Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
21 EKİM2001 SAYI 813 ler konusunda bütün bildikleri, onları parmaklıkların arkasına atmış olan Türk askeri hükümetı de içınde olmak üzere heryerdekısağcıdiktatörlükleredesteğimizolunca,demokratikilkeler konusunda Amerikan gösterişçilığini hor görüyorlardı. Onlardan yirmi kadarı bır lokantada bizim için bir akşam yemeği düzenlemişti; bizleronlann durumuna dünyanın dikkatini çekmek için buraya gelmişken yemeğin ve bir hayli de içkinin ardından, anlaşılması zor olan belirgin bir düşmanlık kendisini göstermeye başladı. Bir adam kadehini kaldırarak ayağa kalktı, yüzündealaycı birifadeyle, "Amerika'yagidip medeni hakların durumunu araştıracak kadar zengin olacağımız günlerin şerefine!" dedi. Onunla daha sonra konuşunca, bu kişinin bizim misyonumuzu gülünç kılmayaçalışangericibirhükümetajanı mı, yoksa bana baş düşman bir Amerikalı olarak saldıran sıradan birkomünistmi olduğunu kestiremedim. Yanımda oturan, tıka basa votka dolmuş başını ellerı arasında tutan bir başka yazar, "Beni yeniden tutuklamaya kalkarlarsa, bu memleketten kaçıp gideceğim. Öyle bir ışkenceyi bir daha göze alamam," dedi. Ekose bir spor ceketpantolonu ve kabartmaçizgili bir kravatı vardı; saçlan da ellili yılların kolejli stilinde kısa kesilmişti. Birden, "Siz Marksist misiniz?"diyesordu. "Marksist nedir? " diye yanıtladım. Yüzünde inanmaz bir ifadeyle bana baktı. "Ne demek 'Marksist nedir'! Marksist Marksisttir" Öfkeden çok acı duyar bir hali vardı. "Siz, dünyanın en büyük iki ordusu seferber durumda sınırda karşı karşıya iken bir Çinli Marksist, bir Sovyet Marksist ile aynıdır mı demek istiyorsunuz? îki milyon kadar kışi hazır ve de taraflann her birinde sopa ucuna çivilenmiş birer Karl Marx resmı var. Sonra, kendi sınırları üzerinde Vietnamlı Marksistlerle savaşan bir Çinli Marksist ne? Ya da ölesiye savaşa tutuşmuş Vietnamlı ve Kamboçyalı Marksistler ne? Ya da Vietnam yandaşı Kamboçyalı bir Marksistle karşı gelmiş olan Kamboçyalı bir PolPotMarksist'i? tsrailli Marksist'le Suriyeli Marksist'tense hiç söz etmeyelim." Duygularını incittiğimi biliyordum; hiçbir zaman böyle düşünmek istememişti ve beninı böylesine hafife alarak varlığını açıkladığım taşlaşmış inancının hatırı için vücudunda gördüğü işkencenin izlerini taşırken içini umutsuzlukkaplıyordu. Öfkelendi. "Yo, hayır, yalnızca tek bir Marksizm vardır!" Biraz ötedeki mandolinin ve şarkıcının oynak sesini bastınrcasına haykırmıştı. Daha fazia üstelemedim ama Irlanda'da kendi kendini öldüresiye sopalayan "tek Hıristiyanlığı," ya da Lübnan'daki "tek îslamı" düşündüm. Ve, on yedinci yüzyılda lsa adına neredeyse tüm Avrupa'yıyerle bir etmiş olan OtuzYıl Savaşları'nı. Yada,Ortodoksvedindışı Yahudilerarasındakiölümcülnefretiylelsrail'deki "tek Yudacılığı." "Belki de dünyanın yeniden kabileleşme döneminden geçiyoruz," dedim. "Eski kültürlerin kalıntıları uzun uykulanndan birbiri ardına uyanıyorlar ve yeniden ayağa kalkan bu atavistik kabileciliğe modern bir ses kazandtran dayanak belki deMarksizmdir..." Yeni bir ses araya girdi; bu, doksan kadar mizah ve şiir kitabının yazarı, gençliğinden bu yana bir Marksist ve şımdi bir sosyalist olan Aziz Nesin'dı. Pek çok kez hapse girmişti ve birkaç yıl önce de oyunlarından birinde Iran Şahı 'na hakaretten altı ay yatmıstı. Adını ve yaşamöyküsünü: askeri okuldan nasıl aynldığını ve sonunda eski okul arkadaşlannın Amerikan destekli askeri diktatörlüğüne karşı mücadele ettiğini her Türk bilirdi. Ellisinde, kısa boylu, söylendiğine göre zengin olan, saygı uyandıran biriydi. "Son savaştan sonra Stalin, doğu illerimizi ve Bogazlar' ı bizden almaya çalıştı" dedi, "ve tam şu sırada Rusya sınır bölgemizin çok büyük bir bölümü için bize hâ çalışarak "Bu durumda sızler burada bu iki dev arasında birer Marksist olarak kendinizı nereye yerleştinyorsunuz? Ikısi de Türk bağımsızlığını tehdit ediyor, değilmi?" dedim. Bu kez bana acay ip boş gözlerle baktılar. Gerçekten de çekiçle, onun kadar ayıpianmayadeğerörsarasındaolduklarınıreddetmedılerde,onaylamadılarda. Durumları metafizık bır havada kalışla, birsavınmantıklılığıyla,yaklaşansonuçlarının kabul edilemezliği arasındaki bir karşılaşma noktasına pek benziyordu. Savaş sonrası yıllannın pek çok yeri kasıp kavurmuş olan yabancılaşma olgusunun giziyle karşı karşıya gelmiştim. Inandıkları şeylerin hatalı olduğuna ilişkin tanıtlarla yüz yüze gelen ilkeli insanlar, umutsuzluk tehlikesini savuştur DERGI'DEN Merhaha, Dergimizin kapak röportajı Afganistanlı Süheyla Shalizi ile... Süheyla Hanım her gün sokakta gördüğümüz bakımlı ve alımlı kadınlardan biri. Yüzünde peçesi, üstünde çarşafi falan yok. Sovyet işgali sırasında Afganistan dan Türkiye 'ye kaçan bir ailenin kızı. Shalizi 15yıldan beri tstanbulda yaşıyor. Taliban 'ın baskısı ile Amerikan bombaları arasında sıkışıp kalan Afganistan 'ın sürgünde yaşayan biryurttaşı... Shalizi'ye merak ettiğimiz her seyi sorduk. Verdiği yanıtları ilgiyle okuyacaksınız. Dergimizin bir ilginç konusu da Arthur Miller ile Harold Pinter in 1985 yılında Türkiye 'ye yaptıkları ziyaretle ilgili. Arthur Miller 'ın Türkiye serüvenine ilişkin notlarını belki içinizden okuyanlar olmuştur. Ama gazete ve dergilerde yayımlandığını aramızdan pek hatırlayan çıkmadı. Yıllar sonra nereden çıktı bu ziyaret diyebilirsiniz. Dergimizde yazı ve çevirilerini sık sık okuduğunuz Halim Spatar, Arthur Miller 'ın meraklısıdır. Miller'ın Türk aydınlanna ilişkin bu değerlendirmesi Türkçeye çevrilmemiş bir kitabının sayfaları arasında kalmış diye canı sıkılmış. Çevirip bize verdi. Miller sayfalarını tam hazırlamıştık ki Gündüz Vassaf'la karşılaştık, Kendisi bize bu ziyarete ilişkin aklmda kalan birkaç anekdot daha aktardı. Miller ile Pinter7 Istanbul Yeşilköy Havaalanında Orhan Pamuk ile birlikte karşılamışlar. İki ünlü yazarın çevirmenliğini o günlerin bu iki ünsüz genci yapıyormuş. Miller ile Pinter, Ankara da Amerikan Büyükelçisi ile yaptıkları görüşme sırasında büyükelçiye öjkelenip terk etmışler toplantıyı. Ardından da Büyükelçi ile yaptıkları görüşmeyi Vassafile Pamuk 'a çocuklar gibi yarışırcasına anlatmışlar... Bir ilginç nokta da iki yazarın tstanbul da yaptıkları basın toplantısına sansür geldiği için açıklamaları basında yer almamış. önümüzdeki hafta yeni bir dergide buluşmak üzere... Arthur Miller Cumhuriyel'te, sitayişk *öz ettiği Aziz Nesin ile. SolJa Giindüz V'assaf. lâbaskıyapıyor" Kafam iyice kanştı; soldan birinin, bir Amerikalıyla konuşurken Sovyetlere çatmasıpekolacak şey değildi. Anlaşıldığı kadarıyla Marksizmin, en azından dünyanın bu bölümünde Rus yayılmacılığını engellemeyi başaramadığını söyledim; gözlerinde sıkıntılı bir kararsızlıkla da olsa, uzgün bir biçimde kabul etti. O spor ceketli, işkenceden geçmiş adam da üzüntüyle başını salladı ve konuyu değiştiriyormuş gibi görünmeden, "Öyie de, Amerikan emperyalizminin bütün sınırlarboyunca fiize üsleri var, düzinelercehemde!"dedi. ABD'ninTürkiye'deki varlığının büyüklüğünü ışledikçe, Sovyetlerın Türkiye'den bir toprakistekleri çabucak gözden kaybolup gıtti." Ben, onlann düşünce sürecini izlemeye mak için kendilerini inaçlarınagömerler. Umudu yitirmek, yozlaşmaktır. Burada, Sovyet sınınndan birkaç saat ötede, karşımda Ruslann güneydeki Türk topraklarını kendilerine katmak istediklerini düşünen, ama neredeyse tüm öfkeleri ABD'ye karşı olan iki Marksist vardı. Sovyet gerçeğine boş ver; Rusya düşmanımızın düşmanıydı; bu da yetiyordu, yani,onlançevrelerindekikötülüklereboyun eğmekten uzak tutmaya yetiyordu. Içinde bulundukları umutsuzluğu biliyordum; çünkü ahlaki düşüncenin tek ödülü yabancılaşmaysa eğer, olacak ya da olabilecek olan buydu, gerçekse yalnızca bır ayrıntı olarak kenara itiliyordu." ^ Arthur Miller, Timebends A life, sayfa. 25962, Penguın Books, 1987/1995 CUMHURİYET DERGİ İMTİYAZ SAHİBİ: YEDİ MAYIS HABER AJANSI BASIN VE YAYINCILIKAŞ ADINA BERİN NADİ • SORUMLU MUDÜR: FİKRETİLKİZ • GÖRSEL YÖNETMEN: AYNUR ÇOLAK • BASKI: ÇAĞDAŞ MATBAACILIK LTD. ŞTİ. • İDARE MERKEZİTÜRKOCAĞICAD.NO: 3941 CAĞALOĞLU, 34334İSTANBULTEL: (0212) 5120505 BREKLAM: PUBLİMEDİA KAPAK FOTOĞRAFI: VEDATARIK