27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 P » genelkaynak vermekyeterlideğil.Başkalarınıri sözünün daima ayn yazılması ve oradada yinckaynağıngösterilmcsi şart... Birörnekvereyim,tngiltere'nin başbakanı Blair, seçim konuşmalannı yaparken, orta halli birailcnin çocuğu olduğunu sıklıkla vurgulamış, seçmene nercden nereye geldiğini göstermek istcmişti. Amerika'daki başkanlık seçimlcri sırasında da bir aday Joscph Biden bu dili kullandı. Sabah adam konuştu, öğlc saatlenndc bir kanal bu benzerliği yakalayıp yayınladı, adam öğleden sonra adaylıktan çekildi.... Aşırma çerçevesi bu kadar geniş tni tutuluyor? Evet, çünkü çok ayıp bir olaydır aşırma. Amerika'da her yıl kolejlerden sayısız öğrenci atıhr, kopya çekmek ve aşırma suçlamalarıyla... Bir de bize bakın, hcpimiz ansiklopedilcrc bakarak yetiştik, oradan alıp buraya koy arak ödev yaptık... Amcrika 'da iscgençlere,çocuklara,birilkc olarakbunu yapmamalan söylcniyor. Bizhâlâ ansiklopedilere bakıyoruz... Tabii çunkü her şcyimiz taklit üzerine, başta dinimizi uygulamamızı ele alın her şeyimiz taklit üzerine... Bu yapıyı, her alanda yeni bir ahlak kurarak mı kırabileceğiz? Taklitle bir yere gelemeyeceğirruzi bilmemiz lazım, en kötüsü, bizim taklit ettiğimizi başkalannın bildiğini bilmemiz lazım... Politik uygulamalarakızıyor,protestolarakalkışıyoruz, birtakım haklı olabileceğimiz yerler de var, ama niye bizim sürekli başkalanna benzcmc zorunluluğumuzolsun. Bu bana çok dokunuyorvchaysiyetsizgeliyor... Bunun kaynağı Doğu'yla Batı arasında çekiştirilmemizde mi? Bana ahlakta din çok önemli gibi geliyor. Rönesansreformlannın uluslannkendidiliyle ibadetle başladığı, bununla kitlclerin büyük meşgalesi olan dinin daha dürüstçe yapıldığı unutuluyor. Anlamadığımbir dilde ibadet bana çok dokunuyor. Oysa kendi dilinizde ibadet yapabilseniz, dindar daha dindar olacak, dini sorgulayan daha doğru sorgulayacak. Bunu söylemek bir saldın gibi geliyor ama değil,buBatı'nın 16., 17. yüzyılda başlattığıbirtartışma... Yetişmek mümkün olacak mı, arada üçyüzyılvar? Olacak hcrhalde. Şimdi bcnim zamanımdan daha iyiyizgibime geliyor. Benyetişirken lstanbul 'da, tngilizce tıp kitaplan satan iki kitapçı vardı. Unlü bir tngilizce Temel Dahiliye kitabı hocanın dolabında kilitliydi,altıay asistanlarına göstermezdi, çunkü ilk başta bilgi olarak o kitabı satardı etrafa... Şimdi Cerrahpaşa'nınetrafındadörttane tngilizce kitap satan yer var ve bütiin öğrencilerimiz, az ya da çok yararlanabiliyor. Bilgi sadece şu ya da bu insanın tekelinde değil, yaygınlaşıyor. Interncl var. Bugündaha ürctkeniz ama daha ahlaklı mıyız, onu bilmiyorum, belki biraz daha iyiyizdiyorum... En azından pek çok alanda artık ahlakıtartışıyoruz... Yıllar önce, oğlum üç yaşındaykcn ailece, trenlc Pamukkale'ye gidiyorduk. Oğlumun tuvaleti geldi, annesi "Tuvalet pis sen altını burada çıkart, tuvalete öyle git" dedi. Oğlum başta direndi, ama sonunda, üstü gayet giy imli altı çıplak, kompartımandan çıktı, koşarak tuvalete gitti. Döndüğündc gülerek "Baba" dedi "kimse utanmadı". Esas olay bu. Bizim oğlanın utanması için önce başkalannın utanmasını öğrcnmesi lazım... Bu sadece bilimde dcğil etraftaki yaygın bir sürü ayıbımız için de geçerli gibime geliyor.