Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 EKİM 2001. SAY1 813 Bir kere denizle tanıştınız mı, bir daha kopamazsınız. Deniz insanlarının özellikleri yaşamınızı usul usul biçimlemeye başlar. Kışın Artvin'in Yusufeli ilçesinde görevine döncr. Birgiin postaneden adına bir paket geldiğini söylerler. Gidip, alır. Paketin yanında küçücük bir not da vardır. Oihtiyarbalıkçıkızartılmışistavrit göndermiştir. O yıllarda orada değil balık, et bulmak bile biiyiik lüks olduğundan tüm menıur arkadaşlarıyla birlikte lokantada kendilerine bir ziyafet hazırlığına girişirler. Akşam biiyiik bir heyecenla kutuyu açtıklarında dayanılmaz pis bir koku ortalığı sarar. O yıllarda Yusufeli'ne 15 günde bir posta gelir. Ne yazıkki koli yanlışlıkla Yusufeli 'ndenönce Yıldızeli 'ne gitmiş oradan Yusufeli'ne gelişi bir ayı geçmiş... Balıkçıların cömertliğini, içtenliğini, insan sevgisi ile dolulugunu anlamasının başlangıcı olarak bu olayı görür. Odenliyoksulvepostanenin yolunu bile bilmeyen bir insanın böy lesine bir özveride bulunmasından çok etkilenir. "Her yaz tatilinde yıl be yıl Marmara'nın ölümünü yaşayarak gördüm. lnsanhğın neler y itirdiğini acı çeke çeke öğrendim. DenizlerdeÖlür'ünkonusuve amacı çevre kirliliğinin sanıldığı kadar yüzeysel olmadığını toplumların sosyal yönünü derinden etkilediğini vurguluyor." Okuduğunuzda çok da eski olmayan, belki bir 50 60 yıl öncesinin Marmara'sında ve Türkiye'sinde buluyorsunuz kendinizi. lskorpit, Çinekop, Barraküda veZarganayada Hamsi Reis, Cemal Usta, Güllü ana karakterlerinde Türkiye 'nin son elli altmış yılda üretim toplumundan tüketim toplumuna nasıl dönüştüğünü; yok olan zeytinliklerinden, kirlenip de balık vermeyen denizlerinden, yok olan insan ilişkilerinden izini sürüyorsunuz. Belki de en ilginç olanı yoksulluk kavramının nasıl değiştiğini görmek oluyor. lskorpit, yani Salih Reis, "Biz her gün yiyeceğimizin bir kısmını da madrabaza satacağımızbalığımızvarken,zeytinliklerimizdenzeytininenhasını,bağlarımızdan tadına doyulmaz şarabımızı çıkardığınıızda eriştemizi, ekmeğimizi, bulgurumuzu, unumuzu kendimiz yaptığımızda da yoksulduk. Cebimizde üç kuruşumuz vardı" diyor. Tüm bunları kaybettiklerinde, ekrneği bakkaldan, yağı marketten aldıklan, eskiden beğenmeyip denize verdikleri isparozları bulduklarında bayram ertikleri günlere geçişin ne kadar hızlı olduğunu görmek, turizmi "betonlaşma" olarak yaşayan Türkiye'nin trajik bir yansıması sanki. Kitapta,denizinkıyısındayaşayan insanlann kültürlerinin şekillenmesinde ne denli etkili olduğunu da görüyorsunuz. Balık ağlarının gözleri önceleri yavru balıkların yakalanmaması için seyrekken sonralan nasıl da sıklaştığını, büyüdüğünü, üreme zamanlannda bir töreye dönüşen av yasağını, yiyeceğinden fazlasını tutmaya gerek görmeyen balıkçı tokgözlülüğünden trollere geçişin insanın içini buran öyküsünü okuyorsunuz. 3 0 yıldır her gün hiç aksatmadan bir saatyazan MehmetZiya "ikiGeneralBir Asker" adlı üç ciltlik bir roman hazırlığındaşimdilerde... ^ BAŞKENT GUNLERİ Suna Kan, İdil Biret, Aylu Lnhıran, yandu Müşerref Hekimoğlu. BunlardaVar... MÜŞERREF HEKİMOĞLU NKA'dan arkadaşlar aradı. Hikmet Şimşek'i yitirdiğimizi haber verdi. Kanseri yenmek için büyük savaş verdi, ama bir yere kadar! Uzun bir savaş sona erdi, şimdi daha rahat diye düşündüm. Ancak şimşekler çaktı yüreğimde. Dalgalı bir yaşamı izledım belleğimde. Müzik devriminin öncülerinden Hikmet Şimşek. Arada bir tartışmalarımız da var, aramızda soğuk rüzgârlar da eser ama ısınırız sonra. Müzik devrimine bakışını, yorumunu saygıyla duşünürüm her zaman. Asker kökenlı bir kişi. Müzik dalındakı görevlerıni askerce üstleniyor, içtenlikle, yürekle. Müzik devrimini yaşayan, yaşatan, yaygınlaştırmayı amaçlayan, çahşkan, üretken bir kişı dalında. Çokseslilıği yaşam bıçimine dönüştürüyor, ıçerde, dışarda, Avrupa'da, Amerika'da, Istanbul'da, başka kentlerde, başka ülkelerde konserler veriyor durmadan. Plaklar, CD'ler yayımlıyor. Sınırları aşıyor, bir müzik elçısi, bir usta, bir öğretmen olarak saygın bir yer alıyor dalında ludız Kenter karanlığı aydınlatıyor... A değil! Sanırım yüreğimi değiştiririm. Çok yorgun, biraz dinlenir belki. Ya da tersine! Sevmeye yeniden başlar, sevginin boyutlanm kanıtlanm. Dünyayı, insanları daha güçlü kucaklarım. ••• Hikmet Şimşek'i yitirdiğimiz akşam güzel bir olay yaşadım TV'de. Genco Erkal ile Fazıl Say'ın emeği ve yüreğiyle derlenen bir şiir demeti. Çoksesli, çokrenkli bir yapıt. Saygıyla, sevgiyle ve özenle oluşuyor. Yanımda eski bir dost. Birden dikiliverdik, karamsarlığı elimizin tersiyle iterek yeni oluşumların çiçeklerini topladık. Ekranda kımı görüntüleri izlerken gozlerımizden utanıyoruz ama bunlar da var! Anadolumuzun gerçek ürünleri yerinı, ışığını yitirmeden parlıyor, biz buradayız der gıbı aniden dikıliyor karşımızda. Bir ışık selı oluşuyor, karanlık yırtılıyor, önümüz arkamız, dünyamız aydınlanıyor Bir yıldız yağmurunda ışığa bulanıyoruz. ••• MehmetZiya Eriş, öğretmenliğe başlayınca operamn da müdavimioldu.. Erij) 'in Erzurum 'dan bu yana sahip olduğu köpeklerinin ismi hep aynı: Çeper. ölümünden sonra da sürdürüyor görevini. Kemiklerini üniversiteye veriyor, insan vücudunun gizemine başka bir boyut katıyor. İlginç bir buluşma. Yıllarca önce Göz Bankası kuruldu Ankara'da. Göz bağışıyla ilgili çağnlar yaptı bilim adamlan, yazarlar. Ben de romantik yazılarla destekledim göz bağışını. uldükten sonra da görmeyi sürdürmek umuduna gülümsedim. Aradan yıllar geçti, göz cerrahisinde de çarpıcı gelişmeleroldu, bu karanmı yaşama geçiremedim hâlâ. Ancak hayalden gerı kalmıyorum. ölümden sonra yaşamak düşüncesi kafamı tırmalıyor arada bir. Bu hayal gerçekleşirse vücudumdan hangi parçayı değiştireceğime karar veremiyorum yalnız! Vazgeçmek kolay Geçen sabah Yıldız Kenter geldi, yıldızlı söyleşiler yaptık. Ağrılar, sızılar geçti, hastalığı unuttum, yürümeye değil uçmaya başladım nerdeyse! Bu gücü dostlanm veriyor bana. Yıldız konuşurken merhaba diye selamlıyorum tüm dostlan. Bir ışık yağmuru başlıyor çevremde. Yıldız yıldız deliniyor karanlık. Kimi acı ama yaşam güzelleşiyor, boşluğuna dayanılmaz. Aynntı değil bütünün vazgeçilmez bir parçası çünkü. O parçaları birleştirince yüce bir dağ çıkıyor karşıma. Doruğunda yıldızlar parlıyor. Dahası aydınlık aynntılarla oluşuyor, toprağı yeşertiyor. Sözcükler yeni boyutlar kazanıyor. Mutlu, umutlu, sevgiyle, saygıyla, hoşgörüyle, teşekkürie dinliyorum o öyküyü. Ülkemizin öyküsü oluşuyor. Taşımızın, toprağımızın gerçek öyküsü. Ancak doğru dürüst okuyamıyoruz. Elbet önce okumayı öğrenmek gerekiyor. Oysa ne güzel öğretmenlerimiz var! ^