Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 Prof. Dr. Hasan Yazıcı bilim ile ahlakın birlikteliğini tek bir cümlede özetliyor: "Ahlaksız bilim olmaz." Ya ahlak? Oğlunun bir tren yolculuğunda belden aşağısı çıplak tuvalete koşturuşunu, dönüşte ağzı kulaklannda "Baba kimse utanmadı" deyişini anımsatıyor, yani utanmanın karşılıklı öğrenilebileceğini. Işte o zaman bilimsel aşırmalar azalacak, diğer ayıplanmız da eksilebilecek... ye gönderir yayımlatırsınız... Bütün bunlar ahlaktan sapma olay larıdır... Bunun içindc son zamanlarda kafa yorduğum aşırmalar konusu da var... Bilim adına hırsızlıkyani... Çok gcnlcrc gidersck bunun örneklerini Aristo'da buluruz. Aristo' nun sanat doğayı taklittir anlay ışından yola çıkılarak deniyor ki, taklit güzel bir şeydir, insan arada bir özgün bir yapıt ortaya koy abi lir ama özgünlüğü asgaride tutun. Bu yüzyıllar boyu böyle gidiyor.. Aynı anlayış Çin'de de var, devlet memurlan hcp imtıhanla alınırmış ve bu ımtihanlarda hepaynı şeylersorulurmuş: Onededi,bunededi? Yaratmadıkça sorun yok anlaşılan... Şimdiye kadar hep bilimsel aşırma diye düşünüyordum ama bu kavga asıl şiirlerden, piyeslerden, romanlardan çıkmış... Matbaanın bulunmasıyla insanlar düşünceleri yani yazdıklany la para kazanmaya başlıyorlar ve kavgarun da ilk adımı atılıyor. Aşırma üzerine belki de en etkili yapıt olan Thomas Mallon'un"Stolen Words" adlı kitabındanfTicknorandFields, 1989)öğrendim,Gulliver'in Seyahatleri'nın yazarı Jonathan Swıft ile Alaxender Pope yıllarca mektuplaşıyorlar. Bu mektuplar bir yayınevinin eline geçiyor ve yayımlamaya kalkışıyor, Pope bunun üzerine yayınevini dava ediyor ve "Bu mektuplann elinizde olması size onlan yayımlama hakkını vermez" diyor. Dava, bir eserin fiziki olarak kimin elinde olduğu değil, kımin fikri olduğunun öncmıne dikkat çekiyor ve yıllarca pek çok bu tür tartışmada kaynak olarak kullanılıyor... Burada yayınevi davalı, ya yazardan yazara aşırmalar? Rönesans sırasında "commonplace bookharcıâlem kitap" diye bir kavram var. Diyelim ben size bir kitap veriyorum, içinde ünlii bir şiir veya Incil'den bir pasaj var, siz onu evinizde uygun bir yere koyuyorsunuz, siz veya size gclcn giden bu kitaba, zaman zaman bir evvclkinin yazdığına uygun düşen bir şeyler ekliyor, böy lelikle ortaya kimin yazdığı belli olmayan, kolektifbir yapıt çıkıyor... Oldukça eğlenceli... Ikınci bir kolektif yazı türü 19. yüzyılda, kadın kulüplerinde ortaya çıkmış; bilebildiğim kadanyla, bu türün özel bir adı yok. Bu kulüplerin üyesi kadınlar önce bilinen bir eseri, bir romanı alıyorlar, bu romanı kendi hayatlanna veya yakın arkadaşlannın hayatlanna uyarlıyorlar. Bu uyarlama daha sonra kulüp toplantılarında herkese okunuyor. (Kolektif kitap şckillerinı Angclil Carter isimli yazann, Pearson Education Ltd. tarafindan geçen yıl basılan "Stolen Language" adlıkitapta bulabilirsiniz.) Edebiyat dışı örneklere dönecek olursak... Yakınlarda Theodore Pappas ısmiy le yay ımlanan bir kitap MartinLuther Kıng'inbüyükbiraşırmacıolduğunusöylüyor.Pappasdahilolmaküzerekimsenin, 1964'teNobelödülü alan, doğum günü Amerikatta resmi tatil ilan edilen King'in uygarlığa yaptığı katkıya bir itirazı yok... Boston Üniversitesi King'i, "Buadam vaiz, devamlı olarak başkalannın söy ledikJerini kullanarak vaaz verir, yani ağızda birleştirir, bu adamın çalışmalan sözlü kültürün eseri dir" diye savunuyor. tkinci bir savunma daha var: "Bu adam Güneyli. Güneyli ve siyah ırktan olup gelip Boston Üniversitesi 'nde doktora yapmak olağanüstü bir olay, diğerleriyle aynı kıstasıkoyamayız." Tartışma şimdi hangi noktada? Doktorasını geri alıp fahrı doktora verelim ki, adam rahat etsin diyorlar... Boston Üniversitesi 'nin bu mantığı rahatsız edici... Pappas'ın kitabında aşırmacının tarifi de var, şöyle diyor: Aşırma, sadece aşıranın karakterindeki kötülüğü göstermckle kalmaz, aşırmacının yetiştiği ülkcnin karaktcri hakkında da çok önemli bilgıler verir. O ülkenin eğitim sistemi, okuryazarlannm düzeyi, yaratıcı ve eleştirel yetenekleri hakkında da çok önemli ipuçlan verir... ^.u Aşırmanınsonuvesınınyokgaliba... ' Aşırmacılann birkısmı "Farkına varmadan yaptım" diyor. Büyük kısmı zaten kaba aşırmalar değil, fikiraşırmalan... Adam çıkıp "Haberim yok" diyor, "ben yayımladım, aynı tarihte tngiltere'de biri de aynı şeyi düşünüp yayımladıysa ne yapabilirim"? Aklın yolu birdir, savunması... Kasıt olmaması bir şeyin aşı rı lmasına neden değildir. Bir işi yaparken çevrenizde bu işi yapan başkalannın olup olmadığını bilmek sizin sorumluluğunuz. Ahlak düzcyini iştebu noktaya getirmek önemli... Matbaanın iki yüz yıl geç kuUanüması bizi bu eğlencelerden ve tartışmalardan mahrum mu bırakıyor? Hay ır, yakın tarihten bir örnek verebilirim, YÖN dergisini biliyorsunuz, orada yayımlanan bir yazı üzerine, Ankaralı bir profesörle, Istanbullu bir profesör arasında tartışma çık Bilim h ırsızı, tembel • 1. Sayfanın devamı açmak. Bu zorlu işe soyunanlardan biri Prof. Dr. Hasan Yazıcı. Türkiye Bilimler Akademisi însan Haklan Komisyonu üyesi Yazıcı, bugünlerde YÖK. eski başkanlanndan Ihsan Doğramacı ile mahkemelik. Daha önce bilimsel aşırması Uğur Mumcu tarafmdan kanıtlanan Doğramacı, bu aşırmayıanımsatanProf. Yazıcı'yımahkemeyeverdi. Davabiryana, biz Prof. Yazıcı ile bilim, ahlak ve bilimsel aşırma üzerinekonuştuk: Bilimle ahlak nasıl yan yana gelir? Bilim, ahlaksız olmaz, yani ahlak olmadan bilim olmaz. önceliği ahlaka mı veriyorsunuz? Kendi alanım olan tıptan ya da biyoloj ik bilimlerden yola çıkacak olursak, siz bir varsayım ortaya attığımzda bu sizin yetişmenizin, olanaklarauzın, çevrenizin, doğuştan yetenekİerinizin sonucudur... Varsayım ortaya çıkar ve bil im başlar, çünkü varsayımı çürutmeniz gerekir, ancak ç ürütülemez ise kabul edilebilir hale gelir. Varsayımınızı olabildiğince çürütmeyeçalışmak ise çokbüyük birerdem ve ahlak ister... Varsayımın bir bilimsel ürün olarak ortaya çıkmasına kadar geçen süreden mi söz ediyorsunuz? Bilım ahlakın ta kendisidir, ben ahlaksız ortamlarda bilimin olmayacağı kanısındayım. Ahlaksızlık ilk basamaklarda yapılır, hastanın ya da deneğin izni dışında çalışma yaparsınız, deneklerinizi kasıtlı olarak kendi varsayımınıza göre seçersiniz, araştırmayöntemlerini de kasıtlı olarak saptınrsınız,istatistiğişişirirsiniz,olmayanbirçalışmayıbirdergi tı. Kendim incelemediğim için isimleri kullanmak istemiyorum, Ankaralı hoca, Istanbullu hocayı kendisinden izinsiz alıntı yapmakla suçladı. tstanbul Üniversitesi hocadan savunmasını istedi. Hoca savunmasında, "Tamam" dedi "ondan aşırdığım doğru ama o da bilmem kimden aşırdı". Bunun üzerine üniversite soruşturmayı durdurdu.... Hüsrev Hatemi 'den öğrendim. Ibnül Emin Mahmud Kemal' in şöyle bir sözü var: Ondan çalar, bundan çalar, tuğla gibi kitap yapar... Yani bu bizde de hep var... Ama yakın tarihte daha çokdillendirilir, sorgulanır oldu ve örnekJer çoğaldı... 12 Eylül 'den sonra başta ekonomi olmak üzcre bir üretim telaşı başladı, paramız artsın, ekonomimizbüyüsün... Bunlar güzel şeyler ama ahlak sonradan gelir diye düşünüldü. özal devrini anlatmaya gerek yok. Benzer şey bilimde de oldu, bilimsel yayınlanmız azdı, arttıralım dendi, buna tümüyle katılıyorum, ama bunu yaparken aynı ekonomideki gibi ahlak boyutuihmaledildi.Yüzde yüz katıldığım işler deyapıldı, örneğin doçentlik tezi kaldırıldı, yerine özgün, bilimsel yayın kondu ama bu kez de bilimsel ahlaktan sapma yapmışyayınlarşüphesi başladı. İki önemli adımatıldı, 1998'de öğretim üyeleri disiplin yönetmeliğine birmadde konularak, birbaşkasınınçalışmasındankısmenyadatamamen alıntı yapıldığı saptanırsa öğretim üycsinin görevine son verileceğikararlaştınldı... Oldukça ağır bir ceza değil mi? Evet,ağırbiryaptınm. Geçen yılınsonlanna doğru daüniversiteler arası kurula bağlı bir ctik komisyonu kuruldu, görevi her doçentlik adayımn bilimsel ahlaktan sapma yapıp