^ beratguncikan@turk.net 19. yüzyıl kitabından kahve yaprağu.. r . Osmanh Kahvehanesi, Amadeo Preziosı, Paris 1865 Kahvenin bahtı açıldı. Sergilere filmlere konu ediliyor. Viyana'da yaşayan tiyatrocu Ülkü Akbaba, bir kahve belgeseli çekiyor. Istanbul'da açilan kahve sergisi de tiryakilere keyifli anlar yaşatıyor. MİYASE İLKNUR Tanede saklı keyif uyanık kalıp daha çok üretmeye şartlanmış işçi sınıfı için uyancı görevine soyunmuş. Istanbul'da ilk kahve tüketimınin 1517 y ı lından itibaren başladığından söz edilir kaynaklarda. tmparatorluk başkentinde ilk kahvehanenin açılması ise 1554 yılına rastlar. 1600 yıllannda kahve, tümOsmanlı Imparatorluğu'nda bilinmektedir. Artık dini bağlamdadeğil, gündelik yaşam kültüründe, ziyaretlcrde konukseverliğin sembolüdür. Toplumsal açıdan üstlendiği işlev önemlidir. Açilan kahvehaneler yeni bir ticari alan ve " şarapsız tavcrna" olma özeüiği ile insanları bir araya getiren buluşma yerlerine dönüşmüştür. İlk kahvehane, Tahtakale'de açılır. Tiryakiler kahveye "kara inci" adını takarlar. "Kuşlar se « A nadolu topraklannı yurt bellememizden birkaçasır sonra tanışmışız kendisiyle. Evimize gelen konuğu onunla ağırlamışız. lkram edenin hatınnı kırk yıl saymışız. Ana vatanı Habeşistan olmasına ve Osmanlı 'ya Kahire üzerinden gelmesine karşın Yemen'den geldiğine dair türküler yakmışız. Yemen'den ne gelir? Tabii ki kahve... Kısa sürede müptclası olduğumuz acı kahveyi uğruna öliimü bilc göze alacak kadar sevmişiz. Dervişleraracılığıyla lslam coğrafyasında kısa sürede yayılan kahve adına, ne softanın fetvasını takmışız ne Sultan Murat'ın fermanını. Yasaklarpara etmeyince ağır vergiler konmuş içmeyelım diye. Onun da yolunu bulmuş, kaçağa bindirmişiz işi. Sonunda yasağı koyanlar pes etmiş. Kahve devlet erkânı ve orduya da girmiş. At sırtında yeniçerilerle birlikte o dadayanmış Viyanakapıları'na. Bızgjrememışiz vaka, ama o girmiş. Balkanlara gırmek için ise başka yol bulmuş. Osmanlı ordusundan önce dervişlerin araladığı bu kapıdan acı tadı, kara rengi ve egzotik kokusuyla süzülüvermiş içeri. Kimi yerde Türk kahvesi, kiminde Bosnakafa, kimisinde de melanj olmuş adı. Osmanlı'da olduğu gibi kahve içmek önce soy lular ve toprak ağalannın harcı sayılmış. Sanayilesme ile birlikte o da sınıf değiştirmiş, uzun mcsai günlerinde herle yem aramaya çıkarken, kahve meraklılan da kah vehaneye koşarlardı" şeklinde mizahi yazılara dahi konu olan Tahtakale 'deki kah veden toplumun ilerı gclcnleri çıkmaz olur. Evliya Çelebi, Seyahatnamesi'nde tstanbul'da 55 kahve bulunduğunu, 300 dc kahve satan dükkân olduğunu yazar. Kahve ve kahvehanenin yaşamımızdaki önemi yabancı seyyahlan bile şaşırtmış. Geçen yüzyıhn başlarında lstanbul'a gelen Knut Hamsun, kahvehanelere ilişkin gözlcm ını kitabında şöy le aktanyor okurlanna: "Sabahınerken saatleri. Sokaklarhızla dolmaya başlamış; park boyunca bir tur attıktan sonra bütün şehir ayaklanmış gibi geliyor insana. Üç duvarı olan bir dükkâna giriyoruz. Dükkânın sokağa bakması lazım gelen dördüncü duvan yok olmuş. Kırmızı yastıklı sckilerde, fesli, türbanlı adamlar ayaklarını altına toplayarak oturmuş, kahve ve tütün içiyorlar. Hoşbiryerburası;ateştekibakırkaplar lezzetli şeyler ihtiva ediyor gibi. Girdığimiz yer bir kahvehane, onun için kahve ısmarlıyoruz. Zift gibi buruk bir tadı olan kahve, ufacık fincanlarda ikram ediliyordu. Biz de diğerleri gibi yapıp, aldığımız her yudumdan sonra fincanı çalkalıyor, telvesini içiyor, sonra da arkaya yaslanıp, gözlerimizi tavanadikiyorduk. Kahvehaneden içeri yaylı sazlar ve davul çalan bir müzik grubu gıriyor. Müzisyenler ağızlarında sıgaralarla yerlere
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle