin dcyimi ıle "davudi" erkek sesi, "alo" demcden, Lorca'nın Kanlı Düğün'ündeki Granada türküsünü söy lcmemi istiyor. Nazlanmadan başlıyorum: "Uyan gelin, uyansana cvlenme sabahındırbu. Türkü söyle, oyun oyna, balkon çelenksiz olurmu!" "Hasan!" diyorum. "Kendi besteni nasıl unutursun?" Gülüyor. Suçu, geçen on yıla, zayıflayanhafızalara,onun Almanya 'dayaşıyor olmasına yüklüyoruz. Akdenız'den Karadcnız'e; Orta Anadolu'dan DoğuGüney Anadolu'ya; Dadaloğlu'ndan Karacaoğlan'a, Dcdcmoğlu'na, Muhyi'ye; Pir Sultan'dan Yunus'a, Veysel'e; Ülkü Tamer'den Orhan Veli'ye, Nâzım'a uzanan, çok genış bir yelpazede dolaşıyor Hasan, kendi toprağında usul, alışkın adımiarla; abartısız, ustaca. Konserdcn sonra söyleşiyoruz: Avrupa'da gördüğün kabulde, Alevisol kimliğinin özel bir rolü var mı? Bu kimliğe sahip olmaktan her zaman onur duydum. Eğer kayda değer bir şeyler yapabiliyorsam,Lorca'nınkcndisiiçindediği gibi, kendi kulvanmda sanatçı potansiyclimı toprağa, toprağın kültürüne yakın oluşumla açıklayabiiirim. Belirli bir kesimin müziğini yaptığımı düşünmüyorum. Müziğim tüm Anadolu'yu kucaklıyor. Türkiye solunun tarihinde müziğin ge sürdü. Popüler kültüre yansımalan oldu. Müziktc özgün, protest sunumları oldu. 12 Eylül sonrasında bakış açılarımızla hayatı çözümlediğimiznoktalardamüthişbiryalnızlık ile kuşatıldığımızı fark ettik. örgütlü insan tek başına kalmıştı. Hayatın karşısında kişı olarak kendini savunma, ayakta kaU mayollannıbilmiyorduk. Hayat kendi ideolojisini olanca gücü ile dayatıyordu. Ben kendi adıma bir çıkış yolu ararken, kendimi