27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Günler, Necati mn natejmı oenıemeKie geçıyor. nemaı sunal ta çalışacan oımanın heyecanı, yennı surean nurunıuguna oıraKmij. aaıaıayka ekibi Batum 'da... " Yağdı mı bir daha zor diner, griye çaldı mı gün yüzü göstermez" dedikleri, puslu, Batumlulara sürekli mendil taşıtan bunemli ve bu sisli şchir; aynı zaman da rakımın eksilerde dolaştığt ender yerlerden biri. 20km.'likyolubirsoluktaalıpkonaklayacağımız Sputnik otele geliyoruz. Otelimiz kent merkezinin dışında, onu çevreleyen yeşille bezenmiş bırçok tepeden birine kurulmuş. Hemen karşımızdaki tepe ise sonsuz mavil iğin içinde kaybolurken, her yanı al kanşmış ton ton renklere boyayan, gün batımlannın en iyi izlendiği yer. Aynı zamanda plato olan ve neredeyse tüm Batum' u panoramik gören seyir tepesi akşamlan uğrak yerimizoluyor. Günler, geride kalanlan ve "Necati"nin halefini beklemeide geçiyor. Kemal Sunal 'la çalışacak olmanın heyecanı ile bir araya gelmiş bu insanlar, yeni sürecın şaşkınhğını ve burukluğunu taşıyorlar. Senaryoyu ellerinden düşürmeyen oyuncular rollenni çalışıyor, kostümcüden ışıkçıya tüm set çalışanlan da boş durmuyor. Akşamlan bir araya gelip tutuştuğumuz sohbetler, dönüp doİaşıpNecati'yedayanıyor. Güvenliğimız konusundaki uyanlar pek dikkate alınmasa da, genellikle gruplar ve rehbereşliğinde iniyoruzkente. Şöylebirgeçip, uzağından baktığımız Batum, iyıden iyiye gizemini büyütüyor içimde. Bir yolunu bulup sık sık soluklandığım şehirde, biraz ürkek ve heyecanla dolaşıyorum. Okumu; bilmiş pek çogu gibi, bir zamanlar dünyay sarsan geçmişi ve onun izlerini görmeye ça lışıyorum. Ertesi günlerde, caddelerine, so kaklanna ve içlerine girip, ilgimi çeken n varsa oraya yöneliyor, beni çağıran birçol şeyin peşine düşüyorum. Benim peşime ise dolaşırken, sokaklannda, kapı önlerinde, ne reye gitsem hep duyduğum o tanı mlayama dığım, o mayhoş koku düşüyor. Dikkatimc ilk düşen, yolları, caddelen ü ka basa doldurmuş, rengârenk, eskipüskü minik Lada ve Volga'lar oluyor. Bunlanı arasından bırdenbire beliren ve hızla geli] geçen kara gözlüklü, siyah camlı kara Mer sedes'lerle şaşınyorum. Ardından, siyah gi yinen insanlann çokluğu ilgimi çekiyor. Ka ra giysiler, modadan mateme kadar pekçol nedenle kullanılıyor. özellikle yakınlann yitiren orta yaşın üstündeki kadınlara, artıl gelenekler neredeyse bu renkten başkasın; izinvermiyor. Kentin kıyısı boyunca uzanan Rıhtın Caddesi' nın limana bakan yüzüne, yan yan; dizilmiş, daha çok içki içilen kafe tarzı me kânlar hâkim. Batum' a ayak basan ve yemeiçme derdine düşen her kimse yirmi dört saat açık bu yerlere mutlaka uğrar. Onlara geleneksel Gürcü yemeklennden öncel ıkle Ocahuri(etyemeği) ile Hoçapuri'yi (hamurişij ve Stalin'in de içtiği Hıvançkara şarabını tatmalannı öneririm. Batum'un tamamında bu tarz yerleri ne yazık, beyaz plastık masa ve sandalyeler siisİüyor. Onların soğukluğuhissedilse de, heı yerde karşınıza çıkan vc buralarda da hızmet veren tombul ve yaşlı kadınlann dostluğu ortamı ısıtıyor. Kentin en işlek Chavchavadze Caddesi ise Tiflis Meydanı'ndan geçiyor. Orta yere kurulmuş meydan, kentin nabzının attığı, cıvıl cıvıl, oldukça kalabalık bir yer. * 1. Sayfanın devamı ağızlanndançıkan "Kemal", "Şaban", "nasılsın " gibi tanıdık sözcükler ve onlara yüklenenmimiklerle; heryerde herzaman anlaşabilecekbiryol olduğunubirkezdahagörüyoruz. Buraya adını veren heybetli, yüksek, sarp yamaçlar sağımızda, hırçın Karadeniz solumuzda, konvoy tutmuş, Batum yollarındayız. Bizim tarafla bu yaka birbirine benzese de, yine de bir aynlığı, başka bir havası var. Bir sabah uyandıklannda (1934) köylerinin ikiye aynldığını görüyor"Lazlar". Biryanlan burada, yakınlan öte yanda kalıyor. Midibüsun ön sıralannda oturmuş, meraklı gözlerle etrafi izl iyorum. Zaman zaman yavaşhyor, yol üstünde park etmiş "büyükbaş"lann yanından direksiyon kınyoruz. lsminin menşeinın buradan geldiği söylenen ve türkülere konu olan Batum'un "batağı" şimdilerde sözde kalmış. Hatta Sarp'tan sonra i lk karşımıza çıkan Gonia köyü ve çevresı debirzamanlarbataklıkimiş. Adını,burada gönye yapıp denize boşalan Çoruh nehrinden alan bu köy ve diğerleri, her yer, her yan, bugüngözalabildiğineyeşilbirderya. Denızler, kıtalaraşıp gelen okaliptus ağaçlan ve insan azmi ne batak bırakmış ne bataklık. Söz yeşillikten acılmışken, yine insan emeğiyle oluşturulmuş dünyanın ikinci büyük botanik bahçesini anmamak olmaz. Adına "çürük su" da denen, mimarisi ve doğal güzelliğiyle dikkat çeken Kobiletti köyünün yanı başına kurulmuş bahçenin miman, biyolog Krastnov. Yaşamını buraya adamış profesörün, mezannın da içinde bulunduğu ve içinde yüzlerceçeşitağacın, bitki türünün banndığı "arboretum" görmeye değer güzellikte. Balalayka filminin seti, eski bir kent: Batum. Adınm kaynağı bataklık, yeşile bırakmış kendini. Ne çok Lada ve Volga var ve ne çok kadın karalara bürünmüş... Tamadanın eşliğinde içilen votkanın tadı kaldı damaklanmızda, bir de bilinmeyen, anlaşılmayan dilde insanın Çekimler Kemal Sunal'sız sürüp gidiyor. insanla yakınlaşması...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle