Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
24 EYLÜL 2000. SAY1757 tçinde envai çeşit satıcının bulunduğu bu yere, "seyyarlar yurdu" da denebilir. Bir yerde iki dakika durunca etrafınızı poşet, sigara, hatnur işi, kuruyemiş, çiçek, sakız ve benzerlerini satan çocuk ve kadınlar ile dilenciler sanyor. Sık sık rastlanan ve her köşe başına tünemiş siyah çekirdek satıcılan ise yalnızca kadınlar. Çinko taslar içinde kristal bardaklarla ölçülen çekirdeğin bir bardağı beş tetri. Yüz tetrinin bir lari, bir larinin de üçyüz Türk Lirası ettiği Gürcü parasışimdilikpekdeğerli.Paraişlerinindöndüğü; neredeyse her dükkântn bir köşesine eğreti olarak kurulmuş, kaldırımlara açılmış, hatta seyyarlanna bile rastlanan döviz bürolanrunçokluğuinsanı şaşırtıyor. Kalabahğm içinde dolaşırken ayıkladığım insan yüzleri, 19. yy. Gürcü ressamlanndanPirosmani'nin resimlerini andınyor. Bugün Gürcülerin yanı sıra Ermenilerin, Ruslann, birkaç köyünde Lazlann, az da olsa Yahudi ve Rumlann yaşadığı Batum'un nüfusu,35Obincivannda. Birzamanlardiz dize yaşayan bölge halklarından portreler yapan Pirosmani, çağdaşı Lado Gudiaşvili ve ülkenin önemli ressamlannın yanı sıra, dünyaca ünlü sanatçılann eserleri de, Gorki Meydanı'nda bulunan Sanat Müzesi'nde sergileniyor. Kiminde palmiye, pelit, kiminde çamlann, çınarların yol boyu uzandığı, birbirinden farklı ağaçlarla donanmış sokaklar da bu meydana açıhyor. Mimarisiyle ünlü meydanı geçip denize doğru yürüdüğümüzde, uzunluğu 3 km.'yi bulan Batum'un en büyük parkına geliyoruz. Parkın girişinde, fıskiyelerle süslü, çiçeklerle bezenmiş havuzun başında, bizi Memet Abaşidze'nin heykeli selamhyor. Ülkenin bağımsızhğında önemli mücadeleler vermiş Memet Abaşidze, şimdiki Cumhurbaşkanı Aslan Abaşidze'nin dedesi. Herkesimden insanın gezindiği parkı geçip denize ulaştığınızda, Batum'un insan seli kıyılan, bu bölgenin eskiden beri dinlence ve eğlence yeri seçilmesinin nedenini iyi açıkhyor. Eğlencelerine oldukça düşkün Gürcüler, düğün, doğum günü ve ölümlerde de aynı coşkuyla bir araya geliyor, yemeklerin ve oyunculann ardından sabahlara dek içki içiyorlar. Tam kadro katıldığımız ve Gürcü oyunlann, tiyatro salonunda "Kemal Sunal" anısına düzenlediği gecede "Biz kayıplanmızın ardından şarap içer, onuböyle yad ederiz" diyorlar. Cenazelerini, en yeni giysileri ile açıkta ve omuzlarda taşıyor, sokak sokak dolaştınp, ardından süslü arabası içinde mezarlığagetiriyorlar. Her mezar başında, genelde granit taşlara, orada yatan insanlann suretleri işlenmiş. Kimilerinde yaşamının çeşitli dönemlerinden fotoğraflar, kimilerinde ise sevdiği özel eşyalaryeralıyor. Mezar başında içilenlerindışında,sonraki ziyaretçiler için bırakılan içkiler, bir yanıyla geleneklerini, diğer yanıyla da içlrinin hayatlanndaki önemini vurguluyor. tin çeşitli mekânlannda sürüyor. Bugün Era Meydanı'ndayız. Bu meydan ismini Gürcistan' ın Avrupa Konseyi 'ne kabul edilişinin anısına almış. Meydandaüçkatıgeçmeyen, birbirinden güzel mimari yapılar sıralanıyor. Hiçbir yapı diğerinin aynı değil. Genelde beyaza boyanmış, taş binalann kimileri cumbalı, pencereleri kare planlı yada kemerli, kimilerinin ise saçaklıklannda birbirinden ilginç rölyefler ve heykellerbulunuyor. Tüm bu mimari yapıyı bir banka binası bozuyor. Ayna camlı bu bina bir kafes gibi, karalara bürünmüş öylece duruyor. Sette hummalı bir koşuşturmaca var. Elinden düşürmediği pozometresi ve colormetresini (kelvinmetre) sık sık kullanan, dört yandan ölçümler alarak oldukça özenli çalışan görüntü yönetmeni Mirsad Hcroviç aslında neşelı bir yapiya sahip. Ancak setteki heyecan ve gerginlik zaman zaman onun bile tadını kaçırabiliyor. Setten yükselen "sessizlik" ve "siçume" sözleri avazlardan etrafa yayılıyor. "Siçurme" sessizlik, "gamarcoba" merhaba, "madloba" ise sağ ol demek.Dillerindenedindiğim birkaç kelimeyle konuşmaya çalıştığım gül yüzlü izleyiciler kendi aralannda fîskos yapıp gülüşüyor, "Balalayka"y ı konuşuyorlar. Set arkasında gergin bir bekleyiş sürüyor. Ben ise senaryoyu okuyarak kafamda pek çok kare oluşrurmama karşın, hâlâ fotoğraf çekememenin sıkıntısını yaşarken, köşe başında bizi izleyen Şaso ve kansı Eteri'yle tanışıyorum. Gömleğinin neredeyse tüm düğmeleri açık, gümüş bir haçın göğsüne düştüğü, işli bastonuyla şezlongunda oturan bu adam, lncil'den tasvirlerle süslenmiş kâğıtplakasından sardığı tütünden, Eteri ise sattığı çekirdekten bir bardak ikram ediyor. Bakışlarla anlaştığımız bu insanlarla aramızda anlatılamaz bir yakınlık doğuyor. Sabahın erken saatlerinde başlayan çekimler gün boyu sürüyor. Doğusu gri bulutlarlakaph gün, bir gidip bir geliyor. Bir yanı günlük güneşlik iken diğer yanı fırtınaya dönüyor. Evlerin çatılarını yalayan, sokaklara sonkez düşen akşam ışıklan, her yanı sanya boyuyor. Uzaklardan yine siyah giysiliinsanlargeçiyor.Buradanaynlırkenaklım, etrafımızı saran insanlann meraklı bakışlannda ve mavi gözlü Şaso ile kansında kalıyor. Yeniden memleket yollanndayım." Necati "siz," Balalayka "sız... Otobüsün ekranında bildik tanıdık, ama her seyrimizde annemizdendinlediğimizbirmasalgibimutlusonlanan "Şaban" filmi. Ve her şeye rağmen içime düşürdüğü umutlageceyegözlerimikapıyorum.^ DERGIDEN Merhaba, Dergimizin kapak konusu Batum'dakiBalalayka ekibinden Engin Kaban 'ın izlenimleri. Balalayka ise Kemal Sunal'sız çekilen son Kemal Sunal filmi. Kemal Sunal aramızdan ayrılalı tam iki ay üç hafta geçmiş. Onunki tuhafbir ayrılık aslında. Televizyonlarda her gece karşımızda. Birileri ünlü sanatçının sırtından süreklipara kazanmaya devam ediyor. Telif haklan yasası ise değişmeden ö'yle yerli yerinde duruyor. Türkiye'deen çok ihlal edilen kurumların başında çalışma hakkı geliyor. Televizyon ekranından ya da gazetelerdeki köşe fotoğralarından size bakan sayısız ünlünün ne sendikası var ne de iş güvenliği. Onların öyle çalımlı durduklarına kanmayın. Sendikasız bir gazetecinin geleceği sendikasız bir sıradan işçinin geleceğinden farklı değil ki. îş güvenliği, geride bıraktığımız yüzyıl için ileri bir haktı. 2000 yılıyla birlikte sıradan bir hakka dönüşmesi gerekirdi. Gelgelelim, Türkiye'dehiç de öyle olmadı. Sendikal özgürlükler gitgide geriledi. Akıllara durgunluk verecek bir noktada çakıldı kaldı. Hıfzı Topuz 'un "Eski Dostlar " kitabında en ilginç bölümlerden biri degaliba TGS'nin kuruluş öyküsü. Güle oynaya, bütün gazetecilerin katılımıyla kurulan TGS bugün en cılız sendika konumunda. Gazeteciler de sendikal iş güvencesine fersah fersah uzaklar. Bu haftaki dergimizde yer alan Eddie ile Robyn 'in öyküsünü mutlaka okuyun. önümüzdeki hafta yeni bir dergide buluşmak umuduyla... CUMHURİYETDERGİ İMTİYAZ SAHİBİ: YEDİ MAYIS HABER AJANSİ BASIN VE YAY1NCILIK AŞ ADINABERİN NADİBSORUMLU MÜDÜR: FİKRETİLKİZ • GÖRSEL YÖMETMEN: AYNUR ÇOLAK • BASKI: ÇAĞDAŞ MATBAACILIK LTD. ŞTİ. • İDARE MERKEZİ: TÜRKOCAĞICAD. NO: 3941CAÖALOĞLU, 34334 İSTANBUL TEL (0212)5120505 HREKLAM: MEDYA C Batum 'un arka sokaklaru.. Botanik bahçesL. Sanat MüzesL. O kadeh kaldırmadan kadehler kalkmıyor. Kerem," Votka masalan felsefe masalandır, kişiliğin sınandığı, bilgilerin paylaşıldığı, adaplı toplantılardır. Ben tercümanlık yapacağım içinbeni seçtilcr, aslındatamadamasanın en ileri gelenidir" diyor ve ekliyor: " Hiçbir kadeh boşa kalkmaz. Kadehler birçok şeyin anısına, önemli şeylere, dileklere, umutlara ve aşklara kaldınlır." Bizler de kadehimizi Kemal Sunal' a ve Balalayka film çahşanlanna kaldınyoruz... Ben "Balalayka" ileilkkezotobüstekarşılaştım. Üç telli, üçgen gövdeli, bu geleneksel Rus çalgısı, ekibe yol boyu coşkuyla eşlik etmişti. Oysa şimdi setten sokaklara düşen sesi, hüzün dolu sanki. Çekimlerken Tamadanın görevl... Derin laciverdi, insanı içine çeken buğulu yeşiliyle sakin denizin kıyısındayız ve karşımızda Batum limanı. Bir yandan denizde batan ateşten bir top, diğer yanda kentte tek tük yanmaya başlayan loş ışıklar. Az ötede heybetleyükselen 19411945'lere tarihlenen "Meçhul Asker Anıtı". Bu anıtta, diğerlerinde, heykellerde, duvarresimlerinde, yapılarda, insanlann amlannda ve yakalarda taşınan rozetlerde, az da olsa geçmişin izlerine rastlamak mumkün. Sahilde Gürcü dostlann kurduğu masaya davetliyiz. Ve "Tamada"mız Kerem, tombul, kara bıyıklı, burada yaşayan bir Türk. "Tamada" saki benzeri bir şey ama, aynı değil. Votkalan dağıtan ve masayı kontrol eden o. Tiflis Meydam'ntn arka sokağmdan insan manzaralan... KAPAK FOTOĞRAFI: ENGİN KABAN